Risale:İşarat-ül İ'caz (Ayet-Hadis Mealleri): Revizyonlar arasındaki fark

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden
Değişiklik özeti yok
Değişiklik özeti yok
 
(Aynı kullanıcının aradaki diğer 5 değişikliği gösterilmiyor)
5. satır: 5. satır:
İşarat-ül İ'caz Risalesi 1914-1916 tarihinde Arapça olarak te'lif edilmiş ve 1918 yılında Arapça olarak neşredilmiştir. 1950 yılından sonra da Abdülmecid Ağabeyin Türkçeye tercümesiyle yayınlanmıştır.
İşarat-ül İ'caz Risalesi 1914-1916 tarihinde Arapça olarak te'lif edilmiş ve 1918 yılında Arapça olarak neşredilmiştir. 1950 yılından sonra da Abdülmecid Ağabeyin Türkçeye tercümesiyle yayınlanmıştır.


<div id="">{{Arabi|بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ}}</div>
<div id="1">{{Arabi|بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ}}</div>


Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla


<div id="">{{Arabi|وَ بِهِ نَسْتَع۪ينُ}}</div>
<div id="2">{{Arabi|وَ بِهِ نَسْتَع۪ينُ}}</div>


Yalnızca ondan yardım dileriz.
Yalnızca ondan yardım dileriz.


<div id="">{{Arabi|بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ}}</div>
<div id="3">{{Arabi|بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ}}</div>


O'nun (Allah'ın) adıyla! O (Allah) her türlü noksanlıktan münezzehtir, uzaktır.
O'nun (Allah'ın) adıyla! O (Allah) her türlü noksanlıktan münezzehtir, uzaktır.
25. satır: 25. satır:
O Rahmân ki Kur'ân'ı öğretti. İnsanı yarattı. Ona anlamayı ve anlatmayı öğretti. (Rahmân 1-4)
O Rahmân ki Kur'ân'ı öğretti. İnsanı yarattı. Ona anlamayı ve anlatmayı öğretti. (Rahmân 1-4)


<div id="">{{Arabi|فَنَحْمَدُهُ مُصَلّ۪ينَ عَلٰى نَبِيِّه۪ مُحَمَّدٍ ۨالَّذ۪ى اَرْسَلَهُ رَحْمَةً لِلْعَالَم۪ينَ وَ جَعَلَ مُعْجِزَتَهُ الْكُبْرَى الْجَامِعَةَ بِرُمُوزِهَا وَ اِشَارَاتِهَا لِحَقَائِقِ الْكَائِنَاتِ بَاقِيَةً عَلٰى مَرِّ الدُّهُورِ اِلٰى يَوْمِ الدّ۪ينِ وَ عَلٰٓى اٰلِه۪ عَامَّةً وَ اَصْحَابِه۪ كَافَّةً}}</div>
<div id="4">{{Arabi|فَنَحْمَدُهُ مُصَلّ۪ينَ عَلٰى نَبِيِّه۪ مُحَمَّدٍ ۨالَّذ۪ى اَرْسَلَهُ رَحْمَةً لِلْعَالَم۪ينَ وَ جَعَلَ مُعْجِزَتَهُ الْكُبْرَى الْجَامِعَةَ بِرُمُوزِهَا وَ اِشَارَاتِهَا لِحَقَائِقِ الْكَائِنَاتِ بَاقِيَةً عَلٰى مَرِّ الدُّهُورِ اِلٰى يَوْمِ الدّ۪ينِ وَ عَلٰٓى اٰلِه۪ عَامَّةً وَ اَصْحَابِه۪ كَافَّةً}}</div>


Biz dahi, kâinat hakaikine dair rumuz ve işârâtıyla câmi ve aradan geçen asırlara rağmen kıyamete kadar bâki kalacak mu'cize-i kübrâsı olan Kur'ân ile âlemlere rahmet olarak gönderdiği Muhammed'e ve bütün âl ve ashabına salât ve selâm ederek o Rahmân'a hamd ederiz.
Biz dahi, kâinat hakaikine dair rumuz ve işârâtıyla câmi ve aradan geçen asırlara rağmen kıyamete kadar bâki kalacak mu'cize-i kübrâsı olan Kur'ân ile âlemlere rahmet olarak gönderdiği Muhammed'e ve bütün âl ve ashabına salât ve selâm ederek o Rahmân'a hamd ederiz.


<div id="">{{Arabi|بِسْمِ اللّٰهِ}}</div>
<div id="5">{{Arabi|بِسْمِ اللّٰهِ}}</div>


Allah'ın adıyla.
Allah'ın adıyla.


<div id="">{{Arabi|اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ}}</div>
<div id="6">{{Arabi|اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ}}</div>


Hamd Allah'a mahsustur. (Fâtiha 2)
Hamd Allah'a mahsustur. (Fâtiha 2)


<div id="">{{Arabi|قُلْ}}</div>
<div id="7">{{Arabi|قُلْ}}</div>


De. Söyle.
De. Söyle.


<div id="">{{Arabi|اَلرَّحْمٰن}}</div>
<div id="8">{{Arabi|اَلرَّحْمٰن}}</div>


Kullarına karşı çok merhametli olan ve şefkat eserleri bütün varlık âlemini kuşatan Allah. (Fâtiha 3)
Kullarına karşı çok merhametli olan ve şefkat eserleri bütün varlık âlemini kuşatan Allah. (Fâtiha 3)


<div id="">{{Arabi|اَلرَّحِيمِ}}</div>
<div id="9">{{Arabi|اَلرَّحِيمِ}}</div>


Rahmeti herşeyi kuşatmakla birlikte, dilediği varlıklara çok özel ihsanı ve hususî rahmet tecelîsi olan Allah. (Fâtiha 3)
Rahmeti herşeyi kuşatmakla birlikte, dilediği varlıklara çok özel ihsanı ve hususî rahmet tecelîsi olan Allah. (Fâtiha 3)


<div id="">{{Arabi|اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ}}</div>
<div id="10">{{Arabi|اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ}}</div>


Hamd Allah'a mahsustur. (Fâtiha 2)
Hamd Allah'a mahsustur. (Fâtiha 2)


<div id="">{{Arabi|رَبُّ الْعَالَم۪ينَ}}</div>
<div id="11">{{Arabi|رَبُّ الْعَالَم۪ينَ}}</div>


Bütün âlemlerin Rabbi; Her bir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri veren, onları terbiye eden; tedbir, tasarruf ve egemenliği altında bulunduran Allah. (Fâtiha 2)
Bütün âlemlerin Rabbi; Her bir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri veren, onları terbiye eden; tedbir, tasarruf ve egemenliği altında bulunduran Allah. (Fâtiha 2)


<div id="">{{Arabi|مَالِكِ يَوْمِ الدّ۪ينِ}}</div>
<div id="12">{{Arabi|مَالِكِ يَوْمِ الدّ۪ينِ}}</div>


Hesap gününün yegane sahibi, yöneticisi ve hakimi olan Allah. (Fâtiha 4)
Hesap gününün yegane sahibi, yöneticisi ve hakimi olan Allah. (Fâtiha 4)
69. satır: 69. satır:
Allah'ın adıyla.
Allah'ın adıyla.


<div id="">{{Arabi|اَسْتَع۪ينُ}}</div>
<div id="13">{{Arabi|اَسْتَع۪ينُ}}</div>


Yardım diliyorum.
Yardım diliyorum.


<div id="">{{Arabi|اَتَيَمَّنُ}}</div>
<div id="14">{{Arabi|اَتَيَمَّنُ}}</div>


Uğurlu, bereketli sayarım, teberrük ederim.
Uğurlu, bereketli sayarım, teberrük ederim.


<div id="">{{Arabi|قُلْ}}</div>
<div id="15">{{Arabi|قُلْ}}</div>


De, söyle اِقْرَاْ}}</div>
De, söyle
 
<div id="16">{{Arabi|اِقْرَاْ}}</div>


Oku
Oku
87. satır: 89. satır:
Allah'ın adıyla.
Allah'ın adıyla.


<div id="">{{Arabi|اِسْم}}</div>
<div id="17">{{Arabi|اِسْم}}</div>


İsim, ad..
İsim, ad..
95. satır: 97. satır:
Allah'ın ismiyle.
Allah'ın ismiyle.


<div id="">{{Arabi|اَلرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ}}</div>
<div id="18">{{Arabi|اَلرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ}}</div>


O Rahman'dır, Rahim'dir.
O Rahman'dır, Rahim'dir.
107. satır: 109. satır:
Kullarına karşı çok merhametli olan ve şefkat eserleri bütün varlık âlemini kuşatan Allah. (Fâtiha 3)
Kullarına karşı çok merhametli olan ve şefkat eserleri bütün varlık âlemini kuşatan Allah. (Fâtiha 3)


<div id="">{{Arabi|اَلْحَمْدُ}}</div>
<div id="19">{{Arabi|اَلْحَمْدُ}}</div>


Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü. (Fâtiha 2)
Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü. (Fâtiha 2)
115. satır: 117. satır:
Cinleri ve insanları ancak Bana îman ve ibadet etsinler diye yarattım. (Zâriyat 56)
Cinleri ve insanları ancak Bana îman ve ibadet etsinler diye yarattım. (Zâriyat 56)


<div id="">{{Arabi|اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ}}</div>
<div id="20">{{Arabi|اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ}}</div>


Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü Allah'a mahsustur. (Fâtiha 2)
Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü Allah'a mahsustur. (Fâtiha 2)


<div id="">{{Arabi|كُنْتُ كَنْزًا مَخْفِيًّا فَخَلَقْتُ الْخَلْقَ لِيَعْرِفُون۪ى}}</div>
<div id="21">{{Arabi|كُنْتُ كَنْزًا مَخْفِيًّا فَخَلَقْتُ الْخَلْقَ لِيَعْرِفُون۪ى}}</div>


Ben gizli bir hazine idim. Bilineyim diye mahlukatı yarattım. (Süyûti, ed-Dürerü'l-Müntesire, s. 125; Ali el-Kàrî, el-Esrârü'l-Merfûa', s. 273)
Ben gizli bir hazine idim. Bilineyim diye mahlukatı yarattım. (Süyûti, ed-Dürerü'l-Müntesire, s. 125; Ali el-Kàrî, el-Esrârü'l-Merfûa', s. 273)
127. satır: 129. satır:
Allah'a has olan.
Allah'a has olan.


<div id="">{{Arabi|رَبِّ}}</div>
<div id="22">{{Arabi|رَبِّ}}</div>


Rabb, varlıkları terbiye eden, ihtiyaçlarını veren. الْعَالَمِينَ}}</div>
Rabb, varlıkları terbiye eden, ihtiyaçlarını veren.


<div id="">{{Arabi|Âlemler, varlık âlemleri.
<div id="23">{{Arabi|الْعَالَمِينَ}}</div>


<div id="">{{Arabi|عِشْر۪ينَ ثَلَاث۪ينَ}}</div>
Âlemler, varlık âlemleri.
 
<div id="24">{{Arabi|عِشْر۪ينَ ثَلَاث۪ينَ}}</div>


Yirmi, otuz.
Yirmi, otuz.


<div id="">{{Arabi|اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ كَمْ لِلّٰهِ مِنْ فَلَكٍ ٭ تَجْرِى النُّجُومُ بِهِ وَ الشَّمْسُ وَ الْقَمَرُ}}</div>
<div id="25">{{Arabi|اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ كَمْ لِلّٰهِ مِنْ فَلَكٍ ٭ تَجْرِى النُّجُومُ بِهِ وَ الشَّمْسُ وَ الْقَمَرُ}}</div>


Hamd olsun Allah'a ki Onun tayin ettiği nice yörüngeler vardır ki, yıldızlar, güneş ve ay o yörüngelerde akıp gider.
Hamd olsun Allah'a ki Onun tayin ettiği nice yörüngeler vardır ki, yıldızlar, güneş ve ay o yörüngelerde akıp gider.
145. satır: 149. satır:
Bana secde ettiklerini gördüm. (Yûsuf 4)
Bana secde ettiklerini gördüm. (Yûsuf 4)


<div id="">{{Arabi|اَلرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ}}</div>
<div id="26">{{Arabi|اَلرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ}}</div>


O Rahman'dır, Rahim'dir. (Fâtiha 3)
O Rahman'dır, Rahim'dir. (Fâtiha 3)


<div id="">{{Arabi|مَالِكِ يَوْمِ الدّ۪ينِ}}</div>
<div id="27">{{Arabi|مَالِكِ يَوْمِ الدّ۪ينِ}}</div>


Hesap gününün yegane sahibi, yöneticisi ve hakimi olan Allah. (Fâtiha 4)
Hesap gününün yegane sahibi, yöneticisi ve hakimi olan Allah. (Fâtiha 4)


<div id="">{{Arabi|يَوْم}}</div>
<div id="28">{{Arabi|يَوْم}}</div>


Gün.
Gün.


<div id="">{{Arabi|دِين}}</div>
<div id="29">{{Arabi|دِين}}</div>


Din, hakâik-i diniyye, ceza.
Din, hakâik-i diniyye, ceza.


<div id="">{{Arabi|اِيَّاكَ نَعْبُدُ}}</div>
<div id="30">{{Arabi|اِيَّاكَ نَعْبُدُ}}</div>


Yalnızca Sana ibadet ederiz. (Fâtiha 5)
Yalnızca Sana ibadet ederiz. (Fâtiha 5)


<div id="">{{Arabi|اُعْبُدْ رَبَّكَ كَاَنَّكَ تَرَاهُ}}</div>
<div id="31">{{Arabi|اُعْبُدْ رَبَّكَ كَاَنَّكَ تَرَاهُ}}</div>


Rabbine, sanki Onu görüyormuş gibi ibadet et. (Hadis-i bilmânâdır. Buhari, Tefsîru Sûre 31:2, İmân: 31; Müslim, İmân: 1,5,7; Ebu Dâvud, Sünne: 16; Tirmizî, İmân: 4; İbni Mâce, Mukaddime: 9; Neseî, İmân: 5, 6; Müsned 27, 51, 53, 319 107, 462 129, 164)
Rabbine, sanki Onu görüyormuş gibi ibadet et. (Hadis-i bilmânâdır. Buhari, Tefsîru Sûre 31:2, İmân: 31; Müslim, İmân: 1,5,7; Ebu Dâvud, Sünne: 16; Tirmizî, İmân: 4; İbni Mâce, Mukaddime: 9; Neseî, İmân: 5, 6; Müsned 27, 51, 53, 319 107, 462 129, 164)


<div id="">{{Arabi|نَعْبُدُ}}</div>
<div id="32">{{Arabi|نَعْبُدُ}}</div>


İbadet ederiz.
İbadet ederiz.
179. satır: 183. satır:
<div id="">{{Arabi|مَالِكِ يَوْمِ الدّ۪ينِ}}</div>
<div id="">{{Arabi|مَالِكِ يَوْمِ الدّ۪ينِ}}</div>


Hesap gününün yegane sahibi, yöneticisi ve hakimi olan Allah. (Fâtiha 4) اِيَّاكَ}}</div>
Hesap gününün yegane sahibi, yöneticisi ve hakimi olan Allah. (Fâtiha 4)
 
<div id="">{{Arabi|اِيَّاكَ}}</div>


(Yalnızca) Sana.
(Yalnızca) Sana.


<div id="">{{Arabi|وَ اِيَّاكَ نَسْتَع۪ينُ}}</div>
<div id="35">{{Arabi|وَ اِيَّاكَ نَسْتَع۪ينُ}}</div>


Ve yalnızca senden yardım dileriz. (Fâtiha 5)
Ve yalnızca senden yardım dileriz. (Fâtiha 5)


<div id="">{{Arabi|"Bizim vücudumuzun zerratı veya ehl-i tevhid cemaatı veyahut kâinat mevcudatı, bütün hâcat ve maksatlarımıza, bilhassa en ehem olan ibadetimize, Senden iane ve tevfik istiyoruz."}}</div>
"Bizim vücudumuzun zerratı veya ehl-i tevhid cemaatı veyahut kâinat mevcudatı, bütün hâcat ve maksatlarımıza, bilhassa en ehem olan ibadetimize, Senden iane ve tevfik istiyoruz."


<div id="">{{Arabi|نَسْتَع۪ينُ}}</div>
<div id="34">{{Arabi|نَسْتَع۪ينُ}}</div>


Yardım dileriz.
Yardım dileriz.
197. satır: 203. satır:
İbadet ederiz.
İbadet ederiz.


<div id="">{{Arabi|اِيَّاكَ}}</div>
<div id="33">{{Arabi|اِيَّاكَ}}</div>


Senden, sana.
Senden, sana.


<div id="">{{Arabi|اِهْدِنَا}}</div>
<div id="36">{{Arabi|اِهْدِنَا}}</div>


Bizi hidayete ulaştır. (Fâtiha 6)
Bizi hidayete ulaştır. (Fâtiha 6)
209. satır: 215. satır:
Yardım dileriz.
Yardım dileriz.


<div id="">{{Arabi|وَ خَلَقَ كُلَّ شَىْءٍ وَ هَدٰى}}</div>
<div id="37">{{Arabi|وَ خَلَقَ كُلَّ شَىْءٍ وَ هَدٰى}}</div>


Her şeyi yarattı ve ona doğru yolu gösterdi.
Her şeyi yarattı ve ona doğru yolu gösterdi. (Taha 50'den iktibas)


<div id="">{{Arabi|اَللّٰهُمَّ اَرِنَا الْحَقَّ حَقًّا وَ ارْزُقْنَا اِتِّبَاعَهُ وَ اَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلًا وَ ارْزُقْنَا اِجْتِنَابَهُ اٰم۪ينَ}}</div>
<div id="38">{{Arabi|اَللّٰهُمَّ اَرِنَا الْحَقَّ حَقًّا وَ ارْزُقْنَا اِتِّبَاعَهُ وَ اَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلًا وَ ارْزُقْنَا اِجْتِنَابَهُ اٰم۪ينَ}}</div>


Allah'ım bize hakkı hak olarak gösterip onun ittibâıyla, bâtılı da batıl olarak gösterip onun içtinabıyla rızıklandır. Âmin, Allah'ım, duamı kabul buyur!}}</div>
Allah'ım bize hakkı hak olarak gösterip onun ittibâıyla, bâtılı da batıl olarak gösterip onun içtinabıyla rızıklandır. Âmin, Allah'ım, duamı kabul buyur!


<div id="">{{Arabi|الصِّرَاطَ الْمُسْتَق۪يمَ}}</div>
<div id="39">{{Arabi|الصِّرَاطَ الْمُسْتَق۪يمَ}}</div>


En doğru ve istikametli yol. (Fâtiha 6)
En doğru ve istikametli yol. (Fâtiha 6)
225. satır: 231. satır:
Kime hikmet verilmişse işte ona pek çok hayır verilmiştir. (Bakara 269)
Kime hikmet verilmişse işte ona pek çok hayır verilmiştir. (Bakara 269)


<div id="">{{Arabi|صِرَاطَ الَّذ۪ينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ Nimet ve lütfuna mazhar ettiklerinin yoluna... (Fâtiha 7)
<div id="">{{Arabi|صِرَاطَ الَّذ۪ينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ}}</div>
 
Nimet ve lütfuna mazhar ettiklerinin yoluna... (Fâtiha 7)


<div id="">{{Arabi|اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ}}</div>
<div id="">{{Arabi|اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ}}</div>
239. satır: 247. satır:
Kullarına karşı sınırsız rahmet sahibi olan ve rahmetinin eserleri dünya ve âhireti dolduran Allah. (Fâtiha 3)
Kullarına karşı sınırsız rahmet sahibi olan ve rahmetinin eserleri dünya ve âhireti dolduran Allah. (Fâtiha 3)


<div id="">{{Arabi|الَّذ۪ينَ}}</div>
<div id="40">{{Arabi|الَّذ۪ينَ}}</div>


O kimseler ki.
O kimseler ki.
259. satır: 267. satır:
Bizi hidayet yoluna ulaştır. (Fâtiha 6)
Bizi hidayet yoluna ulaştır. (Fâtiha 6)


<div id="">{{Arabi|صِرَاطَ الْمُسْتَق۪يمَ}}</div>
<div id="41">{{Arabi|صِرَاطَ الْمُسْتَق۪يمَ}}</div>


En doğru ve istikametli yol.
En doğru ve istikametli yol.
267. satır: 275. satır:
O kimseler ki.
O kimseler ki.


<div id="">{{Arabi|اَنْعَمْتَ}}</div>
<div id="42">{{Arabi|اَنْعَمْتَ}}</div>


Nimet verdin.
Nimet verdin.


<div id="">{{Arabi|عَلَيْهِمْ}}</div>
<div id="43">{{Arabi|عَلَيْهِمْ}}</div>


Onların üzerine.
Onların üzerine.


<div id="">{{Arabi|عَلٰى}}</div>
<div id="44">{{Arabi|عَلٰى}}</div>


Üzerine
Üzerine
283. satır: 291. satır:
İşte onlar, Allah'ın kendilerine pek büyük nimetler bağışladığı peygamberler, sıddıklar, şehidler ve salih kimselerle beraberdirler. (Nisâ 69)
İşte onlar, Allah'ın kendilerine pek büyük nimetler bağışladığı peygamberler, sıddıklar, şehidler ve salih kimselerle beraberdirler. (Nisâ 69)


<div id="">{{Arabi|الَّذ۪ينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ}}</div>
<div id="45">{{Arabi|الَّذ۪ينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ}}</div>


Nimet ve lütfuna mazhar ettiğin kimseler... (Fâtiha 7)
Nimet ve lütfuna mazhar ettiğin kimseler... (Fâtiha 7)


<div id="">{{Arabi|غَيْرِ الْمَغْضُوبِ عَلَيْهِمْ}}</div>
<div id="46">{{Arabi|غَيْرِ الْمَغْضُوبِ عَلَيْهِمْ}}</div>


Gazaba uğramışların yoluna değil. (Fâtiha 7)
Gazaba uğramışların yoluna değil. (Fâtiha 7)
299. satır: 307. satır:
Yardım dileriz. (Fâtiha 5)
Yardım dileriz. (Fâtiha 5)


<div id="">{{Arabi|اِنَّمَا تُعْرَفُ الْاَشْيَاءُ بِاَضْدَادِهَا}}</div>
<div id="47">{{Arabi|اِنَّمَا تُعْرَفُ الْاَشْيَاءُ بِاَضْدَادِهَا}}</div>


Her şey zıtlarıyla bilinir.
Her şey zıtlarıyla bilinir.
307. satır: 315. satır:
Nimet verdin.
Nimet verdin.


<div id="">{{Arabi|مَغْضُوبِ}}</div>
<div id="48">{{Arabi|مَغْضُوبِ}}</div>


Gazaba ve öfkeye maruz kalanlar.
Gazaba ve öfkeye maruz kalanlar.


<div id="">{{Arabi|ضَٓالّ۪ينَ}}</div>
<div id="49">{{Arabi|ضَٓالّ۪ينَ}}</div>


Hak yoldan sapanlar.
Hak yoldan sapanlar.
319. satır: 327. satır:
Ve sapmışların yoluna değil. (Fâtiha 7)
Ve sapmışların yoluna değil. (Fâtiha 7)


<div id="">{{Arabi|اَللّٰهُمَّ بِحُرْمَةِ هٰذِهِ السُّورَةِ اجْعَلْنَا مِنْ اَصْحَابِ الصِّرَاطِ الْمُسْتَق۪يمِ اٰم۪ينَ}}</div>
<div id="50">{{Arabi|اَللّٰهُمَّ بِحُرْمَةِ هٰذِهِ السُّورَةِ اجْعَلْنَا مِنْ اَصْحَابِ الصِّرَاطِ الْمُسْتَق۪يمِ اٰم۪ينَ}}</div>


Allah'ım, bizi bu sûrenin hürmetine sırât-ı müstakim ehlinden eyle. Âmin.
Allah'ım, bizi bu sûrenin hürmetine sırât-ı müstakim ehlinden eyle. Âmin.
337. satır: 345. satır:
O gün yalanlayanların (peygamberi ve âhireti) vay haline! (Mürselât 15)
O gün yalanlayanların (peygamberi ve âhireti) vay haline! (Mürselât 15)


<div id="">{{Arabi|هُوَ الْمِسْكُ مَا كَرَّرْتَهُ يَتَضَوَّعُ}}</div>
<div id="51">{{Arabi|هُوَ الْمِسْكُ مَا كَرَّرْتَهُ يَتَضَوَّعُ}}</div>


O misk gibidir, karıştırıldıkça kokususu yayılır, parlar.
O misk gibidir, karıştırıldıkça kokususu yayılır, parlar.
345. satır: 353. satır:
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla.
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla.


<div id="">{{Arabi|وَ اُتُوا بِه۪ مُتَشَابِهًا}}</div>
<div id="52">{{Arabi|وَ اُتُوا بِه۪ مُتَشَابِهًا}}</div>


(Cennet ehline) Rızıkları birbirine benzer şekilde kendilerine sunulur. (Bakara 25)
(Cennet ehline) Rızıkları birbirine benzer şekilde kendilerine sunulur. (Bakara 25)
355. satır: 363. satır:
<div id="">{{Arabi|الٓمٓ}}</div>
<div id="">{{Arabi|الٓمٓ}}</div>


<div id="">{{Arabi|"Sûrelerin başlarındaki huruf-u mukattaa İlâhî bir şifredir; has abdine, onlarla bazı işaret-i gaybiye veriyor. O şifrenin miftahı, o Abd-i Hastadır, hem Onun veresesindedir."}}</div>
"Sûrelerin başlarındaki huruf-u mukattaa İlâhî bir şifredir; has abdine, onlarla bazı işaret-i gaybiye veriyor. O şifrenin miftahı, o Abd-i Hastadır, hem Onun veresesindedir."


<div id="">{{Arabi|هٰذَا كَلَامُ اللّٰهِ الْاَزَلِىِّ}}</div>
<div id="53">{{Arabi|هٰذَا كَلَامُ اللّٰهِ الْاَزَلِىِّ}}</div>


Bu Ezelî olan, Allah'ın kelâmıdır.
Bu Ezelî olan, Allah'ın kelâmıdır.


<div id="">{{Arabi|نَزَلَ بِهِ جِبْر۪يلُ}}</div>
<div id="54">{{Arabi|نَزَلَ بِهِ جِبْر۪يلُ}}</div>


Onu Cebrâil (a.s.) getirmiştir.
Onu Cebrâil (a.s.) getirmiştir.


<div id="">{{Arabi|عَلٰى مُحَمَّدٍ ع.ص.م.
<div id="55">{{Arabi|عَلٰى مُحَمَّدٍ ع.ص.م.}}</div>


Muhammed'e (a.s.m.)
Muhammed'e (a.s.m.)


<div id="">{{Arabi|هٰذَا كَلَامُ اللّٰهِ}}</div>
<div id="56">{{Arabi|هٰذَا كَلَامُ اللّٰهِ}}</div>


Bu Allah'ın kelâmıdır.
Bu Allah'ın kelâmıdır.


<div id="">{{Arabi|اَشْهَدُ اَنَّ هٰذَا كَلَامُ اللّٰهِ}}</div>
<div id="57">{{Arabi|اَشْهَدُ اَنَّ هٰذَا كَلَامُ اللّٰهِ}}</div>


Bunun Allah'ın kelâmı olduğuna şehadet ederim.
Bunun Allah'ın kelâmı olduğuna şehadet ederim.
385. satır: 393. satır:
Rabbinin azâbından küçük bir esinti onlara hafifçe dokunacak olsa... (Enbiyâ 46)
Rabbinin azâbından küçük bir esinti onlara hafifçe dokunacak olsa... (Enbiyâ 46)


<div id="">{{Arabi|اِنْ}}</div>
<div id="58">{{Arabi|اِنْ}}</div>


Eğer.
Eğer.


<div id="">{{Arabi|نَفْحَةٌ}}</div>
<div id="59">{{Arabi|نَفْحَةٌ}}</div>


Küçük bir esinti. (Enbiya 46)
Küçük bir esinti. (Enbiya 46)


<div id="">{{Arabi|مَسَّ}}</div>
<div id="60">{{Arabi|مَسَّ}}</div>


Dokunma, temas etme. (Enbiya 46)
Dokunma, temas etme. (Enbiya 46)


<div id="">{{Arabi|مِنْ}}</div>
<div id="61">{{Arabi|مِنْ}}</div>


<div id="">{{Arabi|... den. (Enbiya 46)
…den. (Enbiya 46)


<div id="">{{Arabi|نَكَالْ}}</div>
<div id="62">{{Arabi|نَكَالْ}}</div>


Ağır azap, ağır ceza.
Ağır azap, ağır ceza.


<div id="">{{Arabi|عَذَابِ}}</div>
<div id="63">{{Arabi|عَذَابِ}}</div>


Hafif azap, ceza. (Enbiya 46)
Hafif azap, ceza. (Enbiya 46)


<div id="">{{Arabi|رَبّ}}</div>
<div id="64">{{Arabi|رَبّ}}</div>


Terbiye eden, gözetip büyüten, sevk ve idare eden.
Terbiye eden, gözetip büyüten, sevk ve idare eden.


<div id="">{{Arabi|عِبَارَاتُنَا شَتّٰى وَ حُسْنُكَ وَاحِدٌ وَ كُلٌّ اِلٰى ذَاكَ الْجَمَالِ يُش۪يرُ}}</div>
<div id="65">{{Arabi|عِبَارَاتُنَا شَتّٰى وَ حُسْنُكَ وَاحِدٌ وَ كُلٌّ اِلٰى ذَاكَ الْجَمَالِ يُش۪يرُ}}</div>


Yani, "İbarelerimiz ayrı ayrı ise de, hüsnün birdir. Hepsi de o hüsne işaret ediyorlar."}}</div>
Yani, "İbarelerimiz ayrı ayrı ise de, hüsnün birdir. Hepsi de o hüsne işaret ediyorlar."


<div id="">{{Arabi|الٓمٓ ٭ ذٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَ ف۪يهِ هُدًى لِلْمُتَّق۪ينَ}}</div>
<div id="">{{Arabi|الٓمٓ ٭ ذٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَ ف۪يهِ هُدًى لِلْمُتَّق۪ينَ}}</div>


Elif, Lâm, Mîm. İşte bu kitapta hiç şüpheye yer yoktur; takvâ sahipleri için bir hidâyet kaynağıdır. (Bakara 1-2) الٓمٓ، ذٰلِكَ، الْكِتَاب، لَا رَيْبَ ف۪يهِ}}</div>
Elif, Lâm, Mîm. İşte bu kitapta hiç şüpheye yer yoktur; takvâ sahipleri için bir hidâyet kaynağıdır. (Bakara 1-2)
 
<div id="">{{Arabi|الٓمٓ، ذٰلِكَ، الْكِتَاب، لَا رَيْبَ ف۪يهِ}}</div>


Elif, lâm, mim. * Bu [kitap] * Kitap [Kur'ân] * Onda asla şüphe yoktur. (Bakara 1-2.)
Elif, lâm, mim. * Bu [kitap] * Kitap [Kur'ân] * Onda asla şüphe yoktur. (Bakara 1-2.)
427. satır: 437. satır:
Elif, lâm, mim. (Bakara 1.)
Elif, lâm, mim. (Bakara 1.)


<div id="">{{Arabi|ذٰلِكَ}}</div>
<div id="66">{{Arabi|ذٰلِكَ}}</div>


Bu [kitap] (Bakara 2.)
Bu [kitap] (Bakara 2.)


<div id="">{{Arabi|الْكِتَاب}}</div>
<div id="67">{{Arabi|الْكِتَاب}}</div>


Kitap [Kur'ân] (Bakara 2.)
Kitap [Kur'ân] (Bakara 2.)


<div id="">{{Arabi|ال}}</div>
<div id="68">{{Arabi|ال}}</div>


Belirli yapma edatı. İsimlerin başına gelir, onları muayyen yapar.
Belirli yapma edatı. İsimlerin başına gelir, onları muayyen yapar.


<div id="">{{Arabi|لَا رَيْبَ ف۪يهِ}}</div>
<div id="69">{{Arabi|لَا رَيْبَ ف۪يهِ}}</div>


Onda asla şüphe yoktur. (Bakara 2.)
Onda asla şüphe yoktur. (Bakara 2.)


<div id="">{{Arabi|لَا}}</div>
<div id="70">{{Arabi|لَا}}</div>


<div id="">{{Arabi|"Hayır" Olumsuzluk edatı.
"Hayır" Olumsuzluk edatı.


<div id="">{{Arabi|وَ كَمْ مِنْ عَٓائِبٍ قَوْلًا صَحِيحًا وَ اٰفَتُهُ مِنَ الْفَهْمِ السَّق۪يمِ}}</div>
<div id="71">{{Arabi|وَ كَمْ مِنْ عَٓائِبٍ قَوْلًا صَحِيحًا وَ اٰفَتُهُ مِنَ الْفَهْمِ السَّق۪يمِ}}</div>


Yani: Kur'anda ta'yib edilecek hiçbir nokta yoktur. Kur'an gibi sahih kavilleri ta'yib etmek, ancak fehimlerin sekametinden ileri geliyor." (El-Mütenebbî, Divan 246.)
Yani: Kur'anda ta'yib edilecek hiçbir nokta yoktur. Kur'an gibi sahih kavilleri ta'yib etmek, ancak fehimlerin sekametinden ileri geliyor." (El-Mütenebbî, Divan 246.)


<div id="">{{Arabi|الٓمٓ ٭ ذٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَ ف۪يهِ هُدًى لِلْمُتَّق۪ينَ}}</div>
<div id="72">{{Arabi|الٓمٓ ٭ ذٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَ ف۪يهِ هُدًى لِلْمُتَّق۪ينَ}}</div>


Elif, lâm, mim. Şu yüce kitap ki, onda asla şüphe yoktur. O, Allah'ın emir ve yasaklarına karşı gelmekten sakınanlar için bir yol göstericidir. (Bakara 1-2.)
Elif, lâm, mim. Şu yüce kitap ki, onda asla şüphe yoktur. O, Allah'ın emir ve yasaklarına karşı gelmekten sakınanlar için bir yol göstericidir. (Bakara 1-2.)
459. satır: 469. satır:
Elif, lâm, mim. (Bakara 1.)
Elif, lâm, mim. (Bakara 1.)


<div id="">{{Arabi|ذٰلِكَ الْكِتَابُ}}</div>
<div id="73">{{Arabi|ذٰلِكَ الْكِتَابُ}}</div>


Şu yüce kitap ki... (Bakara 2.)
Şu yüce kitap ki... (Bakara 2.)


<div id="">{{Arabi|لَا رَيْبَ ف۪يهِ}}</div>
<div id="74">{{Arabi|لَا رَيْبَ ف۪يهِ}}</div>


Onda asla şüphe yoktur. (Bakara 2.)
Onda asla şüphe yoktur. (Bakara 2.)


<div id="">{{Arabi|هُدًى لِلْمُتَّق۪ينَ}}</div>
<div id="75">{{Arabi|هُدًى لِلْمُتَّق۪ينَ}}</div>


O, Allah'ın emir ve yasaklarına karşı gelmekten sakınanlar için bir yol göstericidir. (Bakara 2.)
O, Allah'ın emir ve yasaklarına karşı gelmekten sakınanlar için bir yol göstericidir. (Bakara 2.)
483. satır: 493. satır:
O, Allah'ın emir ve yasaklarına karşı gelmekten sakınanlar için bir yol göstericidir. (Bakara 2)
O, Allah'ın emir ve yasaklarına karşı gelmekten sakınanlar için bir yol göstericidir. (Bakara 2)


<div id="">{{Arabi|هَاد۪ى}}</div>
<div id="76">{{Arabi|هَاد۪ى}}</div>


Hidayet eden, doğru yolu gösteren.
Hidayet eden, doğru yolu gösteren.


<div id="">{{Arabi|هُدًى}}</div>
<div id="77">{{Arabi|هُدًى}}</div>


Hidayet, doğru yol. (Bakara 2.)
Hidayet, doğru yol. (Bakara 2.)


<div id="">{{Arabi|مُتَّق۪ينَ}}</div>
<div id="78">{{Arabi|مُتَّق۪ينَ}}</div>


Allah'ın emir ve yasaklarına karşı gelmekten sakınanlar, müttakiler. (Bakara 2.)
Allah'ın emir ve yasaklarına karşı gelmekten sakınanlar, müttakiler. (Bakara 2.)
499. satır: 509. satır:
Onlar ki gayba inanırlar. (Bakara 3)
Onlar ki gayba inanırlar. (Bakara 3)


<div id="">{{Arabi|اَلَّذ۪ينَ}}</div>
<div id="79">{{Arabi|اَلَّذ۪ينَ}}</div>


Onlar ki... (Bakara 3.)
Onlar ki... (Bakara 3.)
515. satır: 525. satır:
Tezyin etmek ve süslendirmek manasınadır.
Tezyin etmek ve süslendirmek manasınadır.


<div id="">{{Arabi|اَلَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ}}</div>
<div id="80">{{Arabi|اَلَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ}}</div>


O takva sahipleri ki, görmedikleri hâlde Allah'a ve Onun bildirdiklerine iman ederler. (Bakara 3.)
O takva sahipleri ki, görmedikleri hâlde Allah'a ve Onun bildirdiklerine iman ederler. (Bakara 3.)


<div id="">{{Arabi|اَلْمُؤْمِنُونَ İnananlar, iman edenler.
<div id="81">{{Arabi|اَلْمُؤْمِنُونَ}}</div>


<div id="">{{Arabi|اَلَّذ۪ينَ}}</div>
İnananlar, iman edenler.
 
<div id="82">{{Arabi|اَلَّذ۪ينَ}}</div>


Onlar ki... (Bakara 3)
Onlar ki... (Bakara 3)


<div id="">{{Arabi|مُؤْمِنُونَ}}</div>
<div id="83">{{Arabi|مُؤْمِنُونَ}}</div>


İnananlar, mü'minler.
İnananlar, mü'minler.


<div id="">{{Arabi|يُؤْمِنُونَ}}</div>
<div id="84">{{Arabi|يُؤْمِنُونَ}}</div>


O takva sahipleri ki... (Bakara 3.)
İman ediyorlar... (Bakara 3.)


<div id="">{{Arabi|مُؤْمِنُونَ}}</div>
<div id="">{{Arabi|مُؤْمِنُونَ}}</div>
537. satır: 549. satır:
İnananlar, mü'minler.
İnananlar, mü'minler.


<div id="">{{Arabi|بِالْغَيْبِ}}</div>
<div id="85">{{Arabi|بِالْغَيْبِ}}</div>


Görmedikleri hâlde. (Bakara 3)
Görmedikleri hâlde. (Bakara 3)


<div id="">{{Arabi|وَ يُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ}}</div>
<div id="86">{{Arabi|وَ يُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ}}</div>


Namazı dos doğru kılarlar. (Bakara 3)
Namazı dos doğru kılarlar. (Bakara 3)


<div id="">{{Arabi|يُق۪يمُونَ}}</div>
<div id="87">{{Arabi|يُق۪يمُونَ}}</div>


Dosdoğru kılarlar.
Dosdoğru kılarlar.


<div id="">{{Arabi|يُصَلُّونَ}}</div>
<div id="88">{{Arabi|يُصَلُّونَ}}</div>


Namaz kılarlar.
Namaz kılarlar.
557. satır: 569. satır:
Namazı dosdoğru kılarlar. (Bakara 3)
Namazı dosdoğru kılarlar. (Bakara 3)


<div id="">{{Arabi|وَ مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ}}</div>
<div id="89">{{Arabi|وَ مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ}}</div>


Ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden muhtaçların ihtiyaçlarını giderirler. (Bakara 3)
Ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden muhtaçların ihtiyaçlarını giderirler. (Bakara 3)


<div id="">{{Arabi|عِمَادُ الدّ۪ينِ}}</div>
<div id="90">{{Arabi|عِمَادُ الدّ۪ينِ}}</div>


<div id="">{{Arabi|[Namaz] dinin direğidir. (Tirmizî, İman: 8; İbni Mâce, Fiten: 12; Müsned 231, 237; Hâkim, Müstedrek 76.)
Namaz dinin direğidir. (Tirmizî, İman: 8; İbni Mâce, Fiten: 12; Müsned 231, 237; Hâkim, Müstedrek 76.)


<div id="">{{Arabi|يُزَكُّونَ}}</div>
<div id="91">{{Arabi|يُزَكُّونَ}}</div>


Tezkiye ederler; bir şeyi temizlerler.
Tezkiye ederler; bir şeyi temizlerler.


<div id="">{{Arabi|يَتَصَدَّقُونَ}}</div>
<div id="92">{{Arabi|يَتَصَدَّقُونَ}}</div>
 
Sadaka verirler.


Sadaka verirler. يُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ}}</div>
<div id="93">{{Arabi|يُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ}}</div>


Zekatlarını verirler.
Zekatlarını verirler.
579. satır: 593. satır:
Ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden muhtaçların ihtiyaçlarını giderirler. (Bakara 3)
Ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden muhtaçların ihtiyaçlarını giderirler. (Bakara 3)


<div id="">{{Arabi|مِنْ}}</div>
<div id="94">{{Arabi|مِنْ}}</div>


<div id="">{{Arabi|...den. (Bakara 3.)
...den. (Bakara 3.)


<div id="">{{Arabi|مِمَّا}}</div>
<div id="95">{{Arabi|مِمَّا}}</div>


Kendilerine verdiklerimizden. (Bakara 3.)
Kendilerine verdiklerimizden. (Bakara 3.)


<div id="">{{Arabi|رَزَقْنَا}}</div>
<div id="96">{{Arabi|رَزَقْنَا}}</div>


<div id="">{{Arabi|[Kendilerine verdiğimiz] rızıklarından. (Bakara 3.)
[Kendilerine verdiğimiz] rızıklarından. (Bakara 3.)


<div id="">{{Arabi|نَا}}</div>
<div id="97">{{Arabi|نَا}}</div>


Biz, bize.
Biz, bize.


<div id="">{{Arabi|اَلزَّكٰوةُ قَنْطَرَةُ الْاِسْلَامِ}}</div>
<div id="98">{{Arabi|اَلزَّكٰوةُ قَنْطَرَةُ الْاِسْلَامِ}}</div>


Zekât, İslâmın köprüsüdür. (el-Münzirî, et-Terğîb ve't-Terhîb 517)
Zekât, İslâmın köprüsüdür. (el-Münzirî, et-Terğîb ve't-Terhîb 517)
603. satır: 617. satır:
Onlar sana indirilen Kur'ân'a da, senden önceki peygamberlere indirilen kitaplara da inanırlar. Onlar, âhirete de kesin olarak iman etmiş kimselerdir. (Bakara 4)
Onlar sana indirilen Kur'ân'a da, senden önceki peygamberlere indirilen kitaplara da inanırlar. Onlar, âhirete de kesin olarak iman etmiş kimselerdir. (Bakara 4)


<div id="">{{Arabi|اَلَّذ۪ينَ}}</div>
<div id="99">{{Arabi|اَلَّذ۪ينَ}}</div>


Öyle ki..
Öyle ki..


<div id="">{{Arabi|مُتَّق۪ينَ}}</div>
<div id="100">{{Arabi|مُتَّق۪ينَ}}</div>


Allah'tan korkanlar; takvâ sahipleri.
Allah'tan korkanlar; takvâ sahipleri.


<div id="">{{Arabi|يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ}}</div>
<div id="101">{{Arabi|يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ}}</div>


Gayba inanırlar.
Gayba inanırlar.


<div id="">{{Arabi|وَالْمُؤْمِنُونَ بِالْقُرْاٰنِ}}</div>
<div id="102">{{Arabi|وَالْمُؤْمِنُونَ بِالْقُرْاٰنِ}}</div>


Kur'ân'a iman edenler.
Kur'ân'a iman edenler.


<div id="">{{Arabi|وَالَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ}}</div>
<div id="103">{{Arabi|وَالَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ}}</div>


Onlar Sana indirilen Kur'ân'a inanırlar. اَلَّذ۪ينَ}}</div>
Onlar Sana indirilen Kur'ân'a inanırlar.
 
<div id="">{{Arabi|اَلَّذ۪ينَ}}</div>


Onlar ki..
Onlar ki..


<div id="">{{Arabi|مُؤْمِنُونَ}}</div>
<div id="104">{{Arabi|مُؤْمِنُونَ}}</div>


Mü'minler, Allah'a inananlar.
Mü'minler, Allah'a inananlar.


<div id="">{{Arabi|يُؤْمِنُونَ}}</div>
<div id="105">{{Arabi|يُؤْمِنُونَ}}</div>


İnanırlar.
İnanırlar.


<div id="">{{Arabi|مَا}}</div>
<div id="106">{{Arabi|مَا}}</div>


Onlar, o şeyler.
Onlar, o şeyler.


<div id="">{{Arabi|اُنْزِلَ}}</div>
<div id="107">{{Arabi|اُنْزِلَ}}</div>


İndirildi.
İndirildi.


<div id="">{{Arabi|عَلَيْكَ}}</div>
<div id="108">{{Arabi|عَلَيْكَ}}</div>


Senin üzerine.
Senin üzerine.


<div id="">{{Arabi|اِلَيْكَ}}</div>
<div id="109">{{Arabi|اِلَيْكَ}}</div>


Sana.
Sana.


<div id="">{{Arabi|عَلٰى}}</div>
<div id="110">{{Arabi|عَلٰى}}</div>


Üzerine.
Üzerine.


<div id="">{{Arabi|وَمَٓا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَ}}</div>
<div id="111">{{Arabi|وَمَٓا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَ}}</div>


Senden önceki peygamberlere indirilen kitaplar... (Bakara 4)
Senden önceki peygamberlere indirilen kitaplar... (Bakara 4)


<div id="">{{Arabi|مِنْ قَبْلِكَ}}</div>
<div id="112">{{Arabi|مِنْ قَبْلِكَ}}</div>


Senden önce (ki peygamberler.) (Bakara 4)
Senden önce (ki peygamberler.) (Bakara 4)
669. satır: 685. satır:
Senden önce.
Senden önce.


<div id="">{{Arabi|مِنْ}}</div>
<div id="113">{{Arabi|مِنْ}}</div>
 
...den, ...dan


<div id="">{{Arabi|...den, ...dan
<div id="114">{{Arabi|وَ بِالْاٰخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ}}</div>


<div id="">{{Arabi|وَ بِالْاٰخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ Onlar âhirete de kesin olarak inanırlar. (Bakara 4)
Onlar âhirete de kesin olarak inanırlar. (Bakara 4)


<div id="">{{Arabi|وَ قَدْ خَلَقَكُمْ اَطْوَارًا}}</div>
<div id="">{{Arabi|وَ قَدْ خَلَقَكُمْ اَطْوَارًا}}</div>
699. satır: 717. satır:
Rabbin, kullara zulmedici değildir. (Fussilet 46)
Rabbin, kullara zulmedici değildir. (Fussilet 46)


<div id="">{{Arabi|وَ بِالْاٰخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ}}</div>
<div id="115">{{Arabi|وَ بِالْاٰخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ}}</div>


Onlar âhirete de kesin olarak inanırlar. (Bakara 4)
Onlar âhirete de kesin olarak inanırlar. (Bakara 4)


<div id="">{{Arabi|بِالْاٰخِرَةِ}}</div>
<div id="116">{{Arabi|بِالْاٰخِرَةِ}}</div>


Ahirete.
Ahirete.
709. satır: 727. satır:
<div id="">{{Arabi|لَنْ تَمَسَّنَا النَّارُ اِلَّٓا اَيَّامًا مَعْدُودَةً}}</div>
<div id="">{{Arabi|لَنْ تَمَسَّنَا النَّارُ اِلَّٓا اَيَّامًا مَعْدُودَةً}}</div>


<div id="">{{Arabi|"Cehennem ateşi, bizi daima yakacak değil ya! Ancak birkaç gün yakacaktır" (Bakara 80)
"Cehennem ateşi, bizi daima yakacak değil ya! Ancak birkaç gün yakacaktır" (Bakara 80)


<div id="">{{Arabi|اَلْ}}</div>
<div id="117">{{Arabi|اَلْ}}</div>


İsimleri, eşyayı belirli, muayyen kılan edat.
İsimleri, eşyayı belirli, muayyen kılan edat.


<div id="">{{Arabi|يُؤْمِنُونَ}}</div>
<div id="118">{{Arabi|يُؤْمِنُونَ}}</div>


İnanırlar, iman ederler.
İnanırlar, iman ederler.


<div id="">{{Arabi|يُوقِنُونَ Kesin olarak iman ederler. (Bakara 4.)
<div id="119">{{Arabi|يُوقِنُونَ}}</div>
 
Kesin olarak iman ederler. (Bakara 4.)


<div id="">{{Arabi|اُولٰٓئِكَ عَلٰى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ}}</div>
<div id="">{{Arabi|اُولٰٓئِكَ عَلٰى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ}}</div>
725. satır: 745. satır:
İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler. (Bakara 5)
İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler. (Bakara 5)


<div id="">{{Arabi|اُولٰٓئِكَ}}</div>
<div id="120">{{Arabi|اُولٰٓئِكَ}}</div>


İşte onlar.
İşte onlar.


