Al-i İmran Suresi

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden
15.06, 5 Eylül 2024 tarihinde Turker (mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 49256 numaralı sürüm

Önceki Sure: BakaraKur'ânNisâ: Sonraki Sure

Bu sureyi Âl-i İmrân suresi okuma sayfasında mealiyle beraber okuyabilirsiniz

Âl-i İmrân (ال عمران) Suresi Kur'ân-ı Kerim'in 3. suresi olup Bakara ve Nisâ sureleri arasında yer alır. İsmini 34.-37. âyetlerde bahsi geçen ve Hz. Meryem'in babasının mensup olduğu İmrân ailesinden almıştır. Bakara sûresinde genellikle ulûhiyyet, bu sûrede ise peygamberlik üzerinde durulmuştur. Âl-i İmran sûresinin Peygamberimize verilen ve Tevrat’ın muhtevasının tamamına denk gelen yedi sûreden (seb'-i tıvâl: Bakara, Âl-i İmrân, Nisâ, Mâide, En‘âm, A‘râf ve Tevbe (veya Yûnus) sureleri) biri olduğu rivayet edilmiştir.

Kur'an'da içinde tüm harflerin geçtiği 2 ayetten biri (Al-i İmran 154) bu surededir.[1]

Risale-i Nur'da Âl-i İmran Suresi ve ayetleri hakkındaki dersler:

