Risale:Celcelutiye: Revizyonlar arasındaki fark

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden
770. satır: 770. satır:
{{Arabi|وَاَرْبَعَةٌ تُحْكىٖ الْأَنَامَِلَ بَعْدَهَا}}
{{Arabi|وَاَرْبَعَةٌ تُحْكىٖ الْأَنَامَِلَ بَعْدَهَا}}


{{Arabi|تُشِيرُ اِلىَ الْخَيْرَاتَِ وَالرِّزْقَ جُمِّعَتْ}}
{{Arabi|تُشِيرُ اِلىَ الْخَيْرَاتِ وَالرِّزْقَ جُمِّعَتْ}}


88. Ve ondan sonra çiviye (parmağa) benzeyen dört çizgi. Toplanmış rızka ve hayırlara işaret eden.
88. Ve ondan sonra çiviye (parmağa) benzeyen dört çizgi. Toplanmış rızka ve hayırlara işaret eden.

11.26, 23 Mayıs 2024 tarihindeki hâli

Celcelutiye

ﺍَﻟْﻘَﺼِﻴﺪَﺓُ ﺍﻟْﺠَﻠْﺠَﻠُﻮﺗِﻴَّﺔُ ﻟِـﻠْﺎِﻣَﺎﻡِ ﺳَﻴِّﺪِﻧَﺎ ﻋَﻠِﻰٍّ ﻛَﺮَّﻡَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻭَﺟْﻬَﻪُ ﺭَﺿِﻰَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻋَﻨْﻪُ‌

ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ

1. Kısım[değiştir]

بَدَأْتُ بِبِسْمِ اللهِ رُوحِى بِهِ اهْتَدَتْ

اِلٰى كَشْفِ اَسْرَارٍ بِبَاطِنِهِ انْطَوَتْ

1. Sırların hazinesi olan "Bismillah" ile başladım. Ruhum, içinde sırların dürüldüğü hazineyi onunla keşfetti.

2. Kısım[değiştir]

وَصَلَّيْتُ بِالثَّانٖى عَلٰى خَيْرِ خَلْقِهٖ

مُحَمَّدٍ مَنْ زَاحَ الضَّلَالَةَ وَالْغَلَتْ

2. Ardından, her türlü taşkınlık ve azgınlığı, dalâlet ve sapkınlığı -Allah'ın izniyle- ortadan kaldıran bütün yaratılmışların en hayırlısı olan Resûl-i Ekrem Efendimize (a.s.m.) salât ve selâm getirdim.

3. Kısım[değiştir]

إِلٰهٖى لَقَدْ اَقْسَمْتُ بِاسْمِكَ دَاعِياً

بِاٰجٍ وَمَاهُوجٍ جَلَتْ فَتَجَلْجَلَتْ

3. İlâhî! Ehad, Bedî', isimlerinle sana dua ve niyaz ediyorum!

4. Kısım[değiştir]

سَئَلْتُكَ بِاْلاِسْمِ الْمُعَظَّمِ قَدْرُهُ

وَيَسِّرْ اُمُورٖى يَٓا إِلٰهٖى بِصَلْمَهَتْ

4. Ya İlâhî! Kadri yüce olan "İsm-i A'zam'ınla Sana yalvarıyor ve Sen'den niyaz ediyorum! Kâdir ismin hürmetine işlerimi kolaylaştır!

5. Kısım[değiştir]

وَيَا حَىُّ يَا قَيُّومُ اَدْعُوكَ رَاجِياً

بِاٰجٍ اَيُوجٍ جَلْجَلِيُّوتٍ هَلْهَلَتْ

5. Ey Hayy, Ey Kayyûm.. Ehad, Bedi', Bâsıt, isimlerini dergâhında şefaatçi kılarak Sana dua ediyor ve Senden istiyorum!

6. Kısım[değiştir]

بِصَمْصَامٍ طَمْطَامٍ وَيَا خَيْرَ بَازِخٍ

بِمِحْرَاشِ مِهْرَاشٍ بِهِ النَّارُ اُخْمِدَتْ

6. Ey en güzel yaratma mertebesinde bulunan Bâri'! Ey Sâbit! Ey Cebbâr ve ey Halîm!

7. Kısım[değiştir]

بِاٰجٍ اٰهُوجٍ يَٓا إِلٰهٖى مُهَوِّجٍ

وَيَا جَلْجَلُوتٍ بِاْلاِجَابَةِ هَلْهَلَتْ

7. Ey her türlü musibet, sıkıntı ve darda kalanların yakarışlarına cevap vererek imdadına koşan Allah'ım! Sana, Ehad, Bedî' ve Bâsıt isimlerini şefaatçi kılarak yalvarıyorum!

8. Kısım[değiştir]

لِيُحْيٖى حَيَاةَ الْقَلْبِ مِنْ دَنَسٍ بِهٖ

بِقَيُّومٍ قَامَ السِّرُّ فٖيهِ وَ اَشْرَقَتْ

(Nüsha farkı: لِتُحْيٖى)

8. Kayyûm ismin hürmetine! Kalbimi bütün günah kirlerinden temizleyerek hayatlandır. Ta ki İsm-i A'zam'ından olan o kayyûmiyet sırrı öylesine kalbime yerleşsin ki onun tecellisiyle her daim ışık saçsın!

9. Kısım[değiştir]

عَلَىَّ ضِيَٓاءٌ مِنْ بَوَارِقِ نُورِهٖ

فَلَاحَ عَلٰى وَجْهٖى سَنَٓاءٌ وَ اَبْرَقَتْ

9. O ism-i A'zam'ın nurunun parıltıları üzerime öyle bir tecelli etsin ve yüzüme öylesine aksetsin ki gözleri kamaştırırcasına parlasın ve parlatsın!

10. Kısım[değiştir]

وَصُبَّ عَلٰى قَلْبٖى شَأٰبٖيبُ رَحْمَةٍ

بِحِكْمَةِ مَوْلَانَا الْكَرٖيمِ فَاَنْطَقَتْ

10. Ve engin rahmet sağanakları kalbime öyle bir dökülsün ki bütün mahlûkatı sonsuz duygu ve latifelerle teçhiz edip donatan, sayısız rahmet meyvelerini ve nimetlerini önlerine seren ikram sahibi Kerîm Mevlâ'mızın hikmetiyle, dilim kalbimin tercümanı olarak o rahmet hazinelerini terennüm etsin!

11. Kısım[değiştir]

اَحَاطَتْ بِىَ الْاَنْوَارُ مِنْ كُلِّ جَانِبٍ

وَهَيْبَةُ مَوْلَانَا الْعَظٖيمِ بِنَا عَلَتْ

11. Her taraftan beni nurlar kuşatsın ki zerreden arşa kadar her şeyi büyüklüğüyle ihata eden Azîm Mevlâmız, sonsuz haşmet, azamet ve heybetiyle bizleri yüceltsin!

12. Kısım[değiştir]

فَسُبْحَانَكَ اللّٰهُمَّ يَا خَيْرَ خَالِقٍ

وَيَا خَيْرَ خَلَّاقٍ وَاَكْرَمَ مَنْ بَعَتْ

12. Ey Hâlık! Ve ey Hallâk! Ve ey azgınlık edip haddi aşan isyankârlara dahi nimetlerini esirgemeyip rızıklandıran ve ikram eden Allah'ım! Şüphesiz Sen her türlü noksan ve kusurdan münezzehsin!

13. Kısım[değiştir]

فَبَلِّغَنٖى قَصْدٖى وَكُلَّ مَأٰرِبٖي

بِحَقِّ حُرُوفٍ بِالْهَجَٓاءِ تَجَمَّعَتْ

(Nüsha farkı: فَبَلِّغْنِى)

13. Kur'ân-ı Hakîm'indeki -bazı sûre başlarında bulunan, Kur'ân'ın yüce mânâlarının bir nevi şifreleri mâhiyetinde olan ve yüce hikmetinle bir araya gelmiş mukatta'- heca harflerinin sırları hürmetine! Beni her türlü hayırlı maksat, gaye ve ihtiyaçlarıma ulaştır!

14. Kısım[değiştir]

بِسِرِّ حُرُوفٍ اُودِعَتْ فٖى عَزٖيمَتٖى

بِنُورِ سَنَٓاءِ اْلاِسْمِ وَالرُّوحِ قَدْ عَلَتْ

14. Kur'ân-ı Hakîm'den irademe tevdi edilen harflerin sırrı hürmetine! -İlâhî vahyini ulaştıran ve Sana muti olan- Cebrâîl (a.s.) hakkı için! İsm-i Â'zâm'dan tecelli edip gözleri kamaştıran parıltı ve nur hürmetine!

