Felak Suresi

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden
Gezinti kısmına atla Arama kısmına atla

Önceki Sure: İhlas SuresiKur'ânNas Suresi: Sonraki Sure

Bu sureyi Felak suresi okuma sayfasında mealiyle beraber okuyabilirsiniz

Sabah maddesi için Sabah sayfasına gidin

Felak (الفلق) Suresi Kur'ân-ı Kerim'in 113. suresi olup İhlas ve Nas sureleri arasında yer alır. Nâs sûresiyle birlikte “muavvizeteyn”, İhlâs ve Nâs sûreleriyle birlikte “muavvizât” adını alırlar. Felak ve Nâs sûrelerinin beraber nâzil olduğu konusunda ittifak varsa da Mekkî mi Medenî mi oldukları hususu ihtilâflıdır. Bir hadise göre Resûl-i Ekrem rahatsızlık ânında ve gece yatağına gireceği sırada İhlâs, Felak ve Nâs sûrelerini okuyup avuçlarına üfler ve elleriyle bütün vücudunu sıvazlardı (Buhârî). Peygamberimiz bir sahabiye “Ey Ukbe! Sen ‘Kul eûzü bi-rabbi’l-felak’ sûresini oku; zira Allah’a bu sûreden daha sevimli gelen ve daha beliğ olan hiçbir sûre okuyamazsın; mümkün oldukça onu oku” tavsiyesinde bulunmuştur.[1]

Risale-i Nur'da Felak Suresi ve ayetleri hakkındaki dersler:

  • 11. Şua'nın sonundaki bir parçada Felak suresinin gaybi mucizeli işaretleri izah edilir. Bediüzzaman surenin, içinde olduğu asrın dört dehşetli ve fırtınalı maddi ve manevi şerlerine ve ayrıca Cengiz ve Hülâgu fitnesine ve Abbasî Devleti’nin yıkılışına ebced makamıyla ve ayetlerin manasıyla baktığını ders verir.
  • Bediüzzaman'ın bir talebesi Şeytandan istiaze (Allah'a sığınma) hakkında yazılan 13. Lem'a hakkındaki istifadesini yazdığı bir mektupta risalenin başındaki 2 ayet, Felak suresi ve Nas suresinin ayetlerinin toplamının da 13 ederek risalenin ismine ve Fatiha sayılmazsa 113. sure olan Nas suresine tevafuk ettiğinden bahseder.
  • Rumuzat-ı Semaniye risalesinde Felak suresinin harflerindeki bazı nükteler izah edilir. Ayrıca surenin 99 olan harf sayısı 99 esma-i hüsnaya tevafuk ederek bütün esma-i hüsna ile cami bir istiaze olur.
  • Felak suresinin harflerinin ebced makamı 10200 ederek Fatiha'nın harflerinin makamı olan 10212 adedine tevafuk eder ve her bir surenin umum surelerle alakalı olduğunu ima eder.

Bilgiler

İsminin Anlamı ve Kaynağı: Adını ilk âyette geçen felak kelimesinden alır. Felak, sabah manasına geldiği gibi yarmak manasına da gelir. İlk âyetin bir sonraki âyetle bağlantısı hesaba katıldığı takdirde bu kelimenin, kâinatın yokluk alanından bir patlama ile ilk meydana gelişini ve yaratılışını ifade ettiğine hükmedilebilir.

Diğer İsimleri:

Kur'ân'daki Sırası: 113

Kur'ân'daki Yeri: 30. cüz, 604. sayfa

Mekkî/Medenî: Mekkî/Medenî[1]

Nuzül (İnme) Sırası: 20

Kendisinden Önce Nazil Olan Sure: Fil Suresi

Kendisinden Sonra Nazil Olan Sure: Nas Suresi

Nuzülü (İnme) Hakkındaki Bilgiler: [1]

Uzunluğu: 0,2 sayfa

Ayet Sayısı: 5

Satır Sayısı: 3

Kelime Sayısı: 23 (Rumuzat-ı Semaniye)[2], 23[3]