  • Kur'an'ın en kısa suresi olan Kevser suresinin harflerinin ebcedi makamı 3.000 küsur olduğu gibi Yasin, Furkan, Fatır, Sebe, Saffat, Sad, Ra'd, Rum, Zuhruf, Şura ve İbrahim, Al-i İmran ve Nisa surelerinin harf sayıları ile Bakara suresinin örfi kelime sayısı da 3.000 küsur eder.
  • Kur'an'da Lafzullah'ın (Allah kelimesinin) tekrarında çok sırlar vardır. Ayet sayısı ve lafzullah sayısı tevafuktadır. Bakara'da ayet sayısı 286, lafzullah sayısı 282 (Allah lafzı yerinde geçen dört Hû lafzı olduğundan tam tevafuk eder); Al-i İmran'da ayet sayısı 200, lafzullah sayısı 210; Nisa+Maide+En'am toplam ayet sayısı 176+120+165=461, lafzullah sayısı 229+148+87=464. Besmele sayılırsa tam tevafuk eder. Böyle meziyetlerde küçük farklar zarar vermez. İzleyen 5 suredeki (A'raf, Enfal, Tevbe, Yunus ve Hud) Allah lafızları sayısı baştaki 5 büyük suredekilerin yarısıdır. Sonra gelen 5 sure (Yusuf, Ra’d, İbrahim, Hicr ve Nahl) onun yarısıdır. Sonra gelen 6 sure (İsra, Kehf, Meryem, Taha, Enbiya ve Hacc) onun yarısıdır. Sonra Sonra gelen her beşerli sure grubu bu şekilde gider. Zuhruf suresinden başlayan 5'li sure grubunda onun yarısı olur. Necm suresinden başlayan 5'li sure grubunda onun yaklaşık yarısı olur. Sonra gelen küçük 5'li sure gruplarında yalnız üçer adet Allah lafzı vardır. Bu vaziyet gösteriyor ki Allah lafzının adedine tesadüf karışmamış, bir hikmet ve intizam ile adetleri tayin edilmiş.
  • Al-i İmran suresinin 6. ayetinde geçen "Rahimlerde sizi dilediği gibi şekillendiren O'dur." mealindeki ayetin izahına dair suretlerin açılması hakkında 7. Şua'da bir bahis vardır.
  • Âl-i İmran suresinin 7. ayetinde ve Nisâ suresinin 162. ayetinde geçen "İçlerinden ilimde derinleşmiş olanlar" mealindeki ibarenin bu zamanda ilm-i hakikatte râsihane çalışan ve kuvvetli iman eden bir taifeye işaret ettiği 1. Şua'da izah edilir.
  • Al-i İmran suresinin 13. ayetinde Kur'an'ın müteşabihatının yanlış teviller ile tahrif edildiği ve Kur’an aleyhindeki şüphelerin yayıldığı bu dönemde mücahede meydanına atılan Risale-i Nur müellifi ve talebelerine işaretler vardır.
  • Âl-i İmran suresinin 15., 88., 136. ve 198. ayetlerinde (Kur'an'da toplam 40 ayette) bazen cennetlikler bazen de cehennemlik için kullanılan "Hâlidîne Fîhâ (Ebedâ)" ([Orada] ebedi kalırlar) ifadesinin izahına ve ayrıca kafirlerin sınırlı dünya hayatını kafir olarak geçirmelerine karşılık cehennemde daimi kalmalarının Allah'ın hikmeti açısından uygun olduğu ve Allah'ın merhametine aykırı olmadığının izahına dair bahisleri topluca bu sayfada okuyabilirsiniz.
  • Al-i İmran suresinin 18. ayetini izah ederken Bediüzzaman Fatiha'da gaibane medh ü sena ile bir huzur gelip اِيَّاكَ hitabına çıkılması gibi biz dahi aradığımızı aradığımızdan sormalıyız ve Yaratıcımızı isim ve sıfatlarıyla tanımalıyız der. Ayrıca, bir talebesi bu ayette bu zamanda vahdaniyeti mükemmel ispat eden Risale-i Nur'a ve onun müellifine işaretler keşfetmiştir.
  • Al-i İmran suresinin 19. ayetinde geçen "Allah nezdinde hak din İslâm'dır" mealindeki ifade 8. Söz'de izah edilmiştir.
  • "Mülkün gerçek sahibi olan Allah'ım! Sen mülkü dilediğine verirsin ve mülkü dilediğinden geri alırsın" mealindeki Al-i İmran suresinin 26. ayetinin izahına dair 25. Söz'de bir bahis vardır.
  • Al-i İmran suresinin 30. ayetinin bir sırrını hizmet-i Kur’aniyedeki talebelerinin sehiv ve hatalarının neticesinde yedikleri şefkat tokatlarıyla izah eden 10. Lem'a namında bir risale vardır.