15. Kısım[değiştir]

أَفِضْ لٖى مِنَ الْاَنْوَارِ فَيْضَةَ مُشْرِقٍ

عَلَىَّ وَأَحْىِ مَيْتَ قَلْبٖى بِطَيْطَغَتْ

(Nüsha farkı: بِطَيْطَفَتْ)

15. Beni, İsm-i Azam ve Kur'ân'ın parlak nurlarıyla feyizleridir. İsimlerinin tecellisiyle bütün kâinatı aydınlatan Nûr isminle kalbimin cansızlığını giderip hayatlandır!

16. Kısım[değiştir]

اَلَا وَاَلْبِسَنٖى هَيْبَةً وَجَلاٰلَةً

وَكُفَّ يَدَ الْاَعْدَٓاءِ عَنّٖى بِعَلْمَهَتْ

16. Hakîm isminle bana öyle bir heybet ve celâl elbisesi giydir ki düşmanların elleri benden uzak dursun!

17. Kısım[değiştir]

اَلَا وَاحْجُبَنٖى مِنْ عَدُوٍّ وَحَاسِدٍ

بِحَقِّ شَمَاخٍ اَشْمَخٍ سَلَّمَتْ سَمَتْ

17. Ne olur Allah'ım! Hâlık ismin, Azîz ismin, Celîl ismin ve Selâm ismin hürmetine! Benimle her türlü düşman ve hasetçi arasına perdeler koyarak onların kötülüklerinden muhafaza eyle!

18. Kısım[değiştir]

بِنُورِ جَلَالٍ بَازِخٍ وَشَرَ نْطَخٍ

بِقُدُّوسِ بَرْكُوتٍ بِهِ الظُّلْمَةُ انْجَلَتْ

18. Azîz ve Celîl ismin hürmetine! Raûf ismin hürmetine! Bütün arzu ve dileklerimizi bize ihsan et! Kuddûs ve Rahîm ismin hürmetine lütfet!

19. Kısım[değiştir]

اَلَا وَاقْضِ يَا رَبَّاهُ بِالنُّورِ حَاجَتٖى

بِنُورِ اَشْمَخٍ جَلْيًا سَرٖيعاً قَدِ انْقَضَتْ

19. Ey sonsuz nimetleriyle bizi terbiye eden Rabb'im! İsm-i A'zam'ın nuru hürmetine ihtiyaçlarımı gider. Hayy ismin hürmetine matlubuma süratle cevap ver!

20. Kısım[değiştir]

بِيَاهٍ وَيَايُوهٍ نَمُوهٍ اَصَالِيًا

وَيَا عَالِيًا يَسِّرْ أُمُورٖى بِصَيْصَلَتْ

20. Ey Ma'bûd! Ey Samed! Ey Şehîd! Ey Âlî! Ey Kâfî! Bu isimlerin hürmetine bütün işlerimi kolaylaştır!

21. Kısım[değiştir]

وَاَمْنِحَنٖى يَا ذَا الْجَلَالِ كَرَامَةً

بِاَسْرَارِ عِلْمٍ يَا حَلٖيمُ بِكَ انْجَلَتْ

(Nüsha farkı: اَمْنَحنِى)

21. Ey celâl ve ikram Sahibi! Ey Halîm olan Allah'ım! Ancak Senin ikram ve lütfunun tecellisiyle açılacak olan ilmin esrarını bana bahşet!

22. Kısım[değiştir]

وَخَلِّصَنٖى مِنْ كُلِّ هَوْلٍ وَشِدَّةٍ

بِنَصِّ حَكٖيمٍ قَاطِعِ السِّرِّ اَسْبَلَتْ

(Nüsha farkı: خَلِّصْنَى)

22. Beni her türlü korku ve sıkıntılarımdan kurtar! Zira Sen Kur'ân-ı Hakîm'in kati hükmüyle, mahlûkatın feryad çığlık ve dualarını işiten Semî'sin.

23. Kısım[değiştir]

وَاَحْرِسَنٖى يَا ذَا الْجَلَالِ بِكَافِ كُنْ

اَيَا جَابِرَ الْقَلْبِ الْكَسٖيرِ مِنَ الْخَبَتْ

23. Ey sonsuz izzet ve celâl Sahibi! Ey her türlü kederden kırık kalpleri sarıp hayat veren, bozulmuş, yıkılmış ve dağılmış şeyleri kudretiyle tamir ve ıslah eden Câbir! Sonsuz kudretinin azametini ilân eden "Kün=Ol" emrindeki "Kâf" harfinin sırrı hürmetine! Beni sıkıntılarımdan muhafaza eyle!

24. Kısım[değiştir]

وَسَلِّمْ بِبَحْرٍ وَاَعْطِنٖى خَيْرَ بَرِّهَا

فَاَنْتَ مَلَاذٖى وَالْكُرُوبُ بِكَ انْجَلَتْ

24. Bulunduğum karanlıklar ve tehlikeler denizini benim için selametli kıl! Beni o tehlike denizinin güvenli sahiline çıkar! Zira Sensin benim iltica edeceğim yegâne sığınağım! Ancak Seninle son bulur bütün keder ve sıkıntılarım!

25. Kısım[değiştir]

وَصُبَّ عَلَىَّ الرِّزْقَ صَبَّةَ رَحْمَةٍ

فَاَنْتَ رَجَٓاءُ الْعَالَمٖينَ وَلَوْ طَغَتْ

25. Rızkı -maddî-mânevî- rahmet sağanakları gibi üzerime yağdır. Günah, azgınlık ve taşkınlıkta her ne kadar haddi aşıp ileri de gitse kulların, ümidi yalnız Sensin âlemlerin!

26. Kısım[değiştir]

وَاَصْمِمْ وَاَبْكِمْ ثُمَّ اَعْمِ عَدُوَّنَا

وَاَخْرِسْهُمْ يَا ذَا الْجَلَالِ بِحَوْسَمَتْ

26. Ey izzet ve celâl Sahibi! Basîr isminin hürmetine! İhsan ettiğin sayısız nimetlerine karşı nankörlük eden düşmanlarımızı sağır, dilsiz ve kör eyle!

27. Kısım[değiştir]

وَفٖى حَوْسَمٍ مَعْ دَوْسَمٍ وَبَرَاسِمٍ

تَحَصَّنْتُ بِاْلاِسْمِ الْعَظٖيمِ مِنَ الْغَلَتْ

(Nüsha farkı: بَرَاسَمٍ)

27. Sabûr isminle birlikte, Zahîr ve Ganî'nin ve zerreden Arşa kadar her şeyi kuşatan ism-i a'zamın kalesine iltica etmekle, her türlü taşkınlık ve aşırılığa düşmekten muhafaza olunurum!

28. Kısım[değiştir]

وَاَلِّفْ قُلُوبَ الْعَالَمٖينَ جَمٖيعَهَا

عَلٰى رِسَالَةِ النُّورِ وَاَعْطِهَا الْقَبُولَ بِشَلْمَهَتْ

(Üstad Bediüzzaman bu beyti böyle okumuştur. Aslı şöyledir:

وَاعْطِفْ قُلُوبَ الْعَالَمِينَ بِاَسْرِهَا

عَلَىَّ وَاَلْبِسَنِّى قَبُولاً بِشَلْمَهَتْ)

veya

وَاَلِّفْ قُلُوبَ الْعَالَمٖينَ جَمٖيعَهَا

عَلَىَّ وَاَعْطِنِى الْقَبُولَ بِشَلْمَهَتْ)

28. Bütün âlemlerin kalplerine ülfet ve ünsiyet bahşederek Risale-i Nur'a ısındır. Fettâh isminle ona makbuliyet lütfet.

(Aslının meali: Bütün âlemlerin kalplerine ülfet ve ünsiyet bahşet! Gönül kapılarını İlâhî hakikatlere aç! Fettâh ismin hürmetine! Bana, rıza ve makbuliyet libasını giydir!)

