En'am Suresi

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden
(Sure-i En'am sayfasından yönlendirildi)

Önceki Sure: MâideKur'ânA'râf: Sonraki Sure

Bu sureyi En'âm suresi okuma sayfasında mealiyle beraber okuyabilirsiniz

En'am hakkındaki tüm maddeler için En'am (Tavzih) sayfasına bakın

En'âm (الانعام) Suresi Kur'ân-ı Kerim'in 6. suresi olup Mâide ve A'râf sureleri arasında yer alır. Mekke devrinin sonlarında tamamı bir gecede nâzil olmuştur. Başında “Elhamdülillah” olan beş sureden biridir. En‘âm sûresinde tevhid inancının, peygamberliğin, yaratılışın, yeniden dirilişin kesin delilleri, şirk ve dalâlet ehlinin sapık görüşleri ile bâtıl inanışlarının reddi, eti yenilen ve yenilmeyen hayvanlarla ilgili açıklayıcı bilgiler, helâl ve harama ait hükümler yer alır. Peygamberimiz sûrenin tamamının kendisine bir defada nâzil olduğunu ve kalabalık bir melek topluluğu tarafından dünyaya uğurlandığını ifade etmiştir. En'am sûresinin Peygamberimize verilen ve Tevrat’ın muhtevasının tamamına denk gelen yedi sûreden (seb'-i tıvâl: Bakara, Âl-i İmrân, Nisâ, Mâide, En‘âm, A‘râf ve Tevbe (veya Yûnus) sureleri) biri olduğu rivayet edilmiştir.

En'âm kelimesi koyun, keçi, deve, sığır ve manda gibi eti yenen dört ayaklı evcil hayvanlar anlamına gelir ve bazı âyetlerinde Arapların, kurban edilen hayvanlarla ilgili birtakım gelenekleri kınandığı için sure bu ismi almıştır.

En‘âm sûresinin Yâsîn ve Mülk sûreleriyle beraber, “en‘âm-ı şerif” veya kısaca “en‘âm” denilen bir mecmua halinde güzel hatla yazılması hattatlar arasında bir gelenek haline gelmiştir. Bu sûre ile, çok okunan diğer bâzı kısa Kur’an sûrelerinin bir araya getirilmesinden meydana gelen, genellikle cepte taşınacak küçük boyda kitapçıklara "En'am" adı verilir.[1]

Bediüzzaman Risale-i Nur’un hususi menbaları olan yüzer âyât-ı meşhureyi, büyük bir en’am gibi hizb-i Kur’anî haline getirmiştir.

Risale-i Nur'da En'am Suresi ve ayetleri hakkındaki dersler:

