Risale:28. Mektup (Ayet-Hadis Mealleri)

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden

Önceki Kısım: Yirmi Yedinci Mektup Ayet-Hadis MealleriMektubat Ayet-Hadis MealleriYirmi Dokuzuncu Mektup Ayet-Hadis Mealleri: Sonraki Kısım

Yirmi Sekizinci Mektup[değiştir]

Yirmisekizinci Mektub, 1931-1933 yılları arasında, Bediüzzaman Hazretleri Barla'da bulunduğu yıllarda te'lif edilmiştir.

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

اِنْ كُنْتُمْ لِلرُّؤْيَا تَعْبُرُونَ

Eğer rüya tabirini biliyorsanız. (Yûsuf Sûresi, 12:43)

نَه شَبَمْ نَه شَبْ پَرَسْتَمْ مَنْ ٭ غُلَامِ شَمْسَمْ اَزْ شَمْسْ م۪ى گُويَمْ خَبَرْ

Ben ne geceyim, ne de geceye kulluk ederim. Ben bir hakikat güneşinin hâdimiyim ki, size ondan haber getiriyorum. [İmam-ı Rabbânî, el-Mektûbât 1:124 (130. Mektup)]

آنْ خَيَالَاتِى كِه دَامِ اَوْلِيَاسْتْ ٭ عَكْسِ مَهْرُويَانِ بُوسْتَانِ خُدَاسْتْ

Evliyaya tuzak olan hayaller, ilahî bahçelerin ay yüzlü güzellerinin akisleridir. (Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî)

وَجَعَلْنَا نَوْمَكُمْ سُبَاتًا

Uykunuzu bir istirahat kıldık. (Nebe Sûresi, 78:9)

نَه شَبَمْ نَه شَبْ پَرَسْتَمْ

Ne geceyim, ne geceperestim.

اَضْغَاثُ اَحْلَامٍ

Karma karışık, tabire değmez rüyalar. (Yûsuf Sûresi, 12:44)

نَافِ گُرْب۪ينَه پَالَانْدَارْ ل۪ى وَر۪ينَه

Yani: "Kurdun bahsini ettiğin zaman topuzu hazırla, vur; çünki kurt geliyor."

وَجَعَلْنَا نَوْمَكُمْ سُبَاتًا

Uykunuzu bir istirahat kıldık. (Nebe Sûresi, 78:9)

ق

(Kâf Sûresi, 50:1)

وَالنَّازِعَاتِ غَرْقًا ٭ وَالنَّاشِطَاتِ نَشْطًا

Yemin olsun kâfirin ruhunu tâ derinliklerinden şiddetle söküp alanlara. Ve mü'minin ruhunu kolaylıkla alanlara. (Nâziât Sûresi, 79:1-2)

اَللّٰهُ اَعْلَمُ بِالصَّوَابِ

Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

لَا يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلَّا اللّٰهُ

Gaybı Allah'tan başkası bilmez. (Neml Sûresi, 27:65; Tirmizi, Sevâbü'l-Kur'ân: 7)

قُلْ اِنَّمَا الْعِلْمُ عِنْدَ اللّٰهِ

De ki: Şüphesiz ilim Allah katındadır. (Mülk Sûresi, 67:26)

هُوَ الَّذ۪ى اَنْزَلَ عَلَيْكَ الْكِتَابَ مِنْهُ اٰيَاتٌ مُحْكَمَاتٌ هُنَّ اُمُّ الْكِتَابِ وَاُخَرُ مُتَشَابِهَاتٌ فَاَمَّا الَّذ۪ينَ ف۪ى قُلُوبِهِمْ زَيْغٌ فَيَتَّبِعُونَ مَا تَشَابَهَ مِنْهُ ابْتِغَٓاءَ الْفِتْنَةِ وَابْتِغَٓاءَ تَاْو۪يلِهِ وَمَا يَعْلَمُ تَاْو۪يلَهُ اِلَّا اللّٰهُ وَالرَّاسِخُونَ فِى الْعِلْمِ يَقُولُونَ اٰمَنَّا بِهِ كُلّ ٌ مِنْ عِنْدِ رَبّنِاَ وَمَا يَذَّكَّرُ اِلَّٓا اُولُوا الْاَلْبَابِ

Sana Kur'ân'ı indiren Odur. O Kur'ân'ın âyetlerinden bir kısmı, mânâsı açık olan muhkem âyetlerdir ki, kitabın aslı ve manası bunlardır. Diğer bir kısım âyetler ise müteşabih âyetlerdir. Kalblerinde sapıklığa meyil bulunanlar, muhkem âyetleri bırakıp fitne aramak ve yalan yanlış yorumlamak için müteşabih âyetlere yönelirler. Halbuki o âyetlerin tefsirini Allah'tan başkası bilemez. İlimde derinlik ve istikamet sahibi olanlar ise, 'Biz buna inandık; hepsi Rabbimizin katından indirilmiştir' derler. Bunları ancak akıl sahibi olanlar düşünüp anlar. (Âl-i İmrân Sûresi, 3:7)

اَلْمَوْتُ حَقٌ

Ölüm hak ve gerçektir.