Harf Sayısı: 69 (Rumuzat-ı Semaniye)[4], 71[3]

Fasıla Harfleri: Be, Dal, Kaf

Bölüm (Ayn Durakları) Sayısı: 1

Secde Ayeti: -

Allah lafzı sayısı (Besmele hariç): 1

Rahman ismi sayısı (Besmele dahil): 1

Rahim ismi sayısı (Besmele dahil): 1

Rab ismi sayısı: 1

İçinde Kur'an kelimesi geçen ayetler: -

Hizb-ül Kur'an'da Geçen Ayetler Listesi: Felak Suresindeki Hizb-ül Kur'an Ayetleri (5 ayet) (surenin tamamı alınmıştır)

Bu ayetleri okumak için: Hizb-i Azam-ı Kur'an, Felak Kısmı

Münâcât-ül Kur'an'da İktibas Edilen Ayetler: 1. ve 2.-5. ayetler (5 ayet)

Risale-i Nur'da Geçen Ayet Sayısı: 5 (Bkz. Felak Suresinin Risale-i Nur'da Geçen Ayetleri listesi)

Risale-i Nur'da Tamamı Geçen Ayetler: 1., 2., 3., 4. ve 5. ayetler (Toplam 5 ayet)

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği

Gayet ehemmiyetli bir nükte-i i’caziyeye dair, birden ihtiyarsız, mağribden sonra kalbe ihtar edilen ve Sure-i قُلْ اَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِ ın zahir bir mu’cize-i gaybiyesini gösteren uzun bir hakikate kısa bir işarettir.

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ

قُلْ اَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِ

مِنْ شَرِّ مَا خَلَقَ

وَمِنْ شَرِّ غَاسِقٍ اِذَا وَقَبَ

وَمِنْ شَرِّ النَّفَّاثَاتِ فِى الْعُقَدِ

وَمِنْ شَرِّ حَاسِدٍ اِذَا حَسَدَ

İşte yalnız mana-yı işarî cihetinde bu sure-i azîme-i hârika “Kâinatta adem âlemleri hesabına çalışan şerirlerden ve insî ve cinnî şeytanlardan kendinizi muhafaza ediniz.” Peygamberimize ve ümmetine emrederek, her asra baktığı gibi mana-yı işarîsiyle bu acib asrımıza daha ziyade, belki zahir bir tarzda bakar; Kur’an’ın hizmetkârlarını istiazeye davet eder. Bu mu’cize-i gaybiye, beş işaretle kısaca beyan edilecek. Şöyle ki:

Bu surenin her bir âyetinin manaları çoktur. Yalnız mana-yı işarî ile beş cümlesinde dört defa “şer” kelimesini tekrar etmek ve kuvvetli münasebet-i maneviye ile beraber dört tarzda bu asrın emsalsiz dört dehşetli ve fırtınalı maddî ve manevî şerlerine ve inkılablarına ve mübarezelerine aynı tarihiyle parmak basmak ve manen “Bunlardan çekininiz!” emretmek, elbette Kur’an’ın i’cazına yakışır bir irşad-ı gaybîdir.

Mesela, başta قُلْ اَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِ cümlesi, bin üç yüz elli iki veya dört (1352-1354) tarihine hesab-ı ebcedî ve cifriyle tevafuk edip nev-i beşerde en geniş hırs ve hasedle ve Birinci Harb’in sebebiyle vukua gelmeye hazırlanan İkinci Harb-i Umumî’ye işaret eder. Ve ümmet-i Muhammediyeye (asm) manen der: “Bu harbe girmeyiniz ve Rabb’inize iltica ediniz!” Ve bir mana-yı remziyle, Kur’an’ın hizmetkârlarından olan Risale-i Nur şakirdlerine hususi bir iltifat ile onların Eskişehir hapsinden, dehşetli bir şerden aynı tarihiyle kurtulmalarına ve haklarındaki imha planının akîm bırakılmasına remzen haber verir; manen “İstiaze ediniz!” emreder gibi bir remiz verir.

