Risale:28. Lem'a (Ayet-Hadis Mealleri)

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden

Önceki Kısım: Yirmi Yedinci Lem'a Ayet-Hadis MealleriLem'alar Ayet-Hadis MealleriYirmi Dokuzuncu Lem'a Ayet-Hadis Mealleri: Sonraki Kısım

Yirmisekizinci Lem'a[değiştir]

Bu Lem'a, 1935 te Eskişehir Hapishanesinde te'lif edilmiştir.

[Bazı kısımları buraya dercedilen bu risalenin tamamı, teksir Lem'alar mecmuasında neşredilmiştir. Osmanlıca Lem'alardaki Arabi metinler ve me'hazler, bu Lem'anın sonundadır.]

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ ٭ مَا اُرِيدُ مِنْهُمْ مِنْ رِزْقٍ وَمَا اُرِيدُ اَنْ يُطْعِمُونِ ٭ اِنَّ اللّٰهَ هُوَ الرَّزَّاقُ ذُو الْقُوَّةِ الْمَتِينُ

Cinleri ve insanları ancak Bana ibadet etsinler diye yarattım. Ben onlardan bir rızık istemiyorum; Beni doyurmalarını da istemiyorum. Şüphesiz ki rızık veren, mutlak kudret ve kuvvet sahibi olan ancak Allah'tır. (Zâriyat Sûresi, 51:56-58)

لَمْ يَلِدْ وَ لَمْ يُولَدْ

O doğurmamış ve doğurulmamıştır. (İhlâs Sûresi, 112:3)

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla.

اَوْ هُمْ قَٓائِلُونَ

Veya onlar gündüz uykusunda iken... (A'râf Sûresi, 7:4)

قَٓائِلُونَ

Gündüz uykusunda iken, öğle sıcağında uyurlarken..

اَلْفُ اَلْفِ صَلَاةٍ وَ اَلْفُ اَلْفِ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَا رَسُولَ اللّٰهِ

Sana milyonlar salât ve milyonlar selâm olsun, ey Allah'ın Resulü.

اَلصَّلَاةُ وَالسَّلَامُ عَلَيْكَ يَا رَسُولَ اللّٰهِ

Allah'ın salat ve selamı üzerine olsun ey Allah'ın Resulü.

اَلْفُ اَلْفِ صَلَاةٍ وَ اَلْفُ اَلْفِ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَا رَسُولَ اللّٰهِ بِعَدَدِ الْجِنِّ وَ الْاِنْسِ وَ بِعَدَدِ الْمَلَكِ وَ النُّجُومِ

Cinler ve insanlar sayısınca, melekler ve yıldızlar adedince milyonlar salât ve selam insin sana, ey Allah'ın Resûlü.

فَيَكْف۪يكَ اَنَّ اللّٰهَ صَلّٰى بِنَفْسِهِ وَ اَمْلَاكَهُ صَلَّتْ عَلَيْهِ وَ سَلَّمَتْ

Allah'ın bizzat sana salât etmesi yeter. Onun melekleri de Peygambere salât ve selâm ederler.

قُلِ اللّٰهُ ثُمَّ ذَرْهُمْ فِى خَوْضِهِمْ يَلْعَبُونَ

Sen Allah de; sonra da bırak onları, daldıkları batakta oyalanadursunlar. (En'âm Sûresi, 6:91)

مَا للِتُّرَابِ وَ لِرَبِّ الْاَرْبَابِ

Rabbü'l-Erbâb olan Allah'ı anlatmak, topraktan halk olunan insanın haddine mi düşmüştür?