<div id="">{{Arabi|عَلٰى}}</div>
<div id="121">{{Arabi|عَلٰى}}</div>


<div id="">{{Arabi|...üzere, ... üzerinde.
...üzere, ... üzerinde.


<div id="">{{Arabi|هُدًى}}</div>
<div id="122">{{Arabi|هُدًى}}</div>


Hidayet, doğru yol.
Hidayet, doğru yol.


<div id="">{{Arabi|مِنْ}}</div>
<div id="123">{{Arabi|مِنْ}}</div>


<div id="">{{Arabi|...den.
...den.


<div id="">{{Arabi|رَبِّهِمْ}}</div>
<div id="124">{{Arabi|رَبِّهِمْ}}</div>


Rablerinden. (Bakara 5.)
Rablerinden. (Bakara 5.)
755. satır: 775. satır:
<div id="">{{Arabi|عَلٰى}}</div>
<div id="">{{Arabi|عَلٰى}}</div>


<div id="">{{Arabi|...üzere, ... üzerinde.
...üzere, ... üzerinde.


<div id="">{{Arabi|بَارَزَ}}</div>
<div id="125">{{Arabi|بَارَزَ}}</div>


Savaştı, mübareze yaptı.
Savaştı, mübareze yaptı.


<div id="">{{Arabi|ثَمَرَّةك}}</div>
<div id="126">{{Arabi|ثَمَرَّةك}}</div>


Meyve.
Meyve.
767. satır: 787. satır:
<div id="">{{Arabi|عَلٰى}}</div>
<div id="">{{Arabi|عَلٰى}}</div>


<div id="">{{Arabi|... üzere, ... üzerine.
... üzere, ... üzerine.


<div id="">{{Arabi|هُدًى}}</div>
<div id="">{{Arabi|هُدًى}}</div>
773. satır: 793. satır:
Hidayet, doğru yol.
Hidayet, doğru yol.


<div id="">{{Arabi|مِنْ ...den.
<div id="">{{Arabi|مِنْ}}</div>
 
...den.


<div id="">{{Arabi|رَبِّ}}</div>
<div id="127">{{Arabi|رَبِّ}}</div>


Rabb, terbiye eden ihtiyaçlarını gören, gideren.
Rabb, terbiye eden ihtiyaçlarını gören, gideren.


<div id="">{{Arabi|وَ اُولٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ}}</div>
<div id="128">{{Arabi|وَ اُولٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ}}</div>


Dünya ve âhirette saâdet ve kurtuluşa erenler de onlardır. (Bakara 5)
Dünya ve âhirette saâdet ve kurtuluşa erenler de onlardır. (Bakara 5)


<div id="">{{Arabi|اُولٰٓئِكَ}}</div>
<div id="129">{{Arabi|اُولٰٓئِكَ}}</div>


İşte onlar. (Bakara 5.)
İşte onlar. (Bakara 5.)


<div id="">{{Arabi|هُمْ}}</div>
<div id="130">{{Arabi|هُمْ}}</div>


Onlar.
Onlar.


<div id="">{{Arabi|مُفْلِحُونَ}}</div>
<div id="131">{{Arabi|مُفْلِحُونَ}}</div>


Dünya ve ahirette saadet ve kurtuluşa erenler. (Bakara 5.)
Dünya ve ahirette saadet ve kurtuluşa erenler. (Bakara 5.)


<div id="">{{Arabi|"Birinci اُولٰٓئِكَ saadet-i âcile عَاجِلَه olan hidayet semeresine işarettir.
"Birinci {{Arabi|اُولٰٓئِكَ}} saadet-i âcile {{Arabi|عَاجِلَه}} olan hidayet semeresine işarettir.


İkinci اُولٰٓئِكَ hidayetin semere-i âcilesine آجله işarettir.
İkinci {{Arabi|اُولٰٓئِكَ}} hidayetin semere-i âcilesine {{Arabi|آجله}} işarettir.


<div id="">{{Arabi|اَلَّذ۪ينَ}}</div>
<div id="132">{{Arabi|اَلَّذ۪ينَ}}</div>


Onlar ki...
Onlar ki...


<div id="">{{Arabi|هُمْ}}</div>
<div id="133">{{Arabi|هُمْ}}</div>


Onlar.
Onlar.
821. satır: 843. satır:
<div id="">{{Arabi|اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا سَوَٓاءٌ عَلَيْهِمْ ءَاَنْذَرْتَهُمْ اَمْ لَمْ تُنْذِرْهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ}}</div>
<div id="">{{Arabi|اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا سَوَٓاءٌ عَلَيْهِمْ ءَاَنْذَرْتَهُمْ اَمْ لَمْ تُنْذِرْهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ}}</div>


İnkâr edenlere gelince, sen onları inkârlarının âkıbetinden sakındırsan da birdir, sakındırmasan da... (Bakara 6) تَحْلِيَه}}</div>
İnkâr edenlere gelince, sen onları inkârlarının âkıbetinden sakındırsan da birdir, sakındırmasan da... (Bakara 6)
 
<div id="134">{{Arabi|تَحْلِيَه}}</div>


Güzel özellikle süslemek, donatmak, tezyin etmek.
Güzel özellikle süslemek, donatmak, tezyin etmek.


<div id="">{{Arabi|تَخْلِيَه}}</div>
<div id="135">{{Arabi|تَخْلِيَه}}</div>


Noksanlıklardan uzak tutmak, tenzih etmek, boşaltmak.
Noksanlıklardan uzak tutmak, tenzih etmek, boşaltmak.
833. satır: 857. satır:
İhlas ile kulluk edenler, nimetlerle dolu Cennet içindedir. Günaha dalan kâfirler ise Cehennem ateşindedir. (İnfitar 13-14)
İhlas ile kulluk edenler, nimetlerle dolu Cennet içindedir. Günaha dalan kâfirler ise Cehennem ateşindedir. (İnfitar 13-14)


<div id="">{{Arabi|اِنَّ}}</div>
<div id="136">{{Arabi|اِنَّ}}</div>


Muhakkak ki. (Bakara 6.)
Muhakkak ki. (Bakara 6.)


<div id="">{{Arabi|اَلَّذ۪ينَ}}</div>
<div id="137">{{Arabi|اَلَّذ۪ينَ}}</div>


Onlar ki.
Onlar ki.
853. satır: 877. satır:
Onlar ki.
Onlar ki.


<div id="">{{Arabi|هٰذَا}}</div>
<div id="138">{{Arabi|هٰذَا}}</div>


Bu.
Bu.


<div id="">{{Arabi|لَا يُؤْمِنُونَ}}</div>
<div id="139">{{Arabi|لَا يُؤْمِنُونَ}}</div>


İman etmezler. (Bakara 6.)
İman etmezler. (Bakara 6.)


<div id="">{{Arabi|سَوَٓاءٌ}}</div>
<div id="140">{{Arabi|سَوَٓاءٌ}}</div>


Birdir, aynıdır, müsavidir. (Bakara 6.)
Birdir, aynıdır, müsavidir. (Bakara 6.)


<div id="">{{Arabi|عَلَيْهِمْ}}</div>
<div id="141">{{Arabi|عَلَيْهِمْ}}</div>


Onlar üzerinde. (Bakara 6.)
Onlar üzerinde. (Bakara 6.)


<div id="">{{Arabi|عَلٰى}}</div>
<div id="142">{{Arabi|عَلٰى}}</div>
 
Üzerinde.


Üzerinde. ءَاَنْذَرْتَهُمْ اَمْ لَمْ تُنْذِرْهُمْ}}</div>
<div id="143">{{Arabi|ءَاَنْذَرْتَهُمْ اَمْ لَمْ تُنْذِرْهُمْ}}</div>


<div id="">{{Arabi|"O inkar edenleri korkutarak ikaz etsen de, etmesen de..." (Bakara 6)
"O inkar edenleri korkutarak ikaz etsen de, etmesen de..." (Bakara 6)


<div id="">{{Arabi|اَمْ}}</div>
<div id="144">{{Arabi|اَمْ}}</div>


Müsavatı ifade eder; yoksa, yâhut..
Müsavatı ifade eder; yoksa, yâhut..


<div id="">{{Arabi|اَمْ لَمْ تُنْذِرْهُمْ}}</div>
<div id="145">{{Arabi|اَمْ لَمْ تُنْذِرْهُمْ}}</div>


İnzar etmesen de, korkutmasan da...
İnzar etmesen de, korkutmasan da...


<div id="">{{Arabi|وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظ۪يمٌ}}</div>
<div id="146">{{Arabi|وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظ۪يمٌ}}</div>


Onlar için çok büyük bir azap vardır. (Bakara 7)
Onlar için çok büyük bir azap vardır. (Bakara 7)


<div id="">{{Arabi|لَمْ يُؤْمِنُوا}}</div>
<div id="147">{{Arabi|لَمْ يُؤْمِنُوا}}</div>


İmân etmediler.
İmân etmediler.


<div id="">{{Arabi|كَفَرُوا}}</div>
<div id="148">{{Arabi|كَفَرُوا}}</div>


Onlar Allah'ı inkâr ettiler, kâfir oldular.
Onlar Allah'ı inkâr ettiler, kâfir oldular.


<div id="">{{Arabi|لَا يَتْرُكُونَ الْكُفْرَ}}</div>
<div id="149">{{Arabi|لَا يَتْرُكُونَ الْكُفْرَ}}</div>


Küfrü terk etmezler.
Küfrü terk etmezler.


<div id="">{{Arabi|لَا يُؤْمِنُونَ}}</div>
<div id="150">{{Arabi|لَا يُؤْمِنُونَ}}</div>


İman etmezler.
İman etmezler.
907. satır: 933. satır:
Allah onların kalpleri üzerine mühür vurmuştur. (Bakara 7)
Allah onların kalpleri üzerine mühür vurmuştur. (Bakara 7)


<div id="">{{Arabi|وَ عَلٰى سَمْعِهِمْ}}</div>
<div id="151">{{Arabi|وَ عَلٰى سَمْعِهِمْ}}</div>


Kulakları üzerine de.
Kulakları üzerine de.


<div id="">{{Arabi|وَ عَلٰٓى اَبْصَارِهِمْ غِشَاوَةٌ}}</div>
<div id="152">{{Arabi|وَ عَلٰٓى اَبْصَارِهِمْ غِشَاوَةٌ}}</div>


Gözlerinde de bir çeşit perde vardır. (Bakara 7)
Gözlerinde de bir çeşit perde vardır. (Bakara 7)


<div id="">{{Arabi|وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظ۪يمٌ}}</div>
<div id="153">{{Arabi|وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظ۪يمٌ}}</div>


Onlar için çok büyük bir azap vardır. (Bakara 7)
Onlar için çok büyük bir azap vardır. (Bakara 7)


<div id="">{{Arabi|لَا يُؤْمِنُونَ}}</div>
<div id="154">{{Arabi|لَا يُؤْمِنُونَ}}</div>


İman etmezler.
İman etmezler.


<div id="">{{Arabi|سَوَٓاءٌ Eşittir.
<div id="155">{{Arabi|سَوَٓاءٌ}}</div>
 
Eşittir.


<div id="">{{Arabi|خَتَمَ اللّٰهُ عَلٰى قُلُوبِهِمْ وَ عَلٰى سَمْعِهِمْ وَ عَلٰٓى اَبْصَارِهِمْ غِشَاوَةٌ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظ۪يمٌ}}</div>
<div id="">{{Arabi|خَتَمَ اللّٰهُ عَلٰى قُلُوبِهِمْ وَ عَلٰى سَمْعِهِمْ وَ عَلٰٓى اَبْصَارِهِمْ غِشَاوَةٌ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظ۪يمٌ}}</div>
929. satır: 957. satır:
İnkârlarında ısrar ettikleri için Allah onların kalblerini de, kulaklarını da mühürlemiştir. Gözlerinin üzerinde de, hakkı görmelerine mâni bir perde vardır. Âhirette ise onların hakkı pek büyük bir azaptır. (Bakara 7)
İnkârlarında ısrar ettikleri için Allah onların kalblerini de, kulaklarını da mühürlemiştir. Gözlerinin üzerinde de, hakkı görmelerine mâni bir perde vardır. Âhirette ise onların hakkı pek büyük bir azaptır. (Bakara 7)


<div id="">{{Arabi|خَتَمَ}}</div>
<div id="156">{{Arabi|خَتَمَ}}</div>


Mühürledi.
Mühürledi.


<div id="">{{Arabi|لَا يُؤْمِنُونَ}}</div>
<div id="157">{{Arabi|لَا يُؤْمِنُونَ}}</div>


İman etmezler.
İman etmezler.
949. satır: 977. satır:
Allah'a.
Allah'a.


<div id="">{{Arabi|عَلَى}}</div>
<div id="158">{{Arabi|عَلَى}}</div>


Üzerine, üzerinde. (Bakara 7.)
Üzerine, üzerinde. (Bakara 7.)
961. satır: 989. satır:
Üzerine
Üzerine


<div id="">{{Arabi|وَ عَلٰى سَمْعِهِمْ}}</div>
<div id="159">{{Arabi|وَ عَلٰى سَمْعِهِمْ}}</div>


Kulaklarına da [mühür vurdu.]. (Bakara 7.)
Kulaklarına da [mühür vurdu.]. (Bakara 7.)
969. satır: 997. satır:
Üzerine
Üzerine


<div id="">{{Arabi|وَ عَلٰى اَبْصَارِهِمْ غِشَاوَةٌ}}</div>
<div id="160">{{Arabi|وَ عَلٰى اَبْصَارِهِمْ غِشَاوَةٌ}}</div>


Gözlerinde de bir çeşit perde vardır. (Bakara 7) خَتَمَ}}</div>
Gözlerinde de bir çeşit perde vardır. (Bakara 7)
 
<div id="">{{Arabi|خَتَمَ}}</div>


Mühürledi.
Mühürledi.


<div id="">{{Arabi|غِشَاوَةٌ}}</div>
<div id="161">{{Arabi|غِشَاوَةٌ}}</div>


Perde.
Perde.
987. satır: 1.017. satır:
Perde.
Perde.


<div id="">{{Arabi|وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظ۪يمٌ}}</div>
<div id="162">{{Arabi|وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظ۪يمٌ}}</div>


Onlar için büyük bir azap vardır. (Bakara 7)
Onlar için büyük bir azap vardır. (Bakara 7)


<div id="">{{Arabi|وَ عَلَيْهِمْ عِقَابٌ شَد۪يدٌ}}</div>
<div id="163">{{Arabi|وَ عَلَيْهِمْ عِقَابٌ شَد۪يدٌ}}</div>


(Ahirette) ise onları şiddetli bir ceza kuşatacaktır.
(Ahirette) ise onları şiddetli bir ceza kuşatacaktır.


<div id="">{{Arabi|وَلَهُمْ}}</div>
<div id="164">{{Arabi|وَلَهُمْ}}</div>


Ve onlar için, onlara.
Ve onlar için, onlara.


<div id="">{{Arabi|عَذَابٌ}}</div>
<div id="165">{{Arabi|عَذَابٌ}}</div>


Bir azap.
Bir azap.


<div id="">{{Arabi|عَظ۪يمٌ}}</div>
<div id="166">{{Arabi|عَظ۪يمٌ}}</div>


Çok büyük.
Çok büyük.
1.023. satır: 1.053. satır:
İnsanlardan bir kısmı da, mü'min olmadıkları halde, 'Allah'a ve âhiret gününe inandık' derler; fakat onlar inanmamışlardır. (Bakara 8)
İnsanlardan bir kısmı da, mü'min olmadıkları halde, 'Allah'a ve âhiret gününe inandık' derler; fakat onlar inanmamışlardır. (Bakara 8)


<div id="">{{Arabi|مِنَ النَّاسِ}}</div>
<div id="167">{{Arabi|مِنَ النَّاسِ}}</div>


İnsanlardan...
İnsanlardan...


<div id="">{{Arabi|مَنْ}}</div>
<div id="168">{{Arabi|مَنْ}}</div>


Kimse, o kimse.
Kimse, o kimse.


<div id="">{{Arabi|مِنَ النَّاس}}</div>
<div id="169">{{Arabi|مِنَ النَّاس}}</div>


İnsanlardan...
İnsanlardan...
1.039. satır: 1.069. satır:
Kimse, o kimse.
Kimse, o kimse.


<div id="">{{Arabi|يَقُولُ}}</div>
<div id="171">{{Arabi|يَقُولُ}}</div>


Diyor ki, derler ki...
Diyor ki, derler ki...


<div id="">{{Arabi|اٰمَنَّا}}</div>
<div id="170">{{Arabi|اٰمَنَّا}}</div>


İman ettik.
İman ettik.


<div id="">{{Arabi|يَقُولُ اٰمَنَّا}}</div>
<div id="172">{{Arabi|يَقُولُ اٰمَنَّا}}</div>


İman ettik derler.
İman ettik derler.


<div id="">{{Arabi|بِاللّهِ وَبِالْيَوْمِ الْاٰخِرِ}}</div>
<div id="173">{{Arabi|بِاللّهِ وَبِالْيَوْمِ الْاٰخِرِ}}</div>


Allah'a ve âhiret gününe.
Allah'a ve âhiret gününe.


<div id="">{{Arabi|وَمَاهُمْ بِمُوئْمِنِينَ}}</div>
<div id="174">{{Arabi|وَمَاهُمْ بِمُوئْمِنِينَ}}</div>


Onlar mü'min değiller, inanmadılar. (Bakara 8)
Onlar mü'min değiller, inanmadılar. (Bakara 8)


<div id="">{{Arabi|وَمَا اٰمَنُوا}}</div>
<div id="175">{{Arabi|وَمَا اٰمَنُوا}}</div>


İman etmediler.
İman etmediler.
1.075. satır: 1.105. satır:
İman etmediler.
İman etmediler.


<div id="">{{Arabi|اٰمَنَّا İman ettik.
<div id="">{{Arabi|اٰمَنَّا}}</div>


<div id="">{{Arabi|نَحْنُ مُوئْمِنُونَ}}</div>
İman ettik.
 
<div id="176">{{Arabi|نَحْنُ مُوئْمِنُونَ}}</div>


Biz mü'minleriz.
Biz mü'minleriz.
1.087. satır: 1.119. satır:
9 ve 10. Âyetler
9 ve 10. Âyetler


<div id="">{{Arabi|يُخَادِعُونَ اللّهَ وَالَّذِينَ اٰمَنُوا وَمَايَخْدَعُونَ اِلَّا اَنْفُسَهُمْ وَمَا يَشْعُرُونَ}}</div>
<div id="177">{{Arabi|يُخَادِعُونَ اللّٰهَ وَالَّذٖينَ اٰمَنُوا وَمَايَخْدَعُونَ اِلَّٓا اَنْفُسَهُمْ وَمَا يَشْعُرُونَ ۞ فٖى قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ فَزَادَ هُمُ اللّٰهُ مَرَضًا وَلَهُمْ عَذَابٌ اَلٖيمٌ بِمَا كَانُوا يَكْذِبُونَ}}</div>
 
<div id="">{{Arabi|فِى قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ فَزَادَ هُمُ اللّهُ مَرَضًا وَلَهُمْ عَذَابٌ اَلِيمٌ بِمَا كَانُوا يَكْذِبُونَ}}</div>


Allah'ı ve mü'minleri güya aldatmaktadırlar. Halbuki onlar yalnız kendilerini aldatırlar da farkında bile olmazlar. Onların kalblerinde nifak hastalığı vardır. Kötülük işleyerek hastalıklarını tedavi etmeye çalıştıkları için Allah da onların o hastalıklarını arttırmıştır. Âyetlerimizi yalanlayıp durmaları yüzünden onlara pek acı bir azap vardır. (Bakara 9-10)
Allah'ı ve mü'minleri güya aldatmaktadırlar. Halbuki onlar yalnız kendilerini aldatırlar da farkında bile olmazlar. Onların kalblerinde nifak hastalığı vardır. Kötülük işleyerek hastalıklarını tedavi etmeye çalıştıkları için Allah da onların o hastalıklarını arttırmıştır. Âyetlerimizi yalanlayıp durmaları yüzünden onlara pek acı bir azap vardır. (Bakara 9-10)
1.105. satır: 1.135. satır:
Yalan söylerler.
Yalan söylerler.


<div id="">{{Arabi|يُخَادِعُونَ اللّهَ}}</div>
<div id="178">{{Arabi|يُخَادِعُونَ اللّهَ}}</div>


<div id="">{{Arabi|"Hile ile Allah'ı kandırmak istiyorlar."}}</div>
"Hile ile Allah'ı kandırmak istiyorlar."


<div id="">{{Arabi|وَمَايَخْدَعُونَ اِلَّا اَنْفُسَهُمْ}}</div>
<div id="179">{{Arabi|وَمَايَخْدَعُونَ اِلَّا اَنْفُسَهُمْ}}</div>


<div id="">{{Arabi|"Onlar ancak nefislerine hile yapıyorlar."}}</div>
"Onlar ancak nefislerine hile yapıyorlar."


<div id="">{{Arabi|وَمَا يَشْعُرُونَ}}</div>
<div id="180">{{Arabi|وَمَا يَشْعُرُونَ}}</div>


<div id="">{{Arabi|"Nef' ve zararı tefrik edecek bir hisse malik değillerdir."}}</div>
"Nef' ve zararı tefrik edecek bir hisse malik değillerdir."


<div id="">{{Arabi|فِى قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ}}</div>
<div id="181">{{Arabi|فِى قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ}}</div>


("Nifak ve hasetten) kalblerinde, ruhlarında öyle bir maraz vardır ki, (o maraz, hakkı bâtıl, hakikati hurafe telâkki etmeye sebeptir..")
("Nifak ve hasetten) kalblerinde, ruhlarında öyle bir maraz vardır ki, (o maraz, hakkı bâtıl, hakikati hurafe telâkki etmeye sebeptir..")


<div id="">{{Arabi|فَزَادَهُمُ اللّهُ مَرَضًا}}</div>
<div id="182">{{Arabi|فَزَادَهُمُ اللّهُ مَرَضًا}}</div>


Allah da hastalıklarını arttırmıştır.
Allah da hastalıklarını arttırmıştır.


<div id="">{{Arabi|وَلَهُمْ عَذَابٌ اَلِيمٌ}}</div>
<div id="183">{{Arabi|وَلَهُمْ عَذَابٌ اَلِيمٌ}}</div>


Onlar için pek elîm, çok acı bir azap vardır.
Onlar için pek elîm, çok acı bir azap vardır.


<div id="">{{Arabi|بِمَا كَانُوا يَكْذِبُونَ}}</div>
<div id="184">{{Arabi|بِمَا كَانُوا يَكْذِبُونَ}}</div>


Yalanladıkları şeylerden dolayı: Allah'ı, ahireti, Kur'an'ı...
Yalanladıkları şeylerden dolayı: Allah'ı, ahireti, Kur'an'ı...


<div id="">{{Arabi|يُخَادِعُونَ اللّهَ وَالَّذِينَ اٰمَنُوا}}</div>
<div id="185">{{Arabi|يُخَادِعُونَ اللّهَ وَالَّذِينَ اٰمَنُوا}}</div>


Allah'ı ve O'na inananları, iman edenleri aldatmaya çalışırlar. (Bakara 9)
Allah'ı ve O'na inananları, iman edenleri aldatmaya çalışırlar. (Bakara 9)


<div id="">{{Arabi|النَّبِىُّ}}</div>
<div id="186">{{Arabi|النَّبِىُّ}}</div>


Nebî, Hz. Peygamber.
Nebî, Hz. Peygamber.


<div id="">{{Arabi|المُوئْمِنُون}}</div>
<div id="187">{{Arabi|المُوئْمِنُون}}</div>


Mü'minler.
Mü'minler.


<div id="">{{Arabi|وَالَّذِينَ اٰمَنُوا}}</div>
<div id="188">{{Arabi|وَالَّذِينَ اٰمَنُوا}}</div>


İman edenler ki.
İman edenler ki.


<div id="">{{Arabi|يُخَادِعُونَ}}</div>
<div id="189">{{Arabi|يُخَادِعُونَ}}</div>


Onlar aldatırlar.
Onlar aldatırlar.


<div id="">{{Arabi|وَالَّذِينَ اٰمَنُوا}}</div>
<div id="190">{{Arabi|وَالَّذِينَ اٰمَنُوا}}</div>


İman edenler ki.
İman edenler ki.


<div id="">{{Arabi|وَمَا يَخْدَعُونَ اِلَّا اَنْفُسَهُمْ}}</div>
<div id="191">{{Arabi|وَمَا يَخْدَعُونَ اِلَّا اَنْفُسَهُمْ}}</div>


Onlar ancak kendilerini aldatırlar. (Bakara 9)
Onlar ancak kendilerini aldatırlar. (Bakara 9)


<div id="">{{Arabi|يَخْدَعُونَ}}</div>
<div id="192">{{Arabi|يَخْدَعُونَ}}</div>


Aldatırlar.
Aldatırlar.


<div id="">{{Arabi|يَضُرُّونَ}}</div>
<div id="193">{{Arabi|يَضُرُّونَ}}</div>


Zarar verirler.
Zarar verirler.


<div id="">{{Arabi|اَنْفُسَهُمْ}}</div>
<div id="194">{{Arabi|اَنْفُسَهُمْ}}</div>


Kendilerine.
Kendilerine.


<div id="">{{Arabi|وَمَايَشْعُرُونَ}}</div>
<div id="195">{{Arabi|وَمَايَشْعُرُونَ}}</div>


Farkına varmıyorlar. (Bakara 9)
Farkına varmıyorlar. (Bakara 9)


<div id="">{{Arabi|فِى قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ}}</div>
<div id="196">{{Arabi|فِى قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ}}</div>


Onların kalplerinde hastalık vardır. (Bakara 10)
Onların kalplerinde hastalık vardır. (Bakara 10)


<div id="">{{Arabi|فِى قُلُوبِهِمْ}}</div>
<div id="197">{{Arabi|فِى قُلُوبِهِمْ}}</div>


Onların kalplerinde... (Bakara 10)
Onların kalplerinde... (Bakara 10)


<div id="">{{Arabi|مَرَضٌ}}</div>
<div id="198">{{Arabi|مَرَضٌ}}</div>


Hastalık
Hastalık


<div id="">{{Arabi|فَزَادَهُمُ اللّهُ مَرَضًا}}</div>
<div id="199">{{Arabi|فَزَادَهُمُ اللّهُ مَرَضًا}}</div>


Allah onların hastalıklarını artırdı. (Bakara 10)
Allah onların hastalıklarını artırdı. (Bakara 10)


<div id="">{{Arabi|وَلَهُمْ عَذَابٌ اَلِيمٌ}}</div>
<div id="200">{{Arabi|وَلَهُمْ عَذَابٌ اَلِيمٌ}}</div>


Onlar için çok acı bir azap vardır. (Bakara 10)
Onlar için çok acı bir azap vardır. (Bakara 10)


<div id="">{{Arabi|بِمَا كَانُوا يَكْذِبُونَ}}</div>
<div id="201">{{Arabi|بِمَا كَانُوا يَكْذِبُونَ}}</div>


Söylemiş oldukları yalanlar; yalanladıkları şeyler: Allah,âhiret, Kur'an sebebiyle.. (Bakara 10)
Söylemiş oldukları yalanlar; yalanladıkları şeyler: Allah,âhiret, Kur'an sebebiyle.. (Bakara 10)
1.203. satır: 1.233. satır:
11.12. Âyetler
11.12. Âyetler


<div id="">{{Arabi|وَاِذَا قِيلَ لَهُمْ لَاتُفْسِدُوا فِى الْاَرْضِ قَالُوا اِنَّمَا نَحْنُ مُصْلِحُونَ}}</div>
<div id="202">{{Arabi| وَاِذَا قٖيلَ لَهُمْ لَاتُفْسِدُوا فِى الْاَرْضِ قَالُٓوا اِنَّمَا نَحْنُ مُصْلِحُونَ ۞ اَلَٓا اِنَّهُمْ هُمُ الْمُفْسِدُونَ وَلٰكِنْ لَايَشْعُرُونَ }}</div>
 
<div id="">{{Arabi|اَلَا اِنَّهُمْ هُمُ الْمُفْسِدُونَ وَلكِنْ لَايَشْعُرُونَ}}</div>


Onlara 'Yeryüzünde fesat çıkarmayın' dendiği zaman, 'Biz ancak ıslah ediciyiz' derler. Dikkat edin, asıl bozguncular onlardır; fakat farkında değildirler. (Bakara 11-12)
Onlara 'Yeryüzünde fesat çıkarmayın' dendiği zaman, 'Biz ancak ıslah ediciyiz' derler. Dikkat edin, asıl bozguncular onlardır; fakat farkında değildirler. (Bakara 11-12)


<div id="">{{Arabi|وَاِذَا قِيلَ}}</div>
<div id="203">{{Arabi|وَاِذَا قِيلَ}}</div>


Denildiği zaman..
Denildiği zaman..


<div id="">{{Arabi|وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَقُولُ}}</div>
<div id="204">{{Arabi|وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَقُولُ}}</div>


İnsanlardan bazıları şöyle der.
İnsanlardan bazıları şöyle der.


<div id="">{{Arabi|يَقُولُ}}</div>
<div id="205">{{Arabi|يَقُولُ}}</div>


Der, söyler.
Der, söyler.


<div id="">{{Arabi|يُخَادِعُونَ}}</div>
<div id="206">{{Arabi|يُخَادِعُونَ}}</div>


Aldatırlar.
Aldatırlar.


<div id="">{{Arabi|يَكْذِبُونَ}}</div>
<div id="207">{{Arabi|يَكْذِبُونَ}}</div>


Yalan söylerler.
Yalan söylerler.


<div id="">{{Arabi|وَاِذَا قِيلَ لَهُمْ Onlara denildiği zaman. (Bakara 11)
<div id="">{{Arabi|وَاِذَا قِيلَ لَهُمْ}}</div>


<div id="">{{Arabi|لَا تُفْسِدُوا}}</div>
Onlara denildiği zaman. (Bakara 11)
 
<div id="208">{{Arabi|لَا تُفْسِدُوا}}</div>


Fesad çıkarmayın.
Fesad çıkarmayın.


<div id="">{{Arabi|فِى الْاَرْضِ}}</div>
<div id="209">{{Arabi|فِى الْاَرْضِ}}</div>


Yeryüzünde.
Yeryüzünde.


<div id="">{{Arabi|قَالُوا اِنَّمَا نَحْنُ مُصْلِحُونَ}}</div>
<div id="210">{{Arabi|قَالُوا اِنَّمَا نَحْنُ مُصْلِحُونَ}}</div>


<div id="">{{Arabi|"Bizler ancak ıslah edici insanlarız' iddiasında bulundular."}}</div>
"Bizler ancak ıslah edici insanlarız' iddiasında bulundular."


<div id="">{{Arabi|مُصْلِحُونَ}}</div>
<div id="211">{{Arabi|مُصْلِحُونَ}}</div>


Islah ediciler.
Islah ediciler.


<div id="">{{Arabi|نُصْلِحُ}}</div>
<div id="212">{{Arabi|نُصْلِحُ}}</div>


Islah ederiz.
Islah ederiz.
1.255. satır: 1.285. satır:
Kesin olarak biliniz ki, onlar ancak kötülük yayan bozgunculardır. Fakat farkında değildirler. (Bakara 12)
Kesin olarak biliniz ki, onlar ancak kötülük yayan bozgunculardır. Fakat farkında değildirler. (Bakara 12)


<div id="">{{Arabi|وَلٰكِنْ لَايَشعُرُونَ}}</div>
<div id="213">{{Arabi|وَلٰكِنْ لَايَشعُرُونَ}}</div>


Fakat farkında değildirler. (Bakara 12)
Fakat farkında değildirler. (Bakara 12)
1.265. satır: 1.295. satır:
Yani, "İnsanların imana geldikleri gibi siz de imana geliniz, diye imana dâvet edildikleri zaman, 'Süfeha takımının imana geldiği gibi biz de mi imana geleceğiz?' diye cevapta bulunurlar. Fakat süfeha takımı ancak ve ancak onlardır; lâkin bilmiyorlar." (Bakara 13)
Yani, "İnsanların imana geldikleri gibi siz de imana geliniz, diye imana dâvet edildikleri zaman, 'Süfeha takımının imana geldiği gibi biz de mi imana geleceğiz?' diye cevapta bulunurlar. Fakat süfeha takımı ancak ve ancak onlardır; lâkin bilmiyorlar." (Bakara 13)


<div id="">{{Arabi|وَاِذَا قِيلَ لَهُمْ اٰمَنُوا كَمَا اٰمَنَ النَّاسُ}}</div>
<div id="214">{{Arabi|وَاِذَا قِيلَ لَهُمْ اٰمَنُوا كَمَا اٰمَنَ النَّاسُ}}</div>


Onlara 'diğer insanlar gibi iman edin' denildiğinde. (Bakara 13)
Onlara 'diğer insanlar gibi iman edin' denildiğinde. (Bakara 13)


<div id="">{{Arabi|قَالُوا اَنُوئْمِنُ كَمَا اٰمَنَ السُّفَهَاءُ}}</div>
<div id="215">{{Arabi|قَالُوا اَنُوئْمِنُ كَمَا اٰمَنَ السُّفَهَاءُ}}</div>


Beyinsizlerin; akılsız, kârını-zararını bilmeyenlerin inandıkları gibi mi inanalım? dediler. (Bakara 13) اَلَا اِنَّهُمْ هُمُ السُّفَهَاءُ}}</div>
Beyinsizlerin; akılsız, kârını-zararını bilmeyenlerin inandıkları gibi mi inanalım? dediler. (Bakara 13)
 
<div id="216">{{Arabi|اَلَا اِنَّهُمْ هُمُ السُّفَهَاءُ}}</div>


Biliniz ki akılsız ve ahmak olanlar, yalnızca kendileridir. (Bakara 13)
Biliniz ki akılsız ve ahmak olanlar, yalnızca kendileridir. (Bakara 13)


<div id="">{{Arabi|وَلكِنْ لَا يَعْلَمُونَ}}</div>
<div id="217">{{Arabi|وَلكِنْ لَا يَعْلَمُونَ}}</div>


Fakat bunu bilmezler. (Bakara 13)
Fakat bunu bilmezler. (Bakara 13)


<div id="">{{Arabi|وَاِذَا قِيلَ لَهُمْ اٰمَنُوا كَمَا اٰمَنَ النَّاسُ}}</div>
<div id="218">{{Arabi|وَاِذَا قِيلَ لَهُمْ اٰمَنُوا كَمَا اٰمَنَ النَّاسُ}}</div>


Onlara "insanların iman ettikleri gibi siz de iman edin" denildiği vakit. (Bakara 13)
Onlara "insanların iman ettikleri gibi siz de iman edin" denildiği vakit. (Bakara 13)


<div id="">{{Arabi|اِخلَصُوا فِى اِيمَانِكُمْ}}</div>
<div id="219">{{Arabi|اِذَا}}</div>
 
-dığı zaman.
 
<div id="220">{{Arabi|قٖيلَ}}</div>
 
Denildi
 
<div id="221">{{Arabi|اِخلَصُوا فِى اِيمَانِكُمْ}}</div>


İmanınızda ihlâslı olun.
İmanınızda ihlâslı olun.


<div id="">{{Arabi|كَمَا اٰمَنَ النَّاسُ}}</div>
<div id="222">{{Arabi|كَمَا اٰمَنَ النَّاسُ}}</div>


İnsanların iman ettikleri gibi.
İnsanların iman ettikleri gibi.


<div id="">{{Arabi|نَاسْ}}</div>
<div id="223">{{Arabi|نَاسْ}}</div>


İnsanlar.
İnsanlar.


<div id="">{{Arabi|قَالُو اَنُوئْمِنُ كَمَا اٰمَنَ السُّفَهَاءُ}}</div>
<div id="224">{{Arabi|قَالُو اَنُوئْمِنُ كَمَا اٰمَنَ السُّفَهَاءُ}}</div>


Beyinsizlerin; akılsız, kârını-zararını bilmeyenlerin inandıkları gibi mi inanalım? dediler. (Bakara 13)
Beyinsizlerin; akılsız, kârını-zararını bilmeyenlerin inandıkları gibi mi inanalım? dediler. (Bakara 13)


<div id="">{{Arabi|قَالُوا}}</div>
<div id="225">{{Arabi|قَالُوا}}</div>


Dediler ki.
Dediler ki.


<div id="">{{Arabi|اَنُوئْمِنُ}}</div>
<div id="226">{{Arabi|اَنُوئْمِنُ}}</div>


İnanacak mıyız?}}</div>
İnanacak mıyız?


<div id="">{{Arabi|كَمَا اٰمَنَ السُّفَهَاءُ}}</div>
<div id="227">{{Arabi|كَمَا اٰمَنَ السُّفَهَاءُ}}</div>


Bu beyinsizlerin, akılsız ve ahmakların iman ettikleri gibi mi?}}</div>
Bu beyinsizlerin, akılsız ve ahmakların iman ettikleri gibi mi?


<div id="">{{Arabi|اَلَا اِنَّهُمْ هُمُ السُّفَهَاءُ}}</div>
<div id="228">{{Arabi|اَلَا اِنَّهُمْ هُمُ السُّفَهَاءُ}}</div>


Biliniz ki akılsız ve ahmak olanlar yalnızca kendileridir. (Bakara 13)
Biliniz ki akılsız ve ahmak olanlar yalnızca kendileridir. (Bakara 13)


<div id="">{{Arabi|وَلكِنْ لَا يَعْلَمُونَ}}</div>
<div id="229">{{Arabi|وَلكِنْ لَا يَعْلَمُونَ}}</div>


Ancak onlar bilmezler. (Bakara 12)
Ancak onlar bilmezler. (Bakara 12)


<div id="">{{Arabi|لَا يَعْلَمُونَ}}</div>
<div id="230">{{Arabi|لَا يَعْلَمُونَ}}</div>


Bilmezler.
Bilmezler.


<div id="">{{Arabi|اَفَلَا يَعْقِلُونَ ٭ اَفَلَا يَتَدَبَّرُونَ ٭ اَفَلَا يَتَذَكَّرُونَ}}</div>
<div id="231">{{Arabi|اَفَلَا يَعْقِلُونَ}}</div>
 
Akletmezler mi?
 
<div id="232">{{Arabi|اَفَلَا يَتَدَبَّرُونَ}}</div>
 
Düşünmezler mi?
 
<div id="233">{{Arabi|اَفَلَا يَتَذَكَّرُونَ}}</div>


Akletmezler mi? Düşünmezler mi? Düşünmez misiniz?}}</div>
Düşünmezler mi?


14.15. Âyetler
14.15. Âyetler


<div id="">{{Arabi|وَاِذَا لَقُوا الَّذِينَ اٰمَنُوا قَالُوا اٰمَنَّا وَاِذَا خَلَوْ اِلَى شَيَاطِينِهِمْ قَالُوا اِنَّا مَعَكُمْ اِنَّمَا نَحْنُ مُسْتَهْزِئُونَ ٭ اَللّهُ يَسْتَهْزِءُ بِهِمْ وَيَمُدُّهُمْ فِى طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ}}</div>
<div id="234">{{Arabi|وَاِذَا لَقُوا الَّذِينَ اٰمَنُوا قَالُوا اٰمَنَّا وَاِذَا خَلَوْ اِلَى شَيَاطِينِهِمْ قَالُوا اِنَّا مَعَكُمْ اِنَّمَا نَحْنُ مُسْتَهْزِئُونَ ٭ اَللّهُ يَسْتَهْزِءُ بِهِمْ وَيَمُدُّهُمْ فِى طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ}}</div>


İman edenlere rastladıklarında 'İnandık' derler. Şeytanlaşmış reisleri ve arkadaşlarıyla baş başa kalınca da, 'Aslında biz sizinle beraberiz; onlarla sadece alay ediyoruz' derler. Alaylarına karşılık Allah onları maskaraya çevirir. Ve onlara mühlet verip azgınlıkları içinde bırakır da, şaşkın şaşkın bocalayıp dururlar. (Bakara 14-15)
İman edenlere rastladıklarında 'İnandık' derler. Şeytanlaşmış reisleri ve arkadaşlarıyla baş başa kalınca da, 'Aslında biz sizinle beraberiz; onlarla sadece alay ediyoruz' derler. Alaylarına karşılık Allah onları maskaraya çevirir. Ve onlara mühlet verip azgınlıkları içinde bırakır da, şaşkın şaşkın bocalayıp dururlar. (Bakara 14-15)
1.335. satır: 1.383. satır:
<div id="">{{Arabi|وَاِذَا لَقُوا الَّذِينَ اٰمَنُوا قَالُوا اٰمَنَّا}}</div>
<div id="">{{Arabi|وَاِذَا لَقُوا الَّذِينَ اٰمَنُوا قَالُوا اٰمَنَّا}}</div>


<div id="">{{Arabi|"Mü'minlere rast geldikleri zaman, biz de imana geldik' diyorlar."}}</div>
"Mü'minlere rast geldikleri zaman, biz de imana geldik' diyorlar."


<div id="">{{Arabi|وَاِذَا خَلَوْا}}</div>
<div id="235">{{Arabi|وَاِذَا خَلَوْا}}</div>


<div id="">{{Arabi|"Kaçıp halvetlere gittikleri zaman..."}}</div>
"Kaçıp halvetlere gittikleri zaman..."


<div id="">{{Arabi|اِلَى شَيَاطِينِهِمْ}}</div>
<div id="236">{{Arabi|اِلَى شَيَاطِينِهِمْ}}</div>


<div id="">{{Arabi|"Şeytanlarına kaçıp, şeytanlarının himayelerine giriyorlar."}}</div>
"Şeytanlarına kaçıp, şeytanlarının himayelerine giriyorlar."


<div id="">{{Arabi|قَالُوا اِنَّا مَعَكُمْ}}</div>
<div id="237">{{Arabi|قَالُوا اِنَّا مَعَكُمْ}}</div>


Yani, "Bizler sizinle beraberiz"}}</div>
Yani, "Bizler sizinle beraberiz"


<div id="">{{Arabi|قَالُوا اِنَمَا نَحْنُ مُسْتَهْزِئُونَ}}</div>
<div id="238">{{Arabi|قَالُوا اِنَمَا نَحْنُ مُسْتَهْزِئُونَ}}</div>


<div id="">{{Arabi|"Bizim mü'minlerle olan ihtilâtımız, onlarla istihza içindir. Aramızda samimiyet yoktur. Ancak yüzlerine gülüyoruz."}}</div>
"Bizim mü'minlerle olan ihtilâtımız, onlarla istihza içindir. Aramızda samimiyet yoktur. Ancak yüzlerine gülüyoruz."


<div id="">{{Arabi|اَللّهُ يَسْتَهْزِءُ بِهِمْ}}</div>
<div id="">{{Arabi|اَللّهُ يَسْتَهْزِءُ بِهِمْ}}</div>
1.357. satır: 1.405. satır:
Allah onları maskaraya çevirir.
Allah onları maskaraya çevirir.


<div id="">{{Arabi|وَيَمُدُّهُمْ فِى طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ Ve onlara mühlet verip azgınlıkları içinde bırakır da, şaşkın şaşkın bocalayıp dururlar.
<div id="239">{{Arabi|وَيَمُدُّهُمْ فِى طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ}}</div>


<div id="">{{Arabi|اِذَا لَقُوا الَّذِينَ اٰمَنُوا}}</div>
Ve onlara mühlet verip azgınlıkları içinde bırakır da, şaşkın şaşkın bocalayıp dururlar.
 
<div id="240">{{Arabi|اِذَا لَقُوا الَّذِينَ اٰمَنُوا}}</div>


İman edenlerle karşılaştıkları zaman. (Bakara 14)
İman edenlerle karşılaştıkları zaman. (Bakara 14)


<div id="">{{Arabi|لَقُوا}}</div>
<div id="241">{{Arabi|لَقُوا}}</div>


Karşılaştılar.
Karşılaştılar.


<div id="">{{Arabi|اَلْمُوئْمِنِينَ}}</div>
<div id="242">{{Arabi|اَلْمُوئْمِنِينَ}}</div>


Mü'minler.
Mü'minler.


<div id="">{{Arabi|اَلَّذِينَ اٰمَنُوا}}</div>
<div id="243">{{Arabi|اَلَّذِينَ اٰمَنُوا}}</div>


İman edenler.
İman edenler.


<div id="">{{Arabi|قَالُوا}}</div>
<div id="244">{{Arabi|قَالُوا}}</div>


Dediler.
Dediler.


<div id="">{{Arabi|اٰمَنَّا}}</div>
<div id="245">{{Arabi|اٰمَنَّا}}</div>


İman ettik.
İman ettik.
1.387. satır: 1.437. satır:
İman ettik.
İman ettik.


<div id="">{{Arabi|وَاِذَا خَلَوْا اِلَى شَيَاطِينِهِمْ قَالُوا اِنَّا مَعَكُمْ}}</div>
<div id="246">{{Arabi|وَاِذَا خَلَوْا اِلَى شَيَاطِينِهِمْ قَالُوا اِنَّا مَعَكُمْ}}</div>


Şeytanlarıyla başbaşa kaldıklarında 'Biz sizinle beraberiz' derler. (Bakara 14)
Şeytanlarıyla başbaşa kaldıklarında 'Biz sizinle beraberiz' derler. (Bakara 14)


<div id="">{{Arabi|خَلَوْا}}</div>
<div id="247">{{Arabi|خَلَوْا}}</div>


Başbaşa kaldılar.
Başbaşa kaldılar.


<div id="">{{Arabi|مَعَ}}</div>
<div id="248">{{Arabi|مَعَ}}</div>


<div id="">{{Arabi|...inle beraber, birlikte.
...inle beraber, birlikte.


<div id="">{{Arabi|مَعَ}}</div>
<div id="249">{{Arabi|شَياَطِينِهِمْ}}</div>


<div id="">{{Arabi|...inle beraber, birlikte.
Onların şeytanları.


<div id="">{{Arabi|شَياَطِينِهِمْ}}</div>
<div id="250">{{Arabi|قَالُوا اِنَّا مَعَكُمْ}}</div>


Onların şeytanları.
'Sizinle beraberiz' dediler, derler
 
<div id="">{{Arabi|قَالُوا اِنَّا مَعَكُمْ}}</div>


<div id="">{{Arabi|'Sizinle beraberiz' dediler, derler
<div id="251">{{Arabi|وَاِذَا لَقُوا الَّذِينَ اٰمَنُوا قَالُوا اٰمَنَّا}}</div>


<div id="">{{Arabi|وَاِذَا لَقُوا الَّذِينَ اٰمَنُوا قَالُوا اٰمَنَّا İman edenlerle karşılaştıkları zaman, "Biz de iman ettik" dediler. (Bakara 14)
İman edenlerle karşılaştıkları zaman, "Biz de iman ettik" dediler. (Bakara 14)


<div id="">{{Arabi|اِنَّمَا نَحْنُ مُسْتَهْزِئُونَ}}</div>
<div id="252">{{Arabi|اِنَّمَا نَحْنُ مُسْتَهْزِئُونَ}}</div>


<div id="">{{Arabi|"Bizler (mü'minlere karşı,) ancak istihza edici insanlarız."}}</div>
"Bizler (mü'minlere karşı,) ancak istihza edici insanlarız."


<div id="">{{Arabi|اِنَّا مَعَكُمْ}}</div>
<div id="253">{{Arabi|اِنَّا مَعَكُمْ}}</div>


Bizler muhakkak sizlerle beraberiz.
Bizler muhakkak sizlerle beraberiz.


<div id="">{{Arabi|اِنَّمَا نَحْنُ مُسْتَهْزِئُونَ}}</div>
<div id="254">{{Arabi|اِنَّمَا نَحْنُ مُسْتَهْزِئُونَ}}</div>


<div id="">{{Arabi|"Bizler (mü'minlere karşı,) ancak istihza edici insanlarız."}}</div>
"Bizler (mü'minlere karşı,) ancak istihza edici insanlarız."


<div id="">{{Arabi|اَللّهُ يَسْتَهْزِءُ بِهِمْ}}</div>
<div id="255">{{Arabi|مُسْتَهْزِئُونَ}}</div>


Allah onlarla istihza eder, onları maskaraya çevirir.
İstihza edici insanlar


<div id="">{{Arabi|اِنَّمَا نَحْنُ مُسْتَهْزِئُونَ}}</div>
<div id="256">{{Arabi|اَللّهُ يَسْتَهْزِءُ بِهِمْ}}</div>


<div id="">{{Arabi|"Bizler mü'minlere karşı, ancak istihza edici insanlarız."}}</div>
Allah onlarla istihza eder, onları maskaraya çevirir.
 
<div id="257">{{Arabi|اِنَّمَا نَحْنُ مُسْتَهْزِئُونَ}}</div>
 
"Bizler mü'minlere karşı, ancak istihza edici insanlarız."
 
