Kurban
Bu madde Allah rızası için kesilen kurban hakkındadır. Vacip kurbanın kesildiği vakit için Kurban Bayramı sayfasına bakın
Kurban kendisiyle Allah’a yaklaşılan şey ve Allah’a yakınlık sağlamak demektir ve ibadet niyetiyle yani Allah'a yakınlık için belli vakitte hayvan kesmeye ve bu amaçla kesilen koyun, dana, deve vb. hayvanlara verilen isimdir. Bir amaç uğruna kendini fedâ eden veya fedâ edilen kimseye de kurban dendiği gibi genel olarak batıl inaçlar/dinler/putlar için kesilen hayvanlara da kurban denilir.[1]
Diğer İsimleri[değiştir]
Adha kurbanlar, kurbanlıklar demektir.
Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]
Kurban Edilen Hayvan[değiştir]
Hem o Rahman’ın nihayetsiz rahmetinden uzak değil ki nasıl vazife uğrunda, mücahede işinde telef olan bir nefere şehadet rütbesini veriyor. Ve kurban olarak kesilen bir koyuna, âhirette cismanî bir vücud-u bâki vererek sırat üstünde, sahibine burak gibi bir bineklik mertebesini vermekle mükâfatlandırıyor.
(17. Söz)
O muannid döndü dedi: “Hiç olmazsa hayvan gibi hayatımızı keyif ve lezzetle geçirmek için sefahet ve eğlencelerle bu ince şeyleri düşünmeyerek yaşayacağız.”
Cevaben dedim: “Hayvan gibi olamazsın. Çünkü hayvanın mazi ve müstakbeli yok. Ne geçmişten elemler ve teessüfler alır ve ne de gelecekten endişeler ve korkular gelir. Lezzetini tam alır. Rahatla yaşar, yatar. Hâlık’ına şükreder. Hattâ kesilmek için yatırılan bir hayvan, bir şey hissetmez. Yalnız bıçak kestiği vakit hissetmek ister fakat o his dahi gider. O elemden de kurtulur. Demek, en büyük bir rahmet, bir şefkat-i İlahiye, gaybı bildirmemektedir ve başa gelen şeyleri setretmektedir. Hususan masum hayvanlar hakkında daha mükemmeldir.
(11. Şua)
Zalimlerin Kendi Rahatları için Başkalarını Kurban Etmesi[değiştir]
Siyaset, Efkârın Âleminde Bir Şeytandır; İstiaze Edilmeli!
Siyaset-i medeni, ekserin rahatına feda eder ekalli. Belki ekall-i zalim, kendine [kurban] eder ekserîn-i avamı.
(Lemeat) --- Birinci Sualleri: Ne için eskiden hürriyetin başında siyasetle hararetle meşgul oluyordun? Bu kırk seneye yakındır ki bütün bütün terk ettin?
Elcevap: Siyaset-i beşeriyenin en esaslı bir kanun-u esasîsi olan: “Selâmet-i millet için fertler feda edilir. Cemaatin selâmeti için eşhas kurban edilir. Vatan için her şey feda edilir.” diye bütün nev-i beşerdeki şimdiye kadar dehşetli cinayetler bu kanunun sû-i istimalinden neş’et ettiğini kat’iyen bildim.
Eğer serbestiyeti tam muhafaza etmek isteyen ve hiçbir tesir karşısında mağlup olmayan ve vicdanlarındaki hiss-i adaletle hükmeden bu mahkeme; bizi, Şükrü Kaya Bey’in şahsı hakkında dinleyeceklerini bilseydim en evvel biz, Şükrü Kaya’nın şahsı aleyhine ikame-i dava edecektik. Çünkü bir seneden beri, her gün veya her hafta hakkımızda rapor isteye isteye aleyhimize casusların, zabıtaların nazar-ı dikkatini celbettirip kurban koyunu gibi kesmek için bizi beslettiriyordu.
Batıl Yol Uğruna Kurbanlar[değiştir]
Hem nasıl kâhinler, hâtifler haber vermişler, öyle de sanemler dahi ve sanemlere kesilen kurbanlar dahi Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın risaletini haber vermişler.
