On Dokuzuncu Söz
Önceki Risale: On Sekizinci Söz ← Sözler → Yirminci Söz: Sonraki Risale
Bu risaleyi okumak için On Dokuzuncu Söz okuma sayfasına ve Kur'an hattı ile okumak için On Dokuzuncu Söz (Kur'an Hattı) sayfasına gidin

On Dokuzuncu Söz Bediüzzaman'ın 1 Mart 1927 tarihinden itibaren zorunlu ikamete tabi tutulduğu Barla'da telif ettiği risalelerdendir ve Sözler kitabının 19. risalesidir. Yasin suresinin "Yâsîn. Hikmetli Kur’an’a kasem ederim, sen resullerdensin." mealindeki ilk 3 ayetinin ve ilgili yüzlerce ayetin en mühim hakikatleri olan Hz. Muhammed'in (SAV) peygamberliğini 14 reşha adında 14 parlak delille tefsir ve ispat eder (reşha, damlanın etrafa serpilen küçük, bulanıksız ve safi halini demektir). Efendimiz için söylenen "Ben sözlerimle Muhammed'i (a.s.m.) övmüş olmadım; aslında sözlerimi Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmla övmüş ve güzelleştirmiş oldum." cümlesini naklederek Hz. Muhammed'in üstün vasıflarına dikkati çeker. Allah'ı tanıttıran 3 büyük tanıttırıcı olan Kainat, Kur'an ve Hz. Muhammed'den üçüncüsü hakkında kapsamlı dersler içerir. Risalenin son kısmında en büyük mucize olan ve Hz. Muhammed'in (sav) peygamberliği ile Allah'ın birliğini kati ispat eden Kur'an'ın tarifi ve içindeki tekrarların hikmeti yer alır ve Kur'an'ın kainattan bahsinin felsefenin kainattan bahsinden neden farklı olduğu izah edilir.
Risale-i Nur'da Bu Konudaki Derslerin Özeti
- Bediüzzaman 19. Söz'ün kendisi Barla'ya gelmeden 1-2 sene önce Burdur'da yazdığı Nur'u İlk Kapısı adlı risalenin 14. Dersinin 14. Lem'ası olduğunu beyan eder. Bu 14. Lem'a ile 19. Söz'ün dersleri birbirine çok yakındır.
- Bediüzzaman 1935'te Eskişehir Hapsine gönderilmek üzere tutuklandığında Isparta Başsavcılığına hitaben yazdığı yazıda el konan risalelerinin kıymetini ifade ederken örnek olarak 19. Sözü de verir ve onun hakkında “Bin lira kıymetindedir.” demeyecek hiçbir âlim ve edib olmayacağını söyler.
- Bediüzzaman risalet-i Ahmediyeye (asm) dair olan 31. ve 19. Sözler yazıldıktan sonra Peygamberimizin mucizeleri dair olan 19. Mektub'u yazmak hiç kalbinde olmamasına rağmen 19. Mektubu yazmak için mücbir bir hatıranın kalbine geldiğini söyler.
- Bediüzzaman, 19. Sözden birkaç yıl önce Arapça yazılmış olan ve Yeni Said eserleri arasında sayılan Mesnevi-i Nuriye'deki Reşhalar risalesinin Türkçesinin 19. Söz olduğunu söyler.
- 19. Söz’ün sonunda beyan edilen Kur’an’daki tekrarların hikmetlerinin çoğu Risale-i Nur’da bazı derslerin tekrarlanması hakkında da geçerlidir. Herkes bu zamanda Risale-i Nur’a muhtaçtır fakat hepsini elde edemez, etse de tam okuyamaz. Fakat küçük bir Risalei’n-Nur hükmüne geçmiş bir risale-i câmiayı elde edebilir.
- Risalet-i Ahmediyeye (asm) ait olan 19. Söz gayet kısa olduğu halde gayet büyük ve kuvvetli olduğu için hem bir çekirdek hükmünde olan Nur'un İlk Kapısına keserine girmiş hem de ehemmiyetine binaen Nur mecmualarında mükerreren neşredilmiştir.
- Hz. Ali (ra) Celcelutiye kasidesinde sureleri sayarken 19. Mertebede Nur Suresine işaret eden "Kur'ân'da geçen bütün 'Hâ, Mîm'lerde bulunan sırların hakkı için ve risalelere bölünmüş Nur'un hakkı için beni koru ey Nur!.." mealindeki satırları zikreder. Bediüzzaman bu satırlarda nur lafzının tekrarlandığını, 14. Mektup telif edilmediğinden 15. Mertebede yine Nur Suresinden bahsederek buna işaret ettiğini, Nur suresinde Hz. Ayşe'nin temize çıkmasından bahsedildiğini, 35. Ayette geçen nur kelimesindeki zamirin 3 vdcihten biriyle üç vecihten birisi ile Muhammed aleyhissalâtü vesselâma baktığını, bu surenin Zat-ı Muhammediye (sav) ile ziyade ilgili olduğunu ve iki defa geçen nur kelimesiyle ve bu sure ile risalet-i Muhammediyeye işaret eden 19. Söz ve 19. Mektuba, belki üç nur kelimesiyle bunlara ilaveten Mirac hakkındaki 31. Söz dahil 3 risaleye baktığını beyan eder.
İsimleri, Telifi, Neşri ve Basımıyla İlgili Bilgiler
Diğer İsimleri: Risalet-i Ahmediyeye Dairdir, Nübüvvet-i Ahmediye aleyhissalâtü vesselâm Risalesi
Telif Dili: Türkçe
Telifiyle İlgili Bilgiler: 19. Söz'ün de içinde olduğu Sözler 1927-1929 yılları arasında Barla'da telif edilmiştir.[1]
Neşriyle/Basımıyla İlgili Bilgiler: Kur'an harfleriyle kitap basımının yasaklanması üzerine ilk başta elle çoğaltılan bu risale ancak 1956-1959 yıllarında matbaalarda büyük kitaplar basıldığında Latin harfleriyle basılan Sözler kitabının içinde yer almıştır.
İçeriği:
- Reşha: Rabb’imizi bize tarif eden üç büyük tanıtıcıdan biri olan Peygamberimiz (sav)
- Reşha: Semavi kitaplar, kahinler, mucizeleri, ahlakı, kulluğu, ciddiyeti ve metanetinin delaleti
- Reşha: Kainatın tılsımını keşfedip "Necisin? Nereden geliyorsun? Nereye gidiyorsun?” suallerine makbul cevap vermesi.
