Tevbe Suresi

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden
(Sure-i Tevbe sayfasından yönlendirildi)

Önceki Sure: EnfâlKur'ânYûnus: Sonraki Sure

Bu sureyi Tevbe suresi okuma sayfasında mealiyle beraber okuyabilirsiniz

Günahlarından pişman olup bir daha yapmamaya karar verme anlamındaki kelime için Tövbe maddesine bakın

Tevbe (التوبة) Suresi Kur'ân-ı Kerim'in 9. suresi olup Enfâl ve Yûnus sureleri arasında yer alır. Tamamı Medine’de nâzil olan son sûredir. Sûrenin başında besmele yer almamaktadır. Peygamberimiz yeni inen âyet ve sûrelerin yerlerini belirliyor ve başlarındaki besmeleyi de zikrediyordu. Tevbe sûresinin Enfâl’den sonra kaydedilmesini emretmiş, fakat besmele yazılmasından söz etmemiştir. Alimlere göre bunun hikmeti şunlar olabilir: (1) Bu sure Enfâl sûresinin devamı olup ikisi tek sûre sayılmıştır ve/veya (2) Sûrede daha çok savaştan bahsedilmiştir; besmele ise rahmet ve şefkat özelliği taşıdığı için muhteva ile uyuşmamaktadır. Peygamberimizin vefatından sonra Hz. Osman döneminde Kur'an mushafları çoğaltılırken buna uygun şekilde Tevbe sûresinin başında besmele yazılmamıştır.

Tevbe sûresi müslüman hâkimiyetinin ilân edilmesi, münafıkların nitelikleri ve samimi müminlerin nitelikleri şeklinde üç bölüm halinde ele alınabilir. Tevbe sûresinin Peygamberimize verilen ve Tevrat’ın muhtevasının tamamına denk gelen yedi sûreden (seb'-i tıvâl: Bakara, Âl-i İmrân, Nisâ, Mâide, En‘âm, A‘râf ve Tevbe (veya Yûnus) sureleri) biri olduğu rivayet edilmiştir. Sûrede müslümanlar cihada teşvik edilmiştir.[1]

Risale-i Nur'da Tevbe Suresi ve ayetleri hakkındaki dersler:

  • Kur'an'da Lafzullah'ın (Allah kelimesinin) tekrarında çok sırlar vardır. Ayet sayısı ve lafzullah sayısı tevafuktadır. Bakara'da ayet sayısı 286, lafzullah sayısı 282 (Allah lafzı yerinde geçen dört Hû lafzı olduğundan tam tevafuk eder); Al-i İmran'da ayet sayısı 200, lafzullah sayısı 210; Nisa+Maide+En'am toplam ayet sayısı 176+120+165=461, lafzullah sayısı 229+148+87=464. Besmele sayılırsa tam tevafuk eder. Böyle meziyetlerde küçük farklar zarar vermez. İzleyen 5 suredeki (A'raf, Enfal, Tevbe, Yunus ve Hud) Allah lafızları sayısı baştaki 5 büyük suredekilerin yarısıdır. Sonra gelen 5 sure (Yusuf, Ra’d, İbrahim, Hicr ve Nahl) onun yarısıdır. Sonra gelen 6 sure (İsra, Kehf, Meryem, Taha, Enbiya ve Hacc) onun yarısıdır. Sonra Sonra gelen her beşerli sure grubu bu şekilde gider. Zuhruf suresinden başlayan 5'li sure grubunda onun yarısı olur. Necm suresinden başlayan 5'li sure grubunda onun yaklaşık yarısı olur. Sonra gelen küçük 5'li sure gruplarında yalnız üçer adet Allah lafzı vardır. Bu vaziyet gösteriyor ki Allah lafzının adedine tesadüf karışmamış, bir hikmet ve intizam ile adetleri tayin edilmiş.
  • Kur'an'ın Kadir gecesinde indiğini söyleyen Kadir suresinin 120 (okunmayan hemze sayılmazsa 114) harfi vardır. 10 surenin harf sayısına, 10 surenin kelime sayısına ve içinde Tevbe suresinin de olduğu 10 surenin ayet sayısı tevafuk eder. Küsurat (küçücük farklar) münasebat-ı tevafukiyeyi elbette bozmaz.
  • Tevbe suresinin 22., 68., 72., 89. ve 100. ayetlerinde (Kur'an'da toplam 40 ayette) bazen cennetlikler bazen de cehennemlik için kullanılan "Hâlidîne Fîhâ (Ebedâ)" ([Orada] ebedi kalırlar) ifadesinin izahına ve ayrıca kafirlerin sınırlı dünya hayatını kafir olarak geçirmelerine karşılık cehennemde daimi kalmalarının Allah'ın hikmeti açısından uygun olduğu ve Allah'ın merhametine aykırı olmadığının izahına dair bahisleri topluca bu sayfada okuyabilirsiniz.
  • Cenab-ı Allah Yahudilerin Hz. Üzeyr'e ve Hıristiyanların Hz. İsa'ya Allah'ın oğlu demelerine karşı Tevbe suresinin 30. ayetinde kullandığı "Allah onları kahretsin! Nasıl da (haktan bâtıla) döndürülüyorlar!" mealindeki ibareyi Bediüzzaman yaratılan eşyanın bir kısmını Allah'a verip kalan kısmını esbaba veren, sebeplerde tesir olduğuna ve tabiat ve tesadüfün icad edebildiğine inanan, haşr-i cismanîyi inkâr eden, ruhlara kıdem (kadimlik) veren ve bunlara benzer çeşit çeşit dalalete sapanlar için kullanmıştır (bkz. Zerre, Mesnevi-i N. (Badıllı) ve Şemme, Mesnevi-i N. (Badıllı).
  • Bediüzzaman 1. Şua risalesinde kafirlerin Allah'ın nurunu söndürmek istemelerine rağmen onlar istemese bile Allah'ın nurunu tamamlayacağından bahseden Tevbe suresinin 32. (ve Saff suresinin 8.) ayetindeki cifirle olan işaretleri zikreder. Bir hesaba göre 1284 (miladi 1865) eder. O tarihte Avrupa kâfirleri İslam devletinin nurunu söndürmek için 10 sene sonra Rusları tahrik edip 93 harbiyle (1293 - miladi 1876) İslâm aleminin parlak nuruna geçici bir bulut perde ettiler ama bir önceki asrın müceddidi Mevlana Hâlid’in (ks) şakirdleri o bulut zulümatını dağıttı. Başka bir hesaba göre, 1324 (miladi 1908) eder. Avrupa zalimleri İslam devletinin nurunu söndürmek niyetiyle müthiş bir sû-i kasd planı yapmışlar ve ona karşı Türkiye hamiyetperverleri 1908'de hürriyeti (Meşrutiyet) ilan ederek o plana engel olmaya çalışmışlardır. 6-7 sene sonra 1. Dünya savaşında Sevr Antlaşmasıyla kurdukları plana engel olmak için Türk milliyetperverleri cumhuriyeti ilanla mukabeleye çalışmışlardır. Tâ 1334 (miladi 1928) ve 1354'te (miladi 1948) o herc ü merc içinde Bediüzzaman, Risale-i Nur ve talebeleriyle Kur’an’ın nurunu muhafazaya çalışmışlardır.
  • Yine Tevbe suresinin 32. ayeti ile A'raf suresinin 158. ayetinin izahında Bediüzzaman 29. Mektup'ta üç sualin cevabını verir.