  • 11. Lem'a'da "Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin" mealindeki Al-i İmran suresinin 31. ayetini tefsir eden bir bahis vardır.
  • Al-i İmran suresinin 36. ayetini (meali: "Erkek, kız gibi değildir) izah ederken Bediüzzaman " 'Oğlan çocuğunu seviniz' Demişler: “'Kızları ne için istisna ettin?' Ferman etmiş ki: 'Kızlar kendi kendini sevdirirler, onlar fıtraten sevimlidirler.' " hadisini zikreder ve özellikle bu zamanda tehlike-i diniyeye çok maruz olmadıkları için ebeveyn hakkında kızların daha mübarek olduğunu söyler.
  • Al-i İmran suresinin 47. ve 59. ayetleri dahil toplam 8 ayette geçen Kün Feyekun (كُنْ فَيَكُونْ) (Meali: (Allah) "Ol!" (der ve) "Olur") ibaresi hakkında Risale-i Nur'da geçen dersleri topluca Kün Feyekun sayfasında okuyabilirsiniz.
  • Hz. İsa'nın mucizelerinden bahseden Al-i İmran suresinin 49. ayetinin izah edildiği risalede beşerin tıp cihetindeki şimdiki terakkiyatından çok ilerideki hududunun bu âyetle çizildiği ve ona teşvik edildiği bahsi geçer.
  • Bediüzzaman divanece bir te'vil ile güya Hz. İsa'nın (as) babasının olduğunu iddia edenlere karşı Latif Nükteler kitabında verdiği cevapta Kur'an'da Al-i İmran suresinin 59. ayetinde geçen "Allah nezdinde İsa'nın durumu, Âdem'in durumu gibidir." mealindeki ibareyi zikrederek Hz. İsa'nın babasız olduğuna dair kati nas olduğu hatırlatır ve Hz. Âdem zamanından beri istisnası olmayan kanun bulunmadığını ve tenasül kanununun da istisnalarının olduğunu belirtir.
  • Kur'an'da Al-i İmran suresinin 61. ve 93. ayetlerinde mütemadiyen başlarına vurulmasına rağmen hiç Yahudi bir âlim veya Nasrani bir kıssîs Kur'an'ın bir yanlışını bile gösterememiştir.
  • Bediüzzaman Al-i İmran suresinin 64. ayetinde ve daha başka ayetlerde geçen "Ey Ehl-i Kitap" hitabına bu asrın ve bu asırdaki ehl-i kitabın çok muhtaç olduğunu, güya o hitabın doğrudan bu asra baktığını ve bu ifadenin "Ey Ehl-i Mektep" manasını da içerdiği söyler.
  • Bediüzzaman Kur'an'da içinde tüm harflerin geçtiği 2 ayetten biri olan (Al-i İmran 154) ayetinde tüm harf çeşitleri bulunmasına rağmen ayetinin akıcılığının bozulmadığını çok güzel misallerle izah eder ve bunun tedadüfle veya insan fikriyle olamayacağını söyler.
  • "Hasbunallahi ve ni'mel vekil" (Allah bize yeter. O ne güzel vekîldir) ifadesi geçen Al-i İmran suresinin 173. ayetinin izahına dair 4. Şua namında bir müstakil risale ve 26. Lema'da ilgili bir bahis vardır. Bu ibare Enfal suresinin 40. ayetinde geçen "O ne güzel sahip ve ne güzel yardımcıdır!" mealindeki ibare ile birlikte Risale-i Nur'un değişik yerlerinde geçer.
  • Bediüzzaman'ın akşam ile yatsı arasında 33'er defa tekrar ettiği dua ve tesbihlerden birisi Al-i İmran 173'te geçen "Hasbunallahi ve ni'mel vekil" ifadesidir. Bir diğeri 1 defa Al-i İmran 174 ayetini okuduktan sonra yine 33 defa tekrarladığı "Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm" ifadesidir. Bir diğeri ise 1 defa Al-i İmran 185 ayetinin başını ve başka bazı ayetleri okuduktan sonra yine 33 defa tekrarladığı "Yâ Bâkî Entel Bâkî, Yâ Bâkî Entel Bâkî" ifadesidir.
  • Al-i İmran suresinin 185. ayetinde geçen "Her canlı ölümü tadacaktır" ifadesini ve rabıta-yı mevti izah eden bir kısım 21. Lema'da ve "Bu dünya hayatı ise aldatma metâından başka bir şey değildir" ifadesini izah eden diğer bir kısım ise 14. Söz'de okunabilir.
  • Ettiklerine sevinen ve yapmadıkları ile övülmek isteyenlerden bahseden Al-i İmran suresinin 188. ayetinin izahına dair Risale-i Nur'da nefsi tam ikna eden bir ders vardır.

