Arafat

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden

Arafat Mekke’nin 21 km doğusunda yer alan ve haccın en önemli rüknü olan vakfenin yapıldığı 14 km2 civarında alana sahip dağlarla çevrilir düz bir alandır. Hz. Âdem ile Hz. Havvâ’nın yeryüzüne indikten sonra burada buluştukları düşünülmektedir. İçinde halk arasında Arafat dağı olarak bilinen Cebelirahme vardır. Aslında Arafat dağı bu değil Arafat sahasını kuşatan dağdır. Bediüzzaman Arafat Dağı'nın dünyanın en mübarek dağı olduğunu söyler. Vakfe zilhicce ayının 9. günü (Bayramdan bir önceki gün) Arafat bölgesinde yapıldığından bu güne arefe günü denilmiştir.[1]

Bilgiler[değiştir]

İnşa/Kuruluş Tarihi: -

Niteliği: Dağlarla çevrili ova

Yüzölçümü (km2): 13,68

Diğer İsimleri: Arafat Dağı, Arafa, Cebel-i Arafat, Cebel-i Arefe

Kıta: Asya

Ülke: Suudi Arabistan

Vilayet/Eyalet: Mekke

İlçe/Kasaba: -

Mahalle/Köy: -

Harita konumu: [1]

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

Bu makam yazıldığı zaman Kurban Bayramı geldi.

اَللّٰهُ اَكْبَرُ اَللّٰهُ اَكْبَرُ اَللّٰهُ اَكْبَرُ ler ile nev-i beşerin beşten birisine, üç yüz milyon insanlara birden اَللّٰهُ اَكْبَرُ dedirmesi; koca küre-i arz, büyüklüğü nisbetinde o اَللّٰهُ اَكْبَرُ kelime-i kudsiyesini semavattaki seyyarat arkadaşlarına işittiriyor gibi yirmi binden ziyade hacıların Arafat’ta ve iyd’de beraber birden اَللّٰهُ اَكْبَرُ demeleri, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın bin üç yüz sene evvel âl ve sahabeleriyle söylediği ve emrettiği اَللّٰهُ اَكْبَرُ kelâmının bir nevi aks-i sadâsı olarak rububiyet-i İlahiyenin رَبُّ الْاَرْضِ وَ رَبُّ الْعَالَمٖينَ azamet-i unvanıyla küllî tecellisine karşı geniş ve küllî bir ubudiyetle bir mukabeledir, diye tahayyül ve his ve kanaat ettim.

(11. Şua)


Evet, eğer namazların arkasında, hususan bayram namazlarında bir anda Allahu ekber diyen yüzer milyon insanların sesleri, âlem-i gaybda ittihat ettikleri gibi âlem-i şehadette dahi birbiriyle ittihat edip içtima etse küre-i arz, tamamıyla büyük bir insan olup azametine nisbeten büyük bir sadâ ile söylediği Allahu ekber’e müsavi geldiğinden, o muvahhidînin ittihadı ile bir anda Allahu ekber demeleri, küre-i arzın büyük bir Allahu ekber’i hükmüne geçiyor. Âdeta bayram namazlarında âlem-i İslâm’ın zikir ve tesbihiyle zemin zelzele-i kübraya mazhar olup, aktar u etrafıyla Allahu ekber deyip, kıblesi olan Kâbe-i Mükerreme’nin samimi kalbiyle niyet edip, Mekke ağzıyla, Cebel-i Arefe diliyle Allahu ekber diyerek, o tek kelime etraf-ı arzdaki umum mü’minlerin mağara-misal ağızlarındaki havada temessül ediyor. Bir tek Allahu ekber kelimesinin aks-i sadâsıyla hadsiz Allahu ekber vuku bulduğu gibi o makbul zikir ve tekbir, semavatı dahi çınlatıp berzah âlemlerine de temevvüc ederek sadâ veriyor.

