Yarasa

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden
(Huffaş sayfasından yönlendirildi)

Yarasa ya da Huffaş tek uçan memeli türüdür ve dünyada bilenen tüm memeli türlerinin %20'sini oluşturur. Uçuşta çoğu kuştan daha çeviktir, ince bir zar ile kaplı çok uzun yayılmış parmakları ile uçarlar. Kanat açıklıkları 15 cm ile 1,7 m arasında değişir. Yarasaların çoğu gececidir (leyli). Meyve ya da böceklerle beslenirler. Hayvanların kanıyla beslenen türü de vardır. [1][2] Yarasa etinin yenmesi bazı alimlerce haram, bazılarınca mekruhtur.

Karanlığı ışığa tercih eden yarasa Risale-i Nur'da iman nuru yerine dalalet karanlığını tercih eden kafirler ve gafiller için mecazi anlamda kullanılmıştır.

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

Sual: Hizbullah olan ehl-i hidayet, başta enbiya ve onların başında Fahr-i Âlem aleyhissalâtü vesselâm, o kadar inayet ve rahmet-i İlahiye ve imdad-ı Sübhaniyeye mazhar oldukları halde, neden çok defa hizbü’ş-şeytan olan ehl-i dalalete mağlup olmuşlar?

Hem Hâtemü’l-enbiya’nın güneş gibi parlak nübüvvet ve risaleti ve iksir-i a’zam gibi tesirli i’caz-ı Kur’anî vasıtasıyla irşadı ve cazibe-i umumiye-i kâinattan daha cazibedar hakaik-i Kur’aniyenin komşuluğunda ve yakınında olan Medine münafıklarının dalalette ısrarları ve hidayete girmemeleri ne içindir ve hikmeti nedir?

Elcevap: Bu iki şık müthiş sualin halli için derince bir esas beyan etmek lâzım gelir. Şöyle ki:

Şu kâinat Hâlık-ı Zülcelal’inin hem cemalî hem celalî iki kısım esması bulunduğundan ve o cemalî ve celalî isimler, hükümlerini ayrı ayrı cilvelerle göstermek iktiza ettiklerinden, Hâlık-ı Zülcelal kâinatta ezdadı birbirine mezcedip birbirine mukabil getirip ve birbirine mütecaviz ve müdafi bir vaziyet verip, hikmetli ve menfaattar bir nevi mübareze suretine getirip, ondan zıtları birbirinin hududuna geçirip ihtilafat ve tagayyürat meydana getirmekle kâinatı kanun-u tagayyür ve tahavvül ve düstur-u terakki ve tekâmüle tabi kıldığı için o şecere-i hilkatin câmi’ bir semeresi olan insan nevinde, o kanun-u mübarezeyi daha acib bir şekle getirip bütün terakkiyat-ı insaniyeye medar bir mücahede kapısını açıp, hizbullaha karşı meydana çıkabilmek için hizbü’ş-şeytana bazı cihazat vermiş.

İşte bu sırr-ı dakik içindir ki enbiyalar çok defa ehl-i dalalete karşı mağlup oluyor. Ve gayet zaaf ve aczde olan dalalet ehli, manen gayet kuvvetli olan ehl-i hakka muvakkaten galip oluyorlar ve mukavemet ediyorlar. Bu acib mukavemetin sırr-ı hikmeti şudur ki:

Dalalette ve küfürde hem adem ve terk var ki pek kolaydır, hareket istemez. Hem tahrip var ki çok sehildir ve âsandır, az bir hareket yeter. Hem tecavüz var ki az bir amel ile çoklarına zarar verip, ihafe noktasında ve firavuniyet cihetinden onlara bir makam kazandırır. Hem âkıbeti görmeyen ve hazır zevke müptela olan insandaki nebatî ve hayvanî kuvvelerin tatmini, telezzüzü, hürriyeti vardır ki akıl ve kalp gibi letaif-i insaniyeyi insaniyetkârane ve âkıbet-endişane olan vazifelerinden vazgeçiriyorlar.

Ehl-i hidayet ve başta ehl-i nübüvvet ve başta Habib-i Rabbü’l-âlemîn olan Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın meslek-i kudsîsi hem vücudî hem sübutî hem tamir hem hareket hem hudutta istikamet hem âkıbeti düşünmek hem ubudiyet hem nefs-i emmarenin firavuniyetini, serbestliğini kırmak gibi esasat-ı mühimme bulunduğundandır ki Medine-i Münevvere’de bulunan o zamanın münafıkları, o parlak güneşe karşı yarasa kuşu gibi gözlerini yumup, o cazibe-i azîmeye karşı şeytanî bir kuvve-i dâfiaya kapılıp dalalette kalmışlar.

(13. Lema)


İşte şu kitab-ı kebirin manevî ve sermedî güneşi olan Kur’an-ı Kerîm’in nur tecellisine, bu asrımızda “Nur” ismiyle müsemma olan Risale-i Nur’un şahs-ı manevîsi mazhar olmuştur. O Nurlar ki: Zulümattan ayrılmak istemeyen yarasa tabiatlı, gaflet uykusu ile gündüzünü gece yapan sefahet-perest, aklı gözüne inmiş, zulümatta kalarak gözü görmez olanlara ve yolunu şaşıranlara karşı projeksiyon gibi nurlarını iman hakikatlerine tevcih ederek sırat-ı müstakimi büsbütün kör olmayanlara gösteriyor. Nur topuzunu ehl-i küfür ve münkirlerin başına vurup: “Ya aklını başından çıkar at, hayvan ol. Yahut da aklını başına alarak insan ol.” diyor.

(Sikke-i T. G.)


S- Müjde ne demek?... Bazılar bize: "Sizin için fenalık var," diyorlar?...

C- Nurdan zarar gelmez. Gelirse, huffaşa gelir, murdar şeylere gelir. Size cemî-i kuvvetimle yalnız Kürdistana değil, belki âleme işittirecek tarzda bağırarak müjde veriyorum ki; umum İslâmın, lâsiyyema Osmanlıların, bâhusus Ekradın saadetinin fecr-i sâdıkının geldiğini hatta Bâşid başında görüyorum.

[*]ﺭﻏﻤًﺎ ﻋﻠﻰ ﺃﻧﻒ ﺃﺑﻮ ﺍﻟﻌﻠﺎﺀ ﺍﻟﻤﻌﺮّﻯ

Faraza şu devletin yarı milleti bahasında verilse idi, gene erzan.. ve zulmetle beraber yansa idi gene ucuz...

(Münazarat)

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

İlgili Resimler/Fotoğraflar[değiştir]

İlgili Maddeler[değiştir]

Kaynakça[değiştir]