Ezcümle, kıssa-i meşhuredendir ki Mâzen kabilesinin sanemi bağırıp demiş:
هٰذَا النَّبِىُّ الْمُرْسَلُ جَاءَ بِالْحَقِّ الْمُنْزَلِ diyerek risalet-i Ahmediyeyi (asm) haber vermiş.
Hem Abbas İbn-i Mirdas’ın sebeb-i İslâmiyet’i olan meşhur vakıa şudur ki: Dımar namında bir sanemi varmış; o sanem, bir gün böyle bir ses vermiş:
اَوْدٰى ضِمَارُ وَكَانَ يُعْبَدُ مُدَّةً قَبْلَ الْبَيَانِ مِنَ النَّبِىِّ مُحَمَّدٍ
Yani “Muhammed gelmeden evvel bana ibadet ediliyordu, şimdi Muhammed’in beyanı gelmiş; daha o dalalet olamaz.”
Hazret-i Ömer, İslâmiyet’ten evvel saneme kesilen bir kurbandan böyle işitmiş:
يَا اٰلَ الذَّبٖيحِ اَمْرٌ نَجٖيحٌ رَجُلٌ فَصٖيحٌ يَقُولُ لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ
İşte bu numuneler gibi çok vakıalar var, mevsuk kitaplar kabul edip nakletmişler.
Nasıl ki kâhinler, ârif-i billahlar, hâtifler, hattâ sanemler ve kurbanlar, risalet-i Ahmediyeyi (asm) haber vermişler; her bir hâdise dahi bir kısım insanların imanına sebep olmuş.
Hem o ârifler ve kâhinler gibi risalet-i Muhammediyeyi (asm) gaybî haber veren ve sözleri işitilen ve şahısları görünmeyen hâtif denilen ruhanîler, pek sarîh bir surette Muhammed’in (asm) nübüvvetinden haber verdikleri gibi; çok muhbirler, hattâ saneme kesilen kurbanlar ve sanemler ve mezar taşları nübüvvetinden haber vermeleriyle onun risaletine ve hakkaniyetine imza basıp tarih lisanıyla şehadet etmişler.
(15. Şua)
Ashab-ı Kehf efendilerimiz beş veya sekiz delikanlı –asrımızdaki tahammül edilmeyen fenalık gibi– o asırda fenalıktan, fitneden kaçarak mağaraya iltica ettiler. Sebebi ise din-i hak üzere bulunan ehl-i imanı, zamanlarının padişahı olan Dakyanus putperestliğe davet edip kabul edenleri putlara kurban kestirip kabul etmeyenleri katliam ettiği sırada, Ashab-ı Kehf efendilerimiz mağaraya çekildiler.
(Barla L.)
Denâet ve enaniyet ve şeytanet gayyasında boğulmak üzere çırpınan bedbahtlara ışıklar serp, nurlar ve sürurlar ver. Putlarını kendi elleriyle yapıp tapanlara, nursuz ve uğursuz dalalet deresinde batanlara, zâil ve fânileri gönlüne put yapanlara, nefs-i emmare ve heva ve hevesatıyla uğraşırken kurban düşenlere, hakiki hak yolunu açıp hedeflerini göster ve kurtar.
Din Yoluna Kurban (Feda) Olmak[değiştir]
Ey ekmel-i âhir zaman
Sensin mahbub-u Müstean
Feda sana bu cism ü can
Hak yolunda kurban gibi
Said’i beklerdi yıllar
Sensin gönülde muntazar
Peygamberim vermiş haber
Olma bize pinhan gibi
Perdelenmişse zuhurun
Gizlenmez haşmetli nurun
Gölgesi olmaz ki nurun
Firdevs’teki canan gibi
Ey hatib-i devr-i zaman
Sürur buldu kevn ü mekân
Seni bekler gizli ayân
Hep hastalar Lokman gibi
Nur yolunun kurbanıyız
Kehkeşan’ın sâmânıyız
O ateşin dumanıyız
Ateş yanan külhan gibi
Tam manalarıyla mefhumlarını kavramak iktidarında olmadığım o yüksek eserlerinizi fırsat buldukça okuyorum. İrşad-ı âliyeleri unutulmaz ve şaheser hatıradır. Mezarıma kadar dinî akidelerinizin esiri ve kurbanıyım. Üstadım, sizin Sözler’iniz benim dinî muhayyilemi cidden değiştirdi ve daha sevimli bir mecraya sevk etti. Şimdi bendeniz, doktorların düşündüğü gibi düşünmüyorum.