29. Kısım[değiştir]

وَيَسِّرْ اُمُورٖى يَٓا اِلهٰٖى وَأَعْطِنٖى

مِنَ الْعِزِّ وَالْعُلْيَا بِشَمْخٍ وَاَشْمَخَتْ

29. Yâ İlâhî! Alîm ismin hürmetine! Karîb ismin hürmetine! Bize, izzet ve güç ver ve bütün işlerimizi kolaylaştır!

30. Kısım[değiştir]

وَاَسْبِلْ عَلَيْنَا السِّتْرَ وَاشْفِ قُلُوبَنَا

فَاَنْتَ شِفَاءٌ لِلْقُلُوبِ مِنَ الْغَثَتْ

(Nüsha farkı: عَلَيْنَا السَّتْرَ)

30. Üzerimize af ve mağfiret kalkanını giydir, manevî kirlerle boğulmuş hastalıklı kalplerimize rahmetinle şifa ihsan et! Zira günah kirleriyle zaafa uğramış, bozulmuş zayıf kalplere şifa verecek ancak Sensin!

31. Kısım[değiştir]

وَبَارِكْ لَنَا اللّٰهُمَّ فٖى جَمْعِ كَسْبِنَا

وَحُلَّ عُقُودَ الْعُسْرِ بِيَايُوهٍ اِرْتَجَتْ

(Nüsha farkı: اَرْتَحَتْ)

31. Ey her türlü kusurdan münezzeh olan Allah'ım! Bütün -maddî-mânevî- rızık ve kazancımıza bereket İhsan el! Tevvâb ismin hürmetine! Günahlarımızdan dolayı bizi Sana dönmekten alıkoyan maddî-mânevî latifelerimize vurulan pranga ve düğümleri çöz, önümüzdeki zorluk ve güçlükleri kaldır!

32. Kısım[değiştir]

بِيَاهٍ وَيَايُوهٍ وَيَا خَيْرَ بَازِخٍ

وَيَا مَنْ لَنَا الْاَرْزَاقُ مِنْ جُودِهٖ نَمَتْ

32. Ey rızıklarımızı nihayetsiz cömertlik ve ikramıyla gönderen ve her türlü kusurdan münezzeh olan Allah'ım! Ve ey Ma'bûd! Ve ey bütün mahlûkatı yaratılış mertebelerinin en mükemmel şekliyle yaratan Hayra'l-Hâlıkîn!

33. Kısım[değiştir]

نَرُدُّ بِكَ الْاَعْدَٓاءَ مِنْ كُلِّ وِجْهَةٍ

وَبِاْلاِسْمِ تَرْمٖيهِمْ مِنَ الْبُعْدِ بِالشَّتَتْ

33. Her yönden hücum eden düşmanları; ancak Sen'in inayetinle def ederiz. Ve Kadri Yüce İsm-i A'zam'ının tecellisiyle onları uzaklaştırır, darmadağın ve perişan edersin.

34. Kısım[değiştir]

وَاخْذُلْهُمْ يَا ذَا الْجَلَالِ بِفَضْلِ مَنْ

اِلَيْهِ سَعَتْ ضَبُّ الْفَلَاةِ وَقَدْ شَكَتْ

(Nüsha farkı: و اَخْذِلْهُمْ)

34. Ey izzetine karşı bütün varlıkların daima boyun eğdiği sonsuz azamet, haşmet ve Celal sahibi! Çöl kelerinin -dahi risaletini kabul ederek yanına gelip- şikâyetini arzettiği Zât olan Resûl-i Ekrem Efendimiz (a.s.m.) hürmetine o düşmanları inayetinden mahrum kılarak zelil eyle!

35. Kısım[değiştir]

فَاَنْتَ رَجَٓائٖى يَٓا اِلٰهٖى وَسَيِّدٖى

فَفُلَّ لَمٖيمَ الْجَيْشِ اِنْ رَامَ بٖى عَبَتْ

35. Ey benim İlâh'ım ve Sahib'im! Sensin benim ümidim, ey sonsuz rahmet ve keremiyle sonsuzluğa uzanan bütün ümitlere tükenmez bir hazine olan Allah'ım! Bana karşı toplanıp hazırlanmış küfür ordusunu hezimete uğrat!

36. Kısım[değiştir]

وَكُفَّ جَمٖيعَ الْمُضِرّٖينَ كَيْدَهُمْ

عَنّٖى وَعَنْ طَلَبَةِ رِسَٓائِلِ النُّورِ بِاَقْسَامِكَ حَتْماً وَمَا حَوَتْ

(Üstad Hz. yukarıdaki gibi okurdu. Orjinali şöyledir:

وَعَنّٖى بِاَقْسَامِكَ حَتْماً وَمَا حَوَتْ)

36. Kur'ân-ı Hakîm'de -nihayetsiz ilim ve ince hikmetinin gereği kasem ve yeminle başlayan sûre ve âyetlerin sırları hürmetine! Bana zarara kastedenlerin bütün hile ve tuzaklarını bertaraf eyle!

37. Kısım[değiştir]

فَيَا خَيْرَ مَسْؤُلٍ وَاَكْرَمَ مَنْ اَعْطٰى

وَيَا خَيْرَ مَأْمُولٍ اِلٰى اُمَّةٍ خَلَتْ

(Nüsha farkı: مَسْؤُولٍ)

37. Ey ikram, lütuf ve ihsanda bulunanların en mükemmeli olan Kerîm! Ve ey Kendisinden bir şey istenilen ve istenmeye lâyık olanların en hayırlısı olan Mes'ûl! Ve ey geçmiş ümmetlerden beri, darlık, sıkıntı ve musibet anında her varlığın yegâne ümit kaynağı olan Me'mul!

38. Kısım[değiştir]

اَقِدْ كَوْكَبٖى بِاْلاِسْمِ نُوراً وَبَهْجَةً

مَدَى الدَّهْرِ والْاََيَّامِ يَا نُورُ جَلْجَلَتْ

38. Ya Rab! İsm-i A'zam'ın nurunun tecellisiyle parlat yıldızımı! Günler ve asırlar boyu âhirzamana kadar eşsiz bir surette ışıklandır, ey sonsuz nuruyla bütün kâinatı nurlandıran ve isimlerinin tecellisiyle her şeyi aydınlatan Nûr!

39. Kısım[değiştir]

بِاٰجٍ أَهُوجٍ جَلْمَهُوجٍ جَلَالَةٍ

جَلٖيلٍ جَلْجَلَيُّوتٍ جَمَاهٍ تَمَهْرَجَتْ

39. Ey bütün kemal sıfatların sahibi ve her türlü kusurdan münezzeh olan Allah'ım! Ey Ehad! Ey Bedî'! Ey Azîz! Ey Celîl! Bütün güzel isimlerin sonsuz celâl, izzet ve azametiyle tecelli edip parlamaktadır.

40. Kısım[değiştir]

بِتَعْدَادِ اَبْرُومٍ وَسِمْرَازِ اَبْرَمٍ

وَبَهْرَتِ تِبْرٖيزٍ وَاُمٍّ تَبَرَّكَتْ

40. Ey Evvel! Ey Âhir! Mahlûkatının arzu ve ihtiyaçlarına cevap veren bütün güzel isimlerini zikrederek onların bereketine sığınırım!

41. Kısım[değiştir]

تُقَادُ سِرَاجُ النُّورِ سِرّاً بَيَانَةً

تُقَادُ سِرَاجُ السُّرْجِ سِرّاً تَنَوَّرَتْ

41. Nur'un kandili gizliden gizliye tutuşturulur, parlar. Sirâcü's-Sürc -Kandiller kandili- perde altında yanarak nur saçar.

42. Kısım[değiştir]

بِنُورِ جَلَالٍ بَازِخٍ وَشَرَنْطَخٍ

بِقُدُّوسِ بَرْكُوتٍ بِهِ النَّارُ اُخْمِدَتْ

42. O Nur; hayatını ve nurunu ! Raûf, Rahîm ve Kuddûs isimlerinin tecellisiyle, O Zât'ın kibriya ve azamet, refet ve rahimiyetinden alır. İşte, dalâlet ve inkarcılık ateşi de o "Nur" ile söndürülür.

43. Kısım[değiştir]

بِيَاهٍ وَيَا يُوهٍ نُمُوهٍ اَصَالِيًا

بِطَمْطَامٍ مِهْرَاشٍ لِنَارِ الْعِدَا سَمَتْ

43. Ey yegâne ibadet edilmeye lâyık olan Ma'bûd! O nur; nihayetsiz izzet ve azametiyle her şeyi emrine boyun eğdiren Kahhâr!, sonsuz kudretiyle bütün varlıkları kuşatan ve hiçbir şey kudretinin dışına çıkamayan Cebbâr! Sâbit, Samed, Şehîd ve Selâm isimlerinin tecellisiyle, düşmanın küfür ve fitne ateşinden kurtararak selamete çıkarır!

