Ra'd Suresi

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden
(Sure-i Ra'd sayfasından yönlendirildi)

Önceki Sure: YûsufKur'ânİbrâhîm: Sonraki Sure

Bu sureyi Ra'd suresi okuma sayfasında mealiyle beraber okuyabilirsiniz

Yakın anlamdaki maddeler için Ra'd (Tavzih) sayfasına gidin

Ra'd (الرعد) Suresi Kur'an-ı Kerim'in 13. suresi olup Yûsuf ve İbrâhîm sureleri arasında yer alır. Tamamının Mekkî veya Medenî olduğu söylendiği gibi bazı bölümlerinin Mekke döneminde ve bir bölümünün Medine’de nâzil olduğu da belirtilmiştir. Bununla birlikte üslûbu ve içerdiği konular dikkate alındığında sûrenin Mekke döneminde indiği şeklindeki görüş ağırlık kazanır. Mekke devrinde nâzil olan ve hurûf-ı mukattaa ile başlayan Yûnus, Hûd, Yûsuf ve İbrâhîm sûreleri arasında yer alması da buna işaret eder. Ra'd sûresinin muhtevasını üç bölüm halinde ele almak mümkündür. (1) Ulûhiyyet, (2) Gönderilen vahyin hak olduğunu kabul eden ile bu apaçık gerçek karşısında kör gibi davranan kimsenin asla eşit olmayacağı ve (3) Genel anlamda nübüvvet ve özelikle Peygamberimizin risâleti.[1]

Risale-i Nur'da Ra'd Suresi ve ayetleri hakkındaki dersler:

  • Kur'an'da Lafzullah'ın (Allah kelimesinin) tekrarında çok sırlar vardır. Ayet sayısı ve lafzullah sayısı tevafuktadır. Bakara'da ayet sayısı 286, lafzullah sayısı 282 (Allah lafzı yerinde geçen dört Hû lafzı olduğundan tam tevafuk eder); Al-i İmran'da ayet sayısı 200, lafzullah sayısı 210; Nisa+Maide+En'am toplam ayet sayısı 176+120+165=461, lafzullah sayısı 229+148+87=464. Besmele sayılırsa tam tevafuk eder. Böyle meziyetlerde küçük farklar zarar vermez. İzleyen 5 suredeki (A'raf, Enfal, Tevbe, Yunus ve Hud) Allah lafızları sayısı baştaki 5 büyük suredekilerin yarısıdır. Sonra gelen 5 sure (Yusuf, Ra’d, İbrahim, Hicr ve Nahl) onun yarısıdır. Sonra gelen 6 sure (İsra, Kehf, Meryem, Taha, Enbiya ve Hacc) onun yarısıdır. Sonra Sonra gelen her beşerli sure grubu bu şekilde gider. Zuhruf suresinden başlayan 5'li sure grubunda onun yarısı olur. Necm suresinden başlayan 5'li sure grubunda onun yaklaşık yarısı olur. Sonra gelen küçük 5'li sure gruplarında yalnız üçer adet Allah lafzı vardır. Bu vaziyet gösteriyor ki Allah lafzının adedine tesadüf karışmamış, bir hikmet ve intizam ile adetleri tayin edilmiş.
  • Kur'an'ın en kısa suresi olan Kevser suresinin harflerinin ebcedi makamı 3.000 küsur olduğu gibi Yasin, Furkan, Fatır, Sebe, Saffat, Sad, Ra'd, Rum, Zuhruf, Şura ve İbrahim, Al-i İmran ve Nisa surelerinin harf sayıları ile Bakara suresinin örfi kelime sayısı da 3.000 küsur eder.
  • Bediüzzaman çeşitli ilimleri nurlanmak için okuyup okuturken Rumi 1316-1317 (Miladi 1900) yılında Avrupa’nın Kur’an’a karşı müthiş bir sû-i kastı olduğunu anlar ve merakını değiştirip tüm bilgisini Kur’an’ı anlamaya basamaklar yapmaya başlar. Daha pek çok ayette olduğu gibi 7 surenin (Yunus, Yusuf, Ra’d, Hicr, Şuara, Kasas ve Lokman) başında geçen "İşte bunlar (hikmet dolu/apaçık) Kitâb'ın âyetleridir." mealindeki ayetin ebcedi de 1316 edip buna bakar. Yine Neml Suresinin 1. ayetindeki "Bunlar Kur'an'ın (apaçık bir Kitab'ın) âyetleridir." mealindeki ibare de bu tarihe bakar. Güya nasıl ki asr-ı saadette Kur’an’daki iman hakikatlerine delilleri gözlere de göstermek manasında bu ayetler tekrarlanmıştır, öyle de bu dehşetli asırda Kur'an'ın ayetlerinin hak kelâmullah olduğuna delilleri olan Risale-i Nur'a da bu ayetler işaret eder. Bu konuların izahı 1. Şua'daki 21. Ayetin ve 27. Ayetin izah edildiği kısımlardadır.
  • Ra'd suresinin 2. ayetinde ve daha başka ayetlerde geçen "(Allah) Güneşi ve Ayı emri altına almıştır" mealindeki ibare hakkında Risale-i Nur'daki dersleri bu sayfada topluca görebilirsiniz.
  • Ra'd suresinin 8. ayetinde geçen "Onun (Allah'ın) katında her şey ölçü iledir." mealindeki ibarenin izahına dair Habbe Risalesinde bir parça vardır.
  • Ra'd suresine adını veren Ra'd (gök gürültüsü) kelimesinin geçtiği Ra'd suresinin 13. ayetinde geçen "Gök gürültüsü Allah'ı hamd ile tesbih eder." mealindeki ibare ile Nur suresinin 43. ayetinde geçen "(Bu bulutların) şimşeğinin parıltısı neredeyse gözleri alır!" mealindeki ibare hakkında Bediüzzaman 7. Şua'da gök gürültüsünün ve şimşeğin bu âyetleri maddeten tefsir ettiğini ve yağmurun gelmesini haber verip muhtaçlara müjde ettiklerini söyler.
  • Ra'd suresinin 14. ayetinde ve Mü'min suresinin 50. ayetinde geçen "Kâfirlerin duası kuşkusuz hedefini şaşırmıştır" mealindeki ibare hakkında 17. Lema'da bir ders mevcuttur.
  • Ra'd suresinin 14. ayetinde ve daha başka pek çok ayette geçen "Göklerin ve yerin Rabbi" mealindeki ibarenin Risale-i Nur'da izah edildiği yerleri bu sayfada görebilirsiniz.
  • Bediüzzaman Ra'd suresinin 17. ayetini Kur'an'daki delil getirme ayetlerine misal olarak verir.
  • Bediüzzaman Ra'd suresinin 28. ayetinde geçen "Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur" mealindeki ibareyi 33. Söz'de izah ederken ruhların ve kalplerin dalaletten kaynaklanan ızdıraplardan ve bundan doğan manevî elemlerden ancak tek bir Yaratıcıyı tanıyarak ve her şeyi tek bir Yaratıcıya vererek kurtulabileceklerini ve bir tek Allah’ın zikriyle mutmain olacaklarını ders verir.
  • Bediüzzaman talebelerine yazdığı bir mektupta bazı ayetlerin cifrî ve ebced makamlarının 1362 ettiğini beyan ederek hapiste mü’min kardeşlerini müdafaaya azmettiği zamana baktığını söyler. Ardından Ra'd suresinin 29. ayetinde geçen "(İman edip iyi işler yapanlara) ne mutlu!" mealindeki ibarenin 1362 veya 1363 ettiğini söyleyerek 1 seneden beri büyük bir dairede aleyhlerine hazırlanan dehşetli hücumdan korunacaklarına dair teselli verdiğini beyan eder.
  • Yine Ra'd suresinin 29. ayetinde ve daha pek çok ayette geçen "İman edip salih amel işleyenler" mealindeki ibare hakkında Risale-i Nur'da geçen dersleri topluca bu sayfada okuyabilirsiniz.
  • Ra'd suresinin 36. ayetinde ve daha pek çok ayette geçen "Dönüş(ünüz) O'nadır (Allah'adır)" mealindeki ibare hakkında Risale-i Nur'da geçen dersleri topluca bu sayfada okuyabilirsiniz.