<div id="258">{{Arabi|وَاِذَا لَقُوا}}</div>
 
Rast geldikleri zaman…


<div id="">{{Arabi|اَللّهُ يَسْتَهْزِءُ بِهِمْ}}</div>
<div id="259">{{Arabi|اَللّهُ يَسْتَهْزِءُ بِهِمْ}}</div>


Allah onlarla istihza eder, onları maskaraya çevirir.
Allah onlarla istihza eder, onları maskaraya çevirir.


<div id="">{{Arabi|وَيَمُدُّهُمْ فِى طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ}}</div>
<div id="260">{{Arabi|وَيَمُدُّهُمْ فِى طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ}}</div>


Ve onlara mühlet verip azgınlıkları içinde bırakır da, şaşkın şaşkın bocalayıp dururlar.
Ve onlara mühlet verip azgınlıkları içinde bırakır da, şaşkın şaşkın bocalayıp dururlar.


<div id="">{{Arabi|يَمُدُّ}}</div>
<div id="261">{{Arabi|يَمُدُّ}}</div>


Müddet verir.
Müddet verir.


<div id="">{{Arabi|يَسْتَمِدُ}}</div>
<div id="262">{{Arabi|يَسْتَمِدُ}}</div>


Müddet ister.
Müddet ister.


<div id="">{{Arabi|طُغْيَان}}</div>
<div id="263">{{Arabi|طُغْيَان}}</div>


Azgınlık, isyan.
Azgınlık, isyan.


<div id="">{{Arabi|هُمْ}}</div>
<div id="264">{{Arabi|هُمْ}}</div>


Onlar.
Onlar.


<div id="">{{Arabi|يَعْمَهُونَ}}</div>
<div id="265">{{Arabi|يَعْمَهُونَ}}</div>


Başıboş, âvâre dolaşırlar.
Başıboş, âvâre dolaşırlar.
1.467. satır: 1.523. satır:
Yani: "Onlar, hidayeti verip dalâleti satın alan birtakım kafasızlardır ki, ticaretlerinden bir faide göremedikleri gibi o zarardan kurtulmak için yol da bulamıyorlar." (Bakara 16)
Yani: "Onlar, hidayeti verip dalâleti satın alan birtakım kafasızlardır ki, ticaretlerinden bir faide göremedikleri gibi o zarardan kurtulmak için yol da bulamıyorlar." (Bakara 16)


<div id="">{{Arabi|اُولٰئِكَ}}</div>
<div id="266">{{Arabi|اُولٰئِكَ}}</div>


İşte onlar
İşte onlar


<div id="">{{Arabi|اَلَّذِينَ}}</div>
<div id="267">{{Arabi|اَلَّذِينَ}}</div>


Öyle kimseler ki
Öyle kimseler ki


<div id="">{{Arabi|اشْتَرَوُا}}</div>
<div id="268">{{Arabi|اشْتَرَوُا}}</div>


Satın aldılar.
Satın aldılar.


<div id="">{{Arabi|اَلضَّلَالَةَ بِالْهُدَى}}</div>
<div id="269">{{Arabi|اَلضَّلَالَةَ بِالْهُدَى}}</div>


Hidayete karşılık inkârcılığı...
Hidayete karşılık inkârcılığı...


<div id="">{{Arabi|فَمَا رَبِحَتْ تِجَارَتُهُمْ}}</div>
<div id="270">{{Arabi|فَمَا رَبِحَتْ تِجَارَتُهُمْ}}</div>


Yani, "Ticaretlerinin kârı olmadı."}}</div>
Yani, "Ticaretlerinin kârı olmadı."


<div id="">{{Arabi|وَمَا كَانُوا مُهْتَدِينَ}}</div>
<div id="271">{{Arabi|وَمَا كَانُوا مُهْتَدِينَ}}</div>


Bir daha doğru yolu bulamamışlardır, hidayeti kaybetmişlerdir.
Bir daha doğru yolu bulamamışlardır, hidayeti kaybetmişlerdir.


<div id="">{{Arabi|هُدًى لِلْمُتَّقِينَ}}</div>
<div id="272">{{Arabi|هُدًى لِلْمُتَّقِينَ}}</div>


Takvâ sahipleri için bir hidayet kaynağı.
Takvâ sahipleri için bir hidayet kaynağı.
1.497. satır: 1.553. satır:
17.18.19.20. Âyetler
17.18.19.20. Âyetler


<div id="">{{Arabi|مَثَلُهُمْ كَمَثَلِ الَّذِى اسْتَوْقَدَ نَارًا فَلَمَّا اَضَائَتْ مَا حَوْلَهُ ذَهَبَ اللّهُ بِنُورِهِمْ وَ تَرَكَهُمْ فِى ظُلُمَاتٍ لَا يُبْصِرُونَ ٭ صُمٌّ بُكْمٌ عُمْىٌ فَهُمْ لَا يَرْجِعُونَ ٭ اَوْ كَصَيِّبٍ مِنَ السَّمَاءِ فِيهِ ظُلُمَاتٌ وَ رَعْدٌ وَ بَرْقٌ يَجْعَلُونَ اَصَابِعَهُمْ فِى اٰذَانِهِمْ مِنَ الصَّوَاعِقِ حَذَرَ الْمَوْتِ وَللّهُ مُحِيطٌ بِالْكَافِرِينَ ٭ يَكَادُ الْبَرْقُ يَخْطَفُ اَبْصَارَهُمْ كُلَّمَا اَضَاءَ لَهُمْ مَشَوْا فِِيهِ وَاِذَا اَظْلَمَ عَلَيْهِمْ قَامُوا وَلَوْ شَاءَ اللّهُ لَذَهَبَ بِسَمْعِهِمْ وَاَبْصَارِهِمْ اِنَّ اللّهَ عَلَى كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ O münafıkların hali, karanlık bir gecede ateş yakan kimsenin durumu gibidir ki, ateş tam onların çevresini aydınlatmışken, Allah birden nurlarını alıp götürür ve onları karanlıklar içinde bırakır; onlar da artık hiçbir şeyi göremez olurlar.
<div id="273">{{Arabi|مَثَلُهُمْ كَمَثَلِ الَّذِى اسْتَوْقَدَ نَارًا فَلَمَّٓا اَضَٓاءَتْ مَا حَوْلَهُ ذَهَبَ اللّٰهُ بِنُورِهِمْ وَ تَرَكَهُمْ فٖى ظُلُمَاتٍ لَا يُبْصِرُونَ ۞ صُمٌّ بُكْمٌ عُمْىٌ فَهُمْ لَا يَرْجِعُونَ ۞ اَوْ كَصَيِّبٍ مِنَ السَّمَٓاءِ فٖيهِ ظُلُمَاتٌ وَ رَعْدٌ وَ بَرْقٌ يَجْعَلُونَ اَصَابِعَهُمْ فٖٓى اٰذَانِهِمْ مِنَ الصَّوَاعِقِ حَذَرَ الْمَوْتِ وَاللّٰهُ مُحٖيطٌ بِالْكَافِرٖينَ ۞ يَكَادُ الْبَرْقُ يَخْطَفُ اَبْصَارَهُمْ كُلَّمَٓا اَضَٓاءَ لَهُمْ مَشَوْا فٖيهِ وَاِذَٓا اَظْلَمَ عَلَيْهِمْ قَامُوا وَلَوْ شَٓاءَ اللّٰهُ لَذَهَبَ بِسَمْعِهِمْ وَاَبْصَارِهِمْ اِنَّ اللّٰهَ عَلٰى كُلِّ شَىْءٍ قَدٖيرٌ}}</div>
 
O münafıkların hali, karanlık bir gecede ateş yakan kimsenin durumu gibidir ki, ateş tam onların çevresini aydınlatmışken, Allah birden nurlarını alıp götürür ve onları karanlıklar içinde bırakır; onlar da artık hiçbir şeyi göremez olurlar.


Sağır, dilsiz ve kördürler; gece karanlığında bir ses işitmez, kimseye birşey işittiremez, bağırsalar da yardıma gelen olmaz, yollarını bulamazlar. Çabaladıkça batar, o musibetten kurtulup geri dönemezler.
Sağır, dilsiz ve kördürler; gece karanlığında bir ses işitmez, kimseye birşey işittiremez, bağırsalar da yardıma gelen olmaz, yollarını bulamazlar. Çabaladıkça batar, o musibetten kurtulup geri dönemezler.
1.505. satır: 1.563. satır:
Şimşeğin çakması neredeyse gözlerini alır. Etraflarını aydınlatınca birkaç adım yürürler. Fakat üzerlerine karanlık çökünce oldukları yerde kalırlar. Eğer Allah dileseydi onlara verdiği işitme ve görme nimetlerini de alıverirdi. Muhakkak ki Allah herşeye hakkıyla kàdirdir. (Bakara 17-20)
Şimşeğin çakması neredeyse gözlerini alır. Etraflarını aydınlatınca birkaç adım yürürler. Fakat üzerlerine karanlık çökünce oldukları yerde kalırlar. Eğer Allah dileseydi onlara verdiği işitme ve görme nimetlerini de alıverirdi. Muhakkak ki Allah herşeye hakkıyla kàdirdir. (Bakara 17-20)


<div id="">{{Arabi|اِشْتَرَوُا الضَّلَالَةَ بِاْلهُدَى}}</div>
<div id="274">{{Arabi|اِشْتَرَوُا الضَّلَالَةَ بِاْلهُدَى}}</div>


Onlar hidâyet karşılığında inkârcılığı satın aldılar. (Bakara 16)
Onlar hidâyet karşılığında inkârcılığı satın aldılar. (Bakara 16)
1.513. satır: 1.571. satır:
O münafıkların misali; (karanlık bir gecede) ateş yakan kimse(nin durumu) gibidir.
O münafıkların misali; (karanlık bir gecede) ateş yakan kimse(nin durumu) gibidir.


<div id="">{{Arabi|فَلَمَّا اَضَائَتْ مَاحَوْلَهُ ذَهَبَ اللّهُ بِنُورِهِمْ}}</div>
<div id="275">{{Arabi|فَلَمَّا اَضَائَتْ مَاحَوْلَهُ ذَهَبَ اللّهُ بِنُورِهِمْ}}</div>


Ateş tam onların çevresini aydınlatmışken Allah, birden nurlarını alıp götürür.
Ateş tam onların çevresini aydınlatmışken Allah, birden nurlarını alıp götürür.


<div id="">{{Arabi|فَلَمَّا}}</div>
<div id="276">{{Arabi|فَلَمَّا}}</div>


Ne zaman ki.
Ne zaman ki.


<div id="">{{Arabi|وَتَرَكَهُمْ فِى ظُلُمَاتٍ}}</div>
<div id="277">{{Arabi|وَتَرَكَهُمْ فِى ظُلُمَاتٍ}}</div>


Allah onları karanlıklar içine bırakır. (Bakara 17)
Allah onları karanlıklar içine bırakır. (Bakara 17)


<div id="">{{Arabi|لَايُبْصِرُونَ}}</div>
<div id="278">{{Arabi|لَايُبْصِرُونَ}}</div>


Görmezler.
Görmezler.
1.531. satır: 1.589. satır:
<div id="">{{Arabi|صُمٌّ بُكْمٌ عُمْىٌ فَهُمْ لَا يَرْجِعُونَ}}</div>
<div id="">{{Arabi|صُمٌّ بُكْمٌ عُمْىٌ فَهُمْ لَا يَرْجِعُونَ}}</div>


Yani, "Sağır, lâl (dilsiz), kör olup dönemezler."}}</div>
Yani, "Sağır, lâl (dilsiz), kör olup dönemezler."


<div id="">{{Arabi|صُمٌّ}}</div>
<div id="279">{{Arabi|صُمٌّ}}</div>


Sağırlar.
Sağırlar.


<div id="">{{Arabi|بُكْمٌ}}</div>
<div id="280">{{Arabi|بُكْمٌ}}</div>


Dilsizler.
Dilsizler.


<div id="">{{Arabi|عُمْىٌ}}</div>
<div id="281">{{Arabi|عُمْىٌ}}</div>


Körler.
Körler.


<div id="">{{Arabi|فَهُمْ لَايَرْجِعُونَ}}</div>
<div id="282">{{Arabi|فَهُمْ لَايَرْجِعُونَ}}</div>


Onlar geri dönemezler.
Onlar geri dönemezler.


<div id="">{{Arabi|مَثَلُهُمْ كَمَثَلِ الَّذِى اسْتَوْقَدَ نَارًا}}</div>
<div id="283">{{Arabi|مَثَلُهُمْ كَمَثَلِ الَّذِى اسْتَوْقَدَ نَارًا}}</div>


Onların durumu bir ateş yakan kişi gibidir. (Bakara 17)
Onların durumu bir ateş yakan kişi gibidir. (Bakara 17)


<div id="">{{Arabi|مَثَل}}</div>
<div id="284">{{Arabi|مَثَل}}</div>


Durum, hâl.
Durum, hâl.


<div id="">{{Arabi|اَلَّذِى}}</div>
<div id="285">{{Arabi|اَلَّذِى}}</div>


O kimse ki.
O kimse ki.


<div id="">{{Arabi|اِسْتَوْقَدَ}}</div>
<div id="286">{{Arabi|اَلَّذٖينَ}}</div>
 
O kimse ki.
 
<div id="287">{{Arabi|اِسْتَوْقَدَ}}</div>


Ateş yaktı.
Ateş yaktı.


<div id="">{{Arabi|نُورِهِمْ}}</div>
<div id="288">{{Arabi|نُورِهِمْ}}</div>


Onların nurları.
Onların nurları.


<div id="">{{Arabi|نَار}}</div>
<div id="289">{{Arabi|نَار}}</div>


Ateş.
Ateş.


<div id="">{{Arabi|فَلَمَّا اَضَائَتْ مَاحَوْلَهُ ذَهَبَ اللّهُ بِنُورِهِمْ}}</div>
<div id="290">{{Arabi|فَلَمَّا اَضَائَتْ مَاحَوْلَهُ ذَهَبَ اللّهُ بِنُورِهِمْ}}</div>


Ateş çevresini aydınlattığı zaman Allah onların nurunu yok etti. (Bakara 17)
Ateş çevresini aydınlattığı zaman Allah onların nurunu yok etti. (Bakara 17)


<div id="">{{Arabi|فَلَمَّا}}</div>
<div id="291">{{Arabi|فَلَمَّا}}</div>


Ne zaman ki, hemen akabinde..
Ne zaman ki, hemen akabinde..


<div id="">{{Arabi|لَمَّا Ne zaman ki, ...ınca
<div id="292">{{Arabi|لَمَّا}}</div>


<div id="">{{Arabi|اَضَائَتْ}}</div>
Ne zaman ki, ...ınca
 
<div id="293">{{Arabi|اَضَائَتْ}}</div>


Aydınlattı..
Aydınlattı..


<div id="">{{Arabi|مَاحَوْلَهُ}}</div>
<div id="294">{{Arabi|مَاحَوْلَهُ}}</div>


Etrafını çevresini..
Etrafını çevresini..


<div id="">{{Arabi|ذَهَبَ}}</div>
<div id="295">{{Arabi|ذَهَبَ}}</div>


Alıp götürdü.
Alıp götürdü.


<div id="">{{Arabi|ذَهَبَ اللّهُ}}</div>
<div id="296">{{Arabi|ذَهَبَ اللّهُ}}</div>


Allah alıp götürdü.
Allah alıp götürdü.


<div id="">{{Arabi|بِنُورِهِمْ}}</div>
<div id="297">{{Arabi|بِنُورِهِمْ}}</div>


Onların nurunu.
Onların nurunu.


<div id="">{{Arabi|ذَهَبَ اللّهُ بِنُورِهِمْ}}</div>
<div id="298">{{Arabi|ذَهَبَ اللّهُ بِنُورِهِمْ}}</div>


Allah onların nurunu alıp götürdü.
Allah onların nurunu alıp götürdü.


<div id="">{{Arabi|نُور}}</div>
<div id="299">{{Arabi|نُور}}</div>


Bir nur.
Bir nur.


<div id="">{{Arabi|هُمْ}}</div>
<div id="300">{{Arabi|هُمْ}}</div>


Onlar, onların..
Onlar, onların..


<div id="">{{Arabi|وَتَرَكَهُمْ فِى ظُلُمَاتٍ لَايُبْصِرُونَ}}</div>
<div id="301">{{Arabi|وَتَرَكَهُمْ فِى ظُلُمَاتٍ لَايُبْصِرُونَ}}</div>


Allah onları karanlıklar içinde, hiçbir şeyi göremez halde bıraktı. (Bakara 17)
Allah onları karanlıklar içinde, hiçbir şeyi göremez halde bıraktı. (Bakara 17)


<div id="">{{Arabi|تَرَكَ}}</div>
<div id="302">{{Arabi|تَرَكَ}}</div>


Terketti, bıraktı.
Terketti, bıraktı.


<div id="">{{Arabi|فِى}}</div>
<div id="303">{{Arabi|فِى}}</div>


İçinde, de, da..
İçinde, de, da..


<div id="">{{Arabi|ظُلُمَات}}</div>
<div id="304">{{Arabi|ظُلُمَات}}</div>


Karanlıklar
Karanlıklar


<div id="">{{Arabi|لَايُبْصِرُونَ}}</div>
<div id="305">{{Arabi|لَايُبْصِرُونَ}}</div>


Görmezler.
Görmezler.


<div id="">{{Arabi|لَايُبْصِرُونَ}}</div>
<div id="306">{{Arabi|صُمٌّ بُكْمٌ عُمْىٌ فَهُمْ لَايَرْجِعُونَ}}</div>
 
Görmezler. صُمٌّ بُكْمٌ عُمْىٌ فَهُمْ لَايَرْجِعُونَ}}</div>


Yani, "Sağır, dilsiz, kör şahıslar gibi o musibetten kurtulup geri dönemezler." (Bakara 18)
Yani, "Sağır, dilsiz, kör şahıslar gibi o musibetten kurtulup geri dönemezler." (Bakara 18)


<div id="">{{Arabi|صُمٌّ}}</div>
<div id="307">{{Arabi|صُمٌّ}}</div>


Sağır.
Sağır.


<div id="">{{Arabi|بُكْمٌ}}</div>
<div id="308">{{Arabi|بُكْمٌ}}</div>


Dilsiz, lâl.
Dilsiz, lâl.


<div id="">{{Arabi|عُمْىٌ}}</div>
<div id="309">{{Arabi|عُمْىٌ}}</div>


Kör.
Kör.


<div id="">{{Arabi|فَهُمْ لَايَرْجِعُونَ}}</div>
<div id="310">{{Arabi|فَهُمْ لَايَرْجِعُونَ}}</div>


Onlar geri dönemezler.
Onlar geri dönemezler.
1.663. satır: 1.725. satır:
Çakan şiddetli şimşekler, hemen hemen gözleri kör edecek şânındandır. Onlar, şimşekler çaktığı ve etraf aydınlandığı zaman yürürler, karanlık çöktüğü vakit dururlar. Eğer Cenâb-ı Hak murad etseydi, onların kulaklarının ve gözlerinin nurlarını götürürdü. Cenâb-ı Hak herşeye kàdirdir." (Bakara 19,20)
Çakan şiddetli şimşekler, hemen hemen gözleri kör edecek şânındandır. Onlar, şimşekler çaktığı ve etraf aydınlandığı zaman yürürler, karanlık çöktüğü vakit dururlar. Eğer Cenâb-ı Hak murad etseydi, onların kulaklarının ve gözlerinin nurlarını götürürdü. Cenâb-ı Hak herşeye kàdirdir." (Bakara 19,20)


<div id="">{{Arabi|صَيِّب}}</div>
<div id="311">{{Arabi|صَيِّب}}</div>


Şiddetli yağmur, fırtına.
Şiddetli yağmur, fırtına.


<div id="">{{Arabi|اَوْ كَصَيِّبٍ مِنَ السَّمَاء Yahut sema canibinden yağan şiddetli, fırtınalı yağmur.
<div id="312">{{Arabi|اَوْ كَصَيِّبٍ مِنَ السَّمَاء}}</div>


<div id="">{{Arabi|فِيهِ ظُلُمَاتٌ}}</div>
Yahut sema canibinden yağan şiddetli, fırtınalı yağmur.
 
<div id="313">{{Arabi|فِيهِ ظُلُمَاتٌ}}</div>


Onda karanlıklar vardır.
Onda karanlıklar vardır.


<div id="">{{Arabi|وَ رَعْدٌ}}</div>
<div id="314">{{Arabi|وَ رَعْدٌ}}</div>


Ve gök gürültüsü.
Ve gök gürültüsü.


<div id="">{{Arabi|رَعْد}}</div>
<div id="315">{{Arabi|رَعْد}}</div>


Gök gürültüsü.
Gök gürültüsü.


<div id="">{{Arabi|وَ بَرْقٌ}}</div>
<div id="316">{{Arabi|وَ بَرْقٌ}}</div>


Ve şimşek..
Ve şimşek..


<div id="">{{Arabi|يَجْعَلُونَ اَصَابِعَهُمْ فِى اٰذَانِهِمْ مِنَ الصَّوَاعِقِ حَذَرَ الْمَوْتِ}}</div>
<div id="317">{{Arabi|يَجْعَلُونَ اَصَابِعَهُمْ فِى اٰذَانِهِمْ مِنَ الصَّوَاعِقِ حَذَرَ الْمَوْتِ}}</div>


Şimşeklerin çakmasıyla, ölümden korkarak parmaklarını kulaklarına sokarlar. (Bakara 19)
Şimşeklerin çakmasıyla, ölümden korkarak parmaklarını kulaklarına sokarlar. (Bakara 19)


<div id="">{{Arabi|وَاللّهُ مُحِيطٌ بِالْكَافِرِينَ}}</div>
<div id="318">{{Arabi|وَاللّهُ مُحِيطٌ بِالْكَافِرِينَ}}</div>


Allah, inkârcıları tamamen kuşatmıştır. (Bakara 19)
Allah, inkârcıları tamamen kuşatmıştır. (Bakara 19)


<div id="">{{Arabi|يَكَادُ الْبَرْقُ يَخْطَفُ اَبْصَارَهُمْ}}</div>
<div id="319">{{Arabi|يَكَادُ الْبَرْقُ يَخْطَفُ اَبْصَارَهُمْ}}</div>


Şimşek sanki gözlerini çıkaracakmış gibi çakar. (Bakara 20)
Şimşek sanki gözlerini çıkaracakmış gibi çakar. (Bakara 20)


<div id="">{{Arabi|كُلَّمَا اَضَائَلَهُمْ مَشَوْا فِيهِ وَاِذَا اَظْلَمَ عَلَيْهِمْ قَامُوا}}</div>
<div id="320">{{Arabi|كُلَّمَا اَضَائَلَهُمْ مَشَوْا فِيهِ وَاِذَا اَظْلَمَ عَلَيْهِمْ قَامُوا}}</div>


Onlar, her bir aydınlıkta orada biraz yürürler. Karanlık üzerlerine çökünce de oldukları yerde kalırlar. (Bakara 20)
Onlar, her bir aydınlıkta orada biraz yürürler. Karanlık üzerlerine çökünce de oldukları yerde kalırlar. (Bakara 20)


<div id="">{{Arabi|وَلَوْشَاءَ اللّهُ لَذَهَبَ بِسَمْعِهِمْ وَاَبْصَارِهِمْ}}</div>
<div id="321">{{Arabi|وَلَوْشَاءَ اللّهُ لَذَهَبَ بِسَمْعِهِمْ وَاَبْصَارِهِمْ}}</div>


Eğer Allah dileseydi, onların kulaklarını sağır, gözlerini kör ederdi. (Bakara 20)
Eğer Allah dileseydi, onların kulaklarını sağır, gözlerini kör ederdi. (Bakara 20)


<div id="">{{Arabi|اِنَّ اللّهَ عَلَى كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ}}</div>
<div id="322">{{Arabi|اِنَّ اللّهَ عَلَى كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ}}</div>


Şüphesiz ki Allah her şeye kâdirdir. (Bakara 20)
Şüphesiz ki Allah her şeye kâdirdir. (Bakara 20)


<div id="">{{Arabi|اَوْكَصَيِّبٍ}}</div>
<div id="323">{{Arabi|اَوْكَصَيِّبٍ}}</div>


Yahut şiddetli yağan yağmur gibi... (Bakara 19)
Yahut şiddetli yağan yağmur gibi... (Bakara 19)


<div id="">{{Arabi|اَوْ}}</div>
<div id="324">{{Arabi|اَوْ}}</div>


Yahut
Yahut


<div id="">{{Arabi|بَلْ Hatta, belki
<div id="325">{{Arabi|بَلْ}}</div>
 
Hatta, belki


<div id="">{{Arabi|كَصَيِّبٍ}}</div>
<div id="326">{{Arabi|كَصَيِّبٍ}}</div>


Şiddetli yağan yağmur gibi
Şiddetli yağan yağmur gibi


<div id="">{{Arabi|اَوْكَالَّذ۪ينَ سَافَرُوا ف۪ى صَحْرَٓاءَ خَالِيَةٍ وَلَيْلَةٍ مُظْلِمَةٍ فَاَصَابَتْهُمْ مُص۪يبَةٌ بِصَيِّبٍ}}</div>
<div id="327">{{Arabi|اَوْكَالَّذ۪ينَ سَافَرُوا ف۪ى صَحْرَٓاءَ خَالِيَةٍ وَلَيْلَةٍ مُظْلِمَةٍ فَاَصَابَتْهُمْ مُص۪يبَةٌ بِصَيِّبٍ}}</div>


Yahut onların durumu; boş bir sahrada, karanlıklı bir gecede şiddetli, fırtınalı, tufanlı bir yağmura maruz kalmış kimse gibidir ki...
Yahut onların durumu; boş bir sahrada, karanlıklı bir gecede şiddetli, fırtınalı, tufanlı bir yağmura maruz kalmış kimse gibidir ki...


<div id="">{{Arabi|مطر}}</div>
<div id="328">{{Arabi|مطر}}</div>


Yağmur
Yağmur


<div id="">{{Arabi|صيب}}</div>
<div id="329">{{Arabi|صيب}}</div>


Şiddetle yağan yağmur
Şiddetle yağan yağmur


<div id="">{{Arabi|مِنَ السَّمَاء}}</div>
<div id="330">{{Arabi|مِنَ السَّمَاء}}</div>


Sema tarafından
Sema tarafından
1.743. satır: 1.809. satır:
Yerde hareket eden hiçbir hayvan, havada kanat çırpan hiçbir kuş yoktur ki... (En'âm 38)
Yerde hareket eden hiçbir hayvan, havada kanat çırpan hiçbir kuş yoktur ki... (En'âm 38)


<div id="">{{Arabi|دَابَّة}}</div>
<div id="331">{{Arabi|دَابَّة}}</div>


Dâbbe, canlı mahluk
Dâbbe, canlı mahluk


<div id="">{{Arabi|فِى الْاَرْضِ}}</div>
<div id="332">{{Arabi|فِى الْاَرْضِ}}</div>


Yer yüzünde, yer rainde
Yer yüzünde, yer rainde


<div id="">{{Arabi|طائر}}</div>
<div id="333">{{Arabi|طائر}}</div>


Bir kuş
Bir kuş


<div id="">{{Arabi|يَطِيرُ}}</div>
<div id="334">{{Arabi|يَطِيرُ}}</div>


Uçuyor, kanat çırpıyor
Uçuyor, kanat çırpıyor
1.763. satır: 1.829. satır:
Semadan.
Semadan.


<div id="">{{Arabi|جِهَةِ}}</div>
<div id="335">{{Arabi|جِهَةِ}}</div>


Yön.
Yön.
1.791. satır: 1.857. satır:
O, gökten, oradaki dağ gibi bulutlardan dolu indirir. (Nûr 43)
O, gökten, oradaki dağ gibi bulutlardan dolu indirir. (Nûr 43)


<div id="">{{Arabi|فِيهِ ظُلُمَاتٌ}}</div>
<div id="336">{{Arabi|فِيهِ ظُلُمَاتٌ}}</div>


Onun içinde karanlıklar vardır.
Onun içinde karanlıklar vardır.


<div id="">{{Arabi|فِيهِ}}</div>
<div id="337">{{Arabi|فِيهِ}}</div>


Onun içinde
Onun içinde


<div id="">{{Arabi|صَيِّبٍ}}</div>
<div id="338">{{Arabi|صَيِّبٍ}}</div>


Şiddetli fırtına
Şiddetli fırtına


<div id="">{{Arabi|ظلمَات}}</div>
<div id="339">{{Arabi|ظلمَات}}</div>


<div id="">{{Arabi|karanlıklar
Karanlıklar


<div id="">{{Arabi|وَ رَعْدٌ وَ بَرْقٌ}}</div>
<div id="340">{{Arabi|وَ رَعْدٌ وَ بَرْقٌ}}</div>


Gök gürültüsü ve şimşek.
Gök gürültüsü ve şimşek.


<div id="">{{Arabi|بَرْقٌ خَاطِفٌ}}</div>
<div id="341">{{Arabi|رَعْدٌ قَاصِفٌ * بَرْقٌ خَاطِفٌ}}</div>


Kapıp kaçan şimşek يَجْعَلُونَ اَصَابِعَهُمْ فِى اٰذَانِهِمْ مِنَ الصَّوَاعِقِ حَذَرَ الْمَوْتِ}}</div>
Şiddetli gök gürültüsü * Kapıp kaçan şimşek
 
<div id="342">{{Arabi|يَجْعَلُونَ اَصَابِعَهُمْ فِى اٰذَانِهِمْ مِنَ الصَّوَاعِقِ حَذَرَ الْمَوْتِ}}</div>


Şimşeklerin çakmasıyla, ölüm korkusundan parmaklarını kulaklarına sokarlar
Şimşeklerin çakmasıyla, ölüm korkusundan parmaklarını kulaklarına sokarlar


<div id="">{{Arabi|يَجْعَلُونَ اَصَابِعَهُمْ فِى اٰذَانِهِمْ}}</div>
<div id="343">{{Arabi|يَجْعَلُونَ اَصَابِعَهُمْ فِى اٰذَانِهِمْ}}</div>


Parmaklarını kulaklarına tıkarlar.
Parmaklarını kulaklarına tıkarlar.


<div id="">{{Arabi|يدْخلون}}</div>
<div id="344">{{Arabi|يدْخلون}}</div>


Sokuyorlar.
Sokuyorlar.


<div id="">{{Arabi|يَجْعَلُونَ}}</div>
<div id="345">{{Arabi|يَجْعَلُونَ}}</div>


Koyarlar
Koyarlar


<div id="">{{Arabi|اَصَابِعَهُمْ}}</div>
<div id="346">{{Arabi|اَصَابِعَهُمْ}}</div>


Parmaklarını.
Parmaklarını.


<div id="">{{Arabi|اَصَابِعَ}}</div>
<div id="347">{{Arabi|اَصَابِعَ}}</div>


Parmaklar.
Parmaklar.


<div id="">{{Arabi|فِى اٰذَانِهِمْ}}</div>
<div id="348">{{Arabi|فِى اٰذَانِهِمْ}}</div>


Kulaklarının içine.
Kulaklarının içine.


<div id="">{{Arabi|اَلْجَزَاءُ مِنْ جِنْسِ الْعَمَلِ}}</div>
<div id="349">{{Arabi|اَلْجَزَاءُ مِنْ جِنْسِ الْعَمَلِ}}</div>


Ceza, yapılan işin cinsinden olur.
Ceza, yapılan işin cinsinden olur.


<div id="">{{Arabi|مِنَ الصَّوَاعِقِ}}</div>
<div id="350">{{Arabi|مِنَ الصَّوَاعِقِ}}</div>


Şiddetli yıldırımlardan dolayı.
Şiddetli yıldırımlardan dolayı.


<div id="">{{Arabi|حَذَرَ الْمَوْتِ}}</div>
<div id="351">{{Arabi|حَذَرَ الْمَوْتِ}}</div>


Ölüm korkusundan.
Ölüm korkusundan.


<div id="">{{Arabi|وَاللّهُ مُحِيطٌ بِالْكَافِرِينَ}}</div>
<div id="352">{{Arabi|وَاللّهُ مُحِيطٌ بِالْكَافِرِينَ}}</div>


Şüphesiz ki Allah, kâfirleri çepeçevre kuşatmıştır.
Şüphesiz ki Allah, kâfirleri çepeçevre kuşatmıştır.
1.861. satır: 1.929. satır:
Allah (c.c.)
Allah (c.c.)


<div id="">{{Arabi|مُحِيطٌ}}</div>
<div id="353">{{Arabi|مُحِيطٌ}}</div>


Çepçevre kuşatan, ihata eden
Çepçevre kuşatan, ihata eden


<div id="">{{Arabi|بِالْكَافِرِينَ Kafirleri, inkarcıları
<div id="354">{{Arabi|بِالْكَافِرِينَ}}</div>
 
Kafirleri, inkarcıları


<div id="">{{Arabi|مُحِيطٌ}}</div>
<div id="">{{Arabi|مُحِيطٌ}}</div>
1.871. satır: 1.941. satır:
Çepçevre kuşatan, ihata eden
Çepçevre kuşatan, ihata eden


<div id="">{{Arabi|كَافِرِينَ}}</div>
<div id="355">{{Arabi|كَافِرِينَ}}</div>


Kafirler, inkarcılar
Kafirler, inkarcılar


<div id="">{{Arabi|يَكَادُ الْبَرْقُ يَخْطَفُ اَبْصَارَهُمْ}}</div>
<div id="356">{{Arabi|يَكَادُ الْبَرْقُ يَخْطَفُ اَبْصَارَهُمْ}}</div>


Neredeyse şimşeğin ışığı onları kör edecek, gözlerini kapıp götürecek (Bakara 20)
Neredeyse şimşeğin ışığı onları kör edecek, gözlerini kapıp götürecek (Bakara 20)


<div id="">{{Arabi|يَكَاد}}</div>
<div id="357">{{Arabi|يَكَاد}}</div>


Neredeyse.
Neredeyse.


<div id="">{{Arabi|يَخْطَفُ}}</div>
<div id="358">{{Arabi|يَخْطَفُ}}</div>


Kapıyor, alıp kaçıyor.
Kapıyor, alıp kaçıyor.


<div id="">{{Arabi|عُيُونٌ}}</div>
<div id="359">{{Arabi|عُيُونٌ}}</div>


Gözler, ırmaklar, nehirler
Gözler, ırmaklar, nehirler


<div id="">{{Arabi|اَبْصَارَهُمْ}}</div>
<div id="360">{{Arabi|اَبْصَارَهُمْ}}</div>


Onların gözleri
Onların gözleri
1.911. satır: 1.981. satır:
Onların gözleri.
Onların gözleri.


<div id="">{{Arabi|كُلَّمَا اَضَائَلَهُمْ مَشَوْا فِيهِ وَاِذَا اَظْلَمَ عَلَيْهِمْ قَامُوا}}</div>
<div id="361">{{Arabi|كُلَّمَا اَضَائَلَهُمْ مَشَوْا فِيهِ وَاِذَا اَظْلَمَ عَلَيْهِمْ قَامُوا}}</div>


Onlar, her bir aydınlıkta orada biraz yürürler. Karanlık üzerlerine çökünce de oldukları yerde kalırlar. (Bakara 20)
Onlar, her bir aydınlıkta orada biraz yürürler. Karanlık üzerlerine çökünce de oldukları yerde kalırlar. (Bakara 20)


<div id="">{{Arabi|كُلَّمَا}}</div>
<div id="362">{{Arabi|كُلَّمَا}}</div>
 
Her defasında


Her defasında اَضَائَلَهُمْ}}</div>
<div id="363">{{Arabi|اَضَائَلَهُمْ}}</div>


Onları aydınlattığında.
Onları aydınlattığında.


<div id="">{{Arabi|مَشَوْا}}</div>
<div id="364">{{Arabi|مَشَوْا}}</div>


Yürüdüler.
Yürüdüler.


<div id="">{{Arabi|فِيهِ}}</div>
<div id="365">{{Arabi|فِيهِ}}</div>


Onun içinde.
Onun içinde.


<div id="">{{Arabi|وَاِذَا}}</div>
<div id="366">{{Arabi|وَاِذَا}}</div>


<div id="">{{Arabi|..dığı zaman, vakit
...dığı zaman, vakit


<div id="">{{Arabi|اَظْلَمَ}}</div>
<div id="367">{{Arabi|اَظْلَمَ}}</div>


Karanlık çöktüğünde.
Karanlık çöktüğünde.


<div id="">{{Arabi|عَلَيْهِمْ}}</div>
<div id="368">{{Arabi|عَلَيْهِمْ}}</div>


Üzerlerine.
Üzerlerine.


<div id="">{{Arabi|عَلٰى}}</div>
<div id="369">{{Arabi|عَلٰى}}</div>


<div id="">{{Arabi|üzerinde
üzerinde


<div id="">{{Arabi|قَامُوا}}</div>
<div id="370">{{Arabi|قَامُوا}}</div>


Ayağa kalktılar
Ayağa kalktılar


<div id="">{{Arabi|وَلَوْشَاءَ اللّهُ لَذَهَبَ بِسَمْعِهِمْ وَاَبْصَارِهِمْ}}</div>
<div id="371">{{Arabi|وَلَوْشَاءَ اللّهُ لَذَهَبَ بِسَمْعِهِمْ وَاَبْصَارِهِمْ}}</div>


Eğer Allah dileseydi, onların işitme ve görme özelliklerini giderirdi. (Bakara 20)
Eğer Allah dileseydi, onların işitme ve görme özelliklerini giderirdi. (Bakara 20)


<div id="">{{Arabi|لَوْ}}</div>
<div id="372">{{Arabi|لَوْ}}</div>


Şayet, eğer.
Şayet, eğer.


<div id="">{{Arabi|شَآءَ}}</div>
<div id="373">{{Arabi|شَآءَ}}</div>


Diledi, istedi.
Diledi, istedi.


<div id="">{{Arabi|ذَهَبَ به}}</div>
<div id="374">{{Arabi|ذَهَبَ به}}</div>


Götürdü.
Götürdü.


<div id="">{{Arabi|ذَهَبَ}}</div>
<div id="375">{{Arabi|ذَهَبَ}}</div>


Gitti.
Gitti.


<div id="">{{Arabi|ذَهَبَ به Götürdü.
<div id="376">{{Arabi|ذَهَبَ به}}</div>
 
Götürdü.


<div id="">{{Arabi|اِنَّ اللّهَ عَلَى كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ}}</div>
<div id="377">{{Arabi|اِنَّ اللّهَ عَلَى كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ}}</div>


Şüphesiz ki Allah'ın her şeye gücü yeter. (Bakara 20)
Şüphesiz ki Allah'ın her şeye gücü yeter. (Bakara 20)


<div id="">{{Arabi|اِنَّ}}</div>
<div id="378">{{Arabi|اِنَّ}}</div>


Muhakkak, kesinikle, mutlaka.
Muhakkak, kesinikle, mutlaka.
1.983. satır: 2.057. satır:
Allah (c.c.)
Allah (c.c.)


<div id="">{{Arabi|عَلٰى}}</div>
<div id="379">{{Arabi|عَلٰى}}</div>


<div id="">{{Arabi|üzerine, üzerinde
üzerine, üzerinde


<div id="">{{Arabi|كُلِّ}}</div>
<div id="380">{{Arabi|كُلِّ}}</div>


Her, hepsi
Her, hepsi


<div id="">{{Arabi|شَىْءٍ}}</div>
<div id="381">{{Arabi|شَىْءٍ}}</div>


Şey
Şey


<div id="">{{Arabi|قادر}}</div>
<div id="382">{{Arabi|قادر}}</div>


Kudretli, gücüyeten
Kudretli, gücüyeten


<div id="">{{Arabi|قَدِيرٌ}}</div>
<div id="383">{{Arabi|قَدِيرٌ}}</div>


Her zaman, her yerde, her şeye gücü yeten
Her zaman, her yerde, her şeye gücü yeten
2.005. satır: 2.079. satır:
21-22. Âyet
21-22. Âyet


<div id="">{{Arabi|يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اعْبُدُوا رَبَّكُمُ الَّذ۪ى خَلَقَكُمْ وَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ ٭ اَلَّذ۪ى جَعَلَ لَكُمُ الْاَرْضَ فِرَاشًا وَالسَّمَٓاءَ بِنَٓاءً وَاَنْزَلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَاَخْرَجَ بِه۪ مِنَ الثَّمَرَاتِ رِزْقًا لَكُمْ فَلَا تَجْعَلُوا لِلّٰهِ اَنْدَادًا وَ اَنْتُمْ تَعْلَمُونَ}}</div>
<div id="384">{{Arabi|يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اعْبُدُوا رَبَّكُمُ الَّذ۪ى خَلَقَكُمْ وَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ ٭ اَلَّذ۪ى جَعَلَ لَكُمُ الْاَرْضَ فِرَاشًا وَالسَّمَٓاءَ بِنَٓاءً وَاَنْزَلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَاَخْرَجَ بِه۪ مِنَ الثَّمَرَاتِ رِزْقًا لَكُمْ فَلَا تَجْعَلُوا لِلّٰهِ اَنْدَادًا وَ اَنْتُمْ تَعْلَمُونَ}}</div>


Yani: "Ey insanlar! Sizi ve sizden evvelkileri yaratan Rabbinize ibadet ediniz ki, takva mertebesine vâsıl olasınız. Ve yine Rabbinize ibadet ediniz ki; Arz'ı size döşek, semayı binanıza dam yapmış ve semadan suları indirmiş ki, sizlere rızık olmak üzere yerden meyve ve sâir gıdaları çıkartsın. Öyle ise, Allah'a misil ve şerik yapmayınız. Bilirsiniz ki, Allah'tan başka mabud ve hâlıkınız yoktur." (Bakara 21-22)
Yani: "Ey insanlar! Sizi ve sizden evvelkileri yaratan Rabbinize ibadet ediniz ki, takva mertebesine vâsıl olasınız. Ve yine Rabbinize ibadet ediniz ki; Arz'ı size döşek, semayı binanıza dam yapmış ve semadan suları indirmiş ki, sizlere rızık olmak üzere yerden meyve ve sâir gıdaları çıkartsın. Öyle ise, Allah'a misil ve şerik yapmayınız. Bilirsiniz ki, Allah'tan başka mabud ve hâlıkınız yoktur." (Bakara 21-22)
2.011. satır: 2.085. satır:
<div id="">{{Arabi|يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اعْبُدُوا}}</div>
<div id="">{{Arabi|يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اعْبُدُوا}}</div>


Ey insanlar! (Rabbinize) ibadet ediniz. (Bakara 21) رَبَّكُمُ الَّذ۪ى خَلَقَكُمْ}}</div>
Ey insanlar! (Rabbinize) ibadet ediniz. (Bakara 21)
 
<div id="385">{{Arabi|رَبَّكُمُ الَّذ۪ى خَلَقَكُمْ}}</div>


Sizi yaratan Rabbinize. (Bakara 21)
Sizi yaratan Rabbinize. (Bakara 21)
2.019. satır: 2.095. satır:
O Rabbiniz ki, yeryüzünü size bir döşek, gökyüzünü bir dam yaptı. Gökten de size bir su indirip onunla türlü meyvelerden ve mahsullerden size rızık çıkardı. (Bakara 22)
O Rabbiniz ki, yeryüzünü size bir döşek, gökyüzünü bir dam yaptı. Gökten de size bir su indirip onunla türlü meyvelerden ve mahsullerden size rızık çıkardı. (Bakara 22)


<div id="">{{Arabi|اَلَّذ۪ى خَلَقَكُمْ وَالَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِكُمْ}}</div>
<div id="386">{{Arabi|اَلَّذ۪ى خَلَقَكُمْ وَالَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِكُمْ}}</div>


Sizi ve sizden evvelkileri yaratan (Rabbinize). (Bakara 21)
Sizi ve sizden evvelkileri yaratan (Rabbinize). (Bakara 21)
2.025. satır: 2.101. satır:
<div id="">{{Arabi|لَوْ كَانَ ف۪يهِمَٓا اٰلِهَةٌ اِلَّا اللّٰهُ لَفَسَدَتَا}}</div>
<div id="">{{Arabi|لَوْ كَانَ ف۪يهِمَٓا اٰلِهَةٌ اِلَّا اللّٰهُ لَفَسَدَتَا}}</div>


<div id="">{{Arabi|"Arz ve semâda Allah'tan başka ilâhlar olmuş olsa idiler, şu görünen intizam fesada uğrardı"}}</div>
"Arz ve semâda Allah'tan başka ilâhlar olmuş olsa idiler, şu görünen intizam fesada uğrardı"


<div id="">{{Arabi|اُعْبُدُوا}}</div>
<div id="387">{{Arabi|اُعْبُدُوا}}</div>


İbadet ediniz.
İbadet ediniz.


<div id="">{{Arabi|وَ ف۪ى كُلِّ شَيْءٍ لَهُ اٰيَةٌ تَدُلُّ عَلٰٓى اَنَّهُ وَاحِدٌ}}</div>
<div id=388"">{{Arabi|وَ ف۪ى كُلِّ شَيْءٍ لَهُ اٰيَةٌ تَدُلُّ عَلٰٓى اَنَّهُ وَاحِدٌ}}</div>


Herbir şeyde, Onun bir olduğuna delâlet eden bir belge (delil) vardır. (İbnü'l-Mu'tez'in bir şiirinden alınmıştır. İbn-i Kesîr, Tefsîrü'l-Kur'âni'l-Azîm 24)
Herbir şeyde, Onun bir olduğuna delâlet eden bir belge (delil) vardır. (İbnü'l-Mu'tez'in bir şiirinden alınmıştır. İbn-i Kesîr, Tefsîrü'l-Kur'âni'l-Azîm 24)


<div id="">{{Arabi|فَلَا تَجْعَلُوا لِلّٰهِ اَنْدَادًا}}</div>
<div id="389">{{Arabi|فَلَا تَجْعَلُوا لِلّٰهِ اَنْدَادًا}}</div>


Sakın Allah'a eş ve ortaklar koşmayınız. (Bakara 22)
Sakın Allah'a eş ve ortaklar koşmayınız. (Bakara 22)
2.043. satır: 2.119. satır:
Allah hiçbir şeye muhtaç olmayan ganîdir; siz ise muhtaçsınız. Allah zengindir. Siz fakirsiniz. (Muhammed 38)
Allah hiçbir şeye muhtaç olmayan ganîdir; siz ise muhtaçsınız. Allah zengindir. Siz fakirsiniz. (Muhammed 38)


<div id="">{{Arabi|يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اعْبُدُوا}}</div>
<div id="390">{{Arabi|يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اعْبُدُوا}}</div>


Ey insanlar! (Rabbinize) ibadet ediniz. (Bakara 21)
Ey insanlar! (Rabbinize) ibadet ediniz. (Bakara 21)
2.051. satır: 2.127. satır:
Ey insanlar! (Rabbinize) ibadet ediniz. (Bakara 21)
Ey insanlar! (Rabbinize) ibadet ediniz. (Bakara 21)


<div id="">{{Arabi|اُعْبُدُوا}}</div>
<div id="391">{{Arabi|اُعْبُدُوا}}</div>


İbadet ediniz.
İbadet ediniz.


<div id="">{{Arabi|رَبَّكُمْ}}</div>
<div id="392">{{Arabi|رَبَّكُمْ}}</div>


O Rabbinizdir.
O Rabbinizdir.


<div id="">{{Arabi|الَّذ۪ى خَلَقَكُمْ}}</div>
<div id="393">{{Arabi|الَّذ۪ى خَلَقَكُمْ}}</div>


Ki, sizi (O) yaratmıştır.
Ki, sizi (O) yaratmıştır.


<div id="">{{Arabi|وَالَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِكُمْ}}</div>
<div id="394">{{Arabi|وَالَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِكُمْ}}</div>


Sizden öncekileri de...
Sizden öncekileri de...


<div id="">{{Arabi|لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ}}</div>
<div id="395">{{Arabi|لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ}}</div>


Tâ ki takva mertebesine ulaşasınız.
Tâ ki takva mertebesine ulaşasınız.


<div id="">{{Arabi|جَعَلَ لَكُمُ الْاَرْضَ فِرَاشًا}}</div>
<div id="396">{{Arabi|جَعَلَ لَكُمُ الْاَرْضَ فِرَاشًا}}</div>


Yeryüzünü size döşek yaptı.
Yeryüzünü size döşek yaptı.


<div id="">{{Arabi|وَالسَّمَٓاءَ بِنَٓاءً}}</div>
<div id="397">{{Arabi|وَالسَّمَٓاءَ بِنَٓاءً}}</div>


Gökyüzünü kubbe yaptı.
Gökyüzünü kubbe yaptı.


<div id="">{{Arabi|وَ اَنْزَلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً}}</div>
<div id="398">{{Arabi|وَ اَنْزَلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً}}</div>


Gökten bir su indirdi.
Gökten bir su indirdi.


<div id="">{{Arabi|رِزْقًا لَكُمْ}}</div>
<div id="399">{{Arabi|رِزْقًا لَكُمْ}}</div>


Size rızık olarak. (Bakara 22.)
Size rızık olarak. (Bakara 22.)


