İnfitar Suresi
Önceki Sure: Tekvir Suresi ← Kur'ân → Mutaffifin Suresi: Sonraki Sure
Bu sureyi İnfitar suresi okuma sayfasında mealiyle beraber okuyabilirsiniz
İnfitar (الانفطار) Suresi Kur'ân-ı Kerim'in 82. suresi olup Tekvir ve Mutaffifin sureleri arasında yer alır. Peygamberimiz kendisini ihtiyarlatan sureler içinde Mürselât, Vâkıa, Kıyâme, Tekvîr, İnşikāk ve Hûd sûrelerinin yanında İnfitâr suresini de saymıştır. Peygamberimiz “Kıyamet gününü çıplak gözle müşahede eder gibi görmek isteyen kimse ‘İze’ş-şemsü küvvirat’ (Tekvir), ‘İze’s-semâü’n fetarat (İnfitar)’, ‘İze’s-semâü’n şekkat (İnşikak)’ sûrelerini okusun” buyurmuştur.[1]
Risale-i Nur'da İnfitar Suresi ve ayetleri hakkındaki dersler:
- Peygamberimizin risaleti hakkında olan 19. Söz risalesinde Bediüzzaman Peygamberimizin merakı uyandıracak, çok lüzumlu ve dehşetli hakikatlerden bahsettiğini ve bu dünyanın yıkılıp yeni bir alem kurulacağını beyan ettiğini söyledikten sonra misal olarak onun dilinden tebliğ olunan Tekvir, İnfitar ve Karia gibi surelere kulak vermemizi tavsiye eder.
- Kur'an'ın ilk inen suresi olan Alak suresinin medde, şedde, tenvin ve besmele dâhil olmakla beraber 328 harfi vardır. 13 surenin 300 küsur kelime sayısına ve ayrıca İnfitar dahil 4 surenin harf sayısına tevafuk eder. Bu 17 sure, Alak suresinin 300 tarihinden 351 tarihine kadar hâdisat-ı İslâmiyeye işaret ettiğine şahit olup onu teyit eder. İnfitar suresinin harf sayısı 359 olup başında yer alan ve karşılığı 1000 olan besmele de hesaba katılınca 1359 olup insanlığın başına semadan atom bombası inmesine ve kalbine anarşi mikrobu girmesine remzeder.
- Bediüzzaman Haşre dair telif ettiği 9. Şua'da Kur’an’ın hemen hemen üçte birinin haşirden bahsettiğini, çoğu kısa surenin başında kuvvetli haşir ayetleri olduğunu ve İnfitar suresi dahil 30-40 surenin başlarındaki ayetlerin haşir hakikatının kâinatın en ehemmiyetli ve vâcib bir hakikati olduğunu gösterdiğini hatırlatarak Kur’an'ın hakkaniyetini ispat eden bütün mu’cizeleri, hüccetleri ve hakikatlerinin haşrin tahakkukunu ispat ettiğini ders verir.
- Bediüzzaman, kıyamet ve mevt-i dünya ve hayat-ı âhiret hakkındaki 29. Söz'de dünyanın fıtri ecelinden önce Allah'ın izniyle onu harap eden bir durum başına gelmese bile fennî bir hesap ile Tekvir ve İnfitar surelerinin ilk 3 ayetlerinde tasvir edilen kıyametin kopacağı bir gün geleceğini beyan eder.
- Bediüzzaman yıldızların düşmesi zamanında yazdığı ve Barla Lahikasından yer alan Yıldız Mektubu namındaki bir mektubunda Kur’an'ın surelerinde âyetler birbirine baktığı gibi Cenab-ı Hakk’ın büyük bir Kur’an'ı olan kâinatta da sureleri hükmündeki kısımlarının birbirine baktığını ve Peygamberimizin zuhurunda "yıldızlar döküldüğü zaman" mealindeki İnfitar suresinin 2. ayetinin bir numunesini gösterir tarzda şeytanların taşlanmasına alâmet olan çokça yıldızların düştüğünü hatırlatır. yıldızların düşmesinin hem vahye şüphe gelmemesi için kâhinler gibi gaybî ve cinler vasıtasıyla semavî haberlerine karışanlara set çekmeye alâmet olduğunu hem de Zat-ı Ahmediyenin (asm) cinlere ve insanlara elçi olarak teşrifine semavat ehlince bir şenlik, bir bayram gibi bir sevinç alameti olduğunu beyan eder.