  • Bediüzzaman "İhtilal-i beşere Kur'an ne nazarla bakıyor?” sorusuna Lemeat'ta verdiği cevapta çalışmanın (emek) esas olduğunu ve servetin zalimlerde toplanmaması gerektiği söyler ve şahit olarak "Bilsin ki insan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur." mealindeki ibarenin geçtiği Necm suresinin 39. ayetini ve "Altın ve gümüşü yığıp da onları Allah yolunda harcamayanlar yok mu, işte onlara elem verici bir azabı müjdele!" mealindeki ibarenin geçtiği Tevbe suresinin 34. ayetini gösterir.
  • Bediüzzaman, Kur'an'da zalimlerin ve kafirlerin cehenneme atılıp azap göreceği tehditinde bulunan Tevbe suresinin 35. ayeti ve daha pek çok ayetin hikmetini izah ederken insanların küfrünün kâinatın ve ekser mahlukatın hukukuna çok büyük bir tecavüz olduğunu ve semavatı ve arzı kızdırdığını söyler.
  • Mekke müşriklerinin takibinden kaçarken sığındıkları mağarada kurtuluş ümidi tamamen kesildiği anda Peygamberimizin (sav) Hz. Ebubekir'e (ra) söylediği ve Tevbe suresinin 40. ayetinde geçen "Üzülme, çünkü Allah bizimle beraberdir." mealindeki ibareyi Bediüzzaman bir yerde aynen ve bir yerde de iktibas ederek “Korkma, Allah bizimle beraberdir!” şeklinde kullanır ve Hz. Ebubekir'e verdiği tesellinin ve gösterdiği korkusuz ve tereddütsüz ciddiyet, metanet ve cesaretin onun sıdkına ve dayanak noktası olan Cenab-ı Allah'a itimadına delil olduğunu söyler.
  • Bediüzzaman, keşfettiği Allah lafızlarının Kur'an'daki tevafukunu gösteren bir Kur'an yazmaları için talebelerine görev taksimi yapar. Bu talebelerinden Ahmed Hüsrev hafız olmadığı halde yazmaya çalıştığı cüzlerde Tevbe suresinin 197. sayfasını yazarken şahit olduğu Cenab-ı Allah'ın inayetini Barla Lahikasındaki bir mektupta zikreder.
  • Tevbe suresinin 111. ayetinde geçen "Allah müminlerden, mallarını ve canlarını, kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır." mealindeki ibarenin kapsamlı bir izahı 6. Söz'de ve başka bir izahı da Mesnevi-i Nuriye'dedir (Badıllı tercümesi).
  • Bediüzzaman'ın akşam ile yatsı arasında 33'er defa tekrar ettiği dua ve tesbihlerden birisi 1 defa Tevbe 128 ayetini okuduktan sonra 33 defa tekrarladığı ve Tevbe 129'da geçen "Allah bana yeter. O'ndan başka ilâh yoktur. Ben sadece O'na güvenip dayanırım. O yüce Arş'ın sahibidir." mealindeki ibaredir.
  • Tevbe suresinin 128. ayeti ile Tevbe suresinin 129. ayetinin kapsamlı bir izahı 4. Lema'da mevcuttur.
  • Yine Bediüzzaman Sünnet-i Seniyye'ye dair telif ettiği 11. Lem'a risalesinde Tevbe suresinin 128. ayeti ile Tevbe suresinin 129. ayetini izah ederken Müslümanların kendilerini hadsiz şefkatiyle irşad eden Peygamberin sünnetinden yüz çevirmenin büyük bir vicdansızlık ve akılsızlık olduğunu söyler ve Peygamberimizin şeriatının ve sünnetinin her bir meselesinin çok hikmetleri bulunduğunu ve bunun ispatına hazır olduğunu ilan eder.
  • Bediüzzaman, Tevbe suresinin 129. ayetindeki geçen "De ki: Allah bana yeter. O'ndan başka ilâh yoktur. Ben sadece O'na güvenip dayanırım." mealindeki ibarenin cifir makamının bir hesaba göre 1329 (miladi 1913) ederek 1. dünya savaşının başlangıcı zamanında Risale-i Nur'un başlangıcı olan İşaratü’l-İ’caz tefsirinin telif tarihine baktığını ve başka bir hesaba göre 1349 (miladi 1933) ederek Dünya savaşının verdiği sarsıntılar zamanında Resaili’n-Nur’un ayetteki gibi "Hasbiyallah" diyerek Ehl-i dünyadan hiçbir himaye görmeden, hatta hücum altında olmasına rağmen çekinmeyerek yalnız başına zorluklar içinde Kur'an nurlarını neşrettiği tarihe baktığını 1. Şua'da izah eder.
  • Kur'an'ın Kadir gecesinde indiğini söyleyen Kadir suresinin 120 (okunmayan hemze sayılmazsa 114) harfi vardır. 10 surenin harf sayısına, 10 surenin kelime sayısına ve içinde Tevbe suresinin de olduğu 10 surenin ayet sayısı tevafuk eder. Küsurat (küçücük farklar) münasebat-ı tevafukiyeyi elbette bozmaz.
  • Bediüzzaman Kur'an sayfalarındaki Allah lafızlarının sayısının da tevafukları olduğuna misal verirken Tevbe Suresinde 188. sayfasında 16 Allah lafzının olduğunu söyler. Bunun arkasındaki sayfada 6 ve onu takip eden sayfada da 10 Allah lafzı olduğundan beraber yukarıdan okunsa 16 olup tevafuk ettiğini söyler.

