İsra Suresi

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden

Önceki Sure: Nahl SuresiKur'anKehf Suresi: Sonraki Sure

Bu sureyi İsrâ suresi okuma sayfasında mealiyle beraber okuyabilirsiniz

Bu surede anlatılan Peygamberimizin gece yürüyüşünü de (İsra) içine alan mucize için Mirac maddesine bakın

İsrâ (الاسراء) Suresi Kur'ân-ı Kerim'in 17. suresi olup Nahl ve Kehf sureleri arasında yer alır. İsra, Peygamberimizin Mii'rac mucizesinin ilk kısmı olan Mescid-i Harâm’dan Mescid-i Aksâ’ya intikalini ifade eder. Hicretten yaklaşık bir yıl önce meydana gelen bu mucizeden bahsederek başlayan İsra Suresinde Allah’ın, bazı nişan ve alâmetlerini göstermek üzere kulunu (Hz. Muhammed) bir gece Mescid-i Harâm’dan Mescid-i Aksâ’ya götürdüğü bahsedilir.[1] İçinde Kur'an kelimesi en çok geçen (11 defa) suredir. Hz. Peygamber yatıp uyumadan önce Müsebbihât’ı (tesbihle başladıkları için bu adla anılan beş sûre (Hadid, Haşr, Saf, Cuma ve Tegābün); bazı rivayetlerde İsra ve A'lâ suresi dahil edilerek 7 sure)) okur ve bunlarda bin âyetten daha faziletli bir âyetin bulunduğunu söylerdi.

Risale-i Nur'da İsra Suresi ve ayetleri hakkındaki dersler:

  • İlk inen Alak suresinde sin harfi 8 defa geçer. Sin ile başlayan İsra dahil 8 sure (Yasin, A'la, Cuma, Hadid, Haşir, Saff, Teğabun ve İsra) vardır (Yasin'in ilk ayetindeki sin harfi adıyla zikredildiğinden sin ile başlayan surelerden kabul edilir).
  • Kur'an'da Lafzullah'ın (Allah kelimesinin) tekrarında çok sırlar vardır. Ayet sayısı ve lafzullah sayısı tevafuktadır. Bakara'da ayet sayısı 286, lafzullah sayısı 282 (Allah lafzı yerinde geçen dört Hû lafzı olduğundan tam tevafuk eder); Al-i İmran'da ayet sayısı 200, lafzullah sayısı 210; Nisa+Maide+En'am toplam ayet sayısı 176+120+165=461, lafzullah sayısı 229+148+87=464. Besmele sayılırsa tam tevafuk eder. Böyle meziyetlerde küçük farklar zarar vermez. İzleyen 5 suredeki (A'raf, Enfal, Tevbe, Yunus ve Hud) Allah lafızları sayısı baştaki 5 büyük suredekilerin yarısıdır. Sonra gelen 5 sure (Yusuf, Ra’d, İbrahim, Hicr ve Nahl) onun yarısıdır. Sonra gelen 6 sure (İsra, Kehf, Meryem, Taha, Enbiya ve Hacc) onun yarısıdır. Sonra Sonra gelen her beşerli sure grubu bu şekilde gider. Zuhruf suresinden başlayan 5'li sure grubunda onun yarısı olur. Necm suresinden başlayan 5'li sure grubunda onun yaklaşık yarısı olur. Sonra gelen küçük 5'li sure gruplarında yalnız üçer adet Allah lafzı vardır. Bu vaziyet gösteriyor ki Allah lafzının adedine tesadüf karışmamış, bir hikmet ve intizam ile adetleri tayin edilmiş.
  • Kur'an'ın Kadir gecesinde indiğini söyleyen Kadir suresinin 120 (okunmayan hemze sayılmazsa 114) harfi vardır. 10 surenin harf sayısına, 10 surenin kelime sayısına ve içinde İsra suresinin de olduğu 10 surenin ayet sayısına tevafuk eder. Küsurat (küçücük farklar) münasebat-ı tevafukiyeyi elbette bozmaz.
  • İhlas Suresinin harflerinin ebcedî makamı 1003'tür. İçinde İsra suresinin de olduğu 14 veya 15 surenin her birinin 1000 küsur kelime sayısına tevafuk eder.
  • ألف isminin ebcedî makamı olan yüz on bir (111) ki üç eliftir yani ااا Hem Sure-i İsra, hem Sure-i Yusuf, hem bir kavle göre Sure-i Kehf aynen yüz on bir (111) olması ve o üç eliften ikisi bir çizgi üstüne konulsa, bu suret olur الل ki Lafzullah'tır.
  • "Bir gece, kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye (Muhammed) kulunu Mescid-i Harâm'dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya götüren Allah noksan sıfatlardan münezzehtir; O, gerçekten işitendir, görendir." mealindeki İsra suresinin 1. ayetindeki "O, gerçekten işitendir, görendir" ifadesindeki zamir ile ya Cenab-ı Hakk’ın ya da Peygamberimizin kast edildiğini ifade eden Bediüzzaman her iki ihtimale göre de manasını izah eder.
  • Yahudiler hakkında İsra suresinin 4. ayetinde geçen "Biz, Kitap'ta İsrailoğullarına: Sizler, yeryüzünde iki defa fesat çıkaracaksınız ... diye bildirdik." mealindeki ibareyi izah ederken Bediüzzaman Yahudilerin insanlığın toplum hayatında dolap hilesiyle çevirdikleri iki müthiş düsturdan bahseder: (1) Emek ile sermayeyi ve fakir ile zengini çarpıştırmaktadırlar, kat kat faiz yapıp bankaları kurmuşlardır ve hile ile mal toplarlar ve (2) Daima zulmünü gördükleri hükûmetlerden intikam almak için her çeşit fesat komitelerine karışan ve her nevi ihtilale parmak karıştıran yine o millettir.
  • İsra suresinin 15. ayetinde ve daha başka ayetlerde geçen "Hiçbir suçlu başkasının suçunu yüklenmez." mealindeki ibarenin kapsamlı bir izahı için La Teziru Vaziretun Vizra Uhra Ayetleri kategorisi sayfasına başvurun.
  • Bediüzzaman İsra suresinin 23. ayetinin evlatları anne-babalarına karşı beş mertebe hürmet ve şefkate davet ettiğini, bir çocuğun babasına hak dava edemeyeceğini, haksız görse de ona isyan edemeyeceğini söyler. Bu ayette geçen "Onlardan (anne-babadan) biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine "of!" bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle." mealindeki ibarenin, devamındaki 24. ayette geçen "Onları esirgeyerek alçakgönüllülükle üzerlerine kanat ger ve: 'Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara (öyle) rahmet et!' diyerek dua et." mealindeki ibarenin ve devamındaki 25. ayette geçen "Rabbiniz sizin kalplerinizdekini çok iyi bilir. Eğer siz iyi olursanız, şunu bilin ki Allah, kötülükten yüz çevirerek tevbeye yönelenleri son derece bağışlayıcıdır." mealindeki ibarenin izahına dair 21. Mektup namında risale mevcuttur.
  • Kur'an ayetlerinde geçen "Kur'an" kelimelerindeki tevafuğu keşfeden Bediüzzaman, farklı sayfalarda geçen Kur'an kelimelerinin de birbirine tefavuk ettiğine dair İsra suresinin 41., 45., 46. ve 78. ayetleri ve Nahl suresinin 98. ayetinde geçen Kur'an kelimelerindeki tevafuğu Rumuzat-ı Semaniye'de misal olarak verir.
  • Bediüzzaman 25. Söz'de bazı ayetlerde insanın isyankârane amellerini zikredilip şedit bir tehdit ile zecredildiğini, ardından ümitsizliğe atmamak için rahmetine işaret eden bir kısım esma ile teselli ettiği izah edilirken İsra suresinin 42. ayetini ve izleyen 3 ayet misal verilir.