- Bediüzzaman Hubab Risalesinde haşr-i azamı akıldan uzak görenlere hitap ettiği bir parçada buna delil olarak her sene meyveli ve çiçekli ağaçta haşrin gerçekleşmesini gösterir ve bu ağaçların "Kabirlerin içindekiler dışarı çıkarıldığı zaman" mealindeki İnfitar suresinin 4. ayetinin hakikatını tasvir ettiklerini hatırlatır.
- Bediüzzaman Şemme risalesinde vazifesini terkedip Rabbisinin vazifesiyle meşgul olanlara hitap eder ve "Seni yaratıp seni düzgün ve dengeli kılan, seni istediği bir şekilde birleştiren (ihsanı bol Rabbine karşı seni aldatan nedir?)" mealindeki İnfitar suresinin 7. ve 8. ayetlerinde beyan edildiği üzere insanı yoktan var edip organ ve cihazlarını mükemmel surette verip dilemiş olduğu tarzda vücudunu terkib eden Allah'a hâs olan Rububiyet vazifesini zaif başına ve beline ve kalbine yüklediğini ama bunun yerine kendi vazifesini bilip Allah'ın vazifesini Allah'a bırakması gerektiğini ders verir.
- "İyiler muhakkak cennette, kötüler de cehennemdedirler." mealindeki İnfitar suresinin 13. ve 14. ayetleri hakkında Risale-i Nur'da geçen bahisleri bu sayfada topluca okuyabilirsiniz.
Bilgiler[değiştir]
İsminin Anlamı ve Kaynağı: Adını ilk âyette geçen “yarılmak” anlamındaki infitâr kelimesinden alır.
Diğer İsimleri:
Kur'ân'daki Sırası: 82
Kur'ân'daki Yeri: 30. cüz, 586. sayfa
Mekkî/Medenî: Mekkî[1]
Nuzül (İnme) Sırası: 82
Kendisinden Önce Nazil Olan Sure: Naziat Suresi
Kendisinden Sonra Nazil Olan Sure: İnşikak Suresi
Nuzülü (İnme) Hakkındaki Bilgiler: Sûrenin nazmı ve âyetleri arasındaki insicam bir defada nâzil olduğu izlenimini vermektedir.[1]
Uzunluğu: 0,6 sayfa
Ayet Sayısı: 19
Satır Sayısı: 9
Kelime Sayısı: 80 (Rumuzat-ı Semaniye)[2], 80[3]
Harf Sayısı: 359 (Rumuzat-ı Semaniye)[4], 329[3]
Fasıla Harfleri: Te, Kef, Mim, Nun, He
Bölüm (Ayn Durakları) Sayısı: 1
Secde Ayeti: -
Allah lafzı sayısı (Besmele hariç): 1
Rahman ismi sayısı (Besmele dahil): 1
Rahim ismi sayısı (Besmele dahil): 1
Rab ismi sayısı: 1
İçinde Kur'an kelimesi geçen ayetler: -
Hizb-ül Kur'an'da Geçen Ayetler Listesi: İnfitar Suresindeki Hizb-ül Kur'an Ayetleri (19 ayet) (surenin tamamı alınmıştır)
Bu ayetleri okumak için: Hizb-i Azam-ı Kur'an, İnfitar Kısmı
Münâcât-ül Kur'an'da İktibas Edilen Ayetler: 1.-4. ayetler (4 ayet)
Risale-i Nur'da Geçen Ayet Sayısı: 8 (Bkz. İnfitar Suresinin Risale-i Nur'da Geçen Ayetleri listesi)
Risale-i Nur'da Tamamı Geçen Ayetler: 1., 2., 3., 4., 7., 8., 13. ve 14. ayetler (Toplam 8 ayet)
Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]
Sure-i اِقْرَاْ بِاسْمِ رَبِّكَ nasıl ki hurufatıyla sair suver-i Kur'aniyeye işaret ediyor. Öyle de kelimatıyla da çok esrara işaret ile beraber, suver-i Kur'aniyenin bir kısmına dahi manidar işaret ediyor.
...
