Necm 17: Revizyonlar arasındaki fark

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden
21. satır: 21. satır:


([[Risale:24._Söz#On_Birinci_As.C4.B1l|24. Söz]])
([[Risale:24._Söz#On_Birinci_As.C4.B1l|24. Söz]])
----
Mi’rac-ı Nebeviyeye dairdir
İhtar: Mi’rac meselesi, erkân-ı imaniyenin usûlünden sonra terettüp eden bir neticedir. Ve erkân-ı imaniyenin nurlarından meded alan bir nurdur. Erkân-ı imaniyeyi kabul etmeyen dinsiz mülhidlere karşı elbette bizzat ispat edilmez. Çünkü Allah’ı bilmeyen, Peygamberi tanımayan ve melaikeyi kabul etmeyen veya semavatın vücudunu inkâr eden adamlara mi’racdan bahsedilmez. Evvela o erkânı ispat etmek lâzım geliyor. Öyle ise biz, mi’racda istib’ad ile vesveseye düşen bir mü’mini muhatap ittihaz ederek ona karşı beyan edeceğiz. Ara sıra makam-ı istima’da olan mülhidi nazara alıp serd-i kelâm edeceğiz. Bazı sözlerde hakikat-i mi’racın bir kısım lem’aları zikredilmişti. İhvanlarımın ısrarı ile ayrı ayrı o lem’aları hakikatin aslıyla birleştirmek ve kemalât-ı Ahmediyenin (asm) cemaline birden bir âyine yapmak için inayeti Allah’tan istedik.
[[Risale:31. Söz (Ayet-Hadis Mealleri)#1|{{Arabi|بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ}}]]
[[İsra 1|{{Arabi|سُبْحَانَ الَّذٖٓى اَسْرٰى بِعَبْدِهٖ لَيْلًا مِنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ اِلَى الْمَسْجِدِ الْاَقْصَى الَّذٖى بَارَكْنَا حَوْلَهُ لِنُرِيَهُ مِنْ اٰيَاتِنَا اِنَّهُ هُوَ السَّمٖيعُ الْبَصٖيرُ}}]]
[[Necm 4|{{Arabi|اِنْ هُوَ اِلَّا وَحْىٌ يُوحٰى}}]]
[[Necm 5|{{Arabi|عَلَّمَهُ شَدٖيدُ الْقُوٰى}}]]
[[Necm 6|{{Arabi|ذُو مِرَّةٍ فَاسْتَوٰى}}]]
[[Necm 7|{{Arabi|وَ هُوَ بِالْاُفُقِ الْاَعْلٰى}}]]
[[Necm 8|{{Arabi|ثُمَّ دَنَا فَتَدَلّٰى}}]]
[[Necm 9|{{Arabi|فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ اَوْ اَدْنٰى}}]]
[[Necm 10|{{Arabi|فَاَوْحٰٓى اِلٰى عَبْدِهٖ مَٓا اَوْحٰى}}]]
[[Necm 11|{{Arabi|مَا كَذَبَ الْفُؤَادُ مَا رَاٰى}}]]
[[Necm 12|{{Arabi|اَفَتُمَارُونَهُ عَلٰى مَا يَرٰى}}]]
[[Necm 13|{{Arabi|وَلَقَدْ رَاٰهُ نَزْلَةً اُخْرٰى}}]]
[[Necm 14|{{Arabi|عِنْدَ سِدْرَةِ الْمُنْتَهٰى}}]]
[[Necm 15|{{Arabi|عِنْدَهَا جَنَّةُ الْمَاْوٰى}}]]
[[Necm 16|{{Arabi|اِذْ يَغْشَى السِّدْرَةَ مَا يَغْشٰى}}]]
[[Necm 17|{{Arabi|مَا زَاغَ الْبَصَرُ وَمَا طَغٰى}}]]
[[Necm 18|{{Arabi|لَقَدْ رَاٰى مِنْ اٰيَاتِ رَبِّهِ الْكُبْرٰى}}]]
Evvelki âyet-i azîmenin azîm hazinesinden yalnız [[Risale:31. Söz (Ayet-Hadis Mealleri)#2|{{Arabi|اِنَّهُ}}]] zamirinde bir düstur-u belâgata istinad eden iki remzin meselemize münasebeti olduğu için i’caz bahsinde beyan edildiği üzere yazacağız.
İşte Kur’an-ı Hakîm, Habib-i Ekrem aleyhi efdalü’s-salâti ve ekmelü’s-selâmın mi’racının mebdei olan, Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya olan seyranını zikrettikten sonra [[İsra 1|{{Arabi|اِنَّهُ هُوَ السَّمٖيعُ الْبَصٖيرُ}}]] der. Ve şu kelâm ile Sure-i [[Necm 1|{{Arabi|وَ النَّجْمِ اِذَا هَوٰى}}]] da işaret olunan münteha-yı mi’raca remzeden [[Risale:31. Söz (Ayet-Hadis Mealleri)#2|{{Arabi|اِنَّهُ}}]] deki zamir, ya Cenab-ı Hakk’a râcidir veyahut Peygamberedir (asm).
([[Risale:31._Söz#Otuz_Birinci_S.C3.B6z|31. Söz]])


==Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler==
==Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler==


==İlgili Maddeler==
==İlgili Maddeler==

20.19, 30 Ocak 2023 tarihindeki hâli

Önceki Ayet: Necm 16Necm SuresiNecm 18: Sonraki Ayet

Meali: 17- Gözü kaymadı ve sınırı aşmadı.