- Reşha: Onun neşrettiği nur ile kainatın bir zikirhaneye dönüşmesi.
- Reşha: O nur ile kâinattaki hareketlerin Rabbani bir mektuba dönüşmesi.
- Reşha: O zatın (asm) saadet-i ebediyenin, Allah'ın rahmetinin ve isimlerinin müjdecisi ve göstericisi olması.
- Reşha: Arap yarımadasını ahlâk-ı hasene ile donatıp akılların öğretmeni, ruhların sultanı, kalplerin sevgilisi ve nefislerin terbiyecisi olması.
- Reşha: Büyük ve çok âdetleri inatçı büyük kavimlerden zahiren küçük bir kuvvetle daimi kaldırıp yerlerine yüksek seciyeleri yerleştirmesi.
- Reşha: Pek büyük vazifesinde hiç korkmadan büyük bir ciddiyetle tebliğde bulunmasının şahitliğiyle hilesiz hakikatı beyan etmesi.
- Reşha: Kainat yaratıcısından çok büyük ve mühim haberler getirmesi.
- Reşha: Şu kâinatın zahiren perde altındaki acayipleri görerek bize söylemesi.
- Reşha: O zatın hidayetiyle saadet-i ebediyenin sebeb-i husulü ve vesile-i vusulü ve duasıyla da o saadetin sebeb-i vücudu ve vesile-i icadı olması.
- Reşha: İnsanlığın şerefi olan bu zatın el kaldırıp saadet-i ebediye istemesi ve risaletinin şu imtihan dünyasının kulluğunun da ahiretin açılmasına sebep olması ve uzun bir salavat.
- Reşha: Bize ulaştırdığı Kur'an'ın hususiyetleri.
- Zeyli: Şakk-ı Kamer mucizesine dair olup 31. Söz'ün ve 19. Mektub'un sonuna konulduğundan buraya alınmamıştır.
Uzunluğu: 10 büyük boy sayfa
Ekleri: Şakk-ı Kamer mucizesine dair olup 31. Söz'ün ve 19. Mektub'un sonuna konulduğundan buraya alınmamıştır.
Bu Risaledeki Tevafuklar:
Bu Risaleye Gaybi İşaretler:
Risale-i Nur'da Derc Edildiği ve Benzer İçerikli Yerler
- Sözler adlı büyük kitapta, 19. Mektup'un zeylinde ve Mirkat-üs Sünnet adlı küçük kitapta tamamı mevcuttur.
Genel:
- Mesnevi-i Nuriye risalesinin Reşhalar kısmı Peygamberimiz hakkındadır ve 19. Söz'e yakın mealli dersler içerir.
- Nur'un İlk Kapısı adlı küçük kitabın 14. Dersinin 14. Lem'ası 19. Söz ile hemen hemen aynı dersleri içerir.
- 10. Söz'de Mukaddeme kısmında uluhiyetin risaleti gerektirdiği izah edilir.
- 22. Söz'ün 2. Makamının 11. Lem'asında Peygamberimizin bütün kuvvetiyle vahdaniyeti gösterdiği izah edilir.
- Şuâat-ı Marifeti’n-Nebi namındaki Türkçe uzun bir risalede Peygamberimizin nübüvvetine deliller izah edilir.
- 19. Mektup peygamberimize dair 300'den fazla mucizeyi izah eder. Özellikle 19. İşaretinde o zatın sıdk ve istikametine dair 15 esas beyan edilir.
- 33. Söz'de Peygamberimizin vahdaniyete delaletinden bahis vardır.
- 31. Söz Peygamberimizin miracına dairdir.
- 7. Şua olan Ayet-ül Kübra risalesinin 16. Mertebesi Peygamberimiz hakkındadır.
- İşarat-ül İ'caz kitabında 23. ve 24. ayetlerin tefsirine dair olan kısım Peygamberimizin nübüvveti hakkındadır.
1. Reşha:
- Nokta risalesinde Rabbimizi bize tanıtan 4 delil izah edilir. 19. Söz'ün 1. Reşhasına yakın bir ders içerir.
- Mesnevi-i Nuriye'deki Reşhalar risalesinin Baş kısmı ve 1. Reşhası 19. Söz'ün 1. Reşhasına yakın bir ders içerir.
- Nur'un İlk Kapısı adlı küçük kitabın 1. Reşhası çok benzer dersler içerir.
2. Reşha:
- Mesnevi-i Nuriye'deki Reşhalar risalesinin 2. ve 3. Reşhası 19. Söz'ün 2. Reşhasına yakın bir ders içerir.
- Nur'un İlk Kapısı adlı küçük kitabın 2. Reşhası çok benzer dersler içerir.
3. Reşha:
- Mesnevi-i Nuriye'deki Reşhalar risalesinin 4. Reşhası 19. Söz'ün 3. Reşhasına yakın bir ders içerir.
- Nur'un İlk Kapısı adlı küçük kitabın 3. Reşhası çok benzer dersler içerir.
4. ve 5. Reşha:
- Mesnevi-i Nuriye'deki Reşhalar risalesinin 5. Reşhası 19. Söz'ün 4. ve 5. Reşhasına yakın bir ders içerir.
- Nur'un İlk Kapısı adlı küçük kitabın 4. Reşhası çok benzer dersler içerir.
6. Reşha:
- Mesnevi-i Nuriye'deki Reşhalar risalesinin 6. Reşhası 19. Söz'ün 6. Reşhasına yakın bir ders içerir.
- Nur'un İlk Kapısı adlı küçük kitabın 5. Reşhası çok benzer dersler içerir.
7. Reşha:
- Mesnevi-i Nuriye'deki Reşhalar risalesinin 7. Reşhası 19. Söz'ün 7. Reşhasına yakın bir ders içerir.
- Nur'un İlk Kapısı adlı küçük kitabın 6. Reşhası çok benzer dersler içerir.
8. Reşha:
- Mesnevi-i Nuriye'deki Reşhalar risalesinin 8. Reşhası 19. Söz'ün 8. Reşhasına yakın bir ders içerir.
- Nur'un İlk Kapısı adlı küçük kitabın 7. Reşhası çok benzer dersler içerir.
9. Reşha:
- Mesnevi-i Nuriye'deki Reşhalar risalesinin 9. Reşhası 19. Söz'ün 9. Reşhasına yakın bir ders içerir.