Doktor Yusuf Kemal
(Barla L.)
Bunlardı o a’dayı boğan bir alay arslan
Hak uğruna, nur uğruna olmuş çoğu kurban
...
Artık olalım hep ona kurban, yine ey nur-u Samedanî
Tâ haşre kadar cennet-i canan, yine ey nur-u imanî
Nurlar hakkında parlak fıkralarında, bu bîçare kardeşine kendini kurban etmeye söz verdiğinden ve Nur vazifesini acele yapmasıyla istirahat âlemine gitti.
Binbaşı Merhum Âsım Bey isticvab edildi, eğer doğru dese Üstadına zarar gelir ve eğer yalan dese kırk senelik namuskârane ve müstakimane askerliğinin haysiyetine çok ağır gelir diye düşünüp “Yâ Rab, canımı al!” diyerek on dakikada teslim-i ruh eyledi. İstikamet şehidi oldu. Ve dünyada hiçbir kanunun hata diyemeyeceği bir muavenet-i hayriyeye ve bir tasdike hata tevehhüm edenlerin çirkin hatalarına kurban oldu.
O lütufkâr, o keremkâr eli öptükçe benim
Bu küçük kalb-i hazînim yine handan olacak
Bab-ı feyzinden ırak olmayı aslâ çekemem
Dahi nezrim bu ki canım sana kurban olacak
Risale-i Nur hakkında yazılan bu hakikatli ve uzun mektubu yazan merhum Hasan Feyzi kardeşimiz, aynen şehit merhum Hâfız Ali misillü, bir mektubunda dediği gibi: “Dahi nezrim bu ki canım sana kurban olacak!” dediğini tasdiken üstadına bedel şehit olup şehit kardeşi büyük Hâfız Ali’nin yanına gitmiş. Bu zat-ı zülcenaheyn, ehl-i kalp ve gayet yüksek bir ehl-i ilim ve hakikat, otuz sene muallimlik perdesi altında imana hizmet etmiş ve on seneden beri Risale-i Nur’u elde edip gizli perde altında çalışmış. Sonra da iki sene zarfında doğrudan doğruya Risale-i Nur’un yüksek hakikatlerini ve kemalâtını çekinmeyerek ruh u canıyla herkese ilan etmiştir.
Başkası Adına Kurban Kesmek[değiştir]
Hapishanede, hakikaten şahsıma ve Nurcuların ittihadına ve mahpusların Nurcularla tevafukuna unutulmayacak derecede Hilmi ile hizmet eden ve memleketinde hapisten evvel ve sonra kahramanane çalışan ve ismine tam mutabık Sadık Bey’in, akrabasıyla, validesiyle tebriğine ve benim namıma orada kurban kestiğine mukabil, bin bârekellah ve mâşâallah deriz.
Annelerin Evladı İçin kendini Kurban Etmesi[değiştir]
Evet, bir valide veledini tehlikeden kurtarmak için hiçbir ücret istemeden ruhunu feda etmesi ve hakiki bir ihlas ile vazife-i fıtriyesi itibarıyla kendini evladına kurban etmesi gösteriyor ki hanımlarda gayet yüksek bir kahramanlık var. Bu kahramanlığın inkişafı ile hem hayat-ı dünyeviyesini hem hayat-ı ebediyesini onunla kurtarabilir. Fakat bazı fena cereyanlarla, o kuvvetli ve kıymettar seciye inkişaf etmez veyahut sû-i istimal edilir.