Bilgiler[değiştir]

İsminin Anlamı ve Kaynağı: Tevbe, tövbe anlamına gelir ve adını surenin 104., 117. ve 118. ayetlerinde geçen tövbe kelime ve kavramlarından ve ayrıca, sûrede müşrik ve münafıkların tuttukları yanlış yoldan dönerek tövbe etmelerinin gerekliliğinden söz edilmesinden alır.

Diğer İsimleri: Sûre, “hiçbir sorumluluk kabul edilmeyeceğine dair bildiri” anlamına gelen ve ilk kelimesi olan berâetten dolayı Berâe adıyla da anılmıştır.

Kur'ân'daki Sırası: 9

Kur'ân'daki Yeri: 10. cüz, 186. sayfa

Mekkî/Medenî: Medenî[1]

Nuzül (İnme) Sırası: 113

Kendisinden Önce Nazil Olan Sure: Mâide

Kendisinden Sonra Nazil Olan Sure: Nasr

Nuzülü (İnme) Hakkındaki Bilgiler: Tamamı Medine’de nâzil olan son sûredir. Fetihten yaklaşık on dört ay sonra (Zilkade-Zilhicce 9 / Mart 631) Hz. Ebû Bekir yönetiminde düzenlenen ilk İslâmî haccın ifa edilmesi niyetiyle müslümanların Medine’den yola çıkmasının ardından Tevbe sûresi inmiş, Resûl-i Ekrem sûrenin özellikle müşrikleri ilgilendiren hükümlerinin tebliği için arkadan Hz. Ali’yi göndermişti.[1]

Uzunluğu: 20,7 sayfa

Ayet Sayısı: 129

Satır Sayısı: 311

Kelime Sayısı: 2.460[2], 2.505[3]

Harf Sayısı: 10.000[4], 11.115[5]

Fasıla Harfleri: Be, Ra, Lam, Mim, Nun

Bölüm (Ayn Durakları) Sayısı: 16

Secde Ayeti: -

Allah lafzı sayısı (Besmele hariç): 169

Rahman ismi sayısı (Besmele dahil): 1

Rahim ismi sayısı (Besmele dahil): 10

Rab ismi sayısı: 3

İçinde Kur'an kelimesi geçen ayetler: (Tevbe 111)

Hizb-ül Kur'an'da Geçen Ayetler Listesi: Tevbe Suresindeki Hizb-ül Kur'an Ayetleri (9 ayet)

Bu ayetleri okumak için: Hizb-i Azam-ı Kur'an, Tevbe Kısmı

Münâcât-ül Kur'an'da İktibas Edilen Ayetler: 31., 40., 104., 111. 117. ve 129. ayetler (7 ayet)

Risale-i Nur'da Geçen Ayet Sayısı: 19 (Bkz. Tevbe Suresinin Risale-i Nur'da Geçen Ayetleri listesi)

(Not: Tevbe suresinin 40. ayetindeki bir ifade hem aynen hem de iktibas suretinde geçer)

Risale-i Nur'da Tamamı Geçen Ayetler: 32., 128. ve 129. ayetler (Toplam 3 ayet)

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

Sureler itibarıyladır. Onun dahi çok nükteleri var. Bir intizam, bir kasd ve bir iradeyi gösterir bir tarzda tevafukatı vardır.

Sure-i Bakara’da, âyâtın adediyle lafz-ı Celal’in adedi birdir. Fark dörttür ki Allah lafzı yerinde dört Hû lafzı var. Mesela, Lâ İlahe İllâ Hû’daki Hû gibi. Onunla muvafakat tamam olur.

Âl-i İmran’da yine âyâtıyla lafz-ı Celal tevafuktadır, müsavidirler. Yalnız lafz-ı Celal, iki yüz dokuzdur, âyet iki yüzdür. Fark dokuzdur. Böyle meziyat-ı kelâmiyede ve belâgat nüktelerinde küçük farklar zarar vermez, takribî tevafukat kâfidir.

