Risale:İmam-ı Şafii'nin Münacatı

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden
Gezinti kısmına atla Arama kısmına atla

İmam-ı Şafii'nin Münacatı

Hattâ münâcatın en latîfi ve en ciddîsi ve en ulvi nazımlı ve Mısır’ın kaht u galâsının sebeb-i ref’i olan İmam-ı Şafiî’nin meşhur bir münâcatını çok defa okuyordum, gördüm ki: Nazımlı, kafiyeli olduğu için münâcatın ulvi ciddiyetini ihlâl eder. Sekiz dokuz senedir virdimdir. Hakiki ciddiyeti, ondaki kafiye ve nazımla birleştiremedim. Ondan anladım ki Kur’an’ın has, fıtrî, mümtaz olan kafiyelerinde, nazım ve mezayasında bir nevi i’cazı var ki hakiki ciddiyeti ve tam huzuru muhafaza eder, ihlâl etmez. İşte ehl-i münâcat ve zikir, bu nevi i’cazı aklen fehmetmezse de kalben hisseder.

(19. Mektup)


يَا مَنْ يَرَى مَا فِي الضَّمِيرِ وَيَسْمَعُ

Ey kalplerden geçeni gören ve duyan.

أَنْتَ المُعَدُّ لِكُلِّ مَا يُتَوَقَّعُ

Sensin olabilecekleri bilen ve planlayan

يَا مَنْ يُرَجَّى لِلشَّدَائِدِ كُلِّهَا

Ey bütün sıkıntılara karşı kendisinden umut beklenen

يَا مَنْ إِلَيْهِ المُشْتَكَى وَالمَفْزَعُ

Ey şikâyet ve korkuların kendisine iletildiği

يَا مَنْ خَزَائِنُ رِزْقِهِ فِي قَوْلِ (كُنْ)

Ey rızkının hazineleri "Kün" emrinde olan

اُمْنُنْ فَإِنَّ الخَيْرَ عِنْدَكَ أَجْمَعُ

Nimetlendir! Çünkü bütün hayır sendedir.

مَا لِي سِوَى فَقْرِي إِلَيْكَ وَسِيلَةٌ

Elimde sadece sana karşı olan fakrım var.

وَبِالاِفْتِقَارِ إِلَيْكَ فَقْرِي أَدْفَعُ

Fakrım ile fakirliğimi def ediyorum.

مَا لِي سِوَى قَرْعِي لِبَابِكَ حِيلَةٌ

Çare olarak elimde sadece kapını çalma var.

وَلَئِنْ طُرِدْتُ فَأَيَّ بَابٍ أَقْرَعُ

O kapıdan kovulursam hangi kapıyı çalayım?

فَمَنِ الَّذِي أَدْعُو وَأَهْتِفُ بِاسْمِهِ

Kimin ismi ile çağırayım, dua edeyim?

إِنْ كَانَ فَضْلُكَ عَنْ فَقِيرِكَ يُمْنَعُ

Eğer fazlın, fakirinden men edilirse

حَاشَا لِجُودِكَ أَنْ تُقَنِّطَ عَاصِيًا

Sen asileri ümitsizliğe düşürmezsin.

الْفَضْلُ أَجْزَلُ وَالمَوَاهِبُ أَوْسَعُ

Fazlın bol, hibe ettiğin nimetlerin çokçadır.

بِالذُّلِّ قَدْ وَافَيْتُ بَابَكَ عَالِماً

Zillet ile kapına geldim.

اِنَّ التَّذَلُّلَ عِنْدَ بَابِكَ يَنْفَعُ

Muhakkak ki senin kapındaki zillet menfaattardır.

وَجَعَلْتُ مُعْتَمَدي عَلَيْكَ مُتَوَكِّلاً

Seni kendisine "itimat ettiğim" ve "tevekkül ettiğim" olarak ihtiyar ettim.

وَبَسَطْتُ كَفّي سَائِلاً اَتَضَرَّعُ

Avuçlarımı açıp tazarru ile istedim.

فَبِحَقِّ مَنْ أَحْبَبْتَهُ وَبَعَثْتَهُ

Mahbubun ve irsal ettiğin zât hürmetine...

وَأَجَبْتَ دَعْوُةَ مَنْ بِه يَتَشفَّعُ

Kendisinden şefaat dilenen zâtın duasına icabet ettin

اِجْعَلْ لَنَا مِنْ كُلِّ ضيقٍ مَخْرَجاً

Onu, bütün sıkıntılarda bize çıkış yolu kıl!

وَالْطُفْ بِنَا يَا مَنْ إِلَيْهِ الْمَرْجِعُ

Ey kendisine dönülen! Bize lütufta bulun.

ثُمَّ الصَّلاة عَلَى النَّبِيِّ وَآلهِ

Sonra salât ve selâm Nebi'ye ve âline olsun.

خَيْرِ الْخَلَائِقِ شَافِعٌ وَمُشَفَّعٌ

Mahlûkatın en hayırlısı, şefaat eden ve edilmişe! (Selâm olsun)[1]