سُبْحَانَ مَنْ تَقَدَّسَ عَنِ الْاَشْبَاهِ ذَاتُهُ وَتَنَزَّهَتْ عَنْ مُشَابَهَةِ الْاَمْثَالِ صِفَاتُهُ وَشَهِدَ عَلٰى رُبُوبِيَّتِهِ اٰيَاتُهُ جَلَّ جَلَالُهُ وَلَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ

Zâtında şebihten mukaddes ve sıfâtında misillerin benzemesinden münezzeh olan, âyetleri Onun rububiyetine delâlet eden, celâli nihayet derecede yüce olan ve Ondan başka hiçbir ilâh bulunmayan Zâtı her türlü kusurdan tenzih ederiz.

قَالَ مُحْيِى الدّ۪ينِ : تَحْرُمُ مُطَالَعَةُ كُتُبِنَا عَلٰى مَنْ لَيْسَ مِنَّا

Muhyiddin-i Arabî dedi: "Bizden olmayan ve makamımızı bilmeyen, kitablarımızı okumasın, zarar görür."

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

كُلُّ اٰتٍ قَر۪يبٌ

Her gelecek şey yakındır. (İbn-i Mâce, Mukaddime:7; Dârimî, Mukaddime 23)

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

اِنَّ النَّفْسَ َلَامَّارَةٌ بِالسُّوءِ

Meali: "Nefis daima kötü şeylere sevkeder." (Yûsuf Sûresi, 12:53)

اَعْدٰى عَدُوِّكَ نَفْسُكَ الَّتِى بَيْنَ جَنْبَيْكَ

"Senin en zararlı düşmanın nefsindir." (Keşfü'l-Hafa, 1:143; Gazalî, İhya-i Ulûmiddin, 3:4)

مَنِ اتَّخَذَ اِلٰهَهُ هَوٰيهُ

Hevâ ve heveslerini kendisine mâbud edinen kimse... (Furkan Sûresi, 25:43)

اَللّٰهُمَّ احْفَظْنَا مِنْ شَرِّ النَّفْسِ وَالشَّيْطَانِ وَمِنْ شَرِّ الْجِنِّ وَالْاِنْسَانِ

Allahım! Bizi nefsin, şeytanın, cinin ve insanın şerrinden muhafaza et.

خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَدًا

Orada ebedî olarak kalacaklardır. (Nisâ Sûresi, 4:169)

خَالِد۪ينَ

Ebedî kalıcılar... (Nisâ Sûresi, 4:169)

مَنْ اَصْحَابُ الصِّرَاطِ السَّوِىِّ وَ مَنِ اهْتَدٰى

Dos doğru yolun yolcusu olan ve hidâyete eren kimmiş. (Tâhâ Sûresi, 20:135)

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

لَا يَسَّمَّعُونَ اِلَى اْلَمَـَلِا الْاَعْلٰى وَيُقْذَفُونَ مِنْ كُلِّ جَانِبٍ ٭ دُحُورًا وَلَهُمْ عَذَابٌ وَاصِبٌ ٭ اِلَّا مَنْ خَطِفَ الْخَطْفَةَ فَاَتْبَعَهُ شِهَابٌ ثَاقِبٌ ٭ وَلَقَدْ زَيَّنَّا السَّمَٓاءَ الدُّنْيَا بِمَصَاب۪يحَ وَجَعَلْنَاهَا رُجُومًا لِلشَّيَاط۪ينِ

Onlar yüce âlemlerdeki melekleri dinleyemezler; her taraftan taşlanıp kovulurlar. Âhirette ise onlar için daimî bir azap vardır. Kulak hırsızlığı yapıp birşeyler dinleyenleri ise, delip geçen yakıcı bir yıldız takip eder. (Sâffât Sûresi, 37:8-10)

وَلَقَدْ زَيَّنَّا السَّمَٓاءَ الدُّنْيَا بِمَصَاب۪يحَ وَجَعَلْنَاهَا رُجُومًا لِلشَّيَاط۪ينِ

And olsun ki, dünya semâsını Biz kandillerle süsledik ve onları şeytanlar için birer taş yaptık. (Mülk Sûresi, 67:5)

Osmanlıca Yirmisekizinci Lem'a

İkinci Keramet-i Aleviye Risalesi

Bu Lem'a, 1935 te Eskişehir Hapishanesinde te'lif edilmiştir. İmam-ı Ali Radıyallahu Anhünün Celcelûtiye Kasidesindedir. Me'hazi Mecmuat-ül Ahzab "Şazelî" cildinde bulunmaktadır.