  • Kur'an'da Lafzullah'ın (Allah kelimesinin) tekrarında çok sırlar vardır. Ayet sayısı ve lafzullah sayısı tevafuktadır. Bakara'da ayet sayısı 286, lafzullah sayısı 282 (Allah lafzı yerinde geçen dört Hû lafzı olduğundan tam tevafuk eder); Al-i İmran'da ayet sayısı 200, lafzullah sayısı 210; Nisa+Maide+En'am toplam ayet sayısı 176+120+165=461, lafzullah sayısı 229+148+87=464. Besmele sayılırsa tam tevafuk eder. Böyle meziyetlerde küçük farklar zarar vermez. İzleyen 5 suredeki (A'raf, Enfal, Tevbe, Yunus ve Hud) Allah lafızları sayısı baştaki 5 büyük suredekilerin yarısıdır. Sonra gelen 5 sure (Yusuf, Ra’d, İbrahim, Hicr ve Nahl) onun yarısıdır. Sonra gelen 6 sure (İsra, Kehf, Meryem, Taha, Enbiya ve Hacc) onun yarısıdır. Sonra Sonra gelen her beşerli sure grubu bu şekilde gider. Zuhruf suresinden başlayan 5'li sure grubunda onun yarısı olur. Necm suresinden başlayan 5'li sure grubunda onun yaklaşık yarısı olur. Sonra gelen küçük 5'li sure gruplarında yalnız üçer adet Allah lafzı vardır. Bu vaziyet gösteriyor ki Allah lafzının adedine tesadüf karışmamış, bir hikmet ve intizam ile adetleri tayin edilmiş.
  • En'am suresinin 1. ayeti vüs’at-i hallakıyeti görüp gösterir. Ayrıca yüzlerde fenin her biri geniş mikyası ve hususi aynasıyla kâinatın yaratıcısını tanıttırır. Bu büyük delili ders vermek için Kur’an'da bu ayette de geçen ve Allah'ın semaları ve arzı yarattığını ifade eden خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ ifadesi çokça geçer.
  • En'am suresinin 29. ayetinde bildirildiği üzere hayatın yalnızca bu dünya hayatından ibarettir diyen dalalet ehli bütün latifeleriyle kasden ve bizzat şu dünya hayatına müteveccih olduklarından dünya da galip görünüyorlar ama âkıbet ve netice müttakilerindir. Bunun kapsamlı izahı için bkz. Barla Lahikası ve Şu'le, Mesnevi-i N. (Badıllı).
  • En'am suresinin 32. ayetinde geçen "Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir." mealindeki ibarenin kapsamlı bir izahı 17. Söz'dedir.
  • En'am suresinin 38. ayetinde geçen "Nihayet (hepsi) toplanıp Rablerinin huzuruna getirilecekler." mealindeki ibarenin kapsamlı bir izahı Mesnevi-i Nuriye'dedir.
  • Bediüzzaman bazı talebelerin Risale-i Nur ile hizmete kanaat etmeyip faydası pek az ve vaziyetlerine mühim zararı muhtemel olan tarîkat hevesine kapılıp ihlasa aykırı davranıp En'am suresinin 44. ayetinde geçen "Onlara ihtar ettiğimiz ders ve nasihatı unuttukları ve amel etmedikleri vakit, onları tutup musibet altına aldık." mealindeki emre riayet edemediklerinden tokat yediğini ve bu ayetin tam tokat tarihi olan 1352'ye işaret ettiğini Latif Nüktelerde izah eder.
  • En'am suresinin 57. ayetinde ve daha başka ayetlerde geçen geçen "Allah doğru hüküm verenlerinen hayırlısıdır", "Allah yapıp-yaratanların en güzelidir", "Allah merhametlilerin en merhametlisidir" mealindeki ibarelerin kapsamlı bir izahı 32. Söz'dedir.
  • En'am suresinin 59. ayetinde geçen "Yaş ve kuru ne varsa hepsi Kitab-ı Mübin'dedir (apaçık bir kitaptadır)." mealindeki ibare için Bediüzzaman bir görüşe göre Kitab-ı Mübin'in Kur’an olduğunu, her şeyin içinde bulunduğunu ama çeşitli derecelerde bulunduğu için herkesin her şeyi içinde göremediğini, ihtiyaca ve maksada göre uygun bir tarzda ifade edildiğini söyler.
  • Bediüzzaman çeşitli ilimleri nurlanmak için okuyup okuturken Rumi 1316-1317 (Miladi 1900) yılında Avrupa’nın Kur’an’a karşı müthiş bir sû-i kastı olduğunu anlar ve merakını değiştirip tüm bilgisini Kur’an’ı anlamaya basamaklar yapmaya başlar. Daha pek çok ayette olduğu gibi En'am suresinin 68. ayetinde geçen "Onlardan uzak dur (yüz çevir)" mealindeki ibarenin ebcedi de 1316 edip buna bakar. Bu konuların izahı 1. Şua'daki 21. Ayetin ve 27. Ayetin izah edildiği kısımlardadır.