  • Bediüzzaman Şualarda "De ki: Eğer söyledikleri gibi Allah ile birlikte başka ilâhlar da bulunsaydı, o takdirde bu ilâhlar, Arş'ın sahibi olan Allah'a ulaşmak için çareler arayacaklardı." mealindeki İsra suresinin 42. ayetini ve izleyen 2 ayeti "Âyetü’l-Kübra" (En büyük ayet/delil) olarak nitelendirir ve 7. Şua olan Âyetü’l-Kübra risalesinin madeni, üstadı ve esası olduğunu söyler.
  • İsra suresinin 44. ayeti Risale-i Nur'da en çok geçen ayettir. Bediüzzaman hemen hemen her mektubunun başında İsra suresinin 44. ayetinde "O'nu (Allah'ı) övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur." mealindeki ibareyi yazmasının hikmetini Barla Lahikasındaki bir mektupta izah ederken Kur’an'ın kudsi hazinesinden kendisine açılan açılan en birinci kapının bu ayet olduğunu ve itimat ettiğim mühim üstadlarının mektuplarının başlarında bu ayeti yazmaları olduğunu beyan eder.
  • Hadiste arş, yer ve göklere nezaret eden melekler ile sair bir kısım meleklerin 40.000 başlı olduğu, her bir başta 40.000 dil ile ve her bir dilde 40.000'ler tarzda tesbihat ettiklerini beyan edilir. Bediüzzaman bu hakikata çıkabilmek için 14. Söz'de Sad suresinin 18. ayetinde geçen "Doğrusu biz onunla beraber tesbih eden dağları onun emri altına vermiştik." mealindeki ibare, İsra suresinin 44. ayetinde geçen "Yedi gök, yer ve bunlarda bulunan herkes O'nu tesbih eder." mealindeki ibare ve Ahzab suresinin 72. ayetinde geçen "Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara teklif ettik." mealindeki ibareyi zikrederek bir misalle izahta bulunur.
  • Bediüzzaman Kur’an’ın her bir âyetinin hidayet nurunu neşredip küfür karanlığını nasıl dağıttığını görmek isteyenlerin kendisini Kur’an’ın inmeden önceki cahiliyet asrında farzetmelerini ve her şey gaflet karanlığı altındayken Kur’an’ın ulvi lisanından göklerde ve yerde bulunan her şeyin Allah'ı tesbih ettiğini beyan eden Hadid suresinin 1. ayeti, Cuma suresinin 1. ayeti, Haşir suresinin 1. ayeti, Teğabun suresinin 1. ayeti, Saff suresinin 1. ayeti ve İsra suresinin 44. ayeti gibi âyetlerin o ölmüş mevcudatı işitenlerin zihninde nasıl dirilttiğini görmelerini ister. Yoksa o zamandan beri nurunu neşredip Kur’an’ın güneşiyle gündüz rengini alan bir vaziyet ile veya bu zamandan ülfet perdesiyle bakıldığında görülemeyeceğini hatırlatır. Bu hakikatın izahı 25. Söz'dedir.
  • İsra suresinin 44. ayetinde ve daha pek çok ayette geçen "7 kat sema" mealindeki ibare hakkında Risale-i Nur'da geçen dersleri topluca bu sayfada okuyabilirsiniz.
  • Bediüzzaman 32. Söz'de bu ayet (İsra 44) sırrınca her şeyden Cenab-ı Hakk’a karşı pencereler hükmünde çok vecihler olduğunu, bütün mevcudatın hakikatinin Allah'ın isimlerine dayandığını izah eder.
  • İsra suresinin 70. ayetinde geçen "Biz, hakikaten insanoğlunu şan ve şeref sahibi kıldık." mealindeki ibare ile Ahzab suresinin 72. ayetinde geçen "Doğrusu o (insan) çok zalim, çok cahildir." mealindeki ibarenin nasıl bağdaştırılabileceğinin izahı 26. Mektup'tadır.
  • İsra suresinin 79. ayetinde Cenab-ı Allah'ın Peygamberimize (sav) "Makam-ı Mahmud"u vadetmesiyle ilgili kapsamlı bir ders 6. Şua'da okunabilir.
  • Bediüzzaman Peygamberimizin Mekke'nin fethi gününde Kâbe ve etrafındaki 360 puta değneğiyle işaret ederek "Hak geldi; bâtıl yıkılıp gitti. Zaten bâtıl yıkılmaya mahkumdur." mealindeki İsra suresinin 81. ayetini okuduğunu ve işaret ettiği tüm putların yıkıldığını zikreder. Ayrıca, Muhakemat'ta bu ayetin sırrıyla İslamiyetin insaniyet-i kübra olduğu izahı edilir.
  • Bediüzzaman İsra suresinin 82. ayetinde geçen "Biz, Kur'an'dan öyle bir şey indiriyoruz ki o, müminler için şifa ve rahmettir" mealindeki ibarenin sarîhan asr-ı saadette Kur'an'ın inmesine baktığı gibi işari manasıyla Kur'an'dan ders alarak manevi hastalıklara şifadar nurlar dağıtan Risale-i Nur'a da baktığını ve bu ayetin cifirce makamının 1339 etmesinin bunun emaresi olduğunu 1. Şua'da izah eder.
  • Risale-i Nur'da İsra suresinin 85. ayetinde geçen "De ki: Ruh, Rabbimin emrindendir." mealindeki ibarenin tefsiri babında Ruh hakkında kapsamlı bir izah 29. Söz'dedir.
  • İsra suresinin 88. ayeti Kur'an'ı (haşa) insan sözü diye iddia edenlere meydan okuyan ayetlerden biridir. Kur'an'ın meydan okuması husustaki dersleri topluca bu sayfada okuyabilirsiniz.
  • İsra suresinin 99. ayetinde ve daha başka pek çok ayette geçen "Gökleri ve yeri yarattı/yaratan ve göklerin ve yerin yaratılışı" mealindeki ibarenin Risale-i Nur'da izah edildiği yerleri bu sayfada görebilirsiniz.
  • İsra suresinin 102. ayetinde ve daha başka pek çok ayette geçen "Göklerin ve yerin Rabbi" mealindeki ibarenin Risale-i Nur'da izah edildiği yerleri bu sayfada görebilirsiniz.
  • İsra suresinin 105. ayetinde geçen "Biz Kur'an'ı hak olarak indirdik; o da hakkı getirdi." mealindeki ibarenin kapsamlı bir izahı 12. Söz'dedir.
  • Cenab-ı Allah'ın her bir alemde tecelli eden pek çok isimleri vardır. Bu çok geniş hakikatın "En güzel isimler O'na mahsustur." mealindeki İsra suresinin 110. ayetinin tefsir edilerek izah edildiği bahisleri 24. Söz'de okuyabilirsiniz.

