Herakleios

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden
13.42, 19 Eylül 2024 tarihinde Turker (mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 49677 numaralı sürüm
(fark) ← Önceki sürüm | Güncel sürüm (fark) | Sonraki sürüm → (fark)

Herakleios veya Hirakl, İslamiyetin ilk dönemlerine karşılık gelen 610 - 641 yılları arasında Bizans tahtında oturmuş imparatordur. Sicilya ve Kıbrıs'ı fethettikten sonra mevcut imparatoru öldürerek yerine geçti. 619 yılına gelindiğinde başında olduğu Hıristiyan Bizanslılar Suriye, Filistin, Kudüs ve Mısır’ı putperest olan Sasanilere karşı kaybetti. Bu durum Mekkeli müşrikleri sevindirirken müslümanları üzüyordu. Bunun üzerine nâzil olan Rûm sûresinin ilk âyetlerinde büyük bir mağlubiyet almış Bizanslılar’ın üç ile dokuz yıl içerisinde galip gelecekleri bildirildi. Gerçekten de Herakleios 627’deki Ninova savaşıyla Sasanileri kesin olarak mağlup etti. Herakleios savaş meydanında şahsen Rahzadh ile teke tek düelloya tutuştu, onu yenip öldürdü. Herakleios Kudüs’ü ziyaret eden tek Bizans imparatoru oldu. Bu sıralarda Peygamberimiz (sav) sahabi Dihye b. Halîfe vasıtasıyla Herakleios’a bir mektup gönderdi. Bediüzzaman onun "İsa aleyhisselâm, Muhammed aleyhissalâtü vesselâmdan haber veriyor" itirafında bulunduğunu, iman ettiğini ama dünya saltanatı için imanını izhar etmediğini beyan eder. Ayrıca, mektubu alan Herakleios’un Dihye’yi, konuyla ilgili görüşünü almak üzere bir mektupla Rûmiye’deki yakın dostu patrik Dağatır’a gönderdi. Müslüman olan ve bunu açıklayan Dağatır kısa bir süre sonra çevresindeki Bizanslılar tarafından öldürüldü. Hz. Muhammed hakkında elde ettiği bilgilerin peygamberlik vasıflarına uygun olduğunu belirten Herakleios Dihye’ye güzel muamelede bulunup onu hediyelerle uğurladı. Hz. Peygamber’in Herakleios’a gönderdiği mektup şöyledir:

“Bismillâhirrahmânirrahîm. Allah’ın kulu ve peygamberi Muhammed’den Bizans İmparatoru Herakleios’a. Hidayete uyanlara selâm olsun. Seni İslâm’a çağırıyorum. İslâm’ı kabul et ki kurtuluşa eresin ve Allah da ecrini iki kat versin. Eğer kabul etmezsen halkın (erîsiyyîn) günahını sen çekersin. ‘Ey Ehl-i kitap! Sizinle bizim aramızda müşterek olan söze geliniz: Sadece Allah’a kulluk edelim ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım. Allah’ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâhlaştırmasın. Eğer yüz çevirirlerse, şahit olun, biz müslümanız deyiniz’”

Bediüzzaman mektuba saygı gösterip sakladıkları için Bizanslıların Sasaniler gibi mahvolmadığını belirtir. Daha sonra 3000 kişilik İslam ordusu 100.000 veya 200.000 kişilik Herakleios’un ordusuyla ilk defa Mûte’de karşı karşıya geldi. Üç kumandanını kaybeden İslâm ordusu Hâlid b. Velîd’in taktikleriyle geri çekildi. 630 yılında Herakleios’un büyük bir ordu hazırladığı haberi üzerine Hz. Peygamber 30.000 kişilik bir orduyla Tebük’e kadar gitti. Ama savaş olmadı. Tebük'te Peygamberimiz İslam'a davet eden bir mektup daha gönderdi. Herakleios elçiye yine çok iyi davrandı ve hediyelerle uğurladı.İslam orduları daha sonra Bizanslılardan Şam bölgesini aldı. Herakleios, ardarda gelen bu yenilgilere son vermek için 50-100.000 kişilik orduyla Hâlid b. Velîd'in komutasındaki 25.000’i aşkın İslam ordusuyla Yermük'te çarpıştı ve mağlup oldu. Kısa zaman içinde Antakya, Halep, Kudüs İslam topraklarına katıldı. Ayrıca, Mısır’ın fethi de başlamıştı.[1][2]