Hem şu surede medde, şedde, tenvin, besmele dâhil olmakla beraber, El-Alak'ın üç yüz yirmi sekiz (328) hurufatı bulunduğundan on üç surenin aded-i kelimatı olan üç yüz adedinde tevafuk etmekle beraber, dört surenin hurufatıyla ve her biri üç yüz hurufatıyla tevafuk noktasında mühim işaretler ediyor. 300 tarihinden 351'e kadar hâdisat-ı İslâmiyeye şu surenin işaret ettiğine şahit olarak, on yedi sureyi tevafuk sırrıyla şahit gösteriyor ve işaretini teyid ediyor. O şahit sureler de şunlardır:
Tenvirü'l-Mikbas tefsirine göre: El-Furkan kelimatı üç yüz yetmiş (370), Vakıa üç yüz yetmiş sekiz (378), Rahman üç yüz elli bir (351), Kamer üç yüz kırk üç (343), Necm üç yüz (300), Tûr üç yüz on iki (312), Zariyat üç yüz altmış (360), Kaf üç yüz doksan (390), Hucurat üç yüz kırk üç (343), Duhan üç yüz kırk altı (346), Mümtehine üç yüz sekiz (308), Mülk üç yüz otuz beş (335), Kalem üç yüz (300).
Ve hurufat itibarıyla İnfitar üç yüz elli dokuz (359),[5] Gaşiye üç yüz seksen bir (381), Beled üç yüz yirmi (320), Leyl üç yüz yirmi (320), her biri üç yüz küsur harftir.
Şu surelerin kelimatlarının ve harflerinin adedi, tefsir-i İbn-i Abbas'a istinaden Tenvirü'l-Mikbas namındaki meşhur tefsirin tahkikatına binaendir ki o tefsir hem Hazret-i İbn-i Abbas'a (ra) hem rivayete istinad ettiği için onun tahkikatı muteberdir.
Çendan bazı yerde kelimat-ı nahviyeyi kısmen sayar, bazen sırf kelimat-ı örfiyeye bina etmiştir.
Madem rivayete istinad eder, onu tenkit edemeyiz. Fakat bazen matbaa yanlışları vardır. Hem hurufatta kısmen şedde ve tenvin ve gayr-ı melfuz hemze-i vaslı nadiren sayar, dâhil eder. Ekseriyetle yalnız melfuz hurufatı hesap etmiştir.
Onun için bazı tahkikatımız ona muhalif çıkıyor. Bir hikmeti vardır ki iki suretle gidiyor diye ilişmiyorum.
Hakikat-i haşriyenin hadsiz bürhanlarından sair erkân-ı imaniyeden gelen şehadetlerin hülâsasından çıkan bir bürhanı, gayet muhtasar bir surette beyan eder. Şöyle ki:
Hazret-i Muhammed aleyhissalâtü vesselâmın risaletine delâlet eden bütün mu’cizeleri ve bütün delail-i nübüvveti ve hakkaniyetinin bütün bürhanları, birden hakikat-i haşriyenin tahakkukuna şehadet ederek ispat ederler. Çünkü bu zatın bütün hayatında bütün davaları, vahdaniyetten sonra haşirde temerküz ediyor. Hem umum peygamberleri tasdik eden ve ettiren bütün mu’cizeleri ve hüccetleri, aynı hakikate şehadet eder. Hem وَ بِرُسُلِهٖ kelimesinden gelen şehadeti bedahet derecesine çıkaran وَ كُتُبِهٖ şehadeti de aynı hakikate şehadet eder. Şöyle ki:
Başta Kur’an-ı Mu’cizü’l-Beyan’ın hakkaniyetini ispat eden bütün mu’cizeleri, hüccetleri ve hakikatleri, birden hakikat-i haşriyenin tahakkukuna ve vukuuna şehadet edip ispat ederler. Çünkü Kur’an’ın hemen üçten birisi haşirdir ve ekser kısa surelerinin başlarında gayet kuvvetli âyât-ı haşriyedir. Sarîhan ve işareten binler âyâtıyla aynı hakikati haber verir, ispat eder, gösterir. Mesela
يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْ اِنَّ زَلْزَلَةَ السَّاعَةِ شَىْءٌ عَظٖيمٌ
اِذَا زُلْزِلَتِ الْاَرْضُ زِلْزَالَهَا
هَلْ اَتٰيكَ حَدٖيثُ الْغَاشِيَةِ
gibi otuz kırk surelerin başlarında bütün kat’iyetle hakikat-i haşriyeyi kâinatın en ehemmiyetli ve vâcib bir hakikati olduğunu göstermekle beraber, sair âyetlerinde dahi o hakikatin çeşit çeşit delillerini beyan edip ikna eder.