Hem mesela مِنْ شَرِّ مَا خَلَقَ cümlesi –şedde sayılmaz– bin üç yüz altmış bir (1361) ederek bu emsalsiz harbin merhametsiz ve zalimane tahribatına Rumî ve hicrî tarihiyle parmak bastığı gibi; aynı zamanda bütün kuvvetleriyle Kur’an’ın hizmetine çalışan Nur şakirdlerinin geniş bir imha planından ve elîm ve dehşetli bir beladan ve Denizli hapsinden kurtulmalarına tevafukla, bir mana-yı remzî ile onlara da bakar. “Halk’ın şerrinden kendinizi koruyunuz!” gizli bir îma ile der.

Hem mesela اَلنَّفَّاثَاتِ فِى الْعُقَدِ cümlesi –şeddeler sayılmaz– bin üç yüz yirmi sekiz (1328) eğer şeddedeki (lâm) sayılsa bin üç yüz elli sekiz (1358) adediyle bu umumî harpleri yapan ecnebi gaddarların hırs ve hasedle bizdeki Hürriyet İnkılabı’nın Kur’an lehindeki neticelerini bozmak fikriyle tebeddül-ü saltanat ve Balkan ve İtalyan Harpleri ve Birinci Harb-i Umumî’nin patlamasıyla maddî ve manevî şerlerini, siyasî diplomatların radyo diliyle herkesin kafalarına sihirbaz ve zehirli üflemeleriyle ve mukadderat-ı beşerin düğme ve ukdelerine gizli planlarını telkin etmeleriyle bin senelik medeniyet terakkiyatını vahşiyane mahveden şerlerin vücuda gelmeye hazırlanmaları tarihine tevafuk ederek اَلنَّفَّاثَاتِ فِى الْعُقَدِ in tam manasına tetabuk eder.

Hem mesela وَمِنْ شَرِّ حَاسِدٍ اِذَا حَسَدَ cümlesi –şedde ve tenvin sayılmaz– yine bin üç yüz kırk yedi (1347) edip aynı tarihte, ecnebi muahedelerin icbarıyla bu vatanda ehemmiyetli sarsıntılar ve felsefenin tahakkümüyle bu dindar millette ehemmiyetli tahavvüller vücuda gelmesine ve aynı tarihte, devletlerde İkinci Harb-i Umumî’yi ihzar eden dehşetli hasedler ve rekabetlerin çarpışmaları tarihine bu mana-yı işarî ile tam tamına tevafuku ve manen tetabuku, elbette bu kudsî surenin bir lem’a-i i’caz-ı gaybîsidir.

Bir İhtar: Her bir âyetin müteaddid manaları vardır. Hem her bir mana küllîdir. Her asırda efradı bulunur. Bahsimizde bu asrımıza bakan yalnız mana-yı işarî tabakasıdır. Hem o küllî manada, asrımız bir ferttir. Fakat hususiyet kesbetmiş ki ona tarihiyle bakar. Ben dört senedir, bu harbin ne safahatını ve ne de neticelerini ve ne de sulh olmuş olmamış bilmediğimden ve sormadığımdan, bu kudsî surenin daha ne kadar bu asra ve bu harbe işareti var, diye daha onun kapısını çalmadım. Yoksa bu hazinede daha çok esrar var olduğu, Risale-i Nur’un eczalarında hususan Rumuzat-ı Semaniye Risalelerinde beyan ve ispat edildiğinden onlara havale edip kısa kesiyorum.