Bilgiler[değiştir]

İsminin Anlamı ve Kaynağı: İsrâ, gece yürüyüşü anlamına gelir ve Peygamberimizin Mi'rac mucizesinin Mekke'den Kudüs'e kadar olan kısmı içinde anlatıldığından sure bu adı almıştır.

Diğer İsimleri: Sübhân Suresi (bu kelimeyle başladığı için), Sure-i İsra, Benî İsrâil Suresi (surede İsrâiloğullarından bahsedildiği için). Tesbihle başladıkları için “Müsebbihât” denilen yedi sûreden biridir (Müsebbihât bir görüşe göre Hadid, Haşr, Saf ve Cuma sûreleridir; bazı rivayetlerde İsra ve A'lâ suresi dahil edilerek 7 sure olarak belirtilmiştir)).

Kur'ân'daki Sırası: 17

Kur'ân'daki Yeri: 15. cüz, 281. sayfa

Mekkî/Medenî: Mekkî[1]

Nuzül (İnme) Sırası: 50

Kendisinden Önce Nazil Olan Sure: Kasas Suresi

Kendisinden Sonra Nazil Olan Sure: Yunus Suresi

Nuzülü (İnme) Hakkındaki Bilgiler: Mekke döneminde indirilen son sûrelerden biridir.[1]

Uzunluğu: 11.5 sayfa

Ayet Sayısı: 111

Satır Sayısı: 172

Kelime Sayısı: 1.533 (Rumuzat-ı Semaniye)[2], 1.556[3]

Harf Sayısı: 6.400 (Rumuzat-ı Semaniye)[4], 6.565[3]

Fasıla Harfleri: Elif, Ra

Bölüm (Ayn Durakları) Sayısı: 12

Secde Ayeti: İsra 109

Allah lafzı sayısı (Besmele hariç): 10

Rahman ismi sayısı (Besmele dahil): 2

Rahim ismi sayısı (Besmele dahil): 2

Rab ismi sayısı: 32

İçinde Kur'an kelimesi geçen ayetler: 11 (İsra 9, İsra 41, İsra 45, İsra 46, İsra 60, İsra 78 (2 defa), İsra 82, İsra 88, İsra 89 ve İsra 106)

Hizb-ül Kur'an'da Geçen Ayetler Listesi: İsra Suresindeki Hizb-ül Kur'an Ayetleri (41 ayet)

Bu ayetleri okumak için: Hizb-i Azam-ı Kur'an, İsra Kısmı

Münâcât-ül Kur'an'da İktibas Edilen Ayetler: 1., 44., 55., 70., 79., 82. ve 111. ayetler (7 ayet)

Risale-i Nur'da Geçen Ayet Sayısı: 24 (Bkz. İsra Suresinin Risale-i Nur'da Geçen Ayetleri listesi)

Risale-i Nur'da Tamamı Geçen Ayetler: 1., 24., 25., 42., 43., 44., 88. ve 111. ayetler (Toplam 8 ayet)

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

Sureler itibarıyladır. Onun dahi çok nükteleri var. Bir intizam, bir kasd ve bir iradeyi gösterir bir tarzda tevafukatı vardır.

Sure-i Bakara’da, âyâtın adediyle lafz-ı Celal’in adedi birdir. Fark dörttür ki Allah lafzı yerinde dört Hû lafzı var. Mesela, Lâ İlahe İllâ Hû’daki Hû gibi. Onunla muvafakat tamam olur.

Âl-i İmran’da yine âyâtıyla lafz-ı Celal tevafuktadır, müsavidirler. Yalnız lafz-ı Celal, iki yüz dokuzdur, âyet iki yüzdür. Fark dokuzdur. Böyle meziyat-ı kelâmiyede ve belâgat nüktelerinde küçük farklar zarar vermez, takribî tevafukat kâfidir.

Sure-i Nisa, Maide, En’am üçünün mecmu-u âyetleri, mecmuundaki lafz-ı Celal’in adedine tevafuktadır. Âyetlerin adedi dört yüz altmış dört, lafz-ı Celal’in adedi dört yüz altmış bir; Bismillah’taki lafzullah ile beraber tam tevafuktadır.

Hem mesela, baştaki beş surenin lafz-ı Celal adedi; Sure-i A’raf, Enfal, Tevbe, Yunus, Hud’daki lafz-ı Celal adedinin iki mislidir. Demek bu âhirdeki beş, evvelki beşin nısfıdır. Sonra gelen Sure-i Yusuf, Ra’d, İbrahim, Hicr, Nahl surelerindeki lafz-ı Celal adedi, o nısfın nısfıdır. Sonra Sure-i İsra, Kehf, Meryem, Tâhâ, Enbiya, Hac (Hâşiye[5]) o nısfın nısfının nısfıdır. Sonra gelen beşer beşer, takriben o nisbetle gidiyor; yalnız bazı küsuratla fark var. Öyle farklar, böyle makam-ı hitabîde zarar vermez. Mesela, bir kısım yüz yirmi bir, bir kısmı yüz yirmi beş, bir kısmı yüz elli dört, bir kısmı yüz elli dokuzdur.

Sonra Sure-i Zuhruf’tan başlayan beş sure, o nısf-ı nısf-ı nısfın nısfına iniyor. Sure-i Necm’den başlayan beş, o nısf-ı nısf-ı nısf-ı nısfın nısfıdır fakat takribîdir. Küçük küsuratın farkları, böyle makamat-ı hitabiyede zarar vermez. Sonra gelen küçük beşler içinde, üç beşlerin yalnız üçer adet lafz-ı Celal’i var.

İşte bu vaziyet gösteriyor ki lafz-ı Celal’in adedine tesadüf karışmamış, bir hikmet ve intizam ile adetleri tayin edilmiş.

(29. Mektup)


Sure-i Kadr'ın yüz yirmi hurufu var. Gayr-ı melfuz hemze sayılmazsa yüz on dörttür. En evvel nâzil olan Sure-i Alak küsuratından kat'-ı nazar nısf-ı evvelin hurufatı ve tam surenin kelimat-ı nahviyesi yüz küsur olmakla; Sure-i Duha, Sure-i Elem Neşrah Leke ve Sure-i Zilzal ve Sure-i Tekâsür ve Sure-i El-Maun ve Sure-i El-Alak'ın nısf-ı evveli ve Sure-i Vettîn ve Sure-i El-Karia ve Sure-i Hümeze'nin her birinin yüz aded-i hurufuna tevafuku ve o on surenin küsuratından kat'-ı nazar birbiriyle manidar muvafakatı tesadüfî olamaz.