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

اَحْرُفُ عُجْمٍ سُطِّرَتْ تَسْطِيرًا

Lâtin harfleri tamim edilip, umuma öğretilip yazdırılacak.

عُجْمٍ

"yani hecevâri terkipsiz ve vefklerde rakamvâri, şekilsiz harflerdir ki "Latinî hurufudur." Lâdini zamanında taammüm eder."

تُقَادُ سِرَاجُ النُّورِ سِرًّا بَيَانَةً

Sirâcü'n-Nur gizliden ve açıktan yanıp parlıyor.

تُقَادُ سِرَاجُ السُّرْجِ سِرًّا تَنَوَّرَتْ

Sirâc-üs-Sürc gizliden gizliye yanıp yayılıyor; Sirâcü's-Sürc (Kandiller Kandili), gizliden gizliye yanıp aydınlanıyor.

تُقَادُ سِرَاجُ النُّورِ

Sirâc-üs-Nûr yanıp parlıyor.

اَقِدْ كَوْكَبِى بِالْاِسْمِ نُورًا وَ بَهْجَةً ٭ مَدَى الدَّهْرِ وَ الْاَيَّامِ يَا نُورُ جَلْجَلَتْ

"Ya Rab! Benim yıldızımı nur eyle. Âhirzamana kadar bedi' bir surette ışıklandır, şûlelendir..."

اَقِدْ كَوْكَبِى بِالْاِسْمِ نُورًا

Yâ Rab! Nur isminle ve cemâlinle parlat yıldızımı.

اَقِدْ كَوْكَبِى بِالْاِسْمِ

Yâ Rab! İsminle parlat yıldızımı.

تُقَادُ سِرَاجُ النُّورِ

Sirâc-üs-Nûr yanıp parlıyor.

اَقِدْ كَوْكَبِى بِالْاِسْمِ نُورًا وَ بَهْجَةً

"Ya Rab! Benim yıldızımı nur eyle."

مَدَى الدَّهْرِ وَ الْاَيَّامِ يَا نُورُ جَلْجَلَتْ

Âhirzamana kadar bedi' bir surette ışıklandır, şûlelendir..."

اَقِدْ كَوْكَبِى بِالْاِسْمِ نُورًا

Yâ Rab! Nur isminle ve cemâlinle parlat yıldızımı.

اَقِدْ كَوْكَبِى بِالْاِسْمِ

Yâ Rab! İsminle parlat yıldızımı.

اَقِدْ كَوْكَبِى بِالْاِسْمِ نُورًا

Yâ Rab! Nur isminle ve cemâlinle parlat yıldızımı.

تُقَادُ سِرَاجُ النُّورِ سِرًّا بَيَانَةً

Sirâcü'n-Nur gizliden ve açıktan yanıp parlıyor. Sirâcü'n-Nur, yani Risale-i Nur (âhirzamanda) perde altında, gizlice tenevvür edip parlar.

بِنُورِ جَلَالٍ بَازِخٍ وَشَرَنْطَخٍ
بِقُدُّوسِ بَرْكُوتٍ بِهِ النَّارُ اُخْمِدَتْ

"Rauf ve Rahîm'den, İsm-i Âzam'ın tesiri altında Celâl ve Kibriya'nın azametli nurundan iktibas ederek dalâlet ve ilhad ateşini söndürecek."