- Nur'un İlk Kapısı adlı küçük kitabın 8. Reşhası çok benzer dersler içerir.
10. ve 11. Reşha:
- Mesnevi-i Nuriye'deki Reşhalar risalesinin 10. Reşhası 19. Söz'ün 10. ve 11. Reşhasına yakın bir ders içerir.
- Nur'un İlk Kapısı adlı küçük kitabın 9. Reşhası 19. Söz'ün 10. Reşhasına çok benzer dersler içerir.
- Nur'un İlk Kapısı adlı küçük kitabın 10. Reşhası 19. Söz'ün 11. Reşhasına çok benzer dersler içerir.
12. ve 13. Reşhalar:
- 10. Söz'ün 5. Hakikatı ile 19. Söz'ün 12. ve 13. Reşhaları yakın manada dersler içerir.
- Mesnevi-i Nuriye'deki Reşhalar risalesinin 11. Reşhası 19. Söz'ün 12. ve 13. Reşhasına yakın bir ders içerir.
- Mesnevi-i Nuriye'deki Reşhalar risalesinin 12. Reşhası 19. Söz'ün 13. Reşhasına yakın bir ders içerir.
- Nur'un İlk Kapısı adlı küçük kitabın 11. Reşhası 19. Söz'ün 12. Reşhasına çok benzer dersler içerir.
- Nur'un İlk Kapısı adlı küçük kitabın 12. ve 13. Reşhası 19. Söz'ün 13. Reşhasına çok benzer dersler içerir.
14. Reşha:
- 19. Söz'ün 14. Reşhasında Kur'an'ın Peygamberimizin nübüvvetine büyük bir delil olduğu zikredilerek Kur'an'a mucize olmasına dair kısaca bahis geçer. Kur'an hakkında diğer dersler 22. Söz'ün 12. Lem'asında, Lemaat'ta, 25. Söz'de ve İşaratü’l-İ’caz'dadır.
- 19. Söz'ün 14. Reşhasının sonundaki ders yakın bir ders (25. Söz'dedir.
- 25. Söz'ün hatimesinde 19. Söz'ün 14. Reşhasında geçen Kur'an'daki tekrarların hikmeti bahsi geçer.
- Nur'un İlk Kapısı adlı küçük kitabın 14. Reşhası çok benzer dersler içerir.
- Mesnevi-i Nuriye'nin (Badıllı Tercümesi) 14. Reşhası Kur'an denizinden bazı katreleri içerir ve 19. Söz'ün 14. Reşhasının genişletilmiş şekli gibidir.
Zeyli:
- *19. Söz'ün ve 31. Söz'ün zeyli olan Şakk-ı Kamer Mucizesine dair olan bahis 31. Söz'ün ve 19. Mektub'un sonuna konulmuştur ve 19. Söz'de mevcut değildir. Ayrıca Zülkikar adlı büyük kitapta ve Mi'rac ve Şakk-ı Kamer Risaleleri adlı küçük kitapta vardır.
Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği
Bu Risalenin Telifi ve Adı Hakkındaki Bahisler
Şu pencere, sema-i risaletin güneşi, belki güneşler güneşi olan Hazret-i Muhammed aleyhissalâtü vesselâmın penceresidir. Şu gayet parlak ve pek büyük ve çok nurani pencere Otuz Birinci Söz olan Mi’rac Risalesi’yle, On Dokuzuncu Söz olan Nübüvvet-i Ahmediye aleyhissalâtü vesselâm Risalesi’nde ve on dokuz işaretli olan On Dokuzuncu Mektup’ta, ne derece nurani ve zahir olduğu ispat edildiğinden, o iki Söz’ü ve o Mektup’u ve o Mektubun On Dokuzuncu İşaret’ini bu makamda düşünüp, sözü onlara havale edip yalnız deriz ki:
(33. Söz)
Bu Risalenin Kıymeti Hakkındaki Bahisler
Şu kitap zayiatımdan lâekall şahsî iki bin lira zararım var. Çünkü bunların hiçbirisinin başka bir nüshasını bende bırakmadılar. Vaktiyle tabetmek için yalnız İşaratü’l-İ’caz tefsirine iki yüz elli lira verdim. Arabî mecmuası üç yüz lira. Ve Yirmi Dokuzuncu Söz ve On Dokuzuncu Sözlerde o sırr-ı azîme hiçbir âlim ve hiçbir edib yoktur ki “Bin lira kıymetindedir.” demesin.
Bu Risaleye Atıflar
Birkaç işaretle, başka yerlerde yani Yirmi İkinci, On Dokuzuncu, Yirmi Altıncı Sözlerde izah edilen birkaç meseleye işaret ederiz.
(10. Söz)
Evet mesela, hayvanatın zayıflarının ve yavrularının rızık ve terbiyeleri hususunda görünen lütuf ve suhuleti gösteriyor ki şu kâinatın mâliki, nihayetsiz bir rahmetle rububiyet eder. Rububiyetinde bu derece rahîmane bir şefkat, hiç kabil midir ki mahlukatın en efdalinin en güzel duasını kabul etmesin? Bu hakikati On Dokuzuncu Söz’de izah ettiğim vechile, şurada dahi mükerreren şöyle beyan edelim:
Ey nefsimle beraber beni dinleyen arkadaş! Hikâye-i temsiliyede demiştik: “Bir adada bir içtima var, bir yaver-i ekrem bir nutuk okuyor.” Onun işaret ettiği hakikat şöyledir ki: Gel! Bu zamandan tecerrüd edip fikren asr-ı saadete ve hayalen Ceziretü’l-Arab’a gidiyoruz. Tâ ki Resul-i Ekrem’i (asm) vazife başında ve ubudiyet içinde görüp, ziyaret ederiz. Bak! O zat nasıl ki risaletiyle, hidayetiyle saadet-i ebediyenin sebeb-i husulü ve vesile-i vusulüdür. Onun gibi ubudiyetiyle ve duasıyla, o saadetin sebeb-i vücudu ve cennetin vesile-i icadıdır.