Sure-i Nisa, Maide, En’am üçünün mecmu-u âyetleri, mecmuundaki lafz-ı Celal’in adedine tevafuktadır. Âyetlerin adedi dört yüz altmış dört, lafz-ı Celal’in adedi dört yüz altmış bir; Bismillah’taki lafzullah ile beraber tam tevafuktadır.

Hem mesela, baştaki beş surenin lafz-ı Celal adedi; Sure-i A’raf, Enfal, Tevbe, Yunus, Hud’daki lafz-ı Celal adedinin iki mislidir. Demek bu âhirdeki beş, evvelki beşin nısfıdır. Sonra gelen Sure-i Yusuf, Ra’d, İbrahim, Hicr, Nahl surelerindeki lafz-ı Celal adedi, o nısfın nısfıdır. Sonra Sure-i İsra, Kehf, Meryem, Tâhâ, Enbiya, Hac (Hâşiye[6]) o nısfın nısfının nısfıdır. Sonra gelen beşer beşer, takriben o nisbetle gidiyor; yalnız bazı küsuratla fark var. Öyle farklar, böyle makam-ı hitabîde zarar vermez. Mesela, bir kısım yüz yirmi bir, bir kısmı yüz yirmi beş, bir kısmı yüz elli dört, bir kısmı yüz elli dokuzdur.

Sonra Sure-i Zuhruf’tan başlayan beş sure, o nısf-ı nısf-ı nısfın nısfına iniyor. Sure-i Necm’den başlayan beş, o nısf-ı nısf-ı nısf-ı nısfın nısfıdır fakat takribîdir. Küçük küsuratın farkları, böyle makamat-ı hitabiyede zarar vermez. Sonra gelen küçük beşler içinde, üç beşlerin yalnız üçer adet lafz-ı Celal’i var.

İşte bu vaziyet gösteriyor ki lafz-ı Celal’in adedine tesadüf karışmamış, bir hikmet ve intizam ile adetleri tayin edilmiş.

(29. Mektup)


Hem en kısa sure olan Sure-i Kevser'den bahsettiğimiz münasebetiyle Sure-i اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ فٖى لَيْلَةِ الْقَدْرِ 'in[7] bir tek tevafukundan bahsedeceğiz. Şöyle ki:

Sure-i Kadr'ın yüz yirmi hurufu var. Gayr-ı melfuz hemze sayılmazsa yüz on dörttür. En evvel nâzil olan Sure-i Alak küsuratından kat'-ı nazar nısf-ı evvelin hurufatı ve tam surenin kelimat-ı nahviyesi yüz küsur olmakla; Sure-i Duha, Sure-i Elem Neşrah Leke ve Sure-i Zilzal ve Sure-i Tekâsür ve Sure-i El-Maun ve Sure-i El-Alak'ın nısf-ı evveli ve Sure-i Vettîn ve Sure-i El-Karia ve Sure-i Hümeze'nin her birinin yüz aded-i hurufuna tevafuku ve o on surenin küsuratından kat'-ı nazar birbiriyle manidar muvafakatı tesadüfî olamaz.

Aynen öyle de: Sure-i El-Kadr'in mütevafıkları olan o on surelerin her biri yüz adet hurufu ise, kelimat noktasında da Sure-i Fecr, Sure-i Abese, Sure-i El-Mürselât, Sure-i El-Buruc, Sure-i El-Mutaffifîn, Sure-i El-İnşikak, Sure-i En-Naziat, Sure-i Nebe', Sure-i Münafikûn ve Sure-i Cumua'nın her birinin yüz küsur örfî aded-i kelimatına yüzlükte manidar tevafukları tesadüfî olmadığı gibi...

Evvelki huruf cihetinde de on adet sure-i mütevafıkanın ve kelimat cihetinde son on adet suver-i mütevafıkanın küsurattan kat'-ı nazar tevafuklarıyla beraber o iki kabile olan onar adet sureler müttefikan âyet nokta-i nazarında Sure-i İsra, Sure-i Kehf, Sure-i Tâhâ, Sure-i Yusuf, Sure-i Hûd, Sure-i Yunus, Sure-i Nahl, Sure-i Enbiya, Sure-i Mü'minûn, Sure-i Tevbe, Sure-i Maide her birinin yüz küsur adet âyetlerine manidar tevafukları elbette bir hikmeti var. Ve her halde şuursuz, hikmetsiz tesadüfün işi değildir.[8]

Küsuratlarının farkları cüz'îdir.