Aynen öyle de: Sure-i El-Kadr'in mütevafıkları olan o on surelerin her biri yüz adet hurufu ise, kelimat noktasında da Sure-i Fecr, Sure-i Abese, Sure-i El-Mürselât, Sure-i El-Buruc, Sure-i El-Mutaffifîn, Sure-i El-İnşikak, Sure-i En-Naziat, Sure-i Nebe', Sure-i Münafikûn ve Sure-i Cumua'nın her birinin yüz küsur örfî aded-i kelimatına yüzlükte manidar tevafukları tesadüfî olmadığı gibi...

Evvelki huruf cihetinde de on adet sure-i mütevafıkanın ve kelimat cihetinde son on adet suver-i mütevafıkanın küsurattan kat'-ı nazar tevafuklarıyla beraber o iki kabile olan onar adet sureler müttefikan âyet nokta-i nazarında Sure-i İsra, Sure-i Kehf, Sure-i Tâhâ, Sure-i Yusuf, Sure-i Hûd, Sure-i Yunus, Sure-i Nahl, Sure-i Enbiya, Sure-i Mü'minûn, Sure-i Tevbe, Sure-i Maide her birinin yüz küsur adet âyetlerine manidar tevafukları elbette bir hikmeti var. Ve her halde şuursuz, hikmetsiz tesadüfün işi değildir.[6]

Küsuratlarının farkları cüz'îdir.

Mesela: Tenvirü'l-Mikbas tefsirinin gösterdiği adede binaen Sure-i Yunus'un kesri dokuz, Kehf'ın on, İsra'nın on bir, Hûd'un on iki, Mü'minûn'un on dokuz, Maide yirmi, Alak'ın nısf-ı evveli yirmi bir, El-Kadr yirmi iki, Nahl yirmi sekiz, Tevbe otuz, Tîn elli, El-Karia elli iki ve hâkeza... İşte böyle kesirlerin küçücük farkları, münasebat-ı tevafukiyeyi elbette bozmaz.

Hem Sure-i Kadr yüz on dört (114) harfiyle, yüz on üç (113) surelerin adedine bir fark ile tevafuku manidardır. Güya benden başka yüz on iki (112) sure ile bir de küçük bir Kur'an olan Fatiha geleceğine bir îmadır.

Bu surelerin âyât cihetindeki tevafukatta bir letafeti şudur ki:

ألف isminin ebcedî makamı olan yüz on bir (111) ki üç eliftir yani ااا Hem Sure-i İsra, hem Sure-i Yusuf, hem bir kavle göre Sure-i Kehf aynen yüz on bir (111) olması ve o üç eliften ikisi bir çizgi üstüne konulsa, bu suret olur الل ki Lafzullah'tır.

Sure-i Kevser ve Kadr ve Alak bahsi münasebetiyle Sure-i İhlas'ın bu nevi tevafukatta bir küçük nüktesini beyan etmek münasiptir. Şöyle ki:

İhlas'ın ebcedî makam-ı hurufîsi bin üçtür (1003). Küsurdan kat'-ı nazar Sure-i Nur, Sure-i Hacc, Enfal, Nahl ve İsra ve Kehf ve Enbiya ve Mü'minûn ve Zümer ve Yusuf ve Hûd ve Yunus ve Neml ve Şuara ve Tâhâ surelerinin her birinin bin küsur kelimat adetlerine tevafukuyla beraber;

Huruf cihetinde Sure-i Sebe' ve El-Hàkka ve Mümtehine ve İnsan ve Tûr ve Secde ve ve'z-Zariyat ve Rahman ve Tahrim ve Talak ve Duhan surelerinin her birinin bin adet küsur hurufuna manidar tevafuku elbette bir sülüs-ü Kur'an addedilen Sure-i İhlas'ın hikmettar bir nüktesidir ve bir sırr-ı azîmi var ve şuursuz ve hikmetsiz tesadüfün işi değildir.

(Rumuzat-ı Semaniye)


Sure-i Kadr'in 120 harfi var. Gayr-ı melfuz hemze sayılmazsa, 114 suver-i Kur'aniyeye tevafukla işaret eden 114'tür. İşte bu adetle اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ kendiyle beraber 10 surenin hurufatının adetlerine ve 10 surenin kelimatının adetlerine ve 10 surenin âyetlerinin adetlerine tevafuku, her halde şuursuz, hikmetsiz tesadüfün işi olamaz. Belki manevî ve lafzî bir i'caz-ı Kur'anînin bir şuaı hurufata aksedip tanzim ile yaldızlanmış.