<div id="">{{Arabi|فَلَا تَجْعَلُوا لِلّٰهِ اَنْدَادًا}}</div>
<div id="400">{{Arabi|فَلَا تَجْعَلُوا لِلّٰهِ اَنْدَادًا}}</div>


Öyle ise bile bile Allah'a eş ve ortak koşmayın. (Bakara 22.)
Öyle ise bile bile Allah'a eş ve ortak koşmayın. (Bakara 22.)


<div id="">{{Arabi|يَٓا اَيُّهَا}}</div>
<div id="401">{{Arabi|يَٓا اَيُّهَا}}</div>


Ey...ler,...lar
Ey...ler,...lar


<div id="">{{Arabi|يَا}}</div>
<div id="402">{{Arabi|يَا}}</div>


Ey!}}</div>
Ey!


<div id="">{{Arabi|اَىُّ}}</div>
<div id="403">{{Arabi|اَىُّ}}</div>


Hangi.
Hangi.


<div id="">{{Arabi|هَا}}</div>
<div id="404">{{Arabi|هَا}}</div>


İşte
İşte


<div id="">{{Arabi|اَىُّ Hangi.
<div id="">{{Arabi|اَىُّ}}</div>


<div id="">{{Arabi|نَاس}}</div>
Hangi.
 
<div id="406">{{Arabi|نَاس}}</div>


İnsanlar.
İnsanlar.


<div id="">{{Arabi|اُعْبُدُوا}}</div>
<div id="407">{{Arabi|اُعْبُدُوا}}</div>


İbadet ediniz. (Bakara 21)
İbadet ediniz. (Bakara 21)


<div id="">{{Arabi|رَبَّكُمْ}}</div>
<div id="408">{{Arabi|رَبَّكُمْ}}</div>


Rabbinize.
Rabbinize.


<div id="">{{Arabi|اَلَّذ۪ى}}</div>
<div id="409">{{Arabi|اَلَّذ۪ى}}</div>


O ki.
O ki.


<div id="">{{Arabi|اَلَّذ۪ى خَلَقَكُمْ}}</div>
<div id="410">{{Arabi|اَلَّذ۪ى خَلَقَكُمْ}}</div>


O Rabbiniz ki, sizi yaratmıştır. (Bakara 21.)
O Rabbiniz ki, sizi yaratmıştır. (Bakara 21.)


<div id="">{{Arabi|اَلَّذ۪ى جَاءَكَ}}</div>
<div id="412">{{Arabi|اَلَّذ۪ى جَاءَكَ}}</div>


O kişi ki, sana geldi, sana gelen kişi...
O kişi ki, sana geldi, sana gelen kişi...


<div id="">{{Arabi|رَبّ}}</div>
<div id="413">{{Arabi|رَبّ}}</div>


Rabb
Rabb


<div id="">{{Arabi|اَلَّذ۪ى}}</div>
<div id="411">{{Arabi|اَلَّذ۪ى}}</div>


O ki, o şey ki
O ki, o şey ki


<div id="">{{Arabi|وَالَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِكُمْ}}</div>
<div id="414">{{Arabi|وَالَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِكُمْ}}</div>


Sizden önceki (insanları) da. (Bakara 21)
Sizden önceki (insanları) da. (Bakara 21)


<div id="">{{Arabi|اَلَّذ۪ينَ}}</div>
<div id="415">{{Arabi|اَلَّذ۪ينَ}}</div>


Onlar ki, o şeyler ki
Onlar ki, o şeyler ki


<div id="">{{Arabi|لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ}}</div>
<div id="416">{{Arabi|لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ}}</div>


Umulur ki, korunmuş olursunuz, takvaya ulaşırsınız. (Bakara 21)
Umulur ki, korunmuş olursunuz, takvaya ulaşırsınız. (Bakara 21)


<div id="">{{Arabi|تَتَّقُونَ}}</div>
<div id="417">{{Arabi|تَتَّقُونَ}}</div>


Takvaya erişesiniz. (Bakara 21)
Takvaya erişesiniz. (Bakara 21)


<div id="">{{Arabi|اَلَّذ۪ى جَعَلَ لَكُمُ الْاَرْضَ فِرَاشًا وَالسَّمَٓاءَ بِنَٓاءً}}</div>
<div id="418">{{Arabi|اَلَّذ۪ى جَعَلَ لَكُمُ الْاَرْضَ فِرَاشًا وَالسَّمَٓاءَ بِنَٓاءً}}</div>


O (Rabbiniz ki), yeryüzünü size bir döşek, gökyüzünü bir kubbe yaptı. (Bakara 22.)
O (Rabbiniz ki), yeryüzünü size bir döşek, gökyüzünü bir kubbe yaptı. (Bakara 22.)


<div id="">{{Arabi|لَكُمْ}}</div>
<div id="419">{{Arabi|لَكُمْ}}</div>


Sizin için, size
Sizin için, size


<div id="">{{Arabi|فِرَاشًا}}</div>
<div id="420">{{Arabi|فِرَاشًا}}</div>


Döşek, yatak
Döşek, yatak


<div id="">{{Arabi|وَالسَّمَٓاءَ بِنَٓاءً}}</div>
<div id="421">{{Arabi|وَالسَّمَٓاءَ بِنَٓاءً}}</div>


Gökyüzünü kubbe yaptı. (Bakara 22.)
Gökyüzünü kubbe yaptı. (Bakara 22.)


<div id="">{{Arabi|وَ اَنْزَلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَاَخْرَجَ بِه۪ مِنَ الثَّمَرَاتِ رِزْقًا لَكُمْ}}</div>
<div id="422">{{Arabi|وَ اَنْزَلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَاَخْرَجَ بِه۪ مِنَ الثَّمَرَاتِ رِزْقًا لَكُمْ}}</div>


Gökten de size bir su indirdi ve onunla türlü meyveler ve mahsullerden size rızık çıkardı. (Bakara 22)
Gökten de size bir su indirdi ve onunla türlü meyveler ve mahsullerden size rızık çıkardı. (Bakara 22)


<div id="">{{Arabi|مِنَ السَّمَٓاءِ}}</div>
<div id="423">{{Arabi|مِنَ السَّمَٓاءِ}}</div>


Semadan, gökten. (Bakara 22.)
Semadan, gökten. (Bakara 22.)


<div id="">{{Arabi|مَٓاءً}}</div>
<div id="424">{{Arabi|مَٓاءً}}</div>


Bir su. (Bakara 22.)
Bir su. (Bakara 22.)


<div id="">{{Arabi|فَاَخْرَجَ}}</div>
<div id="425">{{Arabi|فَاَخْرَجَ}}</div>


Akabinde hemen çıkardı. (Bakara 22.)
Akabinde hemen çıkardı. (Bakara 22.)


<div id="">{{Arabi|اَخْرَجَ}}</div>
<div id="426">{{Arabi|اَخْرَجَ}}</div>


Çıkardı.
Çıkardı.


<div id="">{{Arabi|اَنْزَلَ}}</div>
<div id="427">{{Arabi|اَنْزَلَ}}</div>


İndirdi.
İndirdi.


<div id="">{{Arabi|وَ اَنْزَلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَاهْتَزَّتِ الْاَرْضُ وَ رَبَتْ وَ اَخْضَرَتْ وَ اَنْبَتَتْ فَاَخْرَجَ بِه۪ مِنَ الثَّمَرَاتِ}}</div>
<div id="428">{{Arabi|وَ اَنْزَلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَاهْتَزَّتِ الْاَرْضُ وَ رَبَتْ وَ اَخْضَرَتْ وَ اَنْبَتَتْ فَاَخْرَجَ بِه۪ مِنَ الثَّمَرَاتِ}}</div>


Semadan bir su indirdi de yeryüzü harekete geldi, kabardı; nebatatını yeşertti, bitirdi ve onunla meyvelerden bir rızık çıkardı.
Semadan bir su indirdi de yeryüzü harekete geldi, kabardı; nebatatını yeşertti, bitirdi ve onunla meyvelerden bir rızık çıkardı.


<div id="">{{Arabi|اِهْتَزَّتْ}}</div>
<div id="429">{{Arabi|اِهْتَزَّتْ}}</div>


Harekete geldi.
Harekete geldi.


<div id="">{{Arabi|بِهِ}}</div>
<div id="430">{{Arabi|بِهِ}}</div>


Onunla.
Onunla.


<div id="">{{Arabi|مِنَ الثَّمَرَاتِ}}</div>
<div id="431">{{Arabi|مِنَ الثَّمَرَاتِ}}</div>


Meyvelerden. مِنْ}}</div>
Meyvelerden.


<div id="">{{Arabi|...dan, ...den
<div id="432">{{Arabi|مِنْ}}</div>


<div id="">{{Arabi|فَاَخْرَجَ بِه۪ اَنْوَاعًا مِنَ الثَّمَرَاتِ}}</div>
...dan, ...den
 
<div id="433">{{Arabi|فَاَخْرَجَ بِه۪ اَنْوَاعًا مِنَ الثَّمَرَاتِ}}</div>


Onunla çeşit çeşit meyveler çıkardı.
Onunla çeşit çeşit meyveler çıkardı.


<div id="">{{Arabi|رِزْقًا}}</div>
<div id="434">{{Arabi|رِزْقًا}}</div>


Rızık olarak.
Rızık olarak.


<div id="">{{Arabi|لَكُمْ}}</div>
<div id="435">{{Arabi|لَكُمْ}}</div>


Sizin için. (Bakara 22.)
Sizin için. (Bakara 22.)


<div id="">{{Arabi|فَلَا تَجْعَلُوا لِلّٰهِ اَنْدَادًا}}</div>
<div id="436">{{Arabi|فَلَا تَجْعَلُوا لِلّٰهِ اَنْدَادًا}}</div>


Sakın Allah'a eş ve ortaklar koşmayınız. (Bakara 22)
Sakın Allah'a eş ve ortaklar koşmayınız. (Bakara 22)


<div id="">{{Arabi|تَجْعَلُوا}}</div>
<div id="437">{{Arabi|تَجْعَلُوا}}</div>


Yapmayınız..
Yapmayınız..


<div id="">{{Arabi|تَعْتَقِدُوا}}</div>
<div id="438">{{Arabi|تَعْتَقِدُوا}}</div>


İnanmayınız.
İnanmayınız.


<div id="">{{Arabi|لِلّٰهِ}}</div>
<div id="439">{{Arabi|لِلّٰهِ}}</div>


Allah'a.
Allah'a.


<div id="">{{Arabi|اَنْدَادًا}}</div>
<div id="440">{{Arabi|اَنْدَادًا}}</div>


Eşler, ortaklar. (Bakara 22.)
Eşler, ortaklar. (Bakara 22.)


<div id="">{{Arabi|وَ اَنْتُمْ تَعْلَمُونَ}}</div>
<div id="441">{{Arabi|وَ اَنْتُمْ تَعْلَمُونَ}}</div>


Bildiğiniz hâlde, bile bile. (Bakara 22.)
Bildiğiniz hâlde, bile bile. (Bakara 22.)


<div id="">{{Arabi|تَعْلَمُونَ}}</div>
<div id="442">{{Arabi|تَعْلَمُونَ}}</div>


Bilirsiniz. (Bakara 22.)
Bilirsiniz. (Bakara 22.)
2.259. satır: 2.339. satır:
Nübüvvet Hakkında
Nübüvvet Hakkında


<div id="">{{Arabi|وَاِنْ كُنْتُمْ ف۪ى رَيْبٍ مِمَّا نَزَّلْنَا عَلٰى عَبْدِنَا فَاْتُوا بِسُورَةٍ مِنْ مِثْلِه۪ وَادْعُوا شُهَدَٓاءَكُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ ٭ فَاِنْ لَمْ تَفْعَلُوا وَلَنْ تَفْعَلُوا فَاتَّقُوا النَّارَ الَّت۪ى وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ اُعِدَّتْ لِلْكَافِر۪ينَ Gayet kısa bir meali: Yani "Abdimiz üzerine inzal ettiğimiz Kur'anda bir şübheniz varsa, Kur'anın mislinden bir sure yapınız; hem de Allah'tan başka, işlerinizde kendilerine müracaat ettiğiniz şüheda ve muinlerinizi de çağırınız, yardım etsinler. Eğer sözünüzde sadık iseniz hepiniz beraber çalışınız, Kur'anın mislinden bir sure getiriniz. Eğer bir misil getiremediğiniz takdirde, zâten getiremezsiniz ya, öyle bir ateşten sakınınız ki; odunu, insanlar ile taşlardır." (Bakara 23-24)
<div id="443">{{Arabi|وَاِنْ كُنْتُمْ ف۪ى رَيْبٍ مِمَّا نَزَّلْنَا عَلٰى عَبْدِنَا فَاْتُوا بِسُورَةٍ مِنْ مِثْلِه۪ وَادْعُوا شُهَدَٓاءَكُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ ٭ فَاِنْ لَمْ تَفْعَلُوا وَلَنْ تَفْعَلُوا فَاتَّقُوا النَّارَ الَّت۪ى وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ اُعِدَّتْ لِلْكَافِر۪ينَ}}</div>
 
Gayet kısa bir meali: Yani "Abdimiz üzerine inzal ettiğimiz Kur'anda bir şübheniz varsa, Kur'anın mislinden bir sure yapınız; hem de Allah'tan başka, işlerinizde kendilerine müracaat ettiğiniz şüheda ve muinlerinizi de çağırınız, yardım etsinler. Eğer sözünüzde sadık iseniz hepiniz beraber çalışınız, Kur'anın mislinden bir sure getiriniz. Eğer bir misil getiremediğiniz takdirde, zâten getiremezsiniz ya, öyle bir ateşten sakınınız ki; odunu, insanlar ile taşlardır." (Bakara 23-24)


<div id="">{{Arabi|لَا تَخَفْ اِنَّ اللّٰهَ مَعَنَا}}</div>
<div id="">{{Arabi|لَا تَخَفْ اِنَّ اللّٰهَ مَعَنَا}}</div>


<div id="">{{Arabi|"Korkma, Allah bizimle beraberdir"}}</div>
"Korkma, Allah bizimle beraberdir"


<div id="">{{Arabi|لَيْسَ الْكَحْلُ كَالتَّكَحُّلِ}}</div>
<div id="444">{{Arabi|لَيْسَ الْكَحْلُ كَالتَّكَحُّلِ}}</div>


Yani: Fıtrî karagözlülük, sun'î (yapma) karagözlülük gibi değildir. Yani yapma ve sun'î olan birşey ne kadar güzel ve ne kadar kâmil olursa olsun, fıtrî ve tabiî olan şeylerin mertebesine yetişemez ve onun yerine kaim olamaz.
Yani: Fıtrî karagözlülük, sun'î (yapma) karagözlülük gibi değildir. Yani yapma ve sun'î olan birşey ne kadar güzel ve ne kadar kâmil olursa olsun, fıtrî ve tabiî olan şeylerin mertebesine yetişemez ve onun yerine kaim olamaz.


<div id="">{{Arabi|فَاْتُوا بِسُورَةٍ مِنْ مِثْلِه۪... فَاِنْ لَمْ تَفْعَلُوا وَلَنْ تَفْعَلُوا فَاتَّقُوا النَّارَ}}</div>
<div id="445">{{Arabi|فَاْتُوا بِسُورَةٍ مِنْ مِثْلِه۪... فَاِنْ لَمْ تَفْعَلُوا وَلَنْ تَفْعَلُوا فَاتَّقُوا النَّارَ}}</div>


Bunu yapamazsanız -ki elbette yapamayacaksınız -yakıtı insanlar ve taşlar olan, kâfirler için hazırlanmış Cehennem ateşinden sakınınız. (Bakara 23-24)
Bunu yapamazsanız -ki elbette yapamayacaksınız -yakıtı insanlar ve taşlar olan, kâfirler için hazırlanmış Cehennem ateşinden sakınınız. (Bakara 23-24)
2.281. satır: 2.363. satır:
Haydi onun benzeri bir sûre getirin. (Bakara 23)
Haydi onun benzeri bir sûre getirin. (Bakara 23)


<div id="">{{Arabi|وَاِنْ كُنْتُمْ ف۪ى رَيْبٍ مِمَّا نَزَّلْنَا}}</div>
<div id="446">{{Arabi|وَاِنْ كُنْتُمْ ف۪ى رَيْبٍ مِمَّا نَزَّلْنَا}}</div>


Eğer indirdiklerimizden herhangibir şüpheye düşüyorsanız.. ( Bakara 23)
Eğer indirdiklerimizden herhangibir şüpheye düşüyorsanız.. ( Bakara 23)


<div id="">{{Arabi|وَ كَمْ مِنْ عَٓائِبٍ قَوْلًا صَح۪يحًا ٭ وَ اٰفَتُهُ مِنَ الْفَهْمِ السَّق۪يمِ}}</div>
<div id="447">{{Arabi|وَ كَمْ مِنْ عَٓائِبٍ قَوْلًا صَح۪يحًا ٭ وَ اٰفَتُهُ مِنَ الْفَهْمِ السَّق۪يمِ}}</div>


Sağlam sözleri kötüleyen nice kişiler vardır ki, onların âfetleri hasta anlayışlarından ileri gelir. (El-Mütenebbî, Dîvan 246)
Sağlam sözleri kötüleyen nice kişiler vardır ki, onların âfetleri hasta anlayışlarından ileri gelir. (El-Mütenebbî, Dîvan 246)


<div id="">{{Arabi|اِنَّ اللّٰهَ عَلَى الْعَرْشِ اسْتَوٰى}}</div>
<div id="448">{{Arabi|اِنَّ اللّٰهَ عَلَى الْعَرْشِ اسْتَوٰى}}</div>
 
Muhakkak ki Allah'ın (c.c.) hükümranlığı Arşı kaplamıştır.


Muhakkak ki Allah'ın (c.c.) hükümranlığı Arşı kaplamıştır. اَلتَّنَزُّلَاتُ الْاِلٰهِيَّةُ اِلٰى عُقُولِ الْبَشَرِ}}</div>
<div id="449">{{Arabi|اَلتَّنَزُّلَاتُ الْاِلٰهِيَّةُ اِلٰى عُقُولِ الْبَشَرِ}}</div>


Beşerin akılları seviyesinde ilahî tenezzülat. Yani Allâh-u teâlanın insanların anlıyabilecekleri seviyede onlara hitab etmesi.
Beşerin akılları seviyesinde ilahî tenezzülat. Yani Allâh-u teâlanın insanların anlıyabilecekleri seviyede onlara hitab etmesi.


<div id="">{{Arabi|كَلِّمِ النَّاسَ عَلٰى قَدَرِ عُقُولِهِمْ}}</div>
<div id="450">{{Arabi|كَلِّمِ النَّاسَ عَلٰى قَدَرِ عُقُولِهِمْ}}</div>


İnsanlarla anlayış seviyelerine göre konuş.
İnsanlarla anlayış seviyelerine göre konuş.


<div id="">{{Arabi|قَالَ}}</div>
<div id="451">{{Arabi|قَالَ}}</div>


Dedi.
Dedi.
2.311. satır: 2.395. satır:
O ancak vahyedilen bir vahiydir. (Necm 4)
O ancak vahyedilen bir vahiydir. (Necm 4)


<div id="">{{Arabi|لَوْ كُلُّ كَلْبٍ عَوٰى اَلْقَمْتَهُ حَجَرًا ٭ لَمْ يَبْقَ ف۪ى هٰذِهِ الْكُرَةِ اَحْجَارُ}}</div>
<div id="452">{{Arabi|لَوْ كُلُّ كَلْبٍ عَوٰى اَلْقَمْتَهُ حَجَرًا ٭ لَمْ يَبْقَ ف۪ى هٰذِهِ الْكُرَةِ اَحْجَارُ}}</div>


<div id="">{{Arabi|"Her üren kelbin (köpeğin) ağzına bir taş atacak olsan dünyada taş kalmaz."}}</div>
"Her üren kelbin (köpeğin) ağzına bir taş atacak olsan dünyada taş kalmaz."


<div id="">{{Arabi|وَاِنْ كُنْتُمْ ف۪ى رَيْبٍ مِمَّا نَزَّلْنَا}}</div>
<div id="453">{{Arabi|وَاِنْ كُنْتُمْ ف۪ى رَيْبٍ مِمَّا نَزَّلْنَا}}</div>


Eğer indirdiklerimizden herhangi bir şüphe duyuyorsanız.. (Bakara 23)
Eğer indirdiklerimizden herhangi bir şüphe duyuyorsanız.. (Bakara 23)


<div id="">{{Arabi|لَا رَيْبَ ف۪يهِ هُدًى لِلْمُتَّق۪ينَ}}</div>
<div id="454">{{Arabi|لَا رَيْبَ ف۪يهِ هُدًى لِلْمُتَّق۪ينَ}}</div>


Onda asla şüphe yoktur. O, Allah'ın emir ve yasaklarına karşı gelmekten sakınanlar için bir yol göstericidir. (Bakara 2)
Onda asla şüphe yoktur. O, Allah'ın emir ve yasaklarına karşı gelmekten sakınanlar için bir yol göstericidir. (Bakara 2)


<div id="">{{Arabi|لَا رَيْبَ ف۪يهِ}}</div>
<div id="455">{{Arabi|لَا رَيْبَ ف۪يهِ}}</div>


Onda hiçbir şüpheye yer yoktur. (Bakara 2)
Onda hiçbir şüpheye yer yoktur. (Bakara 2)


<div id="">{{Arabi|وَاِنْ كُنْتُمْ ف۪ى رَيْبٍ}}</div>
<div id="456">{{Arabi|وَاِنْ كُنْتُمْ ف۪ى رَيْبٍ}}</div>


Şübhe içinde iseniz. (Bakara 23)
Şübhe içinde iseniz. (Bakara 23)


<div id="">{{Arabi|فَاْتُوا بِسُورَةٍ مِنْ مِثْلِه۪}}</div>
<div id="457">{{Arabi|فَاْتُوا بِسُورَةٍ مِنْ مِثْلِه۪}}</div>


<div id="">{{Arabi|"Kur'anın mislinden bir sure getiriniz."
"Kur'anın mislinden bir sure getiriniz."


<div id="">{{Arabi|تَشَبَّثُوا، وَجَبَ التَّشَبُّثُ، تَعَلَّمُوا، جَرِّبُوا}}</div>
<div id="458">{{Arabi|تَشَبَّثُوا، وَجَبَ التَّشَبُّثُ، تَعَلَّمُوا، جَرِّبُوا}}</div>


Teşebbüs ediniz. Teşebbüs şarttır. Öğreniniz ve tecrübe ediniz.
Teşebbüs ediniz. Teşebbüs şarttır. Öğreniniz ve tecrübe ediniz.


<div id="">{{Arabi|وَادْعُوا شُهَدَٓاءَكُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ}}</div>
<div id="459">{{Arabi|وَادْعُوا شُهَدَٓاءَكُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ}}</div>


Allah'tan başka güvendiklerinizin hepsini çağırın. (Bakara 23)
Allah'tan başka güvendiklerinizin hepsini çağırın. (Bakara 23)
2.345. satır: 2.429. satır:
<div id="">{{Arabi|فَاِنْ لَمْ تَفْعَلُوا}}</div>
<div id="">{{Arabi|فَاِنْ لَمْ تَفْعَلُوا}}</div>


<div id="">{{Arabi|eğer yapamazsanız
eğer yapamazsanız


<div id="">{{Arabi|وَلَنْ تَفْعَلُوا}}</div>
<div id="460">{{Arabi|وَلَنْ تَفْعَلُوا}}</div>


Bundan sonra da kat'iyyetle yapamayacaksınız."}}</div>
Bundan sonra da kat'iyyetle yapamayacaksınız."


<div id="">{{Arabi|نَوْعٌ مُنْحَصِرٌ فِى الشَّخْصِ}}</div>
<div id="461">{{Arabi|نَوْعٌ مُنْحَصِرٌ فِى الشَّخْصِ}}</div>


<div id="">{{Arabi|"Bir şahısta inhisar etmiş bir nevidir."}}</div>
"Bir şahısta inhisar etmiş bir nevidir."


<div id="">{{Arabi|فَاتَّقُوا النَّارَ الَّت۪ى وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ اُعِدَّتْ لِلْكَافِر۪ينَ}}</div>
<div id="462">{{Arabi|فَاتَّقُوا النَّارَ الَّت۪ى وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ اُعِدَّتْ لِلْكَافِر۪ينَ}}</div>


<div id="">{{Arabi|"Kâfirlere hazırlanan bir ateşten sakınınız ki; odunu, insanlar ile taşlardır."}}</div>
"Kâfirlere hazırlanan bir ateşten sakınınız ki; odunu, insanlar ile taşlardır."


<div id="">{{Arabi|فَاتَّقُوا}}</div>
<div id="463">{{Arabi|فَاتَّقُوا}}</div>


Sakının.
Sakının.


<div id="">{{Arabi|اِنْ لَمْ تَفْعَلُوا}}</div>
<div id="464">{{Arabi|اِنْ لَمْ تَفْعَلُوا}}</div>


Eğer bunu yapamazsanız...
Eğer bunu yapamazsanız...
2.375. satır: 2.459. satır:
Eğer bunu yapamazsanız...
Eğer bunu yapamazsanız...


<div id="">{{Arabi|الَّت۪ى وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ}}</div>
<div id="465">{{Arabi|الَّت۪ى وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ}}</div>


Yakıtı insanlar ve taşlar olan (Cehennem ateşi.)
Yakıtı insanlar ve taşlar olan (Cehennem ateşi.)


<div id="">{{Arabi|فَاتَّقُوا النَّارَ}}</div>
<div id="466">{{Arabi|فَاتَّقُوا النَّارَ}}</div>


Cehennem ateşinden sakının.
Cehennem ateşinden sakının.


<div id="">{{Arabi|نار}}</div>
<div id="467">{{Arabi|نار}}</div>


Ateş, cehennem
Ateş, cehennem


<div id="">{{Arabi|اُعِدَّتْ لِلْكَافِر۪ينَ Kâfirler için hazırlanan. (Bakara 24)
<div id="468">{{Arabi|اُعِدَّتْ لِلْكَافِر۪ينَ}}</div>


<div id="">{{Arabi|فَاتَّقُوا}}</div>
Kâfirler için hazırlanan. (Bakara 24)
 
<div id="469">{{Arabi|فَاتَّقُوا}}</div>


Sakının.
Sakının.


<div id="">{{Arabi|اِنْ لَمْ تَفْعَلُوا}}</div>
<div id="470">{{Arabi|اِنْ لَمْ تَفْعَلُوا}}</div>


Eğer bunu yapamazsanız...
Eğer bunu yapamazsanız...


<div id="">{{Arabi|اُعِدَّتْ}}</div>
<div id="471">{{Arabi|اُعِدَّتْ}}</div>


Hazırlandı.
Hazırlandı.


<div id="">{{Arabi|وَاِنْ كُنْتُمْ ف۪ى رَيْبٍ مِمَّا نَزَّلْنَا عَلٰى عَبْدِنَا}}</div>
<div id="472">{{Arabi|وَاِنْ كُنْتُمْ ف۪ى رَيْبٍ مِمَّا نَزَّلْنَا عَلٰى عَبْدِنَا}}</div>


Eğer Kulumuza indirdiğimiz Kur'an-ı Kerim hakkında bir şüpheniz var ise. (Bakara 23)
Eğer Kulumuza indirdiğimiz Kur'an-ı Kerim hakkında bir şüpheniz var ise. (Bakara 23)


<div id="">{{Arabi|اِنْ كُنْتُمْ ف۪ى رَيْبٍ}}</div>
<div id="473">{{Arabi|اِنْ كُنْتُمْ ف۪ى رَيْبٍ}}</div>


Herhangi bir şüpheniz var ise.
Herhangi bir şüpheniz var ise.


<div id="">{{Arabi|يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اعْبُدُوا}}</div>
<div id="474">{{Arabi|يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اعْبُدُوا}}</div>


Ey insanlar, ibadet ediniz.
Ey insanlar, ibadet ediniz.


<div id="">{{Arabi|وَاِنْ كُنْتُمْ ف۪ى رَيْبٍ}}</div>
<div id="475">{{Arabi|وَاِنْ كُنْتُمْ ف۪ى رَيْبٍ}}</div>


Eğer bir şüpheniz varsa...
Eğer bir şüpheniz varsa...


<div id="">{{Arabi|اِنِ ارْتَبْتُمْ}}</div>
<div id="476">{{Arabi|اِنِ ارْتَبْتُمْ}}</div>


Şüpheye düştüyseniz.
Şüpheye düştüyseniz.


<div id="">{{Arabi|رَيْبٍ}}</div>
<div id="477">{{Arabi|رَيْبٍ}}</div>


<div id="">{{Arabi|şüphe
şüphe


<div id="">{{Arabi|مِمَّا}}</div>
<div id="478">{{Arabi|مِمَّا}}</div>


O şey hakkında, o şeyden
O şey hakkında, o şeyden


<div id="">{{Arabi|مِنْ}}</div>
<div id="479">{{Arabi|مِنْ}}</div>


<div id="">{{Arabi|....dan, ...den
....dan, ...den


<div id="">{{Arabi|ف۪ى شَيْءٍ}}</div>
<div id="480">{{Arabi|ف۪ى شَيْءٍ}}</div>


Bir şeyle ilgili, o şey hakkında
Bir şeyle ilgili, o şey hakkında


<div id="">{{Arabi|وَاِنْ كُنْتُمْ ف۪ى رَيْبٍ ف۪ى شَيْءٍ مِمَّا نَزَّلْنَا}}</div>
<div id="481">{{Arabi|وَاِنْ كُنْتُمْ ف۪ى رَيْبٍ ف۪ى شَيْءٍ مِمَّا نَزَّلْنَا}}</div>


Eğer indirdiklerimizden herhangibir şüphe duyuyorsanız..
Eğer indirdiklerimizden herhangibir şüphe duyuyorsanız..


<div id="">{{Arabi|نَزَّلْنَا}}</div>
<div id="482">{{Arabi|نَزَّلْنَا}}</div>


Peyderpey İndirdik.
Peyderpey İndirdik.


<div id="">{{Arabi|نَزَّلْنَا}}</div>
<div id="483">{{Arabi|اَنْزَلْنَا}}</div>
 
İndirdik. اَنْزَلْنَا}}</div>


(Bir defada) indirdik.
(Bir defada) indirdik.


<div id="">{{Arabi|عَبْدِنَا}}</div>
<div id="484">{{Arabi|عَبْدِنَا}}</div>


Kulumuz.
Kulumuz.


<div id="">{{Arabi|اُعْبُدُوا}}</div>
<div id="485">{{Arabi|اُعْبُدُوا}}</div>


İbadet edin.
İbadet edin.


<div id="">{{Arabi|فَاْتُوا}}</div>
<div id="486">{{Arabi|فَاْتُوا}}</div>


Getirin.
Getirin.


<div id="">{{Arabi|بِسُورَةٍ}}</div>
<div id="487">{{Arabi|بِسُورَةٍ}}</div>


Bir sûre ile.
Bir sûre ile.


<div id="">{{Arabi|مَنْ لَمْ يَذُقْ لَمْ يَدْرِ}}</div>
<div id="488">{{Arabi|مَنْ لَمْ يَذُقْ لَمْ يَدْرِ}}</div>


Tatmayan bilmez.
Tatmayan bilmez.


<div id="">{{Arabi|مِنْ مِثْلِه۪}}</div>
<div id="489">{{Arabi|مِنْ مِثْلِه۪}}</div>


Onun benzerinden.
Onun benzerinden.


<div id="">{{Arabi|مِثْلِ سُورَةٍ مِنْهُ}}</div>
<div id="490">{{Arabi|مِثْلِ سُورَةٍ مِنْهُ}}</div>


Ondan bir sûrenin benzerini.
Ondan bir sûrenin benzerini.


<div id="">{{Arabi|بِسُورَةٍ مِنْ مِثْلِه۪}}</div>
<div id="491">{{Arabi|بِسُورَةٍ مِنْ مِثْلِه۪}}</div>


Onun benzerinden bir sûre ile.
Onun benzerinden bir sûre ile.


<div id="">{{Arabi|وَادْعُوا}}</div>
<div id="492">{{Arabi|وَادْعُوا}}</div>


Çağırın.
Çağırın.


<div id="">{{Arabi|شُهَدَٓاءَ}}</div>
<div id="493">{{Arabi|شُهَدَٓاءَ}}</div>


Şahitler (yardımcılar).
Şahitler (yardımcılar).


<div id="">{{Arabi|وَادْعُوا}}</div>
<div id="494">{{Arabi|وَادْعُوا}}</div>


Çağırın.
Çağırın.


<div id="">{{Arabi|شُهَدَٓاءَكُمْ}}</div>
<div id="495">{{Arabi|شُهَدَٓاءَكُمْ}}</div>


Kendinize yardım istediğiniz kişiler.
Kendinize yardım istediğiniz kişiler.


<div id="">{{Arabi|مِنْ دُونِ اللّٰهِ}}</div>
<div id="496">{{Arabi|مِنْ دُونِ اللّٰهِ}}</div>
 
"Allah'tan maada, dünyada ne kadar erbab-ı fesahat varsa çağırınız."


<div id="">{{Arabi|"Allah'tan maada, dünyada ne kadar erbab-ı fesahat varsa çağırınız."}}</div>
<div id="497">{{Arabi|اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ}}</div>


<div id="">{{Arabi|اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ}}</div>
Eğer iddianızda sadıksanız.


Eğer iddianızda sadıksanız. اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ تَفْعَلُوا}}</div>
<div id="498">{{Arabi|اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ تَفْعَلُوا}}</div>


Yani: "Sözünüzde sadık olsaydınız, yapacaktınız."}}</div>
Yani: "Sözünüzde sadık olsaydınız, yapacaktınız."


<div id="">{{Arabi|فَاِنْ لَمْ تَفْعَلُوا وَلَنْ تَفْعَلُوا فَاتَّقُوا النَّارَ}}</div>
<div id="499">{{Arabi|فَاِنْ لَمْ تَفْعَلُوا وَلَنْ تَفْعَلُوا فَاتَّقُوا النَّارَ}}</div>


Bunu yapamazsanız ki, elbette yapamayacaksınız, Cehennem ateşinden sakının. (Bakara 24)
Bunu yapamazsanız ki, elbette yapamayacaksınız, Cehennem ateşinden sakının. (Bakara 24)


<div id="">{{Arabi|فَاِنْ لَمْ تَفْعَلُوا}}</div>
<div id="500">{{Arabi|فَاِنْ لَمْ تَفْعَلُوا}}</div>


Eğer bunu yapamazsanız ki...
Eğer bunu yapamazsanız ki...


<div id="">{{Arabi|فَاتَّقُوا النَّارَ}}</div>
<div id="501">{{Arabi|فَاتَّقُوا النَّارَ}}</div>


Cehennem ateşinden sakının.
Cehennem ateşinden sakının.
2.525. satır: 2.611. satır:
Cehennem ateşinden sakının.
Cehennem ateşinden sakının.


<div id="">{{Arabi|اِنْ لَمْ تَفْعَلُوا}}</div>
<div id="502">{{Arabi|اِنْ لَمْ تَفْعَلُوا}}</div>


Bunu yapamazsanız ki...
Bunu yapamazsanız ki...


<div id="">{{Arabi|تَفْعَلُوا}}</div>
<div id="503">{{Arabi|تَفْعَلُوا}}</div>


Yaparsınız.
Yaparsınız.


<div id="">{{Arabi|تَاْتُوا}}</div>
<div id="504">{{Arabi|تَاْتُوا}}</div>


Getirin.
Getirin.


<div id="">{{Arabi|وَلَنْ تَفْعَلُوا}}</div>
<div id="505">{{Arabi|وَلَنْ تَفْعَلُوا}}</div>


Ki asla yapamayacaksınız.
Ki asla yapamayacaksınız.


<div id="">{{Arabi|فَاتَّقُوا}}</div>
<div id="506">{{Arabi|فَاتَّقُوا}}</div>


Sakının.
Sakının.


<div id="">{{Arabi|اِنْ لَمْ تَفْعَلُوا}}</div>
<div id="507">{{Arabi|اِنْ لَمْ تَفْعَلُوا}}</div>


Bunu yapamazsanız ki...
Bunu yapamazsanız ki...


<div id="">{{Arabi|اٰمَنُوا}}</div>
<div id="508">{{Arabi|اٰمَنُوا}}</div>


İman edin!}}</div>
İman edin!


<div id="">{{Arabi|تَجَنَّبُوا}}</div>
<div id="509">{{Arabi|تَجَنَّبُوا}}</div>


Çekinin, kaçının.
Çekinin, kaçının.


<div id="">{{Arabi|النَّارَ}}</div>
<div id="510">{{Arabi|النَّارَ}}</div>


Ateş, Cehennem
Ateş, Cehennem


<div id="">{{Arabi|اَلَّت۪ى Öyle ki.
<div id="511">{{Arabi|اَلَّت۪ى}}</div>
 
Öyle ki.


<div id="">{{Arabi|نَارًا وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ}}</div>
<div id="">{{Arabi|نَارًا وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ}}</div>
2.567. satır: 2.655. satır:
Yakıtı insanlar ve taşlar olan ateş. (Tahrîm Sûresi: 6)
Yakıtı insanlar ve taşlar olan ateş. (Tahrîm Sûresi: 6)


<div id="">{{Arabi|وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ}}</div>
<div id="512">{{Arabi|وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ}}</div>


Yakıtı insanlar ve taşlar olan (Cehennem ateşi.) (Bakara 24)
Yakıtı insanlar ve taşlar olan (Cehennem ateşi.) (Bakara 24)


<div id="">{{Arabi|النَّاس}}</div>
<div id="513">{{Arabi|النَّاس}}</div>


İnsanlar
İnsanlar


<div id="">{{Arabi|حِجَارَة}}</div>
<div id="514">{{Arabi|حِجَارَة}}</div>


Taşlar
Taşlar


<div id="">{{Arabi|اُعِدَّتْ لِلْكَافِر۪ينَ}}</div>
<div id="515">{{Arabi|اُعِدَّتْ لِلْكَافِر۪ينَ}}</div>


Kâfirler için hazırlandı.
Kâfirler için hazırlandı.


<div id="">{{Arabi|لَكُمْ}}</div>
<div id="516">{{Arabi|لَكُمْ}}</div>


Sizin için.
Sizin için.


<div id="">{{Arabi|لِلْكَافِر۪ينَ}}</div>
<div id="517">{{Arabi|لِلْكَافِر۪ينَ}}</div>


Kâfirler için.
Kâfirler için.


<div id="">{{Arabi|اُعِدَّتْ لَكُمْ ِلَانَّكُمْ مِنَ الْكَافِر۪ينَ وَالنَّارُ اُعِدَّتْ لِلْكَافِر۪ينَ}}</div>
<div id="518">{{Arabi|اُعِدَّتْ لَكُمْ ِلَانَّكُمْ مِنَ الْكَافِر۪ينَ وَالنَّارُ اُعِدَّتْ لِلْكَافِر۪ينَ}}</div>


Sizin için hazırlandı. Çünkü siz kafirlerdensiniz. Cehennem ateşi de kafirler için hazırlanmıştır.
Sizin için hazırlandı. Çünkü siz kafirlerdensiniz. Cehennem ateşi de kafirler için hazırlanmıştır.
2.603. satır: 2.691. satır:
<div id="">{{Arabi|يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اعْبُدُوا}}</div>
<div id="">{{Arabi|يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اعْبُدُوا}}</div>


Ey insanlar, ibadet edin. (Bakara 21) اِنْ كُنْتُمْ ف۪ى رَيْبٍ}}</div>
Ey insanlar, ibadet edin. (Bakara 21)
 
<div id="">{{Arabi|اِنْ كُنْتُمْ ف۪ى رَيْبٍ}}</div>


Eğer bir şüpheye düşüyorsanız.. (Bakara 23)
Eğer bir şüpheye düşüyorsanız.. (Bakara 23)
2.609. satır: 2.699. satır:
<div id="">{{Arabi|وَ امْتَازُوا الْيَوْمَ اَيُّهَا الْمُجْرِمُونَ}}</div>
<div id="">{{Arabi|وَ امْتَازُوا الْيَوْمَ اَيُّهَا الْمُجْرِمُونَ}}</div>


<div id="">{{Arabi|"Ey mücrimler! Bir tarafa çekiliniz"}}</div>
"Ey mücrimler! Bir tarafa çekiliniz"


<div id="">{{Arabi|فَادْخُلُوهَا خَالِد۪ينَ}}</div>
<div id="">{{Arabi|فَادْخُلُوهَا خَالِد۪ينَ}}</div>


<div id="">{{Arabi|"Daimî kalmak üzere Cennet'e giriniz."}}</div>
"Daimî kalmak üzere Cennet'e giriniz."


<div id="">{{Arabi|اِذَا السَّمَٓاءُ انْشَقَّتْ}}</div>
<div id="">{{Arabi|اِذَا السَّمَٓاءُ انْشَقَّتْ}}</div>
2.635. satır: 2.725. satır:
Onlar, âhirete de kesin olarak imân etmiş kimselerdir. (Bakara 4)
Onlar, âhirete de kesin olarak imân etmiş kimselerdir. (Bakara 4)


<div id="">{{Arabi|لَيْسَ فِى الْجَنَّةِ اِلَّا اَسْمَٓائُهَا}}</div>
<div id="519">{{Arabi|لَيْسَ فِى الْجَنَّةِ اِلَّا اَسْمَٓائُهَا}}</div>


<div id="">{{Arabi|"Cennet'te, yalnız isimleri vardır."}}</div>
"Cennet'te, yalnız isimleri vardır."


<div id="">{{Arabi|وَ بَشِّر۪ الَّذِينَ اٰمَنُوا وَ عَمِلُوا الصَّالِحَاتِ}}</div>
<div id="520">{{Arabi|وَ بَشِّر۪ الَّذِينَ اٰمَنُوا وَ عَمِلُوا الصَّالِحَاتِ}}</div>


İman eden ve iyi işler işleyen mü'minleri müjdele! (Bakara 25)
İman eden ve iyi işler işleyen mü'minleri müjdele! (Bakara 25)


<div id="">{{Arabi|اَنَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ى}}</div>
<div id="521">{{Arabi|اَنَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ى}}</div>


Ki (altında nehirler) akan Cennetler onlar için vardır. (Bakara 25)
Ki (altında nehirler) akan Cennetler onlar için vardır. (Bakara 25)


<div id="">{{Arabi|تَجْر۪ى مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ}}</div>
<div id="522">{{Arabi|تَجْر۪ى مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ}}</div>
 
Altında nehirler akar. (Bakara 25)


Altında nehirler akar. (Bakara 25) نَهْر، جَنّة}}</div>
<div id="523">{{Arabi|نَهْر، جَنّة}}</div>


Bir nehir, bir Cennet.
Bir nehir, bir Cennet.


<div id="">{{Arabi|كُلَّمَا رُزِقُوا مِنْهَا مِنْ ثَمَرَةٍ رِزْقًا قَالُوا هٰذَا الَّذ۪ى رُزِقْنَا مِنْ قَبْلُ}}</div>
<div id="524">{{Arabi|كُلَّمَا رُزِقُوا مِنْهَا مِنْ ثَمَرَةٍ رِزْقًا قَالُوا هٰذَا الَّذ۪ى رُزِقْنَا مِنْ قَبْلُ}}</div>


O Cennetlerden herhangi bir meyveden kendilerine rızık olarak yedirildikleri vakit, 'Bu, bundan evvel bize (dünyada) rızık olarak verilenlerdendir' derler. (Bakara 25)
O Cennetlerden herhangi bir meyveden kendilerine rızık olarak yedirildikleri vakit, 'Bu, bundan evvel bize (dünyada) rızık olarak verilenlerdendir' derler. (Bakara 25)


<div id="">{{Arabi|وَ اُتُوا بِه۪ مُتَشَابِهًا}}</div>
<div id="529">{{Arabi|مِنْ قَبْلُ}}</div>
 
Bundan önce
 
<div id="525">{{Arabi|وَ اُتُوا بِه۪ مُتَشَابِهًا}}</div>


Yani rızıkları birbirine müteşabih olarak getirilir.
Yani rızıkları birbirine müteşabih olarak getirilir.


<div id="">{{Arabi|اُتُوا}}</div>
<div id="526">{{Arabi|اُتُوا}}</div>


Getirilir.
Getirilir.


<div id="">{{Arabi|وَ لَهُمْ ف۪يهَٓا اَزْوَاجٌ مُطَهَّرَةٌ}}</div>
<div id="527">{{Arabi|وَ لَهُمْ ف۪يهَٓا اَزْوَاجٌ مُطَهَّرَةٌ}}</div>


Ve onlar için cennette tertemiz eşler vardır. (Bakara 25)
Ve onlar için cennette tertemiz eşler vardır. (Bakara 25)


<div id="">{{Arabi|وَ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ}}</div>
<div id="528">{{Arabi|وَ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ}}</div>


Ve onlar orada ebedî kalacaklardır. (Bakara 25)
Ve onlar orada ebedî kalacaklardır. (Bakara 25)


<div id="">{{Arabi|وَ بَشِّرِ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَ عَمِلُوا الصَّالِحَاتِ}}</div>
<div id="530">{{Arabi|وَ بَشِّرِ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَ عَمِلُوا الصَّالِحَاتِ}}</div>


İman eden ve iyi işler işleyen mü'minleri müjdele! (Bakara 25)
İman eden ve iyi işler işleyen mü'minleri müjdele! (Bakara 25)


<div id="">{{Arabi|بَشِّرْ}}</div>
<div id="531">{{Arabi|بَشِّرْ}}</div>


<div id="">{{Arabi|"Müjdele!}}</div>
"Müjdele!


<div id="">{{Arabi|اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَ عَمِلُوا}}</div>
<div id="532">{{Arabi|اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَ عَمِلُوا}}</div>


İman eden ve (iyi işler) işleyen (mü'min)ler.
İman eden ve (iyi işler) işleyen (mü'min)ler.


<div id="">{{Arabi|اَلْمُؤْمِن۪ينَ}}</div>
<div id="533">{{Arabi|اَلْمُؤْمِن۪ينَ}}</div>


Mü'minler.
Mü'minler.


<div id="">{{Arabi|اَلَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ}}</div>
<div id="534">{{Arabi|اَلَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ}}</div>


İman edenler.
İman edenler.


<div id="">{{Arabi|اَلَّذ۪ينَ}}</div>
<div id="535">{{Arabi|اَلَّذ۪ينَ}}</div>


O Kimseler
O Kimseler


<div id="">{{Arabi|وَ عَمِلُوا}}</div>
<div id="536">{{Arabi|وَ عَمِلُوا}}</div>


Amel edenler, işleyenler الصَّالِحَاتِ}}</div>
Amel edenler, işleyenler
 
<div id="537">{{Arabi|الصَّالِحَاتِ}}</div>


Salih ameller.
Salih ameller.
2.707. satır: 2.805. satır:
Namazı dos doğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda bağışta bulunurlar. (Bakara 3)
Namazı dos doğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda bağışta bulunurlar. (Bakara 3)


<div id="">{{Arabi|صَالِحَاتِ}}</div>
<div id="538">{{Arabi|صَالِحَاتِ}}</div>


Güzel ve iyi işler. (Bakara 25)
Güzel ve iyi işler. (Bakara 25)


<div id="">{{Arabi|اَنَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ى مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ}}</div>
<div id="539">{{Arabi|اَنَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ى مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ}}</div>


Onlar için altından nehirler akan Cennetler vardır. (Bakara 25)
Onlar için altından nehirler akan Cennetler vardır. (Bakara 25)


<div id="">{{Arabi|اَنَّ}}</div>
<div id="540">{{Arabi|اَنَّ}}</div>


Muhakkak.
Muhakkak.


<div id="">{{Arabi|لَهُمْ}}</div>
<div id="541">{{Arabi|لَهُمْ}}</div>


Onlar için.
Onlar için.


<div id="">{{Arabi|تَحْت}}</div>
<div id="542">{{Arabi|تَحْت}}</div>


Alt.
Alt.


<div id="">{{Arabi|مِنْ}}</div>
<div id="543">{{Arabi|مِنْ}}</div>


<div id="">{{Arabi|-den, -dan.
-den, -dan.


<div id="">{{Arabi|اَنَّ}}</div>
<div id="">{{Arabi|اَنَّ}}</div>
2.739. satır: 2.837. satır:
Onlar için.
Onlar için.


<div id="">{{Arabi|تَجْر۪ى}}</div>
<div id="544">{{Arabi|تَجْر۪ى}}</div>


Akar.
Akar.


<div id="">{{Arabi|مِنْ تَحْتِهَا}}</div>
<div id="545">{{Arabi|مِنْ تَحْتِهَا}}</div>


Altından.
Altından.


<div id="">{{Arabi|الْاَنْهَارُ}}</div>
<div id="546">{{Arabi|الْاَنْهَارُ}}</div>


Nehirler, ırmaklar.
Nehirler, ırmaklar.


