Übeyy Bin Halef

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden

Übeyy Bin Halef kardeşi Ümeyye ile birlikte Peygamberimize en büyük düşmanlık eden Mekke'nin ileri gelen müşriklerindendir. Nüfuzunu güçsüz ve himayesiz kimselere karşı haksızlık yolunda kullanırdı. Çürümeye yüz tutmuş bir kemiği eline alıp ufaladıktan sonra Resûlullah’a doğru savurarak, “Toz olup gittikten sonra bu kemiğin diriltileceğini mi iddia ediyorsun?” demesi üzerine Yasin suresinin 78.-79. ayetlerinin, yine eline bir kemik parçası alıp ufaladıktan sonra, “Muhammed, öldükten sonra dirileceğimizi zannediyor” demesi üzerine Meryem suresinin 66. âyetinin, Hz. Peygamber’den kendisiyle beraber bir meleğin gelmesini isteyen ve içinde Übeyy'in de olduğu müşrikler hakkında En‘âm suresinin 8. ayetinin, Übey b. Halef veya Velîd b. Mugīre hakkında İnfitar suresinin 6.-8. ayetlerinin ve yakın dostu Ukbe b. Ebû Muayt’ı müslüman olmaması için tehdit etmesi üzerine Furkān sûresinin 27.-29. âyetlerinin indiği rivayet edilir. Hicret öncesinde Dârünnedve’de alınan Hz. Muhammed’i öldürme kararının ardından geceleyin onun evini kuşatanlar arasında Übeyy de bulunuyordu. Hz. Peygamber’e kendisini öldürmek niyetiyle bir at beslediğini ve bu atın üzerinde onu öldüreceğini söyleyince Resûlullah, “İnşallah sen o at üzerinde iken ben seni öldürürüm” demiştir. Gerçekten de Peygamberimiz Uhud savaşında Übeyy’e fırlattığı mızrak ile onu ağır şekilde yaralayıp ölümüne sebep oldu. “Attığın zaman sen atmamıştın, fakat Allah atmıştı” meâlindeki âyet (el-Enfâl 8/17) bir görüşe göre Resûl-i Ekrem’in Übeyy’i yaralaması hakkında inmiştir. Oğlu Umeyr Bin Vehb, Peygamberimizin bir mucizesi üzerine Müslüman olmuştur.[1]

Şahsi Bilgiler[değiştir]

Diğer İsimleri: Übey b. Halef b. Vehb el-Cumahî[1]

Künyesi:

Lakapları:

Kabilesi: Benî Cumah’a, Kureyş

Doğum Yeri ve Tarihi:

Vefat Yeri ve Tarihi: Mekke yakınları, 3 (m. 625)[1]

Kabrinin Yeri:

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

بِاسْمِهٖ سُبْحَانَهُ وَ اِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِهٖ وَ بِهٖ نَسْتَعٖينُ

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ اَبَدًا دَائِمًا

Aziz, sıddık kardeşlerim!

Evvela: Bugünlerde Sure-i Ankebut’ta

مَثَلُ الَّذٖينَ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِ اللّٰهِ اَوْلِيَٓاءَ كَمَثَلِ الْعَنْكَبُوتِ اتَّخَذَتْ بَيْتًا وَاِنَّ اَوْهَنَ الْبُيُوتِ لَبَيْتُ الْعَنْكَبُوتِ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ

âyetini okurken birden şiddetli bir vehim geldi ki: “En zayıf hane örümceğin hanesidir. Allah’a şerik yapanlar faraza bilseler. Yani imana gelmeyen Kureyş rüesaları eğer bilseler…” manasında olan bu âyetin belâgatına münasip bir vaziyet görülmedi.

Birden aynı zamanda Zülfikar Mu’cizat-ı Ahmediye’yi tashih için açtım. Birden şu satırlar nazarıma ilişti:

Birinci Hâdise: Manevî tevatür derecesinde bir şöhret ile Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm, Ebubekir-i Sıddık ile küffarın tazyikinden kurtulmak için tahassun ettikleri Gār-ı Hira’nın kapısında, iki nöbetçi gibi iki güvercinin gelip beklemeleri ve örümcek dahi perdedar gibi hârika bir tarzda, kalın bir ağ ile mağara kapısını örtmesidir. Hattâ rüesa-yı Kureyş’ten, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın eliyle Gazve-i Bedir’de öldürülen Übeyy İbn-i Halef mağaraya bakmış. Arkadaşları demişler: Mağaraya girelim. O demiş: Nasıl girelim? Burada bir ağ görüyorum ki Muhammed (asm) tevellüd etmeden bu ağ yapılmış gibidir.

Birden bu âyet-i kerîmenin iki harfinde yani لَوْ harflerinde bir mu’cize gördüm ki benim vehmim yerine yüksek bir lem’a-i i’cazı bildim. Şöyle ki:

Sure-i Ankebut Mekke’de nâzil olduğu için Kureyş’in imana gelmeyen reisleri Peygamber aleyhissalâtü vesselâma sû-i kasd edeceklerini ve o sû-i kasdın içinde en zayıf ve en küçük bir hayvan olan bir örümcek o reislerin o şiddetli hücumlarına karşı mukabele edip galebe edecek.

Yani örümceğin hanesi olan ağ en zayıf bir perde iken o kuvvetli reisleri mağlup edeceğini göstermekle âyet diyor ki: “En zayıf bir hayvana mağlup olacaklarını faraza bilseydiler, bu cinayete ve bu sû-i kasda teşebbüs etmeyeceklerdi.”