Hatıra gelebilen bir sualin cevabıdır

Bu lem’a-i i’caziyede, baştaki مِنْ شَرِّ مَا خَلَقَ da hem مِنْ hem شَرِّ kelimeleri hesaba girmesi ve âhirde وَمِنْ شَرِّ حَاسِدٍ اِذَا حَسَدَ yalnız شَرِّ kelimesi girmesi وَمِنْ girmemesi ve وَمِنْ شَرِّ النَّفَّاثَاتِ فِى الْعُقَدِ ikisi de hesap edilmemesi gayet ince ve latîf bir münasebete îma ve remiz içindir. Çünkü halklarda, şerden başka hayırlar da var. Hem bütün şer herkese gelmez. Buna remzen, bazıyeti ifade eden مِنْ ve شَرِّ girmişler. Hâsid, hased ettiği zaman bütün şerdir, bazıyete lüzum yoktur. Ve اَلنَّفَّاثَاتِ فِى الْعُقَدِ remziyle, kendi menfaatleri için küre-i arza ateş atan üfleyicilerin ve sihirbaz o diplomatların tahribata ait bütün işleri ayn-ı şerdir, diye daha شَرِّ kelimesine lüzum kalmadı.

Bu Sureye Ait Bir Nükte-i İ’caziyenin Hâşiyesidir

Nasıl bu sure, beş cümlesinden dört cümlesi ile bu asrımızın dört büyük şerli inkılablarına ve fırtınalarına mana-yı işarî ile bakar; aynen öyle de dört defa tekraren مِنْ شَرِّ –şedde sayılmaz– kelimesiyle âlem-i İslâm’ca en dehşetli olan Cengiz ve Hülâgu fitnesinin ve Abbasî Devleti’nin inkıraz zamanının asrına, dört defa mana-yı işarî ile ve makam-ı cifrî ile bakar ve parmak basar.

Evet –şeddesiz– شَرِّ beş yüz (500) eder; مِنْ doksandır (90). İstikbale bakan çok âyetler hem bu asrımıza hem o asırlara işaret etmeleri cihetinde, istikbalden haber veren İmam-ı Ali (ra) ve Gavs-ı A’zam (ks) dahi aynen hem bu asrımıza hem o asra bakıp haber vermişler. غَاسِقٍ اِذَا وَقَبَ kelimeleri bu zamana değil belki غَاسِقٍ bin yüz altmış bir (1161) ve اِذَا وَقَبَ sekiz yüz on (810) ederek, o zamanlarda ehemmiyetli maddî manevî şerlere işaret eder. Eğer beraber olsa miladî bin dokuz yüz yetmiş bir (1971) olur. O tarihte dehşetli bir şerden haber verir. Yirmi sene sonra, şimdiki tohumların mahsulü ıslah olmazsa elbette tokatları dehşetli olacak.

(11. Şua)


On Üçüncü Lem’a’nın on üç işaretle beyanı, Suretü’l-Felak ve Suretü’n-Nâs âyetleriyle

وَقُلْ رَبِّ اَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطٖينِ

وَاَعُوذُ بِكَ رَبِّ اَنْ يَحْضُرُونِ

âyetlerinin mecmu-u adedine veya bu iki surenin her birinde okunmakta olan اَعُوذُ بِاللّٰهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجٖيمِ‌ adediyle ve Fatiha başta sayılmazsa yüz on üçüncü sureye tam ve latîf tevafuk ve işaret göstermesi nazar-ı dikkati celbetmektedir. Her işaretin nihayetinde, o işaretteki hakaik, birkaç enseb ve a’lâ kelime ile ifade edilmiştir ki bundan daha kuvvetli beyan olamaz. İhtisasımı, bu işaretlerdeki kelimelerle kısaca arz edeyim.

