Nur Suresi

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden

Önceki Sure: Mü'minûn SuresiKur'ânFurkân Suresi: Sonraki Sure

Bu sureyi Nur suresi okuma sayfasında mealiyle beraber okuyabilirsiniz

Maddi ve manevi ışık ve ziya anlamındaki kelime için Nur sayfasına bakın

Nur (النور) Suresi Kur'ân-ı Kerim'in 24. suresi olup Mü'minûn ve Furkân sureleri arasında yer alır. Surede Benî Mustaliḳ Gazvesi dönüşünde ihtiyacı sebebiyle geri kalıp bir sahâbînin yardımıyla askerî birliğe yetişen Hz. Âişe’ye münafıkların bir tertibi olan yapılan zina isnadı konu edilmiş ve bunun “büyük bir iftira” olduğu belirtilmiştir. Surede kadınlarla erkeklerin birbirlerine karşı davranışlarında riayet edecekleri kurallardan söz edilmiştir. İman, küfür ve nifak konularına temas eden ve surenin 35. ayeti olan nûr âyeti de bu surededir. Bu ilâhî nurun feyziyle aydınlanan evlerde oturanların dünya işiyle meşgul oldukları, fakat bunun Allah’ı anma, yüceltme, namaz kılma ve zekât vermelerine, sorumluluk duygusu ve âhiret endişesi taşımalarına engel olmadığı beyan edilir. Surede müslümanların Hz. Peygamber’e karşı uymaları gereken edep kurallarına da değinilmiştir.[1]

Risale-i Nur'da Nur Suresi ve ayetleri hakkındaki dersler:

  • Hz. Ali Risale-i Nur'a işaret ettiği Celcelutiye kasidesinde 19. sure olarak Nur suresine işaret ederek nur kelimelerini tekrarlar ve 19. Söz'e ve 19. Mektup'a işaret eder. Mektubat'ta 14. Mektubun noksan kalmasına îma ederek 15. sırada yeniden Nur suresini zikrederek bu iki risalenin Risale-i Nur’un büyük nurları olduklarını bildirir. Hatta 3. nur kelimesiyle 31. Söz olan Mi'raz risalesine işaret etmiştir. Bu bahsi 8. Şua.
  • İhlas Suresinin harflerinin ebcedî makamı 1003'tür. İçinde Nur suresinin de olduğu 14 veya 15 surenin her birinin 1000 küsur kelime sayısına tevafuk eder.
  • Nur suresinin 1. ile 27. ayetinde ve daha pek çok ayette geçen "Umulur ki düşünüp öğüt alırsınız/alırlar" ifadesi hakkında Risale-i Nur'da geçen bahisleri bu sayfada topluca okuyabilirsiniz.
  • Bediüzzaman Barla Lahikasındaki bir mektupta gıybetin en fena kısmının gözüyle görmüş 4 şahidi gösteremeyenin bir erkek veya kadın hakkında zina isnad etmek olduğunu ifade eder ve "Onu duyduğunuzda: "Bunu konuşup yaymamız bize yakışmaz. Hâşâ! Bu, çok büyük bir iftiradır" demeli değil miydiniz?" mealindeki Nur suresinin 16. ayetini zikreder.
  • 1. Şua'da Risale-i Nur’a işaret eden 33 ayetin en birincisi olan Nur ayeti (Nur suresinin 35. ayeti) on parmakla Risale-i Nur’a baktığı gibi arkasındaki Âyet-i Zulümat dahi muarızlarına tam bakar ve ayetin küllü manalarının bu asırda tam bir ferdinin Risale-i Nur ve talebeleri olduğu anlaşılır. Bu kısım 1. Şua'dadır.
  • Bediüzzaman Kur’an-ı Hakîm’deki en evvel aklına, kalbimn parlayan ve fikrini meş’ul eden ayetin Nur suresinin 35. ayeti olduğunu söyler.
  • Bediüzzaman Nur suresinin 35. ayetinin denizinden çok Sözler’de, özellikle 20. Mektup’ta, 33. Mektup’ta, 32. Söz’de ve 22. Söz’de katre ve reşhaları olduğunu beyan eder.
  • Bediüzzaman Nur suresinin 35. ayetinin çok nurundan bir nurunu yani bütün canlıların Cenab-ı Hakk’a karşı aynı münâcatı ettiklerini ve 18.000 âlemin her birinin ışığının birer ism-i İlahî olduğunu bir vakıa-i kalbiye-i hayaliyede görür ve bunu 29. Mektup'ta izah eder.
  • Bediüzzaman Fatiha’nın âhirinde, ehl-i hidayet ile ehl-i dalaletin karşılaştırmalarına işaret eden ve Risale-i Nur’un bütün muvazenelerinin menbaı olan âyetin bir hakikatini Nur suresinin 35. ayetinin (Ayet-i Nur) ve Nur suresinin 40. ayetinin (Ayet-i Zulümat) gösterdiğini söyler.
  • Bediüzzaman Nur suresinin 41. ayetine dayanarak Şemme risalesinde (Mesnevi-i N. - Badıllı tercümesi) her şeyin kendi namaz ve tesbihatının keyfiyetinin ne olduğunu muhakkak bildiğini söyler ve bunun nasıl olduğunu izah eder.
  • Bediüzzaman [Risale:25._Söz#Yedinci_S.C4.B1rr-.C4.B1_Bel.C3.A2gat|25. Söz'de]] ayetlerin sonlarındaki fezlekelerdeki i'cazı izah ederken âyetlerde bazen sebebin yalnız zahirî bir perde olduğunu ve zahiren sebep sonucunda ortaya çıkan müsebbeble sebebi arasında uzun bir mesafe olduğunu ve ikisinin arasında esma-i İlahiyenin birer yıldız gibi tulû ettiğini ders verir ve Nur suresinin 43., 44. ve 45. ayetlerini buna misal olarak verir.
  • Nur suresinin 54. ayetinde ve daha pek çok ayette geçen "Peygamber'e düşen, sadece açık-seçik duyurmaktır." ifadesi hakkında Risale-i Nur'da geçen bahisleri bu sayfada topluca okuyabilirsiniz.
  • Bediüzzaman 25. Söz'de Kur'an'ın mucizelerinden birisinin gelecekten verdiği haberlerin aynen doğru olarak çıkması olduğunu söyler ve buna misal olarak Nur suresinin 55. ayetini verir. (İlgili kısmın mesali: "Allah, sizlerden iman edip iyi davranışlarda bulunanlara, kendilerinden öncekileri sahip ve hakim kıldığı gibi onları da yeryüzüne sahip ve hakim kılacağını, onlar için beğenip seçtiği dini (İslâm'ı) onların iyiliğine yerleştirip koruyacağını ve (geçirdikleri) korku döneminden sonra, bunun yerine onlara güven sağlayacağını vâdetti.")
  • Kur'anın yüceliğinin bir meziyeti de kesret bahislerinin arkasından vahdet bahislerini dercetmesi, ayrıntılı açıklamalardan sonra icmal etmesi, cüz'iyat bahislerinden sonra rububiyet-i mutlakanın düsturlarıyla birleştirmesidir. Bu hususta Bediüzzaman Nur suresinin 59. ayetinde geçen "Çocuklarınız ergenlik çağına girdiklerinde,..." mealindeki ibareyi bu meziyete misal olarak verir. (İzahı Şu'le risalesindedir (Mesnevi-i N. - Badıllı tercümesi)).

Bilgiler[değiştir]

İsminin Anlamı ve Kaynağı: Adını “nûr âyeti” diye bilinen ve Allah’ın gökleri ve yeryüzünü aydınlatan nurunu tasvir eden 35. âyetten alır.

Diğer İsimleri: -

Kur'ân'daki Sırası: 24

Kur'ân'daki Yeri: 18. cüz, 348. sayfa

Mekkî/Medenî: Medenî[1]

Nuzül (İnme) Sırası: 102

Kendisinden Önce Nazil Olan Sure: Haşr

Kendisinden Sonra Nazil Olan Sure: Hacc

Nuzülü (İnme) Hakkındaki Bilgiler: Medine döneminde Benî Mustaliḳ Gazvesi’nin ardından 5. (626-27) yılın sonlarında nâzil olmuştur.[1]

Uzunluğu: 9,6 sayfa

Ayet Sayısı: 64

Satır Sayısı: 144

Kelime Sayısı: 1.516[2]