(10. Söz)
On Dokuzuncu Söz’de tarif edilen ve kitab-ı kebirin âyet-i kübrası ve o Kur’an-ı kebirdeki ism-i a’zamı ve o şecere-i kâinatın çekirdeği ve en münevver meyvesi ve o saray-ı âlemin güneşi ve âlem-i İslâm’ın bedr-i münevveri ve rububiyet-i İlahiyenin dellâl-ı saltanatı ve tılsım-ı kâinatın keşşaf-ı zîhikmeti olan Seyyidimiz Muhammedü’l-Emin aleyhissalâtü vesselâm, bütün enbiyayı sayesi altına alan risalet cenahı ve bütün âlem-i İslâm’ı himayesine alan İslâmiyet cenahlarıyla hakikatin tabakatında uçan ve bütün enbiya ve mürselîni, bütün evliya ve sıddıkîni ve bütün asfiya ve muhakkikîni arkasına alıp bütün kuvvetiyle vahdaniyeti gösterip arş-ı ehadiyete yol açıp gösterdiği iman-ı billah ve ispat ettiği vahdaniyet-i İlahiyeyi hiç vehim ve şüphenin haddi var mı ki kapatabilsin ve perde olabilsin?
Madem On Dokuzuncu Söz’de ve On Dokuzuncu Mektup’ta o bürhan-ı kātı’ın âbü’l-hayat-ı marifetinden on dört reşha ve on dokuz işarat ile o zat-ı mu’ciz-nümanın enva-ı mu’cizatıyla beraber, icmalen bir derece tarif ve beyan etmişiz. Şurada şu işaret ile iktifa edip o vahdaniyetin bürhan-ı kātı’ını tezkiye eden ve sıdkına şehadet eden esasata işaret suretinde bir salavat-ı şerife ile hatmederiz.
(22. Söz)
Şuâat-ı Marifeti’n-Nebi namındaki Türkçe bir risalede ve On Dokuzuncu Mektup’ta ve şu Söz’de icmalen işaret ettiğimiz delail-i nübüvvet-i Ahmediyeyi (asm) beyan etmişim. Hem onda Kur’an-ı Hakîm’in vücuh-u i’cazı icmalen zikredilmiş. Yine “Lemaat” namında Türkçe bir risalede ve Yirmi Beşinci Söz’de Kur’an’ın kırk vecihle mu’cize olduğunu icmalen beyan ve kırk vücuh-u i’cazına işaret etmişim. O kırk vecihte, yalnız nazımda olan belâgatı, “İşaratü’l-İ’caz” namındaki bir tefsir-i Arabîde kırk sahife içinde yazmışım. Eğer ihtiyacın varsa şu üç kitaba müracaat edebilirsin.
(19. Söz)
İşte On Dokuzuncu Söz’ün On Dördüncü Reşha’sında bir nebze tarif edilen o Kelâmullah; ism-i a’zamdan, arş-ı a’zamdan, rububiyetin tecelli-i a’zamından nüzul edip ezeli ebede rabtedecek, ferşi arşa bağlayacak bir vüs’at ve ulviyet içinde bütün kuvvetiyle ve âyâtının bütün kat’iyetiyle mükerreren لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ der, bütün kâinatı işhad eder ve şehadet ettirir. Evet لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ بَرَابَرْ مٖيزَنَدْ عَالَمْ
(22. Söz)
Kur’an nedir? Tarifi nasıldır?
Elcevap: On Dokuzuncu Söz’de beyan edildiği ve sair Sözlerde ispat edildiği gibi:
KUR’AN
Şu kitab-ı kebir-i kâinatın bir tercüme-i ezeliyesi…
(25. Söz)
Mesela, On Dokuzuncu Söz’ün âhirinde ispat edildiği gibi وَ الشَّمْسُ تَجْرٖى لِمُسْتَقَرٍّ لَهَا deki تَجْرٖى kelimesi şöyle bir üslub-u âlîye pencere açar. Şöyle ki: تَجْرٖى lafzıyla yani “Güneş döner.” tabiriyle kış ve yaz, gece ve gündüzün deveranındaki muntazam tasarrufat-ı kudret-i İlahiyeyi ihtar ile Sâni’in azametini ifham eder. Ve o mevsimlerin sahifelerinde kalem-i kudretin yazdığı mektubat-ı Samedaniyeye nazarı çevirir, Hâlık-ı Zülcelal’in hikmetini i’lam eder.
(25. Söz)
Kur’an’ın lemaat-ı i’cazından iki lem’a-i i’caziye, On Dokuzuncu Söz’ün On Dördüncü Reşha’sında geçmiştir ki bir sebeb-i kusur zannedilen tekraratı ve ulûm-u kevniyede icmali, her biri birer lem’a-i i’cazın menbaıdır. Hem Kur’an’da mu’cizat-ı enbiya yüzünde parlayan bir lem’a-i i’caz-ı Kur’an, Yirminci Söz’ün İkinci Makamı’nda vâzıhan gösterilmiştir. Daha bunlar gibi sair Sözlerde ve risale-i Arabiyemde çok lemaat-ı i’caziye zikredilip onlara iktifaen yalnız şunu deriz ki:
(25. Söz)
On Dokuzuncu ve Otuz Birinci Sözlerin Zeyli
“Şakk-ı kamer” mu’cizesine dairdir.
(31. Söz)
Risalet-i Ahmediyeye (asm) dair On Dokuzuncu Söz’le Otuz Birinci Söz, nübüvvet-i Muhammediyeyi (asm) delail-i kat’iye ile ispat ettiklerinden, ispat cihetini onlara havale edip yalnız onlara bir tetimme olarak on dokuz nükteli işaretlerle, o büyük hakikatin bazı lem’alarını göstereceğiz.
İşte şu risalenin telifi hiç kalbimde yoktu. Çünkü risalet-i Ahmediyeye (asm) dair Otuz Birinci ve On Dokuzuncu Sözler yazılmıştı. Birdenbire, şu risaleyi yazmak için mücbir bir hatıra kalbe geldi. Hem kuvve-i hâfızam, musibetler neticesi olarak sönmüştü. Hem meşrebimde, yazdığım eserlerde, nakil suretiyle –“Kāle-Kıyle” suretiyle– gitmemiştim. Hem yanımda kütüb-ü hadîsiye ve siyer kitapları yoktur. Bununla beraber “Tevekkeltü alallah” diyerek başladım.
Arkadaş! Risalet-i Ahmediyeyi ispat eden deliller pek büyük bir yekûn teşkil ediyor. On Dokuzuncu Söz namındaki risalemde o delillerden bir kısmı zikredilmiştir. O zatın izhar ettiği bine yakın mu’cizeleriyle Yirmi Beşinci Söz namındaki eserimde tafsil edilen kırk vech-i i’caza bâliğ olan Kur’an, risalet-i Ahmediyeye (asm) şehadet ettiği gibi bu kâinat da âyâtıyla o zatın nübüvvetine delâlet eder.