  • En'am suresinin 73. ayeti dahil toplam 8 ayette geçen Kün Feyekun (كُنْ فَيَكُونْ) (Meali: (Allah) "Ol!" (der ve) "Olur") ibaresi hakkında Risale-i Nur'da geçen dersleri topluca Kün Feyekun sayfasında okuyabilirsiniz.
  • Hz. İbrahim'in söylediği ve En'am suresinin 76. ayetinde geçen "Batanları sevmem" mealindeki ibarenin kapsamlı bir izahı 17. Söz'dedir.
  • Bediüzzaman Barla Lahikasındaki bir mektubunda Hz. İbrahim'in dalalet ehline söylediği ve En'am suresinin 81. ayetinde geçen "Siz O'na ortak koşmaktan korkmazken, ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden nasıl korkarım!" mealindeki ibareyi zikrederek Kur’an’ın takdirine mazhar olan Hz. İbrahim'e (as) uymakla mükellef olduğumuzu söyler.
  • En'am suresinin 95. ayetinde geçen "Allah, tohumu ve çekirdeği çatlatandır" mealindeki ibarenin izahında bir çekirdeğin Allah tarafından verilen izin ve kuvvete binaen koca bir ağacın cihazatını ve malzemesini içine alması misali verilir.
  • Yine En'am suresinin 95. ayetinde geçen "Allah'ın ölüden diriyi ve diriden ölüyü çıkarması" bahsinin Sünuhat Risalesinde izahı vardır.
  • En'am suresinin 121. ayetinde geçen "Üzerine Allah'ın adı anılmadan kesilen hayvanlardan yemeyin." mealindeki ibarenin 17. Lema'daki izahında Bediüzzaman âyetinin mana-yı sarîhinden başka bir mana-yı işarîsini “Mün’im-i Hakiki’yi hatıra getirmeyen ve onun namıyla verilmeyen nimeti yemeyiniz!” şeklinde belirtir.
  • En'am suresinin 122. ayetinde geçen "Ölü iken dirilttiğimiz ve kendisine insanlar arasında yürüyebileceği bir ışık verdiğimiz kimse" mealindeki ibarenin kuvvetli manevi münasebetle ve cifirle Risale-i Nur'a ve müellifine baktığının izahı 1. Şua'dadır. Bu ayet tevafuk sırrıyla "Said Nursî dahi meyyit (ölü) hükmündeydi, Risaletü’n-Nur ile hayat buldu." manasını verir.
  • En'âm suresinin 128. ayetinde (Kur'an'da toplam 40 ayette) bazen cennetlikler bazen de cehennemlik için kullanılan "Hâlidîne Fîhâ (Ebedâ)" ([Orada] ebedi kalırlar) ifadesinin izahına ve ayrıca kafirlerin sınırlı dünya hayatını kafir olarak geçirmelerine karşılık cehennemde daimi kalmalarının Allah'ın hikmeti açısından uygun olduğu ve Allah'ın merhametine aykırı olmadığının izahına dair bahisleri topluca bu sayfada okuyabilirsiniz.
  • En'am suresinin 130. ayetinde geçen "Ey cin ve insan topluluğu! İçinizden size âyetlerimi anlatan ve bu günle karşılaşacağınıza dair sizi uyaran peygamberler gelmedi mi?" mealindeki ibarenin bir izahı 13. Şua'dadır.
  • En'am suresinin 149. ayetinde geçen "Hüccet'ül Baliğa" ibaresi "Kesin delil" anlamındadır ve Tevhidin kesin delillerinin izah edildiği Asa-yı Musa kitabının 2. kısmına bu ad verilmiştir.
  • En'am suresinin 161. ayetinde geçen "De ki: Şüphesiz Rabbim beni doğru yola iletti." mealindeki ibarenin kapsamlı bir izahı 1. Şua'dadır. (1) Cifirle 1000 eden Sırat-ı Müstakim ifadesi bu dehşetli asırda o doğru yolu şaşırtmayacak bir surette gösteren Risale-i Nur'a (cifirle 998) işaret eder. (2) Cifirle 1316 (Miladi 1900) eden "Hedânî rabbî ilâ sırâtim mustakîm" ayeti Risale-i Nur müellifinin merakını değiştirip tüm bilgisini Kur’an’ı anlamaya basamaklar yapmaya başladığı tarihe bakar.
  • En'am suresinin 164. ayetinde ve daha başka ayetlerde geçen "Hiçbir suçlu başkasının suçunu yüklenmez." mealindeki ibarenin iki cihetle Risale-i Nur'a ve müellifine işareti için kapsamlı bir izahı için La Teziru Vaziretun Vizra Uhra Ayetleri kategorisi sayfasına başvurun.