Birinci İşaret: Şeytanın ve onun şerik ve muînleri olan ehl-i dalaletin şerrinden ancak şeriat-ı Muhammediye (asm) ile âmil ve sünnet-i Ahmediye (asm) ile mütemessik olmakla kurtulmak imkânı olduğunu,

İkinci İşaret: Küfre giren ehl-i dalaletin kemiyeten çokluğunun kıymetsizliğini; şeytan ve avenelerinin tasallutlarına karşı istiaze, istiğfar, hıfz-ı İlahîye iltica ve takva ile sünnet-i seniyeye yapışmaktan başka çare olmadığını,

Üçüncü İşaret: Zahiren cüz’î hata ve isyanla çok büyük tahribat yapmakta olan hizbü’ş-şeytana karşı en kuvvetli kale olan Kur’anî kaleye iltica lâzım geldiğini,

Dördüncü İşaret: مَٓا اَصَابَكَ مِنْ حَسَنَةٍ فَمِنَ اللّٰهِ وَمَٓا اَصَابَكَ مِنْ سَيِّئَةٍ فَمِنْ نَفْسِكَ âyetine bir nevi tefsir mahiyetinde, cüz’î ihtiyar ve icadsız kesb ile şerlere sebebiyet veren şeytanın müthiş tahribatına karşı, istiğfar ve Allah’a iltica ve sünnet-i seniyeye riayet iktiza ettiğini,

Beşinci İşaret: Kur’an-ı Hakîm’in azîm tergib ve teşviklerinin tam yerinde olup ehl-i imanın desais-i şeytaniyeye kapılmaları, imansızlıktan ve imanın zayıflığınden ileri gelmediğini hem günah-ı kebairi işleyenlerin küfre girmediklerinin

فَمَنْ يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ خَيْرًا يَرَهُ

وَمَنْ يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ شَرًّا يَرَهُ

iki âyetle sabit olduğunu ve nihayet Cenab-ı Erhamü’r-Râhimîn’in Gafur ve Rahîm isimlerini melce ve tahassungâh yaparak şeytandan istiaze edilmesini,

Altıncı İşaret: Tahayyül-ü küfrü, tasdik-i küfürle iltibas ve tasavvur-u dalaleti, dalaletin tasdiki suretinde gösteren desais-i şeytaniyeden kurtulmak için hakaik-i imaniye ve muhkemat-ı Kur’aniyeye sarılmak ve lümme-i şeytaniyeden gelen desiselere karşı istiaze etmek ve her iki manevî yaraya karşı sünnet-i seniyeyi merhem yapmak icab ettiğini,

Yedinci İşaret: Erkân-ı imaniyeden biri olan kadere tevilsiz iman etmek lâzım olduğunu ve günah-ı kebireyi işleyen mü’min kalabileceğini fakat şeytanların tahribatına karşı Cenab-ı Hakk’ın bin bir isminin tecelli etmekte olduğunu, Ehl-i Sünnet ve Cemaat olan Ehl-i Hak mezhebinden ayrılmamak ve Kur’an’ın çetin ve metin kalesine girerek sünnet-i seniyenin muktezasına tevfik-i hareket eylemekle kurtulmaya muvaffak olunacağını,

Sekizinci İşaret: Küfür ve dalalet yoluna insanların nasıl ihtiyarlarıyla sülûk ettiklerini ve bunların nasıl hayat geçirebildiklerini aliyyü’l-a’lâ bir tarzda ders verdikten sonra, ehl-i iman için Kur’an’ın himayesi altına iman-ı tam ve itikad-ı kâmil ile girmek ve sünnet-i seniyenin daire-i nuraniyesine seve seve dâhil olmaklığın ne kadar güzel olduğunu,

Dokuzuncu İşaret: Hizbullah’ın neden çok defa hizbü’ş-şeytan olan ehl-i dalalete mağlup olduklarını; Medine münafıklarının dalalette ısrar ederek hidayete girmemeleri ve Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın iki muharebedeki mağlubiyetinin hikmetini beyan ederek o Seyyidü’l-mürselîn’in sünnetine ittiba sayesinde muvakkat acıların geçeceğini,

Onuncu İşaret: İblisin en mühim bir desisesi olarak kendine tabi olanlara kendini inkâr ettirdiğinden, dört misal ile izah etmek suretiyle bahis; ehl-i imana, cin ve ins şeytanlarının şerlerinden, Allah’a iltica etmekle selâmete kavuşulacağını,