Bu Reşhalar Risalesi, imanın en mühim üç erkânından nübüvvetin hakikatini ve nübüvvet-i Ahmediyeyi (asm) gayet kat’î ve parlak bürhanlarla ispat ediyor. Şems nasıl ziya vermemesi mümkün değildir. Aynen öyle de uluhiyet de risaletsiz mümkün olmadığını ispat ediyor. Ve nübüvvetin hakikatini güneş gibi gösteriyor. Kâinatı mücessem bir Kur’an-ı kebir olarak temsil edip Muhammed-i Arabî aleyhissalâtü vesselâm onun âyetü’l-kübrası olduğunu, gözünde perde ve kalbinde pas olmayanlara irae ediyor.
Bu hârika risale on bir reşhadır. On Birinci Reşha’da, yirmi bir mu’cizat-ı Ahmediyeye (asm) işaret eden bir salavat-ı şerifeyi o Nebiyy-i Zîşan aleyhissalâtü vesselâm Efendimize getiriyor.
On Birinci Reşha’dan sonra uzun bir i’lemde, nübüvvet-i Ahmediyeye (asm) –başka bir tarzda– görülmemiş delilleri gösteriyor.
Bu risalenin Türkçesi, Risale-i Nur’daki On Dokuzuncu Söz’dedir.
Mesnevî’nin başındaki bu üç risale “Eski Said”in eserlerinden olmayıp Üstadımızın tabiriyle “Yeni Said”in eserleridir. Üstadımızın eski eserlerinden Risale-i Nur’a girenler olduğu gibi Risale-i Nur’u telifi zamanında yazdığı Arapça eserleri de bu suretle Mesnevî-i Arabiye’ye idhal olunmuştur.
Ben gönderilen risaleleri mütalaa ettim. Bir kısım hakikatleri mükerrer gördüm. Makam münasebetiyle tekrar edilmiş. Benim arzu ve belki ihtiyarım olmadan ne için böyle olmuş, kuvve-i hâfızama gelen nisyandan sıkıldım. Birden şiddetli bir ihtar ile “On Dokuzuncu Söz’ün âhirine bak!” denildi. Baktım, risalet-i Ahmediyenin (asm) mu’cize-i Kur’aniyesinde tekraratının çok güzel hikmetleri, tam tefsiri olan Risaletü’n-Nur’da tamamıyla tezahür etmiş. O tekrarat, o hikmetler için tam yerinde ve münasip ve lâzım olmuş.
On Dokuzuncu Söz’ün âhirinde Kur’an’daki tekrarın ekser hikmetleri, Risale-i Nur’da dahi cereyan eder. Bilhassa ikinci hikmeti tam tamına vardır. O hikmet şudur ki:
Herkes Kur’an’a muhtaçtır. Fakat herkes, her vakit bütün Kur’an’ı okumaya muktedir olamaz. Fakat bir sureye galiben muktedir olur. Onun için en mühim makasıd-ı Kur’aniye ekser uzun surelerde dercedilerek her bir sure, bir Kur’an hükmüne geçmiş. Demek, hiç kimseyi mahrum etmemek için haşir ve tevhid ve kıssa-i Musa (as) gibi bazı maksatlar tekrar edilmiş.
Aynen bu ehemmiyetli hikmet içindir ki bazı defa haberim olmadan, ihtiyarım ve rızam olmadığı halde, ince hakaik-i imaniye ve kuvvetli hüccetler müteaddid risalelerde tekrar edilmiş. Ben çok hayret ediyordum. Neden bunlar bana unutturulmuş, tekrar yazdırılmış?
Sonra kat’î bir surette bildim ki: Herkes bu zamanda Risale-i Nur’a muhtaçtır. Fakat umumunu elde edemez. Etse de tam okuyamaz. Fakat küçük bir Risalei’n-Nur hükmüne geçmiş bir risale-i câmiayı elde edebilir. Ve ekser vakitlerde muhtaç olduğu meseleleri ondan okuyabilir ve gıda gibi her zaman ihtiyaç tekerrür ettiği gibi o da mütalaasını tekrar eder.
Hususan bu risalenin âhirinden bir parça evvel, risalet-i Ahmediyeye (asm) ait olan On Dokuzuncu Söz gayet kısa olduğu halde, gayet büyük ve gayet kuvvetli olduğu için bu çekirdek olan risaleye aynen girmiş. Demek o Söz, gayet ehemmiyetli olduğu içindir ki aynen Nur’un bu çekirdeğine girdiği gibi Nur mecmualarında da mükerreren neşredilmiş.
Bu Risaledeki Tevafuklar
Bu Risale Hakkındaki Gaybi İşaretler
Hem Hazret-i İmam-ı Ali radıyallahu anh on dokuzuncu sure olarak Suretü’n-Nur’u
بِسِرِّ حَوَامٖيمِ الْكِتَابِ جَمٖيعِهَا ٭ عَلَيْكَ بِفَضْلِ النُّورِ يَا نُورُ اُقْسِمَتْ
fıkrasıyla zikrederek pek muhtasar olan On Dokuzuncu Söz’e ve pek mükemmel bulunan On Dokuzuncu Mektup’a işaret için nur lafzını tekrar etmekle mektupların mertebesi, yani On Dördüncü Mektup noksan kalmasına îmaen Sure-i Nur’u on beşincide yine zikretmesiyle gayet latîf ve müdakkikane haber veriyor. Ve o iki risaleleri Risale-i Nur’un büyük nurları olduklarını bildiriyor. Evet, risalet-i Muhammediye aleyhissalâtü vesselâma dair olan On Dokuzuncu Söz hem üç cihetle kerametli ve hârika olan On Dokuzuncu Mektup elhak Risale-i Nur’un en parlak birer nurudurlar.
Ve Âişe-i Sıddıka radıyallahu anhânın beraeti münasebetiyle, âyet-i Nur’un مَثَلُ نُورِهٖ kelimesindeki zamir, üç vecihten birisi ile Muhammed aleyhissalâtü vesselâma râci olmak haysiyetiyle Sure-i Nur Zat-ı Muhammediye aleyhissalâtü vesselâm ile ziyade alâkadar bulunduğundan, o sure ile risalet-i Muhammediye aleyhissalâtü vesselâmı ispat eden o iki risaleye iki nur lafzıyla belki üç nur kelimeleriyle yine aynen risalet-i Ahmediye aleyhissalâtü vesselâmı ispat eden Mi’rac Risalesi’ne dahi işaret etmiş.