<div id="">{{Arabi|كُلَّمَا رُزِقُوا مِنْهَا مِنْ ثَمَرَةٍ رِزْقًا قَالُوا هٰذَا الَّذ۪ى رُزِقْنَا مِنْ قَبْلُ O Cennetlerdeki herhangi bir meyveden kendilerine rızık olarak yedirildikleri vakit, "Bu, bundan evvel bize (dünyada) rızık olarak verilenlerdendir" derler.
<div id="547">{{Arabi|كُلَّمَا رُزِقُوا مِنْهَا مِنْ ثَمَرَةٍ رِزْقًا قَالُوا هٰذَا الَّذ۪ى رُزِقْنَا مِنْ قَبْلُ}}</div>
 
O Cennetlerdeki herhangi bir meyveden kendilerine rızık olarak yedirildikleri vakit, "Bu, bundan evvel bize (dünyada) rızık olarak verilenlerdendir" derler.


<div id="">{{Arabi|كُلَّمَا}}</div>
<div id="548">{{Arabi|كُلَّمَا}}</div>


Her defasında.
Her defasında.


<div id="">{{Arabi|رُزِقُوا}}</div>
<div id="549">{{Arabi|رُزِقُوا}}</div>


Rızık olarak verildiğinde.
Rızık olarak verildiğinde.


<div id="">{{Arabi|مِنْهَا مِنْ ثَمَرَةٍ}}</div>
<div id="550">{{Arabi|مِنْهَا مِنْ ثَمَرَةٍ}}</div>


Orada bulunan meyvelerden.
Orada bulunan meyvelerden.


<div id="">{{Arabi|مِنْ ثَمَرَاتِهَا}}</div>
<div id="551">{{Arabi|مِنْ ثَمَرَاتِهَا}}</div>


Onun meyvelerinden bir meyve.
Onun meyvelerinden bir meyve.


<div id="">{{Arabi|مِنْهَا}}</div>
<div id="552">{{Arabi|مِنْهَا}}</div>


Ondan.
Ondan.


<div id="">{{Arabi|مِنْ ثَمَرَةٍ}}</div>
<div id="553">{{Arabi|مِنْ ثَمَرَةٍ}}</div>


Bir meyve.
Bir meyve.


<div id="">{{Arabi|رِزْقًا}}</div>
<div id="554">{{Arabi|رِزْقًا}}</div>


Rızık olarak. (Bakara 25.)
Rızık olarak. (Bakara 25.)


<div id="">{{Arabi|قَالُوا}}</div>
<div id="555">{{Arabi|قَالُوا}}</div>


Derler, dediler
Derler, dediler


<div id="">{{Arabi|هٰذَا الَّذ۪ى رُزِقْنَا مِنْ قَبْلُ}}</div>
<div id="556">{{Arabi|هٰذَا الَّذ۪ى رُزِقْنَا مِنْ قَبْلُ}}</div>


Bu, bundan önce (dünyada) rızık olarak bize verilenlerdendir. (Bakara 25.)
Bu, bundan önce (dünyada) rızık olarak bize verilenlerdendir. (Bakara 25.)


<div id="">{{Arabi|وَ اُتُوا بِه۪ مُتَشَابِهًا}}</div>
<div id="557">{{Arabi|وَ اُتُوا بِه۪ مُتَشَابِهًا}}</div>


Rızıkları dünyadakine benzer şekilde kendilerine getirilir. (Bakara 25.)
Rızıkları dünyadakine benzer şekilde kendilerine getirilir. (Bakara 25.)


<div id="">{{Arabi|هٰذَا الَّذ۪ى رُزِقْنَا مِنْ قَبْلُ}}</div>
<div id="558">{{Arabi|هٰذَا الَّذ۪ى رُزِقْنَا مِنْ قَبْلُ}}</div>


Bu daha önce yediğimiz rızıktandır. (Bakara 25.)
Bu daha önce yediğimiz rızıktandır. (Bakara 25.)


<div id="">{{Arabi|اُتُوا}}</div>
<div id="559">{{Arabi|اُتُوا}}</div>


Sunulur.
Sunulur.


<div id="">{{Arabi|مُتَشَابِهًا}}</div>
<div id="560">{{Arabi|مُتَشَابِهًا}}</div>
 
Benzer şekilde.


Benzer şekilde. وَ لَهُمْ ف۪يهَٓا اَزْوَاجٌ مُطَهَّرَةٌ}}</div>
<div id="561">{{Arabi|وَ لَهُمْ ف۪يهَٓا اَزْوَاجٌ مُطَهَّرَةٌ}}</div>


Orada onlar için tertemiz kadınlar vardır. (Bakara 25.)
Orada onlar için tertemiz kadınlar vardır. (Bakara 25.)


<div id="">{{Arabi|لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ى}}</div>
<div id="562">{{Arabi|لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ى}}</div>


Onlar için altından ırmaklar akan Cennetler vardır. (Bakara 25.)
Onlar için altından ırmaklar akan Cennetler vardır. (Bakara 25.)


<div id="">{{Arabi|لَهُمْ}}</div>
<div id="563">{{Arabi|لَهُمْ}}</div>


Onlar için.
Onlar için.


<div id="">{{Arabi|حُورٌ ع۪ينٌ}}</div>
<div id="564">{{Arabi|حُورٌ ع۪ينٌ}}</div>


İri gözlü huriler.
İri gözlü huriler.


<div id="">{{Arabi|ف۪يهَا}}</div>
<div id="565">{{Arabi|ف۪يهَا}}</div>


Orada.
Orada.


<div id="">{{Arabi|مُطَهَّرَةٌ}}</div>
<div id="566">{{Arabi|مُطَهَّرَةٌ}}</div>


Tertemiz.
Tertemiz.


<div id="">{{Arabi|وَ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ}}</div>
<div id="567">{{Arabi|وَ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ}}</div>


Onlar orada (cennette) ebedi kalıcıdırlar. Yani, "Onlar da, ezvaçları da, Cennet de, Cennetin lezaizi de hep ebedîdirler." (Bakara 25)
Onlar orada (cennette) ebedi kalıcıdırlar. Yani, "Onlar da, ezvaçları da, Cennet de, Cennetin lezaizi de hep ebedîdirler." (Bakara 25)
2.833. satır: 2.935. satır:
26.27. Âyetler
26.27. Âyetler


<div id="">{{Arabi|اِنَّ اللّٰهَ لَا يَسْتَحْي۪ٓى اَنْ يَضْرِبَ مَثَلًا مَا بَعُوضَةً فَمَا فَوْقَهَا فَاَمَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا فَيَعْلَمُونَ اَنَّهُ الْحَقُّ مِنْ رَبِّهِمْ وَ اَمَّا الَّذ۪ينَ كَفَرُوا فَيَقُولُونَ مَاذَٓا اَرَادَ اللّٰهُ بِهٰذَا مَثَلًا يُضِلُّ بِه۪ كَث۪يرًا وَ يَهْد۪ى بِه۪ كَث۪يرًا وَمَا يُضِلُّ بِه۪ٓ اِلَّا الْفَاسِق۪ينَ ٭ اَلَّذ۪ينَ يَنْقُضُونَ عَهْدَ اللّٰهِ مِنْ بَعْدِ م۪يثَاقِه۪ وَ يَقْطَعُونَ مَٓا اَمَرَ اللّٰهُ بِه۪ٓ اَنْ يُوصَلَ وَ يُفْسِدُونَ فِى الْاَرْضِ اُولٰٓئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ}}</div>
<div id="568">{{Arabi|اِنَّ اللّٰهَ لَا يَسْتَحْي۪ٓى اَنْ يَضْرِبَ مَثَلًا مَا بَعُوضَةً فَمَا فَوْقَهَا فَاَمَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا فَيَعْلَمُونَ اَنَّهُ الْحَقُّ مِنْ رَبِّهِمْ وَ اَمَّا الَّذ۪ينَ كَفَرُوا فَيَقُولُونَ مَاذَٓا اَرَادَ اللّٰهُ بِهٰذَا مَثَلًا يُضِلُّ بِه۪ كَث۪يرًا وَ يَهْد۪ى بِه۪ كَث۪يرًا وَمَا يُضِلُّ بِه۪ٓ اِلَّا الْفَاسِق۪ينَ ٭ اَلَّذ۪ينَ يَنْقُضُونَ عَهْدَ اللّٰهِ مِنْ بَعْدِ م۪يثَاقِه۪ وَ يَقْطَعُونَ مَٓا اَمَرَ اللّٰهُ بِه۪ٓ اَنْ يُوصَلَ وَ يُفْسِدُونَ فِى الْاَرْضِ اُولٰٓئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ}}</div>


Gayet kısacık bir meali: Yani "Cenab-ı Hak kullarını irşad ve ikaz etmek üzere, sivrisinek gibi hakir, kıymetsiz bir hayvanla veya bir mahlukla misal getirmeyi, kâfirlerin keyfi için terketmez. İmanı olanlar, onun Rablarından hak olduğunu bilirler. Amma kâfirler, Allah bu gibi hakir misallerden neyi irade etmiştir diyorlar. Allah onun ile çoklarını dalalete atar ve çoklarını da hidayete götürür. Fakat fâsıklardan maada dalalete attığı yoktur. Fâsıklar da ol adamlardır ki; Allah'ın taatinden hurucla, misak-ı ezelîden sonra ahidlerini bozarlar ve Allah'ın akrabalar arasında veya mü'minler beyninde emrettiği hatt-ı muvasalayı keserler; yeryüzünde işleri ifsaddır; dünya ve âhirette zarar ve hüsrana maruz kalan ancak onlardır." (Bakara 26-27)
Gayet kısacık bir meali: Yani "Cenab-ı Hak kullarını irşad ve ikaz etmek üzere, sivrisinek gibi hakir, kıymetsiz bir hayvanla veya bir mahlukla misal getirmeyi, kâfirlerin keyfi için terketmez. İmanı olanlar, onun Rablarından hak olduğunu bilirler. Amma kâfirler, Allah bu gibi hakir misallerden neyi irade etmiştir diyorlar. Allah onun ile çoklarını dalalete atar ve çoklarını da hidayete götürür. Fakat fâsıklardan maada dalalete attığı yoktur. Fâsıklar da ol adamlardır ki; Allah'ın taatinden hurucla, misak-ı ezelîden sonra ahidlerini bozarlar ve Allah'ın akrabalar arasında veya mü'minler beyninde emrettiği hatt-ı muvasalayı keserler; yeryüzünde işleri ifsaddır; dünya ve âhirette zarar ve hüsrana maruz kalan ancak onlardır." (Bakara 26-27)
2.845. satır: 2.947. satır:
Şiddetle yağan yağmur gibi... (Bakara 19)
Şiddetle yağan yağmur gibi... (Bakara 19)


<div id="">{{Arabi|وَ ف۪ى كُلِّ شَيْءٍ لَهُ اٰيَةٌ تَدُلُّ عَلٰى اَنَّهُ وَاحِدٌ}}</div>
<div id="569">{{Arabi|وَ ف۪ى كُلِّ شَيْءٍ لَهُ اٰيَةٌ تَدُلُّ عَلٰى اَنَّهُ وَاحِدٌ}}</div>


Herşeyde Allah'ın birliğini gösteren delil vardır. "Kitab-ı kebiri kâinatta yaratılan herhangi birşey, Hâlıkın azametine delâlet eden bir kelime-i hâliyedir."}}</div>
Herşeyde Allah'ın birliğini gösteren delil vardır. "Kitab-ı kebiri kâinatta yaratılan herhangi birşey, Hâlıkın azametine delâlet eden bir kelime-i hâliyedir."


<div id="">{{Arabi|اَنْ تَنْفَدَ كَلِمَاتُ رَبّ۪ى وَ لَوْ جِئْنَا بِمِثْلِه۪ مَدَدًا}}</div>
<div id="">{{Arabi|اَنْ تَنْفَدَ كَلِمَاتُ رَبّ۪ى وَ لَوْ جِئْنَا بِمِثْلِه۪ مَدَدًا}}</div>
2.857. satır: 2.959. satır:
Yaratan bilmez mi? O Latif ve Habir dir. (Mülk 14)
Yaratan bilmez mi? O Latif ve Habir dir. (Mülk 14)


<div id="">{{Arabi|نَسْجُ الْعَنْكَبُوتِ}}</div>
<div id="570">{{Arabi|نَسْجُ الْعَنْكَبُوتِ}}</div>


Örümceğin ağı.
Örümceğin ağı.


<div id="">{{Arabi|اِنَّ اللّٰهَ لَا يَسْتَحْي۪ٓى اَنْ يَضْرِبَ مَثَلًا مَا بَعُوضَةً فَمَا فَوْقَهَا}}</div>
<div id="572">{{Arabi|اِنَّ اللّٰهَ لَا يَسْتَحْي۪ٓى اَنْ يَضْرِبَ مَثَلًا مَا بَعُوضَةً فَمَا فَوْقَهَا}}</div>


Cenab-ı Hak, (kullarını irşad ve ikaz etmek üzere,) sivrisinek gibi bir mahlûkla misal getirmeyi, (kâfirlerin keyfi için) terk etmez.
Cenab-ı Hak, (kullarını irşad ve ikaz etmek üzere,) sivrisinek gibi bir mahlûkla misal getirmeyi, (kâfirlerin keyfi için) terk etmez.


<div id="">{{Arabi|اَرَبٌ يَبُولُ الثَّعْلَبَانُ بِرَاْسِه۪}}</div>
<div id="571">{{Arabi|اَرَبٌ يَبُولُ الثَّعْلَبَانُ بِرَاْسِه۪}}</div>


Başına tilkilerin bevl ettiği bir şey nasıl rab olur.
Başına tilkilerin bevl ettiği bir şey nasıl rab olur.
2.873. satır: 2.975. satır:
Şüphesiz ki Allah sivrisinekle veya ondan daha küçüğüyle misal vermekten çekinmez. (Bakara 26.)
Şüphesiz ki Allah sivrisinekle veya ondan daha küçüğüyle misal vermekten çekinmez. (Bakara 26.)


<div id="">{{Arabi|فَاَمَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا فَيَعْلَمُونَ اَنَّهُ الْحَقُّ مِنْ رَبِّهِمْ}}</div>
<div id="573">{{Arabi|فَاَمَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا فَيَعْلَمُونَ اَنَّهُ الْحَقُّ مِنْ رَبِّهِمْ}}</div>


İman edenler, onun, Rablerinden gelen hak olduğunu bilirler. بَعُوضَة}}</div>
İman edenler, onun, Rablerinden gelen hak olduğunu bilirler.
 
<div id="574">{{Arabi|بَعُوضَة}}</div>


Sivrisinek.
Sivrisinek.


<div id="">{{Arabi|وَ اَمَّا الَّذ۪ينَ كَفَرُوا}}</div>
<div id="575">{{Arabi|وَ اَمَّا الَّذ۪ينَ كَفَرُوا}}</div>


İnkâr edenler ise.
İnkâr edenler ise.


<div id="">{{Arabi|مَاذَٓا اَرَادَ اللّٰهُ بِهٰذَا مَثَلًا}}</div>
<div id="576">{{Arabi|مَاذَٓا اَرَادَ اللّٰهُ بِهٰذَا مَثَلًا}}</div>


Allah bu gibi hakîr misallerden neyi irade etmiştir?}}</div>
Allah bu gibi hakîr misallerden neyi irade etmiştir?


<div id="">{{Arabi|يَعْلَمُونَ}}</div>
<div id="577">{{Arabi|يَعْلَمُونَ}}</div>


Onlar bilirler.
Onlar bilirler.


<div id="">{{Arabi|لَا يَعْلَمُونَ}}</div>
<div id="578">{{Arabi|لَا يَعْلَمُونَ}}</div>


Onlar bilmezler.
Onlar bilmezler.


<div id="">{{Arabi|يُضِلُّ بِه۪ كَث۪يرًا وَ يَهْد۪ى بِه۪ كَث۪يرًا}}</div>
<div id="579">{{Arabi|يُضِلُّ بِه۪ كَث۪يرًا وَ يَهْد۪ى بِه۪ كَث۪يرًا}}</div>


Allah, onunla çoklarını dalâlete atar ve çoklarını da hidayete götürür.
Allah, onunla çoklarını dalâlete atar ve çoklarını da hidayete götürür.


<div id="">{{Arabi|مَاذَا}}</div>
<div id="580">{{Arabi|مَاذَا}}</div>


Ne?}}</div>
Ne?


<div id="">{{Arabi|وَمَا يُضِلُّ بِه۪ٓ اِلَّا الْفَاسِق۪ينَ}}</div>
<div id="581">{{Arabi|وَمَا يُضِلُّ بِه۪ٓ اِلَّا الْفَاسِق۪ينَ}}</div>


(Verdiği misallerle Allah) ancak fâsıkları saptırır.
(Verdiği misallerle Allah) ancak fâsıkları saptırır.


<div id="">{{Arabi|يُضِلُّ بِه۪ كَث۪يرًا}}</div>
<div id="582">{{Arabi|يُضِلُّ بِه۪ كَث۪يرًا}}</div>


Allah, onunla çoklarını dalâlete atar.
Allah, onunla çoklarını dalâlete atar.
2.915. satır: 3.019. satır:
Fâsıklar öyle kimselerdir ki, Allah'a itaatten çıkıp, mîsak-ı ezelîde yaptıkları ahidlerini bozarlar ve Allah'ın akrabalar ve mü'minler arasında emrettiği bağlantıyı keserler; yeryüzünde fesat ve bozgunculuk çıkarırlar. (Bakara 27)
Fâsıklar öyle kimselerdir ki, Allah'a itaatten çıkıp, mîsak-ı ezelîde yaptıkları ahidlerini bozarlar ve Allah'ın akrabalar ve mü'minler arasında emrettiği bağlantıyı keserler; yeryüzünde fesat ve bozgunculuk çıkarırlar. (Bakara 27)


<div id="">{{Arabi|يَنْقُضُونَ عَهْدَ اللّٰهِ}}</div>
<div id="583">{{Arabi|يَنْقُضُونَ عَهْدَ اللّٰهِ}}</div>


Fâsıklar, Allah'a verdikleri ahidlerini bozarlar.
Fâsıklar, Allah'a verdikleri ahidlerini bozarlar.


<div id="">{{Arabi|وَ يَقْطَعُونَ مَٓا اَمَرَ اللّٰهُ بِه۪ٓ اَنْ يُوصَلَ}}</div>
<div id="584">{{Arabi|وَ يَقْطَعُونَ مَٓا اَمَرَ اللّٰهُ بِه۪ٓ اَنْ يُوصَلَ}}</div>


Allah'ın akrabalar veya mü'minler arasında emrettiği bağları koparırlar.
Allah'ın akrabalar veya mü'minler arasında emrettiği bağları koparırlar.


<div id="">{{Arabi|وَ يُفْسِدُونَ فِى الْاَرْضِ}}</div>
<div id="585">{{Arabi|وَ يُفْسِدُونَ فِى الْاَرْضِ}}</div>


Onlar yeryüzünde bozgunculuk çıkarırlar.
Onlar yeryüzünde bozgunculuk çıkarırlar.


<div id="">{{Arabi|اُولٰٓئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ}}</div>
<div id="586">{{Arabi|اُولٰٓئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ}}</div>


İşte onlar hüsrana uğrayanlardır.
İşte onlar hüsrana uğrayanlardır.


<div id="">{{Arabi|عِبَارَاتُنَا شَتّٰى وَ حُسْنُكَ وَاحِدٌ وَ كُلٌّ اِلٰى ذَاكَ الْجَمَالِ يُش۪يرُ}}</div>
<div id="587">{{Arabi|عِبَارَاتُنَا شَتّٰى وَ حُسْنُكَ وَاحِدٌ وَ كُلٌّ اِلٰى ذَاكَ الْجَمَالِ يُش۪يرُ}}</div>


<div id="">{{Arabi|"Söylediğimiz sözler ayrı ayrı ise de, senin hüsnün birdir. Bütün sözlerimiz, o hüsn-ü cemale işaret ediyorlar."}}</div>
"Söylediğimiz sözler ayrı ayrı ise de, senin hüsnün birdir. Bütün sözlerimiz, o hüsn-ü cemale işaret ediyorlar."


<div id="">{{Arabi|اِنَّ اللّٰهَ لَا يَسْتَحْي۪ٓى اَنْ يَضْرِبَ مَثَلًا مَا بَعُوضَةً فَمَا فَوْقَهَا}}</div>
<div id="588">{{Arabi|اِنَّ اللّٰهَ لَا يَسْتَحْي۪ٓى اَنْ يَضْرِبَ مَثَلًا مَا بَعُوضَةً فَمَا فَوْقَهَا}}</div>


Cenâb-ı Hak, kullarını irşad ve ikaz etmek üzere, sivrisinek gibi küçük, kıymetsiz bir hayvanla veya bir mahlûkla misal getirmekten, kâfirlerin keyfi için haya etmez. (Bakara 26)
Cenâb-ı Hak, kullarını irşad ve ikaz etmek üzere, sivrisinek gibi küçük, kıymetsiz bir hayvanla veya bir mahlûkla misal getirmekten, kâfirlerin keyfi için haya etmez. (Bakara 26)


<div id="">{{Arabi|اِنَّ}}</div>
<div id="589">{{Arabi|اِنَّ}}</div>


Muhakkak..
Muhakkak..


<div id="">{{Arabi|لَا يَسْتَحْي۪ى}}</div>
<div id="590">{{Arabi|لَا يَسْتَحْي۪ى}}</div>


Çekinmez, hayâ etmez.
Çekinmez, hayâ etmez.


<div id="">{{Arabi|لَا يَتْرُكُ}}</div>
<div id="591">{{Arabi|لَا يَتْرُكُ}}</div>


Terk etmez.
Terk etmez.


<div id="">{{Arabi|بَعُوضَةً}}</div>
<div id="592">{{Arabi|بَعُوضَةً}}</div>


Sivrisinek.
Sivrisinek.


<div id="">{{Arabi|يَسْتَحْي۪ى}}</div>
<div id="593">{{Arabi|يَسْتَحْي۪ى}}</div>


Çekinir, hayâ eder.
Çekinir, hayâ eder.


<div id="">{{Arabi|اَمَا يَسْتَحْي۪ى رَبُّ مُحَمَّدٍ اَنْ يُمَثِّلَ بِهٰذِهِ الْمُحَقَّرَاتِ}}</div>
<div id="594">{{Arabi|اَمَا يَسْتَحْي۪ى رَبُّ مُحَمَّدٍ اَنْ يُمَثِّلَ بِهٰذِهِ الْمُحَقَّرَاتِ}}</div>


<div id="">{{Arabi|"Muhammed'in Rabbi bu hakir şeylerden temsil getirmeye hayâ etmez mi?"}}</div>
"Muhammed'in Rabbi bu hakir şeylerden temsil getirmeye hayâ etmez mi?"


<div id="">{{Arabi|مُشَاكَلَةً فِى الصُّحْبَةِ}}</div>
<div id="595">{{Arabi|مُشَاكَلَةً فِى الصُّحْبَةِ}}</div>


Karşılıklı konuşmada muhatabın bildiği kelime ve mânâları kullanarak açıklama.
Karşılıklı konuşmada muhatabın bildiği kelime ve mânâları kullanarak açıklama.


<div id="">{{Arabi|يَسْتَحْي۪ى}}</div>
<div id="596">{{Arabi|يَسْتَحْي۪ى}}</div>


Çekinir.
Çekinir.


<div id="">{{Arabi|اَنْ يَضْرِبَ Bir mesele hakkında örnek verme.
<div id="597">{{Arabi|اَنْ يَضْرِبَ}}</div>


<div id="">{{Arabi|مِنَ الْمَثَلِ الْحَق۪يرِ}}</div>
Bir mesele hakkında örnek verme.
 
<div id="598">{{Arabi|مِنَ الْمَثَلِ الْحَق۪يرِ}}</div>


Değersiz ve sıradan bir örnekden.
Değersiz ve sıradan bir örnekden.


<div id="">{{Arabi|ضَرْب}}</div>
<div id="599">{{Arabi|ضَرْب}}</div>


Misal.
Misal.


<div id="">{{Arabi|اِنَّ اللّٰهَ لَا يَسْتَحْي۪ى ضَرْبَ الْبَعُوضَةِ مَثَلًا}}</div>
<div id="600">{{Arabi|اِنَّ اللّٰهَ لَا يَسْتَحْي۪ى ضَرْبَ الْبَعُوضَةِ مَثَلًا}}</div>


Allah, bir sivrisineği, ondan daha da ötesi bir varlığı örnek olarak vermekten çekinmez.
Allah, bir sivrisineği, ondan daha da ötesi bir varlığı örnek olarak vermekten çekinmez.


<div id="">{{Arabi|اِسْتِحْيَا}}</div>
<div id="601">{{Arabi|اِسْتِحْيَا}}</div>


Çekinme, hayâ etme.
Çekinme, hayâ etme.


<div id="">{{Arabi|ضَرْب}}</div>
<div id="602">{{Arabi|ضَرْب}}</div>


Misal.
Misal.


<div id="">{{Arabi|بَعُوضَةً}}</div>
<div id="603">{{Arabi|بَعُوضَةً}}</div>


Sivrisinek.
Sivrisinek.


<div id="">{{Arabi|مَثَلًا}}</div>
<div id="604">{{Arabi|مَثَلًا}}</div>


Misal.
Misal.


<div id="">{{Arabi|مَا}}</div>
<div id="605">{{Arabi|مَا}}</div>


O şey ki..
O şey ki..


<div id="">{{Arabi|فَمَا فَوْقَهَا}}</div>
<div id="606">{{Arabi|فَمَا فَوْقَهَا}}</div>


Çok daha fevkinde, üstünde olan. (Bakara 26.)
Çok daha fevkinde, üstünde olan. (Bakara 26.)


<div id="">{{Arabi|مَا فَوْقَهَا}}</div>
<div id="607">{{Arabi|مَا فَوْقَهَا}}</div>


Onun üstünde, ötesinde.
Onun üstünde, ötesinde.


<div id="">{{Arabi|فَاَمَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا فَيَعْلَمُونَ اَنَّهُ الْحَقُّ مِنْ رَبِّهِمْ وَ اَمَّا الَّذ۪ينَ كَفَرُوا فَيَقُولُونَ مَاذَٓا اَرَادَ اللّٰهُ بِهٰذَا مَثَلًا}}</div>
<div id="608">{{Arabi|فَاَمَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا فَيَعْلَمُونَ اَنَّهُ الْحَقُّ مِنْ رَبِّهِمْ وَ اَمَّا الَّذ۪ينَ كَفَرُوا فَيَقُولُونَ مَاذَٓا اَرَادَ اللّٰهُ بِهٰذَا مَثَلًا}}</div>


İmanı olanlar, onun, Rablerinden hak olduğunu bilirler. Amma kâfirler, 'Allah bu gibi hakîr (küçük ve değersiz) misallerden neyi irade etmiştir?' derler. (Bakara 26)
İmanı olanlar, onun, Rablerinden hak olduğunu bilirler. Amma kâfirler, 'Allah bu gibi hakîr (küçük ve değersiz) misallerden neyi irade etmiştir?' derler. (Bakara 26)


<div id="">{{Arabi|اَمَّا}}</div>
<div id="609">{{Arabi|اَمَّا}}</div>


(o meseleye) gelince..., ise...
(o meseleye) gelince..., ise...


<div id="">{{Arabi|فَيَعْلَمُونَ اَنَّهُ الْحَقُّ Onlar bunun hak olduğunu bilirler.
<div id="610">{{Arabi|فَيَعْلَمُونَ اَنَّهُ الْحَقُّ}}</div>


<div id="">{{Arabi|اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا}}</div>
Onlar bunun hak olduğunu bilirler.
 
<div id="611">{{Arabi|اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا}}</div>


İman edenler.
İman edenler.


<div id="">{{Arabi|اَلْمُؤْمِنُونَ}}</div>
<div id="612">{{Arabi|اَلْمُؤْمِنُونَ}}</div>


Mü'minler.
Mü'minler.


<div id="">{{Arabi|اَنَّهُ الْبَلِيغُ}}</div>
<div id="613">{{Arabi|اَنَّهُ الْبَلِيغُ}}</div>


Şüphesiz ki o çok belagatlidir.
Şüphesiz ki o çok belagatlidir.


<div id="">{{Arabi|اَنَّهُ الْحَقُّ}}</div>
<div id="614">{{Arabi|اَنَّهُ الْحَقُّ}}</div>


Şüphesiz ki o haktır.
Şüphesiz ki o haktır.


<div id="">{{Arabi|بَعُوضَةً}}</div>
<div id="615">{{Arabi|بَعُوضَةً}}</div>


Sivrisinek.
Sivrisinek.


<div id="">{{Arabi|مِنْ رَبِّهِمْ}}</div>
<div id="616">{{Arabi|مِنْ رَبِّهِمْ}}</div>


Rablerinden.
Rablerinden.


<div id="">{{Arabi|وَ اَمَّا الَّذ۪ينَ كَفَرُوا}}</div>
<div id="617">{{Arabi|وَ اَمَّا الَّذ۪ينَ كَفَرُوا}}</div>


Kafirler ise.
Kafirler ise.


<div id="">{{Arabi|اَمَّا}}</div>
<div id="618">{{Arabi|اَمَّا}}</div>


(o meseleye) gelince..., ise...
(o meseleye) gelince..., ise...


<div id="">{{Arabi|اَلَّذ۪ينَ كَفَرُوا}}</div>
<div id="619">{{Arabi|اَلَّذ۪ينَ كَفَرُوا}}</div>


Küfredenler; Allah'ı inkar edenler.
Küfredenler; Allah'ı inkar edenler.


<div id="">{{Arabi|اَلْكَافِرُونَ}}</div>
<div id="620">{{Arabi|اَلْكَافِرُونَ}}</div>


Kâfirler; inkarcılar.
Kâfirler; inkarcılar.


<div id="">{{Arabi|يَعْلَمُونَ}}</div>
<div id="621">{{Arabi|يَعْلَمُونَ}}</div>


Bilirler.
Bilirler.


<div id="">{{Arabi|فَلَا يَعْلَمُونَ}}</div>
<div id="622">{{Arabi|فَلَا يَعْلَمُونَ}}</div>


Bilmezler.
Bilmezler.


<div id="">{{Arabi|فَيَقُولُونَ}}</div>
<div id="623">{{Arabi|فَيَقُولُونَ}}</div>


Derler ki.
Derler ki.


<div id="">{{Arabi|يُضِلُّ بِه۪ كَث۪يرًا وَ يَهْد۪ى بِه۪ كَث۪يرًا}}</div>
<div id="624">{{Arabi|يُضِلُّ بِه۪ كَث۪يرًا وَ يَهْد۪ى بِه۪ كَث۪يرًا}}</div>
 
Allah, onunla çoklarını dalâlete atar ve çoklarını da hidayete götürür.


Allah, onunla çoklarını dalâlete atar ve çoklarını da hidayete götürür. اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا}}</div>
<div id="625">{{Arabi|اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا}}</div>


İman edenler.
İman edenler.


<div id="">{{Arabi|يَهْد۪ى بِه۪}}</div>
<div id="626">{{Arabi|يَهْد۪ى بِه۪}}</div>


Onunla hidayete götürür.
Onunla hidayete götürür.


<div id="">{{Arabi|يُضِلُّ بِه۪}}</div>
<div id="627">{{Arabi|يُضِلُّ بِه۪}}</div>


Onunla dalalete götürür.
Onunla dalalete götürür.


<div id="">{{Arabi|يَهْد۪ى}}</div>
<div id="628">{{Arabi|يَهْد۪ى}}</div>


Doğru yola iletir.
Doğru yola iletir.


<div id="">{{Arabi|مَاذَٓا اَرَادَ اللّٰهُ}}</div>
<div id="629">{{Arabi|مَاذَٓا اَرَادَ اللّٰهُ}}</div>


Allah bununla ne irade etti.
Allah bununla ne irade etti.


<div id="">{{Arabi|كَث۪يرًا}}</div>
<div id="630">{{Arabi|كَث۪يرًا}}</div>


Birçoğunu.
Birçoğunu.


<div id="">{{Arabi|وَمَا يُضِلُّ بِه۪ٓ اِلَّا الْفَاسِق۪ينَ}}</div>
<div id="631">{{Arabi|وَمَا يُضِلُّ بِه۪ٓ اِلَّا الْفَاسِق۪ينَ}}</div>


Onunla ancak fâsıkları dalâlete atar.
Onunla ancak fâsıkları dalâlete atar.


<div id="">{{Arabi|اَلَّذ۪ينَ يَنْقُضُونَ عَهْدَ اللّٰهِ مِنْ بَعْدِ م۪يثَاقِهِ وَ يَقْطَعُونَ مَٓا اَمَرَ اللّٰهُ بِه۪ٓ اَنْ يُوصَلَ وَ يُفْسِدُونَ فِى الْاَرْضِ}}</div>
<div id="632">{{Arabi|اَلَّذ۪ينَ يَنْقُضُونَ عَهْدَ اللّٰهِ مِنْ بَعْدِ م۪يثَاقِهِ وَ يَقْطَعُونَ مَٓا اَمَرَ اللّٰهُ بِه۪ٓ اَنْ يُوصَلَ وَ يُفْسِدُونَ فِى الْاَرْضِ}}</div>


Fâsıklar öyle kimselerdir ki, Allah'a itaatten çıkıp, mîsak-ı ezelîde yaptıkları ahidlerini bozarlar ve Allah'ın akrabalar ve mü'minler arasında emrettiği bağlantıyı keserler; yeryüzünde fesat ve bozgunculuk çıkarırlar. (Bakara 27)
Fâsıklar öyle kimselerdir ki, Allah'a itaatten çıkıp, mîsak-ı ezelîde yaptıkları ahidlerini bozarlar ve Allah'ın akrabalar ve mü'minler arasında emrettiği bağlantıyı keserler; yeryüzünde fesat ve bozgunculuk çıkarırlar. (Bakara 27)


<div id="">{{Arabi|يَنْقُضُونَ}}</div>
<div id="633">{{Arabi|يَنْقُضُونَ}}</div>


Bozarlar.
Bozarlar.


<div id="">{{Arabi|وَ يَقْطَعُونَ مَٓا اَمَرَ اللّٰهُ بِه۪ٓ اَنْ يُوصَلَ}}</div>
<div id="634">{{Arabi|وَ يَقْطَعُونَ مَٓا اَمَرَ اللّٰهُ بِه۪ٓ اَنْ يُوصَلَ}}</div>


Allah'ın emrettiği bağlantıyı keserler.
Allah'ın emrettiği bağlantıyı keserler.


<div id="">{{Arabi|وَ يُفْسِدُونَ فِى الْاَرْضِ}}</div>
<div id="635">{{Arabi|وَ يُفْسِدُونَ فِى الْاَرْضِ}}</div>


Yeryüzünde fesat çıkarıyorlar, bozgunculuk yapıyorlar.
Yeryüzünde fesat çıkarıyorlar, bozgunculuk yapıyorlar.


<div id="">{{Arabi|اُولٰٓئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ}}</div>
<div id="636">{{Arabi|اُولٰٓئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ}}</div>


İşte onlar, gerçekten zarara uğrayanlardır. (Bakara 27) اُولٰٓئِكَ}}</div>
İşte onlar, gerçekten zarara uğrayanlardır. (Bakara 27)
 
<div id="637">{{Arabi|اُولٰٓئِكَ}}</div>


İşte onlar
İşte onlar


<div id="">{{Arabi|اُولٰٓئِكَ}}</div>
<div id="638">{{Arabi|اُولٰٓئِكَ}}</div>


İşte onlar
İşte onlar


<div id="">{{Arabi|هُمْ}}</div>
<div id="639">{{Arabi|هُمْ}}</div>


Onlar
Onlar


<div id="">{{Arabi|الْخَاسِرُونَ}}</div>
<div id="640">{{Arabi|الْخَاسِرُونَ}}</div>


Hüsrana uğrayanlar.
Hüsrana uğrayanlar.


<div id="">{{Arabi|خَاسِر۪ين}}</div>
<div id="641">{{Arabi|خَاسِر۪ين}}</div>


Hüsrandakiler.
Hüsrandakiler.
3.149. satır: 3.261. satır:
Ne suretle Allah'ı inkâr ediyorsunuz? Halbuki sizin hayatınız yoktu, O size hayatı verdi; sonra sizi öldürecektir, sonra yine hayat verecektir, sonra Ona rücu' edip gideceksiniz.
Ne suretle Allah'ı inkâr ediyorsunuz? Halbuki sizin hayatınız yoktu, O size hayatı verdi; sonra sizi öldürecektir, sonra yine hayat verecektir, sonra Ona rücu' edip gideceksiniz.


<div id="">{{Arabi|كَيْفَ}}</div>
<div id="642">{{Arabi|كَيْفَ}}</div>


Nasıl?}}</div>
Nasıl?


<div id="">{{Arabi|كَيْفَ تَكْفُرُونَ}}</div>
<div id="643">{{Arabi|كَيْفَ تَكْفُرُونَ}}</div>


Nasıl inkâr ediyorsunuz? (Bakara 28.)
Nasıl inkâr ediyorsunuz? (Bakara 28.)


<div id="">{{Arabi|كَيْفَ تَكْفُرُونَ بِاللّٰهِ وَكُنْتُمْ اَمْوَاتًا فَاَحْيَاكُمْ ثُمَّ يُم۪يتُكُمْ ثُمَّ يُحْي۪يكُمْ ثُمَّ اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ}}</div>
<div id="644">{{Arabi|كَيْفَ تَكْفُرُونَ بِاللّٰهِ وَكُنْتُمْ اَمْوَاتًا فَاَحْيَاكُمْ ثُمَّ يُم۪يتُكُمْ ثُمَّ يُحْي۪يكُمْ ثُمَّ اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ}}</div>


Ne suretle Allah'ı inkâr ediyorsunuz. Hâlbuki sizin hayatınız yoktu; O size hayatı verdi. Sonra sizi öldürecek, sonra yine hayat verecektir. Sonra Ona rücu edip gideceksiniz. (Bakara 28.)
Ne suretle Allah'ı inkâr ediyorsunuz. Hâlbuki sizin hayatınız yoktu; O size hayatı verdi. Sonra sizi öldürecek, sonra yine hayat verecektir. Sonra Ona rücu edip gideceksiniz. (Bakara 28.)


<div id="">{{Arabi|كُنْتُمْ اَمْوَاتً}}</div>
<div id="645">{{Arabi|كُنْتُمْ اَمْوَاتً}}</div>


Hayatınız yoktu, ölü idiniz. (Bakara 28.)
Hayatınız yoktu, ölü idiniz. (Bakara 28.)


<div id="">{{Arabi|فَاَحْيَاكُم}}</div>
<div id="646">{{Arabi|فَاَحْيَاكُم}}</div>


O size hayatı verdi.
O size hayatı verdi.


<div id="">{{Arabi|فَاَحْيَاكُم}}</div>
<div id="647">{{Arabi|فَاَحْيَاكُم}}</div>


O, sizi diriltti, size hayat verdi.
O, sizi diriltti, size hayat verdi.


<div id="">{{Arabi|كَيْفَ}}</div>
<div id="648">{{Arabi|كَيْفَ}}</div>


Nasıl?}}</div>
Nasıl?


<div id="">{{Arabi|ثُمَّ يُم۪يتُكُمْ}}</div>
<div id="649">{{Arabi|ثُمَّ يُم۪يتُكُمْ}}</div>


Sonra sizi tekrar (O) öldürecek.
Sonra sizi tekrar (O) öldürecek.


<div id="">{{Arabi|ثُمَّ يُحْي۪يكُمْ}}</div>
<div id="650">{{Arabi|ثُمَّ يُحْي۪يكُمْ}}</div>


Sonra yine size hayat verecektir.
Sonra yine size hayat verecektir.


<div id="">{{Arabi|يُحْي۪يكُمْ}}</div>
<div id="651">{{Arabi|يُحْي۪يكُمْ}}</div>


Sizi diriltecektir.
Sizi diriltecektir.


<div id="">{{Arabi|ثُمَّ اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ}}</div>
<div id="652">{{Arabi|ثُمَّ اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ}}</div>


Sonra Ona rücu edip gideceksiniz. (Bakara 28.)
Sonra Ona rücu edip gideceksiniz. (Bakara 28.)


<div id="">{{Arabi|كَيْفَ}}</div>
<div id="653">{{Arabi|كَيْفَ}}</div>


Nasıl?}}</div>
Nasıl?


<div id="">{{Arabi|وَ كُنْتُمْ اَمْوَاتًا}}</div>
<div id="654">{{Arabi|وَ كُنْتُمْ اَمْوَاتًا}}</div>


Hâlbuki hayatınız yoktu, ölü idiniz.
Hâlbuki hayatınız yoktu, ölü idiniz.


<div id="">{{Arabi|فَاَحْيَاكُمْ}}</div>
<div id="655">{{Arabi|فَاَحْيَاكُمْ}}</div>


(O) size hayat verdi.
(O) size hayat verdi.
3.217. satır: 3.329. satır:
Sonra Ona rücu edip gideceksiniz. O'na döndürüleceksiniz. (Bakara 28.)
Sonra Ona rücu edip gideceksiniz. O'na döndürüleceksiniz. (Bakara 28.)


<div id="">{{Arabi|كَيْفَ تَكْفُرُونَ بِاللّٰهِ}}</div>
<div id="656">{{Arabi|كَيْفَ تَكْفُرُونَ بِاللّٰهِ}}</div>


Nasıl Allah'ı inkâr ediyorsunuz? (Bakara 28.)
Nasıl Allah'ı inkâr ediyorsunuz? (Bakara 28.)


<div id="">{{Arabi|تَكْفُرُونَ İnkâr ediyorsunuz
<div id="657">{{Arabi|تَكْفُرُونَ}}</div>


<div id="">{{Arabi|لَا تُؤْمِنُونَ}}</div>
İnkâr ediyorsunuz
 
<div id="658">{{Arabi|لَا تُؤْمِنُونَ}}</div>


İman etmiyorsunuz.
İman etmiyorsunuz.


<div id="">{{Arabi|وَ كُنْتُمْ اَمْوَاتًا}}</div>
<div id="659">{{Arabi|وَ كُنْتُمْ اَمْوَاتًا}}</div>


Hâlbuki hayatınız yoktu, ölü idiniz.
Hâlbuki hayatınız yoktu, ölü idiniz.


<div id="">{{Arabi|وَ تَعْلَمُونَ اِنْ كُنْتُمْ اَمْوَاتًا}}</div>
<div id="660">{{Arabi|وَ تَعْلَمُونَ اِنْ كُنْتُمْ اَمْوَاتًا}}</div>


Ölüler olduğunuzu bildiğiniz hâlde.
Ölüler olduğunuzu bildiğiniz hâlde.


<div id="">{{Arabi|تَعْلَمُونَ}}</div>
<div id="661">{{Arabi|تَعْلَمُونَ}}</div>


Biliyorsunuz, bildiğiniz hâlde.
Biliyorsunuz, bildiğiniz hâlde.


<div id="">{{Arabi|اِنْ}}</div>
<div id="662">{{Arabi|اِنْ}}</div>


Eğer..
Eğer..


<div id="">{{Arabi|كُنْتُمْ}}</div>
<div id="663">{{Arabi|كُنْتُمْ}}</div>


İdiniz.
İdiniz.


<div id="">{{Arabi|اَمْوَاتًا}}</div>
<div id="664">{{Arabi|اَمْوَاتًا}}</div>


Hayatı olmayanlar, cansızlar, ölüler.
Hayatı olmayanlar, cansızlar, ölüler.
3.255. satır: 3.369. satır:
Adı anılmaya bile değmez birşey. (İnsan 1)
Adı anılmaya bile değmez birşey. (İnsan 1)


<div id="">{{Arabi|فَاَحْيَاكُمْ}}</div>
<div id="665">{{Arabi|فَاَحْيَاكُمْ}}</div>


O size hayatı verdi. (Bakara 28.)
O size hayatı verdi. (Bakara 28.)


<div id="">{{Arabi|اَحْيَاكُمْ}}</div>
<div id="666">{{Arabi|اَحْيَاكُمْ}}</div>


Size hayat verdi.
Size hayat verdi.


<div id="">{{Arabi|صِرْتُمْ اَحْيَٓاءً}}</div>
<div id="667">{{Arabi|صِرْتُمْ اَحْيَٓاءً}}</div>


Diri oldunuz, hayat buldunuz.
Diri oldunuz, hayat buldunuz.


<div id="">{{Arabi|ثُمَّ يُم۪يتُكُمْ}}</div>
<div id="668">{{Arabi|ثُمَّ يُم۪يتُكُمْ}}</div>


Sonra sizi öldürecektir. (Bakara 28.)
Sonra sizi öldürecektir. (Bakara 28.)


<div id="">{{Arabi|تَمُوتُونَ}}</div>
<div id="669">{{Arabi|تَمُوتُونَ}}</div>


Ölürsünüz.
Ölürsünüz.


<div id="">{{Arabi|ثُمَّ يُحْي۪يكُمْ}}</div>
<div id="670">{{Arabi|ثُمَّ يُحْي۪يكُمْ}}</div>


Sonra size yine hayat verecektir.
Sonra size yine hayat verecektir.


<div id="">{{Arabi|ثُمَّ Sonra yine
<div id="671">{{Arabi|ثُمَّ}}</div>


<div id="">{{Arabi|ثُمَّ اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ}}</div>
Sonra yine
 
<div id="672">{{Arabi|ثُمَّ اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ}}</div>


Sonra Ona rücu edip gideceksiniz. (Bakara 28.)
Sonra Ona rücu edip gideceksiniz. (Bakara 28.)


<div id="">{{Arabi|ثُمَّ}}</div>
<div id="673">{{Arabi|ثُمَّ}}</div>


Sonra.
Sonra.


<div id="">{{Arabi|تُرْجَعُونَ}}</div>
<div id="674">{{Arabi|تُرْجَعُونَ}}</div>


(Esbab perdesinin keşfiyle, vesaitin tardıyla) Allah'a rücu' edeceksiniz."}}</div>
(Esbab perdesinin keşfiyle, vesaitin tardıyla) Allah'a rücu' edeceksiniz."


29. Âyet
29. Âyet
3.299. satır: 3.415. satır:
O, yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için yarattı. Sonra semaya yöneldi ve gökleri yedi tabaka olarak tanzim etti. O herşeyi hakkıyla bilendir. (Bakara 29)
O, yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için yarattı. Sonra semaya yöneldi ve gökleri yedi tabaka olarak tanzim etti. O herşeyi hakkıyla bilendir. (Bakara 29)


<div id="">{{Arabi|وَ اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ}}</div>
<div id="675">{{Arabi|وَ اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ}}</div>


Ve O'na döndürülürsünüz.
Ve O'na döndürülürsünüz.


<div id="">{{Arabi|جَمِيعًا}}</div>
<div id="676">{{Arabi|جَمِيعًا}}</div>


Tamamı, hepsi.
Tamamı, hepsi.


<div id="">{{Arabi|ثُمَّ}}</div>
<div id="677">{{Arabi|ثُمَّ}}</div>


Sonra
Sonra


<div id="">{{Arabi|سَبْعَ}}</div>
<div id="678">{{Arabi|سَبْعَ}}</div>


Yedi.
Yedi.


<div id="">{{Arabi|وَ تَزْعُمُ اَنَّكَ جِرْمٌ صَغ۪يرٌ ٭ وَ ف۪يكَ انْطَوَى الْعَالَمُ الْاَكْبَرُ}}</div>
<div id="679">{{Arabi|وَ تَزْعُمُ اَنَّكَ جِرْمٌ صَغ۪يرٌ ٭ وَ ف۪يكَ انْطَوَى الْعَالَمُ الْاَكْبَرُ}}</div>


Sen kendinin küçük bir varlık olduğunu zannedersin. Halbuki senin içinde büyük âlem dürülmüştür.
Sen kendinin küçük bir varlık olduğunu zannedersin. Halbuki senin içinde büyük âlem dürülmüştür.


<div id="">{{Arabi|ثُمَّ}}</div>
<div id="680">{{Arabi|ثُمَّ}}</div>


Sonra.
Sonra.
3.325. satır: 3.441. satır:
<div id="">{{Arabi|وَ الْاَرْضَ بَعْدَ ذٰلِكَ دَحٰيهَا}}</div>
<div id="">{{Arabi|وَ الْاَرْضَ بَعْدَ ذٰلِكَ دَحٰيهَا}}</div>


Sonra da yeri yayıp (düzenleyip) döşedi. (Nâziât 30) كَانَتَا رَتْقًا فَفَتَقْنَاهُمَا}}</div>
Sonra da yeri yayıp (düzenleyip) döşedi. (Nâziât 30)
 
<div id="">{{Arabi|كَانَتَا رَتْقًا فَفَتَقْنَاهُمَا}}</div>


(Gök ile yer) bitişik iken, Biz onları birbirinden koparıp ayırdık. (Enbiyâ 30)
(Gök ile yer) bitişik iken, Biz onları birbirinden koparıp ayırdık. (Enbiyâ 30)
3.337. satır: 3.455. satır:
Arşı su üzerindeyken... (Hûd 7)
Arşı su üzerindeyken... (Hûd 7)


<div id="">{{Arabi|ثُمَّ}}</div>
<div id="681">{{Arabi|ثُمَّ}}</div>


Sonra.
Sonra.