On Birinci İşaret: Cirm ve cismi küçük, cürüm ve zulmü büyük, ayb ve zenbi azîm bîçare insanı; kâinatın hiddetinden, mahlukatın nefretinden, mevcudatın öfkesinden kurtarmak için Kur’an-ı Hakîm’in daire-i kudsiyesine girmeye ve sünnet-i seniyeye ittiba eylemeye davet ettiğini,

On İkinci İşaret: Mahdud günahlara cehennemle mukabelenin mahz-ı adalet olduğuna, cehennemin ceza-yı amel, cennetin fazl-ı İlahî ile olduğuna; seyyienin az yazılıp hasenenin çok yazılmasına; ehl-i dalaletin muvaffakıyetlerinin –hâşâ– kendilerinde hakikat olduğuna veya ehl-i hakta zaaf bulunduğuna delâlet etmediğini gösteren dört meraklı suale gayet fasih ve beliğ cevaplar vermek suretiyle, ehl-i imanı رَاْسُ الْحِكْمَةِ مَخَافَةُ اللّٰهِ düsturuna, her türlü saadeti câmi’ olan Kur’an ve Sünnet şahrahına girmeye teşvik ettiğini,

On Üçüncü İşaret: Üç noktasıyla, şeytanın desiselerine müptela olan bîçare insana, hayat-ı diniye, hayat-ı şahsiye ve hayat-ı içtimaiye selâmeti ve sıhhat-i fikir ve istikamet-i nazar ve selâmet-i kalp için muhkemat-ı Kur’aniye mizanlarıyla ve sünnet-i seniye terazileriyle a’mal ve hatıratını tart ve Kur’an’ı ve sünnet-i seniyeyi daima rehber yap ve اَعُوذُ بِاللّٰهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجٖيمِ‌ diyerek Cenab-ı Hakk’a ilticada bulun diye çok kıymetli tavsiyede bulunduğunu ve خِتَامُهُ مِسْكٌ nevinden on üç işaret halinde tefsir olunan Suretü’n-Nâs ve iki âyeti tekrar ile derse nihayet verdiğini, gayet zevkli ve şevkli ve alâkalı bir surette beyan ve ifade eylemektedir.

(Barla Lahikası)


Size bu defa Âyetü’l-Kürsî’nin arkadaşı ve tetimmesi iki üç âyetin bir nükte-i i’caziyelerine dair bir parça gönderdim; daha tamamlamaya bir ihtar almadım, noksan kaldı, pek acelelikle yazıldı. Ehemmiyetli sırlar göründü fakat dünyaya bakmamak için tamam ve açık yazdırılmadı. Eğer hoşunuza gitse On Birinci Mesele’nin Hâşiyesi’nin bir lâhikası olarak kaydedersiniz ve İ’caz-ı Kur’an Risalesi’nin zeyllerinde hem El-Felak nüktesini hem bunu yazarsınız.

(Emirdağ-1 L.)


Sure-i El-Felak: Elif altı, ق altı, ل altı olarak birbirine tevafuku ve Besmele ile altı adet âyetlerine muvafakatı... س üç, د üç, ف üç birbirine tevafuku ve evvelki üçler ile nısfiyet cihetinde muvafakatı ve birbirine merbut şu üç surenin adedine mutabakatı ve م beş olup beş âyetine muvafakatı şu surenin celalli hurufatına bir cemal daha katarlar.

Sure-i Felak aded-i hurufatı doksan dokuz olmakla doksan dokuz esma-i hüsnanın adedine tevafuk sırrıyla, bütün esma-i hüsna ile bir istiaze-i câmia hükmünde olduğunu îma eder.

El-Felak'ın hurufatının ebcedî makamı olan on bin iki yüz (10200) küsur olmakla Fatiha-i Şerife'nin dahi hurufatının ebcedî makamı olan on bin iki yüz on iki (10212) adedine tevafuk etmesiyle, her bir sure umum sureler ile münasebettar olduğunu îma eder.