بِهَالٍ اَهِيلٍ شَلْعٍ شَلْعُوبٍ شَالِعٍ ٭ طَهِىٍّ طَهُوبٍ طَيْطَهُوبٍ طَيَطَّهَتْ

Kendisine bütün yaratıkların ibadet ettiği Ma'bud, varlığında hiçbir şüphe bulunmayan ve varlıkların dayandıkları hakikat, Zâtının sıfât, isim ve fiillerinin tecellisi olan Hak, sıfatlarının ve isimlerinin tecellisinde güzelliğin sonsuz mertebeleri bulunan ve bu kâinat bütün güzellikleriyle Onun güzelliğinin bir aynası olan Cemîl, yarattığı varlıkları çok seven ve onlara da Kendisini her vesileyle sevdiren Vedûd, duâ ve ihtiyaçlara cevap veren Mucîb olan Zâtın yardımıyla insanlara kendisini sevdirecektir.

تُقَادُ سِرَاجُ النُّورِ سِرًّا بَيَانَةً

Sirâcü's-Sürc (Kandiller Kandili), gizliden gizliye yanıp aydınlanıyor.

بِنُورِ جَلَالٍ بَازِخٍ وَشَرَنْطَخٍ ٭ بِقُدُّوسِ بَرْكُوتٍ بِهِ النَّارُ اُخْمِدَتْ

"Mânâsı şudur; Risale-i Nur, âhirzamanda perde altında gizlice tenevvür edip, Nurlu isim

وَشَرَنْطَخٍ ٭ بِقُدُّوسِ بَرْكُوتٍ

yani Rauf ve Rahîm'den, İsm-i Âzam'ın tesiri altında Celâl ve Kibriya'nın azametli nurundan iktibas ederek dalâlet ve ilhad ateşini söndürecek."

تُقَادُ سِرَاجُ النُّورِ سِرًّا بَيَانَةً

Sirâcü'n-Nur gizliden ve açıktan yanıp parlıyor.

اَقِدْ كَوْكَبِى بِالْاِسْمِ نُورًا

Yâ Rab! Nur isminle ve cemâlinle parlat yıldızımı.

وَصَلِّ اِلٰهِى

İlâhi Ona salât eyle.

فَيَا حَامِلَ الْاِسْمِ الَّذِى جَلَّ قَدْرُهُ

Ey kadri yüce olan ismin taşıyıcısı!

وَصَلِّ اِلٰهِى

İlâhi Ona salât eyle.

فَيَا حَامِلَ الْاِسْمِ

Ey ismin taşıyıcısı!

فَيَا حَامِلَ الْاِسْمِ الَّذِى جَلَّ قَدْرُهُ

Ey kadri yüce olan ismin taşıyıcısı!

لَا تَخْشَ

Korkma!

الْاِسْمُ الَّذِى جَلَّ قَدْرُهُ

Kadri yüce olan isim.

الْاِسْمُ الْمُعَظَّمُ قَدْرُهُ الَّذِى جَلَّ قَدْرُهُ

Kadri yüce olan muazzam, ulu isim... (Esma-i Sitte olan Otuzuncu Lem'a)

فَيَا حَامِلَ الْاِسْمِ الَّذِى جَلَّ قَدْرُهُ

Ey kadri yüce olan ismin taşıyıcısı!

تَوَقّٰى بِهِ كُلَّ الْاُمُورِ تَسَلَّمَتْ

İsm-i Azamın bereketiyle herbir tehlikeden selâmetle kurtulacaksın.

فَيَا حَامِلَ الْاِسْمِ الَّذِى

Ey öyle bir ismi taşıyan!

فَقَاتِلْ وَلَا تَخْشَ وَ حَارِبْ وَلَا تَخَفْ

Savaş ve korkma!, Harbet ve çekinme!

فَيَا حَامِلَ الْاِسْمِ الَّذِى

Ey öyle bir ismi taşıyan!

فَلَا حَيَّةٌ تَخْشٰى

Ne bir yılandan korkar

وَخَاصِمْ مَنْ تَشَاءُ

Dilediğin düşmanla mücadele et! Dilediğin gibi mücadele et.