Evet اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ ile beraber Duha, Elem Neşrah Leke, Zilzal, Tekâsür, El-Maun, en evvel nâzil olan nısf-ı evvel-i Alak, Ve't-tîn, El-Karia ve Hümeze olan 10 surenin -tevafuku bozmayan küçük küsurattan kat'-ı nazar- 100 adedinde tevafukları olduğu gibi; yine Sure-i اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ El-Fecr, Abese, El-Mürselât, El-Buruc, El-Mutaffifîn, El-İnşikak, En-Naziat, En-Nebe', El-Münafıkûn, Cumua olan 10 surenin 100 küsur aded-i kelimatına yüzlükte manidar tevafuk etmekle beraber; yine اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ hurufatı Sure-i İsra, Kehf, Tâhâ, Yusuf, Hud, Yunus, Nahl, Enbiya, Mü'minûn, Tevbe, Maide olan 10 surenin her birinin 100 küsur adet âyetlerine manidar tevafukları ve bu surelerin de bu tevafuk-u acibe zımnında birbiriyle tevafukları içinde binler tevafuk bulunduğu halde hiç mümkün olur mu ki, tesadüf içine girebilsin? Hiç mümkün müdür ki, bu ittifakın uçlarında mühim nükteler, işaretler bulunmasın?

Üçüncü Misal: Sure-i İhlas'ın ebcedî makam-ı hurufîsi 1003'tür. Böyle büyük yekûndeki tevafuka zarar vermeyen küçük küsurattan kat'-ı nazar Sure-i Nur, Hacc, Enfal, Nahl, İsra, Kehf, Enbiya, Mü'minûn, Zümer, Yunus, Yusuf, Neml, Şuara, Tâhâ olan 14 surelerin her birinin 1000 küsur kelimat adetlerine tevafuku ile beraber; huruf cihetinde Sure-i Sebe', El-Hàkka, Mümtahine, Sure-i İnsan, Tûr, Secde, Ez-Zariyat, Rahman, Tahrim, Talak, Duhan surelerinin her birinin 1000 küsur aded-i huruflarına manidar tevafuk, elbette bir sülüs-ü Kur'an addedilen Sure-i İhlas'ın hikmettar bir nüktesidir. Ve bu tevafukun bir sırr-ı azîmi var ve şuursuz, hikmetsiz tesadüfün işi değildir. Belki şuaat-ı i'caziyenin in'ikasıdır.

(Rumuzat-ı Semaniye)


Kur'an-ı Mu'cizü'l-Beyan'da tevafukatın[7] envaı var. Tevafukat-ı nakş-ı lafzîden başka tevafukat-ı maneviyesi var. Hem çok manidar ve çok vardır.

Tevafukat-ı lafziyesi ise üç tarzdadır:

Biri: Tek bir sahifede,

İkincisi: Karşıki sahifede,

Üçüncüsü: Yapraklar arasında bir tevafuktur.

Birinci tarzı: Kur'an'ın i'caz-ı manevîsinin unvanları olan risalelerde cilvesi in'ikas etmiş, görünüyor.

İkinci kısım: Bir zat-ı mübareğin yazdığı bir Kur'an'ı gördüm ki karşı karşıya sahifelerin tevafukatı kırmızı hat ile gösterilmiş. Demek o nevi de bir derece beyan edilmiş.

Üçüncü tarzı ise: Kur'an, kelâm-ı ezelî olduğundan ve kelime-i vâhid hükmünde bulunduğundan ve âyâtı birbirine bakmasından ve birbirini tefsir ve tekmil etmesinden anlaşılıyor ki: Bir sahifede kelimeler birbirine baktığı ve bir intizam-ı tevafukkârane gösterdiği gibi, Kur'an'ın mecmuunda aynı hal vardır.

Filcümle bazı numuneleri ve tereşşuhatı gördük ve bize kanaat-i kat'iye verdi ki o tereşşuhatın safi bir menbaı var.

Mesela: İki gün evvel Sure-i Nahl ve Sure-i İsra'yı okudum. Sure-i İsra'da iki yüz seksen beşinci (285) sahifede üç قُرْاٰنْ kelimesini gördüm. İkisi tam muvazi, birbirine bakar. Üçüncüsü, terazinin dili gibi üstünde ve satırın başında durmuş. Merak ettim, tevafuk matlub iken neden bu dil nizama girmemiş? Birden hatıra geldi ki:

"Buradaki قُرْاٰنْ kelimelerinin vazifeleri yalnız bu sahifede değil, güzellikleri ve nizamları başka sahifelere de bakabilir."

Baktım ki başta ve dördüncü satırdaki قُرْاٰنْ kelimesi, üç sahife sonra وَقُرْاٰنَ الْفَجْرِ kelimesine bakmakla beraber, o قُرْاٰنَ الْفَجْرِ arkasındaki فٖى هٰذَا الْقُرْاٰنِ kelimesinin zahr ve batnı hükmüne geçip kâğıt bıçakla kesilip çıkarılsa iki gözlü bir kelime olur.

Sonra muvazeneden çıkan اِذَا قَرَاْتَ الْقُرْاٰنَ kelimesine baktım. Sekiz sahife yukarıda Sure-i Nahl'de aynen

فَاِذَا قَرَاْتَ الْقُرْاٰنَ فَاسْتَعِذْ بِاللّٰهِ

gördüm. Aynı satır, aynı vaziyet, pek manidar bir tarzda gördüm. Elhamdülillah anladım. Bârekellah ne kadar güzel, mâşâallah ne kadar latîf vazifeleri var, dedim.