44. Kısım[değiştir]

بِهَالٍ اَهٖيلٍ شَلْعٍ شَلْعُوبٍ شَالِعٍ

طَهِىٍّ طَهُوبٍ طَيْطَهُوبٍ طَيَطَّهَتْ

44. O nur; varlığı hak olan ve her şeyin gerçek sahibi ve yalnız ibadet edilmeye Kendisi lâyık olan Ma'bud-u Hak, Cemîl, Vedûd ve Mucîb olan Zâtın isimlerinin tecellisi ve inayetiyle kendini beşere sevdirecektir.

45. Kısım[değiştir]

اَنُوخٍ بِيَمْلُوخٍ وَاَبْرُوخٍ أُقْسِمَتْ

بِتَمْلٖيخِ اٰيَاتٍ شَمُوخٍ تَشَمَّخَتْ

45. Bu muazzam kasemde bulunan, her şeyi varlığıyla ayakta tutan Kayyûm ve Kendisine tevekkül edenlere başarı ihsan eden, isteklerine cevap veren ve bütün dertlerini gideren Vekîl isminin hürmetine! Ey bütün sırlarının ve âyetlerinin hikmetlerini ancak Kendisi bilen Allah'ım! Mahlûkatına rahmetinin en lâtif cilvelerini gösteren şefkat sahibi Hannân isminin hürmetine dualarımı kabul buyur!

46. Kısım[değiştir]

اَبَازٖيخَ بَيْذُوخٍ وَذَيْمُوخٍ بَعْدَهَا

خَمَارُوخٍ يَشْرُوخٍ بِشَرْخٍ تَشَمَّخَتْ

46. Ey bütün sırları bilen Allah'ım! Kâinatı hiçten ve benzersiz bir şekilde yaratan Mübdî ve varlıkları ölümünden sonra yeniden inşa edip dirilten Muîd isminin hürmetine bize merhametinle muamele eyle!

47. Kısım[değiştir]

بِبَلْخٍ وَسِمْيَانٍ وَبَازُوخٍ بَعْدَهَا

بِذَيْمُوخٍ اَشْمُوخٍ بِهِ الْكَوْنُ عُمِّرَتْ

47. Kâinatı ince hesaplarla yaralan, varlıkların ihtiyaçlarını adaletle veren ve başkalarının hukukuna tecavüz edenleri cezalandırıp iyilik yapanları da mükâfatlandıran Adl ve hüküm ve kaza sahibi olan, haklıyı haksızdan ayıran Hakem isimlerinin tecellisiyle, adalet ve mizanıyla, intizam ve hikmetiyle dünya tamir edilir ve tahripten kurtulur.

48. Kısım[değiştir]

بِشَلْمَخَتٍ اِقْبَلْ دُعَٓائٖى وَكُنْ مَعٖى

وَكُنْ لٖى مِنَ الْاَعْدَٓاءِ حَسْبٖى فَقَدْ بَغَتْ

48. Her şeyi hakkıyla yaratan ve her hakkın sahibi olan Hak isminin hürmetine duamı kabul buyur! Düşmanlarım azgınlık ve taşkınlıkta haddi aştılar. Sen bana kâfisin! İnayet ve yardımını ihsan eyle!

49. Kısım[değiştir]

فَيَا شَمْخَثَا يَا شَمْخَثَا اَنْتَ شَمْلَخَا

وَيَا عَيْطَلَا هَطْلُ الرِّيَاحِ تَخَلْخَلَتْ

49. Ey bizi sonsuz nimetleriyle terbiye eden Rabb'im! Ve ey bütün varlıkların rızkını şefkatle veren Rahmân! Sen, sonsuz hazinesinden medet bekleyenleri zenginliğe mazhar eden Muğnî'sin, kuvveti her şeye galip ve her şeye mutlak hâkim olan Kâhir ve Kavîsin! Allah'ım, fitne ve düşmanlık rüzgârları, küfür ve inkarcılık kasırgası şiddetle esmektedir!

50. Kısım[değiştir]

بِكَ الْحَوْلُ وَالصَّوْلُ الشَّدٖيدُ لِمَنْ اَتٰى

لِبَابِ جَنَابِكَ وَالْتَجٰى ظُلْمَةُ انْجَلَتْ

50. Düşmandan gelen şiddetli hücuma karşı koymak ve korunmak; ancak Sen'in ihsan ettiğin güç ve kuvvetledir. Küfür ve inkâr karanlıklarının dağılması da ancak Sen'in yüce kapına iltica iledir.

51. Kısım[değiştir]

بِطٰهٰ وَيَاسٖينَ وَطَاسٖينَ كُنْ لَنَا

بِطَاسٖينَ مٖيمٍ لِلسَّعَادَةِ اَقْبَلَتْ

51. Tâhâ, Yâsîn ve Tâ Sîn (Neml) Sûreleri'nin hürmetine Muîn'imiz ol! Ve Tâ Sîn Mîm (Kasas ve Şuarâ) Sûrelerini -dünya ve âhiret- saadetimize vesile kıl!

52. Kısım[değiştir]

وَكَافٍ وَهَايَٓاءٍ وَعَيْنٍ وَصَادِهَا

كِفَايَتُنَا مِنْ كُلِّ عَيْنٍ بِنَا حَوَتْ

52. Meryem Sûresi'nin sonsuz hikmet ve sırlarını taşıyan Kâf, Hâ, Yâ, Ayn ve Sâd'ı, bizi her taraftan saran kem gözlerden korumaya kâfidir.

53. Kısım[değiştir]

بِحَامٖيمَ عَيْنٍ ثُمَّ سٖينٍ وَقَافِهَا

حِمَايَتُنَا مِنْ كُلِّ سُٓوءٍ بِشَلْمَهَتْ

53. Dilediği kullarına fetih kapılarını ve gayb âlemlerinin hakikatlerini açıp müyesser kılan Fettâh ismin hürmetine! Şûra Sûresinin, nihayetsiz sırları ihtiva eden Hâ-Mîm, Ayn, Sîn ve Kâf'ındaki hakikatleri bize açarak her türlü kötülük ve tehlikeden korunmamıza vesile kıl!

54. Kısım[değiştir]

بِقَافٍ وَنُونٍ ثُمَّ حَامٖيمٍ بَعْدَهَا

وَفٖى سُورَةِ الدُّخَانِ سِرًّا قَدْ اُحْكِمَتْ

54. Yine Kâf ve Kalem Sûresi ve Hâ-Mîm ile başlayan sûreler hürmetine! Ve Duhan Sûresi'nde muhkem kılınmış sır hürmetine bizi muhafaza eyle!

55. Kısım[değiştir]

بِاَلِفٍ وَلَامٍ وَالنِّسَٓاءِ وَعُقُودِهَا

وَفٖى سُورَةِ الْاَنْعَامِ وَالنُّورِ نُوِّرَتْ

55. Kurân-ı Hakîm'indeki; "Elif-Lâm" ile başlayan sûreler, Nisa, Mâide ve En'âm Sûreleri ve nurlu hakikatlerle parlayan Nur Sûresi hürmetine!...

56. Kısım[değiştir]

وَاَلِفٍ وَلَامٍ ثُمَّ رَٓاءٍ بِسِرِّهَا

عَلَوْتُ بِنُورِ اْلاِسْمِ مِنْ كُلِّ مَا جَنَتْ

56. Ve -Yunus, Hûd, Yusuf, İbrahim ve Hicr sûrelerinin başlarında bulunan- "Elif-Lâm-Râ" harflerinin ihtiva ettiği sırlarla ancak Kadri yüce "İsm-i A'zam'ının sonsuz nurunun tecellisiyle işlediğim günahlardan kurtularak -katında terakki ettim.

57. Kısım[değiştir]

وَاَلِفٍ وَلَامٍ ثُمَّ مٖيمٍ وَرَٓائِهَا

اِلٰى مَجْمَعِ الْاَرْوَاحِ وَالرُّوحِ قَدْ عَلَتْ

57. Ra'd Sûresinin, önce "Elif ve Lâm"ının, sonra "Mim ve Râ" harfinin sırrıyla ruhaniler ve melekler meclisine yükseldim.