Harf Sayısı: 5.980[3]

Fasıla Harfleri: Be, Ra, Lam, Mim, Nun

Bölüm (Ayn Durakları) Sayısı: 9

Secde Ayeti: -

Allah lafzı sayısı (Besmele hariç): 80

Rahman ismi sayısı (Besmele dahil): 1

Rahim ismi sayısı (Besmele dahil): 6

Rab ismi sayısı: 0

İçinde Kur'an kelimesi geçen ayetler: -

Hizb-ül Kur'an'da Geçen Ayetler Listesi: Nur Suresindeki Hizb-ül Kur'an Ayetleri (13 ayet)

Bu ayetleri okumak için: Hizb-i Azam-ı Kur'an, Nur Kısmı

Münâcât-ül Kur'an'da İktibas Edilen Ayetler: 45. ve 64. ayetler (2 ayet)

Risale-i Nur'da Geçen Ayet Sayısı: 13 (Bkz. Nur Suresinin Risale-i Nur'da Geçen Ayetleri listesi)

Risale-i Nur'da Tamamı Geçen Ayetler: 16., 35., 40., 43., 44. ve 45. ayetler (Toplam 6 ayet)

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

Aziz, sıddık kardeşlerim!

Ramazan-ı şerifte Kur’an-ı Mu’cizü’l-Beyan’ı okurken Risale-i Nur’a işaretleri Birinci Şuâ’da beyan olunan otuz üç âyetten hangisi gelse bakıyordum ki o âyetin sahifesi ve yaprağı ve kıssası dahi Risale-i Nur’a ve şakirdlerine kıssadan hisse almak noktasında bir derece bakıyor. Hususan Sure-i Nur’dan Âyetü’n-Nur, on parmakla Risale-i Nur’a baktığı gibi arkasındaki Âyet-i Zulümat dahi muarızlarına tam bakıyor ve ziyade hisse veriyor. Âdeta o makam, cüz’iyetten çıkıp külliyet kesbeder ve bu asırda o küllînin tam bir ferdi Risale-i Nur ve şakirdleridir diye hissettim.

(Emirdağ Çiçeği)


Hem Hazret-i İmam-ı Ali radıyallahu anh on dokuzuncu sure olarak Suretü’n-Nur’u

بِسِرِّ حَوَام۪يمِ الْكِتَابِ جَم۪يعِهَا ٭ عَلَيْكَ بِفَضْلِ النُّورِ يَا نُورُ اُقْسِمَتْ

fıkrasıyla zikrederek pek muhtasar olan On Dokuzuncu Söz’e ve pek mükemmel bulunan On Dokuzuncu Mektup’a işaret için nur lafzını tekrar etmekle mektupların mertebesi, yani On Dördüncü Mektup noksan kalmasına îmaen Sure-i Nur’u on beşincide yine zikretmesiyle gayet latîf ve müdakkikane haber veriyor. Ve o iki risaleleri Risale-i Nur’un büyük nurları olduklarını bildiriyor. Evet, risalet-i Muhammediye aleyhissalâtü vesselâma dair olan On Dokuzuncu Söz hem üç cihetle kerametli ve hârika olan On Dokuzuncu Mektup elhak Risale-i Nur’un en parlak birer nurudurlar.

Ve Âişe-i Sıddıka radıyallahu anhânın beraeti münasebetiyle, âyet-i Nur’un مَثَلُ نُورِهٖ kelimesindeki zamir, üç vecihten birisi ile Muhammed aleyhissalâtü vesselâma râci olmak haysiyetiyle Sure-i Nur Zat-ı Muhammediye aleyhissalâtü vesselâm ile ziyade alâkadar bulunduğundan, o sure ile risalet-i Muhammediye aleyhissalâtü vesselâmı ispat eden o iki risaleye iki nur lafzıyla belki üç nur kelimeleriyle yine aynen risalet-i Ahmediye aleyhissalâtü vesselâmı ispat eden Mi’rac Risalesi’ne dahi işaret etmiş.

Ben itiraf ediyorum ki: On Dördüncü Mektup noksan kaldığını unutmuştum. Hazret-i İmam-ı Ali (ra) aynı sureyi iki defa tekrar etmesiyle tahattur ettim ve işaratındaki dikkatine hayran oldum. Fakat o tekrar yalnız On Dokuzuncu Söz ve Mektup için sayılır, ondan sonrakilere nisbeten sayılmaz.