يَا مُرِيدِى كُنْ قَادِرِىَّ الْوَقْتِ

Ey mürîdim (Said)! Zamanın Abdülkâdirîsi ol! ..

للّٰه‌ِ مُخْلِصًا تَعِيشُ سَعِيدًا

İhlâs-ı tâmmı kazan ki, maîşette dahi (ismin gibi) mes'ud olasın.

فَقُلْ وَلَا تَخَفْ

Sözlerini söyle ve korkma!

وَيَا مُدْرِكًا لِذٰلِكَ الزَّمَانِ

Ey o zamana yetişen ve âlimlerden olan insan!

وَحَارِبْ وَلَا تَخَفْ

Harbet, çekinme!

وَ دُسْ كُلَّ اَرْضٍ

Her yere git, ayak bas! Arza ayak bastığın zaman.

بِالْوُحُوشِ تَعَمَرَّتْ

Vahşîlerle dolu, vahşilerle şenleniyor.

فَقَاتِلْ وَلَا تَخْشَ وَحَارِبْ وَلَا تَخَفْ

Savaş, korkma! Harbet, çekinme!

دُسْ كُلَّ اَرْضٍ بِالْوُحُوشِ تَعَمَّرَتْ

Vahşîlerle dolu her yere git! Arz vahşilerle şenleniyor.

فَيَا حَامِلَ الْاِسْمِ الَّذِى جَلَّ قَدْرُهُ

Ey kadri yüce olan ismin taşıyıcısı!

وَلَا تَخْشَ بَأْسًا لِلْمُلُوكِ وَلَوْ حَوَتْ

Meliklerin, reislerin tecavüzünden ve tevkifinden ve ihatasından korkma.

وَلَا تَخْشَ مِنْ بَاْسِ الْمُلُوكِ وَلَوْ طَغَتْ

Hakimler, padişahlar, reislerin sana karşı hücumlarından ve esaretlerinden ve yakalamalarından korkma.

لَا تَخْشَ

Korkma!

لَا تَخَفْ ، لَا تَهْرَبْ ، وَخَاصِمْ مَنْ تَشَاءُ

Korkma, ve (sözlerini söylemekten) kaçma! Dilediğinle dilediğin şekilde mücadele et!

فَيَا حَامِلَ الْاِسْمِ

Ey ismin taşıyıcısı.

تَوَقّٰى بِهِ كُلَّ الْاُمُورِ تَسَلَّمَتْ

Bütün zararlı işlerden muhafaza olundu. İsm-i azamın bereketiyle her bir tehlikeden selâmetle kurtulacaksın.

بِهِ كُلَّ الْاُمُورِ تَسَلَّمَتْ

Bütün işlerden muhafaza olundu. Onun bereketiyle her işten selâmete çıkacaksın.

الْاِسْمُ الَّذِى جَلَّ قَدْرُهُ

Kadri yüce olan ismin taşıyıcısı!

حَامِلَ الْاِسْمِ

İsmin taşıyıcısı!

فَيَا حَامِلَ الْاِسْمِ

Ey ismin taşıyıcısı

بَدَاْتُ بِبِسْمِ اللّٰه‌ِ رُوحِى بِهِ اهْتَدَتْ اِلٰى كَشْفِ اَسْرَارٍ بِبَاطِنِهِ انْطَوَتْ

Hazine-i esrar olan Bismillah ile başladım. Ruhum, onunla, içinde gizli olan sırları keşfetti.

اَقِدْ كَوْكَبِى بِا لْاِسْمِ نُورًا

Yâ Rab! Nur isminle ve cemâlinle parlat yıldızımı.

فَيَا حَامِلَ الْاِسْمِ الَّذِى جَلَّ قَدْرُهُ

Ey kadri yüce olan ismin taşıyıcısı!

فَيَا حَامِلَ الْاِسْمِ الَّذِى جَلَّ قَدْرُهُ

Ey kadri yüce olan ismin taşıyıcısı!

