İsra Suresi

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden
(Sure-i İsra sayfasından yönlendirildi)

Önceki Sure: NahlKur'anKehf: Sonraki Sure

Bu sureyi İsrâ suresi okuma sayfasında mealiyle beraber okuyabilirsiniz

Bu surede anlatılan Peygamberimizin gece yürüyüşünü de (İsra) içine alan mucize için Mirac sayfasına bakın

İsrâ (الاسراء) Suresi Kur'ân-ı Kerim'in 17. suresi olup Nahl ve Kehf sureleri arasında yer alır. İsra, Peygamberimizin Mii'rac mucizesinin ilk kısmı olan Mescid-i Harâm’dan Mescid-i Aksâ’ya intikalini ifade eder. Hicretten yaklaşık bir yıl önce meydana gelen bu mucizeden bahsederek başlayan İsra Suresinde Allah’ın, bazı nişan ve alâmetlerini göstermek üzere kulunu (Hz. Muhammed) bir gece Mescid-i Harâm’dan Mescid-i Aksâ’ya götürdüğü bahsedilir.[1]

Risale-i Nur'da İsra Suresi ve ayetleri hakkındaki dersler:

İşaratül İ'cazda misal olarak verilen ayetler

Kun Feyekun

  • İsra suresinin x. ayeti dahil toplam 8 ayette geçen Kün Feyekun (كُنْ فَيَكُونْ) (Meali: (Allah) "Ol!" (der ve) "Olur") ibaresi hakkında Risale-i Nur'da geçen dersleri topluca Kün Feyekun sayfasında okuyabilirsiniz.

Kafirlerin Cehenneme Atılması

Tefekkür

  • İsra suresinin x. ayetinde diğer birçok ayette olduğu gibi tefekkür tavsiye edilir. Risale-i Nur'un acz, fakr ve şefkat ile birlikte 4 esasından biri olan tefekkür hakkında bu sayfaya bakın.
  • Bediüzzaman, Kur'an'da zalimlerin ve kafirlerin cehenneme atılıp azap göreceği tehditinde bulunan İsra suresinin x. ayeti ve daha pek çok ayetin hikmetini izah ederken insanların küfrünün kâinatın ve ekser mahlukatın hukukuna çok büyük bir tecavüz olduğunu ve semavatı ve arzı kızdırdığını söyler.

İman Edip Salih Amel İşleyenler

  • İsra suresinin x. ayetinde ve daha pek çok ayette geçen "İman edip salih amel işleyenler" mealindeki ibare hakkında Risale-i Nur'da geçen dersleri topluca bu sayfada okuyabilirsiniz.

Dönüş O'nadır

  • İsra suresinin x. ayetinde ve daha pek çok ayette geçen "Dönüş(ünüz) O'nadır (Allah'adır)" mealindeki ibare hakkında Risale-i Nur'da geçen dersleri topluca bu sayfada okuyabilirsiniz.

Halidine fiha ebeda

  • İsra suresinin x. ayetinde ve daha pek çok ayette (Kur'an'da toplam 40 ayette) bazen cennetlikler bazen de cehennemlik için kullanılan "Hâlidîne Fîhâ (Ebedâ)" ([Orada] ebedi kalırlar) ifadesinin izahına ve ayrıca kafirlerin sınırlı dünya hayatını kafir olarak geçirmelerine karşılık cehennemde daimi kalmalarının Allah'ın hikmeti açısından uygun olduğu ve Allah'ın merhametine aykırı olmadığının izahına dair bahisleri topluca bu sayfada okuyabilirsiniz.

İn ecriye illa alellah

  • İsra suresinin x. ayetinde ve daha pek çok ayette Peygamberlerin tebliğ vazifesi karşılığında Allah'tan başka kimseden ücret istemediklerini ifade edilir. Bu konuda Risale-i Nur'da geçen bahisler bu sayfada okunabilir.

O, her şeye kadirdir

  • Hud suresinin 4. ayetinde ve daha başka pek çok ayette geçen "O, her şeye kadirdir." mealindeki ibarenin Risale-i Nur'da izah edildiği yerleri İsra suresinin x. ayeti sayfasında görebilirsiniz.

Rabbus Semavati Vel Ard

Halakas Semavati Vel Ard

Lafzullah

  • Kur'an'da Lafzullah'ın (Allah kelimesinin) tekrarında çok sırlar vardır. Ayet sayısı ve lafzullah sayısı tevafuktadır. Bakara'da ayet sayısı 286, lafzullah sayısı 282 (Allah lafzı yerinde geçen dört Hû lafzı olduğundan tam tevafuk eder); Al-i İmran'da ayet sayısı 200, lafzullah sayısı 210; Nisa+Maide+En'am toplam ayet sayısı 176+120+165=461, lafzullah sayısı 229+148+87=464. Besmele sayılırsa tam tevafuk eder. Böyle meziyetlerde küçük farklar zarar vermez. İzleyen 5 suredeki (A'raf, Enfal, Tevbe, Yunus ve Hud) Allah lafızları sayısı baştaki 5 büyük suredekilerin yarısıdır. Sonra gelen 5 sure (Yusuf, Ra’d, İbrahim, Hicr ve Nahl) onun yarısıdır. Sonra gelen 6 sure (İsra, Kehf, Meryem, Taha, Enbiya ve Hacc) onun yarısıdır. Sonra Sonra gelen her beşerli sure grubu bu şekilde gider. Zuhruf suresinden başlayan 5'li sure grubunda onun yarısı olur. Necm suresinden başlayan 5'li sure grubunda onun yaklaşık yarısı olur. Sonra gelen küçük 5'li sure gruplarında yalnız üçer adet Allah lafzı vardır. Bu vaziyet gösteriyor ki Allah lafzının adedine tesadüf karışmamış, bir hikmet ve intizam ile adetleri tayin edilmiş.