Yüzer numunelerinden bir küçük numunesi şudur: O şefkatli valide, çocuğunun hayat-ı dünyeviyede tehlikeye girmemesi, istifade ve fayda görmesi için her fedakârlığı nazara alır, onu öyle terbiye eder. “Oğlum paşa olsun.” diye bütün malını verir; hâfız mektebinden alır, Avrupa’ya gönderir. Fakat o çocuğun hayat-ı ebediyesi tehlikeye girdiğini düşünmüyor ve dünya hapsinden kurtarmaya çalışıyor, cehennem hapsine düşmesini nazara almıyor. Fıtrî şefkatin tam zıddı olarak o masum çocuğunu, âhirette şefaatçi olmak lâzım gelirken davacı ediyor. O çocuk “Niçin benim imanımı takviye etmeden bu helâketime sebebiyet verdin?” diye şekva edecek. Dünyada da terbiye-i İslâmiyeyi tam almadığı için validesinin hârika şefkatinin hakkına karşı lâyıkıyla mukabele edemez, belki de çok kusur eder.
Eğer hakiki şefkat sû-i istimal edilmeyerek bîçare veledini, haps-i ebedî olan cehennemden ve idam-ı ebedî olan dalalet içinde ölmekten kurtarmaya o şefkat sırrı ile çalışsa; o veledin bütün ettiği hasenatının bir misli, validesinin defter-i a’maline geçeceğinden validesinin vefatından sonra her vakit hasenatları ile ruhuna nurlar yetiştirdiği gibi âhirette de değil davacı olmak, bütün ruh u canı ile şefaatçi olup ebedî hayatta ona mübarek bir evlat olur.
(24. Lema)
Özü Söze Kurban Etmemek[değiştir]
Eskiden beri lafız ve mana, üslup ve muhteva bakımından edibler ve şairler, mütefekkirler ve âlimler ikiye ayrılmışlardır. Bunlardan bazıları, sadece üslup ve ifadeye, vezin ve kafiyeye kıymet vererek manayı ifadeye feda etmişlerdir. Ve bu hal de kendini en çok şiirde gösterir.
Diğer zümre ise en çok mana ve muhtevaya ehemmiyet vererek özü söze kurban etmemişlerdir.
Kendini Aşiretine Kurban Etmek[değiştir]
Felekzede, perişan (*[2]) fakat asil bir aşiretten bir cesur adam ile tâli’i yaver, feleği müsait, diğer bir aşiretten bir korkak ile bir yerde rast gelirler. Müfahere, münazara başlar.
Evvelki adam başını kaldırır, aşiretinin zelil olduğunu görür, izzet-i nefsine yediremez. Başını indirir, nefsine bakar, bir derece ağır görür. Eyvah! O vakit “Neme lâzım, işte ben, işte ef’alim!” gibi şahsiyatla yaralanmış gururu feryada başlar. Veyahut o aşiretten çekilip veya asılsızlık gösterip başka aşirete intisap eder.
İkinci adam başını kaldırdıkça aşiretinin mefahiri gözünü kamaştırır, hiss-i gururunu kabartır, nefsine bakar gevşek görür. İşte o vakit, hiss-i fedakârî fikr-i milliyet uyanır “Aşiretime kurban olayım.” der.
Eğer bu temsilin remzini anladınsa şu müsabaka ve mücadele meydanı olan bu cihan-ı ibrette bir Müslim –mesela– bir Hristiyan veya bir Kürt, bir Rum ile manen hissiyatları mübareze-i hamiyette mukabele ve muvazene ile tezahür etse temsilin sırrını göreceksin. Lâkin şu tefavüt, herkesin zannettiği gibi değildir. Belki zahir-perestlik ve sathîlik ve galat-ı histen gelmiştir.
(Sünuhat)
Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]
İlgili Resimler/Fotoğraflar[değiştir]
İlgili Maddeler[değiştir]
- Kurban Bayramı: Kurban kesme ibadetinin yapıldığı vakit
- Fedakarlık:
- Kevser 2: Kurban kesme hakkında ayet
- Hacc 37: Kurban kesme hakkında ayet
Kaynakça[değiştir]
- ↑ https://islamansiklopedisi.org.tr/kurban
- ↑ Demek اَلدُّنْيَا سِجْنُ الْمُؤْمِنِ وَ جَنَّةُ الْكَافِرِ mecaz değilmiş.