Ben itiraf ediyorum ki: On Dördüncü Mektup noksan kaldığını unutmuştum. Hazret-i İmam-ı Ali (ra) aynı sureyi iki defa tekrar etmesiyle tahattur ettim ve işaratındaki dikkatine hayran oldum. Fakat o tekrar yalnız On Dokuzuncu Söz ve Mektup için sayılır, ondan sonrakilere nisbeten sayılmaz.
(8. Şua)
Bu Risale Hakkında Fihristte Geçen Kısım
اِنَّكَ لَمِنَ الْمُرْسَلٖينَ âyetinin mealindeki yüzer âyâtın en mühim hakikatleri olan risalet-i Ahmediyeyi (asm) on dört reşha namıyla on dört kat’î ve parlak ve muhkem bürhanlarla tefsir ve ispat ediyor. Ve en muannid bir hasmı dahi ilzam eder. Güneş gibi risalet-i Ahmediyeyi (asm) izhar ediyor.
Diğer Bahisler
Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler
Bu Risaledeki Temsiller/Misaller
Bu Risalede Geçen Ayetler
Bkz. 19. Söz'de Geçen Ayetler Listesi
Bu Risalede Geçen Hadisler
Cenab-ı Allah'ın Bu Risalede Geçen İsim, Sıfat ve Şuunatı
- Alîm
- Basîr
- Hâlık
- Kadîr
- Kerîm
- Rab
- Rahîm
- Rahman
- Samed
- Sâni
- Semavat ve arzın İlahı
- Semî’
- Sultan
Peygamberimizin Bu Risalede Geçen İsim ve Sıfatları
- Ahmed
- Bürhan-ı bâhir
- Bürhan-ı Hak
- Bürhan-ı kātı’
- Bürhan-ı nâtık
- Bürhan-ı nâtıkî
- Delil-i sadık
- Delil-i sâtı'.
- En nurani bir semere-i şecere-i hilkat
- Hâtemü’l-Enbiya
- Künuz-u esma-i İlahiyenin keşşafı, göstericisi
- Mahbub-u kulûb
- Misal-i muhabbet
- Muallim-i ukûl
- Muhammed
- Mürebbi-i nüfus
- Nurani bürhan-ı tevhid
- Rahmet-i bînihayenin kâşifi ve ilancısı
- Saadet-i ebediyenin muhbiri, müjdecisi
- Saltanat-ı rububiyetin mehasininin dellâlı, seyircisi
- Sirac-ı hakikat
- Sultan-ı ervah
- Şems-i hidayet
- Şeref-i insaniyet
- Şu kitab-ı kebirin âyet-i kübrası
- Timsal-i rahmet
- Vesile-i saadet
Kur'an'ın Bu Risalede Geçen İsim ve Sıfatları
- Avâlim-i uhreviyenin haritası
- Kitab-ı dua ve ubudiyet
- Kitab-ı emir ve davet
- Kitab-ı hikmet ve şeriat
- Kitab-ı kebir-i kâinatın bir tercüme-i ezeliyesi
- Kitab-ı zikir ve marifet
- Kur’an
- Kur’an-ı Azîmüşşan
- Kur’an-ı Hakîm
- Kütüphane-i Mukaddese
- Mu’ciz-nüma kitap
- Şu âlem-i insaniyetin mürebbisi, hikmet-i hakikisi, mürşid ve hâdîsi
- Şu âlem-i maneviye-i İslâmiyenin güneşi, temeli, hendesesi
- Şu âlem-i şehadet perdesi arkasındaki âlem-i gayb cihetinden gelen iltifatat-ı Rahmaniye ve hitabat-ı ezeliyenin hazinesi
- Şu sahaif-i arz ve semada müstetir künuz-u esma-i İlahiyenin keşşafı
- Şu sutûr-u hâdisatın altında muzmer hakaikin miftahı
- Zat ve sıfât ve şuun-u İlahiyenin kavl-i şârihi, tefsir-i vâzıhı, bürhan-ı nâtıkı, tercüman-ı sâtıı
Bu Risalede Geçen Salavatlar
- عَلٰى مَنْ اُنْزِلَ عَلَيْهِ الْفُرْقَانُ الْحَكٖيمُ مِنَ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ مِنَ الْعَرْشِ الْعَظٖيمِ سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ اَلْفُ اَلْفِ صَلَاةٍ وَ اَلْفُ اَلْفِ سَلَامٍ بِعَدَدِ حَسَنَاتِ اُمَّتِهٖ
عَلٰى مَنْ بَشَّرَ بِرِسَالَتِهِ التَّوْرٰيةُ وَ الْاِنْجٖيلُ وَ الزَّبُورُ
وَ بَشَّرَ بِنُبُوَّتِهِ الْاِرْهَاصَاتُ وَ هَوَاتِفُ الْجِنِّ وَ اَوْلِيَاءُ الْاِنْسِ وَ كَوَاهِنُ الْبَشَرِ
وَ انْشَقَّ بِاِشَارَتِهِ الْقَمَرُ
سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ اَلْفُ اَلْفِ صَلَاةٍ وَ سَلَامٍ بِعَدَدِ اَنْفَاسِ اُمَّتِهٖ
عَلٰى مَنْ جَائَتْ لِدَعْوَتِهِ الشَّجَرُ وَ نَزَلَ سُرْعَةً بِدُعَائِهِ الْمَطَرُ وَ اَظَلَّتْهُ الْغَمَامَةُ مِنَ الْحَرِّ وَ شَبَعَ مِنْ صَاعٍ مِنْ طَعَامِهٖ مِأَتٌ مِنَ الْبَشَرِ وَ نَبَعَ الْمَاءُ مِنْ بَيْنِ اَصَابِعِهٖ ثَلَاثَ مَرَّاتٍ كَالْكَوْثَرِ وَ اَنْطَقَ اللّٰهُ لَهُ الضَّبَّ وَ الظَّبْىَ وَ الْجِذْعَ وَ الذِّرَاعَ وَ الْجَمَلَ وَ الْجَبَلَ وَ الْحَجَرَ وَ الْمَدَرَ صَاحِبِ الْمِعْرَاجِ وَ مَازَاغَ الْبَصَرُ