Şahsi Bilgiler[değiştir]

Diğer İsimleri: Hirakl, Herkül-ü Yunani, Kayser-i Rum, Melik-i Rum

Doğum Yeri ve Tarihi: Kapadokya, tahminen 575[2]

Vefat Yeri ve Tarihi: İstanbul, 11 Şubat 641[2]

Kabrinin Yeri:

Harita Konumu:

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

Hem pek çok Yahudi uleması ve Nasâra uleması, ikrar ve itiraf etmişler ki: “Kitaplarımızda Muhammed-i Arabî aleyhissalâtü vesselâmın evsafı yazılıdır.” Evet, gayr-ı müslim olarak başta meşhur Rum meliklerinden Hirakl itiraf etmiş, demiş ki: “Evet İsa aleyhisselâm, Muhammed aleyhissalâtü vesselâmdan haber veriyor.”

...

Hem Nasrani rüesasından Hâris İbn-i Ebî Şümeri’l-Gasanî ve Şam’ın büyük dinî reisleri ve melikleri, yani Sahib-i İlya ve Hirakl ve İbn-i Natur ve Cârud gibi meşhur zatlar, kitaplarında evsafını görmüşler ve iman etmişler. Yalnız Hirakl, dünya saltanatı için imanını izhar etmemiş.

(19. Mektup, 16. İşaret, 1. Kısım, 2. Hüccet)


Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın bedduasına mazhar olmuş birkaç vakıayı beyan ederiz:

Birincisi: Perviz denilen Fars padişahı, name-i Nebeviyeyi yırtmış. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâma haber geldi. Şöyle beddua etti: اَللّٰهُمَّ مَزِّقْهُ “Yâ Rab! Nasıl mektubumu paraladı, sen de onu ve onun mülkünü parça parça et.” İşte şu bedduanın tesiriyledir ki o Kisra Perviz’in oğlu Şirveyh, hançer ile onu paraladı. Sa’d İbn-i Ebî Vakkas da saltanatını parça parça etti. Sasaniye Devleti’nin hiçbir yerde şevketi kalmadı. Fakat Kayser ve sair melikler, name-i Nebeviyeye hürmet ettikleri için mahvolmadılar.

(19. Mektup, 14. İşaret, 4. Misal)


(Bediüzzaman'ın putperestlerin hayali bir kahramanından bahsetmemesinin daha muhtemel olmasından dolayı Herkül-ü Yunani ifadesiyle kahramanlığıyla tanınan, Peygamberimizin mektup gönderip İslam'a davet ettiği ve İslamiyetin ilk dönemlerinde Bizans imparatoru olan Hirakl'ı kast ettiği kabul edilmiştir. Bununla beraber, eski Yunanda Herkül isminde gerçek bir kahramanın yaşamış olması ve aynı Rüstem-i Zal gibi halkın ilave atıflarıyla gerçek olamayacak kadar gözde büyütülmüş bir hayali şahsiyete dönüştürülmüş olması da mümkündür.)

İşte ey bu şimendiferdeki arkadaşlarım ve elli sene sonra fenlere çalışan kardeşlerim! Bu masum çocuğun yerinde Rüstem-i İranî, ya Herkül-ü Yunanî o acib kahramanlıklarıyla beraber tayy-ı zaman ederek, o çocuk yerinde burada bulunduklarını farzediniz. Onların zamanında şimendifer olmadığı için, elbette şimendiferin bir intizam ile hareket ettiğine bir itikadları olmayacak. Birden bu tünel deliğinden, başında ateş, nefesi gök gürültüsü gibi, gözlerinde elektrik berkleri olduğu halde, birden çıkan şimendiferin dehşetli tehdid hücumuyla Rüstem ve Herkül tarafına koşmasına karşı o iki kahraman ne kadar korkacaklar, ne kadar kaçacaklar!.. O hârika cesaretleriyle bin metreden fazla kaçacaklar. Bakınız nasıl bu Dabbetülarzın tehdidine karşı hürriyetleri, cesaretleri mahvolur. Kaçmaktan başka çare bulamıyorlar. Çünki onlar, onun kumandanına ve intizamına itikad etmedikleri için, mutî bir merkeb zannetmiyorlar. Belki gayet müdhiş, parçalayıcı, vagon cesametinde yirmi arslanı arkasına takmış bir nevi arslan tevehhüm ederler.