Bilgiler[değiştir]

İsminin Anlamı ve Kaynağı: En'âm (tekili ne'am), eti yenen dört ayaklı evcil hayvanlar (koyun, keçi, deve, sığır ve manda) anlamına gelir ve bazı âyetlerinde (136. 138. ve 139.) Arapların, kurban edilen hayvanlarla ilgili birtakım gelenekleri kınandığı için sure bu ismi almıştır.

Diğer İsimleri: Allah’ın birliği ve Hz. Muhammed’in hak peygamber olduğuna dair kesin belgeler, puta tapıcılığı red ve iptal eden delil ve hüccetler ihtiva etmesinden dolayı (âyet 83, 149) Hüccet sûresi adıyla da anılır.

Kur'ân'daki Sırası: 6

Kur'ân'daki Yeri: 7. cüz, 127. sayfa

Mekkî/Medenî: Mekkî[1]

Nuzül (İnme) Sırası: 55

Kendisinden Önce Nazil Olan Sure: Hicr

Kendisinden Sonra Nazil Olan Sure: Saffat

Nuzülü (İnme) Hakkındaki Bilgiler: Mekke devrinin sonlarında tamamı bir gecede nâzil olmuştur. Bazı âyetlerinin (20, 21, 91, 92, 93, 98, 114, 145, 151, 152, 153) Medine devrinde nâzil olduğuna dair rivayetler de vardır.[1]

Uzunluğu: 22,9 sayfa

Ayet Sayısı: 165

Satır Sayısı: 343

Kelime Sayısı: 3.050[2], 3.056[3]

Harf Sayısı: 12.422[4], 12.726[5]

Fasıla Harfleri: Ra, Zı, Lam, Mim, Nun

Bölüm (Ayn Durakları) Sayısı: 20

Secde Ayeti: -

Allah lafzı sayısı (Besmele hariç): 87

Rahman ismi sayısı (Besmele dahil): 1

Rahim ismi sayısı (Besmele dahil): 4

Rab ismi sayısı: 53

İçinde Kur'an kelimesi geçen ayetler: 1 (En'am 19)

Hizb-ül Kur'an'da Geçen Ayetler Listesi: En'am Suresindeki Hizb-ül Kur'an Ayetleri (47 ayet)

Bu ayetleri okumak için: Hizb-i Azam-ı Kur'an, En'am Kısmı

Münâcât-ül Kur'an'da İktibas Edilen Ayetler: 1., 3., 13., 59., 62., 73., 96., 103. ve 147. ayetler (9 ayet)

Risale-i Nur'da Geçen Ayet Sayısı: 34 (Bkz. En'am Suresinin Risale-i Nur'da Geçen Ayetleri listesi)

Risale-i Nur'da Tamamı Geçen Ayetler: 32. ve 103. ayetler (Toplam 2 ayet)

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

Lafzullah[değiştir]

Sureler itibarıyladır. Onun dahi çok nükteleri var. Bir intizam, bir kasd ve bir iradeyi gösterir bir tarzda tevafukatı vardır.

Sure-i Bakara’da, âyâtın adediyle lafz-ı Celal’in adedi birdir. Fark dörttür ki Allah lafzı yerinde dört Hû lafzı var. Mesela, Lâ İlahe İllâ Hû’daki Hû gibi. Onunla muvafakat tamam olur.