Yasin, Furkan, Fatır, Sebe, Saffat, Sad, Ra'd, Rum, Zuhruf, Şura ve İbrahim

  • Kur'an'ın en kısa suresi olan Kevser suresinin harflerinin ebcedi makamı 3.000 küsur olduğu gibi Yasin, Furkan, Fatır, Sebe, Saffat, Sad, Ra'd, Rum, Zuhruf, Şura ve İbrahim, Al-i İmran ve Nisa surelerinin harf sayıları ile Bakara suresinin örfi kelime sayısı da 3.000 küsur eder.

Ey Ehl-i Kitap

  • Bediüzzaman İsra suresinin x. ayetinde ve daha başka ayetlerde geçen "Ey Ehl-i Kitap" hitabına bu asrın ve bu asırdaki ehl-i kitabın çok muhtaç olduğunu, güya o hitabın doğrudan bu asra baktığını ve bu ifadenin "Ey Ehl-i Mektep" manasını da içerdiği söyler.

Akşam ile yatsı arası

  • Bediüzzaman'ın akşam ile yatsı arasında 33'er defa tekrar ettiği dua ve tesbihlerden birisi Al-i İmran 173'te geçen "Hasbunallahi ve ni'mel vekil" ifadesidir. Bir diğeri 1 defa Al-i İmran 174 ayetini okuduktan sonra yine 33 defa tekrarladığı "Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm" ifadesidir. Bir diğeri ise 1 defa Al-i İmran 185 ayetinin başını ve başka bazı ayetleri okuduktan sonra yine 33 defa tekrarladığı "Yâ Bâkî Entel Bâkî, Yâ Bâkî Entel Bâkî" ifadesidir.

Sırât-ı Müstakîm

  • İsra suresinin x. ayetinde ve x. ayetinde ve daha başka pek çok ayette geçen "Sırât-ı Müstakîm" (Dosdoğru yol) mealindeki ibarenin bu dehşetli ve fırtınalı asırda o doğru yolu şaşırtmayacak bir surette en başta gösteren Risale-i Nur olduğuna dair işaretler mevcuttur.

Rumi 1316-1317

  • Bediüzzaman çeşitli ilimleri nurlanmak için okuyup okuturken Rumi 1316-1317 (Miladi 1900) yılında Avrupa’nın Kur’an’a karşı müthiş bir sû-i kastı olduğunu anlar ve merakını değiştirip tüm bilgisini Kur’an’ı anlamaya basamaklar yapmaya başlar. Daha pek çok ayette olduğu gibi İsra suresinin x. ayetinde geçen "Onlardan uzak dur (yüz çevir)" mealindeki ibarenin ebcedi de 1316 edip buna bakar. Bu konuların izahı 1. Şua'daki 21. Ayetin ve 27. Ayetin izah edildiği kısımlardadır.

Hiçbir suçlu başkasının suçunu yüklenmez

Altı gün

Allah doğru hüküm verenlerin en hayırlısıdır

  • İsra suresinin x. ayetinde ve daha başka ayetlerde geçen geçen "Allah doğru hüküm verenlerin en hayırlısıdır", "Allah yapıp-yaratanların en güzelidir", "Allah merhametlilerin en merhametlisidir" mealindeki ibarelerin kapsamlı bir izahı 32. Söz'dedir.