58. Kısım[değiştir]

بِسِرِّ حَوَامٖيمِ الْكِتَابِ جَمٖيعِهَا

عَلَيْكَ بِفَضْلِ النُّورِ يَا نُورُ اُقْسِمَتْ

58. Ey sonsuz nuruyla bütün kâinatı nurlandıran ve isimlerinin tecellisiyle her şeyi aydınlatan Nûr! Kur'ân-ı Hakîm'de "Hâ-Mîm" ile başlayan bütün sûrelerin sırrı hürmetine! Beni, her türlü nur ve ışığın kaynağı olan Nûr isminin fazl ve tecellisine mazhar eyle!

59. Kısım[değiştir]

بِعَمَّ عَبَسَ وَالنَّازِعَاتِ وَطَارِقٍ

وَفٖى وَالسَّمَٓاءِ ذَاتِ الْبُرُوجِ وَزُلْزِلَتْ

59. Nebe, Abese, Nâziat ve Târık Sûreleri ile Burûc ve Zilzâl Sûreleri'nin hürmetine!

60. Kısım[değiştir]

بِحَقِّ تَبَارَكَ ثُمَّ نُونٍ وَسَٓائِلٍ

وَفٖى سُورَةِ التَّهْمٖيزِ وَالشَّمْسِ كُوِّرَتْ

60. Mülk Sûresinin hakkı için, yine Kalem, Meâric, Hümeze, Şems ve Tekvir Sûreleri'nin hürmetine!

61. Kısım[değiştir]

وَبِالذَّارِيَاتِ الذَّرِّ وَالنَّجْمِ اِذْ هَوٰى

وَبِاقْتَرَبَتْ لِىَ اْلاُمُورُ تَقَرَّبَتْ

(Nüsha farkı: وَبِاِقْتَرَبَتْ)

61. Zâriyat, Necm ve Kamer Sûreleri hürmetine! Bütün işlerimi kolaylaştır!

62. Kısım[değiştir]

وَفٖى سُوَرِ الْقُرْاٰنِ حِزْباً وَاٰيَةً

عَدَدَ مَا قَرَاَ الْقَارٖى وَمَا قَدْ تَنَزَّلَتْ

62. Kurân-ı Hakimde hizb hizb, âyet âyet bütün sûrelerin hakkı için, katından indirilenler ve onlan okuyanların okudukları adedince!..

63. Kısım[değiştir]

فَاَسْئَلُكَ يَا مَوْلَاىَ فٖى فَضْلِكَ الَّذٖى

عَلٰى كُلِّ مَٓا أَنْزَلْتَ كُتْبًا تَفَضَّلَتْ

63. Ey Mevlâm! Nihayetsiz fazlınla kendilerine -peygamberler- kitaplar indirdiğin o lütuf ve ihsanını istiyorum!

64. Kısım[değiştir]

بَاٰهِيًّا شَرَاهِيًّا اَذُونَاىِ صَبْوَةٍ

اَصْبَاوُثٍ اٰلِ شَدَّاىَ اَقْسَمْتُ بِطَيْطَغَتْ

(Nüsha farkı: اَصْبَاءُوثٍ)

(Nüsha farkı: بِطَيْطَفَتْ)

64. Ey Hayy ve Kayyûm!. Kadîr ve Cebbâr isimlerinin üzerine yemin ederek Sana yalvarıyorum!

65. Kısım[değiştir]

بِسِرِّ بَدُوحٍ اَجْهَزَطٍ بَطَدٍ زَهَجٍ

بِوَاحِ الْوَحَا بِالْفَتْحِ وَالنَّصْرِ اَسْرَعَتْ

65. Ey Allâm-ül Guyûb! Fettâh isminin nuru ve ancak senin inayet ve yardımınla fetihler müyesser olur.

66. Kısım[değiştir]

بِنُورِ فَجَشٍ مَعَ ثَظْخَزٍ يَا سَيِّدٖى

وَبِاْلاٰيَةِ الْكُبْرٰى اَمِنّٖى مِنَ الْفَجَتْ

66. Ey Seyyidim ve Mevlâm! Nihayetsiz kibriya, azamet ve hâkimiyetinin hakkı için, Hakîm ismin hürmetine! Varlığını ve birliğini güçlü ve sarsılmaz delillerle ispat ve ilân eden Ayet-ül-Kübrâ'nın hakikatlerinin nuruyla beni her türlü tehlike ve felâketlerden emin eyle!

67. Kısım[değiştir]

بِحَقِّ فَقَجٍ مَعَ مَخْمَةٍ يَٓا إِلٰهَنَا

بِاَسْمَٓائِكَ الْحُسْنٰى اَجِرْنٖى مِنَ الشَّتَتْ

67. Ey her şeye gücü yeten ve hiçbir şey kendine ağır gelmeyen Kâdir olan ilâhımız! Fettâh isminin hakkı için, Rezzâk isminin hürmetine, ve İsm-i A'zam ve bütün güzel isimlerinin bereketiyle beni dağınıklık ve perişanlıktan muhafaza eyle!

68. Kısım[değiştir]

حُرُوفٌ لِبَهْرَامٍ عَلَتْ وَتَشَامَخَتْ

وَاسْمُ عَصَا مُوسٰى بِهِ الظُّلْمَةُ انْجَلَتْ

68. O harfler Merih yıldızı gibi yüksek ve âlidir. Asa-yı Musa ismiyle karanlıklar dağıldı.

69. Kısım[değiştir]

تَوَسَّلْتُ يَا رَبِّ اِلَيْكَ بِسِرِّهَا

تَوَسُّلَ ذٖى ذُلٍّ بِهِ النَّاسُ اهْتَدَتْ

69. Ey bizleri sonsuz nimetleriyle terbiye eden Rabb'im! Bütün bu harflerin yüce mânâlarının sırlarını şefaatçi yaparak Sana yalvarıyorum ki, bu dua ve yakarışımın; acz, fakr ve zilletini izhar ederek hidayete erenlerin duası nevinden olmasını diliyorum!

70. Kısım[değiştir]

حُرُوفٌ بِمَعْنَاهَا لَهَا الْفَضْلُ شُرِّفَتْ

مَدَى الدَّهْرِ وَالْاَيَّامِ يَا رَبِّ انْحَنَتْ

70. Ey kullarına nihayetsiz şefkat ve merhametiyle muamele eden Rabb'im! Bunlar taşıdığı mânâ itibariyle öyle harflerdir ki -onları zikredenler- asırlar boyu hep faziletle yüceltilmişlerdir.

71. Kısım[değiştir]

دَعَوْتُكَ يَٓا اَللّٰهُ حَقًّا وَإِنَّنٖى

تَوَسَّلْتُ بِاْلاٰيَاتِ جَمْعًا بِمَا حَوَتْ

71. Ey varlığı hak ve her hakkın gerçek sahibi olan Allah'ım! Kur'ân-ı Hakiminin bütün âyetleri ve ihtiva ettiği hakikatli sırları vesile kılarak Sana dua ve niyaz ettim!

72. Kısım[değiştir]

فَتِلْكَ حُرُوفُ النُّورِ فَاجْمَعْ خَوَٓاصَّهَا

وَحَقِّقْ مَعَانٖيهَا بِهَا الْخَيْرُ تُمِّمَتْ

72. İşte bunlar (sûrelerin başlarındaki harfler) "Nur Harfleri"dir. Beni, onların bütün hasiyet ve meziyetlerine mazhar et! Ve her türlü hayrın kendisiyle tamamlanıp kemale erdiği o harflerin mânâlarını gerçekleştir.

73. Kısım[değiştir]

وَاُحْضِرَنٖى عَوْنًا خَدٖيمًا مُسَخَّراً

طُهَيْمَفْيَٓائٖيلُ بِهِ الْكُرْبَتُ انْجَلَتْ

(Nüsha farkı: وَاُحْضِرْنٖى)

(Nüsha farkı: طُهَيْمَفَيَٓائٖيلُ)

73. Bana yardımcı olarak öyle bir ruhanî -müekkel melek-hizmetkâr gönder ki her türlü gam, keder ve sıkıntılarım onunla giderilsin!

74. Kısım[değiştir]

فَسَخِّرْ لٖى فٖيهَا خَدٖيماً يُطٖيعُنٖى

بِفَضْلِ حُرُوفِ اُمِّ الْكِتَابِ وَمَا تَلَتْ

74. Ümmü'l-Kitap olan Fatiha Sûresi ve onu takip eden diğer sûrelerin harflerinin sırrı hürmetine! O ruhaniler içindeki hizmetkârı bana itaatkâr ve musahhar eyle!