Sure-i En-Nâs: Harflerinin birer adet fark ile muntazaman bir'den on ikiye kadar terakki etmesi; mesela ق bir, ه iki, ح üç, ى dört, ر beş,[5] Besmele'deki م ler beraber altı âyetin adedine muvafık olarak م altı, و yedi, (sakin elif) sekiz, ن dokuz,[6] س on, (elif) on bir, ل on iki[7] gelmesi ve Sure-i İhlas'ın on iki ل ına muvafakatı, ateşîn hurufatına bir ışık daha katarlar.

Kur'an'ın âhirki suresi olan Sure-i En-Nâs'ın aded-i hurufatı yüz dört (104) olmakla, yüz dört (104) suhuf ve kütüb-ü enbiyanın adedine tevafuk etmekle, Kur'an-ı Hakîm, umum suhuf-u enbiyanın esaslarını câmi' olduğuna gizli bir îmadır.

Ebcedî hesabıyla şu surenin aded-i hurufatı beş bin beş yüz elliden (5550) bir noksandır. Şu adet Sure-i El-Felak ile Fatiha'nın nısfı olmakla beraber, îma ettiği sırları şimdilik izah edemiyoruz.

(Rumuzat-ı Semaniye)


Suretü'l-Felak hurufatının intizamı çok işaretli olduğunu gösteriyor. Ezcümle: Elif 6, ق 6, ل 6 olarak birbirine tevafuku, Besmele ile 6 adet âyetlerine muvafakatı, 6666 olan âyât-ı Kur'aniyenin 4 altılarına gizli îma etmek bu sırlı surenin şe'nindendir. س 3, د 3, ف 3 birbirine tevafuku ve surenin hurufatı 99 olmakla 99 esma-i hüsnanın adedine tevafuk sırrıyla bütün esma-i hüsna ile bir istiaze-i câmia hükmünde olduğunu îma etmekle beraber, hurufatın ebcedî makamı olan 10200 küsur olmakla Fatiha-i Şerife hurufatının makam-ı ebcedîsi olan 10212 adedine tevafuk etmesiyle her bir sure umum surelerle münasebetdar olduğunu îma etmesi, intizamını ve işaretli olduğunu gösteriyor.

(Rumuzat-ı Semaniye)

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler

İlgili Resimler/Fotoğraflar

Ayetlerdeki Kelime ve Harf Sayıları

Felak Suresinin Ayetlerindeki Kelime ve Harf Sayısı[3]
Genel Ayet No Sure No Sure Ayet No Kelime Sayısı Harf Sayısı
6226 113 1 4 14
6227 113 2 4 9
6228 113 3 5 15
6229 113 4 5 18
6230 113 5 5 15
Toplam - 5 23 71

İlgili Maddeler/Sayfalar

İlgili Kategoriler

Kaynakça

  1. 1,0 1,1 1,2 https://islamansiklopedisi.org.tr/felak-suresi
  2. https://nurpedia.org/wiki/Risale:29._Mektubun_8._K%C4%B1sm%C4%B1_(Rumuzat-%C4%B1_Semaniye)#Birinci_Par%C3%A7as%C4%B1
  3. 3,0 3,1 3,2 https://binimad.com/wp-content/uploads/2020/11/Letters-and-Word-Count-of-The-Entire-Quran.pdf
  4. https://nurpedia.org/wiki/Risale:29._Mektubun_8._K%C4%B1sm%C4%B1_(Rumuzat-%C4%B1_Semaniye)#Birinci_Par%C3%A7as%C4%B1
  5. شَرِّ deki ر bir olmak cihetiyledir.
  6. اَلْخَنَّاسِ daki nun ن bir sayılsa, اَلْجِنَّةِ deki iki sayılsa dokuz olur. Yoksa (sakin elif) gibi sekiz veya س gibi on olur.
  7. اَلَّذٖى de lâm bir sayılsa on ikidir, iki sayılsa on üç olur.