Bilgiler[değiştir]

İsminin Anlamı ve Kaynağı: Ra'd, gök gürültüsü anlamına gelir ve sure ismini 13. ayetinde geçen bu kelimeden almıştır.

Diğer İsimleri: -

Kur'ân'daki Sırası: 13

Kur'ân'daki Yeri: 13. cüz, 248. sayfa

Mekkî/Medenî: Tamamının Mekkî veya Medenî olduğu söylendiği gibi bazı bölümlerinin Mekke döneminde ve bir bölümünün Medine’de nâzil olduğu da belirtilmiştir. Bununla birlikte üslûbu ve içerdiği konular dikkate alındığında sûrenin Mekke döneminde indiği şeklindeki görüş ağırlık kazanır. Mekke devrinde nâzil olan ve hurûf-ı mukattaa ile başlayan Yûnus, Hûd, Yûsuf ve İbrâhîm sûreleri arasında yer alması da buna işaret eder.[1]

Nuzül (İnme) Sırası: 96

Kendisinden Önce Nazil Olan Sure: Muhammed (as)

Kendisinden Sonra Nazil Olan Sure: Rahman

Nuzülü (İnme) Hakkındaki Bilgiler:

Uzunluğu: 6,0 sayfa

Ayet Sayısı: 43

Satır Sayısı: 90

Kelime Sayısı: 855[2], 854[3]

Harf Sayısı: 3.506[4], 3.450[5]

Fasıla Harfleri: Be, Dal, Ra, Ayn, Kaf, Lam, Nun

Bölüm (Ayn Durakları) Sayısı: 6

Secde Ayeti: Ra'd 15

Allah lafzı sayısı (Besmele hariç): 34

Rahman ismi sayısı (Besmele dahil): 2

Rahim ismi sayısı (Besmele dahil): 1

Rab ismi sayısı: 13

İçinde Kur'an kelimesi geçen ayetler: 1 (Ra'd 31)

Hizb-ül Kur'an'da Geçen Ayetler Listesi: Ra'd Suresindeki Hizb-ül Kur'an Ayetleri (13 ayet)

Bu ayetleri okumak için: Hizb-i Azam-ı Kur'an, Ra'd Kısmı

Münâcât-ül Kur'an'da İktibas Edilen Ayetler: 2., 3., 8., 9., 12., 13., 28., 39. ve 41. ayetler (9 ayet)

Risale-i Nur'da Geçen Ayet Sayısı: 10 (Bkz. Ra'd Suresinin Risale-i Nur'da Geçen Ayetleri listesi)

Risale-i Nur'da Tamamı Geçen Ayetler: -

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

Sureler itibarıyladır. Onun dahi çok nükteleri var. Bir intizam, bir kasd ve bir iradeyi gösterir bir tarzda tevafukatı vardır.

Sure-i Bakara’da, âyâtın adediyle lafz-ı Celal’in adedi birdir. Fark dörttür ki Allah lafzı yerinde dört Hû lafzı var. Mesela, Lâ İlahe İllâ Hû’daki Hû gibi. Onunla muvafakat tamam olur.

Âl-i İmran’da yine âyâtıyla lafz-ı Celal tevafuktadır, müsavidirler. Yalnız lafz-ı Celal, iki yüz dokuzdur, âyet iki yüzdür. Fark dokuzdur. Böyle meziyat-ı kelâmiyede ve belâgat nüktelerinde küçük farklar zarar vermez, takribî tevafukat kâfidir.

Sure-i Nisa, Maide, En’am üçünün mecmu-u âyetleri, mecmuundaki lafz-ı Celal’in adedine tevafuktadır. Âyetlerin adedi dört yüz altmış dört, lafz-ı Celal’in adedi dört yüz altmış bir; Bismillah’taki lafzullah ile beraber tam tevafuktadır.