Mesela: Tenvirü'l-Mikbas tefsirinin gösterdiği adede binaen Sure-i Yunus'un kesri dokuz, Kehf'ın on, İsra'nın on bir, Hûd'un on iki, Mü'minûn'un on dokuz, Maide yirmi, Alak'ın nısf-ı evveli yirmi bir, El-Kadr yirmi iki, Nahl yirmi sekiz, Tevbe otuz, Tîn elli, El-Karia elli iki ve hâkeza... İşte böyle kesirlerin küçücük farkları, münasebat-ı tevafukiyeyi elbette bozmaz.

Hem Sure-i Kadr yüz on dört (114) harfiyle, yüz on üç (113) surelerin adedine bir fark ile tevafuku manidardır. Güya benden başka yüz on iki (112) sure ile bir de küçük bir Kur'an olan Fatiha geleceğine bir îmadır.

(Rumuzat-ı Semaniye)


Sure-i Kadr'in 120 harfi var. Gayr-ı melfuz hemze sayılmazsa, 114 suver-i Kur'aniyeye tevafukla işaret eden 114'tür. İşte bu adetle اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ kendiyle beraber 10 surenin hurufatının adetlerine ve 10 surenin kelimatının adetlerine ve 10 surenin âyetlerinin adetlerine tevafuku, her halde şuursuz, hikmetsiz tesadüfün işi olamaz. Belki manevî ve lafzî bir i'caz-ı Kur'anînin bir şuaı hurufata aksedip tanzim ile yaldızlanmış.

Evet اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ ile beraber Duha, Elem Neşrah Leke, Zilzal, Tekâsür, El-Maun, en evvel nâzil olan nısf-ı evvel-i Alak, Ve't-tîn, El-Karia ve Hümeze olan 10 surenin -tevafuku bozmayan küçük küsurattan kat'-ı nazar- 100 adedinde tevafukları olduğu gibi; yine Sure-i اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ El-Fecr, Abese, El-Mürselât, El-Buruc, El-Mutaffifîn, El-İnşikak, En-Naziat, En-Nebe', El-Münafıkûn, Cumua olan 10 surenin 100 küsur aded-i kelimatına yüzlükte manidar tevafuk etmekle beraber; yine اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ hurufatı Sure-i İsra, Kehf, Tâhâ, Yusuf, Hud, Yunus, Nahl, Enbiya, Mü'minûn, Tevbe, Maide olan 10 surenin her birinin 100 küsur adet âyetlerine manidar tevafukları ve bu surelerin de bu tevafuk-u acibe zımnında birbiriyle tevafukları içinde binler tevafuk bulunduğu halde hiç mümkün olur mu ki, tesadüf içine girebilsin? Hiç mümkün müdür ki, bu ittifakın uçlarında mühim nükteler, işaretler bulunmasın?

(Rumuzat-ı Semaniye)


Mesela: Sure-i Tevbe'de yüz seksen sekizinci sahifede on altı Lafza-i Celal geliyor. Arkasında altı geliyor. Altının arkasında on geliyor. Beraber yukarıdan okunsa on altı olur, tevafuk eder.

(Rumuzat-ı Semaniye)


Sure-i Kadr'in 120 harfi var. Gayr-ı melfuz hemze sayılmazsa, 114 suver-i Kur'aniyeye tevafukla işaret eden 114'tür. İşte bu adetle اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ kendiyle beraber 10 surenin hurufatının adetlerine ve 10 surenin kelimatının adetlerine ve 10 surenin âyetlerinin adetlerine tevafuku, her halde şuursuz, hikmetsiz tesadüfün işi olamaz. Belki manevî ve lafzî bir i'caz-ı Kur'anînin bir şuaı hurufata aksedip tanzim ile yaldızlanmış.