Âl-i İmran’da yine âyâtıyla lafz-ı Celal tevafuktadır, müsavidirler. Yalnız lafz-ı Celal, iki yüz dokuzdur, âyet iki yüzdür. Fark dokuzdur. Böyle meziyat-ı kelâmiyede ve belâgat nüktelerinde küçük farklar zarar vermez, takribî tevafukat kâfidir.

Sure-i Nisa, Maide, En’am üçünün mecmu-u âyetleri, mecmuundaki lafz-ı Celal’in adedine tevafuktadır. Âyetlerin adedi dört yüz altmış dört, lafz-ı Celal’in adedi dört yüz altmış bir; Bismillah’taki lafzullah ile beraber tam tevafuktadır.

Hem mesela, baştaki beş surenin lafz-ı Celal adedi; Sure-i A’raf, Enfal, Tevbe, Yunus, Hud’daki lafz-ı Celal adedinin iki mislidir. Demek bu âhirdeki beş, evvelki beşin nısfıdır. Sonra gelen Sure-i Yusuf, Ra’d, İbrahim, Hicr, Nahl surelerindeki lafz-ı Celal adedi, o nısfın nısfıdır. Sonra Sure-i İsra, Kehf, Meryem, Tâhâ, Enbiya, Hac (Hâşiye[6]) o nısfın nısfının nısfıdır. Sonra gelen beşer beşer, takriben o nisbetle gidiyor; yalnız bazı küsuratla fark var. Öyle farklar, böyle makam-ı hitabîde zarar vermez. Mesela, bir kısım yüz yirmi bir, bir kısmı yüz yirmi beş, bir kısmı yüz elli dört, bir kısmı yüz elli dokuzdur.

Sonra Sure-i Zuhruf’tan başlayan beş sure, o nısf-ı nısf-ı nısfın nısfına iniyor. Sure-i Necm’den başlayan beş, o nısf-ı nısf-ı nısf-ı nısfın nısfıdır fakat takribîdir. Küçük küsuratın farkları, böyle makamat-ı hitabiyede zarar vermez. Sonra gelen küçük beşler içinde, üç beşlerin yalnız üçer adet lafz-ı Celal’i var.

İşte bu vaziyet gösteriyor ki lafz-ı Celal’in adedine tesadüf karışmamış, bir hikmet ve intizam ile adetleri tayin edilmiş.

(29. Mektup)


Sure-i En'am'ın âyetleri yüz altmış beş (165), Lafzullah seksen üç (83). Demek nısfiyet, o nisbetle bir tevafuktur, nısfiyetle bir münasebet-i adediyedir.

Ve hâkeza... Buna benzer çok manidar sırlar Lafzullah'ın tekrarında vardır. Mesela:

Sure-i Nisa, Maide, En'am âyetlerinin mecmuu dört yüz elli altı (456), Lafza-i Celal de dört yüz elli iki (452) olduğundan, makamat-ı hitabiyede tam tevafuk ve o tevafuk da mühim bir nükte-i i'caziyedir.

Hem Mekkî olan Sure-i En'am'ın âyeti yüz altmış beştir (165). Lafzullah'ın tekerrürü onun yarısı olarak güzel, manidar bir nisbet-i adediyeyi ve tevafuk-u nısfî gösteriyor ve Lafzullah'ın tekrarında pek çok daha bunlar gibi i'cazî nükteler vardır.

(Rumuzat-ı Semaniye)

Elhamdülillah İle Başlayan Sureler[değiştir]

Makam-ı medhin binler misallerinden, başında “Elhamdülillah” olan beş surede beyanat-ı Kur’aniye güneş gibi parlak, (Hâşiye[7]) yıldız gibi ziynetli, semavat ve zemin gibi haşmetli, melekler gibi sevimli, dünyada yavrulara rahmet gibi şefkatli, âhirette cennet gibi güzeldir.

(25. Söz)


اَلْحَمْدُ: Evvela: Bu kelimeyi mâkabline bağlattıran cihet-i münasebet “Rahman” “Rahîm”in delâlet ettikleri nimetlerin hamd ve şükür ile karşılanması lüzumundan ibarettir.