<div id="">{{Arabi|ثُمَّ}}</div>
<div id="682">{{Arabi|ثُمَّ}}</div>


Sonra
Sonra


<div id="">{{Arabi|اِسْتَوٰى}}</div>
<div id="683">{{Arabi|اِسْتَوٰى}}</div>


Belli bir nizam ve intizamla düzenledi.
Belli bir nizam ve intizamla düzenledi.


<div id="">{{Arabi|اِعْلَمُٓوا وَ تَفَكَّرُوا}}</div>
<div id="684">{{Arabi|اِعْلَمُٓوا وَ تَفَكَّرُوا}}</div>


Bilin ve tefekkür edin.
Bilin ve tefekkür edin.


<div id="">{{Arabi|ثُمَّ اِعْلَمُوا وَ تَفَكَّرُوا اَنَّهُ اسْتَوٰى}}</div>
<div id="685">{{Arabi|ثُمَّ اِعْلَمُوا وَ تَفَكَّرُوا اَنَّهُ اسْتَوٰى}}</div>


Sonra, bilin ve tefekkür edin ki, hiç şüphesiz O yönelmiştir (iradesini yöneltmiştir.)...
Sonra, bilin ve tefekkür edin ki, hiç şüphesiz O yönelmiştir (iradesini yöneltmiştir.)...


<div id="">{{Arabi|سَبْعَ}}</div>
<div id="686">{{Arabi|سَبْعَ}}</div>


Yedi.
Yedi.


<div id="">{{Arabi|مَوْجٌ مَكْفُوفٌ}}</div>
<div id="687">{{Arabi|مَوْجٌ مَكْفُوفٌ}}</div>


(Sema), dalgaları karar kılmış bir deniz(dir.) (Tirmizî, Tefsîru Sûre 57:1; Müsned 370)
(Sema), dalgaları karar kılmış bir deniz(dir.) (Tirmizî, Tefsîru Sûre 57:1; Müsned 370)


<div id="">{{Arabi|سَبْعَ سَمٰوَاتٍ}}</div>
<div id="688">{{Arabi|سَبْعَ سَمٰوَاتٍ}}</div>


Yedi gök.
Yedi gök.


<div id="">{{Arabi|هُوَ الَّذ۪ى خَلَقَ لَكُمْ مَا فِى الْاَرْضِ جَم۪يعً}}</div>
<div id="689">{{Arabi|هُوَ الَّذ۪ى خَلَقَ لَكُمْ مَا فِى الْاَرْضِ جَم۪يعً}}</div>


O ki, yeryüzünde bulunan her şeyi sizin için yarattı.
O ki, yeryüzünde bulunan her şeyi sizin için yarattı.


<div id="">{{Arabi|ثُمَّ اسْتَوٰٓى اِلَى السَّمَٓاءِ Sonra semaya istiva etti.
<div id="690">{{Arabi|ثُمَّ اسْتَوٰٓى اِلَى السَّمَٓاءِ}}</div>


<div id="">{{Arabi|فَسَوّٰيهُنَّ سَبْعَ سَمٰوَاتٍ}}</div>
Sonra semaya istiva etti.
 
<div id="691">{{Arabi|فَسَوّٰيهُنَّ سَبْعَ سَمٰوَاتٍ}}</div>


Gökyüzünü yedi gök olarak tanzim etti.
Gökyüzünü yedi gök olarak tanzim etti.


<div id="">{{Arabi|كُنْ}}</div>
<div id="692">{{Arabi|كُنْ}}</div>


Ol.
Ol.


<div id="">{{Arabi|فَيَكُونُ}}</div>
<div id="693">{{Arabi|فَيَكُونُ}}</div>


Hemen oluverir.
Hemen oluverir.


<div id="">{{Arabi|اِسْتَوٰى}}</div>
<div id="694">{{Arabi|اِسْتَوٰى}}</div>


Belli bir nizam ve intizamla düzenledi.
Belli bir nizam ve intizamla düzenledi.


<div id="">{{Arabi|وَهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ}}</div>
<div id="695">{{Arabi|وَهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ}}</div>


O, her şeyi hakkıyla bilendir.
O, her şeyi hakkıyla bilendir.


<div id="">{{Arabi|هُوَ الَّذ۪ى}}</div>
<div id="696">{{Arabi|هُوَ الَّذ۪ى}}</div>


O ki.
O ki.


<div id="">{{Arabi|هُوَ}}</div>
<div id="697">{{Arabi|هُوَ}}</div>


O..
O..


<div id="">{{Arabi|اَلَّذ۪ى}}</div>
<div id="698">{{Arabi|اَلَّذ۪ى}}</div>


Odur ki...
Odur ki...


<div id="">{{Arabi|ثُمَّ اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ}}</div>
<div id="699">{{Arabi|ثُمَّ اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ}}</div>


Sonra O'na tekrar döndürülürsünüz.
Sonra O'na tekrar döndürülürsünüz.


<div id="">{{Arabi|اِلَيْهِ}}</div>
<div id="700">{{Arabi|اِلَيْهِ}}</div>


Ona.
Ona.


<div id="">{{Arabi|لَكُمْ}}</div>
<div id="701">{{Arabi|لَكُمْ}}</div>


Sizin için.
Sizin için.


<div id="">{{Arabi|مَا فِى الْاَرْضِ}}</div>
<div id="702">{{Arabi|مَا فِى الْاَرْضِ}}</div>


Yeryüzünde bulunan her şey.
Yeryüzünde bulunan her şey.


<div id="">{{Arabi|فِى الْاَرْضِ}}</div>
<div id="703">{{Arabi|فِى الْاَرْضِ}}</div>


Yerde (içinde), yerin içinde.
Yerde (içinde), yerin içinde.


<div id="">{{Arabi|فِى}}</div>
<div id="704">{{Arabi|فِى}}</div>


<div id="">{{Arabi|..de, ...da, içinde..
..de, ...da, içinde..


<div id="">{{Arabi|عَلَى}}</div>
<div id="705">{{Arabi|عَلَى}}</div>


Üzerinde.
Üzerinde.


<div id="">{{Arabi|جَمِيعًا}}</div>
<div id="706">{{Arabi|جَمِيعًا}}</div>


Tamamı. ثُمَّ اسْتَوٰى}}</div>
Tamamı.
 
<div id="707">{{Arabi|ثُمَّ اسْتَوٰى}}</div>


Sonra belli bir nizam ve intizamla düzenledi.
Sonra belli bir nizam ve intizamla düzenledi.


<div id="">{{Arabi|ثُمَّ}}</div>
<div id="708">{{Arabi|ثُمَّ}}</div>


Sonra.
Sonra.


<div id="">{{Arabi|اَرَادَ اَنْ يُسَوّ۪ى}}</div>
<div id="709">{{Arabi|اَرَادَ اَنْ يُسَوّ۪ى}}</div>


Tesviyeyi (dengeli bir şekilde düzenlemeyi) irade etti.
Tesviyeyi (dengeli bir şekilde düzenlemeyi) irade etti.


<div id="">{{Arabi|اِسْتَوَى}}</div>
<div id="710">{{Arabi|اِسْتَوَى}}</div>


Tesviye etti, düzenledi.
Tesviye etti, düzenledi.


<div id="">{{Arabi|اِلَى السَّمَٓاءِ}}</div>
<div id="711">{{Arabi|اِلَى السَّمَٓاءِ}}</div>


Gökyüzüne.
Gökyüzüne.


<div id="">{{Arabi|فَسَوّٰيهُنَّ}}</div>
<div id="712">{{Arabi|فَسَوّٰيهُنَّ}}</div>


Onları düzenledi.
Onları düzenledi.


<div id="">{{Arabi|فَيَكُونُ}}</div>
<div id="713">{{Arabi|فَيَكُونُ}}</div>


Oluverir. (Yâsin Sûresi: 29.)
Oluverir. (Yâsin Sûresi: 29.)


<div id="">{{Arabi|كُنْ}}</div>
<div id="714">{{Arabi|كُنْ}}</div>


Ol! (Yâsin Sûresi: 29.)
Ol! (Yâsin Sûresi: 29.)


<div id="">{{Arabi|نَوَّعَهَا وَ نَظَّمَهَا وَ دَبَّرَ الْاَمْرَ بَيْنَهَا فَسَوّٰيهُنَّ}}</div>
<div id="715">{{Arabi|نَوَّعَهَا وَ نَظَّمَهَا وَ دَبَّرَ الْاَمْرَ بَيْنَهَا فَسَوّٰيهُنَّ}}</div>


Nevi'lere ayırdı, tanzim etti, aralarında lâzım gelen emirleri, tedbirleri yaptı; sonra (yedi tabakaya) tesviye etti.
Nevi'lere ayırdı, tanzim etti, aralarında lâzım gelen emirleri, tedbirleri yaptı; sonra (yedi tabakaya) tesviye etti.


<div id="">{{Arabi|وَهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ}}</div>
<div id="716">{{Arabi|وَهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ}}</div>


O ki, her şeyi hakkıyla bilendir.
O ki, her şeyi hakkıyla bilendir.


<div id="">{{Arabi|وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ}}</div>
<div id="717">{{Arabi|وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ}}</div>


Onun her şeye gücü yeter.
Onun her şeye gücü yeter.


<div id="">{{Arabi|وَهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ}}</div>
<div id="718">{{Arabi|وَهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ}}</div>


O ki, her şeyi hakkıyla bilendir.
O ki, her şeyi hakkıyla bilendir.


<div id="">{{Arabi|بِكُلِّ}}</div>
<div id="719">{{Arabi|بِكُلِّ}}</div>


Her şeye.
Her şeye.


<div id="">{{Arabi|مَا مِنْ عَامٍ اِلَّا وَقَدْ خُصَّ مِنهُ الْبَعْضُ}}</div>
<div id="720">{{Arabi|مَا مِنْ عَامٍ اِلَّا وَقَدْ خُصَّ مِنهُ الْبَعْضُ}}</div>


Umumî hiçbir şey yoktur ki bazı hususî durumları olmasın.
Umumî hiçbir şey yoktur ki bazı hususî durumları olmasın.


<div id="">{{Arabi|شَيْءٍ}}</div>
<div id="721">{{Arabi|شَيْءٍ}}</div>


Şey. "Bu kelime; vâcib, mümkin, mümteni'a şamildir."}}</div>
Şey. "Bu kelime; vâcib, mümkin, mümteni'a şamildir."


<div id="">{{Arabi|عَل۪يمٌ}}</div>
<div id="722">{{Arabi|عَل۪يمٌ}}</div>


Hakkıyla bilir.
Hakkıyla bilir.
3.505. satır: 3.627. satır:
<div id="">{{Arabi|وَ اِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلٰٓئِكَةِ اِنّ۪ى جَاعِلٌ فِى الْاَرْضِ خَل۪يفَةً قَالُٓوا اَتَجْعَلُ ف۪يهَا مَنْ يُفْسِدُ ف۪يهَا وَ يَسْفِكُ الدِّمَٓاءَ وَ نَحْنُ نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ وَ نُقَدِّسُ لَكَ قَالَ اِنّ۪ٓى اَعْلَمُ مَالَا تَعْلَمُونَ}}</div>
<div id="">{{Arabi|وَ اِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلٰٓئِكَةِ اِنّ۪ى جَاعِلٌ فِى الْاَرْضِ خَل۪يفَةً قَالُٓوا اَتَجْعَلُ ف۪يهَا مَنْ يُفْسِدُ ف۪يهَا وَ يَسْفِكُ الدِّمَٓاءَ وَ نَحْنُ نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ وَ نُقَدِّسُ لَكَ قَالَ اِنّ۪ٓى اَعْلَمُ مَالَا تَعْلَمُونَ}}</div>


<div id="">{{Arabi|"Yani: Düşün o zamanı ki, Rabb'in melaikeye hitaben: "Ben yerde bir halifeyi yaratacağım!" dedi. Melaike de: "Yerde fesad yapacak, kan dökecek kimseleri mi yaratacaksın! Halbuki biz, hamdinle seni tesbih ve takdis ediyoruz." dediler. Rabb'in de: "Sizin bilmediğinizi ben biliyorum!" diye onlara cevab verdi." (Bakara 30)
"Yani: Düşün o zamanı ki, Rabb'in melaikeye hitaben: "Ben yerde bir halifeyi yaratacağım!" dedi. Melaike de: "Yerde fesad yapacak, kan dökecek kimseleri mi yaratacaksın! Halbuki biz, hamdinle seni tesbih ve takdis ediyoruz." dediler. Rabb'in de: "Sizin bilmediğinizi ben biliyorum!" diye onlara cevab verdi." (Bakara 30)


<div id="">{{Arabi|وَ اِذْ}}</div>
<div id="723">{{Arabi|وَ اِذْ}}</div>


Hani.
Hani.


<div id="">{{Arabi|وَهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ}}</div>
<div id="724">{{Arabi|وَهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ}}</div>


O her şeyi hakkıyla bilendir. (Bakara 29.)
O her şeyi hakkıyla bilendir. (Bakara 29.)


<div id="">{{Arabi|اِذْ خَلَقَ مَا خَلَقَ مُنْتَظَمًا وَ اِذْ قَالَ رَبُّكَ}}</div>
<div id="725">{{Arabi|اِذْ خَلَقَ مَا خَلَقَ مُنْتَظَمًا وَ اِذْ قَالَ رَبُّكَ}}</div>


Hani yarattığını muntazam yaratmıştı ve Rabbin şöyle demişti: ...
Hani yarattığını muntazam yaratmıştı ve Rabbin şöyle demişti: ...


<div id="">{{Arabi|اِنّ۪ى جَاعِلٌ فِى الْاَرْضِ خَل۪يفَةً}}</div>
<div id="726">{{Arabi|اِنّ۪ى جَاعِلٌ فِى الْاَرْضِ خَل۪يفَةً}}</div>


Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım. (Bakara 30.)
Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım. (Bakara 30.)


<div id="">{{Arabi|قَالُٓوا اَتَجْعَلُ ف۪يهَا مَنْ يُفْسِدُ ف۪يهَا وَ يَسْفِكُ الدِّمَٓاءَ}}</div>
<div id="727">{{Arabi|قَالُٓوا اَتَجْعَلُ ف۪يهَا مَنْ يُفْسِدُ ف۪يهَا وَ يَسْفِكُ الدِّمَٓاءَ}}</div>


Melâike de, "Yerde fesat yapacak, kan dökecek kimseleri mi yaratacaksın?" dediler. (Bakara 30.)
Melâike de, "Yerde fesat yapacak, kan dökecek kimseleri mi yaratacaksın?" dediler. (Bakara 30.)


<div id="">{{Arabi|قَالَ اِنّ۪ٓى اَعْلَمُ مَالَا تَعْلَمُونَ}}</div>
<div id="728">{{Arabi|قَالَ اِنّ۪ٓى اَعْلَمُ مَالَا تَعْلَمُونَ}}</div>


Rabbin de, "Sizin bilmediğinizi Ben biliyorum" dedi. (Bakara 30.)
Rabbin de, "Sizin bilmediğinizi Ben biliyorum" dedi. (Bakara 30.)


<div id="">{{Arabi|وَ اِذْ قَالَ رَبُّكَ}}</div>
<div id="729">{{Arabi|وَ اِذْ قَالَ رَبُّكَ}}</div>


Rabbin şöyle demişti: ...
Rabbin şöyle demişti: ...


<div id="">{{Arabi|اِذْ خَلَقَ مَا خَلَقَ مُنْتَظَمًا}}</div>
<div id="730">{{Arabi|اِذْ خَلَقَ مَا خَلَقَ مُنْتَظَمًا}}</div>


Hani yarattığını muntazam olarak yaratmıştı...
Hani yarattığını muntazam olarak yaratmıştı...


<div id="">{{Arabi|اِذْ Hani.
<div id="731">{{Arabi|اِذْ}}</div>
 
Hani.


<div id="">{{Arabi|رَبُّكَ}}</div>
<div id="732">{{Arabi|رَبُّكَ}}</div>


Rabbin.
Rabbin.


<div id="">{{Arabi|لِلْمَلٰئِكَةِ}}</div>
<div id="733">{{Arabi|لِلْمَلٰئِكَةِ}}</div>


Meleklere.
Meleklere.


<div id="">{{Arabi|اِنّ۪ى}}</div>
<div id="734">{{Arabi|اِنّ۪ى}}</div>


Muhakkak ki, ben..
Muhakkak ki, ben..


<div id="">{{Arabi|اَتَجْعَلُ}}</div>
<div id="735">{{Arabi|اَتَجْعَلُ}}</div>


Yaratacak mısın? Yapacak mısın?}}</div>
Yaratacak mısın? Yapacak mısın?


<div id="">{{Arabi|وَ اِذْ قُلْنَا}}</div>
<div id="736">{{Arabi|وَ اِذْ قُلْنَا}}</div>


Hani biz demiştik.
Hani biz demiştik.
3.565. satır: 3.689. satır:
Muhakkak ki Biz, Allah'ın sana gösterdiği şekilde insanlar arasında hükmedesin diye Kur'ân'ı Sana hak olarak indirdik. (Nisâ 105.)
Muhakkak ki Biz, Allah'ın sana gösterdiği şekilde insanlar arasında hükmedesin diye Kur'ân'ı Sana hak olarak indirdik. (Nisâ 105.)


<div id="">{{Arabi|نَا}}</div>
<div id="737">{{Arabi|نَا}}</div>


Biz.
Biz.


<div id="">{{Arabi|بِمَٓا اَرٰيكَ اللّٰهُ}}</div>
<div id="738">{{Arabi|بِمَٓا اَرٰيكَ اللّٰهُ}}</div>


Allah'ın gösterdiği şekilde. (Nisâ 105.)
Allah'ın gösterdiği şekilde. (Nisâ 105.)


<div id="">{{Arabi|جَاعِلٌ}}</div>
<div id="739">{{Arabi|جَاعِلٌ}}</div>


Yapan.
Yapan.


<div id="">{{Arabi|خَالِقٌ}}</div>
<div id="740">{{Arabi|خَالِقٌ}}</div>


Yaratan.
Yaratan.


<div id="">{{Arabi|فِى الْاَرْضِ}}</div>
<div id="741">{{Arabi|فِى الْاَرْضِ}}</div>


Dünyada, arzda.
Dünyada, arzda.


<div id="">{{Arabi|فِى}}</div>
<div id="742">{{Arabi|فِى}}</div>


<div id="">{{Arabi|...da, ...de, içinde.
...da, ...de, içinde.


<div id="">{{Arabi|عَلَى}}</div>
<div id="743">{{Arabi|عَلَى}}</div>


Üzerinde.
Üzerinde.


<div id="">{{Arabi|خَل۪يفَة}}</div>
<div id="744">{{Arabi|خَل۪يفَة}}</div>


Bir halife.
Bir halife.


<div id="">{{Arabi|قَالُٓوا اَتَجْعَلُ ف۪يهَا مَنْ يُفْسِدُ ف۪يهَا وَ يَسْفِكُ الدِّمَٓاءَ (Melâike de, "Yerde) fesat yapacak, kan dökecek kimseleri mi yaratacaksn?" dediler. (Bakara 30)
<div id="745">{{Arabi|قَالُٓوا اَتَجْعَلُ ف۪يهَا مَنْ يُفْسِدُ ف۪يهَا وَ يَسْفِكُ الدِّمَٓاءَ}}</div>


<div id="">{{Arabi|قَالُٓوا اَتَجْعَلُ}}</div>
(Melâike de, "Yerde) fesat yapacak, kan dökecek kimseleri mi yaratacaksn?" dediler. (Bakara 30)
 
<div id="746">{{Arabi|قَالُٓوا اَتَجْعَلُ}}</div>


Yaratacak mısın? Yapacak mısın? Dediler.
Yaratacak mısın? Yapacak mısın? Dediler.


<div id="">{{Arabi|اِذْ قَالَ}}</div>
<div id="747">{{Arabi|اِذْ قَالَ}}</div>


Hani, demişti...
Hani, demişti...


<div id="">{{Arabi|قَالَ - قَالُٓوا}}</div>
<div id="748">{{Arabi|قَالَ - قَالُٓوا}}</div>


Dedi-dediler.
Dedi-dediler.


<div id="">{{Arabi|اَتَجْعَلُ}}</div>
<div id="749">{{Arabi|اَتَجْعَلُ}}</div>


Yaratacak mısın? (Bakara 30.)
Yaratacak mısın? (Bakara 30.)


<div id="">{{Arabi|ف۪يهَا}}</div>
<div id="750">{{Arabi|ف۪يهَا}}</div>


Onda, orada.
Onda, orada.


<div id="">{{Arabi|مَنْ}}</div>
<div id="751">{{Arabi|مَنْ}}</div>


Kimse, o kimse.
Kimse, o kimse.


<div id="">{{Arabi|يُفْسِدُ}}</div>
<div id="752">{{Arabi|يُفْسِدُ}}</div>


Fesad çıkarıyor, bozgunculuk yapıyor.
Fesad çıkarıyor, bozgunculuk yapıyor.


<div id="">{{Arabi|فِيهَا}}</div>
<div id="753">{{Arabi|فِيهَا}}</div>


Onda, orada.
Onda, orada.


<div id="">{{Arabi|يَسْفِكُونَ}}</div>
<div id="754">{{Arabi|يَسْفِكُونَ}}</div>


Kan dökerler, kan döküyorlar.
Kan dökerler, kan döküyorlar.


<div id="">{{Arabi|يَقْتُلُونَ}}</div>
<div id="755">{{Arabi|يَقْتُلُونَ}}</div>


Öldürürler, öldürüyorlar.
Öldürürler, öldürüyorlar.


<div id="">{{Arabi|الدِّمَٓاءَ}}</div>
<div id="756">{{Arabi|الدِّمَٓاءَ}}</div>


Kanlar.
Kanlar.


<div id="">{{Arabi|وَ نَحْنُ نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ وَ نُقَدِّسُ لَكَ}}</div>
<div id="757">{{Arabi|وَ نَحْنُ نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ وَ نُقَدِّسُ لَكَ}}</div>


Halbuki biz, hamdinle Seni tesbih ve takdîs ediyoruz. (Bakara 30.)
Halbuki biz, hamdinle Seni tesbih ve takdîs ediyoruz. (Bakara 30.)


<div id="">{{Arabi|وَ نَحْنُ نُسَبِّحُ}}</div>
<div id="758">{{Arabi|وَ نَحْنُ نُسَبِّحُ}}</div>


Biz tesbih ediyoruz.
Biz tesbih ediyoruz.


<div id="">{{Arabi|نَحْنُ}}</div>
<div id="759">{{Arabi|نَحْنُ}}</div>


Biz.
Biz.


<div id="">{{Arabi|نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ}}</div>
<div id="760">{{Arabi|نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ}}</div>


Hamdinle Seni tesbih ediyoruz. (Bakara 30.) وَ نُقَدِّسُ لَكَ}}</div>
Hamdinle Seni tesbih ediyoruz. (Bakara 30.)
 
<div id="761">{{Arabi|وَ نُقَدِّسُ لَكَ}}</div>


Ve Seni takdîs ediyoruz.
Ve Seni takdîs ediyoruz.


<div id="">{{Arabi|نُقَدِّسُكَ}}</div>
<div id="762">{{Arabi|نُقَدِّسُكَ}}</div>


Seni takdîs ediyoruz. (Bakara 30.)
Seni takdîs ediyoruz. (Bakara 30.)


<div id="">{{Arabi|نُقَدِّسُ لَاجْلِكَ}}</div>
<div id="763">{{Arabi|نُقَدِّسُ لَاجْلِكَ}}</div>


Biz nefislerimizi, fiillerimizi günahlardan temizlemekle beraber, kalplerimizi masivadan Senin için çeviriyoruz.
Biz nefislerimizi, fiillerimizi günahlardan temizlemekle beraber, kalplerimizi masivadan Senin için çeviriyoruz.


<div id="">{{Arabi|يَسْفِكُ}}</div>
<div id="764">{{Arabi|يَسْفِكُ}}</div>


Kan döker, kan döküyor.
Kan döker, kan döküyor.


<div id="">{{Arabi|قَالَ اِنّ۪ٓى اَعْلَمُ مَالَا تَعْلَمُونَ}}</div>
<div id="765">{{Arabi|قَالَ اِنّ۪ٓى اَعْلَمُ مَالَا تَعْلَمُونَ}}</div>


Rabbin de, "Sizin bilmediğinizi Ben biliyorum" dedi. (Bakara 30.)
Rabbin de, "Sizin bilmediğinizi Ben biliyorum" dedi. (Bakara 30.)


<div id="">{{Arabi|اِنّ۪ٓى اَعْلَمُ}}</div>
<div id="766">{{Arabi|اِنّ۪ٓى اَعْلَمُ}}</div>


Muhakkak ben biliyorum.
Muhakkak ben biliyorum.


<div id="">{{Arabi|اِنَّ}}</div>
<div id="767">{{Arabi|اِنَّ}}</div>


Muhakkak ki.
Muhakkak ki.


<div id="">{{Arabi|لَا تَعْلَمُونَ}}</div>
<div id="768">{{Arabi|لَا تَعْلَمُونَ}}</div>


Bilmiyorsunuz. (Bakara 30.)
Bilmiyorsunuz. (Bakara 30.)


<div id="">{{Arabi|اَعْلَمُ}}</div>
<div id="769">{{Arabi|اَعْلَمُ}}</div>


Biliyorum. (Bakara 30.)
Biliyorum. (Bakara 30.)
3.699. satır: 3.827. satır:
31.32.33.Âyetler
31.32.33.Âyetler


<div id="">{{Arabi|وَعَلَّمَ اٰدَمَ الْاَسْمَٓاءَ كُلَّهَا ثُمَّ عَرَضَهُمْ عَلَى الْمَلٰٓئِكَةِ فَقَالَ اَنْبِئُون۪ى بِاَسْمَٓاءِ هٰٓؤُلَٓاءِ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ ٭ قَالُوا سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَٓا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَل۪يمُ الْحَك۪يم ٭ قَالَ يَٓا اٰدَمُ اَنْبِئْهُمْ بِاَسْمَٓائِهِمْ فَلَمَّٓا اَنْبَاَهُمْ بِاَسْمَٓائِهِمْ قَالَ اَلَمْ اَقُلْ لَكُمْ اِنّ۪ٓى اَعْلَمُ غَيْبَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَاَعْلَمُ مَا تُبْدُونَ وَمَا كُنْتُمْ تَكْتُمُونَ Cenab-ı Hak, bütün eşyanın isimlerini Âdem'e (A.S.) öğretti. Sonra o eşyayı melaikeye göstererek dedi ki: "Eğer iddianızda sadık iseniz, bunların isimlerini bana söyleyiniz."}}</div>
<div id="770">{{Arabi|وَعَلَّمَ اٰدَمَ الْاَسْمَٓاءَ كُلَّهَا ثُمَّ عَرَضَهُمْ عَلَى الْمَلٰٓئِكَةِ فَقَالَ اَنْبِئُون۪ى بِاَسْمَٓاءِ هٰٓؤُلَٓاءِ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ ٭ قَالُوا سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَٓا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَل۪يمُ الْحَك۪يم ٭ قَالَ يَٓا اٰدَمُ اَنْبِئْهُمْ بِاَسْمَٓائِهِمْ فَلَمَّٓا اَنْبَاَهُمْ بِاَسْمَٓائِهِمْ قَالَ اَلَمْ اَقُلْ لَكُمْ اِنّ۪ٓى اَعْلَمُ غَيْبَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَاَعْلَمُ مَا تُبْدُونَ وَمَا كُنْتُمْ تَكْتُمُونَ}}</div>


Melaike dediler ki: "Seni her nekaisten tenzih ve bütün sıfât-ı kemaliye ile muttasıf olduğunu ikrar ederiz. Senin bize öğrettiğin ilimden başka bir ilmimiz yoktur, herşeyi bilici ve her kimseye liyakatına göre ilm ü irfan ihsan edici sensin."}}</div>
Cenab-ı Hak, bütün eşyanın isimlerini Âdem'e (A.S.) öğretti. Sonra o eşyayı melaikeye göstererek dedi ki: "Eğer iddianızda sadık iseniz, bunların isimlerini bana söyleyiniz."
 
Melaike dediler ki: "Seni her nekaisten tenzih ve bütün sıfât-ı kemaliye ile muttasıf olduğunu ikrar ederiz. Senin bize öğrettiğin ilimden başka bir ilmimiz yoktur, herşeyi bilici ve her kimseye liyakatına göre ilm ü irfan ihsan edici sensin."


Cenab-ı Hak dedi ki: "Yâ Âdem! Bunların isimlerini onlara söyle." Vakta ki Âdem, isimlerini onlara söyledi. Cenab-ı Hak dedi ki: "Size demedim mi semavat ve Arz'ın gaybını bilirim ve sizin Âdem hakkında lisanla izhar ettiğinizi ve kalben gizlediğinizi bilirim." (Bakara 31,32,33)
Cenab-ı Hak dedi ki: "Yâ Âdem! Bunların isimlerini onlara söyle." Vakta ki Âdem, isimlerini onlara söyledi. Cenab-ı Hak dedi ki: "Size demedim mi semavat ve Arz'ın gaybını bilirim ve sizin Âdem hakkında lisanla izhar ettiğinizi ve kalben gizlediğinizi bilirim." (Bakara 31,32,33)
3.721. satır: 3.851. satır:
Sabah gidişi bir aylık, akşam gidişi de bir aylık mesafe (giderdi.) (Sebe 12)
Sabah gidişi bir aylık, akşam gidişi de bir aylık mesafe (giderdi.) (Sebe 12)


<div id="">{{Arabi|كَاَنَّ كِرَامَ الْكَاتِب۪ينَ تَنَزَّلُوا عَلٰى قَلْبِه۪ وَحْيًا بِمَا ف۪ى صَح۪يفَةٍ}}</div>
<div id="771">{{Arabi|كَاَنَّ كِرَامَ الْكَاتِب۪ينَ تَنَزَّلُوا عَلٰى قَلْبِه۪ وَحْيًا بِمَا ف۪ى صَح۪يفَةٍ}}</div>


Sanki Kirâmel Kâtibîn melekleri yazılı bir sayfadaki herşeyi onun kalbine ilhâm ediyordu.
Sanki Kirâmel Kâtibîn melekleri yazılı bir sayfadaki herşeyi onun kalbine ilhâm ediyordu.
3.727. satır: 3.857. satır:
<div id="">{{Arabi|اَنِ اضْرِبْ بِعَصَاكَ الْحَجَرَ}}</div>
<div id="">{{Arabi|اَنِ اضْرِبْ بِعَصَاكَ الْحَجَرَ}}</div>


<div id="">{{Arabi|"Âsânı taşa vur" (dedik.) (Bakara 60)
"Âsânı taşa vur" (dedik.) (Bakara 60)


<div id="">{{Arabi|يَا نَارُ كُون۪ى بَرْدًا وَ سَلَامًا}}</div>
<div id="">{{Arabi|يَا نَارُ كُون۪ى بَرْدًا وَ سَلَامًا}}</div>
3.739. satır: 3.869. satır:
<div id="">{{Arabi|اِنّ۪ى َلَاجِدُ ر۪يحَ يُوسُفَ}}</div>
<div id="">{{Arabi|اِنّ۪ى َلَاجِدُ ر۪يحَ يُوسُفَ}}</div>


Yani "Ben Yusuf'un kokusunu alıyorum"}}</div>
Yani "Ben Yusuf'un kokusunu alıyorum" (Yusuf 94)


<div id="">{{Arabi|اَنَا اٰت۪يكَ بِه۪ قَبْلَ اَنْ يَرْتَدَّ اِلَيْكَ طَرْفُكَ Sen daha gözünü açıp kapamadan ben onu Sana getiririm. (Neml 40)
<div id="">{{Arabi|اَنَا اٰت۪يكَ بِه۪ قَبْلَ اَنْ يَرْتَدَّ اِلَيْكَ طَرْفُكَ}}</div>
 
Sen daha gözünü açıp kapamadan ben onu Sana getiririm. (Neml 40)


<div id="">{{Arabi|عُلِّمْنَا مَنْطِقَ الطَّيْرِ}}</div>
<div id="">{{Arabi|عُلِّمْنَا مَنْطِقَ الطَّيْرِ}}</div>
3.759. satır: 3.891. satır:
Sonra Allah bütün varlıkları melâikeye göstererek dedi ki: 'Eğer iddianızda sadık iseniz, bunların isimlerini Bana söyleyiniz.' (Bakara 31)
Sonra Allah bütün varlıkları melâikeye göstererek dedi ki: 'Eğer iddianızda sadık iseniz, bunların isimlerini Bana söyleyiniz.' (Bakara 31)


<div id="">{{Arabi|قَالُوا}}</div>
<div id="772">{{Arabi|قَالُوا}}</div>


Dediler.
Dediler.
3.773. satır: 3.905. satır:
<div id="">{{Arabi|قَالَ اَلَمْ اَقُلْ لَكُمْ اِنّ۪ٓى اَعْلَمُ غَيْبَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَاَعْلَمُ مَا تُبْدُونَ وَمَا كُنْتُمْ تَكْتُمُونَ}}</div>
<div id="">{{Arabi|قَالَ اَلَمْ اَقُلْ لَكُمْ اِنّ۪ٓى اَعْلَمُ غَيْبَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَاَعْلَمُ مَا تُبْدُونَ وَمَا كُنْتُمْ تَكْتُمُونَ}}</div>


Cenab-ı Hak dedi ki: 'Size demedim mi semavat ve arzın gaybını bilirim ve sizin izhar ettiğinizi ve gizlediğinizi bilirim.' (Bakara 33
Cenab-ı Hak dedi ki: 'Size demedim mi semavat ve arzın gaybını bilirim ve sizin izhar ettiğinizi ve gizlediğinizi bilirim.' (Bakara 33)


<div id="">{{Arabi|وَ عَلَّمَ اٰدَمَ الْاَسْمَٓاءَ كُلَّهَا}}</div>
<div id="">{{Arabi|وَ عَلَّمَ اٰدَمَ الْاَسْمَٓاءَ كُلَّهَا}}</div>
3.779. satır: 3.911. satır:
Allah, Âdem'e bütün isimleri öğretti. (Bakara 31)
Allah, Âdem'e bütün isimleri öğretti. (Bakara 31)


<div id="">{{Arabi|عَلَّمَ}}</div>
<div id="773">{{Arabi|عَلَّمَ}}</div>


Öğretti.
Öğretti.


<div id="">{{Arabi|اٰدَمَ}}</div>
<div id="774">{{Arabi|اٰدَمَ}}</div>


<div id="">{{Arabi|Âdem الْاَسْمَٓاءَ}}</div>
Âdem
 
<div id="783">{{Arabi|الْاَسْمَٓاءَ}}</div>


İsimler.
İsimler.


<div id="">{{Arabi|عَرَضَهُمْ}}</div>
<div id="775">{{Arabi|عَرَضَهُمْ}}</div>


Onlara arzetti, sundu.
Onlara arzetti, sundu.


<div id="">{{Arabi|كُلَّهَا}}</div>
<div id="776">{{Arabi|كُلَّهَا}}</div>


Hepsini, tamamını.
Hepsini, tamamını.
3.801. satır: 3.935. satır:
Sonra Allah bütün varlıkları melâikeye göstererek dedi ki: 'Eğer iddianızda sadık iseniz, bunların isimlerini Bana söyleyiniz.' (Bakara 31)
Sonra Allah bütün varlıkları melâikeye göstererek dedi ki: 'Eğer iddianızda sadık iseniz, bunların isimlerini Bana söyleyiniz.' (Bakara 31)


<div id="">{{Arabi|ثُمَّ}}</div>
<div id="777">{{Arabi|ثُمَّ}}</div>


Sonra
Sonra


<div id="">{{Arabi|هُوَ اَكْرَمُ مِنْكُمْ وَ اَحَقُّ بِالْخِلَافَةِ}}</div>
<div id="778">{{Arabi|هُوَ اَكْرَمُ مِنْكُمْ وَ اَحَقُّ بِالْخِلَافَةِ}}</div>


<div id="">{{Arabi|"Yani: Âdem, sizden daha kerim ve hilafete daha müstehak ve lâyıktır."}}</div>
"Yani: Âdem, sizden daha kerim ve hilafete daha müstehak ve lâyıktır."


<div id="">{{Arabi|هُمْ}}</div>
<div id="779">{{Arabi|هُمْ}}</div>


Onlar, onlara.
Onlar, onlara.


<div id="">{{Arabi|هُمْ}}</div>
<div id="780">{{Arabi|هُمْ}}</div>


Onlara
Onlara


<div id="">{{Arabi|عَرَضَ}}</div>
<div id="781">{{Arabi|عَرَضَ}}</div>


Arzetti, sundu.
Arzetti, sundu.


<div id="">{{Arabi|عَلٰى}}</div>
<div id="782">{{Arabi|عَلٰى}}</div>


Üzerine, üzerinde..
Üzerine, üzerinde..
3.832. satır: 3.966. satır:


Onların duaları ise şu sözlerle sona erer: 'Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet, Âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur.' (Yûnus 10)
Onların duaları ise şu sözlerle sona erer: 'Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet, Âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur.' (Yûnus 10)
<div id="">{{Arabi|*}}</div>





14.26, 27 Ekim 2023 itibarı ile sayfanın şu anki hâli


İşârât-ül İ'caz

İşarat-ül İ'caz Risalesi 1914-1916 tarihinde Arapça olarak te'lif edilmiş ve 1918 yılında Arapça olarak neşredilmiştir. 1950 yılından sonra da Abdülmecid Ağabeyin Türkçeye tercümesiyle yayınlanmıştır.

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

وَ بِهِ نَسْتَع۪ينُ

Yalnızca ondan yardım dileriz.

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ

O'nun (Allah'ın) adıyla! O (Allah) her türlü noksanlıktan münezzehtir, uzaktır.

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

اَلرَّحْمٰنُ ٭ عَلَّمَ الْقُرْاٰنَ ٭ خَلَقَ الْاِنْسَانَ ٭ عَلَّمَهُ الْبَيَانَ

O Rahmân ki Kur'ân'ı öğretti. İnsanı yarattı. Ona anlamayı ve anlatmayı öğretti. (Rahmân 1-4)

فَنَحْمَدُهُ مُصَلّ۪ينَ عَلٰى نَبِيِّه۪ مُحَمَّدٍ ۨالَّذ۪ى اَرْسَلَهُ رَحْمَةً لِلْعَالَم۪ينَ وَ جَعَلَ مُعْجِزَتَهُ الْكُبْرَى الْجَامِعَةَ بِرُمُوزِهَا وَ اِشَارَاتِهَا لِحَقَائِقِ الْكَائِنَاتِ بَاقِيَةً عَلٰى مَرِّ الدُّهُورِ اِلٰى يَوْمِ الدّ۪ينِ وَ عَلٰٓى اٰلِه۪ عَامَّةً وَ اَصْحَابِه۪ كَافَّةً

Biz dahi, kâinat hakaikine dair rumuz ve işârâtıyla câmi ve aradan geçen asırlara rağmen kıyamete kadar bâki kalacak mu'cize-i kübrâsı olan Kur'ân ile âlemlere rahmet olarak gönderdiği Muhammed'e ve bütün âl ve ashabına salât ve selâm ederek o Rahmân'a hamd ederiz.

بِسْمِ اللّٰهِ

Allah'ın adıyla.

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ

Hamd Allah'a mahsustur. (Fâtiha 2)

قُلْ

De. Söyle.

اَلرَّحْمٰن

Kullarına karşı çok merhametli olan ve şefkat eserleri bütün varlık âlemini kuşatan Allah. (Fâtiha 3)

اَلرَّحِيمِ

Rahmeti herşeyi kuşatmakla birlikte, dilediği varlıklara çok özel ihsanı ve hususî rahmet tecelîsi olan Allah. (Fâtiha 3)

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ

Hamd Allah'a mahsustur. (Fâtiha 2)

رَبُّ الْعَالَم۪ينَ

Bütün âlemlerin Rabbi; Her bir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri veren, onları terbiye eden; tedbir, tasarruf ve egemenliği altında bulunduran Allah. (Fâtiha 2)

مَالِكِ يَوْمِ الدّ۪ينِ

Hesap gününün yegane sahibi, yöneticisi ve hakimi olan Allah. (Fâtiha 4)

اِنَّٓا اَعْطَيْنَاكَ الْكَوْثَرَ

(Yâ Muhammed) Biz sana kevseri verdik. (Kevser 1)

بِسْمِ اللّٰهِ

Allah'ın adıyla.

اَسْتَع۪ينُ

Yardım diliyorum.

اَتَيَمَّنُ

Uğurlu, bereketli sayarım, teberrük ederim.

قُلْ

De, söyle

اِقْرَاْ

Oku

بِسْمِ اللّٰهِ

Allah'ın adıyla.

اِسْم

İsim, ad..

بِسْمِ اللّٰهِ

Allah'ın ismiyle.

اَلرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

O Rahman'dır, Rahim'dir.

الرَّحِيمِ

Rahmeti herşeyi kuşatmakla birlikte, dilediği varlıklara çok özel ihsanı ve hususî rahmet tecelîsi olan Allah. (Fâtiha 3)

اَلرَّحْمٰن

Kullarına karşı çok merhametli olan ve şefkat eserleri bütün varlık âlemini kuşatan Allah. (Fâtiha 3)

اَلْحَمْدُ

Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü. (Fâtiha 2)

وَ مَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَ الْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ

Cinleri ve insanları ancak Bana îman ve ibadet etsinler diye yarattım. (Zâriyat 56)

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ

Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü Allah'a mahsustur. (Fâtiha 2)

كُنْتُ كَنْزًا مَخْفِيًّا فَخَلَقْتُ الْخَلْقَ لِيَعْرِفُون۪ى

Ben gizli bir hazine idim. Bilineyim diye mahlukatı yarattım. (Süyûti, ed-Dürerü'l-Müntesire, s. 125; Ali el-Kàrî, el-Esrârü'l-Merfûa', s. 273)

لِلّٰهِ

Allah'a has olan.

رَبِّ

Rabb, varlıkları terbiye eden, ihtiyaçlarını veren.

الْعَالَمِينَ

Âlemler, varlık âlemleri.

عِشْر۪ينَ ثَلَاث۪ينَ

Yirmi, otuz.

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ كَمْ لِلّٰهِ مِنْ فَلَكٍ ٭ تَجْرِى النُّجُومُ بِهِ وَ الشَّمْسُ وَ الْقَمَرُ

Hamd olsun Allah'a ki Onun tayin ettiği nice yörüngeler vardır ki, yıldızlar, güneş ve ay o yörüngelerde akıp gider.

رَاَيْتُهُمْ ل۪ى سَاجِد۪ينَ

Bana secde ettiklerini gördüm. (Yûsuf 4)

اَلرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

O Rahman'dır, Rahim'dir. (Fâtiha 3)

مَالِكِ يَوْمِ الدّ۪ينِ

Hesap gününün yegane sahibi, yöneticisi ve hakimi olan Allah. (Fâtiha 4)

يَوْم

Gün.

دِين

Din, hakâik-i diniyye, ceza.

اِيَّاكَ نَعْبُدُ

Yalnızca Sana ibadet ederiz. (Fâtiha 5)

اُعْبُدْ رَبَّكَ كَاَنَّكَ تَرَاهُ

Rabbine, sanki Onu görüyormuş gibi ibadet et. (Hadis-i bilmânâdır. Buhari, Tefsîru Sûre 31:2, İmân: 31; Müslim, İmân: 1,5,7; Ebu Dâvud, Sünne: 16; Tirmizî, İmân: 4; İbni Mâce, Mukaddime: 9; Neseî, İmân: 5, 6; Müsned 27, 51, 53, 319 107, 462 129, 164)

نَعْبُدُ

İbadet ederiz.

اَلْحَمْدُ

Hamd, övgü.

مَالِكِ يَوْمِ الدّ۪ينِ

Hesap gününün yegane sahibi, yöneticisi ve hakimi olan Allah. (Fâtiha 4)

اِيَّاكَ

(Yalnızca) Sana.

وَ اِيَّاكَ نَسْتَع۪ينُ

Ve yalnızca senden yardım dileriz. (Fâtiha 5)

"Bizim vücudumuzun zerratı veya ehl-i tevhid cemaatı veyahut kâinat mevcudatı, bütün hâcat ve maksatlarımıza, bilhassa en ehem olan ibadetimize, Senden iane ve tevfik istiyoruz."

نَسْتَع۪ينُ

Yardım dileriz.

نَعْبُدُ

İbadet ederiz.

اِيَّاكَ

Senden, sana.

اِهْدِنَا

Bizi hidayete ulaştır. (Fâtiha 6)

نَسْتَع۪ينُ

Yardım dileriz.

وَ خَلَقَ كُلَّ شَىْءٍ وَ هَدٰى

Her şeyi yarattı ve ona doğru yolu gösterdi. (Taha 50'den iktibas)

اَللّٰهُمَّ اَرِنَا الْحَقَّ حَقًّا وَ ارْزُقْنَا اِتِّبَاعَهُ وَ اَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلًا وَ ارْزُقْنَا اِجْتِنَابَهُ اٰم۪ينَ

Allah'ım bize hakkı hak olarak gösterip onun ittibâıyla, bâtılı da batıl olarak gösterip onun içtinabıyla rızıklandır. Âmin, Allah'ım, duamı kabul buyur!

الصِّرَاطَ الْمُسْتَق۪يمَ

En doğru ve istikametli yol. (Fâtiha 6)

وَ مَنْ يُؤْتَ الْحِكْمَةَ فَقَدْ اُوتِىَ خَيْرًا كَث۪يرًا

Kime hikmet verilmişse işte ona pek çok hayır verilmiştir. (Bakara 269)

صِرَاطَ الَّذ۪ينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ

Nimet ve lütfuna mazhar ettiklerinin yoluna... (Fâtiha 7)

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ

Hamd ve övgü Allah'a mahsustur." Fâtiha 2

رَبِّ الْعَالَم۪ينَ

Bütün âlemlerin Rabbidir. (Fâtiha 2)

الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Kullarına karşı sınırsız rahmet sahibi olan ve rahmetinin eserleri dünya ve âhireti dolduran Allah. (Fâtiha 3)

الَّذ۪ينَ

O kimseler ki.

مَالِكِ يَوْمِ الدّ۪ينِ

Hesap gününün yegane sahibi, yöneticisi ve hakimi olan Allah. (Fâtiha 4)

نَعْبُدُ

İbadet ederiz. (Fâtiha 5)

نَسْتَع۪ينُ

Yardım dileriz. (Fâtiha 5)

اِهْدِنَا

Bizi hidayet yoluna ulaştır. (Fâtiha 6)

صِرَاطَ الْمُسْتَق۪يمَ

En doğru ve istikametli yol.

الَّذ۪ينَ

O kimseler ki.

اَنْعَمْتَ

Nimet verdin.

عَلَيْهِمْ

Onların üzerine.

عَلٰى

Üzerine

فَاُولٰٓئِكَ مَعَ الَّذ۪ينَ اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْ مِنَ النَّبِيّ۪ينَ وَ الصِّدّ۪يق۪ينَ وَ الشُّهَدَٓاءِ وَ الصَّالِح۪ينَ

İşte onlar, Allah'ın kendilerine pek büyük nimetler bağışladığı peygamberler, sıddıklar, şehidler ve salih kimselerle beraberdirler. (Nisâ 69)

الَّذ۪ينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ

Nimet ve lütfuna mazhar ettiğin kimseler... (Fâtiha 7)

غَيْرِ الْمَغْضُوبِ عَلَيْهِمْ

Gazaba uğramışların yoluna değil. (Fâtiha 7)

نَعْبُدُ

İbadet ederiz. (Fâtiha 5)

نَسْتَع۪ينُ

Yardım dileriz. (Fâtiha 5)

اِنَّمَا تُعْرَفُ الْاَشْيَاءُ بِاَضْدَادِهَا

Her şey zıtlarıyla bilinir.

اَنْعَمْتَ

Nimet verdin.

مَغْضُوبِ

Gazaba ve öfkeye maruz kalanlar.

ضَٓالّ۪ينَ

Hak yoldan sapanlar.

وَلَا ضَّالّ۪ينَ

Ve sapmışların yoluna değil. (Fâtiha 7)

اَللّٰهُمَّ بِحُرْمَةِ هٰذِهِ السُّورَةِ اجْعَلْنَا مِنْ اَصْحَابِ الصِّرَاطِ الْمُسْتَق۪يمِ اٰم۪ينَ

Allah'ım, bizi bu sûrenin hürmetine sırât-ı müstakim ehlinden eyle. Âmin.

Sure-i Bakara

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla.

فَبِاَىِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا

Rabbinizin nimetlerinden hangi birini.. (Rahmân 13)

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ الخ

O gün yalanlayanların (peygamberi ve âhireti) vay haline! (Mürselât 15)

هُوَ الْمِسْكُ مَا كَرَّرْتَهُ يَتَضَوَّعُ

O misk gibidir, karıştırıldıkça kokususu yayılır, parlar.

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla.