(Rumuzat-ı Semaniye)


Kur'an'daki قُرْاٰنْ kelimesinde pek çok sırlarından bir sırrı şudur ki:

Latîf bir tevafuktur ki Kur'an'daki قُرْاٰنْ tevafukatı mu'cize-i mi'raca işaret eden Sure-i İsra'da ve Şakk-ı Kamer'i beyan eden Sure-i Kamer'de o silsile-i tevafukatın altısından dört silsilesinin esaslarını buldum. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmin en büyük mu'cizesi Kur'an ve Mi'rac ve Şakk-ı Kamer olduğundan Mi'rac, Şakk-ı Kamer ortasında bir cilve-i i'cazı Lafz-ı Kur'an ile bana ihsas etti. O üç mu'cize-i azîme birbirine merbut olduğunu bir hatıra verdi.

Kur'an'da altmış dokuz قُرْاٰنْ kelimesi gördük. Altmış yedi tam ve manidar tevafuktadır. İkisi, Suretü'l-Kıyamet'te iki قُرْاٰنْ lafzı kıraat manasında olduğundan tevafuka girmemişler. Bu adem-i tevafuk manidar bir işarettir ve bir tevafuktur.

Benim matbu nüsha-i Kur'aniyem Kur'an'ın hatt-ı hakikisine yakın olduğunu anlıyoruz. Başka nüshalarda, gördüğümüz tevafukat tam görülmezse; o nüshalar müstensih veya matbaanın kusuruyla hatt-ı hakikîsinden uzaklaşmışlar ki matlub tevafuku göstermemişler. قُرْاٰنْ kelimesi, Sözler'de bir keramet-i i'caziye-i basariye gösterdiği gibi Kur'an-ı Azîmüşşan'daki dahi keramet değil aynı bir şule-i i'caziyeyi göstermeye dair bir nüktedir. Sözler'de bir sahifede tevafukat suretinde kendini göstermiş. قُرْاٰنْ ise mecmu-u Kur'an bir sahife-i vâhide hükmünde öyle hârika bir tevafuku var, zerre miktar insafı olan dikkat etse itiraf edecek ki bu, sun'-u beşer olamaz ve tesadüfün işi değildir. Şöyle ki:

Sure-i İsra'da sahife iki yüz seksen beşte (285) üç قُرْاٰنْ kelimesi var. Biri dördüncü satırda, ikincisi on birinci satırda, üçüncüsü sekizinci satırda.

Birinci ile ikinci tam muvazi, terazinin iki gözü gibi; üçüncüsü satır nihayetinde terazinin dili mesabesinde vaziyet almış. Her birisi bir silsile-i tevafukat teşkil ediyor.


(Rumuzat-ı Semaniye)


Kur'an-ı Hakîm'de Lafz-ı Resul'ün zikir ve tekrarındaki esrarın bir ikisine işaret eder. Şöyle ki:

Nasıl ki Kur'an'da Lafz-ı Kur'an, Sure-i İsra ile Sure-i Kamer'den başlayan silsile-i tevafuk -birinci nüktede beyan edildiği vecihle- bir lem'a-i i'caziyeyi gösteriyor. Öyle de Lafz-ı Resul, Sure-i Muhammed ve Sure-i Fetih'te مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللّٰهِ dan başlayan o kelime ile bize ihtar edilen altı silsile-i tevafuk çok manidar bir surette bir sahife-i vâhide hükmünde olan mecmu-u Kur'an'da o altı silsile uzanmış birbirine bakıyor.

(Rumuzat-ı Semaniye)

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

Nebiyy-i Hâşimînin sima-yı mânevîsinin cemâl ve ulviyetine dair ﻛﻤﺎﻝ (Kemâl) hoş demiştir:

Sen ol Mahbub-u âlemsin / Ki zülf-ü ebrûvanındır,

Nutak-ı ka'be-i ulya / Revak-ı Mescid-ül Aksa.

Sen ol Nur-u Cemâlullahsın / Kim hüsn-ü aşkındır,

Çerağ-ı Leyle-i İsra' / Sirac-ı kurb-u ev edna.

Aceb bir Ka'be-i İsmetsin / Ey ruh-u beheştî kim,

Olur hâk-i harîmin / Secdegâh-i Âdem ü Havva.

Aceb bir Mushaf-ı hikmetsin / Ey feyz-i İlâhî kim,

Eder her nakş-ı hüsnün / Şerh-i râz-ı allemel-esma.

Kitab-ı hüsnün her safhası / Bir sûre-i i'caz,

Hatt-ı ruhsarının her noktası / Bir âyet-i kübra.