Sâniyen: Şu اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ cümlesi, her biri niam-ı esasiyeden birine işaret olmak üzere, Kur’an’ın dört suresinde tekerrür etmiştir. O nimetler de “neş’e-i ûlâ ile neş’e-i ûlâda beka, neş’e-i uhra ile neş’e-i uhrada beka” nimetlerinden ibarettir.

(İşarat-ül_İ'caz)


Hem başlarında اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ veyahut سَبَّحَ ve يُسَبِّحُ bulunan surelerin başlarına dikkat et. Tâ bu sırr-ı azîmin şuâını göresin. Hem الٓمٓ lerin ve الٓرٰ ların ve حٰمٓ lerin fatihalarına bak; Kur’an’ın, Cenab-ı Hakk’ın yanında ehemmiyetini bilesin.

(12. Söz)

En'am-ı Şerif[değiştir]

Zaman-ı saadetten şimdiye kadar cari bir âdet-i İslâmiyeye ittibaen Risale-i Nur’un hususi menbaları olan yüzer âyât-ı meşhureyi, büyük bir en’am gibi hizb-i Kur’anî yaptığımızı “Dinde tahrifat yapıyor.” diye muaheze etmişler.

(Tarihçe-i Hayat)

Evcil Hayvanlar[değiştir]

Sekiz Nev' Hayvanat-ı Mübareke Cennetten Ni'met Olarak İndirilmiş

ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ

ﻭَﺍَﻧْﺰَﻝَ ﻟَﻜُﻢْ ﻣِﻦَ ﺍْﻟﺎََﻧْﻌَﺎﻡِ ﺛَﻤَﺎﻧِﻴَﺔَ ﺍَﺯْﻭَﺍﺝٍ ﻳَﺨْﻠُﻘُﻜُﻢْ ﻓِﻰ ﺑُﻄُﻮﻥِ ﺍُﻣَّﻬَﺎﺗِﻜُﻢ ﺧَﻠْﻘًﺎ ﻣِﻦْ ﺑَﻌْﺪِ ﺧَﻠْﻖٍ ﻓِﻰ ﻇُﻠُﻤَﺎﺕٍ ﺛَﻠﺎَﺙٍ

Âyeti

ﻭَﺍَﻧْﺰَﻟْﻨَﺎ ﺍﻟْﺤَﺪِﻳﺪَ âyetinde beyan ettiğimiz nüktenin aynını tazammun edip, hem onu teyid ediyor, hem onunla teeyyüd ediyor.

Evet Kur'an-ı Mu'ciz-ül Beyan Sure-i Zümer'de ﻭَﺧَﻠَﻖَ ﻟَﻜُﻢْ ﻣِﻦَ ﺍْﻟﺎََﻧْﻌَﺎﻡِ ﺛَﻤَﺎﻧِﻴَﺔَ ﺍَﺯْﻭَﺍﺝٍ demeyip ﻭَﺍَﻧْﺰَﻝَ ﻟَﻜُﻢْ ﻣِﻦَ ﺍْﻟﺎََﻧْﻌَﺎﻡِ ﺛَﻤَﺎﻧِﻴَﺔَ ﺍَﺯْﻭَﺍﺝٍ demesiyle ifade ediyor ki; "Sekiz nev' hayvanat-ı mübarekeyi size hazine-i rahmetinden, güya Cennet'ten nimet olarak indirilmiş, gönderilmiş." Çünki o mübarek hayvanlar, bütün cihetleriyle, bütün beşere nimet olduğundan; saçından bedevilere seyyar haneler, elbiseler, etinden güzel yemekler, sütünden güzel, leziz taamlar ve derilerinden pabuçlar ve saire, hattâ gübreleri mezruatın erzakı ve insanların mahrukatı hükmünde olup, güya o mübarek hayvanlar tecessüm etmiş ayn-ı nimet ve rahmettirler.