  • Kur'an'da Lafzullah'ın (Allah kelimesinin) tekrarında çok sırlar vardır. Ayet sayısı ve lafzullah sayısı tevafuktadır. Bakara'da ayet sayısı 286, lafzullah sayısı 282 (Allah lafzı yerinde geçen dört Hû lafzı olduğundan tam tevafuk eder); Al-i İmran'da ayet sayısı 200, lafzullah sayısı 210; Nisa+Maide+En'am toplam ayet sayısı 176+120+165=461, lafzullah sayısı 229+148+87=464. Besmele sayılırsa tam tevafuk eder. Böyle meziyetlerde küçük farklar zarar vermez. İzleyen 5 suredeki (A'raf, Enfal, Tevbe, Yunus ve Hud) Allah lafızları sayısı baştaki 5 büyük suredekilerin yarısıdır. Sonra gelen 5 sure (Yusuf, Ra’d, İbrahim, Hicr ve Nahl) onun yarısıdır. Sonra gelen 6 sure (İsra, Kehf, Meryem, Taha, Enbiya ve Hacc) onun yarısıdır. Sonra Sonra gelen her beşerli sure grubu bu şekilde gider. Zuhruf suresinden başlayan 5'li sure grubunda onun yarısı olur. Necm suresinden başlayan 5'li sure grubunda onun yaklaşık yarısı olur. Sonra gelen küçük 5'li sure gruplarında yalnız üçer adet Allah lafzı vardır. Bu vaziyet gösteriyor ki Allah lafzının adedine tesadüf karışmamış, bir hikmet ve intizam ile adetleri tayin edilmiş.
  • "Bir gece, kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye (Muhammed) kulunu Mescid-i Harâm'dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya götüren Allah noksan sıfatlardan münezzehtir; O, gerçekten işitendir, görendir." mealindeki İsra suresinin 1. ayetindeki "O, gerçekten işitendir, görendir" ifadesindeki zamir ile ya Cenab-ı Hakk’ın ya da Peygamberimizin kast edildiğini ifade eden Bediüzzaman her iki ihtimale göre de manasını izah eder.
  • Yahudiler hakkında İsra suresinin 4. ayetinde geçen "Biz, Kitap'ta İsrailoğullarına: Sizler, yeryüzünde iki defa fesat çıkaracaksınız ... diye bildirdik." mealindeki ibareyi izah ederken Bediüzzaman Yahudilerin insanlığın toplum hayatında dolap hilesiyle çevirdikleri iki müthiş düsturdan bahseder: (1) Emek ile sermayeyi ve fakir ile zengini çarpıştırmaktadırlar, kat kat faiz yapıp bankaları kurmuşlardır ve hile ile mal toplarlar ve (2) Daima zulmünü gördükleri hükûmetlerden intikam almak için her çeşit fesat komitelerine karışan ve her nevi ihtilale parmak karıştıran yine o millettir.
  • İsra suresinin 15. ayetinde ve daha başka ayetlerde geçen "Hiçbir suçlu başkasının suçunu yüklenmez." mealindeki ibarenin iki cihetle Risale-i Nur'a ve müellifine işareti için kapsamlı bir izahı için La Teziru Vaziretun Vizra Uhra Ayetleri kategorisi sayfasına başvurun.
  • Bediüzzaman İsra suresinin 23. ayetinin evlatları anne-babalarına karşı beş mertebe hürmet ve şefkate davet ettiğini, bir çocuğun babasına hak dava edemeyeceğini, haksız görse de ona isyan edemeyeceğini söyler. Bu ayette geçen "Onlardan (anne-babadan) biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine "of!" bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle." mealindeki ibarenin, devamındaki 24. ayette geçen "Onları esirgeyerek alçakgönüllülükle üzerlerine kanat ger ve: 'Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara (öyle) rahmet et!' diyerek dua et." mealindeki ibarenin ve devamındaki 25. ayette geçen "Rabbiniz sizin kalplerinizdekini çok iyi bilir. Eğer siz iyi olursanız, şunu bilin ki Allah, kötülükten yüz çevirerek tevbeye yönelenleri son derece bağışlayıcıdır." mealindeki ibarenin izahına dair 21. Mektup namında risale mevcuttur.
  • Kur'an ayetlerinde geçen "Kur'an" kelimelerindeki tevafuğu keşfeden Bediüzzaman, farklı sayfalarda geçen Kur'an kelimelerinin de birbirine tefavuk ettiğine dair İsra suresinin 41., 45., 46. ve 78. ayetleri ve Nahl suresinin 98. ayetinde geçen Kur'an kelimelerindeki tevafuğu Rumuzat-ı Semaniye'de misal olarak verir.
  • Bediüzzaman 25. Söz'de bazı ayetlerde insanın isyankârane amellerini zikredilip şedit bir tehdit ile zecredildiğini, ardından ümitsizliğe atmamak için rahmetine işaret eden bir kısım esma ile teselli ettiği izah edilirken İsra suresinin 42. ayetini ve izleyen 3 ayet misal verilir.
  • Bediüzzaman Şualarda "De ki: Eğer söyledikleri gibi Allah ile birlikte başka ilâhlar da bulunsaydı, o takdirde bu ilâhlar, Arş'ın sahibi olan Allah'a ulaşmak için çareler arayacaklardı." mealindeki İsra suresinin 42. ayetini ve izleyen 2 ayeti "Âyetü’l-Kübra" (En büyük ayet/delil) olarak nitelendirir ve 7. Şua olan Âyetü’l-Kübra risalesinin madeni, üstadı ve esası olduğunu söyler.
  • İsra suresinin 44. ayeti Risale-i Nur'da en çok geçen 2. ayettir (Bakara 32'den sonra). Bediüzzaman hemen hemen her mektubunun başında İsra suresinin 44. ayetinde geçen "O'nu (Allah'ı) övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur." mealindeki ibareyi yazmasının hikmetini Barla Lahikasındaki bir mektupta izah ederken Kur’an'ın kudsi hazinesinden kendisine açılan açılan en birinci kapının bu ayet olduğunu ve itimat ettiğim mühim üstadlarının mektuplarının başlarında bu ayeti yazmaları olduğunu beyan eder.
  • Bediüzzaman Kur’an’ın her bir âyetinin küfrün karanlığını nasıl dağıttığını görmek isteyenlere Kur'an'ın nazil olduğu cahiliye dönemine hayalen gidip her şey cehalet karanlığı içindeyken İsra suresinin 44. ayetinde geçen "Yedi gök, yer ve bunlarda bulunan herkes O'nu tesbih eder." mealindeki ibare ile ölmüş veya yatmış mevcudatın işitenlerin zihninde nasıl dirilip Allah'ı zikrettiklerine bakmalarını ister. BU dersin izahı 13. Söz'dedir.
  • İsra suresinin 44. ayetinde ve daha pek çok ayette geçen "7 kat sema" mealindeki ibare hakkında Risale-i Nur'da geçen dersleri topluca bu sayfada okuyabilirsiniz.
  • Bediüzzaman 32. Söz'de bu ayet (İsra 44) sırrınca her şeyden Cenab-ı Hakk’a karşı pencereler hükmünde çok vecihler olduğunu, bütün mevcudatın hakikatinin Allah'ın isimlerine dayandığını izah eder.
  • İsra suresinin 70. ayetinde geçen "Biz, hakikaten insanoğlunu şan ve şeref sahibi kıldık." mealindeki ibare ile Ahzab suresinin 72. ayetinde geçen "Doğrusu o (insan) çok zalim, çok cahildir." mealindeki ibarenin nasıl bağdaştırılabileceğinin izahı 26. Mektup'tadır.
  • İsra suresinin 79. ayetinde Cenab-ı Allah'ın Peygamberimize (sav) "Makam-ı Mahmud"u vadetmesiyle ilgili kapsamlı bir ders 6. Şua'da okunabilir.
  • Bediüzzaman Peygamberimizin Mekke'nin fethi gününde Kâbe ve etrafındaki 360 puta değneğiyle işaret ederek "Hak geldi; bâtıl yıkılıp gitti. Zaten bâtıl yıkılmaya mahkumdur." mealindeki İsra suresinin 81. ayetini okuduğunu ve işaret ettiği tüm putların yıkıldığını zikreder. Ayrıca, Muhakemat'ta bu ayetin sırrıyla İslamiyetin insaniyet-i kübra olduğu izahı edilir.
  • Bediüzzaman İsra suresinin 82. ayetinde geçen "Biz, Kur'an'dan öyle bir şey indiriyoruz ki o, müminler için şifa ve rahmettir" mealindeki ibarenin sarîhan asr-ı saadette Kur'an'ın inmesine baktığı gibi işari manasıyla Kur'an'dan ders alarak manevi hastalıklara şifadar nurlar dağıtan Risale-i Nur'a da baktığını ve bu ayetin cifirce makamının 1339 etmesinin bunun emaresi olduğunu 1. Şua'da izah eder.
  • Risale-i Nur'da İsra suresinin 85. ayetinde geçen "De ki: Ruh, Rabbimin emrindendir." mealindeki ibarenin tefsiri babında Ruh hakkında kapsamlı bir izah 29. Söz'dedir.
  • İsra suresinin . ayetinde geçen "" mealindeki ibarenin kapsamlı bir izahı İsra'dedir.
  • İsra suresinin . ayetinde geçen "" mealindeki ibarenin kapsamlı bir izahı İsra'dedir.
  • İsra suresinin . ayetinde geçen "" mealindeki ibarenin kapsamlı bir izahı İsra'dedir.
  • İsra suresinin . ayetinde geçen "" mealindeki ibarenin kapsamlı bir izahı İsra'dedir.
  • İsra suresinin . ayetinde geçen "" mealindeki ibarenin kapsamlı bir izahı İsra'dedir.

