Molla Hamza

Molla Hamza ya da Müküslü Hamza, Bediüzzaman hazretlerinin Eski Said döneminde Van'daki Horhor Medresesindeki talebelerindendir ve uzun zaman dersinde ve refakatinde bulunmuştur. Medresetül Vaizin ve Farsça bölümü mezunudur. Öğretmenlik ve imamlık yapmıştır. Bediüzzaman'ın 1. Dünya savaşı cephesinde telif ettiği İşârâtü'l İ'caz tefsirinin katibi ve muhatabıdır. Hem İşaratü’l-İ’caz hem de Onuncu Söz’ü bastırmıştır. Bediüzzaman'ın hayatını anlatan Tarihçesini ilk defa o hazırlamıştır. 1927'de İstanbul'da bir süre mevkuf kalmıştır. 1929'da Suriye'ye gitmiş ve vefatına kadar burada kalarak öğretmenlik yapmıştır.[1][2]
Şahsi Bilgiler
Diğer İsimleri: Molla Hamza Efendi, Müküslü Hamza
Doğum Yeri ve Tarihi: Müküs (Bugünkü adıyla Bahçesaray), Van, 1892[1]
Vefat Yeri ve Tarihi: Heseke, Suriye, 5 Nisan 1958[1]
Kabrinin Yeri: Dugir (Digire) Köyü, Kamışlı, Suriye[1]
Risale-i Nur ile Nasıl Tanıştığı
Bediüzzaman Said Nursi ile Görüşmeleri
Eski Said döneminde Van'da Horhor medresesinde Üstaddan ders almıştır.
Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği
Maddî ve manevî iki zelzele-i azîme yaklaşıyordu (*Haşiye; Evet, Üstadımız mükerreren Birinci Harb-i Umumî’den evvel çok defa bize ulûm-u Arabiyeyi ders verdiği zaman bize kat’î bir tarzda “Büyük ve umumî bir zelzele yaklaşıyor, hazırlanınız. O zaman herkes benim gibi mücerredlere gıpta edecekler.” diye söylüyorlardı. Pek az zamanda, onun mükerreren verdiği haber aynen çıktı.
Horhor’daki eski talebeleri namına Medresetü’l-Vaizîn mezunlarından:
Mehmed Sadık, Sabri, Mehmed Şefik, Mehmed Mihri, Hamza).
İşte Kur’an’ı ancak böyle bir şahs-ı manevî tefsir edebilir. Çünkü “Cüzde bulunmayan, küllde bulunur.” kaidesine binaen, her fertte bulunmayan bu gibi şartlar, heyette bulunur. Böyle bir heyetin zuhurunu çoktan beri bekliyorken hiss-i kable’l-vuku kabîlinden olarak, memleketi yıkıp yakacak büyük bir zelzelenin arefesinde bulunduğumuz, zihne geldi (Hâşiye: Evet, Van’da Horhor Medresemizin damında, esna-yı derste, büyük bir zelzelenin gelmekte olduğunu söyledi. Hakikaten söylediği gibi az bir zaman sonra Harb-i Umumî başladı.
Hamza, Mehmed Şefik, Mehmed Mihri).
Hem on beş seneden beri şehit olmuş işittiğim ve daima Ubeyd gibi şehit talebelerim içinde ona dua ettiğim hem İşaratü’l-İ’caz’ı hem Onuncu Söz’ü tabeden Molla Hamza hayatta, Irak’ta olduğunu ve Nurları aradığını, memlekete giden kardeşimiz Emin’in mektubunda o müjde, tamamıyla yaramı tedavi etti. Cenab-ı Hakk’a hadsiz şükür olsun dedim.
Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler
(Not: (Yukarıdaki mektubundan anlaşıldığı üzere) Bediüzzaman'ın eski talebesi Molla Hamza'nın hayatta olduğundan haberi olduğu, Molla Hamza'nın vefat tarihinin 5 Nisan 1958 olduğu ve Bediüzzaman'ın aşağıdaki mektuplardan birinde bahsettiği kişinin vefat ettiğine işaret edecek şekilde "Allah rahmet etsin" ifadesini kullandığı göz önünde bulundurulduğunda Molla Hamza vefat etmeden yazılan aşağıdaki mektuplarda ismini anmadan bahsettiği talebesinin Molla Hamza olması pek muhtemel değildir[3])
Ben Van’da iken hamiyetli Kürt bir talebeme dedim ki: “Türkler İslâmiyet’e çok hizmet etmişler. Sen onlara ne niyetle bakıyorsun?” dedim. Dedi: “Ben Müslüman bir Türk’ü, fâsık bir kardeşime tercih ediyorum. Belki babamdan ziyade ona alâkadarım. Çünkü tam imana hizmet ediyorlar.” Bir zaman geçti –Allah rahmet etsin– o talebem, ben esarette iken İstanbul’da mektebe girmiş. Esaretten geldikten sonra gördüm. Bazı ırkçı muallimlerden aldığı aksü’l-amel ile o da Kürtçülük damarı ile başka bir mesleğe girmiş. Bana dedi: “Ben şimdi gayet fâsık, hattâ dinsiz de olsa bir Kürt’ü, salih bir Türk’e tercih ediyorum.” Sonra ben onu birkaç sohbette kurtardım. Tam kanaati geldi ki: Türkler, bu millet-i İslâmiyenin kahraman bir ordusudur.
Hattâ o zamandan evvel Türk olmayan bir talebem vardı. Eski medresemde hamiyetli ve gayet zeki o talebem ulûm-u diniyeden aldığı hamiyet dersiyle her vakit derdi: “Salih bir Türk elbette fâsık kardeşimden, babamdan bana daha ziyade kardeş ve akrabadır.”
Sonra aynı talebe tâli’sizliğinden sırf maddî fünun-u cedide okumuş. Sonra ben dört sene sonra onun ile görüştüm. Hamiyet-i milliye bahsi oldu. O dedi ki: “Ben şimdi Râfızî bir Kürt’ü, salih bir Türk hocasına tercih ederim.” Ben de “Eyvah!” dedim. “Sen ne kadar bozulmuşsun.” Bir hafta çalıştım, onu kurtardım, eski hakikatli hamiyetine çevirdim.
Sonra Meclis-i Mebusandaki bana muhalefet eden mebuslara dedim: “O talebenin evvelki hali Türk milletine ne kadar lüzumu var ve ikinci halinin ne kadar vatan menfaatine uygun olmadığını fikrinize havale ediyorum. Demek farz-ı muhal olarak siz başka yerde dünyayı dine tercih edip siyasetçe dine ehemmiyet vermeseniz de herhalde şark vilayetlerinde din tedrisatına a’zamî ehemmiyet vermek lâzım.” O vakit bana muhalif mebuslar da çıkıp o lâyihamı yüz altmış üç mebus imza ettiler. Bu kadar imzayı taşıyan bir istidayı, elbette yirmi yedi sene istibdad-ı mutlak onu bozamamış.
İlgili Resimler/Fotoğraflar
İlgili Maddeler
- İşârâtü'l İ'caz: Bediüzzaman'ın telif ettiği ve Molla Hamza'nın katipliğini yapıp matbaada bastırdığı tefsir
- Bediüzzaman'ın Tarihçe-i Hayatı (Molla Hamza): Bediüzzaman'ın hayatını anlatan ve Molla Hamza tarafından hazırlanan ilk tarihçe.
- 10. Söz: Bediüzzaman'ın haşre dair telif ettiği ve Kur'an hattının yasaklanmasından hemen önce basılmasına Molla Hamza'nın bastırdığı risale.
Kaynakça
- ↑ 1,0 1,1 1,2 1,3 http://www.ufkumuzhaber.com/hemzeye-miksi-15033h.htm
- ↑ Son Şahitler, Necmeddin Şahiner, Cilt 1
- ↑ https://www.risalehaber.com/abdulkadir-ceylan-mukuslu-hamza-agabeye-dair-yanlis-aktarilan-bir-bilgi-27961yy.htm