سَيِّدِنَا وَ شَفٖيعِنَا مُحَمَّدٍ اَلْفُ اَلْفِ صَلَاةٍ وَ سَلَامٍ بِعَدَدِ كُلِّ الْحُرُوفِ الْمُتَشَكِّلَةِ فِى الْكَلِمَاتِ الْمُتَمَثِّلَةِ بِاِذْنِ الرَّحْمٰنِ فٖى مَرَايَا تَمَوُّجَاتِ الْهَوَاءِ عِنْدَ قِرَائَةِ كُلِّ كَلِمَةٍ مِنَ الْقُرْاٰنِ مِنْ كُلِّ قَارِءٍ مِنْ اَوَّلِ النُّزُولِ اِلٰى اٰخِرِ الزَّمَانِ وَ اغْفِرْلَنَا وَ ارْحَمْنَا يَا اِلٰهَنَا بِكُلِّ صَلَاةٍ مِنْهَا اٰمٖينَ
Meali: Rahmânü'r-Rahîmden, Arş-ı Âzamdan gelen Furkan-ı Hakîmin kendisine indiği Efendimiz Muhammed'e, ümmetinin hasenatı adedince milyonlar salât ve milyonlar selâm olsun. Risaleti Tevrat, İncil ve Zebur'da müjdelenen, nübüvveti irhâsâtla, cinlerin hâtifleriyle, insanlık âleminin evliyalarıyla, beşerin kâhinleriyle müjdelenen; bir işaretiyle ay parçalanan Efendimiz Muhammed'e, ümmetinin hasenâtı adedince milyonlar salât ve selâm olsun. Davetine ağaçların koşup geldiği, duâsıyla yağmurun hemen iniverdiği, sıcaktan korumak için bulutların Ona gölge yaptığı, bir ölçek yemeğiyle yüzlerce insanın doyduğu, parmaklarının arasından üç defa kevser gibi suların çağladığı, Onun hürmetine Allah'ın, kertenkeleyi, ceylânı, ağaç kütüğünü, zehirli keçinin kolunu, deveyi, dağı, taşı ve toprağı konuşturduğu, Miracın sahibi ve gözünün asla şaşmadığı o mu'cize-i kübrâda ruyetullaha mazhar olan Efendimiz ve Şefîimiz Muhammed'e, Kur'ân'ın ilk indiği zamandan kıyamete kadar onu okuyan herbir okuyucunun okuduğu herbir kelimenin hava dalgalarının aynalarına Rahmân'ın izniyle yansıyan bütün kelimelerinin bütün harfleri adedince, milyonlar salât ve selâm olsun. Bütün bu salâvatlardan herbiri hürmetine bizi bağışla, ey İlâhımız, bize merhamet et. Âmin. - اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَ سَلِّمْ عَلٰى مَنْ اُنْزِلَ عَلَيْهِ الْفُرْقَانُ الْحَكٖيمُ وَ عَلٰى اٰلِهٖ وَ صَحْبِهٖ اَجْمَعٖينَ اٰمٖينَ اٰمٖينَ
Meali: Allahım! Furkan-ı Hakîmin kendisine indirildiği zâta ve bütün âl ve ashâbına salât ve selâm et. Âmin, âmin.
Bu Risalede Geçen Dualar
- Evet, yâ Rabbenâ ver, biz dahi istiyoruz.
اَللّٰهُمَّ اجْعَلِ الْقُرْاٰنَ شِفَاءً لَنَا وَ لِكَاتِبِهٖ وَ اَمْثَالِهٖ مِنْ كُلِّ دَاءٍ وَ مُونِسًا لَنَا وَ لَهُمْ فٖى حَيَاتِنَا وَ بَعْدَ مَمَاتِنَا وَ فِى الدُّنْيَا قَرٖينًا وَ فِى الْقَبْرِ مُونِسًا وَ فِى الْقِيَامَةِ شَفٖيعًا وَ عَلَى الصِّرَاطِ نُورًا وَ مِنَ النَّارِ سِتْرًا وَ حِجَابًا وَ فِى الْجَنَّةِ رَفٖيقًا وَ اِلَى الْخَيْرَاتِ كُلِّهَا دَلٖيلًا وَ اِمَامًا بِفَضْلِكَ وَ جُودِكَ وَ كَرَمِكَ وَ رَحْمَتِكَ يَا اَكْرَمَ الْاَكْرَمٖينَ وَ يَا اَرْحَمَ الرَّاحِمٖينَ اٰمٖينَ
Meali: Allah'ım! Kur'ân'ı bize, bu risalenin kâtibine ve onun emsali olan zatlara her türlü dert için şifa kıl. Bize ve onlara, hayatımızda ve ölümümüzden sonra Kur'ân ile ünsiyet ettir. Kur'ân'ı bu dünyada bir dost, kabirde bir mûnis, kıyamette bir şefaatçi, sırat üzerinde bir nur, ateşe karşı bir siper ve hicap, Cennette bir refik ve bütün hayırlar için bir yol gösterici ve imam kıl. Bütün bunları bize fazlınla, cûdunla, kereminle ve rahmetinle ihsan et, ey kerem sahiplerinin en kerîmi ve merhametlilerin en merhametlisi olan Rabbimiz. Âmin.
Bu Risalede Geçen Zikirler
Bu Risalede Geçen Emir ve Tavsiyeler
- Onun (felsefenin) şaşaa-i surîsine aldanıp Kur’an’ın gayet mu’ciz-nüma beyanına karşı hürmetsizlik etme!
Bu Risalede Geçen Darb-ı Meseller/Deyimler
Bu Risalede Geçen Düstur, Kaide ve Tespitler
- Rabb’imizi bize tarif eden üç büyük, küllî muarrif var.
- Hak aldatmaz, hakikatbîn aldanmaz.
- En ziyade insanı tahrik eden meraktır.
- Onun için en mühim makasıd-ı Kur’aniye ekser uzun surelerde derc edilerek her bir sure bir küçük Kur’an hükmüne geçmiş.
- Tekrar-ı âyet, tekerrür-ü ihtiyaçtan ileri gelmiş
- Bazısına insan her nefes muhtaç olur; cisme hava, ruha hû gibi. Bazısına her saat, Bismillah gibi ve hâkeza…
- Kur’an müessistir
- Kur’an-ı Hakîm, şu kâinattan bahsediyor; tâ zat ve sıfât ve esma-i İlahiyeyi bildirsin.
- Delil zahirî olmak, nazar-ı umuma çabuk anlaşılmak gerektir.