Bilgiler[değiştir]

İsminin Anlamı ve Kaynağı: İsrâ, gece yürüyüşü anlamına gelir ve Peygamberimizin Mi'rac mucizesinin Mekke'den Kudüs'e kadar olan kısmı içinde anlatıldığından sure bu adı almıştır.

Diğer İsimleri: Sübhân Suresi (bu kelimeyle başladığı için), Sure-i İsra, Benî İsrâil Suresi (surede İsrâiloğullarından bahsedildiği için)

Kur'ân'daki Sırası: 17

Kur'ân'daki Yeri: 15. cüz, 281. sayfa

Mekkî/Medenî: Mekkî[1]

Nuzül (İnme) Sırası: 50

Kendisinden Önce Nazil Olan Sure: Kasas

Kendisinden Sonra Nazil Olan Sure: Yunus

Nuzülü (İnme) Hakkındaki Bilgiler: [1]

Uzunluğu: 11.5 sayfa

Ayet Sayısı: 111

Satır Sayısı: 172

Kelime Sayısı: 1.533[2], 1.558[3]

Harf Sayısı: 6.400[4], 6.643[5]

Fasıla Harfleri: Elif, Ra

Bölüm (Ayn Durakları) Sayısı: 12

Secde Ayeti: İsra 109

Allah lafzı sayısı (Besmele hariç): 10

Rahman ismi sayısı (Besmele dahil): 2

Rahim ismi sayısı (Besmele dahil): 2

Rab ismi sayısı: 32

İçinde Kur'an kelimesi geçen ayetler: 11 (İsra 9, İsra 41, İsra 45, İsra 46, İsra 60, İsra 78 (2 defa), İsra 82, İsra 88, İsra 89 ve İsra 106)

Hizb-ül Kur'an'da Geçen Ayetler Listesi: İsra Suresindeki Hizb-ül Kur'an Ayetleri (41 ayet)

Bu ayetleri okumak için: Hizb-i Azam-ı Kur'an, İsra Kısmı

Münâcât-ül Kur'an'da İktibas Edilen Ayetler: 1., 44., 55., 70., 79., 82. ve 111. ayetler (7 ayet)

Risale-i Nur'da Geçen Ayet Sayısı: 23 (Bkz. İsra Suresinin Risale-i Nur'da Geçen Ayetleri listesi)

(Not: İsra 'dan bir ifade iktibas suretinde geçer)

Risale-i Nur'da Tamamı Geçen Ayetler: 1., 24., 25., 42., 43., 44., 88. ve 111. ayetler (Toplam 8 ayet)

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

Sureler itibarıyladır. Onun dahi çok nükteleri var. Bir intizam, bir kasd ve bir iradeyi gösterir bir tarzda tevafukatı vardır.

Sure-i Bakara’da, âyâtın adediyle lafz-ı Celal’in adedi birdir. Fark dörttür ki Allah lafzı yerinde dört Hû lafzı var. Mesela, Lâ İlahe İllâ Hû’daki Hû gibi. Onunla muvafakat tamam olur.

Âl-i İmran’da yine âyâtıyla lafz-ı Celal tevafuktadır, müsavidirler. Yalnız lafz-ı Celal, iki yüz dokuzdur, âyet iki yüzdür. Fark dokuzdur. Böyle meziyat-ı kelâmiyede ve belâgat nüktelerinde küçük farklar zarar vermez, takribî tevafukat kâfidir.