(8. Şua)


اَيُحِبُّ اَحَدُكُمْ اَنْ يَاْكُلَ لَحْمَ اَخٖيهِ مَيْتًا فَكَرِهْتُمُوهُ … الخ

Gıybet, şu âyetin kat’î hükmüyle nazar-ı Kur’an’da gayet menfur ve ehl-i gıybet gayet fena ve alçaktırlar. Gıybetin en fena ve en şenîi ve en zalimane kısmı, kazf-ı muhsanat nev’idir. Yani gözüyle görmüş dört şahidi gösteremeyen bir insan, bir erkek veya kadın hakkında zina isnad etmek; en şenî bir günah-ı kebair ve en zalimane bir cinayettir, hayat-ı içtimaiye-i ehl-i imanı zehirlendirir bir hıyanettir, mesud bir ailenin hayatını mahveden bir gadirdir.

Evet Sure-i Nur, bu hakikati o kadar şiddetle göstermiş ki vicdan sahibini titrettiriyor ve tüylerini ürpertiyor.

لَوْلَٓا اِذْ سَمِعْتُمُوهُ قُلْتُمْ مَا يَكُونُ لَنَٓا اَنْ نَتَكَلَّمَ بِهٰذَا سُبْحَانَكَ هٰذَا بُهْتَانٌ عَظٖيمٌ

şiddetle ferman ediyor ve diyor ki: Gözüyle görmüş dört şahidi gösteremeyen merdudü’ş-şehadettir. Ebedî şehadetlerini kabul etmeyiniz. Çünkü yalancıdırlar.

Acaba böyle kazfe cesaret eden hangi adam var ki gözüyle görmüş dört şahidi gösterebilir. Kur’an-ı Hakîm bu şartı koşturmakla, böyle şeylerde şakk-ı şefe etmeyiniz, bu kapıyı kapayınız demektir.

Said Nursî

(Barla L.)


Sure-i Kadr'ın yüz yirmi hurufu var. Gayr-ı melfuz hemze sayılmazsa yüz on dörttür. En evvel nâzil olan Sure-i Alak küsuratından kat'-ı nazar nısf-ı evvelin hurufatı ve tam surenin kelimat-ı nahviyesi yüz küsur olmakla; Sure-i Duha, Sure-i Elem Neşrah Leke ve Sure-i Zilzal ve Sure-i Tekâsür ve Sure-i El-Maun ve Sure-i El-Alak'ın nısf-ı evveli ve Sure-i Vettîn ve Sure-i El-Karia ve Sure-i Hümeze'nin her birinin yüz aded-i hurufuna tevafuku ve o on surenin küsuratından kat'-ı nazar birbiriyle manidar muvafakatı tesadüfî olamaz.

Aynen öyle de: Sure-i El-Kadr'in mütevafıkları olan o on surelerin her biri yüz adet hurufu ise, kelimat noktasında da Sure-i Fecr, Sure-i Abese, Sure-i El-Mürselât, Sure-i El-Buruc, Sure-i El-Mutaffifîn, Sure-i El-İnşikak, Sure-i En-Naziat, Sure-i Nebe', Sure-i Münafikûn ve Sure-i Cumua'nın her birinin yüz küsur örfî aded-i kelimatına yüzlükte manidar tevafukları tesadüfî olmadığı gibi...

Evvelki huruf cihetinde de on adet sure-i mütevafıkanın ve kelimat cihetinde son on adet suver-i mütevafıkanın küsurattan kat'-ı nazar tevafuklarıyla beraber o iki kabile olan onar adet sureler müttefikan âyet nokta-i nazarında Sure-i İsra, Sure-i Kehf, Sure-i Tâhâ, Sure-i Yusuf, Sure-i Hûd, Sure-i Yunus, Sure-i Nahl, Sure-i Enbiya, Sure-i Mü'minûn, Sure-i Tevbe, Sure-i Maide her birinin yüz küsur adet âyetlerine manidar tevafukları elbette bir hikmeti var. Ve her halde şuursuz, hikmetsiz tesadüfün işi değildir.[4]

Küsuratlarının farkları cüz'îdir.