...

Küfür ve dalalet, bütün kâinatı ehl-i dalalete binler müdhiş düşmanlar taifeleri ve silsileleri gösteriyor. Kör kuvvet, serseri tesadüf, sağır tabiat elleriyle, manzume-i şemsiyeden tut, tâ kalbdeki verem mikroplarına kadar binler taife düşmanlar bîçare beşere hücum ettiklerini ve insanın câmi' mahiyeti ve küllî istidadâtı ve hadsiz ihtiyacâtı ve nihayetsiz arzularına karşı mütemadiyen korku, elem, dehşet ve telaş vermesiyle; küfür ve dalalet bir Cehennem zakkumu olduğunu ve bu dünyada da sahibini bir Cehennem içine koyduğunu.. ve din ve imandan hariç binler fenn ve terakkiyat-ı beşeriye o Rüstem ve Herkül’ün kahramanlıkları gibi beş para fayda vermediğini, yalnız ibtal-i his nev'inden muvakkaten o elîm korkuları hissetmemek için sefahet ve sarhoşlukla şırınga ediyor.

...

Kimin kalbinde imandan ve din-i haktan gelen bu hakikat çekirdeği -vicdanında- bulunmazsa ve nokta-i istinadı olmazsa, bilbedahe temsildeki Rüstem ve Herkül’ün cesaretleri ve kahramanlıkları kırıldığı gibi; onun cesareti ve kuvve-i maneviyesi müzmahil olur ve vicdanı tefessüh eder. Ve kâinatın hâdisatına esir olur. Herşeye karşı korkak bir dilenci hükmüne düşer. İmanın bu sırr-ı hakikatını ve dalaletin de bu dehşetli şekavet-i dünyeviyesini Risale-i Nur yüzer kat'î hüccetlerle isbat ettiğine binaen, bu pek uzun hakikatı kısa kesiyoruz.

(Teşhis-ül İllet (Asar-ı Bediiyye))


İhbarat-ı gaybiyedir ki bilâhare vukua gelecek pek çok garib şeylerden bahsetmiştir. Ezcümle, Kisra ve Kayser’in definelerinin İslâm eline geçmesi, Rumların mağlup edilmesi, Mekke’nin fethi, Kostantiniye’nin alınması gibi hâdisattan haber vermiştir. Sanki o zatın cesedinden tecerrüd eden ruhu, zaman ve mekânın kayıtlarını kırarak istikbalin her tarafına uçup gezmiş ve gördüğü vukuatı söylemiştir ve söylediği gibi de vukua gelmiştir.

(İşaratül İ'caz, Bakara 23.-24. ayetler)

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

İ’lem eyyühe’l-aziz! İnsanların en büyük zulümlerinden biri de şudur ki: Büyük bir cemaatin mesaisine terettüp eden hasenatı intac eden semeratı, bir şahsa isnad ve ona mal ederler. Bu zulümde bir şirk-i hafî vardır. Çünkü bir cemaatin cüz-i ihtiyarîsiyle kesbettikleri mahsulatı bir şahsa atfetmek, o şahsın icad derecesinde hârikulâde bir kudrete mâlik olduğuna delâlet eder. Hattâ eski Yunanîlerin ve Vesenîlerin ilaheleri, böyle zalimane tasavvurat-ı şeytaniyenin mahsulüdür.

(Mesnevi-i Nuriye, Hubab)

İlgili Resimler/Fotoğraflar[değiştir]

Peygamberimizin Rum Meliki Hirakl'a Dihye b. Halife adlı elçisi aralığıyla gönderdiği ve onu İslam'a davet eden mektup olduğu düşünülen ve şu an Amman Kral Hüseyin Camii Müzesi'nde sergilenen belge

İlgili Maddeler[değiştir]

  • Rum 1 (6. ayete kadar): Bizanslıların (Romalıların) mağlubiyetlerinden sonra Sasanileri yeniden yeneceklerini mu'cizane önceden haber eden ayetler.
  • Ebu Süfyan: Peygamberimiz ve İslam hakkında kendisine danıştığı ve o zaman henüz Müslüman olmayan sahabi

Kaynakça[değiştir]