Hem mesela, baştaki beş surenin lafz-ı Celal adedi; Sure-i A’raf, Enfal, Tevbe, Yunus, Hud’daki lafz-ı Celal adedinin iki mislidir. Demek bu âhirdeki beş, evvelki beşin nısfıdır. Sonra gelen Sure-i Yusuf, Ra’d, İbrahim, Hicr, Nahl surelerindeki lafz-ı Celal adedi, o nısfın nısfıdır. Sonra Sure-i İsra, Kehf, Meryem, Tâhâ, Enbiya, Hac (Hâşiye[6]) o nısfın nısfının nısfıdır. Sonra gelen beşer beşer, takriben o nisbetle gidiyor; yalnız bazı küsuratla fark var. Öyle farklar, böyle makam-ı hitabîde zarar vermez. Mesela, bir kısım yüz yirmi bir, bir kısmı yüz yirmi beş, bir kısmı yüz elli dört, bir kısmı yüz elli dokuzdur.

Sonra Sure-i Zuhruf’tan başlayan beş sure, o nısf-ı nısf-ı nısfın nısfına iniyor. Sure-i Necm’den başlayan beş, o nısf-ı nısf-ı nısf-ı nısfın nısfıdır fakat takribîdir. Küçük küsuratın farkları, böyle makamat-ı hitabiyede zarar vermez. Sonra gelen küçük beşler içinde, üç beşlerin yalnız üçer adet lafz-ı Celal’i var.

İşte bu vaziyet gösteriyor ki lafz-ı Celal’in adedine tesadüf karışmamış, bir hikmet ve intizam ile adetleri tayin edilmiş.

(29. Mektup)


Nasıl ki Sure-i Kevser'in hurufatı, ebcedî makamı üç bin adet olmakla:

  • Hem Sure-i Yâsin'ın üç bin adet hurufuna
  • hem Sure-i Furkan'ın üç bin adet hurufuna
  • hem Sure-i Fâtır'ın üç bin adet hurufuna
  • hem Sure-i Sebe'in üç bin adet hurufuna
  • hem Sure-i Ve's-sâffât'ın üç bin adet hurufuna
  • hem Sure-i Sâd'ın üç bin adet hurufuna
  • hem Sure-i Ra'd'ın üç bin adet hurufuna
  • hem Sure-i Er-Rum'un üç bin adet hurufuna
  • hem Sure-i Zuhruf'un üç bin adet hurufuna
  • hem Sure-i Şûra'nın üç bin adet hurufuna
  • hem Sure-i İbrahim'in üç bin adet hurufuna tevafuku ve o on bir surenin birbiriyle muvafakatı ve mutabakatı bilbedahe tesadüf işi olamaz.

Aynen öyle de Sure-i Kevser'in en kısa sure olmakla beraber hurufunun makam-ı ebcedîsi olan üç bin adet ile;

  • En uzun sure olan El-Bakara örfî kelimatının üç bin adedine...
  • Hem Sure-i Âl-i İmran kelimatının üç bin adedine...
  • Hem Sure-i Nisa kelimatının üç bin adedine muvafakatı...

Elbette kör tesadüfün işi değil ve rastgele şuursuz ittifakî bir vaziyet olamaz.

(Rumuzat-ı Semaniye)


Yine Kenzü'l-Arş Duası'nın feyzinden gelen ikinci nükte-i tevafukiyedir. Bu nükteden numune için üç misal:

Birincisi: Suver-i Kur'aniyenin aded-i hurufatı 3000'de tevafukatı pek hârika ve mu'cizanedir.

Mesela: En kısa sure olan Sure-i Kevser'in hurufatı ebcedî makamı 3000 olmakla; hem Sure-i Yâsin'in 3000 aded-i hurufuna, hem Sure-i Furkan'ın 3000, hem Sure-i Fâtır'ın 3000, hem Sure-i Ve's-sâffât'ın 3000, hem Sure-i Sad'ın 3000, hem Ra'd'ın 3000, hem Er-Rum'un 3000, hem Ez-Zuhruf'un 3000, hem Sure-i Şûra'nın 3000, hem İbrahim'in 3000, bu surelerin 3000 hurufatına tevafuku ve 11 surenin bu 3000'de birbiriyle muvafakatı ve mutabakatı bilbedahe tesadüf işi olamaz. Belki i'caz-ı Kur'an'ın bir şu'lesidir ki, hurufata serpilmesidir ve yaldızlamasıdır.