(9. Şua)
Mesela
اِذَا الشَّمْسُ كُوِّرَتْ … الخ
ve
اِذَا السَّمَٓاءُ انْفَطَرَتْ … الخ
ve
İşte şu surelerde kıyamet ve haşirdeki inkılabat-ı azîmeyi ve tasarrufat-ı rububiyeti öyle bir tarzda zikreder ki insan onların nazirelerini dünyada, mesela güzde, baharda gördüğü için kalbe dehşet verip akla sığmayan o inkılabatı kolayca kabul eder. Şu üç surenin meal-i icmalîsine işaret dahi pek uzun olur. Onun için bir tek kelimeyi numune olarak göstereceğiz.
Mesela اِذَا الصُّحُفُ نُشِرَتْ kelimesi ifade eder ki haşirde herkesin bütün a’mali bir sahife içinde yazılı olarak neşrediliyor. Şu mesele, kendi kendine çok acayip olduğundan akıl ona yol bulamaz. Fakat surenin işaret ettiği gibi haşr-i baharîde başka noktaların naziresi olduğu gibi şu neşr-i suhuf naziresi pek zahirdir.
Çünkü her meyvedar ağacın, ya çiçekli bir otun da amelleri var, fiilleri var, vazifeleri var, esma-i İlahiyeyi ne şekilde göstererek tesbihat etmiş ise ubudiyetleri var. İşte onun bütün bu amelleri tarih-i hayatlarıyla beraber umum çekirdeklerinde, tohumcuklarında yazılıp başka bir baharda, başka bir zeminde çıkar. Gösterdiği şekil ve suret lisanıyla, gayet fasih bir surette, analarının ve asıllarının a’malini zikrettiği gibi; dal, budak, yaprak, çiçek ve meyveleriyle, sahife-i a’malini neşreder. İşte gözümüzün önünde bu hakîmane, hafîzane, müdebbirane, mürebbiyane, latîfane şu işi yapan odur ki der: اِذَا الصُّحُفُ نُشِرَتْ
Başka noktaları buna kıyas eyle, kuvvetin varsa istinbat et.
(25. Söz)
İşte bak, ne kadar merak-âver, ne kadar cazibedar, ne kadar lüzumlu, ne kadar dehşetli hakaiki gösterir ve mesaili ispat eder.
Bilirsin ki en ziyade insanı tahrik eden meraktır. Hattâ eğer sana denilse: “Yarı ömrünü, yarı malını versen Kamer’den ve Müşteri’den biri gelir, Kamer’de ve Müşteri’de ne var ne yok, ahvalini sana haber verecek. Hem doğru olarak senin istikbalini ve başına ne geleceğini doğru olarak haber verecek.” Merakın varsa vereceksin.
Halbuki şu zat, öyle bir Sultan’ın ahbarını söylüyor ki memleketinde kamer bir sinek gibi bir pervane etrafında döner. O arz olan o pervane ise bir lamba etrafında pervaz eder. Ve o güneş olan lamba ise o Sultan’ın binler menzillerinden bir misafirhanesinde binler misbahlar içinde bir lambasıdır.
Hem öyle acayip bir âlemden hakiki olarak bahsediyor ve öyle bir inkılabdan haber veriyor ki binler küre-i arz bomba olsa patlasalar, o kadar acib olmaz. Bak, onun lisanında
gibi sureleri işit.
Hem öyle bir istikbalden doğru olarak haber veriyor ki, şu dünyevî istikbal, ona nisbeten bir katre serap hükmündedir. Hem öyle bir saadetten pek ciddi olarak haber veriyor ki bütün saadet-i dünyeviye, ona nisbeten bir berk-i zâilin bir şems-i sermede nisbeti gibidir.
(19. Söz)
اِعْلَمْ Bil ey kamer ve emsali gibi garib haberlerin marifetine fazla iştiyak gösteren adam! Öyle ki, eğer sana dense: "Ömrünün yarısını feda etsen, kamerden bir adam inecek ve kamerde ne gibi şeyler olduğunu sana haber verecek. Hem senin başına ne gibi şeyler geleceğini ve hakikat-ı istikbalini doğru olarak sana bildirecek!. Herhalde tereddüd etmeden bilâ-teessüf feda edersin. Halbuki bak, birisi gelmiş; öyle bir zatın ahbarını sana söylüyor ki; onun mülkünde kamer bir sinek gibi bir pervane etrafında uçuyor. Pervane olan arz ise, o zatın kendi misafir kullarına hazırlamış olduğu bir menzilinin tavanındaki pek çok kandillerinden tek bir lâmbanın etrafında pervaz eder. Hem bak, o zat, Ezel ve ebedin ve hayat-ı ebediye ve hakaik-ı esasiye ve mesail-i azîmenin ahbarını sana söylüyor ki, bunların en küçüğü, küre-i arzın kamer ile birlikte infilak etmesinden daha azîmdirler.