Sure-i Nisa, Maide, En’am üçünün mecmu-u âyetleri, mecmuundaki lafz-ı Celal’in adedine tevafuktadır. Âyetlerin adedi dört yüz altmış dört, lafz-ı Celal’in adedi dört yüz altmış bir; Bismillah’taki lafzullah ile beraber tam tevafuktadır.

Hem mesela, baştaki beş surenin lafz-ı Celal adedi; Sure-i A’raf, Enfal, Tevbe, Yunus, Hud’daki lafz-ı Celal adedinin iki mislidir. Demek bu âhirdeki beş, evvelki beşin nısfıdır. Sonra gelen Sure-i Yusuf, Ra’d, İbrahim, Hicr, Nahl surelerindeki lafz-ı Celal adedi, o nısfın nısfıdır. Sonra Sure-i İsra, Kehf, Meryem, Tâhâ, Enbiya, Hac (Hâşiye[6]) o nısfın nısfının nısfıdır. Sonra gelen beşer beşer, takriben o nisbetle gidiyor; yalnız bazı küsuratla fark var. Öyle farklar, böyle makam-ı hitabîde zarar vermez. Mesela, bir kısım yüz yirmi bir, bir kısmı yüz yirmi beş, bir kısmı yüz elli dört, bir kısmı yüz elli dokuzdur.

Sonra Sure-i Zuhruf’tan başlayan beş sure, o nısf-ı nısf-ı nısfın nısfına iniyor. Sure-i Necm’den başlayan beş, o nısf-ı nısf-ı nısf-ı nısfın nısfıdır fakat takribîdir. Küçük küsuratın farkları, böyle makamat-ı hitabiyede zarar vermez. Sonra gelen küçük beşler içinde, üç beşlerin yalnız üçer adet lafz-ı Celal’i var.

İşte bu vaziyet gösteriyor ki lafz-ı Celal’in adedine tesadüf karışmamış, bir hikmet ve intizam ile adetleri tayin edilmiş.

(29. Mektup)


Sure-i Kadr'ın yüz yirmi hurufu var. Gayr-ı melfuz hemze sayılmazsa yüz on dörttür. En evvel nâzil olan Sure-i Alak küsuratından kat'-ı nazar nısf-ı evvelin hurufatı ve tam surenin kelimat-ı nahviyesi yüz küsur olmakla; Sure-i Duha, Sure-i Elem Neşrah Leke ve Sure-i Zilzal ve Sure-i Tekâsür ve Sure-i El-Maun ve Sure-i El-Alak'ın nısf-ı evveli ve Sure-i Vettîn ve Sure-i El-Karia ve Sure-i Hümeze'nin her birinin yüz aded-i hurufuna tevafuku ve o on surenin küsuratından kat'-ı nazar birbiriyle manidar muvafakatı tesadüfî olamaz.

Aynen öyle de: Sure-i El-Kadr'in mütevafıkları olan o on surelerin her biri yüz adet hurufu ise, kelimat noktasında da Sure-i Fecr, Sure-i Abese, Sure-i El-Mürselât, Sure-i El-Buruc, Sure-i El-Mutaffifîn, Sure-i El-İnşikak, Sure-i En-Naziat, Sure-i Nebe', Sure-i Münafikûn ve Sure-i Cumua'nın her birinin yüz küsur örfî aded-i kelimatına yüzlükte manidar tevafukları tesadüfî olmadığı gibi...

Evvelki huruf cihetinde de on adet sure-i mütevafıkanın ve kelimat cihetinde son on adet suver-i mütevafıkanın küsurattan kat'-ı nazar tevafuklarıyla beraber o iki kabile olan onar adet sureler müttefikan âyet nokta-i nazarında Sure-i İsra, Sure-i Kehf, Sure-i Tâhâ, Sure-i Yusuf, Sure-i Hûd, Sure-i Yunus, Sure-i Nahl, Sure-i Enbiya, Sure-i Mü'minûn, Sure-i Tevbe, Sure-i Maide her birinin yüz küsur adet âyetlerine manidar tevafukları elbette bir hikmeti var. Ve her halde şuursuz, hikmetsiz tesadüfün işi değildir.[7]

Küsuratlarının farkları cüz'îdir.

Mesela: Tenvirü'l-Mikbas tefsirinin gösterdiği adede binaen Sure-i Yunus'un kesri dokuz, Kehf'ın on, İsra'nın on bir, Hûd'un on iki, Mü'minûn'un on dokuz, Maide yirmi, Alak'ın nısf-ı evveli yirmi bir, El-Kadr yirmi iki, Nahl yirmi sekiz, Tevbe otuz, Tîn elli, El-Karia elli iki ve hâkeza... İşte böyle kesirlerin küçücük farkları, münasebat-ı tevafukiyeyi elbette bozmaz.

Hem Sure-i Kadr yüz on dört (114) harfiyle, yüz on üç (113) surelerin adedine bir fark ile tevafuku manidardır. Güya benden başka yüz on iki (112) sure ile bir de küçük bir Kur'an olan Fatiha geleceğine bir îmadır.

Bu surelerin âyât cihetindeki tevafukatta bir letafeti şudur ki:

ألف isminin ebcedî makamı olan yüz on bir (111) ki üç eliftir yani ااا Hem Sure-i İsra, hem Sure-i Yusuf, hem bir kavle göre Sure-i Kehf aynen yüz on bir (111) olması ve o üç eliften ikisi bir çizgi üstüne konulsa, bu suret olur الل ki Lafzullah'tır.