Bilgiler[değiştir]

İsminin Anlamı ve Kaynağı: Âl-i İmrân, Hz. Meryem'in babasının mensup olduğu İmrân ailesi anlamına gelir ve sure ismini 34.-37. âyetlerde bahsi geçen İmrân ailesinden almıştır.

Diğer İsimleri: Zehrâ (parlak beyaz, nurlu) (İkinci sûre olan Bakara ile birlikte bu iki sûreye “Zehrâveyn” veya “Zehrâvân” denilmiştir), Emân, Kenz, Tayyibe

Kur'ân'daki Sırası: 3

Kur'ân'daki Yeri: 3. cüz, 49. sayfa

Mekkî/Medenî: Medenî[1]

Nuzül (İnme) Sırası: 89

Kendisinden Önce Nazil Olan Sure: Enfâl

Kendisinden Sonra Nazil Olan Sure: Ahzâb

Nuzülü (İnme) Hakkındaki Bilgiler: Hicretin 3. yılında Uhud Savaşı’ndan sonra nâzil olmaya başlayan sûrenin tamamlanması muhtemelen hicretin 9. yılına kadar sürmüştür. Medenî surelerin ikincisi veya üçüncüsüdür.[1]

Uzunluğu: 26,7 sayfa

Ayet Sayısı: 200

Satır Sayısı: 401

Kelime Sayısı: 3.460[2], 3.503[3]

Harf Sayısı: 14.525[4], 15.336[5]

Fasıla Harfleri: Elif, Be, Dal, Ra, Tı, Kaf, Lam, Mim ve Nun

Bölüm (Ayn Durakları) Sayısı: 21 (Türkiye'deki Kur'anlarda), 20[6]

Secde Ayeti: -

Allah lafzı sayısı (Besmele hariç): 210

Rahman ismi sayısı (Besmele dahil): 1

Rahim ismi sayısı (Besmele dahil): 4

Rab ismi sayısı: 38

İçinde Kur'an kelimesi geçen ayetler: -

Hizb-ül Kur'an'da Geçen Ayetler Listesi: Al-i İmran Suresindeki Hizb-ül Kur'an Ayetleri (40 ayet) (19. ayet kısmen alınmıştır)

Bu ayetleri okumak için: Hizb-i Azam-ı Kur'an, Al-i İmran Kısmı

Münâcât-ül Kur'an'da İktibas Edilen Ayetler: 3., 5., 6., 26., 27., 33., 129., 134. ve 195. ayetler (9 ayet)

Risale-i Nur'da Geçen Ayet Sayısı: 41 (Bkz. Al-i İmran Suresinin Risale-i Nur'da Geçen Ayetleri listesi)

(Not: Al-i İmran 146'dan bir ifade iktibas suretinde geçer)

Risale-i Nur'da Tamamı Geçen Ayetler: 5., 6., 8., 9., 18., 30., 138., 173. ve 188. ayetler (Toplam 9 ayet)

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

Bakara'daki Gaybi İşaretler, Tevafuklar ve Ebced[değiştir]

Lafzullah (Allah Lafzı)[değiştir]

Sureler itibarıyladır. Onun dahi çok nükteleri var. Bir intizam, bir kasd ve bir iradeyi gösterir bir tarzda tevafukatı vardır.

Sure-i Bakara’da, âyâtın adediyle lafz-ı Celal’in adedi birdir. Fark dörttür ki Allah lafzı yerinde dört Hû lafzı var. Mesela, Lâ İlahe İllâ Hû’daki Hû gibi. Onunla muvafakat tamam olur.

Âl-i İmran’da yine âyâtıyla lafz-ı Celal tevafuktadır, müsavidirler. Yalnız lafz-ı Celal, iki yüz dokuzdur, âyet iki yüzdür. Fark dokuzdur. Böyle meziyat-ı kelâmiyede ve belâgat nüktelerinde küçük farklar zarar vermez, takribî tevafukat kâfidir.

Sure-i Nisa, Maide, En’am üçünün mecmu-u âyetleri, mecmuundaki lafz-ı Celal’in adedine tevafuktadır. Âyetlerin adedi dört yüz altmış dört, lafz-ı Celal’in adedi dört yüz altmış bir; Bismillah’taki lafzullah ile beraber tam tevafuktadır.