(Şuaat-ü Marifet-ün Nebiyy)

İlgili Resimler/Fotoğraflar[değiştir]

Ayetlerdeki Kelime ve Harf Sayıları[değiştir]

İsra Suresinin Ayetlerindeki Kelime ve Harf Sayısı[3]
Genel Ayet No Sure No Sure Ayet No Kelime Sayısı Harf Sayısı
2030 17 1 21 93
2031 17 2 12 55
2032 17 3 9 31
2033 17 4 13 58
2034 17 5 17 75
2035 17 6 11 54
2036 17 7 23 110
2037 17 8 11 48
2038 17 9 16 70
2039 17 10 9 43
2040 17 11 8 41
2041 17 12 23 116
2042 17 13 13 54
2043 17 14 7 30
2044 17 15 21 82
2045 17 16 14 67
2046 17 17 13 53
2047 17 18 18 71
2048 17 19 12 53
2049 17 20 12 45
2050 17 21 11 50
2051 17 22 9 37
2052 17 23 25 106
2053 17 24 12 51
2054 17 25 12 51
2055 17 26 10 46
2056 17 27 9 45
2057 17 28 12 50
2058 17 29 13 55
2059 17 30 12 48
2060 17 31 13 57
2061 17 32 8 33
2062 17 33 22 89
2063 17 34 17 71
2064 17 35 11 56
2065 17 36 16 57
2066 17 37 13 48
2067 17 38 7 24
2068 17 39 18 68
2069 17 40 11 57
2070 17 41 10 45
2071 17 42 13 49
2072 17 43 6 28
2073 17 44 21 85
2074 17 45 12 60
2075 17 46 19 83
2076 17 47 19 75
2077 17 48 9 42
2078 17 49 9 43
2079 17 50 5 19
2080 17 51 25 100
2081 17 52 9 44
2082 17 53 16 68
2083 17 54 14 54
2084 17 55 15 65
2085 17 56 13 52
2086 17 57 18 84
2087 17 58 18 72
2088 17 59 21 93
2089 17 60 25 112
2090 17 61 13 58
2091 17 62 15 63
2092 17 63 10 41
2093 17 64 19 93
2094 17 65 9 34
2095 17 66 14 54
2096 17 67 18 72
2097 17 68 15 57
2098 17 69 22 87
2099 17 70 17 78
2100 17 71 15 68
2101 17 72 11 40
2102 17 73 13 63
2103 17 74 9 36
2104 17 75 12 47
2105 17 76 13 59
2106 17 77 11 42
2107 17 78 14 61
2108 17 79 12 45
2109 17 80 14 55
2110 17 81 9 34
2111 17 82 13 57
2112 17 83 12 52
2113 17 84 11 40
2114 17 85 14 54
2115 17 86 13 50
2116 17 87 9 30
2117 17 88 19 77
2118 17 89 14 54
2119 17 90 10 37
2120 17 91 11 43
2121 17 92 12 52
2122 17 93 26 91
2123 17 94 15 58
2124 17 95 14 59
2125 17 96 11 47
2126 17 97 27 112
2127 17 98 14 69
2128 17 99 23 89
2129 17 100 14 62
2130 17 101 18 75
2131 17 102 15 64
2132 17 103 9 39
2133 17 104 14 61
2134 17 105 9 44
2135 17 106 9 44
2136 17 107 18 71
2137 17 108 8 34
2138 17 109 5 30
2139 17 110 22 90
2140 17 111 21 72
Toplam - 111 1.556 6.565

İlgili Maddeler/Sayfalar[değiştir]

İlgili Kategoriler[değiştir]

Kaynakça[değiştir]

  1. 1,0 1,1 1,2 https://islamansiklopedisi.org.tr/isra-suresi
  2. https://nurpedia.org/wiki/Risale:29._Mektubun_8._K%C4%B1sm%C4%B1_(Rumuzat-%C4%B1_Semaniye)#Birinci_Par%C3%A7as%C4%B1
  3. 3,0 3,1 3,2 https://binimad.com/wp-content/uploads/2020/11/Letters-and-Word-Count-of-The-Entire-Quran.pdf
  4. https://nurpedia.org/wiki/Risale:29._Mektubun_8._K%C4%B1sm%C4%B1_(Rumuzat-%C4%B1_Semaniye)#Birinci_Par%C3%A7as%C4%B1
  5. Bu beşer taksimat üzere bir sır inkişaf etmişti. Hiçbirimizin haberi olmadan şurada altı sure kaydolmuş. Şüphemiz kalmadı ki gaibden, ihtiyarımızın haricinde altıncısı girmiş; tâ bu nısfiyet sırr-ı mühimmi kaybolmasın.
  6. Elhasıl: Sure-i Kadr harfleri ve Sure-i Alak'ın kelimat-ı nahviyesi ve en evvel nâzil olan nısf-ı evvelin hurufatı yüz küsur hurufuyla, on surenin hurufatına manidar tevafuk ediyor. Ve diğer on surenin kelimatına manidar tevafuk ediyor, hem uzun diğer on surenin âyâtına gayet manidar tevafuk ediyor. Demek bu otuz sureden her birisi yirmi dokuz sureye tevafuk ediyor. Demek bu küçük tevafuk-u Kur'aniyede dokuz yüz tevafuk var. Küsurattan kat'-ı nazar edilmiş. Çünkü münasebat-ı tevafukiyeyi bozmaz. Bu tarzdaki tevafuka hiç mümkün müdür ki tesadüf içine karışsın? Hem hiç mümkün müdür ki mühim hikmetleri bulunmasın?
  7. Tevafukat ise ittifaka işarettir. İttifak ise ittihada emaredir. İttihad ise vahdete alâmettir. Vahdet ise tevhidi gösterir. Tevhid ise Kur'an'ın dört esasından en büyük esasıdır.