اَقْبِلْ وَلَا تَهْرَبْ

Karşıla, kaçma!

يَا سَعِيدَ النُورْسِى

Ey Said Nursî.

وَلَا عَقْرَبٌ تَرٰى

Ne, gördüğün bir akrep...!

وَلَا اَسَدٌ يَاْتِى اِلَيْكَ بِهَمْهَمَتْ

Sana kükreyerek gelen ne de bir arslan.

يَامُدْرِكًا لِذٰلِكَ الزَّمَانِ

Ey o zamana yetişen ve (âlimlerden olan insan!)

لَا تَخْشَ‌ لَا تَخْشَ‌ لَا تَخْشَ‌

Korkma! Korkma! Korkma!

لَا تَخْشَ مِنْ سَيْفٍ وَلَا طَعْنِ خَنْچَرٍ

Ne bir kılıç ve ne de bir hançerin yaralamasından kork!

مِنْ سَيْفٍ وَلَا طَعْنِ خَنْچَرٍ

Kılıçtan ve hançer yaralamasından..

وَ لَا تَخْشَ مِنْ رُمْحٍ وَ لَا شَرٌّ اَسْهَمَتْ

Ne bir mızrak ve ne de seni hedef alan bir tehlike ve kötülükten kork!

وَ لَا شَرٌّ اَسْهَمَتْ

Seni hedef alan bir tehlike ve kötülük.

وَ لَا تَخْشَ مِنْ رُمْحٍ وَ لَا شَرٌّ اَسْهَمَتْ

Ne bir mızrak ve ne de seni hedef alan bir tehlike ve kötülükten kork!

رُمْحٍ وَ لَا شَرٌّ اَسْهَمَتْ

Mızrak ve gelecek tehlike ve kötülük.

اَنَا مَدِينَةُ الْعِلْمِ وَ عَلِىٌّ بَابُهَا

Ben ilmin şehriyim, Ali ise onun kapısıdır. (Tirmizî, Menâkıb: 20; el-Hakim, el-Müstedrek, 3:126)

فَيَا حَامِلَ الْاِسْمِ الَّذِى جَلَّ قَدْرُهُ

Ey kadri yüce olan ismin taşıyıcısı!

لَاتَخْشَ

Korkma!

اَلْعِلْمُ عِنْدَ اللّٰه‌

Gerçek Allah katındadır, ancak O bilir.

وَاللّٰه‌ُ اَعْلَمُ بِالصَّوَابِ

Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَ سَلِّمْ عَلٰى مَنْ قَالَ: اَنَا مَدِينَةُ الْعِلْمِ وَ عَلِىٌّ بَابُهَا وَعَلٰى اٰلِهِ وَ صَحْبِهِ اَجْمَعِينَ اٰمِينَ وَ الْحَمْدُ ِللّٰه‌ِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

Allah'ım, salât ve selâm "Ben ilmin şehriyim. Ali ise onun kapısıdır" diyen Zâtın ve Onun bütün âl ve ashabının üzerine olsun. Âmin. Bütün hamd, övgü ve senâlar Âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur.

Sinekler Bahsi (Risalesi)

يَا اَيُّهَا النَّاسُ ضُرِبَ مَثَلٌ فَاسْتَمِعُوا لَهُ اِنَّ الَّذِينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰه‌ِ لَنْ يَخْلُقُوا ذُبَابًا وَلَوِ اجْتَمَعُوا لَهُ وَاِنْ يَسْلُبْهُمُ الذُّبَابُ شَيْئًا لَا يَسْتَنْقِذُوهُ مِنْهُ ضَعُفَ الطَّالِبُ وَالْمَطْلُوبُ

"Cenâb-ı Haktan başka, bütün esbab ve ulûhiyetleri ehl-i dalâlet tarafından dâvâ edilen âliheler içtimâ etse, bir sineği halk edemezler. Yani, sineğin hilkati öyle bir mûcize-i Rabbâniyedir ve bir âyet-i tekvîniyedir ki, bütün esbab toplansa, onun mislini yapamazlar, o âyet-i Rabbâniyeye muâraza edemezler, taklidini yapamazlar"