وَ اُتُوا بِه۪ مُتَشَابِهًا

(Cennet ehline) Rızıkları birbirine benzer şekilde kendilerine sunulur. (Bakara 25)

الٓمٓ

Hurûf-u mukattaa. Gr: Kur'an-ı Kerim'de sure başlarında bulunan, kesik kesik, ikisi üçü birleşik veya tek başına yazılı hafler. Elif Lâm Mim, Yâ Sin, Elif Lâm Râ... gibi. Bunlar İlahî birer şifre olup, mânalarını anlayanlar Resul-ü Ekrem (A.S.M.) ve O'nun vârisleridir.

الٓمٓ

"Sûrelerin başlarındaki huruf-u mukattaa İlâhî bir şifredir; has abdine, onlarla bazı işaret-i gaybiye veriyor. O şifrenin miftahı, o Abd-i Hastadır, hem Onun veresesindedir."

هٰذَا كَلَامُ اللّٰهِ الْاَزَلِىِّ

Bu Ezelî olan, Allah'ın kelâmıdır.

نَزَلَ بِهِ جِبْر۪يلُ

Onu Cebrâil (a.s.) getirmiştir.

عَلٰى مُحَمَّدٍ ع.ص.م.

Muhammed'e (a.s.m.)

هٰذَا كَلَامُ اللّٰهِ

Bu Allah'ın kelâmıdır.

اَشْهَدُ اَنَّ هٰذَا كَلَامُ اللّٰهِ

Bunun Allah'ın kelâmı olduğuna şehadet ederim.

ذٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَ ف۪يهِ هُدًى لِلْمُتَّق۪ينَ

Şu yüce kitap ki, onda asla şüphe yoktur. O, Allah'ın emir ve yasaklarına karşı gelmekten sakınanlar için bir yol göstericidir. (Bakara 2)

وَ لَئِنْ مَسَّتْهُمْ نَفْحَةٌ مِنْ عَذَابِ رَبِّكَ

Rabbinin azâbından küçük bir esinti onlara hafifçe dokunacak olsa... (Enbiyâ 46)

اِنْ

Eğer.

نَفْحَةٌ

Küçük bir esinti. (Enbiya 46)

مَسَّ

Dokunma, temas etme. (Enbiya 46)

مِنْ

…den. (Enbiya 46)

نَكَالْ

Ağır azap, ağır ceza.

عَذَابِ

Hafif azap, ceza. (Enbiya 46)

رَبّ

Terbiye eden, gözetip büyüten, sevk ve idare eden.

عِبَارَاتُنَا شَتّٰى وَ حُسْنُكَ وَاحِدٌ وَ كُلٌّ اِلٰى ذَاكَ الْجَمَالِ يُش۪يرُ

Yani, "İbarelerimiz ayrı ayrı ise de, hüsnün birdir. Hepsi de o hüsne işaret ediyorlar."

الٓمٓ ٭ ذٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَ ف۪يهِ هُدًى لِلْمُتَّق۪ينَ

Elif, Lâm, Mîm. İşte bu kitapta hiç şüpheye yer yoktur; takvâ sahipleri için bir hidâyet kaynağıdır. (Bakara 1-2)

الٓمٓ، ذٰلِكَ، الْكِتَاب، لَا رَيْبَ ف۪يهِ

Elif, lâm, mim. * Bu [kitap] * Kitap [Kur'ân] * Onda asla şüphe yoktur. (Bakara 1-2.)

الٓمٓ

Elif, lâm, mim. (Bakara 1.)

ذٰلِكَ

Bu [kitap] (Bakara 2.)

الْكِتَاب

Kitap [Kur'ân] (Bakara 2.)

ال

Belirli yapma edatı. İsimlerin başına gelir, onları muayyen yapar.

لَا رَيْبَ ف۪يهِ

Onda asla şüphe yoktur. (Bakara 2.)

لَا

"Hayır" Olumsuzluk edatı.

وَ كَمْ مِنْ عَٓائِبٍ قَوْلًا صَحِيحًا وَ اٰفَتُهُ مِنَ الْفَهْمِ السَّق۪يمِ

Yani: Kur'anda ta'yib edilecek hiçbir nokta yoktur. Kur'an gibi sahih kavilleri ta'yib etmek, ancak fehimlerin sekametinden ileri geliyor." (El-Mütenebbî, Divan 246.)

الٓمٓ ٭ ذٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَ ف۪يهِ هُدًى لِلْمُتَّق۪ينَ

Elif, lâm, mim. Şu yüce kitap ki, onda asla şüphe yoktur. O, Allah'ın emir ve yasaklarına karşı gelmekten sakınanlar için bir yol göstericidir. (Bakara 1-2.)

الٓمٓ

Elif, lâm, mim. (Bakara 1.)

ذٰلِكَ الْكِتَابُ

Şu yüce kitap ki... (Bakara 2.)

لَا رَيْبَ ف۪يهِ

Onda asla şüphe yoktur. (Bakara 2.)

هُدًى لِلْمُتَّق۪ينَ

O, Allah'ın emir ve yasaklarına karşı gelmekten sakınanlar için bir yol göstericidir. (Bakara 2.)

الٓمٓ

Elif, lâm, mim. (Bakara 1.)

ذٰلِكَ الْكِتَابُ

Şu yüce kitap ki... (Bakara 2.)

هُدًى لِلْمُتَّق۪ينَ

O, Allah'ın emir ve yasaklarına karşı gelmekten sakınanlar için bir yol göstericidir. (Bakara 2)

هَاد۪ى

Hidayet eden, doğru yolu gösteren.

هُدًى

Hidayet, doğru yol. (Bakara 2.)

مُتَّق۪ينَ

Allah'ın emir ve yasaklarına karşı gelmekten sakınanlar, müttakiler. (Bakara 2.)

اَلَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ

Onlar ki gayba inanırlar. (Bakara 3)

اَلَّذ۪ينَ

Onlar ki... (Bakara 3.)

مُتَّق۪ينَ

Allah'ın emir ve yasaklarına karşı gelmekten sakınanlar, müttakiler. (Bakara 2.)

تَخْلِيَه

Tathir etmek ve temizlemektir.

تَحْلِيَه

Tezyin etmek ve süslendirmek manasınadır.

اَلَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ

O takva sahipleri ki, görmedikleri hâlde Allah'a ve Onun bildirdiklerine iman ederler. (Bakara 3.)

اَلْمُؤْمِنُونَ

İnananlar, iman edenler.

اَلَّذ۪ينَ

Onlar ki... (Bakara 3)

مُؤْمِنُونَ

İnananlar, mü'minler.

يُؤْمِنُونَ

İman ediyorlar... (Bakara 3.)

مُؤْمِنُونَ

İnananlar, mü'minler.

بِالْغَيْبِ

Görmedikleri hâlde. (Bakara 3)

وَ يُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ

Namazı dos doğru kılarlar. (Bakara 3)

يُق۪يمُونَ

Dosdoğru kılarlar.

يُصَلُّونَ

Namaz kılarlar.

يُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ

Namazı dosdoğru kılarlar. (Bakara 3)

وَ مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ

Ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden muhtaçların ihtiyaçlarını giderirler. (Bakara 3)

عِمَادُ الدّ۪ينِ

Namaz dinin direğidir. (Tirmizî, İman: 8; İbni Mâce, Fiten: 12; Müsned 231, 237; Hâkim, Müstedrek 76.)

يُزَكُّونَ

Tezkiye ederler; bir şeyi temizlerler.

يَتَصَدَّقُونَ

Sadaka verirler.

يُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ

Zekatlarını verirler.

وَ مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ

Ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden muhtaçların ihtiyaçlarını giderirler. (Bakara 3)

مِنْ

...den. (Bakara 3.)

مِمَّا

Kendilerine verdiklerimizden. (Bakara 3.)

رَزَقْنَا

[Kendilerine verdiğimiz] rızıklarından. (Bakara 3.)

نَا

Biz, bize.

اَلزَّكٰوةُ قَنْطَرَةُ الْاِسْلَامِ

Zekât, İslâmın köprüsüdür. (el-Münzirî, et-Terğîb ve't-Terhîb 517)

وَالَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمَٓا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَ وَبِالْاٰخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ

Onlar sana indirilen Kur'ân'a da, senden önceki peygamberlere indirilen kitaplara da inanırlar. Onlar, âhirete de kesin olarak iman etmiş kimselerdir. (Bakara 4)

اَلَّذ۪ينَ

Öyle ki..

مُتَّق۪ينَ

Allah'tan korkanlar; takvâ sahipleri.

يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ

Gayba inanırlar.

وَالْمُؤْمِنُونَ بِالْقُرْاٰنِ

Kur'ân'a iman edenler.

وَالَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ

Onlar Sana indirilen Kur'ân'a inanırlar.

اَلَّذ۪ينَ

Onlar ki..

مُؤْمِنُونَ

Mü'minler, Allah'a inananlar.

يُؤْمِنُونَ

İnanırlar.

مَا

Onlar, o şeyler.

اُنْزِلَ

İndirildi.

عَلَيْكَ

Senin üzerine.

اِلَيْكَ

Sana.

عَلٰى

Üzerine.

وَمَٓا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَ

Senden önceki peygamberlere indirilen kitaplar... (Bakara 4)

مِنْ قَبْلِكَ

Senden önce (ki peygamberler.) (Bakara 4)

مِنْ قَبْلِكَ

Senden önce (ki peygamberler.) (Bakara 4)

مِنْ قَبْلِكَ

Senden önce.

مِنْ

...den, ...dan

وَ بِالْاٰخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ

Onlar âhirete de kesin olarak inanırlar. (Bakara 4)

وَ قَدْ خَلَقَكُمْ اَطْوَارًا

Oysa, sizi türlü merhalelerden geçirerek O yaratmıştır. (Nuh 14)

وَ مَا رَبُّكَ بِظَلَّامٍ لِلْعَب۪يدِ

Rabbin, kullara zulmedici değildir. (Fussilet 46)

سُبْحَانَكَ مَا خَلَقْتَ هٰذَا بَاطِلًا

(Rabbimiz) Seni bütün noksanlardan tenzih ederiz. Bunu (kâinatı ve içindeki varlıkları) boşuna yaratmadın. (Âl-i İmrân 191)

لَا وَاللّٰهِ

Vallahi hâyır!..

وَ قَدْ خَلَقَكُمْ اَطْوَارًا

Oysa, sizi türlü merhalelerden geçirerek O yaratmıştır. (Nuh 14)

وَ مَا رَبُّكَ بِظَلَّامٍ لِلْعَب۪يدِ

Rabbin, kullara zulmedici değildir. (Fussilet 46)

وَ بِالْاٰخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ

Onlar âhirete de kesin olarak inanırlar. (Bakara 4)

بِالْاٰخِرَةِ

Ahirete.

لَنْ تَمَسَّنَا النَّارُ اِلَّٓا اَيَّامًا مَعْدُودَةً

"Cehennem ateşi, bizi daima yakacak değil ya! Ancak birkaç gün yakacaktır" (Bakara 80)

اَلْ

İsimleri, eşyayı belirli, muayyen kılan edat.

يُؤْمِنُونَ

İnanırlar, iman ederler.

يُوقِنُونَ

Kesin olarak iman ederler. (Bakara 4.)

اُولٰٓئِكَ عَلٰى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ

İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler. (Bakara 5)

اُولٰٓئِكَ

İşte onlar.

عَلٰى

...üzere, ... üzerinde.

هُدًى

Hidayet, doğru yol.

مِنْ

...den.

رَبِّهِمْ

Rablerinden. (Bakara 5.)

وَ بِالْاٰخِرَةِ

Ahirete de... (Bakara 4.)

اُولٰٓئِكَ

İşte onlar.

عَلٰى

...üzere, ... üzerinde.

بَارَزَ

Savaştı, mübareze yaptı.

ثَمَرَّةك

Meyve.

عَلٰى

... üzere, ... üzerine.

هُدًى

Hidayet, doğru yol.

مِنْ

...den.

رَبِّ

Rabb, terbiye eden ihtiyaçlarını gören, gideren.

وَ اُولٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ

Dünya ve âhirette saâdet ve kurtuluşa erenler de onlardır. (Bakara 5)

اُولٰٓئِكَ

İşte onlar. (Bakara 5.)

هُمْ

Onlar.

مُفْلِحُونَ

Dünya ve ahirette saadet ve kurtuluşa erenler. (Bakara 5.)

"Birinci اُولٰٓئِكَ saadet-i âcile عَاجِلَه olan hidayet semeresine işarettir.

İkinci اُولٰٓئِكَ hidayetin semere-i âcilesine آجله işarettir.

اَلَّذ۪ينَ

Onlar ki...

هُمْ

Onlar.

اُولٰٓئِكَ

İşte onlar. (Bakara 5)

هُمْ

Onlar. (Bakara 5.)

اَلْمُفْلِحُون

Dünya ve ahirette saadet ve kurtuluşa erenler. (Bakara 5.)

اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا سَوَٓاءٌ عَلَيْهِمْ ءَاَنْذَرْتَهُمْ اَمْ لَمْ تُنْذِرْهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ

İnkâr edenlere gelince, sen onları inkârlarının âkıbetinden sakındırsan da birdir, sakındırmasan da... (Bakara 6)

تَحْلِيَه

Güzel özellikle süslemek, donatmak, tezyin etmek.

تَخْلِيَه

Noksanlıklardan uzak tutmak, tenzih etmek, boşaltmak.

اِنَّ الْاَبْرَارَ لَف۪ى نَع۪يمٍ ٭ وَاِنَّ الْفُجَّارَ لَف۪ى جَح۪يمٍ

İhlas ile kulluk edenler, nimetlerle dolu Cennet içindedir. Günaha dalan kâfirler ise Cehennem ateşindedir. (İnfitar 13-14)

اِنَّ

Muhakkak ki. (Bakara 6.)

اَلَّذ۪ينَ

Onlar ki.

اِنَّ

Muhakkak ki.

اَلَّذ۪ينَ

Onlar ki.

اَلَّذ۪ينَ

Onlar ki.

هٰذَا

Bu.

لَا يُؤْمِنُونَ

İman etmezler. (Bakara 6.)

سَوَٓاءٌ

Birdir, aynıdır, müsavidir. (Bakara 6.)

عَلَيْهِمْ

Onlar üzerinde. (Bakara 6.)

عَلٰى

Üzerinde.

ءَاَنْذَرْتَهُمْ اَمْ لَمْ تُنْذِرْهُمْ

"O inkar edenleri korkutarak ikaz etsen de, etmesen de..." (Bakara 6)

اَمْ

Müsavatı ifade eder; yoksa, yâhut..

اَمْ لَمْ تُنْذِرْهُمْ

İnzar etmesen de, korkutmasan da...

وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظ۪يمٌ

Onlar için çok büyük bir azap vardır. (Bakara 7)

لَمْ يُؤْمِنُوا

İmân etmediler.

كَفَرُوا

Onlar Allah'ı inkâr ettiler, kâfir oldular.

لَا يَتْرُكُونَ الْكُفْرَ

Küfrü terk etmezler.

لَا يُؤْمِنُونَ

İman etmezler.

خَتَمَ اللّٰهُ عَلٰى قُلُوبِهِمْ

Allah onların kalpleri üzerine mühür vurmuştur. (Bakara 7)

وَ عَلٰى سَمْعِهِمْ

Kulakları üzerine de.

وَ عَلٰٓى اَبْصَارِهِمْ غِشَاوَةٌ

Gözlerinde de bir çeşit perde vardır. (Bakara 7)

وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظ۪يمٌ

Onlar için çok büyük bir azap vardır. (Bakara 7)

لَا يُؤْمِنُونَ

İman etmezler.

سَوَٓاءٌ

Eşittir.

خَتَمَ اللّٰهُ عَلٰى قُلُوبِهِمْ وَ عَلٰى سَمْعِهِمْ وَ عَلٰٓى اَبْصَارِهِمْ غِشَاوَةٌ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظ۪يمٌ

İnkârlarında ısrar ettikleri için Allah onların kalblerini de, kulaklarını da mühürlemiştir. Gözlerinin üzerinde de, hakkı görmelerine mâni bir perde vardır. Âhirette ise onların hakkı pek büyük bir azaptır. (Bakara 7)

خَتَمَ

Mühürledi.

لَا يُؤْمِنُونَ

İman etmezler.

اَللّٰهُ

Allah.

لَا يُؤْمِنُونَ

İman etmezler. (Bakara 6)

بِاللّٰهِ

Allah'a.

عَلَى

Üzerine, üzerinde. (Bakara 7.)

خَتَمَ

Mühür vurdu, mühürledi.. (Bakara 7.)

عَلَى

Üzerine

وَ عَلٰى سَمْعِهِمْ

Kulaklarına da [mühür vurdu.]. (Bakara 7.)

عَلَى

Üzerine

وَ عَلٰى اَبْصَارِهِمْ غِشَاوَةٌ

Gözlerinde de bir çeşit perde vardır. (Bakara 7)

خَتَمَ

Mühürledi.

غِشَاوَةٌ

Perde.

خَتَمَ اللّٰهُ

Allah mühürledi.

غِشَاوَةٌ

Perde.

وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظ۪يمٌ

Onlar için büyük bir azap vardır. (Bakara 7)

وَ عَلَيْهِمْ عِقَابٌ شَد۪يدٌ

(Ahirette) ise onları şiddetli bir ceza kuşatacaktır.

وَلَهُمْ

Ve onlar için, onlara.

عَذَابٌ

Bir azap.

عَظ۪يمٌ

Çok büyük.

عَذَابٌ

Bir azap.

بِمَا كَانُوا يَكْذِبُونَ

Söylemiş oldukları yalanlar, Allah'ı, Kur'an'ı ahiret gününü yalanlamaları sebebiyle.. (Bakara 10)

Münafıklar Bahsi

8. Âyet

وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَقُولُ اٰمَنَّا بِاللّهِ وَ بِالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَ مَاهُمْ بِمُوئْمِنِينَ

İnsanlardan bir kısmı da, mü'min olmadıkları halde, 'Allah'a ve âhiret gününe inandık' derler; fakat onlar inanmamışlardır. (Bakara 8)

مِنَ النَّاسِ

İnsanlardan...

مَنْ

Kimse, o kimse.

مِنَ النَّاس

İnsanlardan...

مَنْ

Kimse, o kimse.

يَقُولُ

Diyor ki, derler ki...

اٰمَنَّا

İman ettik.

يَقُولُ اٰمَنَّا

İman ettik derler.

بِاللّهِ وَبِالْيَوْمِ الْاٰخِرِ

Allah'a ve âhiret gününe.

وَمَاهُمْ بِمُوئْمِنِينَ

Onlar mü'min değiller, inanmadılar. (Bakara 8)

وَمَا اٰمَنُوا

İman etmediler.

وَمَاهُمْ بِمُوئْمِنِينَ

Onlar mü'min değiller, inanmadılar. (Bakara 8)

اٰمَنَّا

İman ettik.

وَمَا اٰمَنُوا

İman etmediler.

اٰمَنَّا

İman ettik.

نَحْنُ مُوئْمِنُونَ

Biz mü'minleriz.

وَمَاهُمْ بِمُوئْمِنِينَ

Onlar mü'min değiller, inanmadılar. (Bakara 8)

9 ve 10. Âyetler

يُخَادِعُونَ اللّٰهَ وَالَّذٖينَ اٰمَنُوا وَمَايَخْدَعُونَ اِلَّٓا اَنْفُسَهُمْ وَمَا يَشْعُرُونَ ۞ فٖى قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ فَزَادَ هُمُ اللّٰهُ مَرَضًا وَلَهُمْ عَذَابٌ اَلٖيمٌ بِمَا كَانُوا يَكْذِبُونَ

Allah'ı ve mü'minleri güya aldatmaktadırlar. Halbuki onlar yalnız kendilerini aldatırlar da farkında bile olmazlar. Onların kalblerinde nifak hastalığı vardır. Kötülük işleyerek hastalıklarını tedavi etmeye çalıştıkları için Allah da onların o hastalıklarını arttırmıştır. Âyetlerimizi yalanlayıp durmaları yüzünden onlara pek acı bir azap vardır. (Bakara 9-10)

اٰمَنَّا

İman ettik.

يُخَادِعُونَ

Aldatırlar, hile ederler.

يَكْذِبُونَ

Yalan söylerler.

يُخَادِعُونَ اللّهَ

"Hile ile Allah'ı kandırmak istiyorlar."

وَمَايَخْدَعُونَ اِلَّا اَنْفُسَهُمْ

"Onlar ancak nefislerine hile yapıyorlar."

وَمَا يَشْعُرُونَ

"Nef' ve zararı tefrik edecek bir hisse malik değillerdir."

فِى قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ

("Nifak ve hasetten) kalblerinde, ruhlarında öyle bir maraz vardır ki, (o maraz, hakkı bâtıl, hakikati hurafe telâkki etmeye sebeptir..")

فَزَادَهُمُ اللّهُ مَرَضًا

Allah da hastalıklarını arttırmıştır.

وَلَهُمْ عَذَابٌ اَلِيمٌ

Onlar için pek elîm, çok acı bir azap vardır.

بِمَا كَانُوا يَكْذِبُونَ

Yalanladıkları şeylerden dolayı: Allah'ı, ahireti, Kur'an'ı...

يُخَادِعُونَ اللّهَ وَالَّذِينَ اٰمَنُوا

Allah'ı ve O'na inananları, iman edenleri aldatmaya çalışırlar. (Bakara 9)

النَّبِىُّ

Nebî, Hz. Peygamber.

المُوئْمِنُون

Mü'minler.

وَالَّذِينَ اٰمَنُوا

İman edenler ki.

يُخَادِعُونَ

Onlar aldatırlar.

وَالَّذِينَ اٰمَنُوا

İman edenler ki.

وَمَا يَخْدَعُونَ اِلَّا اَنْفُسَهُمْ

Onlar ancak kendilerini aldatırlar. (Bakara 9)

يَخْدَعُونَ

Aldatırlar.

يَضُرُّونَ

Zarar verirler.

اَنْفُسَهُمْ

Kendilerine.

وَمَايَشْعُرُونَ

Farkına varmıyorlar. (Bakara 9)

فِى قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ

Onların kalplerinde hastalık vardır. (Bakara 10)

فِى قُلُوبِهِمْ

Onların kalplerinde... (Bakara 10)

مَرَضٌ

Hastalık

فَزَادَهُمُ اللّهُ مَرَضًا

Allah onların hastalıklarını artırdı. (Bakara 10)

وَلَهُمْ عَذَابٌ اَلِيمٌ

Onlar için çok acı bir azap vardır. (Bakara 10)

بِمَا كَانُوا يَكْذِبُونَ

Söylemiş oldukları yalanlar; yalanladıkları şeyler: Allah,âhiret, Kur'an sebebiyle.. (Bakara 10)

11.12. Âyetler

وَاِذَا قٖيلَ لَهُمْ لَاتُفْسِدُوا فِى الْاَرْضِ قَالُٓوا اِنَّمَا نَحْنُ مُصْلِحُونَ ۞ اَلَٓا اِنَّهُمْ هُمُ الْمُفْسِدُونَ وَلٰكِنْ لَايَشْعُرُونَ

Onlara 'Yeryüzünde fesat çıkarmayın' dendiği zaman, 'Biz ancak ıslah ediciyiz' derler. Dikkat edin, asıl bozguncular onlardır; fakat farkında değildirler. (Bakara 11-12)

وَاِذَا قِيلَ

Denildiği zaman..

وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَقُولُ

İnsanlardan bazıları şöyle der.

يَقُولُ

Der, söyler.

يُخَادِعُونَ

Aldatırlar.

يَكْذِبُونَ

Yalan söylerler.

وَاِذَا قِيلَ لَهُمْ

Onlara denildiği zaman. (Bakara 11)

لَا تُفْسِدُوا

Fesad çıkarmayın.

فِى الْاَرْضِ

Yeryüzünde.

قَالُوا اِنَّمَا نَحْنُ مُصْلِحُونَ

"Bizler ancak ıslah edici insanlarız' iddiasında bulundular."

مُصْلِحُونَ

Islah ediciler.

نُصْلِحُ

Islah ederiz.

اَلَا اِنَّهُمْ هُمُ الْمُفْسِدُونَ وَلكِنْ لَا يَشْعُرُونَ

Kesin olarak biliniz ki, onlar ancak kötülük yayan bozgunculardır. Fakat farkında değildirler. (Bakara 12)

وَلٰكِنْ لَايَشعُرُونَ

Fakat farkında değildirler. (Bakara 12)

13.Âyet

وَاِذَا قِيلَ لَهُمْ اٰمَنُوا كَمَا اٰمَنَ النَّاسُ قَالُوا اَنُوئْمِنُ كَمَا اٰمَنَ السُّفَهَاءُ اَلَا اِنَّهُمْ هُمُ السُّفَهَاءُ وَلكِنْ لَا يَعْلَمُونَ

Yani, "İnsanların imana geldikleri gibi siz de imana geliniz, diye imana dâvet edildikleri zaman, 'Süfeha takımının imana geldiği gibi biz de mi imana geleceğiz?' diye cevapta bulunurlar. Fakat süfeha takımı ancak ve ancak onlardır; lâkin bilmiyorlar." (Bakara 13)

وَاِذَا قِيلَ لَهُمْ اٰمَنُوا كَمَا اٰمَنَ النَّاسُ

Onlara 'diğer insanlar gibi iman edin' denildiğinde. (Bakara 13)

قَالُوا اَنُوئْمِنُ كَمَا اٰمَنَ السُّفَهَاءُ

Beyinsizlerin; akılsız, kârını-zararını bilmeyenlerin inandıkları gibi mi inanalım? dediler. (Bakara 13)

اَلَا اِنَّهُمْ هُمُ السُّفَهَاءُ

Biliniz ki akılsız ve ahmak olanlar, yalnızca kendileridir. (Bakara 13)

وَلكِنْ لَا يَعْلَمُونَ

Fakat bunu bilmezler. (Bakara 13)

وَاِذَا قِيلَ لَهُمْ اٰمَنُوا كَمَا اٰمَنَ النَّاسُ

Onlara "insanların iman ettikleri gibi siz de iman edin" denildiği vakit. (Bakara 13)

اِذَا

-dığı zaman.

قٖيلَ

Denildi

اِخلَصُوا فِى اِيمَانِكُمْ

İmanınızda ihlâslı olun.

كَمَا اٰمَنَ النَّاسُ

İnsanların iman ettikleri gibi.

نَاسْ

İnsanlar.

قَالُو اَنُوئْمِنُ كَمَا اٰمَنَ السُّفَهَاءُ

Beyinsizlerin; akılsız, kârını-zararını bilmeyenlerin inandıkları gibi mi inanalım? dediler. (Bakara 13)

قَالُوا

Dediler ki.

اَنُوئْمِنُ

İnanacak mıyız?

كَمَا اٰمَنَ السُّفَهَاءُ

Bu beyinsizlerin, akılsız ve ahmakların iman ettikleri gibi mi?

اَلَا اِنَّهُمْ هُمُ السُّفَهَاءُ

Biliniz ki akılsız ve ahmak olanlar yalnızca kendileridir. (Bakara 13)

وَلكِنْ لَا يَعْلَمُونَ

Ancak onlar bilmezler. (Bakara 12)

لَا يَعْلَمُونَ

Bilmezler.

اَفَلَا يَعْقِلُونَ

Akletmezler mi?

اَفَلَا يَتَدَبَّرُونَ

Düşünmezler mi?

اَفَلَا يَتَذَكَّرُونَ

Düşünmezler mi?

14.15. Âyetler

وَاِذَا لَقُوا الَّذِينَ اٰمَنُوا قَالُوا اٰمَنَّا وَاِذَا خَلَوْ اِلَى شَيَاطِينِهِمْ قَالُوا اِنَّا مَعَكُمْ اِنَّمَا نَحْنُ مُسْتَهْزِئُونَ ٭ اَللّهُ يَسْتَهْزِءُ بِهِمْ وَيَمُدُّهُمْ فِى طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ

İman edenlere rastladıklarında 'İnandık' derler. Şeytanlaşmış reisleri ve arkadaşlarıyla baş başa kalınca da, 'Aslında biz sizinle beraberiz; onlarla sadece alay ediyoruz' derler. Alaylarına karşılık Allah onları maskaraya çevirir. Ve onlara mühlet verip azgınlıkları içinde bırakır da, şaşkın şaşkın bocalayıp dururlar. (Bakara 14-15)

وَاِذَا لَقُوا الَّذِينَ اٰمَنُوا قَالُوا اٰمَنَّا

"Mü'minlere rast geldikleri zaman, biz de imana geldik' diyorlar."

وَاِذَا خَلَوْا

"Kaçıp halvetlere gittikleri zaman..."

اِلَى شَيَاطِينِهِمْ

"Şeytanlarına kaçıp, şeytanlarının himayelerine giriyorlar."

قَالُوا اِنَّا مَعَكُمْ

Yani, "Bizler sizinle beraberiz"

قَالُوا اِنَمَا نَحْنُ مُسْتَهْزِئُونَ

"Bizim mü'minlerle olan ihtilâtımız, onlarla istihza içindir. Aramızda samimiyet yoktur. Ancak yüzlerine gülüyoruz."

اَللّهُ يَسْتَهْزِءُ بِهِمْ

Allah onları maskaraya çevirir.

وَيَمُدُّهُمْ فِى طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ

Ve onlara mühlet verip azgınlıkları içinde bırakır da, şaşkın şaşkın bocalayıp dururlar.

اِذَا لَقُوا الَّذِينَ اٰمَنُوا

İman edenlerle karşılaştıkları zaman. (Bakara 14)

لَقُوا

Karşılaştılar.

اَلْمُوئْمِنِينَ

Mü'minler.

اَلَّذِينَ اٰمَنُوا

İman edenler.

قَالُوا

Dediler.

اٰمَنَّا

İman ettik.

اٰمَنَّا

İman ettik.

وَاِذَا خَلَوْا اِلَى شَيَاطِينِهِمْ قَالُوا اِنَّا مَعَكُمْ

Şeytanlarıyla başbaşa kaldıklarında 'Biz sizinle beraberiz' derler. (Bakara 14)

خَلَوْا

Başbaşa kaldılar.

مَعَ

...inle beraber, birlikte.

شَياَطِينِهِمْ

Onların şeytanları.

قَالُوا اِنَّا مَعَكُمْ

'Sizinle beraberiz' dediler, derler

وَاِذَا لَقُوا الَّذِينَ اٰمَنُوا قَالُوا اٰمَنَّا

İman edenlerle karşılaştıkları zaman, "Biz de iman ettik" dediler. (Bakara 14)

اِنَّمَا نَحْنُ مُسْتَهْزِئُونَ

"Bizler (mü'minlere karşı,) ancak istihza edici insanlarız."

اِنَّا مَعَكُمْ

Bizler muhakkak sizlerle beraberiz.

اِنَّمَا نَحْنُ مُسْتَهْزِئُونَ

"Bizler (mü'minlere karşı,) ancak istihza edici insanlarız."

مُسْتَهْزِئُونَ

İstihza edici insanlar

اَللّهُ يَسْتَهْزِءُ بِهِمْ

Allah onlarla istihza eder, onları maskaraya çevirir.

اِنَّمَا نَحْنُ مُسْتَهْزِئُونَ

"Bizler mü'minlere karşı, ancak istihza edici insanlarız."

وَاِذَا لَقُوا

Rast geldikleri zaman…

اَللّهُ يَسْتَهْزِءُ بِهِمْ

Allah onlarla istihza eder, onları maskaraya çevirir.

وَيَمُدُّهُمْ فِى طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ

Ve onlara mühlet verip azgınlıkları içinde bırakır da, şaşkın şaşkın bocalayıp dururlar.

يَمُدُّ

Müddet verir.

يَسْتَمِدُ

Müddet ister.

طُغْيَان

Azgınlık, isyan.

هُمْ

Onlar.

يَعْمَهُونَ

Başıboş, âvâre dolaşırlar.

16. Âyet

اُولٰئِكَ الَّذِينَ اشْتَرَوُا الضَّلَالَةَ بِالْهُدَى فَمَا رَبِحَتْ تِجَارَتُهُمْ وَمَا كَانُوا مُهْتَدِينَ

Yani: "Onlar, hidayeti verip dalâleti satın alan birtakım kafasızlardır ki, ticaretlerinden bir faide göremedikleri gibi o zarardan kurtulmak için yol da bulamıyorlar." (Bakara 16)

اُولٰئِكَ

İşte onlar

اَلَّذِينَ

Öyle kimseler ki

اشْتَرَوُا

Satın aldılar.

اَلضَّلَالَةَ بِالْهُدَى

Hidayete karşılık inkârcılığı...

فَمَا رَبِحَتْ تِجَارَتُهُمْ

Yani, "Ticaretlerinin kârı olmadı."

وَمَا كَانُوا مُهْتَدِينَ

Bir daha doğru yolu bulamamışlardır, hidayeti kaybetmişlerdir.

هُدًى لِلْمُتَّقِينَ

Takvâ sahipleri için bir hidayet kaynağı.

17.18.19.20. Âyetler

مَثَلُهُمْ كَمَثَلِ الَّذِى اسْتَوْقَدَ نَارًا فَلَمَّٓا اَضَٓاءَتْ مَا حَوْلَهُ ذَهَبَ اللّٰهُ بِنُورِهِمْ وَ تَرَكَهُمْ فٖى ظُلُمَاتٍ لَا يُبْصِرُونَ ۞ صُمٌّ بُكْمٌ عُمْىٌ فَهُمْ لَا يَرْجِعُونَ ۞ اَوْ كَصَيِّبٍ مِنَ السَّمَٓاءِ فٖيهِ ظُلُمَاتٌ وَ رَعْدٌ وَ بَرْقٌ يَجْعَلُونَ اَصَابِعَهُمْ فٖٓى اٰذَانِهِمْ مِنَ الصَّوَاعِقِ حَذَرَ الْمَوْتِ وَاللّٰهُ مُحٖيطٌ بِالْكَافِرٖينَ ۞ يَكَادُ الْبَرْقُ يَخْطَفُ اَبْصَارَهُمْ كُلَّمَٓا اَضَٓاءَ لَهُمْ مَشَوْا فٖيهِ وَاِذَٓا اَظْلَمَ عَلَيْهِمْ قَامُوا وَلَوْ شَٓاءَ اللّٰهُ لَذَهَبَ بِسَمْعِهِمْ وَاَبْصَارِهِمْ اِنَّ اللّٰهَ عَلٰى كُلِّ شَىْءٍ قَدٖيرٌ

O münafıkların hali, karanlık bir gecede ateş yakan kimsenin durumu gibidir ki, ateş tam onların çevresini aydınlatmışken, Allah birden nurlarını alıp götürür ve onları karanlıklar içinde bırakır; onlar da artık hiçbir şeyi göremez olurlar.

Sağır, dilsiz ve kördürler; gece karanlığında bir ses işitmez, kimseye birşey işittiremez, bağırsalar da yardıma gelen olmaz, yollarını bulamazlar. Çabaladıkça batar, o musibetten kurtulup geri dönemezler.

Yahut onların hali, şiddetle boşanan karanlıklı, gök gürültülü ve şimşekli bir yağmura tutulmuş yolcuların misaline benzer. Yıldırımdan ölme korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Halbuki Allah o kâfirleri kudretiyle çepe çevre kuşatmıştır.

Şimşeğin çakması neredeyse gözlerini alır. Etraflarını aydınlatınca birkaç adım yürürler. Fakat üzerlerine karanlık çökünce oldukları yerde kalırlar. Eğer Allah dileseydi onlara verdiği işitme ve görme nimetlerini de alıverirdi. Muhakkak ki Allah herşeye hakkıyla kàdirdir. (Bakara 17-20)

اِشْتَرَوُا الضَّلَالَةَ بِاْلهُدَى

Onlar hidâyet karşılığında inkârcılığı satın aldılar. (Bakara 16)

مَثَلُهُمْ كَمَثَلِ الَّذِى اسْتَوْقَدَ نَارًا

O münafıkların misali; (karanlık bir gecede) ateş yakan kimse(nin durumu) gibidir.

فَلَمَّا اَضَائَتْ مَاحَوْلَهُ ذَهَبَ اللّهُ بِنُورِهِمْ

Ateş tam onların çevresini aydınlatmışken Allah, birden nurlarını alıp götürür.

فَلَمَّا

Ne zaman ki.

وَتَرَكَهُمْ فِى ظُلُمَاتٍ

Allah onları karanlıklar içine bırakır. (Bakara 17)

لَايُبْصِرُونَ

Görmezler.

صُمٌّ بُكْمٌ عُمْىٌ فَهُمْ لَا يَرْجِعُونَ

Yani, "Sağır, lâl (dilsiz), kör olup dönemezler."

صُمٌّ

Sağırlar.

بُكْمٌ

Dilsizler.

عُمْىٌ

Körler.

فَهُمْ لَايَرْجِعُونَ

Onlar geri dönemezler.

مَثَلُهُمْ كَمَثَلِ الَّذِى اسْتَوْقَدَ نَارًا

Onların durumu bir ateş yakan kişi gibidir. (Bakara 17)

مَثَل

Durum, hâl.

اَلَّذِى

O kimse ki.

اَلَّذٖينَ

O kimse ki.

اِسْتَوْقَدَ

Ateş yaktı.

نُورِهِمْ

Onların nurları.

نَار

Ateş.

فَلَمَّا اَضَائَتْ مَاحَوْلَهُ ذَهَبَ اللّهُ بِنُورِهِمْ

Ateş çevresini aydınlattığı zaman Allah onların nurunu yok etti. (Bakara 17)

فَلَمَّا

Ne zaman ki, hemen akabinde..

لَمَّا

Ne zaman ki, ...ınca

اَضَائَتْ

Aydınlattı..

مَاحَوْلَهُ

Etrafını çevresini..

ذَهَبَ

Alıp götürdü.

ذَهَبَ اللّهُ

Allah alıp götürdü.

بِنُورِهِمْ

Onların nurunu.

ذَهَبَ اللّهُ بِنُورِهِمْ

Allah onların nurunu alıp götürdü.

نُور

Bir nur.

هُمْ

Onlar, onların..

وَتَرَكَهُمْ فِى ظُلُمَاتٍ لَايُبْصِرُونَ

Allah onları karanlıklar içinde, hiçbir şeyi göremez halde bıraktı. (Bakara 17)

تَرَكَ

Terketti, bıraktı.

فِى

İçinde, de, da..

ظُلُمَات

Karanlıklar

لَايُبْصِرُونَ

Görmezler.

صُمٌّ بُكْمٌ عُمْىٌ فَهُمْ لَايَرْجِعُونَ

Yani, "Sağır, dilsiz, kör şahıslar gibi o musibetten kurtulup geri dönemezler." (Bakara 18)

صُمٌّ

Sağır.

بُكْمٌ

Dilsiz, lâl.

عُمْىٌ

Kör.

فَهُمْ لَايَرْجِعُونَ

Onlar geri dönemezler.

اَوْ كَصَيِّبٍ مِنَ السَّمَاءِ فِيهِ ظُلُمَاتٌ وَ رَعْدٌ وَ بَرْقٌ يَجْعَلُونَ اَصَابِعَهُمْ فِى اٰذَانِهِمْ مِنَ الصَّوَاعِقِ حَذَرَ الْمَوْتِ وَاللّهُ مُحِيطٌ بِالْكَافِرِينَ يَكَادُ الْبَرْقُ يَخْطَفُ اَبْصَارَهُمْ كُلَّمَا اَضَائَلَهُمْ مَشَوْا فِيهِ وَاِذَا اَظْلَمَ عَلَيْهِمْ قَامُوا وَلَوْشَاءَ اللّهُ لَذَهَبَ بِسَمْعِهِمْ وَاَبْصَارِهِمْ اِنَّ اللّهَ عَلَى كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ

Yahut münafıkların meseli; semadan yağan şiddetli, fırtınalı yağmura tutulan yolcuların meseli gibidir. O yağmurun şiddetini arttıran zulmetler, gürültüler, şimşekler yağmurun içinde vardır. Şimşeklerin çakmasıyla ölmek korkusundan parmaklarını kulaklarına sokarlar. Cenâb-ı Hak, kudretiyle kâfirleri ihata etmiştir. Kâfirlerden küfürlerinin cezasından kurtulan yoktur.

Çakan şiddetli şimşekler, hemen hemen gözleri kör edecek şânındandır. Onlar, şimşekler çaktığı ve etraf aydınlandığı zaman yürürler, karanlık çöktüğü vakit dururlar. Eğer Cenâb-ı Hak murad etseydi, onların kulaklarının ve gözlerinin nurlarını götürürdü. Cenâb-ı Hak herşeye kàdirdir." (Bakara 19,20)

صَيِّب

Şiddetli yağmur, fırtına.

اَوْ كَصَيِّبٍ مِنَ السَّمَاء

Yahut sema canibinden yağan şiddetli, fırtınalı yağmur.

فِيهِ ظُلُمَاتٌ

Onda karanlıklar vardır.

وَ رَعْدٌ

Ve gök gürültüsü.

رَعْد

Gök gürültüsü.

وَ بَرْقٌ

Ve şimşek..

يَجْعَلُونَ اَصَابِعَهُمْ فِى اٰذَانِهِمْ مِنَ الصَّوَاعِقِ حَذَرَ الْمَوْتِ

Şimşeklerin çakmasıyla, ölümden korkarak parmaklarını kulaklarına sokarlar. (Bakara 19)

وَاللّهُ مُحِيطٌ بِالْكَافِرِينَ

Allah, inkârcıları tamamen kuşatmıştır. (Bakara 19)

يَكَادُ الْبَرْقُ يَخْطَفُ اَبْصَارَهُمْ

Şimşek sanki gözlerini çıkaracakmış gibi çakar. (Bakara 20)

كُلَّمَا اَضَائَلَهُمْ مَشَوْا فِيهِ وَاِذَا اَظْلَمَ عَلَيْهِمْ قَامُوا

Onlar, her bir aydınlıkta orada biraz yürürler. Karanlık üzerlerine çökünce de oldukları yerde kalırlar. (Bakara 20)

وَلَوْشَاءَ اللّهُ لَذَهَبَ بِسَمْعِهِمْ وَاَبْصَارِهِمْ

Eğer Allah dileseydi, onların kulaklarını sağır, gözlerini kör ederdi. (Bakara 20)

اِنَّ اللّهَ عَلَى كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ

Şüphesiz ki Allah her şeye kâdirdir. (Bakara 20)

اَوْكَصَيِّبٍ

Yahut şiddetli yağan yağmur gibi... (Bakara 19)

اَوْ

Yahut

بَلْ

Hatta, belki

كَصَيِّبٍ

Şiddetli yağan yağmur gibi

اَوْكَالَّذ۪ينَ سَافَرُوا ف۪ى صَحْرَٓاءَ خَالِيَةٍ وَلَيْلَةٍ مُظْلِمَةٍ فَاَصَابَتْهُمْ مُص۪يبَةٌ بِصَيِّبٍ

Yahut onların durumu; boş bir sahrada, karanlıklı bir gecede şiddetli, fırtınalı, tufanlı bir yağmura maruz kalmış kimse gibidir ki...

مطر

Yağmur

صيب

Şiddetle yağan yağmur

مِنَ السَّمَاء

Sema tarafından

وَمَا مِنْ دَابَّةٍ فِى الْاَرْضِ وَلَا طَائِرٍ يَطِيرُ بِجَنَاحَيْهِ

Yerde hareket eden hiçbir hayvan, havada kanat çırpan hiçbir kuş yoktur ki... (En'âm 38)

دَابَّة

Dâbbe, canlı mahluk

فِى الْاَرْضِ

Yer yüzünde, yer rainde

طائر

Bir kuş

يَطِيرُ

Uçuyor, kanat çırpıyor

مِنَ السَّمَاء

Semadan.

جِهَةِ

Yön.

وَيُنَزِّلُ مِنَ السَّمَاءِ مِنْ جِبَالٍ فِيهَا مِنْ بَرَدٍ

O, gökten, oradaki dağ gibi bulutlardan dolu indirir. (Nûr 43)

قَوَارِيرَ مِنْ فِضَّةٍ

Gümüş beyazlığında, billûr berraklığında kaplar... (İnsan 16)

مِنْ جِبَالٍ فِيهَا مِنْ بَرَدٍ

Oradaki dağ gibi bulutlardan dolu (indirir.) (Nûr 43)

قَوَارِيرَ مِنْ فِضَّةٍ

Gümüş beyazlığında, billûr berraklığında kaplar... (İnsan 16)

مِنْ جِبَالٍ فِيهَا مِنْ بَرَدٍ

Oradaki dağ gibi bulutlardan dolu (indirir.) (Nûr 43)

وَيُنَزِّلُ مِنَ السَّمَاءِ مِنْ جِبَالٍ فِيهَا مِنْ بَرَدٍ

O, gökten, oradaki dağ gibi bulutlardan dolu indirir. (Nûr 43)

فِيهِ ظُلُمَاتٌ

Onun içinde karanlıklar vardır.

فِيهِ

Onun içinde

صَيِّبٍ

Şiddetli fırtına

ظلمَات

Karanlıklar

وَ رَعْدٌ وَ بَرْقٌ

Gök gürültüsü ve şimşek.

رَعْدٌ قَاصِفٌ * بَرْقٌ خَاطِفٌ

Şiddetli gök gürültüsü * Kapıp kaçan şimşek

يَجْعَلُونَ اَصَابِعَهُمْ فِى اٰذَانِهِمْ مِنَ الصَّوَاعِقِ حَذَرَ الْمَوْتِ

Şimşeklerin çakmasıyla, ölüm korkusundan parmaklarını kulaklarına sokarlar

يَجْعَلُونَ اَصَابِعَهُمْ فِى اٰذَانِهِمْ

Parmaklarını kulaklarına tıkarlar.

يدْخلون

Sokuyorlar.

يَجْعَلُونَ

Koyarlar

اَصَابِعَهُمْ

Parmaklarını.

اَصَابِعَ

Parmaklar.

فِى اٰذَانِهِمْ

Kulaklarının içine.

اَلْجَزَاءُ مِنْ جِنْسِ الْعَمَلِ

Ceza, yapılan işin cinsinden olur.

مِنَ الصَّوَاعِقِ

Şiddetli yıldırımlardan dolayı.

حَذَرَ الْمَوْتِ

Ölüm korkusundan.

وَاللّهُ مُحِيطٌ بِالْكَافِرِينَ

Şüphesiz ki Allah, kâfirleri çepeçevre kuşatmıştır.

اللّه

Allah (c.c.)

مُحِيطٌ

Çepçevre kuşatan, ihata eden

بِالْكَافِرِينَ

Kafirleri, inkarcıları

مُحِيطٌ

Çepçevre kuşatan, ihata eden

كَافِرِينَ

Kafirler, inkarcılar

يَكَادُ الْبَرْقُ يَخْطَفُ اَبْصَارَهُمْ

Neredeyse şimşeğin ışığı onları kör edecek, gözlerini kapıp götürecek (Bakara 20)

يَكَاد

Neredeyse.

يَخْطَفُ

Kapıyor, alıp kaçıyor.

عُيُونٌ

Gözler, ırmaklar, nehirler

اَبْصَارَهُمْ

Onların gözleri

يَكَاد

Neredeyse, hemen hemen

يَخْطَفُ

Kapıyor, alıp kaçıyor.

عُيُونٌ

Gözler, ırmaklar, nehirler

اَبْصَارَهمْ

Onların gözleri.

كُلَّمَا اَضَائَلَهُمْ مَشَوْا فِيهِ وَاِذَا اَظْلَمَ عَلَيْهِمْ قَامُوا

Onlar, her bir aydınlıkta orada biraz yürürler. Karanlık üzerlerine çökünce de oldukları yerde kalırlar. (Bakara 20)

كُلَّمَا

Her defasında

اَضَائَلَهُمْ

Onları aydınlattığında.

مَشَوْا

Yürüdüler.

فِيهِ

Onun içinde.

وَاِذَا

...dığı zaman, vakit

اَظْلَمَ

Karanlık çöktüğünde.

عَلَيْهِمْ

Üzerlerine.

عَلٰى

üzerinde

قَامُوا

Ayağa kalktılar

وَلَوْشَاءَ اللّهُ لَذَهَبَ بِسَمْعِهِمْ وَاَبْصَارِهِمْ

Eğer Allah dileseydi, onların işitme ve görme özelliklerini giderirdi. (Bakara 20)

لَوْ

Şayet, eğer.

شَآءَ

Diledi, istedi.

ذَهَبَ به

Götürdü.

ذَهَبَ

Gitti.

ذَهَبَ به

Götürdü.

اِنَّ اللّهَ عَلَى كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ

Şüphesiz ki Allah'ın her şeye gücü yeter. (Bakara 20)

اِنَّ

Muhakkak, kesinikle, mutlaka.

اَللّهُ

Allah (c.c.)