Onun içindir ki, yağmura "rahmet" namı verildiği gibi, bu mübarek hayvanlara da "en'am" namı verilmiş. Güya rahmet tecessüm etmiş, yağmur olmuş; nimet de tecessüm etmiş, keçi, koyun, öküz ile manda ve deve şekillerini almış. Çendan cismanî maddeleri yerde halk olunuyor; fakat nimetiyet sıfatı ve rahîmiyet manası, maddesine tamamıyla galebe ettiğinden, ﺍَﻧْﺰَﻟْﻨَﺎ tabiriyle, doğrudan doğruya bu mübarek hayvanları hazine-i rahmetin birer hediyesi olarak, Hâlık-ı Rahîm yüksek mertebe-i rahmetinden ve manevî, âlî Cennet'inden yeryüzüne indirmiş.

Evet nasılki bazan beş paralık bir maddede beş liralık bir san'at dercedilir. O zaman o şeyin maddesi nazara alınmıyor, san'at noktasında kıymet veriliyor. Sineğin küçücük maddesi ve içindeki pek büyük san'at-ı Rabbaniye gibi... Bazan beş liralık bir maddede beş kuruşluk bir san'at bulunur, o vakit hüküm maddenindir.

Aynen onun gibi, bazan cismanî bir maddede o kadar nimet ve rahmet manası bulunur ki, yüz defa maddesinden ziyade ehemmiyetli oluyor. Âdeta cismanî maddesi gizlenir; hüküm, nimetiyet cihetine bakar. İşte demirin pek azîm menafi'i ve çok semereleri onun maddî maddesini gizlediği gibi; mezkûr bu mübarek hayvanların dahi her cüz'ünde nimet bulunması, onların cismanî maddelerini güya nimete kalbettirmiş. Onun içindir ki, cismanî maddelerin hükmü nazara alınmadan, manevî sıfatları nazara alınmış, ﻭَﺍَﻧْﺰَﻟْﻨَﺎ، ﻭَﺍَﻧْﺰَﻝَ tabir edilmiştir.

Evet ﻭَﺍَﻧْﺰَﻟْﻨَﺎ، ﻭَﺍَﻧْﺰَﻝَ hakikat itibariyle sâbık nükteyi ifade ettikleri gibi, belâgat noktasında da ehemmiyetli bir manayı mu'cizane ifade ediyorlar. Şöyle ki:

Demir gayet sert fıtratıyla ve gizliliği ve derinliğiyle beraber, her yerde hazır bulunmak ve hamur gibi yumuşatmak hâsiyetini ihsan ettiğinden, herkes, her yerde, her işte kolayca elde etmesini ifade etmek için

ﺍَﻧْﺰَﻟْﻨَﺎ ﺍﻟْﺤَﺪِﻳﺪَ tabiriyle güya fıtrî ve semavî nimetler gibi, demir âletlerini yukarı bir tezgahtan indirip beşerin ellerine verilmiş gibi kolaylıkla elde ediliyor.

Hem hayvanat cinsinden, sivrisinekten tut, tâ yılan, akrep, kurt, arslana kadar insanlara zararlı vaziyetleriyle beraber; hayvanatın mühimlerinden olan koca manda ve öküz ve deve gibi büyük mahlukat gayet derece müsahhar, muti', hattâ zaîf bir çocuğa deve yularını verip itaat etmek manasını ifade için ﻭَﺍَﻧْﺰَﻝَ ﻟَﻜُﻢْ ﻣِﻦَ ﺍْﻟﺎَﻧْﻌَﺎﻡِ ﺛَﻤَﺎﻧِﻴَﺔَ tabiriyle, güya bu mübarek hayvanlar dünya hayvanları değil ki, içinde tevahhuş ve zarar bulunsun. Belki manevî bir Cennet'in hayvanları gibi menfaatdar, zararsızdırlar. Yukarıdan yani rahmet hazinesinden indirilmiştir, diye ifade ediyor. Muhtemeldir ki, bazı müfessirlerin bu hayvanlar hakkında "Cennet'ten indirilmiştir" dedikleri, bu manadan ileri gelmiştir. (Haşiye[8])

Kur'an-ı Hakîm'in bir harfi için bir sahife yazılsa, uzun olmuş denilmemeli. Çünki kelâmullahtır. Onun için ﺍَﻧْﺰَﻝَ tabiri için iki-üç sahife yazılmakla israf edilmiş olmaz. Bazan Kur'anın bir harfi, bir hazine-i maneviyenin anahtarı olur.