Ey insanlar, size bir misal getirildi. Şimdi onu dinleyin: Sizin Allah'ı bırakıp da taptıklarınızın hepsi bir araya gelse de, aslâ bir sinek bile yaratamazlar. Sinek onlardan birşey kapacak olsa, onu da geri alamazlar. İsteyen de âciz, istenen de... (Hac Sûresi, 22:73)

حَتّٰى يَقْتَصُّ الْجَمَّاءُ مِنَ الْقَرْنَاءِ

"Boynuzsuz olan hayvanın kısâsı kıyâmette boynuzludan alınır."

سُبْحَانَ مَنْ تَحَيَّرَ فِى صُنْعِهِ الْعُقُولُ

San'atına, akılların hayran olduğu Allah, her türlü kusur ve noksandan münezzehtir.

وَاِنْ يَسْلُبْهُمُ الذُّبَابُ شَيْئًا لَا يَسْتَنْقِذُوهُ

Sinek onlardan birşey kapacak olsa, onu da geri alamazlar. (Hac Sûresi, 22:73)

يَا اَيُّهَا النَّاسُ ضُرِبَ مَثَلٌ

Ey insanlar, size bir misal getirildi... (Hac Sûresi, 22:73)

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

اِنمَّاَ اَمْرُهُ اِذَا اَرَادَ شَيْئًا اَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ

Bir şeyin olmasını murad ettiği zaman, Onun işi sadece 'Ol' demektir; o da oluverir. (Yâsin Sûresi, 36:82)

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

قُلْ لَوْ كَانَ الْبَحْرُ مِدَادًا لِكَلِمَاتِ رَبِّى لَنَفِدَ الْبَحْرُ قَبْلَ اَنْ تَنْفَدَ كَلِمَاتُ رَبِّى وَلَوْ جِئْنَا بِمِثْلِهِ مَدَدًا

De ki: Rabbimin sözlerini yazmak için bütün denizler mürekkep olsa, hattâ bir o kadarını daha getirip ilâve etsek, Rabbimin sözleri tükenmeden o denizler tükenirdi. (Kehf Sûresi, 18:109)

اَلْعِلْمُ عِنْدَ اللّٰه‌ِ

Gerçek ilim Allah katındadır. (Mülk Sûresi, 67:26)

لَا يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلَّا اللّٰه‌

Gaybı yalnız Allah bilir. (Neml Sûresi, 27:65; Tirmizi, Sevâbü'l-Kur'ân: 7; Dârimî, Fedâilü'l-Kur'ân: 21)

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

وَاَنْزَلْنَا الْحَدِيدَ فِيهِ بَاْسٌ شَدِيدٌ وَمَنَافِعُ لِلنَّاسِ

Biz demiri de indirdik ki, onda hem kuvvet ve şiddet, hem de insanlar için faydalar vardır. (Hadîd Sûresi, 57:25)

اَنْزَلْنَا

İndirdik.

اَخْرَجْنَا

Çıkardık.

وَاَنْزَلْنَا الْحَدِيدَ فِيهِ بَاْسٌ شَدِيدٌ وَمَنَافِعُ لِلنَّاسِ

Biz demiri de indirdik ki, onda hem kuvvet ve şiddet, hem de insanlar için faydalar vardır. (Hadîd Sûresi, 57:25)

وَاَلَنَّا لَهُ الْحَدِيدَ

Demiri de onun için yumuşattık. (Sebe Sûresi, 34:10)

فِيهِ بَاْسٌ شَدِيدٌ

Onda kuvvet ve şiddet vardır. (Hadid Sûresi, 57:25)

يُخْرِجُ الْخَبْاَ فِى السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ

Göklerde ve yerdeki bütün gizlilikleri meydana çıkarır... (Neml Sûresi, 27:25)