Hem mesela, baştaki beş surenin lafz-ı Celal adedi; Sure-i A’raf, Enfal, Tevbe, Yunus, Hud’daki lafz-ı Celal adedinin iki mislidir. Demek bu âhirdeki beş, evvelki beşin nısfıdır. Sonra gelen Sure-i Yusuf, Ra’d, İbrahim, Hicr, Nahl surelerindeki lafz-ı Celal adedi, o nısfın nısfıdır. Sonra Sure-i İsra, Kehf, Meryem, Tâhâ, Enbiya, Hac (Hâşiye[7]) o nısfın nısfının nısfıdır. Sonra gelen beşer beşer, takriben o nisbetle gidiyor; yalnız bazı küsuratla fark var. Öyle farklar, böyle makam-ı hitabîde zarar vermez. Mesela, bir kısım yüz yirmi bir, bir kısmı yüz yirmi beş, bir kısmı yüz elli dört, bir kısmı yüz elli dokuzdur.

Sonra Sure-i Zuhruf’tan başlayan beş sure, o nısf-ı nısf-ı nısfın nısfına iniyor. Sure-i Necm’den başlayan beş, o nısf-ı nısf-ı nısf-ı nısfın nısfıdır fakat takribîdir. Küçük küsuratın farkları, böyle makamat-ı hitabiyede zarar vermez. Sonra gelen küçük beşler içinde, üç beşlerin yalnız üçer adet lafz-ı Celal’i var.

İşte bu vaziyet gösteriyor ki lafz-ı Celal’in adedine tesadüf karışmamış, bir hikmet ve intizam ile adetleri tayin edilmiş.

(29. Mektup)


İkinci Lafza-i Celal'in sırr-ı tevafuku şudur ki: Yirmi Dokuzuncu Mektub'un Dördüncü Kısmı'nda ve ayrı bir listede ispat ve beyan edildiği gibi, Lafza-i Celal ve kısmen Lafz-ı Rab ile beraber surelerin âyetleriyle gayet latîf bir münasebet-i adediye ile bir nevi tevafuk var. Ezcümle: Sure-i El-Bakara'nın âyetiyle Lafz-ı Celal'ın adedi tevafuk ediyor. Sure-i Âl-i İmran hâkeza. Sonra acib bir nisbet-i adediye ile tâ nihayete kadar nısf-ı nısfa ve yarının yarısının yarısına ve hâkeza bir münasebetle gidiyor.

(Rumuzat-ı Semaniye)


İkincisi, Lafza-i Celal, surelerin âyâtıyla tevafukudur.

Ezcümle: Suretü'l-Bakara'nın âyâtıyla Lafza-i Celal tevafuk ettiği gibi, Sure-i Âl-i İmran dahi yine Lafza-i Celal ile âyetleri tam tevafuktadır. Sonra acib bir nisbet-i adediye ile surelerin beşer beşer kısım olup nısıf nısıf nısıf gibi bir nisbetle Lafza-i Celal muntazaman bulunuyor.

(Rumuzat-ı Semaniye)


Hem Lafzullah'ın tekrarındaki nisbet-i adediyesi pek hayret verici bir tarzdadır. Ezcümle:

Sure-i El-Bakara'da Lafzullah iki yüz seksen iki (282), âyetleri iki yüz seksen altıdır (286). Dört adet farkları var. Dört yerde Lafzullah yerinde dört Hüve var. Demek Lafzullah'ın adedi, âyetleriyle tam tevafuk ediyor.

Hem Sure-i Âl-i İmran'da Lafzullah iki yüz dokuz (209), âyetleri iki yüzdür (200). Demek âyetten dokuz fazla kalır, El-Bakara'daki noksanı tekmil eder. İki surenin âyetleriyle Lafzullah'ın adedi tam tevafuktadır. Zehraveyn nam-ı âlîsiyle tabir edilen iki sure-i muazzamada Lafzullah'ın tekrar ve tevafuku, azîm bir nükteyi gösterir.