اَنْتَ فِى دَارِ الْحِكْمَةِ فَاطْلُبْ طَب۪يبًا يُدَاو۪ى قَلْبَكَ

Sen dârü'l-hikmettesin; önce, kalbini tedavi edecek bir tabip ara.

سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَٓا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَٓا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَل۪يمُ الْحَك۪يمُ

Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Sensin. (Bakara Sûresi, 2:32)

اَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ صَلَاةً تَكُونُ لَكَ رِضَٓاءً وَ لِحَقِّه۪ اَدَٓاءً وَ عَلٰٓى اٰلِه۪ وَ صَحْبِه۪ وَ سَلِّمْ

Allahım! Efendimiz Muhammed'e ve âl ve ashabına Senin razı olacağın ve Onun lâyık ve müstehak olduğu bir rahmetle salât ve selâm et.

بِاسْمِهِ

Allah'ın adıyla.

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ Sûresi, 17:44)

وَلَا تَرْكَنُٓوا اِلَى الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا فَتَمَسَّكُمُ النَّارُ

Zulmedenlere en küçük bir meyil dahi göstermeyin; yoksa Cehennem ateşi size de dokunur. (Hûd Sûresi, 11:113)

اَلرَّاض۪ى بِالضَّرَرِ لَا يُنْظَرُ لَهُ

"Bilerek zarara razı olana şefkat edip lehinde bakılmaz."

كَتَعْل۪يقِ الدُّرَرِ ف۪ى اَعْنَاقِ الْبَقَرِ

Öküzün boynuna inci takmak gibi.

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبّ۪ى

Rabbimin bu fazlından dolayı Allah'a hamdolsun.

Şükür Risalesi

Yirmisekizinci Mektub, 1931-1933 yılları arasında, Bediüzzaman Hazretleri Barla'da bulunduğu yıllarda te'lif edilmiştir.

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ Sûresi, 17:44)

اَفَلَا يَشْكُرُونَ

Hâlâ şükretmezler mi? (Yâsin Sûresi, 36:35,78)

وَسَنَجْزِى الشَّاكِر۪ينَ

Şükredenleri elbette mükâfatlandıracağız. (Âl-i İmrân Sûresi, 3:145)

لَئِنْ شَكَرْتُمْ َلَاز۪يدَنَّكُمْ

Şükrederseniz nimetimi elbette arttırırım. (İbrahim Sûresi, 14:7)

بَلِ اللّٰهَ فَاعْبُدْ وَ كُنْ مِنَ الشَّاكِر۪ينَ

Yalnız Allah'a kulluk et ve şükredenlerden ol. (Zümer Sûresi, 39:66)

فَبِاَىِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ

Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edersiniz?" (Rahmân Sûresi, 55:13 vd)

اَللّٰهُمَّ اجْعَلْنَا مِنَ الشَّاكِر۪ينَ بِرَحْمَتِكَ يَٓا اَرْحَمَ الرَّاحِم۪ينَ

Allah'ım, bizi şükredenlerden eyle rahmetinle, ey Erhamürrâhimîn.

سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَٓا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَٓا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَل۪يمُ الْحَك۪يمُ

Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki Sen, ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Alîm-i Hakîmsin. (Bakara Sûresi, 2:32)

اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَ سَلِّمْ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ سَيِّدِ الشَّاكِر۪ينَ وَ الْحَامِد۪ينَ وَ عَلٰٓى اٰلِه۪ وَ صَحْبِه۪ اَجْمَع۪ينَ اٰم۪ينَ

Allah'ım! Şükredenlerin ve hamd edenlerin efendisi olan, Efendimiz Muhammed'e (a.s.m.) ve bütün âl ve ashabına salât ve selâm et. Âmin.

وَ اٰخِرُ دَعْوٰيهُمْ اَنِ الْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ

Onların duaları, 'Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun' sözleriyle sona erer. (Yûnus Sûresi, 10:10)

Osmanlıca Mektûbat Haremeyni Şerifeyne Vehhabilerin Tasallutuna Dairdir

Yirmisekizinci Mektub, 1931-1933 yılları arasında, Bediüzzaman Hazretleri Barla'da bulunduğu yıllarda te'lif edilmiştir.

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

وَ اتَّقُوا فِتْنَةً لَا تُصِيبَنَّ الَّذِينَ ظَلَمُوا مِنْكُمْ خَاصَّةً

Öyle bir fitneden sakının ki, geldiği zaman içinizden sadece zâlimlere isâbet etmez. (Enfâl Sûresi, 8:25)

لَا لِحُبِّ عَلِىٍّ بَلْ لِبُغْضِ عُمَرَ

Maksat Hz. Ali'ye duyulan sevgi değil; Hz. Ömer'e duyulan kindir.

اَلظَّالِمُ سَيْفُ اللّهِ يَنْتَقِمُ بِهِ ثُمَّ يَنْتَقِمُ مِنْهُ

Zâlim Allah'ın kılıcıdır; onunla başkalarını cezalandırır, sonra da onu cezalandırır.

سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَٓا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَٓا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَل۪يمُ الْحَك۪يمُ

Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur. Sen herşeyi hakkıyla bilir, her işi hikmetle yaparsın. (Bakara Sûresi, 2:32)

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

قُلْ بِفَضْلِ اللّٰهِ وَبِرَحْمَتِهِ فَبِذٰلِكَ فَلْيَفْرَحُوا هُوَ خَيْرٌ مِمَّا يَجْمَعُونَ

Onlara söyle ki: Allah'ın lütfuyla ve rahmetiyle -ancak bununla ferahlansınlar. Bu, onların dünyada toplayıp durduklarından daha hayırlıdır. (Yûnus Sûresi, 10:58)

وَ مَا مَدَحْتُ مُحَمَّدًا بِمَقَالَت۪ى ٭ وَ لٰكِنْ مَدَحْتُ مَقَالَت۪ى بِمُحَمَّدٍ

Ben sözlerimle Muhammed'i (a.s.m.) övmüş olmadım; aslında sözlerimi Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmla övmüş ve güzelleştirmiş oldum. (Hassan b. Sâbit (r.a.) ait bir sözdür. İbn-i Esir, el-Meselü's sair, 2/357; el-Kalkeşendî, Subhu'l Aşa, 2/321; İmam-ı Rabbanî, Mektubât, 1/58, 44. Mektub.)

وَ مَا مَدَحْتُ الْقُرْاٰنَ بِكَلِمَات۪ى ٭ وَ لٰكِنْ مَدَحْتُ كَلِمَات۪ى بِالْقُرْاٰنِ

Yani, "Kur'ân'ın hakaik-i i'câzını ben güzelleştiremedim, güzel gösteremedim. Belki Kur'ân'ın güzel hakikatleri benim tabiratlarımı da güzelleştirdi, ulvîleştirdi."

وَ هُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ

O herşeye kâdirdir. (Hûd Sûresi, 11:4; Rum Sûresi, 30:50; Şûrâ Sûresi, 42:9; Mülk Sûresi, 67:1)

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبّ۪ى

Rabbimin bu ihsanından dolayı Allah'a hamd olsun.

سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَٓا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَٓا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَل۪يمُ الْحَك۪يمُ

Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki Sen, ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Alîm-i Hakîmsin. (Bakara Sûresi, 2:32)

اَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ صَلَاةً تَكُونُ لَكَ رِضَٓاءً وَ لِحَقِّه۪ اَدَٓاءً وَ عَلٰٓى اٰلِه۪ وَ صَحْبِه۪ وَ سَلِّمْ تَسْل۪يمًا كَث۪يرًا اٰم۪ينَ

Allahım! Efendimiz Muhammed'e ve âl ve ashabına Senin razı olacağın ve Onun lâyık ve müstehak olduğu bir rahmetle ve pek kesretli bir selâmetle salât ve selâm et. Âmin.

رَبَّنَا لَا تُؤَاخِذْنَٓا اِنْ نَس۪ينَٓا اَوْ اَخْطَاْنَا

Ey Rabbimiz, unutur veya hataya düşer de bir kusur işlersek bizi onunla hesaba çekme. (Bakara Sûresi, 2:286)

اِنَّا

Muhakkak biz..

اَمْ

Yoksa

الٓمٓ ، الٓر ، حٰمٓ

"Surelerin başlarındaki huruf-u mukattaa İlahî bir şifredir. Hâs abdine, onlarla bazı işaret-i gaybiye veriyor. O şifrenin miftahı, o Abd-i Hâstadır, hem Onun veresesindedir."

وَمَا كُنَّا مُعَذِّب۪ينَ حَتّٰى نَبْعَثَ رَسُولًا

Peygamber göndermedikçe Biz kimseye azap edici değiliz. (İsrâ Sûresi, 17:15)

عَلٰى غَفْلَةٍ يَاْتِى النَّبِىُّ مُحَمَّدٌ ٭ فَيُخْبِرُ اَخْبَارًا صَدُوقًا خَب۪يرُهَا

Füc'eten Muhammedü'n-Nebi gelecek, doğru haberleri verecek. (Ebû Nuaym, Delâîlü'n-Nübüvve, 1:90; İbni Kesîr, el-Bidaye, 2:227)

وَالْعِلْمُ عِنْدَ اللّٰهِ

Gerçek ilim Allah katındadır.

لَا يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلَّا اللّٰهُ

Gaybı Allah'tan başkası bilemez.

سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَٓا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَٓا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَل۪يمُ الْحَك۪يمُ

Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki Sen, ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Alîm-i Hakîmsin. (Bakara Sûresi, 2:32)








































Önceki Kısım: Yirmi Yedinci Mektup Ayet-Hadis MealleriMektubat Ayet-Hadis MealleriYirmi Dokuzuncu Mektup Ayet-Hadis Mealleri: Sonraki Kısım