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

وَاَنْزَلَ لَكُمْ مِنَ الْاَنْعَامِ ثَمَانِيَةَ اَزْوَاجٍ يَخْلُقُكُمْ فِى بُطُونِ اُمَّهَاتِكُمْ خَلْقًا مِنْ بَعْدِ خَلْقٍ فِى ظُلُمَاتٍ ثَلَاثٍ

Sizin için erkekli dişili sekiz çift ehlî hayvan indirdi. Annelerinizin karnında sizi üç karanlık içinde, bir yaratılıştan diğerine çevirerek yaratıyor. (Zümer Sûresi, 39:6)

وَاَنْزَلْنَا الْحَدِيدَ

Demiri indirdik. (Zümer Sûresi, 39:6)

وَخَلَقَ لَكُمْ مِنَ الْاَنْعَامِ ثَمَانِيَةَ اَزْوَاجٍ

Sizin için erkekli dişili sekiz çift ehlî hayvan yarattı.

وَاَنْزَلَ لَكُمْ مِنَ الْاَنْعَامِ ثَمَانِيَةَ اَزْوَاجٍ

Sizin için erkekli dişili sekiz çift ehlî hayvan indirdi. (Zümer Sûresi, 39:6)

اَنْزَلْنَا

İndirdik.

وَاَنْزَلْنَا ، وَاَنْزَلَ

Ve indirdik.. Ve indirdi..

اَنْزَلْنَا الْحَدِيدَ

Demiri indirdik. (Zümer Sûresi, 39:6)

وَاَنْزَلَ لَكُمْ مِنَ الْاَنْعَامِ ثَمَانِيَةَ

Sizin için sekiz hayvan indirdi. (Zümer Sûresi, 39:6)

اَنْزَلَ

İndirdi.

وَ فِى السَّمَاءِ رِزْقُكُمْ

Gökte rızkınız vardır (Zâriyat Sûresi, 51:22)

فَلَمَّا نَسُوا مَا ذُكِّرُوا... اَخَذْنَاهُمْ

"Onlara ihtar ettiğimiz ders ve nasihatı unuttukları ve amel etmedikleri vakit, onları tutup musîbet altına aldık." (En'âm Sûresi, 6:44)

نَصَرَ نَصَرُوا نَصَرَتْ

"Yardım etti" fiilinin müfred, tesniye cemi, müzekker ve müennes olarak çekimi.

اٰمَنْتُ بِاللّٰه‌ِ وَ مَلٰئِكَتِهِ وَ كُتُبِهِ وَ رُسُلِهِ وَبِالْيَوْمِ الْاٰخِرِ

Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe iman ettim.

مَنْ دَقَّ دُقَّ

Kim bir kapıyı çalarsa onun da kapısı çalınır.

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ

Cinleri ve insanları ancak Bana ibadet etsinler diye yarattım. (Zâriyat Sûresi, 51:56)

مَا اُرِيدُ مِنْهُمْ مِنْ رِزْقٍ وَمَا اُرِيدُ اَنْ يُطْعِمُونِ

Ben onlardan bir rızık istemiyorum; Beni doyurmalarını da istemiyorum. (Zâriyat Sûresi, 51:57)

اِنَّ اللّٰه‌َ هُوَ الرَّزَّاقُ ذُو الْقُوَّةِ الْمَتِينُ

Şüphesiz ki rızık veren, mutlak kudret ve kuvvet sahibi olan ancak Allah'tır. (Zâriyat Sûresi, 51:58)

لَمْ يَلِدْ وَ لَمْ يُولَدْ

O doğurmamış ve doğurulmamıştır. (İhlâs Sûresi, 112:3)

































Önceki Kısım: Yirmi Yedinci Lem'a Ayet-Hadis MealleriLem'alar Ayet-Hadis MealleriYirmi Dokuzuncu Lem'a Ayet-Hadis Mealleri: Sonraki Kısım