75. Kısım[değiştir]

وَاَسْئَلُكَ يَا مَوْلَاىَ فٖٓى اِسْمِكَ الَّذٖى

بِهِ اِذَا دُعِىَ جَمْعُ اْلاُمُورِ تَيَسَّرَتْ

(Nüsha farkı: فَاَسْئَلُكَ)

75. Ey Mevlam! Kendisiyle dua ve niyazda bulunulduğunda bütün işlerin müyesser olduğu İsm-i Âzam'ınla Sana dua ve niyaz ediyorum!

76. Kısım[değiştir]

اِلٰهٖى فَارْحَمْ ضَعْفٖى وَاغْفِرْلٖى زَلَّتٖى

بِمَا قَدْ دَعَتْكَ الْاَنْبِيَٓاءُ وَتَوَسَّلَتْ

76. İlâhî! Bütün Nebi ve Peygamberlerin, -Senin rızana kavuşmak için- vesile kılarak yaptıklan duaları hürmetine! Sonsuz acizlik ve zayıflığımdan dolayı bana merhamet et ve kusurlarımı bağışla!

77. Kısım[değiştir]

اَيٰا خَالِقٖى يَا سَيِّدٖى اِقْضِ حَاجَتٖى

اِلَيْكَ اُمُورٖى يَٓا اِلٰهٖى تَسَلَّمَتْ

77. Ey her şeyin yaratıcısı olan Hâlık'ım ve Seyyid'im! İhtiyacımı gider! Ey bütün varlıkların Rabb'i olan İlahım! Bütün işlerimi Sana havale ediyorum!

78. Kısım[değiştir]

تَوَسَّلْتُ يَا رَبِّ اِلَيْكَ بِاَحْمَدَا

وَاَسْمَٓائِكَ الْحُسْنَى الَّتٖى هِىَ جُمِّعَتْ

78. Ey bizi sonsuz nimetleriyle terbiye eden Rabb'im! Bütün güzel isimlerin olan Esmâ-i Hüsnâ hürmetine ve bütün güzel isimlerine mazhar olmakla kendisinde toplayan Resûl-i Ekremin Hz. Muhammed'i (a.s.m.), şefaatçi kılarak Sana yalvarıyorum!

79. Kısım[değiştir]

فَجُدْ وَاعْفُ وَاصْفَحْ يَٓا اِلٰهٖى بِتَوْبَةٍ

عَلٰى عَبْدِكَ الْمِسْكٖينِ مِنْ نَظْرَةٍ عَبَتْ

79. Ya İlâhî! Kusur ve günahlarından Sana dönüp bağışlanmasını dileyen bu aciz, zavallı ve miskin kuluna cömertliğinle, af ve mağfiretinle muamele et!

80. Kısım[değiştir]

وَوَفِّقْنٖى لِلْخَيْرِ وَالصِّدْقِ وَالتُّقٰى

وَاَسْكِنَّنِى الْفِرْدَوْسَ مَعَ فِرْقَةٍ عَلَتْ

80. Beni hayır, sıdk, doğruluk ve takva yolunda muvaffak kıl! Ve beni katında yüksek zümre ile birlikte Firdevs cennetine yerleştir!

81. Kısım[değiştir]

وَكُنْ بٖى رَؤُفًا فٖى حَيَاتٖى وَبَعْدَمَا

اَمُوتُ وَاَلْقٰى ظُلْمَةَ الْقَبْرِ انْجَلَتْ

81. Yaşadığım müddetçe ve ölümümden sonra beni esirgeyip şefkat ve merhametinle muamele et! Aydınlık ve nura açılan kabirdeki zulmet perdesini kaldır!

82. Kısım[değiştir]

وَفِى الْحَشْرِ بَيِّضْ يَٓا اِلٰهٖى صَحٖيفَتٖى

وَثَقِّلْ مَوَازٖينٖى بِلُطْفِكَ اِنْ خَفَّتْ

82. Yâ İlâhî! Haşirde amel defterimi beyaz kıl! Ve eğer iyiliklerim hafif gelirse lütfunla muamele ederek sevap terazimi ağırlaştır!

83. Kısım[değiştir]

وَجَوِّزْنٖى حَدَّ الصِّرَاطِ مُهَرْوِلاً

وَاحْمِنٖى مِنْ حَرِّ نَارٍ وَمَا حَوَتْ

(Nüsha farkı: وَاَحْمِنٖى)

83. Beni, keskin Sırat Köprüsünden süratle geçir! Ve beni cehennem ateşi ve içindeki dehşetli azaptan muhafaza eyle!

84. Kısım[değiştir]

وَسَامِحْنٖى مِنْ كُلِّ ذَنْبٍ جَنَيْتُهُ

وَاغْفِرْ خَطٖٓيئَاتِى الْعِظَامَ وَاِنْ عَلَتْ

84. İşlemiş olduğum her bir günahı affet! Çok da olsa büyük hata ve kusurlarımı bağışla!


(28. Lema'dan)

(Risâle-i Nûr’a üç fıkrasında kuvvetli işaret eden Hazreti İmâm-ı Alî radıyallâhü anhın Kasîde-i Celcelûtiye’si, hiçbir cihetle tesâdüfe hamledilmez. Ve tevâfuklu bir kerâmetini beyân etmeye mecbûr oldum. Şöyle ki: Üç aydan beri o kasîdeyi okuyorum. Yalnız sekiz sahî­feyi, halledemediğim bir vefka dâir olduğu için okumuyordum. Fakat âhirinde وَصَلِّ اِلٰه۪ي’den başlayan âhirki iki sahîfeyi de, ötekilerle beraber okuyordum. Yetmiş def‘a kat‘î, belki tahmînime göre yüze yakın def‘ada istisnâsız her def‘a ne vakit elime alıp baştan okuduktan sonra âhirini açarken, فَيَا حَامِلَ الْأِسْمِ الَّذ۪ي جَلَّ قَدْرُهُ ile başlayan sahîfe açılıyordu. Ben hayret ediyordum. Onu okumayarak iki sahîfe sonra وَصَلِّ اِلٰه۪ي ile başlayan iki sahîfe âhirini okuduklarıma zammederek her ne vakit baştan okuduğumda, terk ettiğim sekiz sahîfeye gelirken kitabın bâkî kalan yüze yakın sahîfeleri içinde açtıkça, yine فَيَا حَامِلَ الْأِسْمِ sahîfesi açılıyordu. Hayret içinde hayret ediyordum. Elli def‘adan sonra dedim: “Acaba bu sahîfe neden açılıyor? Onu da okusam ne olur?” Baktım ki, Kasîde-i Celcelûtiye’yi okuduğum maksadın neticesini o sahîfe gösteriyor. Ben terk ettiğimden hata ettiğimi bildim. Ondan sonra okumaya başladım. Ondan sonra, belki kırk def‘adan fazla el attıkça yine o sahîfe açılıyordu. Nihâyet arkadaşlarıma hikâye ettim. Onlar da hayret içinde hayrette kaldılar. Dedim: “Bu, Celcelûtiye’nin bir kerâmetidir.” Sizleri değil, başkalarını iknâ‘ edecek maddî delil elimde yok. Yalnız benim müşâhedâtım var. Benim müşâhedâtım, başkasına huccet olamaz. Benim de şimdiye kadar delilsiz da‘vâları yazmak âdetim değildir. Fakat madem şu tevâfuk, acîbdir. Elbette “Beni yaz” diye işaret ediyor. Ve inanmayanlara kendini inandıracak ki, yazdırmak istiyor. Cenâb-ı Hakk’a yüz bin şükür ediyorum ki, bana hem büyük bir teselli, hem da‘vâma büyük bir delil gösterdi. Ve tevâfukun beş-altı nevi‘, bize ve mesleğimize medâr-ı imtiyâz ve vesîle-i teşvîk olarak verilmiştir. Ve her me’yûsiyet ve gevşeklik zamanımızda bir kamçı ve teşvîk ve bir kerâmet ve hizmet-i Kur’âniyeye medâr bir tevâfuk-u latîfe imdâdımıza yetiştiği gibi, bu def‘a da yetişti. Evet, kalben gayet alâkadâr olduğum kardeşlerimin mufârakat zamanının pek yakın olduğu bir zamanda ve hapiste yalnız kalacağım bir anda ve üç ayda yetmiş def‘a acîb bir tarzda bana açılan bir sahîfenin kerâmetini da‘vâ ettiğim ve delilsiz kaldığım bir hengâmda, Hazret-i Alî radıyallâhü anhın Celcelûtiye kasîdesinin yetmiş def‘a bilâ-istisnâ bana açılan, فَيَا حَامِلَ الْأِسْمِ الَّذ۪ي جَلَّ قَدْرُهُ’den başlayan üç-dört satırda üç-dört kuvvetli emâre ve delil vardır ki, فَيَا حَامِلَ الْأِسْمِ hitâb-ı umûmîsinde bize hususî bakıyor.)