Sure-i Kevser ve Kadr ve Alak bahsi münasebetiyle Sure-i İhlas'ın bu nevi tevafukatta bir küçük nüktesini beyan etmek münasiptir. Şöyle ki:

İhlas'ın ebcedî makam-ı hurufîsi bin üçtür (1003). Küsurdan kat'-ı nazar Sure-i Nur, Sure-i Hacc, Enfal, Nahl ve İsra ve Kehf ve Enbiya ve Mü'minûn ve Zümer ve Yusuf ve Hûd ve Yunus ve Neml ve Şuara ve Tâhâ surelerinin her birinin bin küsur kelimat adetlerine tevafukuyla beraber;

Huruf cihetinde Sure-i Sebe' ve El-Hàkka ve Mümtehine ve İnsan ve Tûr ve Secde ve ve'z-Zariyat ve Rahman ve Tahrim ve Talak ve Duhan surelerinin her birinin bin adet küsur hurufuna manidar tevafuku elbette bir sülüs-ü Kur'an addedilen Sure-i İhlas'ın hikmettar bir nüktesidir ve bir sırr-ı azîmi var ve şuursuz ve hikmetsiz tesadüfün işi değildir.

(Rumuzat-ı Semaniye)


Sure-i Kadr'in 120 harfi var. Gayr-ı melfuz hemze sayılmazsa, 114 suver-i Kur'aniyeye tevafukla işaret eden 114'tür. İşte bu adetle اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ kendiyle beraber 10 surenin hurufatının adetlerine ve 10 surenin kelimatının adetlerine ve 10 surenin âyetlerinin adetlerine tevafuku, her halde şuursuz, hikmetsiz tesadüfün işi olamaz. Belki manevî ve lafzî bir i'caz-ı Kur'anînin bir şuaı hurufata aksedip tanzim ile yaldızlanmış.

Evet اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ ile beraber Duha, Elem Neşrah Leke, Zilzal, Tekâsür, El-Maun, en evvel nâzil olan nısf-ı evvel-i Alak, Ve't-tîn, El-Karia ve Hümeze olan 10 surenin -tevafuku bozmayan küçük küsurattan kat'-ı nazar- 100 adedinde tevafukları olduğu gibi; yine Sure-i اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ El-Fecr, Abese, El-Mürselât, El-Buruc, El-Mutaffifîn, El-İnşikak, En-Naziat, En-Nebe', El-Münafıkûn, Cumua olan 10 surenin 100 küsur aded-i kelimatına yüzlükte manidar tevafuk etmekle beraber; yine اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ hurufatı Sure-i İsra, Kehf, Tâhâ, Yusuf, Hud, Yunus, Nahl, Enbiya, Mü'minûn, Tevbe, Maide olan 10 surenin her birinin 100 küsur adet âyetlerine manidar tevafukları ve bu surelerin de bu tevafuk-u acibe zımnında birbiriyle tevafukları içinde binler tevafuk bulunduğu halde hiç mümkün olur mu ki, tesadüf içine girebilsin? Hiç mümkün müdür ki, bu ittifakın uçlarında mühim nükteler, işaretler bulunmasın?

(Rumuzat-ı Semaniye)


Sure-i Kadr'in 120 harfi var. Gayr-ı melfuz hemze sayılmazsa, 114 suver-i Kur'aniyeye tevafukla işaret eden 114'tür. İşte bu adetle اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ kendiyle beraber 10 surenin hurufatının adetlerine ve 10 surenin kelimatının adetlerine ve 10 surenin âyetlerinin adetlerine tevafuku, her halde şuursuz, hikmetsiz tesadüfün işi olamaz. Belki manevî ve lafzî bir i'caz-ı Kur'anînin bir şuaı hurufata aksedip tanzim ile yaldızlanmış.

Evet اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ ile beraber Duha, Elem Neşrah Leke, Zilzal, Tekâsür, El-Maun, en evvel nâzil olan nısf-ı evvel-i Alak, Ve't-tîn, El-Karia ve Hümeze olan 10 surenin -tevafuku bozmayan küçük küsurattan kat'-ı nazar- 100 adedinde tevafukları olduğu gibi; yine Sure-i اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ El-Fecr, Abese, El-Mürselât, El-Buruc, El-Mutaffifîn, El-İnşikak, En-Naziat, En-Nebe', El-Münafıkûn, Cumua olan 10 surenin 100 küsur aded-i kelimatına yüzlükte manidar tevafuk etmekle beraber; yine اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ hurufatı Sure-i İsra, Kehf, Tâhâ, Yusuf, Hud, Yunus, Nahl, Enbiya, Mü'minûn, Tevbe, Maide olan 10 surenin her birinin 100 küsur adet âyetlerine manidar tevafukları ve bu surelerin de bu tevafuk-u acibe zımnında birbiriyle tevafukları içinde binler tevafuk bulunduğu halde hiç mümkün olur mu ki, tesadüf içine girebilsin? Hiç mümkün müdür ki, bu ittifakın uçlarında mühim nükteler, işaretler bulunmasın?