Kur'an'daki Yeri: 27. Cüz, 525. Sayfa

Tilavet Notları:

Diğer Notlar:

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

Nasıl Kur’an-ı Hakîm’in müteşabihatı var; tevile muhtaçtır veyahut mutlak teslim istiyor. Ehadîsin de Kur’an’ın müteşabihatı gibi müşkülatı vardır. Bazen çok dikkatli tefsire ve tabire muhtaçtır. Geçmiş misallerle iktifa edebilirsiniz.

Evet, nasıl ki hüşyar olan adam, yatmış olan adamın rüyasını tabir eder. Öyle de bazen uykuda olan bir adam, yanında uyanık olan konuşanların sözlerini işitiyor fakat kendi âlem-i menamına tatbik eder bir tarzda mana veriyor, tabir ediyor. Öyle de ey gaflet ve felsefe uykusu içinde tenvim edilen insafsız adam! Sırr-ı مَا زَاغَ الْبَصَرُ وَمَا طَغٰى ve تَنَامُ عَيْنٖى وَلَا يَنَامُ قَلْبٖى hükmüne mazhar ve hakiki hüşyar ve yakzan olan zatın gördüğünü sen kendi rüyanda inkâr değil, tabir et. Evet, uykuda bir adamı bir sinek ısırsa müthiş bir harpte yaralar alır gibi bir hakikat-i nevmiye bazen telakki eder. Ondan sorulsa “Hakikaten ben yaralandım. Bana top tüfek atıldı.” diyecek. Yanında oturanlar onun uykusundaki ızdırabına gülüyorlar. İşte bu nevm-âlûd nazar-ı gaflet ve fikr-i felsefe, elbette hakaik-i nübüvvete mihenk olamazlar.

(24. Söz)


Mi’rac-ı Nebeviyeye dairdir

İhtar: Mi’rac meselesi, erkân-ı imaniyenin usûlünden sonra terettüp eden bir neticedir. Ve erkân-ı imaniyenin nurlarından meded alan bir nurdur. Erkân-ı imaniyeyi kabul etmeyen dinsiz mülhidlere karşı elbette bizzat ispat edilmez. Çünkü Allah’ı bilmeyen, Peygamberi tanımayan ve melaikeyi kabul etmeyen veya semavatın vücudunu inkâr eden adamlara mi’racdan bahsedilmez. Evvela o erkânı ispat etmek lâzım geliyor. Öyle ise biz, mi’racda istib’ad ile vesveseye düşen bir mü’mini muhatap ittihaz ederek ona karşı beyan edeceğiz. Ara sıra makam-ı istima’da olan mülhidi nazara alıp serd-i kelâm edeceğiz. Bazı sözlerde hakikat-i mi’racın bir kısım lem’aları zikredilmişti. İhvanlarımın ısrarı ile ayrı ayrı o lem’aları hakikatin aslıyla birleştirmek ve kemalât-ı Ahmediyenin (asm) cemaline birden bir âyine yapmak için inayeti Allah’tan istedik.

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ

سُبْحَانَ الَّذٖٓى اَسْرٰى بِعَبْدِهٖ لَيْلًا مِنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ اِلَى الْمَسْجِدِ الْاَقْصَى الَّذٖى بَارَكْنَا حَوْلَهُ لِنُرِيَهُ مِنْ اٰيَاتِنَا اِنَّهُ هُوَ السَّمٖيعُ الْبَصٖيرُ

اِنْ هُوَ اِلَّا وَحْىٌ يُوحٰى

عَلَّمَهُ شَدٖيدُ الْقُوٰى

ذُو مِرَّةٍ فَاسْتَوٰى

وَ هُوَ بِالْاُفُقِ الْاَعْلٰى

ثُمَّ دَنَا فَتَدَلّٰى

فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ اَوْ اَدْنٰى

فَاَوْحٰٓى اِلٰى عَبْدِهٖ مَٓا اَوْحٰى

مَا كَذَبَ الْفُؤَادُ مَا رَاٰى

اَفَتُمَارُونَهُ عَلٰى مَا يَرٰى

وَلَقَدْ رَاٰهُ نَزْلَةً اُخْرٰى

عِنْدَ سِدْرَةِ الْمُنْتَهٰى

عِنْدَهَا جَنَّةُ الْمَاْوٰى

اِذْ يَغْشَى السِّدْرَةَ مَا يَغْشٰى

مَا زَاغَ الْبَصَرُ وَمَا طَغٰى

لَقَدْ رَاٰى مِنْ اٰيَاتِ رَبِّهِ الْكُبْرٰى

Evvelki âyet-i azîmenin azîm hazinesinden yalnız اِنَّهُ zamirinde bir düstur-u belâgata istinad eden iki remzin meselemize münasebeti olduğu için i’caz bahsinde beyan edildiği üzere yazacağız.

İşte Kur’an-ı Hakîm, Habib-i Ekrem aleyhi efdalü’s-salâti ve ekmelü’s-selâmın mi’racının mebdei olan, Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya olan seyranını zikrettikten sonra اِنَّهُ هُوَ السَّمٖيعُ الْبَصٖيرُ der. Ve şu kelâm ile Sure-i وَ النَّجْمِ اِذَا هَوٰى da işaret olunan münteha-yı mi’raca remzeden اِنَّهُ deki zamir, ya Cenab-ı Hakk’a râcidir veyahut Peygamberedir (asm).

(31. Söz)

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

İlgili Maddeler[değiştir]