(28. Lem'a)


Not: Bediüzzaman'ın ilk başta okumadığı bölüm 85.-113. kısımlardır. Daha sonra okumadığı فَيَا حَامِلَ الْأِسْمِ الَّذ۪ي جَلَّ قَدْرُهُ ile başlayan 106. kısım yüze yakın defa Üstad'a açılınca oradan sonrasını da okumaya başlıyor. Yani:

Nihai olarak Üstad'ın okuduğu bölüm: 1.-84. Kısımlar ve 106.- 122. Kısımlar

Üstad'ın okumadığı bölüm: 85.-105. Kısımlar

85. Kısım (Bediüzzaman buradan itibaren 105. Kısmın sonuna kadar okumamıştır)[değiştir]

فهٰذاَ خَوَاتِمُهُنَّ مَنْ قَدْ خَصَّصْتُهاَ

بِسِرِّ مِنَ الْأَسْرَارِ فِى اللَّوْحِ أُنْزِلَتْ

85. Bu hatemler (mühürler) hassalara (bazı sırlı özelliklere) sahiptir. Bu sırlar, indirildiği levhadaki (Levh-i Mahfuz) esrardan dolayıdır.

86. Kısım[değiştir]

ثَلاَثُ عِصِىٍّ صُفِّفَتْ بَعْدَ خَاتَمٍ

عَلىَ رَأْسِهَا مِثْلُ السِّهَامِ تَقَوَّمَتْ

86. Üç âsâ (âsâ misali çizgiler) saf saf dizilmişler hatemden (mühürden) sonra! Başlarına kafası düz ok misali çizgi konmuş!

87. Kısım[değiştir]

وَمِيمٌ طَمِيسٌ أبْتَرُ ثُمَّ سُلَّمُ

وَفِى وَسَطِهاَ بِالْجَرَّتَيْنِ تَشَرْبَكَتْ

87. Birazı kesilmiş sönük bir mim, sonra merdiven. Ortasında birleşmiş iki esre.

88. Kısım[değiştir]

وَاَرْبَعَةٌ تُحْكىٖ الْأَنَامَِلَ بَعْدَهَا

تُشِيرُ اِلىَ الْخَيْرَاتِ وَالرِّزْقَ جُمِّعَتْ

88. Ve ondan sonra çiviye (parmağa) benzeyen dört çizgi. Toplanmış rızka ve hayırlara işaret eden.

89. Kısım[değiştir]

وَهَاءٌ شَقٖيقٌ ثُمَّ وَاوٌ مُقَوَّسٌ كَانُْبُوبِ حَجَّامٍ مِنَ السِّرِّ قَدْحَوَتْ

89.

90. Kısım[değiştir]

وَاوَاخَِرُهَا مِثْلُ الْْوََائِلِ خاتََمٌ خُماسَِيٌّ أرْكانٍ بِهِ السِّرُّ قَدْحَوَتْ

90.

91. Kısım[değiştir]

فَعَدِّلْهُ مِنْ بعْدِ عَشْرٍ ثَلَاثَةً وَلاتََكُ فِى اِحْصَاءِهاَ مُتَوَهِّمَتْ

91.

92. Kısım[değiştir]

ثَلاثٌَ مِنَ التَّوْرَاتِ لاشََكَّ ارَْبَعُ وَارَْبَعٌ مِنْ اِنْجِيلِ عيسِىٰ بْنِ مَرْيَمَتْ

92.

93. Kısım[değiştir]

وَخَمْسٌ مِنَ الْقرُْاٰنِ هُنَّ تَمَامُه اَ اِلىَ كُلِّ مَخْلوُقٍ فَصٖيحٍ وَابَْكَمَتْ

93.

94. Kısım[değiştir]

فَهٰذا اِسْمُ اللهِ جَلَّ جَلالَهُُ وَأسَْمَائُهُ عِنْدَ البَرِيَّةِ قَدْ سَمَتْ

94.

95. Kısım[değiştir]

فَهٰذاَ اِسْمُ اللهِ يا قارَِئُ إنْتَبهِْ وَلاتَرْتَدِدْ تَبْلىِ لرُِوحِكَ بالْخَبَتْ

95.

96. Kısım[değiştir]

فَهٰذا اِسْمُ اللهِ ياَ جاهَِلُ إعْتَقِدْ

وَاِيّاكََ تَشْكُكْ تَتْلفُُ الرُّوحَ وَالْجَنَتْ

96.

97. Kısım[değiştir]

فَخُذْ هٰذِهِ الْْسْماءََ حَقاًّ وَاخَْفِهَا فَفِيهاَ مِنَ الْْسْرَارِ مَالاَ بِهٖ لَوَ تْ

97.

98. Kısım[değiştir]

بِهَا الْعَهْدُ وَالمْيِثَاقُ وَالْوَعْدُ وَلِّاقَا وَبِالْمِسْكِ وَاْلكَافُورِ حَقًّا قَدِاخْتَمَتْ

98.

99. Kısım[değiştir]

وَلاَ تُعْطِ ذَا اْلْسَْمَاءِ يَوْماً لجَِاهِلٍ وَلَوْ كَانَ مَعَ أنُْثَى لكََا نَتْ بِهِ سَمَتْ

99.

100. Kısım[değiştir]

فَإنِْ كَانَ حَامِلهَُا مِنَ الْخَوْفِ هَارِب اً

فَاقَْبِلْ وَلاَ تَخْشَ الْمُلوُكَ بِمَا حَوَتْ

100.

101. Kısım[değiştir]

فَإنِْ كَانَ مَصْرُوعاً مِنَ الْجِنِّ وَاقِع اً فَحَامِيمَ حَرْفُ الْعَيْنِ يَا صَاحُ قطُِّعَتْ

101.

102. Kısım[değiştir]

فَتَرْسِمُ مِنْ فَوْقِ الْجَبيِنِ حُرُوفَهَا فَهَاهِيَ اِسْمُ اللهِ جَمِيعاً تَفَضَّلَتْ

102.

103. Kısım[değiştir]

وَإنِْ كَانَ إنِْسَاناً يَخَافُ عَدُوَّه ُ وَلاَ تَخْشَ مِنْ بَاسِْ الْمُلوُكِ وَلَوْ طَغَتْ

103.

104. Kısım[değiştir]

فَإنِْ كَانَ هَذَا الْاسِْمُ فيِ مَالِ تَاجِرٍ فَؤمَْوَالهُُ بِالْخَيْرِ وَالْجُودِ قَدْ نَمَتْ

104.

105. Kısım[değiştir]

وَإنِْ كُنْتَ حَامِلهََا مِنَ الْخَوْفِ هَارِب اً فَا قَْبِلْ وَلاَ تَخْشَ فَتَؤمَْنْ مِنَ الْخَبَتْ

105.

106. (Üstadın okuduğu sırayla: 85.) Kısım[değiştir]

فَيَا حَامِلَ اْلاِسْمِ الَّذٖى جَلَّ قَدْرُهُ

تَوَقّٰى بِهٖ كُلَّ اْلاُمُورِ تَسَلَّمَتْ

106. (Üstadın okuduğu sırayla: 85.) Ey Kadri Yüce İsm-i Azam'ı taşıyan ve Onu kendine muhafız ittihaz edinen! İsm-i A'zam'ın bereketiyle her bir tehlikeden selâmetle kurtulacaksın!

107. (Üstadın okuduğu sırayla: 86.) Kısım[değiştir]

فَقَاتِلْ وَلَا تَخْشَ وَحَارِبْ وَلَا تَخَفْ

وَدُسْ كُلَّ اَرْضٍ بِالْوُحُوشِ تَعَمَّرَتْ

107. (Üstadın okuduğu sırayla: 86.) Savaş, -âhirzamanın dehşetli harbinden- korkma! Çarpış, çekinme! Vahşi ve acımasız zâlimlerin bulunduğu her yere gir!