- İrşad ister ki lüzumsuz şeyleri ibham ile icmal etsin ve dakik şeyleri temsil ile takrib etsin ve mağlatalara düşürmemek için zahirî nazarlarında bedihî olan şeyleri, lüzumsuz belki zararlı bir surette tağyir etmemektir.
Bu Risalede Geçen Halk Dili İfadeler
- Bilirsin ki sigara gibi küçük bir âdeti, küçük bir kavimde büyük bir hâkim, büyük bir himmetle ancak daimî kaldırabilir.
- İşte şu asr-ı saadeti görmeyenlere, Ceziretü’l-Arab’ı gözlerine sokuyoruz. Haydi yüzer feylesofu alsınlar, oraya gitsinler, yüz sene çalışsınlar. O zatın, o zamana nisbeten bir senede yaptığının yüzden birisini acaba yapabilirler mi?
- Hem öyle acayip bir âlemden hakiki olarak bahsediyor ve öyle bir inkılabdan haber veriyor ki binler küre-i arz bomba olsa patlasalar, o kadar acib olmaz.
- Ekser insanlara ne olmuş ki sağır olup kör olmuşlar, belki divane olmuşlar ki bu hakkı görmüyorlar, bu hakikati işitmiyorlar, anlamıyorlar?
- Şimdi bak, şu sersem ve geveze felsefe ne der?
- Buna kıyasen bâtınen kof, zahiren mutantan felsefî meselelerin ne kıymette olduğunu anlarsın.
- Hattâ eğer sana denilse: “Yarı ömrünü, yarı malını versen Kamer’den ve Müşteri’den biri gelir, Kamer’de ve Müşteri’de ne var ne yok, ahvalini sana haber verecek. Hem doğru olarak senin istikbalini ve başına ne geleceğini doğru olarak haber verecek.” Merakın varsa vereceksin.
Bu Risalede Geçen Edebi ve Dikkat Çekici İfadeler
- O bürhan-ı bâhir olan Peygamberimiz aleyhissalâtü vesselâm bütün ehl-i imana imam, bütün insanlara hatip, bütün enbiyaya reis, bütün evliyaya seyyid, bütün enbiya ve evliyadan mürekkeb bir halka-i zikrin serzâkiri
- Bütün mevcudattan sorulan, bütün ukûlü hayret içinde meşgul eden üç müşkül ve müthiş sual-i azîm olan “Necisin? Nereden geliyorsun? Nereye gidiyorsun?” suallerine mukni, makbul cevap verir.
- Elbette böyle bedî’ bir kâinatta, böyle bir zat lâzımdır. Yoksa kâinat ve eflâk olmamalıdır.
- Şimdi bak bu zata; pek büyük bir vazifede, pek büyük bir vazifedar, pek büyük bir haysiyetle, pek büyük emniyete muhtaç bir halde, pek büyük bir cemaatte, pek büyük husumet karşısında, pek büyük meselelerde, pek büyük davada, pek büyük bir serbestiyetle, bilâ-perva, bilâ-tereddüt, bilâ-hicab, telaşsız, samimi bir safvetle, büyük bir ciddiyetle, hasımlarının damarlarına dokunduracak şedit, ulvi bir surette söylediği sözlerinde hiç hilaf bulunabilir mi?
- Belki nasıl ki o zat, hidayetiyle saadet-i ebediyenin sebeb-i husulü ve vesile-i vusulüdür. Öyle de duasıyla, niyazıyla o saadetin sebeb-i vücudu ve vesile-i icadıdır.
- Hattâ eğer rahmet, inayet, hikmet, adalet gibi hesapsız o matlubun esbab-ı mûcibesi olmasa idi; şu zatın tek duası, baharımızın icadı kadar kudretine hafif gelen şu cennetin binasına sebebiyet verecekti.
- Evet, nasıl ki onun risaleti şu dâr-ı imtihanın açılmasına sebebiyet verdi. Öyle de onun ubudiyeti dahi öteki dârın açılmasına sebeptir.
- Zira zikrin şe’ni tekrar ile tenvirdir. Duanın şe’ni terdad ile takrirdir. Emir ve davetin şe’ni tekrar ile tekiddir.
- Müessise tesbit etmek için tekrar lâzımdır. Tekid için terdad lâzımdır. Teyid için takrir, tahkik, tekrir lâzımdır.
Bu Risalede Bahsi Geçen Şahıslar, Eserleri ve Eserlerinden Alıntılar
- Hassan Bin Sabit: 19. Söz'ün başında وَ مَا مَدَحْتُ مُحَمَّدًا بِمَقَالَت۪ى ٭ وَ لٰكِنْ مَدَحْتُ مَقَالَت۪ى بِمُحَمَّدٍ ع.ص.م (Meali: Ben sözlerimle Muhammed'i (a.s.m.) övmüş olmadım; aslında sözlerimi Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmla övmüş ve güzelleştirmiş oldum.}} sözü geçer.
- İmam-ı Gazali: "İmkân dairesinde, şu varlık âleminden daha mükemmeli, daha üstünü yoktur" mealindeki لَيْسَ فِى الْاِمْكَانِ اَبْدَعُ مِمَّا كَانَ cümlesi geçer. Ayrıca her asrın büyük alimleri arasında ismi sayılır.
- Hüseyin-i Cisrî: “Risale-i Hamîdiye” adlı kitabında semavi kitaplarda tahrif olmalarına rağmen Peygamberimize 114 işaret bulunduğunu ispat etmiştir.
- İmam-ı Azam
- [İmam-ı Şafii]]
- Bayezid-i Bistami
- Şah-ı Nakşibend
- İmam-ı Rabbani
(Bak, nasıl her asır, o Şems-i Hidayet’ten aldıkları feyiz ile çiçek açmışlar. Ebu Hanife, Şafiî, Bayezid-i Bistamî, Şah-ı Geylanî, Şah-ı Nakşibend, İmam-ı Gazalî, İmam-ı Rabbanî gibi milyonlar münevver meyveler veriyor.)
Bu Risalede Bahsi Geçen Yerler
- Arap Yarımadası: Eğer istersen gel asr-ı saadete, Ceziretü’l-Arab’a gideriz.
Bu Risalede Bahsi Geçen Hadiseler
İlgili Resimler/Fotoğraflar
İlgili Maddeler/Kategoriler
- Sözler: 19. Söz'ün içinde olduğu büyük kitap
- 19. Söz'de Geçen Ayetler Listesi
Önceki Risale: On Sekizinci Söz ← Sözler → Yirminci Söz: Sonraki Risale