(Rumuzat-ı Semaniye)


Evet اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ ile beraber Duha, Elem Neşrah Leke, Zilzal, Tekâsür, El-Maun, en evvel nâzil olan nısf-ı evvel-i Alak, Ve't-tîn, El-Karia ve Hümeze olan 10 surenin -tevafuku bozmayan küçük küsurattan kat'-ı nazar- 100 adedinde tevafukları olduğu gibi; yine Sure-i اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ El-Fecr, Abese, El-Mürselât, El-Buruc, El-Mutaffifîn, El-İnşikak, En-Naziat, En-Nebe', El-Münafıkûn, Cumua olan 10 surenin 100 küsur aded-i kelimatına yüzlükte manidar tevafuk etmekle beraber; yine اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ hurufatı Sure-i İsra, Kehf, Tâhâ, Yusuf, Hud, Yunus, Nahl, Enbiya, Mü'minûn, Tevbe, Maide olan 10 surenin her birinin 100 küsur adet âyetlerine manidar tevafukları ve bu surelerin de bu tevafuk-u acibe zımnında birbiriyle tevafukları içinde binler tevafuk bulunduğu halde hiç mümkün olur mu ki, tesadüf içine girebilsin? Hiç mümkün müdür ki, bu ittifakın uçlarında mühim nükteler, işaretler bulunmasın?

Üçüncü Misal: Sure-i İhlas'ın ebcedî makam-ı hurufîsi 1003'tür. Böyle büyük yekûndeki tevafuka zarar vermeyen küçük küsurattan kat'-ı nazar Sure-i Nur, Hacc, Enfal, Nahl, İsra, Kehf, Enbiya, Mü'minûn, Zümer, Yunus, Yusuf, Neml, Şuara, Tâhâ olan 14 surelerin her birinin 1000 küsur kelimat adetlerine tevafuku ile beraber; huruf cihetinde Sure-i Sebe', El-Hàkka, Mümtahine, Sure-i İnsan, Tûr, Secde, Ez-Zariyat, Rahman, Tahrim, Talak, Duhan surelerinin her birinin 1000 küsur aded-i huruflarına manidar tevafuk, elbette bir sülüs-ü Kur'an addedilen Sure-i İhlas'ın hikmettar bir nüktesidir. Ve bu tevafukun bir sırr-ı azîmi var ve şuursuz, hikmetsiz tesadüfün işi değildir. Belki şuaat-ı i'caziyenin in'ikasıdır.

(Rumuzat-ı Semaniye)


Kur'an-ı Mu'cizü'l-Beyan'da tevafukatın[8] envaı var. Tevafukat-ı nakş-ı lafzîden başka tevafukat-ı maneviyesi var. Hem çok manidar ve çok vardır.

Tevafukat-ı lafziyesi ise üç tarzdadır:

Biri: Tek bir sahifede,

İkincisi: Karşıki sahifede,

Üçüncüsü: Yapraklar arasında bir tevafuktur.

Birinci tarzı: Kur'an'ın i'caz-ı manevîsinin unvanları olan risalelerde cilvesi in'ikas etmiş, görünüyor.

İkinci kısım: Bir zat-ı mübareğin yazdığı bir Kur'an'ı gördüm ki karşı karşıya sahifelerin tevafukatı kırmızı hat ile gösterilmiş. Demek o nevi de bir derece beyan edilmiş.

Üçüncü tarzı ise: Kur'an, kelâm-ı ezelî olduğundan ve kelime-i vâhid hükmünde bulunduğundan ve âyâtı birbirine bakmasından ve birbirini tefsir ve tekmil etmesinden anlaşılıyor ki: Bir sahifede kelimeler birbirine baktığı ve bir intizam-ı tevafukkârane gösterdiği gibi, Kur'an'ın mecmuunda aynı hal vardır.

Filcümle bazı numuneleri ve tereşşuhatı gördük ve bize kanaat-i kat'iye verdi ki o tereşşuhatın safi bir menbaı var.

Mesela: İki gün evvel Sure-i Nahl ve Sure-i İsra'yı okudum. Sure-i İsra'da iki yüz seksen beşinci (285) sahifede üç قُرْاٰنْ kelimesini gördüm. İkisi tam muvazi, birbirine bakar. Üçüncüsü, terazinin dili gibi üstünde ve satırın başında durmuş. Merak ettim, tevafuk matlub iken neden bu dil nizama girmemiş? Birden hatıra geldi ki:

"Buradaki قُرْاٰنْ kelimelerinin vazifeleri yalnız bu sahifede değil, güzellikleri ve nizamları başka sahifelere de bakabilir."

Baktım ki başta ve dördüncü satırdaki قُرْاٰنْ kelimesi, üç sahife sonra وَقُرْاٰنَ الْفَجْرِ kelimesine bakmakla beraber, o قُرْاٰنَ الْفَجْرِ arkasındaki فٖى هٰذَا الْقُرْاٰنِ kelimesinin zahr ve batnı hükmüne geçip kâğıt bıçakla kesilip çıkarılsa iki gözlü bir kelime olur.

Sonra muvazeneden çıkan اِذَا قَرَاْتَ الْقُرْاٰنَ kelimesine baktım. Sekiz sahife yukarıda Sure-i Nahl'de aynen

فَاِذَا قَرَاْتَ الْقُرْاٰنَ فَاسْتَعِذْ بِاللّٰهِ

gördüm. Aynı satır, aynı vaziyet, pek manidar bir tarzda gördüm. Elhamdülillah anladım. Bârekellah ne kadar güzel, mâşâallah ne kadar latîf vazifeleri var, dedim.