Hem en kısa sure olan Sure-i Kevser hurufunun makam-ı ebcedîsi olan 3000 adediyle, en uzun sure olan El-Bakara'nın örfî yani kelâm hükmündeki kelimatının 3000 adedine ve Âl-i İmran'ın hakiki kelimatının 3000 adedine ve Sure-i Nisa kelimatının 3000 adedine tevafuku elbette kör tesadüfün işi değil ve rastgele ve şuursuz ve ittifakî bir vaziyet olamaz. Belki sırr-ı i'cazın bir cilvesinin şuaı ile bir intizamdır. Böyle büyük tevafukatta küçük küsurat münasebat-ı tevafukiyeyi bozmadığından nazara alınmadı.

(Rumuzat-ı Semaniye)


Hem Yunus hem Yusuf hem Ra’d hem Hicr hem Şuara hem Kasas hem Lokman Surelerinin başlarında bulunan تِلْكَ اٰيَاتُ الْكِتَابِ ilan-ı kudsîsidir. Yirmi Birinci âyetin hâtimesinde bunun münasebet-i maneviyesi bir derece beyan edilmiş. Cifrîsi ise bu âyette üç ت bin iki yüz eder ve iki ك iki ل yüz eder, yekûnü bin üç yüz. Bir ى bir ب dört veya beş ا mecmuu bin üç yüz on altı veya on yedi (1316-1317) ederek Resaili’n-Nur müellifi bir inkılab-ı fikrî ile ulûm-u mütenevviayı Kur’an’ın hakaikine çıkmak için basamaklar yaptığı bir tarihe tam tamına tevafuku münasebet-i maneviyesinin kuvvetine istinaden deriz:

O tevafuk remzeder ki: Bu asırda Resaili’n-Nur denilen otuz üç adet Söz ve otuz üç adet Mektup ve otuz bir adet Lem’alar, bu zamanda, Kitab-ı Mübin’deki âyetlerin âyetleridir. Yani hakaikinin alâmetleridir ve hak ve hakikat olduğunun bürhanlarıdır. Ve o âyetlerdeki hakaik-i imaniyenin gayet kuvvetli hüccetleridir. Ve تِلْكَ kelime-i kudsiyesinin işaret-i hissiyesiyle gözlere dahi görünecek derecede zahir olduğunu ifade eden böyle işarete lâyık delilleridir diye remzen Resaili’n-Nur’u bir işarî manasının küllî dairesine hususi ve medar-ı nazar bir ferdi olarak dâhil ediyor.

Elhasıl: Nasıl ki bu âyette bulunan işarî mana yedi surede yedi işaret hükmünde olup delâlet belki sarahat derecesine çıkıyor. Aynen öyle de صِرَاطٍ مُسْتَقٖيمٍ deki remiz dahi yedi sekiz surelerde bulunmakla yedi sekiz remiz hükmünde olarak o remzi işaret belki delâlet belki sarahat derecesine çıkarıyor.

İhtar: Külfetsiz olmak üzere birden hatıra gelen işarat kaydedildi. Tekellüfe girmemek için işaretli otuz üç âyetin çok işaratı kaydedilmedi.

(1. Şua)

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

İlgili Resimler/Fotoğraflar[değiştir]

İlgili Maddeler/Sayfalar[değiştir]

İlgili Kategoriler[değiştir]

Kaynakça[değiştir]

  1. 1,0 1,1 https://islamansiklopedisi.org.tr/rad-suresi
  2. https://nurpedia.org/wiki/Risale:29._Mektubun_8._K%C4%B1sm%C4%B1_(Rumuzat-%C4%B1_Semaniye)#Birinci_Par%C3%A7as%C4%B1
  3. https://en.wikipedia.org/wiki/Ar-Ra%27d
  4. https://nurpedia.org/wiki/Risale:29._Mektubun_8._K%C4%B1sm%C4%B1_(Rumuzat-%C4%B1_Semaniye)#Birinci_Par%C3%A7as%C4%B1
  5. https://en.wikipedia.org/wiki/Ar-Ra%27d
  6. Bu beşer taksimat üzere bir sır inkişaf etmişti. Hiçbirimizin haberi olmadan şurada altı sure kaydolmuş. Şüphemiz kalmadı ki gaibden, ihtiyarımızın haricinde altıncısı girmiş; tâ bu nısfiyet sırr-ı mühimmi kaybolmasın.