Eğer istersen onun lisanından Sure-i
ve Sure-i
gibi sureleri işit!..
Hem bak, sana vahdete giden en doğru, en metin ve en selâmetli bir yolu gösterip, seni muvahhiş kesretin dalaletleri içersindeki teşettütten kurtarıyor; ve senin eline urvet-ül vüskayı ve arştan gelen bir zinciri uzatıyor ki, Ona yapışanı dağınık ve müşettet mümkinatın zulümatı içinde boğulmaktan kurtarıyor. Hem sana hayat-ı ebediyeye olan imanın çeşmesinden ab-ı hayat içiriyor. Tâ ki bütün sevdiklerinin nar-ı firakıyla yanmaktan mutlak olarak seni halas etsin.
Hem sana, şems ve kamer ve yıldızlar onun emrine müsahhar ve küre-i arz, ancak onun izniyle müstakar olan Hâlıkının marziyatını ve senden ne istediğini haber veriyor.
Hem bak o zat; kudret ve gınasına hadd ü nihayet olmayan bir Sultan-ı Ezel ve Ebed'in muhaberesine; ve seninle onun mükalemesine ey nihayetsiz âciz ve gayetsiz fakir insan, bir tercüman olmuştur. İşte ey biçare! bütün bu mezkûr hakikatların yanında hüda-yı Kur'anîyi fehmetmek için nasıl olur da sen nefsini terketmezsin? Ve Resul-i Rahman'ı dinlemek yolunda, nasıl sen hevesini unutmazsın? Hem nasıl teslim ve imanla Allah'ın Resulünü istikbal etmezsin? Hem nasıl salât ü selâm ile ona selâm etmeye müştak olmazsın? Hem nasıl, Hannan olan Seyyidimiz ve Mennan olan Malikimizin (C.C.) bizden istediklerini o Resul'den istihbara ihtiyaç göstermezsin?..
(Şemme, Mesnevi-i N. (Badıllı))
Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]
İlgili Resimler/Fotoğraflar[değiştir]
Ayetlerdeki Kelime ve Harf Sayıları[değiştir]
Genel Ayet No | Sure No | Sure Ayet No | Kelime Sayısı | Harf Sayısı |
---|---|---|---|---|
5830 | 82 | 1 | 3 | 15 |
5831 | 82 | 2 | 3 | 17 |
5832 | 82 | 3 | 3 | 14 |
5833 | 82 | 4 | 3 | 15 |
5834 | 82 | 5 | 5 | 18 |
5835 | 82 | 6 | 6 | 26 |
5836 | 82 | 7 | 4 | 18 |
5837 | 82 | 8 | 6 | 17 |
5838 | 82 | 9 | 4 | 17 |
5839 | 82 | 10 | 3 | 14 |
5840 | 82 | 11 | 2 | 10 |
5841 | 82 | 12 | 3 | 14 |
5842 | 82 | 13 | 4 | 16 |
5843 | 82 | 14 | 4 | 16 |
5844 | 82 | 15 | 3 | 15 |
5845 | 82 | 16 | 4 | 16 |
5846 | 82 | 17 | 5 | 18 |
5847 | 82 | 18 | 6 | 19 |
5848 | 82 | 19 | 9 | 34 |
Toplam | - | 19 | 80 | 329 |
İlgili Maddeler/Sayfalar[değiştir]
İlgili Kategoriler[değiştir]
Kaynakça[değiştir]
- ↑ 1,0 1,1 1,2 https://islamansiklopedisi.org.tr/infitar-suresi
- ↑ https://nurpedia.org/wiki/Risale:29._Mektubun_8._K%C4%B1sm%C4%B1_(Rumuzat-%C4%B1_Semaniye)#Birinci_Par%C3%A7as%C4%B1
- ↑ 3,0 3,1 3,2 https://binimad.com/wp-content/uploads/2020/11/Letters-and-Word-Count-of-The-Entire-Quran.pdf
- ↑ https://nurpedia.org/wiki/Risale:29._Mektubun_8._K%C4%B1sm%C4%B1_(Rumuzat-%C4%B1_Semaniye)#Birinci_Par%C3%A7as%C4%B1
- ↑ اِذَا السَّمَاءُ انْفَطَرَتْ (Besmele bindir.) Üç yüz elli dokuz (359) hurufuyla beşerin başına semadan atom bombası inmesine ve kalbine anarşi mikrobu girmesine remzeder.