(17. Lema)


Ey Fahr-i Âlem'in nurdan bir incisi! Ey ehl-i İslâm'ın bir müncîsi! Gel sana bir değil bu sefer bin bedel verelim de şu rıhlet, şu hicret ve şu hicran daha birkaç sene sonraya kalsın. Hep beraber Arz-ı Hicaz'a varalım, Kâbe'ye yüzler sürelim. Bizi Arafat'a çıkar. Son sözlerini Hint'ten, Yemen'den, Irak'tan ve Afgan'dan ve dünyanın her yerinden o mahall-i mübarek ve mukaddeste toplanan bütün müslümanlara, bütün âşıklara ve bütün hicranlı gönüllere söyle. Bize اَلَا‌ ‌هَلْ‌ ‌بَلّغْتُ yü tekrarlayıp‌‌‌‌‌‌‌‌‌‌‌‌‌‌‌‌‌‌‌‌‌‌‌‌‌‌‌ فَلْيُبَلِّغِ‌ ‌الشَّاهِدُ‌ ‌مِنْكُمُ‌ ‌الْغَائِبَ‌‌‌‌‌‌‌‌‌‌‌‌‌‌‌‌‌‌‌‌‌‌‌‌‌‌‌‌‌‌‌‌‌‌‌‌‌‌‌‌‌‌ derken âlem-i gayb ve ervaha işte oradan pervaz et. Mübarek cesedini alıp, hürmetle Harem-i Şerif'e getirip, pâk olan vücudunu âb-ı zemzem ile gaslederken biz de bir taraftan hiç durmadan akan gözyaşlarımızla yıkanıp arınalım. Mübarek naaşını Risale-i Nur'dan yapılan ak kefene kat kat sarıp misk-i anberle buhurladıktan sonra, öd ağacından yapılan hususi tabuta koyup son defa olmak üzere bir daha ellerini öperek Kâbe-i Muazzama'nın kara perdesini de üstüne çekerek Hacerü'l-Esved huzuruna çıkalım. Kâbe avlusunda toplanan ve daireler şeklinde saf saf dizilen yüz binlerle ehl-i iman ve melaike-i arz ve âsumana o aziz ruhun imam olup cenaze namazını eda edelim.

(Siracünnur)


Saidu’n-Nursî imzalı “Tekbirâtü’l-Huccac fî Arafat” başlıklı mektupta, “Nurun ehemmiyetli bir kısım şakirtleri pek musırrâne olarak âhirzamanda gelen Âl-i Beytin büyük bir mürşidi seni zannediyorlar. Sen de onların fikirlerini musırrâne kabul etmiyorsun, çekiniyorsun. Bu bir tezattır. Hallini isteriz” diye sormaları sebebiyle,...

(14. Şua)


Mişail namıyla müsemma Mihail Peygamber’in kitabının Dördüncü Babında şu âyet var: “Âhir zamanda bir ümmet-i merhume kaim olup orada Hakk’a ibadet etmek üzere, mübarek dağı ihtiyar ederler. Ve her iklimden orada birçok halk toplanıp Rabb-i Vâhid’e ibadet ederler. Ona şirk etmezler.”

İşte şu âyet, zahir bir surette dünyanın en mübarek dağı olan Cebel-i Arafat ve orada her iklimden gelen hacıların tekbir ve ibadetlerini ve ümmet-i merhume namıyla şöhret-şiar olan ümmet-i Muhammediyeyi tarif ediyor.

(19. Mektup)


Meşhur Abdullah İbn-i Amr İbni’l-Âs’ın hafidi ve dört imamın ona itimat edip ve ondan tahric-i hadîs ettikleri Amr İbn-i Şuayb’dan nakl-i sahih ile haber veriyorlar ki demiş: Nübüvvetten evvel, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm amcası Ebu Talib ile deveye binip Arafa civarında Zilmecaz nam mevkiye geldikleri vakit Ebu Talib demiş: “Ben susadım.” Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm inmiş, yere ayağını vurmuş, su çıkmış; Ebu Talib içmiştir.

Muhakkikînden birisi demiş ki: Şu hâdise nübüvvetten evvel olduğundan irhasat kabîlinden olmakla beraber, bin sene sonra aynı yerde Arafat çeşmesi çıkması, o hâdiseye binaen bir keramet-i Ahmediye (asm) sayılabilir.

(19. Mektup)

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

İlgili Resimler/Fotoğraflar[değiştir]

İlgili Maddeler[değiştir]

  • Arefe: Vakfenin yapıldığı Kurban Bayramının bir önceki günü
  • Hac:
  • Zilmecaz: Arafat yakınlarında yapılan ve Peygamber’imizin Kureyş dışındaki Arap kabilelerine İslâm’ı tebliğ etme fırsatı bulduğu panayır

Kaynakça[değiştir]