İşte اَلْيَوْمَ نُنَجّٖيكَ بِبَدَنِكَ âyetinde bir kelime ile bir mu’cize-i tarihiye gösterildiği gibi (Hâşiye[2]) Mekke’de nâzil olan bu surenin de bu لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ âyetinde görülen remiz ile Gār-ı Hira hâdisesinde hârika bir hıfz-ı İlahîye ve ihbar-ı gaybî nevinden bir mu’cize-i Nebeviyeye işaret ile bir lem’a-i i’caz gösterip o sureye Ankebut namı vermek ve onun ehemmiyetsiz ağına ehemmiyet vermek tam yerinde olup bu âyete gelen şüphe ve evhamları esasıyla reddettiğini gördüm.

Cenab-ı Hakk’a hadsiz şükrettim ki Kur’an’ın surelerinde ve âyetlerinde hattâ cümlelerinde ve kelimelerinde de i’caz lem’aları olduğu gibi harflerinde de vardır bildim.

اَلْبَاقٖى هُوَ الْبَاقٖى

Hasta kardeşiniz Said Nursî

(Emirdağ Lahikası 2)


Hem –nakl-i sahih-i kat’î ile– Gazâ-i Bedir’den evvel ferman etmiş:

هٰذَا مَصْرَعُ اَبٖى جَهْلٍ، هٰذَا مَصْرَعُ عُتْبَةَ، هٰذَا مَصْرَعُ اُمَيَّةَ، هٰذَا مَصْرَعُ فُلَانٍ وَ فُلَانٍ

deyip müşrik Kureyş reislerinin her biri nerede katledileceğini göstermiş ve demiş: “Ben kendi elimle Übeyy İbn-i Halef’i öldüreceğim.” Haber verdiği gibi çıkmış.

(Mektubat, 19. Mektup, 5. İşaret)


Manevî tevatür derecesinde bir şöhretle, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm Ebubekiri’s-Sıddık ile küffarın takibinden kurtulmak için tahassun ettikleri Gār-ı Hira’nın kapısında, iki nöbetçi gibi iki güvercin gelip beklemeleri ve örümcek dahi perdedar gibi hârika bir tarzda, kalın bir ağ ile mağara kapısını örtmesidir.

Hattâ rüesa-yı Kureyş’ten, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın eli ile Gazve-i Bedir’de öldürülen Übeyy İbn-i Halef mağaraya bakmış. Arkadaşları demişler: “Mağaraya girelim.” O demiş: “Nasıl girelim? Burada bir ağ görüyorum ki Hazret-i Muhammed tevellüd etmeden bu ağ yapılmış gibidir. Bu iki güvercin işte orada duruyor, adam olsa orada dururlar mı?”

(Mektubat, 19. Mektup, 15. İşaret, 1. Şube, 1. hadise)

(Not: Diğer kitaplarda geçen bazı rivayetlere göre Peygamberimiz (sav) Übeyy İbn-i Halef'i Uhud gazvesinde öldürmüştür)

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

İlgili Resimler/Fotoğraflar[değiştir]

İlgili Maddeler[değiştir]

  • Safvan Bin Ümeyye: Mekke'nin fethinden sonra Müslüman olmuş sahabi yeğeni
  • Ümeyye Bin Halef: Mekke'de Peygamberimizin (sav) en şiddetli düşmanlarından olan kardeşi
  • Umeyr Bin Vehb: Peygamberimizin bir mucizesi üzerine Müslüman olan oğlu
  • Uhud Gazvesi: Ümeyye'nin bizzat Efendimiz tarafından öldürüldüğü savaş.
  • Yasin 78 (ve 79): Kemikleri Resûlullah’a doğru savurarak “Toz olup gittikten sonra bu kemiğin diriltileceğini mi iddia ediyorsun?" demesi üzerine nazil olan ayetler
  • Meryem 66: Bir kemiği ufalayıp “Muhammed, öldükten sonra dirileceğimizi zannediyor” demesi üzerine inen ayet
  • En'am 8: Hz. Peygamber’den kendisiyle beraber bir meleğin gelmesini istemesi üzerine inen ayet
  • İnfitar 6 ve 7, 8: Bir rivayete göre hakkında inen ayetler
  • Enfal 17: Bir rivayete göre Efendimizin ona mızrak atıp öldürmesi üzerine hakkında inen ayet
  • Furkan 27 ve 28, 29: Yakın dostu Ukbe b. Ebû Muayt’ı müslüman olmaması için tehdit etmesi üzerine hakkında inen ayetler

Kaynakça[değiştir]

  1. 1,0 1,1 1,2 https://islamansiklopedisi.org.tr/umeyye-b-halef
  2. Mu’cizat-ı Kur’aniye’de اَلْيَوْمَ نُنَجّٖيكَ بِبَدَنِكَ âyetiyle gark olan Firavun’a der: “Bugün gark olan cesedine necat vereceğim.” demesiyle umum Firavunların tenasüh fikrine binaen cenazelerini mumyalamakla maziden alıp müstakbeldeki ensal-i âtiyenin temaşagâhına göndermek olan mevt-âlûd, ibret-nüma bir düstur-u hayatiyelerini ifade etmekle beraber, şu asr-ı âhirde o gark olan Firavun’un aynı cesedi olarak keşfolunan bir beden, o mahall-i gark denizinden sahile atıldığı gibi zamanın denizinden asırların mevcelerinin üstünde şu asır sahiline atılacağı mu’cizane bir işaret-i gaybiye ifade eder. (Hâşiyenin hâşiyesi)
    Hâşiyenin hâşiyesi: Bu asırda ecnebiler aynı Firavun’un cesedini bulmuşlar. Müzehanelerine götürdükleri, ceridelerle neşredilmiştir.