(Rumuzat-ı Semaniye)


Kur'an'daki قُرْاٰنْ kelimesinde pek çok sırlarından bir sırrı şudur ki:

Latîf bir tevafuktur ki Kur'an'daki قُرْاٰنْ tevafukatı mu'cize-i mi'raca işaret eden Sure-i İsra'da ve Şakk-ı Kamer'i beyan eden Sure-i Kamer'de o silsile-i tevafukatın altısından dört silsilesinin esaslarını buldum. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmin en büyük mu'cizesi Kur'an ve Mi'rac ve Şakk-ı Kamer olduğundan Mi'rac, Şakk-ı Kamer ortasında bir cilve-i i'cazı Lafz-ı Kur'an ile bana ihsas etti. O üç mu'cize-i azîme birbirine merbut olduğunu bir hatıra verdi.

Kur'an'da altmış dokuz قُرْاٰنْ kelimesi gördük. Altmış yedi tam ve manidar tevafuktadır. İkisi, Suretü'l-Kıyamet'te iki قُرْاٰنْ lafzı kıraat manasında olduğundan tevafuka girmemişler. Bu adem-i tevafuk manidar bir işarettir ve bir tevafuktur.

Benim matbu nüsha-i Kur'aniyem Kur'an'ın hatt-ı hakikisine yakın olduğunu anlıyoruz. Başka nüshalarda, gördüğümüz tevafukat tam görülmezse; o nüshalar müstensih veya matbaanın kusuruyla hatt-ı hakikîsinden uzaklaşmışlar ki matlub tevafuku göstermemişler. قُرْاٰنْ kelimesi, Sözler'de bir keramet-i i'caziye-i basariye gösterdiği gibi Kur'an-ı Azîmüşşan'daki dahi keramet değil aynı bir şule-i i'caziyeyi göstermeye dair bir nüktedir. Sözler'de bir sahifede tevafukat suretinde kendini göstermiş. قُرْاٰنْ ise mecmu-u Kur'an bir sahife-i vâhide hükmünde öyle hârika bir tevafuku var, zerre miktar insafı olan dikkat etse itiraf edecek ki bu, sun'-u beşer olamaz ve tesadüfün işi değildir. Şöyle ki:

Sure-i İsra'da sahife iki yüz seksen beşte (285) üç قُرْاٰنْ kelimesi var. Biri dördüncü satırda, ikincisi on birinci satırda, üçüncüsü sekizinci satırda.

Birinci ile ikinci tam muvazi, terazinin iki gözü gibi; üçüncüsü satır nihayetinde terazinin dili mesabesinde vaziyet almış. Her birisi bir silsile-i tevafukat teşkil ediyor.


(Rumuzat-ı Semaniye)


Kur'an-ı Hakîm'de Lafz-ı Resul'ün zikir ve tekrarındaki esrarın bir ikisine işaret eder. Şöyle ki:

Nasıl ki Kur'an'da Lafz-ı Kur'an, Sure-i İsra ile Sure-i Kamer'den başlayan silsile-i tevafuk -birinci nüktede beyan edildiği vecihle- bir lem'a-i i'caziyeyi gösteriyor. Öyle de Lafz-ı Resul, Sure-i Muhammed ve Sure-i Fetih'te مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللّٰهِ dan başlayan o kelime ile bize ihtar edilen altı silsile-i tevafuk çok manidar bir surette bir sahife-i vâhide hükmünde olan mecmu-u Kur'an'da o altı silsile uzanmış birbirine bakıyor.

(Rumuzat-ı Semaniye)

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

(Rumuzat-ı Semaniye)

İlgili Resimler/Fotoğraflar[değiştir]

İlgili Maddeler/Sayfalar[değiştir]

İlgili Kategoriler[değiştir]

Kaynakça[değiştir]

  1. 1,0 1,1 1,2 https://islamansiklopedisi.org.tr/isra-suresi
  2. https://nurpedia.org/wiki/Risale:29._Mektubun_8._K%C4%B1sm%C4%B1_(Rumuzat-%C4%B1_Semaniye)#Birinci_Par%C3%A7as%C4%B1
  3. https://en.wikipedia.org/wiki/Al-Isra%27
  4. https://nurpedia.org/wiki/Risale:29._Mektubun_8._K%C4%B1sm%C4%B1_(Rumuzat-%C4%B1_Semaniye)#Birinci_Par%C3%A7as%C4%B1
  5. https://en.wikipedia.org/wiki/Al-Isra%27
  6. Bu beşer taksimat üzere bir sır inkişaf etmişti. Hiçbirimizin haberi olmadan şurada altı sure kaydolmuş. Şüphemiz kalmadı ki gaibden, ihtiyarımızın haricinde altıncısı girmiş; tâ bu nısfiyet sırr-ı mühimmi kaybolmasın.
  7. Elhasıl: Sure-i Kadr harfleri ve Sure-i Alak'ın kelimat-ı nahviyesi ve en evvel nâzil olan nısf-ı evvelin hurufatı yüz küsur hurufuyla, on surenin hurufatına manidar tevafuk ediyor. Ve diğer on surenin kelimatına manidar tevafuk ediyor, hem uzun diğer on surenin âyâtına gayet manidar tevafuk ediyor. Demek bu otuz sureden her birisi yirmi dokuz sureye tevafuk ediyor. Demek bu küçük tevafuk-u Kur'aniyede dokuz yüz tevafuk var. Küsurattan kat'-ı nazar edilmiş. Çünkü münasebat-ı tevafukiyeyi bozmaz. Bu tarzdaki tevafuka hiç mümkün müdür ki tesadüf içine karışsın? Hem hiç mümkün müdür ki mühim hikmetleri bulunmasın?
  8. Tevafukat ise ittifaka işarettir. İttifak ise ittihada emaredir. İttihad ise vahdete alâmettir. Vahdet ise tevhidi gösterir. Tevhid ise Kur'an'ın dört esasından en büyük esasıdır.