Mesela: Tenvirü'l-Mikbas tefsirinin gösterdiği adede binaen Sure-i Yunus'un kesri dokuz, Kehf'ın on, İsra'nın on bir, Hûd'un on iki, Mü'minûn'un on dokuz, Maide yirmi, Alak'ın nısf-ı evveli yirmi bir, El-Kadr yirmi iki, Nahl yirmi sekiz, Tevbe otuz, Tîn elli, El-Karia elli iki ve hâkeza... İşte böyle kesirlerin küçücük farkları, münasebat-ı tevafukiyeyi elbette bozmaz.

Hem Sure-i Kadr yüz on dört (114) harfiyle, yüz on üç (113) surelerin adedine bir fark ile tevafuku manidardır. Güya benden başka yüz on iki (112) sure ile bir de küçük bir Kur'an olan Fatiha geleceğine bir îmadır.

Bu surelerin âyât cihetindeki tevafukatta bir letafeti şudur ki:

ألف isminin ebcedî makamı olan yüz on bir (111) ki üç eliftir yani ااا Hem Sure-i İsra, hem Sure-i Yusuf, hem bir kavle göre Sure-i Kehf aynen yüz on bir (111) olması ve o üç eliften ikisi bir çizgi üstüne konulsa, bu suret olur الل ki Lafzullah'tır.

Sure-i Kevser ve Kadr ve Alak bahsi münasebetiyle Sure-i İhlas'ın bu nevi tevafukatta bir küçük nüktesini beyan etmek münasiptir. Şöyle ki:

İhlas'ın ebcedî makam-ı hurufîsi bin üçtür (1003). Küsurdan kat'-ı nazar Sure-i Nur, Sure-i Hacc, Enfal, Nahl ve İsra ve Kehf ve Enbiya ve Mü'minûn ve Zümer ve Yusuf ve Hûd ve Yunus ve Neml ve Şuara ve Tâhâ surelerinin her birinin bin küsur kelimat adetlerine tevafukuyla beraber;

Huruf cihetinde Sure-i Sebe' ve El-Hàkka ve Mümtehine ve İnsan ve Tûr ve Secde ve ve'z-Zariyat ve Rahman ve Tahrim ve Talak ve Duhan surelerinin her birinin bin adet küsur hurufuna manidar tevafuku elbette bir sülüs-ü Kur'an addedilen Sure-i İhlas'ın hikmettar bir nüktesidir ve bir sırr-ı azîmi var ve şuursuz ve hikmetsiz tesadüfün işi değildir.

(Rumuzat-ı Semaniye)

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

İlgili Resimler/Fotoğraflar[değiştir]

İlgili Maddeler/Sayfalar[değiştir]

İlgili Kategoriler[değiştir]

Kaynakça[değiştir]

  1. 1,0 1,1 1,2 https://islamansiklopedisi.org.tr/nur-suresi
  2. https://nurpedia.org/wiki/Risale:29._Mektubun_8._K%C4%B1sm%C4%B1_(Rumuzat-%C4%B1_Semaniye)#Birinci_Par%C3%A7as%C4%B1
  3. https://nurpedia.org/wiki/Risale:29._Mektubun_8._K%C4%B1sm%C4%B1_(Rumuzat-%C4%B1_Semaniye)#Birinci_Par%C3%A7as%C4%B1
  4. Elhasıl: Sure-i Kadr harfleri ve Sure-i Alak'ın kelimat-ı nahviyesi ve en evvel nâzil olan nısf-ı evvelin hurufatı yüz küsur hurufuyla, on surenin hurufatına manidar tevafuk ediyor. Ve diğer on surenin kelimatına manidar tevafuk ediyor, hem uzun diğer on surenin âyâtına gayet manidar tevafuk ediyor. Demek bu otuz sureden her birisi yirmi dokuz sureye tevafuk ediyor. Demek bu küçük tevafuk-u Kur'aniyede dokuz yüz tevafuk var. Küsurattan kat'-ı nazar edilmiş. Çünkü münasebat-ı tevafukiyeyi bozmaz. Bu tarzdaki tevafuka hiç mümkün müdür ki tesadüf içine karışsın? Hem hiç mümkün müdür ki mühim hikmetleri bulunmasın?