108. (Üstadın okuduğu sırayla: 87.) Kısım[değiştir]

وَاَقْبِلْ وَلَا تَهْرَبْ وَخَاصِمْ مَنْ تَشَٓاءُ

وَلَا تَخْشَ بَاْسًا لِلْمُلُوكِ وَلَوْ حَوَتْ

108. (Üstadın okuduğu sırayla: 87.) Karşılaş, kaçma! Dilediğin düşmanla mücadele et! Melik ve reislerin; tecavüz, tevkif ve kuşatmasından korkma!

109. (Üstadın okuduğu sırayla: 88.) Kısım[değiştir]

فَلَا حَيَّةٌ تَخْشٰى وَلَا عَقْرَبٌ تَرٰى

وَلَا اَسَدٌ يَأْتٖى اِلَيْكَ بِهَمْهَمَتْ

109. (Üstadın okuduğu sırayla: 88.) Korkacağın ne bir yılan, ne bir akrep ne de sana kükreyerek gelebilecek bir aslan vardır!

110. (Üstadın okuduğu sırayla: 89.) Kısım[değiştir]

وَلَا تَخْشَ مِنْ سَيْفٍ وَلَا طَعْنِ خَنْجَرٍ

وَلَا تَخْشَ مِنْ رُمْحٍ وَلَا شَرٍّ أَسْهَمَتْ

110. (Üstadın okuduğu sırayla: 89.) O savaş ve mücadelede; ne bir kılıçtan, ne bir hançer yarasından, ne bir mızraktan, ne de isabet edecek bir okun şer ve tehlikesinden kork!

111. (Üstadın okuduğu sırayla: 90.) Kısım[değiştir]

جَزَا مَنْ قَرَا هٰذَا شَفَاعَةُ اَحْمَدَا

وَيُحْشَرُ فِى الْجَنَّاتِ مَعَ حُورٍ صُفِّفَتْ

111. (Üstadın okuduğu sırayla: 90.) İşte bunu okuyanın mükâfatı, Resûl-i Ekrem Hz. Muhammed'in (a.s.m.) şefaatidir. Ve o, içinde sıra sıra dizilmiş hurilerle birlikte cennetlerde haşrolacaktır.

112. (Üstadın okuduğu sırayla: 91.) Kısım[değiştir]

وَاعْلَمْ بِاَنَّ الْمُصْطَفٰى خَيْرُ مُرْسَلٍ

وَاَفْضَلُ خَلْقِ اللّٰهِ مَنْ قَدْ تَفَرَّقَتْ

112. (Üstadın okuduğu sırayla: 91.) Bil ki şüphesiz Hz. Muhammed Mustafa (a.s.m.), gönderilen resullerin en seçkini ve Allah'ın yeryüzünde bulunan mahlûkatının en faziletlisidir.

113. (Üstadın okuduğu sırayla: 92.) Kısım[değiştir]

وَصَدِّرْ بِهٖ مِنْ جَاهِهٖ كُلَّ حَاجَةٍ

وَسَلْهُ لِكَىْ تَنْجُوَ مِنَ الْجَوْرِ وَالطَّغَتْ

113. (Üstadın okuduğu sırayla: 92.) Ve Hâlık'ın katındaki makam, rütbe ve şânının yüceliğinden dolayı her türlü arzu ve ihtiyaç duasının başında onu (a.s.m.) zikret! Ve her türlü zulüm ve tecavüzden korunmak için onu (a.s.m.) şefaatçi ve vesile kıl!

114. (Üstadın okuduğu sırayla: 93.) Kısım[değiştir]

وَصَلِّ اِلٰهٖى كُلَّ يَوْمٍ وَسَاعَةٍ

عَلَى الْمُصْطَفَى الْمُخْتَارِ مَا نَسْمَةٌ سَمَتْ

114. (Üstadın okuduğu sırayla: 93.) Her gün, her saat ve rüzgârın estiği her an, o seçkin Muhammed Mustafa'ya (a.s.m.) salât eyle Allah'ım!

115. (Üstadın okuduğu sırayla: 94.) Kısım[değiştir]

وَصَلِّ عَلَى الْمُخْتَارِ وَاْلاٰلِ كُلِّهِمْ

كَعَدِّ نَبَاتِ الْاَرْضِ وَالرّٖيحِ مَا سَرَتْ

115. (Üstadın okuduğu sırayla: 94.) Yaratılmışların en seçkini olan Muhammed Mustafa'ya (a.s.m.) ve bütün Ehl-i Beyt'ine de bütün nebatat ve esen rüzgâr adedince salât et!

116. (Üstadın okuduğu sırayla: 95.) Kısım[değiştir]

وَصَلِّ صَلَاةً تَمْلَأُ الْاَرْضَ وَالسَّمَٓاءَ

كَوَبْلِ غَمَامٍ مَعَ رُعُودٍ تَجَلْجَلَتْ

116. (Üstadın okuduğu sırayla: 95.) Ve öyle salât eyle ki rahmet yüklü bulutlar içinde çakıp parlayan şimşeklerle birlikte sağanak halinde şiddetle boşalan yağmur gibi arzı ve semâyı doldursun!

117. (Üstadın okuduğu sırayla: 96.) Kısım[değiştir]

فَيَكْفٖيكَ اَنَّ اللّٰهَ صَلّٰى بِنَفْسِهٖ

وَاَمْلَاكَهُ صَلَّتْ عَلَيْهِ وَسَلَّمَتْ

117. (Üstadın okuduğu sırayla: 96.) Bizzât Yüce Allah'ın ve meleklerinin ona salât ve selâm etmesi, -onun (a.s.m.) şan ve şerefinin büyüklüğünü anlaman için- sana yeter!

118. (Üstadın okuduğu sırayla: 97.) Kısım[değiştir]

وَسَلِّمْ عَلَيْهِ دَٓائِمًا مُتَوَسِّلاً

مَدَى الدَّهْرِ وَالْاَيَّامِ مَا شَمْسٌ أَشْرَقَتْ

118. (Üstadın okuduğu sırayla: 97.) O halde sen de günler ve zaman aktıkça, güneş doğmaya devam ettikçe onu (a.s.m.) şefaatçi ve vesile yaparak daima ona (a.s.m.) salât ve selâm getir!

119. (Üstadın okuduğu sırayla: 98.) Kısım[değiştir]

وَسَلِّمْ عَلَى الْاَطْهَارِ مِنْ اٰلِ هَاشِمٍ

عَدَدَ مَا حَجَّ الْحَجٖيجُ وَسَلَّمَتْ

119. (Üstadın okuduğu sırayla: 98.) Hâşimoğullarının pâk ve mübareklerine, hac ziyaretinde bulunan hacıların sayısınca ve onların Kabe'de getirdikleri tekbir, tehlil ve salâvatları adedince selâm et!

120. (Üstadın okuduğu sırayla: 99.) Kısım[değiştir]

وَارْضَ يَٓا اِلٰهٖى عَنْ اَبٖى بَكْرٍ مَعَ عُمَرَ

وَارْضَ عَلٰى عُثْمَانَ مَعَ حَيْدَرِ الثَّبَتْ

120. (Üstadın okuduğu sırayla: 99.) Yâ İlâhî! Ebû Bekir (r.a.) ile birlikte Ömer'den (r.a.) razı ol! Osman (r.a.) ile birlikte Allah'ın sarsılmaz arslanı Ali'den (r.a.) de razı ol!

121. (Üstadın okuduğu sırayla: 100.) Kısım[değiştir]

كَذَا اْلاٰلُ وَالْاَصْحَابُ جَمْعًا جَمٖيعُهُمْ

مَعَ الْاَوْلِيَٓاءِ وَالصَّالِحٖينَ وَمَا حَوَتْ

121. (Üstadın okuduğu sırayla: 100.) Aynı şekilde Resûl-i Ekrem Efendimizin (a.s.m.) bütün Ehl-i Beyt ve Ashabıyla birlikte evliyalar, sâlih kullar ve onlara tabi olanların hepsinden razı ol!

122. (Üstadın okuduğu sırayla: 101.) Kısım[değiştir]

مَقَالُ عَلِىٍّ وَابْنِ عَمِّ مُحَمَّدٍ

وَسِرُّ عُلُومٍ لِلْخَلَٓائِقِ جُمِّعَتْ

122. (Üstadın okuduğu sırayla: 101.) İşte bu, Hz. Muhammed'in (a.s.m.) amcasının oğlu Ali'nin (r.a.) sözüdür. Ve mahlûkatla ilgili ilimlerin özü ve sırrı onda toplanmıştır.