Evet اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ ile beraber Duha, Elem Neşrah Leke, Zilzal, Tekâsür, El-Maun, en evvel nâzil olan nısf-ı evvel-i Alak, Ve't-tîn, El-Karia ve Hümeze olan 10 surenin -tevafuku bozmayan küçük küsurattan kat'-ı nazar- 100 adedinde tevafukları olduğu gibi; yine Sure-i اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ El-Fecr, Abese, El-Mürselât, El-Buruc, El-Mutaffifîn, El-İnşikak, En-Naziat, En-Nebe', El-Münafıkûn, Cumua olan 10 surenin 100 küsur aded-i kelimatına yüzlükte manidar tevafuk etmekle beraber; yine اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ hurufatı Sure-i İsra, Kehf, Tâhâ, Yusuf, Hud, Yunus, Nahl, Enbiya, Mü'minûn, Tevbe, Maide olan 10 surenin her birinin 100 küsur adet âyetlerine manidar tevafukları ve bu surelerin de bu tevafuk-u acibe zımnında birbiriyle tevafukları içinde binler tevafuk bulunduğu halde hiç mümkün olur mu ki, tesadüf içine girebilsin? Hiç mümkün müdür ki, bu ittifakın uçlarında mühim nükteler, işaretler bulunmasın?

(Rumuzat-ı Semaniye)

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

İlgili Resimler/Fotoğraflar[değiştir]

İlgili Maddeler/Sayfalar[değiştir]

İlgili Kategoriler[değiştir]

Kaynakça[değiştir]

  1. 1,0 1,1 1,2 https://islamansiklopedisi.org.tr/tevbe-suresi
  2. https://nurpedia.org/wiki/Risale:29._Mektubun_8._K%C4%B1sm%C4%B1_(Rumuzat-%C4%B1_Semaniye)#Birinci_Par%C3%A7as%C4%B1
  3. https://en.wikipedia.org/wiki/At-Tawbah
  4. https://nurpedia.org/wiki/Risale:29._Mektubun_8._K%C4%B1sm%C4%B1_(Rumuzat-%C4%B1_Semaniye)#Birinci_Par%C3%A7as%C4%B1
  5. https://en.wikipedia.org/wiki/At-Tawbah
  6. Bu beşer taksimat üzere bir sır inkişaf etmişti. Hiçbirimizin haberi olmadan şurada altı sure kaydolmuş. Şüphemiz kalmadı ki gaibden, ihtiyarımızın haricinde altıncısı girmiş; tâ bu nısfiyet sırr-ı mühimmi kaybolmasın.
  7. اِنَّا اَنْزَلْنَاهُ suresinin hurufatı tekerrürde terakkiyatı muntazamdır. Şöyle ki: ذ،ط،ع،ش،س،خ،ج birbiriyle müttefik birerdir. ح iki. ق،ب،و üçer, birbiriyle müttefik. Tenvin ف،د dörder, birbiriyle müttefiktir. ه beş. ى،ت yedişer, birbiriyle müttefik. ن sekiz. sakin elif م dokuz, birbiriyle müttefik. و on, ن (tenvin) ile on bir, (hemze) on iki.
    İşte bir'den on ikiye kadar muntazaman terakkisi, şu hurufat tesadüfe tabi olmadığına letafetli bir işarettir. اِنَّا اَنْزَلْنَاهُ nün makam-ı ebcedîsi, dokuz bin yedi yüz ondur (9710).
    Surenin hurufatı işaretli olduğuna işaret eden, Leyle-i Kadr'in üç defa tekerrürüyle yirmi yedi huruf olup, Ramazan'ın yirmi yedinci gecesindeki Leyle-i Kadr'in tevafuk sırrıyla kat'î işaretidir.
    Sair işaratı, inşâallah başka vakitte meşiet-i İlahiye taalluk etse yazılacaktır.
  8. Elhasıl: Sure-i Kadr harfleri ve Sure-i Alak'ın kelimat-ı nahviyesi ve en evvel nâzil olan nısf-ı evvelin hurufatı yüz küsur hurufuyla, on surenin hurufatına manidar tevafuk ediyor. Ve diğer on surenin kelimatına manidar tevafuk ediyor, hem uzun diğer on surenin âyâtına gayet manidar tevafuk ediyor. Demek bu otuz sureden her birisi yirmi dokuz sureye tevafuk ediyor. Demek bu küçük tevafuk-u Kur'aniyede dokuz yüz tevafuk var. Küsurattan kat'-ı nazar edilmiş. Çünkü münasebat-ı tevafukiyeyi bozmaz. Bu tarzdaki tevafuka hiç mümkün müdür ki tesadüf içine karışsın? Hem hiç mümkün müdür ki mühim hikmetleri bulunmasın?