(Rumuzat-ı Semaniye)

Kelime Sayısı[değiştir]

Nasıl ki Sure-i Kevser'in hurufatı, ebcedî makamı üç bin adet olmakla:

  • Hem Sure-i Yâsin'ın üç bin adet hurufuna
  • hem Sure-i Furkan'ın üç bin adet hurufuna
  • hem Sure-i Fâtır'ın üç bin adet hurufuna
  • hem Sure-i Sebe'in üç bin adet hurufuna
  • hem Sure-i Ve's-sâffât'ın üç bin adet hurufuna
  • hem Sure-i Sâd'ın üç bin adet hurufuna
  • hem Sure-i Ra'd'ın üç bin adet hurufuna
  • hem Sure-i Er-Rum'un üç bin adet hurufuna
  • hem Sure-i Zuhruf'un üç bin adet hurufuna
  • hem Sure-i Şûra'nın üç bin adet hurufuna
  • hem Sure-i İbrahim'in üç bin adet hurufuna tevafuku ve o on bir surenin birbiriyle muvafakatı ve mutabakatı bilbedahe tesadüf işi olamaz.

Aynen öyle de Sure-i Kevser'in en kısa sure olmakla beraber hurufunun makam-ı ebcedîsi olan üç bin adet ile;

  • En uzun sure olan El-Bakara örfî kelimatının üç bin adedine...
  • Hem Sure-i Âl-i İmran kelimatının üç bin adedine...
  • Hem Sure-i Nisa kelimatının üç bin adedine muvafakatı...

Elbette kör tesadüfün işi değil ve rastgele şuursuz ittifakî bir vaziyet olamaz.

(Rumuzat-ı Semaniye)


Yine Kenzü'l-Arş Duası'nın feyzinden gelen ikinci nükte-i tevafukiyedir. Bu nükteden numune için üç misal:

Birincisi: Suver-i Kur'aniyenin aded-i hurufatı 3000'de tevafukatı pek hârika ve mu'cizanedir.

Mesela: En kısa sure olan Sure-i Kevser'in hurufatı ebcedî makamı 3000 olmakla; hem Sure-i Yâsin'in 3000 aded-i hurufuna, hem Sure-i Furkan'ın 3000, hem Sure-i Fâtır'ın 3000, hem Sure-i Ve's-sâffât'ın 3000, hem Sure-i Sad'ın 3000, hem Ra'd'ın 3000, hem Er-Rum'un 3000, hem Ez-Zuhruf'un 3000, hem Sure-i Şûra'nın 3000, hem İbrahim'in 3000, bu surelerin 3000 hurufatına tevafuku ve 11 surenin bu 3000'de birbiriyle muvafakatı ve mutabakatı bilbedahe tesadüf işi olamaz. Belki i'caz-ı Kur'an'ın bir şu'lesidir ki, hurufata serpilmesidir ve yaldızlamasıdır.

Hem en kısa sure olan Sure-i Kevser hurufunun makam-ı ebcedîsi olan 3000 adediyle, en uzun sure olan El-Bakara'nın örfî yani kelâm hükmündeki kelimatının 3000 adedine ve Âl-i İmran'ın hakiki kelimatının 3000 adedine ve Sure-i Nisa kelimatının 3000 adedine tevafuku elbette kör tesadüfün işi değil ve rastgele ve şuursuz ve ittifakî bir vaziyet olamaz. Belki sırr-ı i'cazın bir cilvesinin şuaı ile bir intizamdır. Böyle büyük tevafukatta küçük küsurat münasebat-ı tevafukiyeyi bozmadığından nazara alınmadı.

(Rumuzat-ı Semaniye)

Hizb-ül Kur'an[değiştir]

Risale-i Nur’un iki parlak ve kudsî istinad noktası ve âb-ı hayat çeşmesi olan شَهِدَ اللّٰهُ اَنَّهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ وَالْمَلٰٓئِكَةُ … الخ âyetiyle قُلِ اللّٰهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ … الخ âyeti, her nasılsa sehven Sure-i Âl-i İmran’dan alınan âyetlerde yazılmamışlar. O iki âyeti de yazıp içine koyunuz.

(Emirdağ-1 L.)

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

İlgili Resimler/Fotoğraflar[değiştir]

İlgili Maddeler/Sayfalar[değiştir]

İlgili Kategoriler[değiştir]

Kaynakça[değiştir]