Said-ün Nursî

(Tarihçe-i Hayat)


Elâ ey câhil-i gafil! Zannediyor musun ki, şu semerat ve meyveleri bizim hususî hâcâtımıza lâyık bir surette hazırlayıp gönderen zat, bizleri görmesin, bilmesin?. Veyahut ellerimizin arasında ve evlerimiz ve diyarımız içinde bizim menfaatimiz, için bizlere behimî olan en'am ve sair hayvanatı serpip saçan ve bize müsahhar eden bir zat, bizi müşahede etmesin ve nazarı altında bulundurmasın, yüzbin def'a hâşâ ve kellâ!

(Zehre, Mesnevi-i N. (Badıllı))

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

İlgili Resimler/Fotoğraflar[değiştir]

İlgili Maddeler/Sayfalar[değiştir]

  • Hamdele: En'am sûresinin başlangıç cümlesi olan Elhamdülillâh cümlesinin kısaltılmış şekli.
  • Hizb-ül Kur'an: Bediüzzaman'ın Risale-i Nur’un hususi menbaları olan yüzer âyât-ı meşhureyi büyük bir en’am gibi bir araya getirdiği hizb.
  • En'am (Hizb): Bu sûre ile çok okunan diğer bâzı kısa Kur’an sûrelerinin bir araya getirilmesinden meydana gelen, genellikle cepte taşınacak küçük boyda kitapçık.
  • En'am (Hayvanat): Eti yenen dört ayaklı evcil hayvanlar anlamına gelir ve sureye ismini vermiştir.
  • En'am Suresinin Münacat-ül Kur'an'da İktibas Edilen Ayetleri

İlgili Kategoriler[değiştir]

Kaynakça[değiştir]

  1. 1,0 1,1 1,2 https://islamansiklopedisi.org.tr/enam-suresi
  2. https://nurpedia.org/wiki/Risale:29._Mektubun_8._K%C4%B1sm%C4%B1_(Rumuzat-%C4%B1_Semaniye)#Birinci_Par%C3%A7as%C4%B1
  3. https://en.wikipedia.org/wiki/Al-An%27am
  4. https://nurpedia.org/wiki/Risale:29._Mektubun_8._K%C4%B1sm%C4%B1_(Rumuzat-%C4%B1_Semaniye)#Birinci_Par%C3%A7as%C4%B1
  5. https://en.wikipedia.org/wiki/Al-An%27am
  6. Bu beşer taksimat üzere bir sır inkişaf etmişti. Hiçbirimizin haberi olmadan şurada altı sure kaydolmuş. Şüphemiz kalmadı ki gaibden, ihtiyarımızın haricinde altıncısı girmiş; tâ bu nısfiyet sırr-ı mühimmi kaybolmasın.
  7. Şu tabiratta o surelerdeki bahislere işaret var.
  8. Bazı müfessirler, "Mebde'leri semavattan gelmişler" demelerinden muradları şudur ki: Bu en'am denilen hayvanatın bekaları rızık iledir ve rızıkları ottur, otların rızkı da yağmurdur. Yağmur ki âb-ı hayattır ve rahmettir. Ve rızık da semavattan gelir, ﻭَ ﻓِﻰ ﺍﻟﺴَّﻤَﺎﺀِ ﺭِﺯْﻗُﻜُﻢْ âyeti buna da işaret eder. Madem o hayvanların devam eden müteceddid vücudları, semavattan gelen yağmur içindedir; semadan indirilmiş manasını ifade eden ﺍَﻧْﺰَﻝَ tabiri yerindedir.