عَلٰى

üzerine, üzerinde

كُلِّ

Her, hepsi

شَىْءٍ

Şey

قادر

Kudretli, gücüyeten

قَدِيرٌ

Her zaman, her yerde, her şeye gücü yeten

21-22. Âyet

يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اعْبُدُوا رَبَّكُمُ الَّذ۪ى خَلَقَكُمْ وَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ ٭ اَلَّذ۪ى جَعَلَ لَكُمُ الْاَرْضَ فِرَاشًا وَالسَّمَٓاءَ بِنَٓاءً وَاَنْزَلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَاَخْرَجَ بِه۪ مِنَ الثَّمَرَاتِ رِزْقًا لَكُمْ فَلَا تَجْعَلُوا لِلّٰهِ اَنْدَادًا وَ اَنْتُمْ تَعْلَمُونَ

Yani: "Ey insanlar! Sizi ve sizden evvelkileri yaratan Rabbinize ibadet ediniz ki, takva mertebesine vâsıl olasınız. Ve yine Rabbinize ibadet ediniz ki; Arz'ı size döşek, semayı binanıza dam yapmış ve semadan suları indirmiş ki, sizlere rızık olmak üzere yerden meyve ve sâir gıdaları çıkartsın. Öyle ise, Allah'a misil ve şerik yapmayınız. Bilirsiniz ki, Allah'tan başka mabud ve hâlıkınız yoktur." (Bakara 21-22)

يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اعْبُدُوا

Ey insanlar! (Rabbinize) ibadet ediniz. (Bakara 21)

رَبَّكُمُ الَّذ۪ى خَلَقَكُمْ

Sizi yaratan Rabbinize. (Bakara 21)

اَلَّذ۪ى جَعَلَ لَكُمُ الْاَرْضَ فِرَاشًا وَالسَّمَٓاءَ بِنَٓاءً وَ اَنْزَلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَاَخْرَجَ بِه۪ مِنَ الثَّمَرَاتِ رِزْقًا لَكُمْ

O Rabbiniz ki, yeryüzünü size bir döşek, gökyüzünü bir dam yaptı. Gökten de size bir su indirip onunla türlü meyvelerden ve mahsullerden size rızık çıkardı. (Bakara 22)

اَلَّذ۪ى خَلَقَكُمْ وَالَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِكُمْ

Sizi ve sizden evvelkileri yaratan (Rabbinize). (Bakara 21)

لَوْ كَانَ ف۪يهِمَٓا اٰلِهَةٌ اِلَّا اللّٰهُ لَفَسَدَتَا

"Arz ve semâda Allah'tan başka ilâhlar olmuş olsa idiler, şu görünen intizam fesada uğrardı"

اُعْبُدُوا

İbadet ediniz.

وَ ف۪ى كُلِّ شَيْءٍ لَهُ اٰيَةٌ تَدُلُّ عَلٰٓى اَنَّهُ وَاحِدٌ

Herbir şeyde, Onun bir olduğuna delâlet eden bir belge (delil) vardır. (İbnü'l-Mu'tez'in bir şiirinden alınmıştır. İbn-i Kesîr, Tefsîrü'l-Kur'âni'l-Azîm 24)

فَلَا تَجْعَلُوا لِلّٰهِ اَنْدَادًا

Sakın Allah'a eş ve ortaklar koşmayınız. (Bakara 22)

وَ اللّٰهُ الْغَنِىُّ وَ اَنْتُمُ الْفُقَرَٓاءُ

Allah hiçbir şeye muhtaç olmayan ganîdir; siz ise muhtaçsınız. Allah zengindir. Siz fakirsiniz. (Muhammed 38)

يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اعْبُدُوا

Ey insanlar! (Rabbinize) ibadet ediniz. (Bakara 21)

يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اعْبُدُوا

Ey insanlar! (Rabbinize) ibadet ediniz. (Bakara 21)

اُعْبُدُوا

İbadet ediniz.

رَبَّكُمْ

O Rabbinizdir.

الَّذ۪ى خَلَقَكُمْ

Ki, sizi (O) yaratmıştır.

وَالَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِكُمْ

Sizden öncekileri de...

لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ

Tâ ki takva mertebesine ulaşasınız.

جَعَلَ لَكُمُ الْاَرْضَ فِرَاشًا

Yeryüzünü size döşek yaptı.

وَالسَّمَٓاءَ بِنَٓاءً

Gökyüzünü kubbe yaptı.

وَ اَنْزَلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً

Gökten bir su indirdi.

رِزْقًا لَكُمْ

Size rızık olarak. (Bakara 22.)

فَلَا تَجْعَلُوا لِلّٰهِ اَنْدَادًا

Öyle ise bile bile Allah'a eş ve ortak koşmayın. (Bakara 22.)

يَٓا اَيُّهَا

Ey...ler,...lar

يَا

Ey!

اَىُّ

Hangi.

هَا

İşte

اَىُّ

Hangi.

نَاس

İnsanlar.

اُعْبُدُوا

İbadet ediniz. (Bakara 21)

رَبَّكُمْ

Rabbinize.

اَلَّذ۪ى

O ki.

اَلَّذ۪ى خَلَقَكُمْ

O Rabbiniz ki, sizi yaratmıştır. (Bakara 21.)

اَلَّذ۪ى جَاءَكَ

O kişi ki, sana geldi, sana gelen kişi...

رَبّ

Rabb

اَلَّذ۪ى

O ki, o şey ki

وَالَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِكُمْ

Sizden önceki (insanları) da. (Bakara 21)

اَلَّذ۪ينَ

Onlar ki, o şeyler ki

لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ

Umulur ki, korunmuş olursunuz, takvaya ulaşırsınız. (Bakara 21)

تَتَّقُونَ

Takvaya erişesiniz. (Bakara 21)

اَلَّذ۪ى جَعَلَ لَكُمُ الْاَرْضَ فِرَاشًا وَالسَّمَٓاءَ بِنَٓاءً

O (Rabbiniz ki), yeryüzünü size bir döşek, gökyüzünü bir kubbe yaptı. (Bakara 22.)

لَكُمْ

Sizin için, size

فِرَاشًا

Döşek, yatak

وَالسَّمَٓاءَ بِنَٓاءً

Gökyüzünü kubbe yaptı. (Bakara 22.)

وَ اَنْزَلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَاَخْرَجَ بِه۪ مِنَ الثَّمَرَاتِ رِزْقًا لَكُمْ

Gökten de size bir su indirdi ve onunla türlü meyveler ve mahsullerden size rızık çıkardı. (Bakara 22)

مِنَ السَّمَٓاءِ

Semadan, gökten. (Bakara 22.)

مَٓاءً

Bir su. (Bakara 22.)

فَاَخْرَجَ

Akabinde hemen çıkardı. (Bakara 22.)

اَخْرَجَ

Çıkardı.

اَنْزَلَ

İndirdi.

وَ اَنْزَلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَاهْتَزَّتِ الْاَرْضُ وَ رَبَتْ وَ اَخْضَرَتْ وَ اَنْبَتَتْ فَاَخْرَجَ بِه۪ مِنَ الثَّمَرَاتِ

Semadan bir su indirdi de yeryüzü harekete geldi, kabardı; nebatatını yeşertti, bitirdi ve onunla meyvelerden bir rızık çıkardı.

اِهْتَزَّتْ

Harekete geldi.

بِهِ

Onunla.

مِنَ الثَّمَرَاتِ

Meyvelerden.

مِنْ

...dan, ...den

فَاَخْرَجَ بِه۪ اَنْوَاعًا مِنَ الثَّمَرَاتِ

Onunla çeşit çeşit meyveler çıkardı.

رِزْقًا

Rızık olarak.

لَكُمْ

Sizin için. (Bakara 22.)

فَلَا تَجْعَلُوا لِلّٰهِ اَنْدَادًا

Sakın Allah'a eş ve ortaklar koşmayınız. (Bakara 22)

تَجْعَلُوا

Yapmayınız..

تَعْتَقِدُوا

İnanmayınız.

لِلّٰهِ

Allah'a.

اَنْدَادًا

Eşler, ortaklar. (Bakara 22.)

وَ اَنْتُمْ تَعْلَمُونَ

Bildiğiniz hâlde, bile bile. (Bakara 22.)

تَعْلَمُونَ

Bilirsiniz. (Bakara 22.)

23.24. Âyet

Nübüvvet Hakkında

وَاِنْ كُنْتُمْ ف۪ى رَيْبٍ مِمَّا نَزَّلْنَا عَلٰى عَبْدِنَا فَاْتُوا بِسُورَةٍ مِنْ مِثْلِه۪ وَادْعُوا شُهَدَٓاءَكُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ ٭ فَاِنْ لَمْ تَفْعَلُوا وَلَنْ تَفْعَلُوا فَاتَّقُوا النَّارَ الَّت۪ى وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ اُعِدَّتْ لِلْكَافِر۪ينَ

Gayet kısa bir meali: Yani "Abdimiz üzerine inzal ettiğimiz Kur'anda bir şübheniz varsa, Kur'anın mislinden bir sure yapınız; hem de Allah'tan başka, işlerinizde kendilerine müracaat ettiğiniz şüheda ve muinlerinizi de çağırınız, yardım etsinler. Eğer sözünüzde sadık iseniz hepiniz beraber çalışınız, Kur'anın mislinden bir sure getiriniz. Eğer bir misil getiremediğiniz takdirde, zâten getiremezsiniz ya, öyle bir ateşten sakınınız ki; odunu, insanlar ile taşlardır." (Bakara 23-24)

لَا تَخَفْ اِنَّ اللّٰهَ مَعَنَا

"Korkma, Allah bizimle beraberdir"

لَيْسَ الْكَحْلُ كَالتَّكَحُّلِ

Yani: Fıtrî karagözlülük, sun'î (yapma) karagözlülük gibi değildir. Yani yapma ve sun'î olan birşey ne kadar güzel ve ne kadar kâmil olursa olsun, fıtrî ve tabiî olan şeylerin mertebesine yetişemez ve onun yerine kaim olamaz.

فَاْتُوا بِسُورَةٍ مِنْ مِثْلِه۪... فَاِنْ لَمْ تَفْعَلُوا وَلَنْ تَفْعَلُوا فَاتَّقُوا النَّارَ

Bunu yapamazsanız -ki elbette yapamayacaksınız -yakıtı insanlar ve taşlar olan, kâfirler için hazırlanmış Cehennem ateşinden sakınınız. (Bakara 23-24)

فَاْتُوا بِسُورَةٍ مِنْ مِثْلِه۪

Haydi onun benzeri bir sûre getirin. (Bakara 23)

فَاْتُوا بِسُورَةٍ مِنْ مِثْلِه۪

Haydi onun benzeri bir sûre getirin. (Bakara 23)

وَاِنْ كُنْتُمْ ف۪ى رَيْبٍ مِمَّا نَزَّلْنَا

Eğer indirdiklerimizden herhangibir şüpheye düşüyorsanız.. ( Bakara 23)

وَ كَمْ مِنْ عَٓائِبٍ قَوْلًا صَح۪يحًا ٭ وَ اٰفَتُهُ مِنَ الْفَهْمِ السَّق۪يمِ

Sağlam sözleri kötüleyen nice kişiler vardır ki, onların âfetleri hasta anlayışlarından ileri gelir. (El-Mütenebbî, Dîvan 246)

اِنَّ اللّٰهَ عَلَى الْعَرْشِ اسْتَوٰى

Muhakkak ki Allah'ın (c.c.) hükümranlığı Arşı kaplamıştır.

اَلتَّنَزُّلَاتُ الْاِلٰهِيَّةُ اِلٰى عُقُولِ الْبَشَرِ

Beşerin akılları seviyesinde ilahî tenezzülat. Yani Allâh-u teâlanın insanların anlıyabilecekleri seviyede onlara hitab etmesi.

كَلِّمِ النَّاسَ عَلٰى قَدَرِ عُقُولِهِمْ

İnsanlarla anlayış seviyelerine göre konuş.

قَالَ

Dedi.

يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اعْبُدُوا

Ey insanlar, (Allah'a) ibadet ediniz. (Bakara 21)

اِنْ هُوَ اِلَّا وَحْىٌ يُوحٰى

O ancak vahyedilen bir vahiydir. (Necm 4)

لَوْ كُلُّ كَلْبٍ عَوٰى اَلْقَمْتَهُ حَجَرًا ٭ لَمْ يَبْقَ ف۪ى هٰذِهِ الْكُرَةِ اَحْجَارُ

"Her üren kelbin (köpeğin) ağzına bir taş atacak olsan dünyada taş kalmaz."

وَاِنْ كُنْتُمْ ف۪ى رَيْبٍ مِمَّا نَزَّلْنَا

Eğer indirdiklerimizden herhangi bir şüphe duyuyorsanız.. (Bakara 23)

لَا رَيْبَ ف۪يهِ هُدًى لِلْمُتَّق۪ينَ

Onda asla şüphe yoktur. O, Allah'ın emir ve yasaklarına karşı gelmekten sakınanlar için bir yol göstericidir. (Bakara 2)

لَا رَيْبَ ف۪يهِ

Onda hiçbir şüpheye yer yoktur. (Bakara 2)

وَاِنْ كُنْتُمْ ف۪ى رَيْبٍ

Şübhe içinde iseniz. (Bakara 23)

فَاْتُوا بِسُورَةٍ مِنْ مِثْلِه۪

"Kur'anın mislinden bir sure getiriniz."

تَشَبَّثُوا، وَجَبَ التَّشَبُّثُ، تَعَلَّمُوا، جَرِّبُوا

Teşebbüs ediniz. Teşebbüs şarttır. Öğreniniz ve tecrübe ediniz.

وَادْعُوا شُهَدَٓاءَكُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ

Allah'tan başka güvendiklerinizin hepsini çağırın. (Bakara 23)

فَاِنْ لَمْ تَفْعَلُوا

eğer yapamazsanız

وَلَنْ تَفْعَلُوا

Bundan sonra da kat'iyyetle yapamayacaksınız."

نَوْعٌ مُنْحَصِرٌ فِى الشَّخْصِ

"Bir şahısta inhisar etmiş bir nevidir."

فَاتَّقُوا النَّارَ الَّت۪ى وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ اُعِدَّتْ لِلْكَافِر۪ينَ

"Kâfirlere hazırlanan bir ateşten sakınınız ki; odunu, insanlar ile taşlardır."

فَاتَّقُوا

Sakının.

اِنْ لَمْ تَفْعَلُوا

Eğer bunu yapamazsanız...

فَاتَّقُوا

Sakının.

اِنْ لَمْ تَفْعَلُوا

Eğer bunu yapamazsanız...

الَّت۪ى وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ

Yakıtı insanlar ve taşlar olan (Cehennem ateşi.)

فَاتَّقُوا النَّارَ

Cehennem ateşinden sakının.

نار

Ateş, cehennem

اُعِدَّتْ لِلْكَافِر۪ينَ

Kâfirler için hazırlanan. (Bakara 24)

فَاتَّقُوا

Sakının.

اِنْ لَمْ تَفْعَلُوا

Eğer bunu yapamazsanız...

اُعِدَّتْ

Hazırlandı.

وَاِنْ كُنْتُمْ ف۪ى رَيْبٍ مِمَّا نَزَّلْنَا عَلٰى عَبْدِنَا

Eğer Kulumuza indirdiğimiz Kur'an-ı Kerim hakkında bir şüpheniz var ise. (Bakara 23)

اِنْ كُنْتُمْ ف۪ى رَيْبٍ

Herhangi bir şüpheniz var ise.

يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اعْبُدُوا

Ey insanlar, ibadet ediniz.

وَاِنْ كُنْتُمْ ف۪ى رَيْبٍ

Eğer bir şüpheniz varsa...

اِنِ ارْتَبْتُمْ

Şüpheye düştüyseniz.

رَيْبٍ

şüphe

مِمَّا

O şey hakkında, o şeyden

مِنْ

....dan, ...den

ف۪ى شَيْءٍ

Bir şeyle ilgili, o şey hakkında

وَاِنْ كُنْتُمْ ف۪ى رَيْبٍ ف۪ى شَيْءٍ مِمَّا نَزَّلْنَا

Eğer indirdiklerimizden herhangibir şüphe duyuyorsanız..

نَزَّلْنَا

Peyderpey İndirdik.

اَنْزَلْنَا

(Bir defada) indirdik.

عَبْدِنَا

Kulumuz.

اُعْبُدُوا

İbadet edin.

فَاْتُوا

Getirin.

بِسُورَةٍ

Bir sûre ile.

مَنْ لَمْ يَذُقْ لَمْ يَدْرِ

Tatmayan bilmez.

مِنْ مِثْلِه۪

Onun benzerinden.

مِثْلِ سُورَةٍ مِنْهُ

Ondan bir sûrenin benzerini.

بِسُورَةٍ مِنْ مِثْلِه۪

Onun benzerinden bir sûre ile.

وَادْعُوا

Çağırın.

شُهَدَٓاءَ

Şahitler (yardımcılar).

وَادْعُوا

Çağırın.

شُهَدَٓاءَكُمْ

Kendinize yardım istediğiniz kişiler.

مِنْ دُونِ اللّٰهِ

"Allah'tan maada, dünyada ne kadar erbab-ı fesahat varsa çağırınız."

اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ

Eğer iddianızda sadıksanız.

اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ تَفْعَلُوا

Yani: "Sözünüzde sadık olsaydınız, yapacaktınız."

فَاِنْ لَمْ تَفْعَلُوا وَلَنْ تَفْعَلُوا فَاتَّقُوا النَّارَ

Bunu yapamazsanız ki, elbette yapamayacaksınız, Cehennem ateşinden sakının. (Bakara 24)

فَاِنْ لَمْ تَفْعَلُوا

Eğer bunu yapamazsanız ki...

فَاتَّقُوا النَّارَ

Cehennem ateşinden sakının.

فَاتَّقُوا النَّارَ

Cehennem ateşinden sakının.

اِنْ لَمْ تَفْعَلُوا

Bunu yapamazsanız ki...

تَفْعَلُوا

Yaparsınız.

تَاْتُوا

Getirin.

وَلَنْ تَفْعَلُوا

Ki asla yapamayacaksınız.

فَاتَّقُوا

Sakının.

اِنْ لَمْ تَفْعَلُوا

Bunu yapamazsanız ki...

اٰمَنُوا

İman edin!

تَجَنَّبُوا

Çekinin, kaçının.

النَّارَ

Ateş, Cehennem

اَلَّت۪ى

Öyle ki.

نَارًا وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ

Yakıtı insanlar ve taşlar olan ateş. (Tahrîm Sûresi: 6)

وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ

Yakıtı insanlar ve taşlar olan (Cehennem ateşi.) (Bakara 24)

النَّاس

İnsanlar

حِجَارَة

Taşlar

اُعِدَّتْ لِلْكَافِر۪ينَ

Kâfirler için hazırlandı.

لَكُمْ

Sizin için.

لِلْكَافِر۪ينَ

Kâfirler için.

اُعِدَّتْ لَكُمْ ِلَانَّكُمْ مِنَ الْكَافِر۪ينَ وَالنَّارُ اُعِدَّتْ لِلْكَافِر۪ينَ

Sizin için hazırlandı. Çünkü siz kafirlerdensiniz. Cehennem ateşi de kafirler için hazırlanmıştır.

25.Âyet

وَبَشِّرِ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ اَنَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ى مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ كُلَّمَا رُزِقُوا مِنْهَا مِنْ ثَمَرَةٍ رِزْقًا قَالُوا هٰذَا الَّذ۪ى رُزِقْنَا مِنْ قَبْلُ وَاُتُوا بِه۪ مُتَشَابِهًا وَلَهُمْ ف۪يهَٓا اَزْوَاجٌ مُطَهَّرَةٌ وَهُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ

Yani: "İman eden ve iyi işler işleyen mü'minlere beşaret ver ki, altında nehirler akan Cennetler onlarındır. O Cennetlerden bir meyve yedikleri zaman; bu, bundan evvel yediğimiz meyvedir derler. Birbirine benzer bir surette rızıkları getirilip verilir. Ve o Cennetlerde onlar için temiz kadınlar vardır. Ve onlar o Cennetlerde de daimî bir şekilde kalacaklardır." (Bakara 25)

يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اعْبُدُوا

Ey insanlar, ibadet edin. (Bakara 21)

اِنْ كُنْتُمْ ف۪ى رَيْبٍ

Eğer bir şüpheye düşüyorsanız.. (Bakara 23)

وَ امْتَازُوا الْيَوْمَ اَيُّهَا الْمُجْرِمُونَ

"Ey mücrimler! Bir tarafa çekiliniz"

فَادْخُلُوهَا خَالِد۪ينَ

"Daimî kalmak üzere Cennet'e giriniz."

اِذَا السَّمَٓاءُ انْشَقَّتْ

Gök yarıldığında. (İnşikak 1)

اِذَا الشَّمْسُ كُوِّرَتْ

Güneş dürülüp toplandığında. (Tekvîr 1)

اِذَا النُّجُومُ انْكَدَرَتْ

Ve yıldızlar döküldüğünde. (Tekvîr 2)

وَامْتَازُوا

Bir kenara çekiliniz. (Yâsin 59)

وَ بِالْاٰخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ

Onlar, âhirete de kesin olarak imân etmiş kimselerdir. (Bakara 4)

لَيْسَ فِى الْجَنَّةِ اِلَّا اَسْمَٓائُهَا

"Cennet'te, yalnız isimleri vardır."

وَ بَشِّر۪ الَّذِينَ اٰمَنُوا وَ عَمِلُوا الصَّالِحَاتِ

İman eden ve iyi işler işleyen mü'minleri müjdele! (Bakara 25)

اَنَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ى

Ki (altında nehirler) akan Cennetler onlar için vardır. (Bakara 25)

تَجْر۪ى مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ

Altında nehirler akar. (Bakara 25)

نَهْر، جَنّة

Bir nehir, bir Cennet.

كُلَّمَا رُزِقُوا مِنْهَا مِنْ ثَمَرَةٍ رِزْقًا قَالُوا هٰذَا الَّذ۪ى رُزِقْنَا مِنْ قَبْلُ

O Cennetlerden herhangi bir meyveden kendilerine rızık olarak yedirildikleri vakit, 'Bu, bundan evvel bize (dünyada) rızık olarak verilenlerdendir' derler. (Bakara 25)

مِنْ قَبْلُ

Bundan önce

وَ اُتُوا بِه۪ مُتَشَابِهًا

Yani rızıkları birbirine müteşabih olarak getirilir.

اُتُوا

Getirilir.

وَ لَهُمْ ف۪يهَٓا اَزْوَاجٌ مُطَهَّرَةٌ

Ve onlar için cennette tertemiz eşler vardır. (Bakara 25)

وَ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ

Ve onlar orada ebedî kalacaklardır. (Bakara 25)

وَ بَشِّرِ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَ عَمِلُوا الصَّالِحَاتِ

İman eden ve iyi işler işleyen mü'minleri müjdele! (Bakara 25)

بَشِّرْ

"Müjdele!

اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَ عَمِلُوا

İman eden ve (iyi işler) işleyen (mü'min)ler.

اَلْمُؤْمِن۪ينَ

Mü'minler.

اَلَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ

İman edenler.

اَلَّذ۪ينَ

O Kimseler

وَ عَمِلُوا

Amel edenler, işleyenler

الصَّالِحَاتِ

Salih ameller.

يُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَ مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ

Namazı dos doğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda bağışta bulunurlar. (Bakara 3)

صَالِحَاتِ

Güzel ve iyi işler. (Bakara 25)

اَنَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ى مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ

Onlar için altından nehirler akan Cennetler vardır. (Bakara 25)

اَنَّ

Muhakkak.

لَهُمْ

Onlar için.

تَحْت

Alt.

مِنْ

-den, -dan.

اَنَّ

Muhakkak.

لَهُمْ

Onlar için.

تَجْر۪ى

Akar.

مِنْ تَحْتِهَا

Altından.

الْاَنْهَارُ

Nehirler, ırmaklar.

كُلَّمَا رُزِقُوا مِنْهَا مِنْ ثَمَرَةٍ رِزْقًا قَالُوا هٰذَا الَّذ۪ى رُزِقْنَا مِنْ قَبْلُ

O Cennetlerdeki herhangi bir meyveden kendilerine rızık olarak yedirildikleri vakit, "Bu, bundan evvel bize (dünyada) rızık olarak verilenlerdendir" derler.

كُلَّمَا

Her defasında.

رُزِقُوا

Rızık olarak verildiğinde.

مِنْهَا مِنْ ثَمَرَةٍ

Orada bulunan meyvelerden.

مِنْ ثَمَرَاتِهَا

Onun meyvelerinden bir meyve.

مِنْهَا

Ondan.

مِنْ ثَمَرَةٍ

Bir meyve.

رِزْقًا

Rızık olarak. (Bakara 25.)

قَالُوا

Derler, dediler

هٰذَا الَّذ۪ى رُزِقْنَا مِنْ قَبْلُ

Bu, bundan önce (dünyada) rızık olarak bize verilenlerdendir. (Bakara 25.)

وَ اُتُوا بِه۪ مُتَشَابِهًا

Rızıkları dünyadakine benzer şekilde kendilerine getirilir. (Bakara 25.)

هٰذَا الَّذ۪ى رُزِقْنَا مِنْ قَبْلُ

Bu daha önce yediğimiz rızıktandır. (Bakara 25.)

اُتُوا

Sunulur.

مُتَشَابِهًا

Benzer şekilde.

وَ لَهُمْ ف۪يهَٓا اَزْوَاجٌ مُطَهَّرَةٌ

Orada onlar için tertemiz kadınlar vardır. (Bakara 25.)

لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ى

Onlar için altından ırmaklar akan Cennetler vardır. (Bakara 25.)

لَهُمْ

Onlar için.

حُورٌ ع۪ينٌ

İri gözlü huriler.

ف۪يهَا

Orada.

مُطَهَّرَةٌ

Tertemiz.

وَ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ

Onlar orada (cennette) ebedi kalıcıdırlar. Yani, "Onlar da, ezvaçları da, Cennet de, Cennetin lezaizi de hep ebedîdirler." (Bakara 25)

26.27. Âyetler

اِنَّ اللّٰهَ لَا يَسْتَحْي۪ٓى اَنْ يَضْرِبَ مَثَلًا مَا بَعُوضَةً فَمَا فَوْقَهَا فَاَمَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا فَيَعْلَمُونَ اَنَّهُ الْحَقُّ مِنْ رَبِّهِمْ وَ اَمَّا الَّذ۪ينَ كَفَرُوا فَيَقُولُونَ مَاذَٓا اَرَادَ اللّٰهُ بِهٰذَا مَثَلًا يُضِلُّ بِه۪ كَث۪يرًا وَ يَهْد۪ى بِه۪ كَث۪يرًا وَمَا يُضِلُّ بِه۪ٓ اِلَّا الْفَاسِق۪ينَ ٭ اَلَّذ۪ينَ يَنْقُضُونَ عَهْدَ اللّٰهِ مِنْ بَعْدِ م۪يثَاقِه۪ وَ يَقْطَعُونَ مَٓا اَمَرَ اللّٰهُ بِه۪ٓ اَنْ يُوصَلَ وَ يُفْسِدُونَ فِى الْاَرْضِ اُولٰٓئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ

Gayet kısacık bir meali: Yani "Cenab-ı Hak kullarını irşad ve ikaz etmek üzere, sivrisinek gibi hakir, kıymetsiz bir hayvanla veya bir mahlukla misal getirmeyi, kâfirlerin keyfi için terketmez. İmanı olanlar, onun Rablarından hak olduğunu bilirler. Amma kâfirler, Allah bu gibi hakir misallerden neyi irade etmiştir diyorlar. Allah onun ile çoklarını dalalete atar ve çoklarını da hidayete götürür. Fakat fâsıklardan maada dalalete attığı yoktur. Fâsıklar da ol adamlardır ki; Allah'ın taatinden hurucla, misak-ı ezelîden sonra ahidlerini bozarlar ve Allah'ın akrabalar arasında veya mü'minler beyninde emrettiği hatt-ı muvasalayı keserler; yeryüzünde işleri ifsaddır; dünya ve âhirette zarar ve hüsrana maruz kalan ancak onlardır." (Bakara 26-27)

كَمَثَلِ الَّذِى اسْتَوْقَدَ نَارًا

(Onların durumu), ateş yakan adamın meseli gibidir. (Bakara 19)

اَوْ كَصَيِّبٍ مِنَ السَّمَٓاءِ

Şiddetle yağan yağmur gibi... (Bakara 19)

وَ ف۪ى كُلِّ شَيْءٍ لَهُ اٰيَةٌ تَدُلُّ عَلٰى اَنَّهُ وَاحِدٌ

Herşeyde Allah'ın birliğini gösteren delil vardır. "Kitab-ı kebiri kâinatta yaratılan herhangi birşey, Hâlıkın azametine delâlet eden bir kelime-i hâliyedir."

اَنْ تَنْفَدَ كَلِمَاتُ رَبّ۪ى وَ لَوْ جِئْنَا بِمِثْلِه۪ مَدَدًا

(De ki: Rabbimin sözlerini yazmak için bütün denizler mürekkep olsa,) hattâ bir o kadarını daha getirip ilâve etsek, Rabbimin sözleri tükenmeden. (Kehf 109)

اَلَا يَعْلَمُ مَنْ خَلَقَ وَهُوَ اللَّط۪يفُ الْخَب۪يرُ

Yaratan bilmez mi? O Latif ve Habir dir. (Mülk 14)

نَسْجُ الْعَنْكَبُوتِ

Örümceğin ağı.

اِنَّ اللّٰهَ لَا يَسْتَحْي۪ٓى اَنْ يَضْرِبَ مَثَلًا مَا بَعُوضَةً فَمَا فَوْقَهَا

Cenab-ı Hak, (kullarını irşad ve ikaz etmek üzere,) sivrisinek gibi bir mahlûkla misal getirmeyi, (kâfirlerin keyfi için) terk etmez.

اَرَبٌ يَبُولُ الثَّعْلَبَانُ بِرَاْسِه۪

Başına tilkilerin bevl ettiği bir şey nasıl rab olur.

اِنَّ اللّٰهَ لَا يَسْتَحْي۪ٓى اَنْ يَضْرِبَ مَثَلًا مَا

Şüphesiz ki Allah sivrisinekle veya ondan daha küçüğüyle misal vermekten çekinmez. (Bakara 26.)

فَاَمَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا فَيَعْلَمُونَ اَنَّهُ الْحَقُّ مِنْ رَبِّهِمْ

İman edenler, onun, Rablerinden gelen hak olduğunu bilirler.

بَعُوضَة

Sivrisinek.

وَ اَمَّا الَّذ۪ينَ كَفَرُوا

İnkâr edenler ise.

مَاذَٓا اَرَادَ اللّٰهُ بِهٰذَا مَثَلًا

Allah bu gibi hakîr misallerden neyi irade etmiştir?

يَعْلَمُونَ

Onlar bilirler.

لَا يَعْلَمُونَ

Onlar bilmezler.

يُضِلُّ بِه۪ كَث۪يرًا وَ يَهْد۪ى بِه۪ كَث۪يرًا

Allah, onunla çoklarını dalâlete atar ve çoklarını da hidayete götürür.

مَاذَا

Ne?

وَمَا يُضِلُّ بِه۪ٓ اِلَّا الْفَاسِق۪ينَ

(Verdiği misallerle Allah) ancak fâsıkları saptırır.

يُضِلُّ بِه۪ كَث۪يرًا

Allah, onunla çoklarını dalâlete atar.

اَلَّذ۪ينَ يَنْقُضُونَ عَهْدَ اللّٰهِ مِنْ بَعْدِ م۪يثَاقِه۪ وَ يَقْطَعُونَ مَٓا اَمَرَ اللّٰهُ بِه۪ٓ اَنْ يُوصَلَ وَ يُفْسِدُونَ فِى الْاَرْضِ

Fâsıklar öyle kimselerdir ki, Allah'a itaatten çıkıp, mîsak-ı ezelîde yaptıkları ahidlerini bozarlar ve Allah'ın akrabalar ve mü'minler arasında emrettiği bağlantıyı keserler; yeryüzünde fesat ve bozgunculuk çıkarırlar. (Bakara 27)

يَنْقُضُونَ عَهْدَ اللّٰهِ

Fâsıklar, Allah'a verdikleri ahidlerini bozarlar.

وَ يَقْطَعُونَ مَٓا اَمَرَ اللّٰهُ بِه۪ٓ اَنْ يُوصَلَ

Allah'ın akrabalar veya mü'minler arasında emrettiği bağları koparırlar.

وَ يُفْسِدُونَ فِى الْاَرْضِ

Onlar yeryüzünde bozgunculuk çıkarırlar.

اُولٰٓئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ

İşte onlar hüsrana uğrayanlardır.

عِبَارَاتُنَا شَتّٰى وَ حُسْنُكَ وَاحِدٌ وَ كُلٌّ اِلٰى ذَاكَ الْجَمَالِ يُش۪يرُ

"Söylediğimiz sözler ayrı ayrı ise de, senin hüsnün birdir. Bütün sözlerimiz, o hüsn-ü cemale işaret ediyorlar."

اِنَّ اللّٰهَ لَا يَسْتَحْي۪ٓى اَنْ يَضْرِبَ مَثَلًا مَا بَعُوضَةً فَمَا فَوْقَهَا

Cenâb-ı Hak, kullarını irşad ve ikaz etmek üzere, sivrisinek gibi küçük, kıymetsiz bir hayvanla veya bir mahlûkla misal getirmekten, kâfirlerin keyfi için haya etmez. (Bakara 26)

اِنَّ

Muhakkak..

لَا يَسْتَحْي۪ى

Çekinmez, hayâ etmez.

لَا يَتْرُكُ

Terk etmez.

بَعُوضَةً

Sivrisinek.

يَسْتَحْي۪ى

Çekinir, hayâ eder.

اَمَا يَسْتَحْي۪ى رَبُّ مُحَمَّدٍ اَنْ يُمَثِّلَ بِهٰذِهِ الْمُحَقَّرَاتِ

"Muhammed'in Rabbi bu hakir şeylerden temsil getirmeye hayâ etmez mi?"

مُشَاكَلَةً فِى الصُّحْبَةِ

Karşılıklı konuşmada muhatabın bildiği kelime ve mânâları kullanarak açıklama.

يَسْتَحْي۪ى

Çekinir.

اَنْ يَضْرِبَ

Bir mesele hakkında örnek verme.

مِنَ الْمَثَلِ الْحَق۪يرِ

Değersiz ve sıradan bir örnekden.

ضَرْب

Misal.

اِنَّ اللّٰهَ لَا يَسْتَحْي۪ى ضَرْبَ الْبَعُوضَةِ مَثَلًا

Allah, bir sivrisineği, ondan daha da ötesi bir varlığı örnek olarak vermekten çekinmez.

اِسْتِحْيَا

Çekinme, hayâ etme.

ضَرْب

Misal.

بَعُوضَةً

Sivrisinek.

مَثَلًا

Misal.

مَا

O şey ki..

فَمَا فَوْقَهَا

Çok daha fevkinde, üstünde olan. (Bakara 26.)

مَا فَوْقَهَا

Onun üstünde, ötesinde.

فَاَمَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا فَيَعْلَمُونَ اَنَّهُ الْحَقُّ مِنْ رَبِّهِمْ وَ اَمَّا الَّذ۪ينَ كَفَرُوا فَيَقُولُونَ مَاذَٓا اَرَادَ اللّٰهُ بِهٰذَا مَثَلًا

İmanı olanlar, onun, Rablerinden hak olduğunu bilirler. Amma kâfirler, 'Allah bu gibi hakîr (küçük ve değersiz) misallerden neyi irade etmiştir?' derler. (Bakara 26)

اَمَّا

(o meseleye) gelince..., ise...

فَيَعْلَمُونَ اَنَّهُ الْحَقُّ

Onlar bunun hak olduğunu bilirler.

اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا

İman edenler.

اَلْمُؤْمِنُونَ

Mü'minler.

اَنَّهُ الْبَلِيغُ

Şüphesiz ki o çok belagatlidir.

اَنَّهُ الْحَقُّ

Şüphesiz ki o haktır.

بَعُوضَةً

Sivrisinek.

مِنْ رَبِّهِمْ

Rablerinden.

وَ اَمَّا الَّذ۪ينَ كَفَرُوا

Kafirler ise.

اَمَّا

(o meseleye) gelince..., ise...

اَلَّذ۪ينَ كَفَرُوا

Küfredenler; Allah'ı inkar edenler.

اَلْكَافِرُونَ

Kâfirler; inkarcılar.

يَعْلَمُونَ

Bilirler.

فَلَا يَعْلَمُونَ

Bilmezler.

فَيَقُولُونَ

Derler ki.

يُضِلُّ بِه۪ كَث۪يرًا وَ يَهْد۪ى بِه۪ كَث۪يرًا

Allah, onunla çoklarını dalâlete atar ve çoklarını da hidayete götürür.

اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا

İman edenler.

يَهْد۪ى بِه۪

Onunla hidayete götürür.

يُضِلُّ بِه۪

Onunla dalalete götürür.

يَهْد۪ى

Doğru yola iletir.

مَاذَٓا اَرَادَ اللّٰهُ

Allah bununla ne irade etti.

كَث۪يرًا

Birçoğunu.

وَمَا يُضِلُّ بِه۪ٓ اِلَّا الْفَاسِق۪ينَ

Onunla ancak fâsıkları dalâlete atar.

اَلَّذ۪ينَ يَنْقُضُونَ عَهْدَ اللّٰهِ مِنْ بَعْدِ م۪يثَاقِهِ وَ يَقْطَعُونَ مَٓا اَمَرَ اللّٰهُ بِه۪ٓ اَنْ يُوصَلَ وَ يُفْسِدُونَ فِى الْاَرْضِ

Fâsıklar öyle kimselerdir ki, Allah'a itaatten çıkıp, mîsak-ı ezelîde yaptıkları ahidlerini bozarlar ve Allah'ın akrabalar ve mü'minler arasında emrettiği bağlantıyı keserler; yeryüzünde fesat ve bozgunculuk çıkarırlar. (Bakara 27)

يَنْقُضُونَ

Bozarlar.

وَ يَقْطَعُونَ مَٓا اَمَرَ اللّٰهُ بِه۪ٓ اَنْ يُوصَلَ

Allah'ın emrettiği bağlantıyı keserler.

وَ يُفْسِدُونَ فِى الْاَرْضِ

Yeryüzünde fesat çıkarıyorlar, bozgunculuk yapıyorlar.

اُولٰٓئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ

İşte onlar, gerçekten zarara uğrayanlardır. (Bakara 27)

اُولٰٓئِكَ

İşte onlar

اُولٰٓئِكَ

İşte onlar

هُمْ

Onlar

الْخَاسِرُونَ

Hüsrana uğrayanlar.

خَاسِر۪ين

Hüsrandakiler.

28. Âyet

كَيْفَ تَكْفُرُونَ بِاللّٰهِ وَكُنْتُمْ اَمْوَاتًا فَاَحْيَاكُمْ ثُمَّ يُم۪يتُكُمْ ثُمَّ يُحْي۪يكُمْ ثُمَّ اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ

Ne suretle Allah'ı inkâr ediyorsunuz? Halbuki sizin hayatınız yoktu, O size hayatı verdi; sonra sizi öldürecektir, sonra yine hayat verecektir, sonra Ona rücu' edip gideceksiniz.

كَيْفَ

Nasıl?

كَيْفَ تَكْفُرُونَ

Nasıl inkâr ediyorsunuz? (Bakara 28.)

كَيْفَ تَكْفُرُونَ بِاللّٰهِ وَكُنْتُمْ اَمْوَاتًا فَاَحْيَاكُمْ ثُمَّ يُم۪يتُكُمْ ثُمَّ يُحْي۪يكُمْ ثُمَّ اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ

Ne suretle Allah'ı inkâr ediyorsunuz. Hâlbuki sizin hayatınız yoktu; O size hayatı verdi. Sonra sizi öldürecek, sonra yine hayat verecektir. Sonra Ona rücu edip gideceksiniz. (Bakara 28.)

كُنْتُمْ اَمْوَاتً

Hayatınız yoktu, ölü idiniz. (Bakara 28.)

فَاَحْيَاكُم

O size hayatı verdi.

فَاَحْيَاكُم

O, sizi diriltti, size hayat verdi.

كَيْفَ

Nasıl?

ثُمَّ يُم۪يتُكُمْ

Sonra sizi tekrar (O) öldürecek.

ثُمَّ يُحْي۪يكُمْ

Sonra yine size hayat verecektir.

يُحْي۪يكُمْ

Sizi diriltecektir.

ثُمَّ اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ

Sonra Ona rücu edip gideceksiniz. (Bakara 28.)

كَيْفَ

Nasıl?

وَ كُنْتُمْ اَمْوَاتًا

Hâlbuki hayatınız yoktu, ölü idiniz.

فَاَحْيَاكُمْ

(O) size hayat verdi.

ثُمَّ يُم۪يتُكُمْ

Sonra sizi öldürecek.

ثُمَّ يُحْي۪يكُمْ

Sonra yine size hayat verecektir.

ثُمَّ اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ

Sonra Ona rücu edip gideceksiniz. O'na döndürüleceksiniz. (Bakara 28.)

كَيْفَ تَكْفُرُونَ بِاللّٰهِ

Nasıl Allah'ı inkâr ediyorsunuz? (Bakara 28.)

تَكْفُرُونَ

İnkâr ediyorsunuz

لَا تُؤْمِنُونَ

İman etmiyorsunuz.

وَ كُنْتُمْ اَمْوَاتًا

Hâlbuki hayatınız yoktu, ölü idiniz.

وَ تَعْلَمُونَ اِنْ كُنْتُمْ اَمْوَاتًا

Ölüler olduğunuzu bildiğiniz hâlde.

تَعْلَمُونَ

Biliyorsunuz, bildiğiniz hâlde.

اِنْ

Eğer..

كُنْتُمْ

İdiniz.

اَمْوَاتًا

Hayatı olmayanlar, cansızlar, ölüler.

لَمْ يَكُنْ شَيْئًا مَذْكُورًا

Adı anılmaya bile değmez birşey. (İnsan 1)

فَاَحْيَاكُمْ

O size hayatı verdi. (Bakara 28.)

اَحْيَاكُمْ

Size hayat verdi.

صِرْتُمْ اَحْيَٓاءً

Diri oldunuz, hayat buldunuz.

ثُمَّ يُم۪يتُكُمْ

Sonra sizi öldürecektir. (Bakara 28.)

تَمُوتُونَ

Ölürsünüz.

ثُمَّ يُحْي۪يكُمْ

Sonra size yine hayat verecektir.

ثُمَّ

Sonra yine

ثُمَّ اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ

Sonra Ona rücu edip gideceksiniz. (Bakara 28.)

ثُمَّ

Sonra.

تُرْجَعُونَ

(Esbab perdesinin keşfiyle, vesaitin tardıyla) Allah'a rücu' edeceksiniz."

29. Âyet

هُوَ الَّذ۪ى خَلَقَ لَكُمْ مَا فِى الْاَرْضِ جَم۪يعًا ثُمَّ اسْتَوٰٓى اِلَى السَّمَٓاءِ فَسَوّٰيهُنَّ سَبْعَ سَمٰوَاتٍ وَهُوَ بِكُلِّ شَىْءٍ عَل۪يمٌ

O, yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için yarattı. Sonra semaya yöneldi ve gökleri yedi tabaka olarak tanzim etti. O herşeyi hakkıyla bilendir. (Bakara 29)

وَ اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ

Ve O'na döndürülürsünüz.

جَمِيعًا

Tamamı, hepsi.

ثُمَّ

Sonra

سَبْعَ

Yedi.

وَ تَزْعُمُ اَنَّكَ جِرْمٌ صَغ۪يرٌ ٭ وَ ف۪يكَ انْطَوَى الْعَالَمُ الْاَكْبَرُ

Sen kendinin küçük bir varlık olduğunu zannedersin. Halbuki senin içinde büyük âlem dürülmüştür.

ثُمَّ

Sonra.

وَ الْاَرْضَ بَعْدَ ذٰلِكَ دَحٰيهَا

Sonra da yeri yayıp (düzenleyip) döşedi. (Nâziât 30)

كَانَتَا رَتْقًا فَفَتَقْنَاهُمَا

(Gök ile yer) bitişik iken, Biz onları birbirinden koparıp ayırdık. (Enbiyâ 30)

كَانَتَا رَتْقًا فَفَتَقْنَاهُمَا

(Gök ile yer) bitişik iken, Biz onları birbirinden koparıp ayırdık. (Enbiyâ 30)

وَ كَانَ عَرْشُهُ عَلَى الْمَٓاءِ

Arşı su üzerindeyken... (Hûd 7)

ثُمَّ

Sonra.

ثُمَّ

Sonra

اِسْتَوٰى

Belli bir nizam ve intizamla düzenledi.

اِعْلَمُٓوا وَ تَفَكَّرُوا

Bilin ve tefekkür edin.

ثُمَّ اِعْلَمُوا وَ تَفَكَّرُوا اَنَّهُ اسْتَوٰى

Sonra, bilin ve tefekkür edin ki, hiç şüphesiz O yönelmiştir (iradesini yöneltmiştir.)...

سَبْعَ

Yedi.

مَوْجٌ مَكْفُوفٌ

(Sema), dalgaları karar kılmış bir deniz(dir.) (Tirmizî, Tefsîru Sûre 57:1; Müsned 370)

سَبْعَ سَمٰوَاتٍ

Yedi gök.

هُوَ الَّذ۪ى خَلَقَ لَكُمْ مَا فِى الْاَرْضِ جَم۪يعً

O ki, yeryüzünde bulunan her şeyi sizin için yarattı.

ثُمَّ اسْتَوٰٓى اِلَى السَّمَٓاءِ

Sonra semaya istiva etti.

فَسَوّٰيهُنَّ سَبْعَ سَمٰوَاتٍ

Gökyüzünü yedi gök olarak tanzim etti.

كُنْ

Ol.

فَيَكُونُ

Hemen oluverir.

اِسْتَوٰى

Belli bir nizam ve intizamla düzenledi.

وَهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ

O, her şeyi hakkıyla bilendir.

هُوَ الَّذ۪ى

O ki.

هُوَ

O..

اَلَّذ۪ى

Odur ki...

ثُمَّ اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ

Sonra O'na tekrar döndürülürsünüz.

اِلَيْهِ

Ona.

لَكُمْ

Sizin için.

مَا فِى الْاَرْضِ

Yeryüzünde bulunan her şey.

فِى الْاَرْضِ

Yerde (içinde), yerin içinde.

فِى

..de, ...da, içinde..

عَلَى

Üzerinde.

جَمِيعًا

Tamamı.

ثُمَّ اسْتَوٰى

Sonra belli bir nizam ve intizamla düzenledi.

ثُمَّ

Sonra.

اَرَادَ اَنْ يُسَوّ۪ى

Tesviyeyi (dengeli bir şekilde düzenlemeyi) irade etti.

اِسْتَوَى

Tesviye etti, düzenledi.

اِلَى السَّمَٓاءِ

Gökyüzüne.

فَسَوّٰيهُنَّ

Onları düzenledi.

فَيَكُونُ

Oluverir. (Yâsin Sûresi: 29.)

كُنْ

Ol! (Yâsin Sûresi: 29.)

نَوَّعَهَا وَ نَظَّمَهَا وَ دَبَّرَ الْاَمْرَ بَيْنَهَا فَسَوّٰيهُنَّ

Nevi'lere ayırdı, tanzim etti, aralarında lâzım gelen emirleri, tedbirleri yaptı; sonra (yedi tabakaya) tesviye etti.

وَهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ

O ki, her şeyi hakkıyla bilendir.

وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ

Onun her şeye gücü yeter.

وَهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ

O ki, her şeyi hakkıyla bilendir.

بِكُلِّ

Her şeye.

مَا مِنْ عَامٍ اِلَّا وَقَدْ خُصَّ مِنهُ الْبَعْضُ

Umumî hiçbir şey yoktur ki bazı hususî durumları olmasın.

شَيْءٍ

Şey. "Bu kelime; vâcib, mümkin, mümteni'a şamildir."

عَل۪يمٌ

Hakkıyla bilir.

30. Âyet

وَ اِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلٰٓئِكَةِ اِنّ۪ى جَاعِلٌ فِى الْاَرْضِ خَل۪يفَةً قَالُٓوا اَتَجْعَلُ ف۪يهَا مَنْ يُفْسِدُ ف۪يهَا وَ يَسْفِكُ الدِّمَٓاءَ وَ نَحْنُ نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ وَ نُقَدِّسُ لَكَ قَالَ اِنّ۪ٓى اَعْلَمُ مَالَا تَعْلَمُونَ

"Yani: Düşün o zamanı ki, Rabb'in melaikeye hitaben: "Ben yerde bir halifeyi yaratacağım!" dedi. Melaike de: "Yerde fesad yapacak, kan dökecek kimseleri mi yaratacaksın! Halbuki biz, hamdinle seni tesbih ve takdis ediyoruz." dediler. Rabb'in de: "Sizin bilmediğinizi ben biliyorum!" diye onlara cevab verdi." (Bakara 30)

وَ اِذْ

Hani.

وَهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ

O her şeyi hakkıyla bilendir. (Bakara 29.)

اِذْ خَلَقَ مَا خَلَقَ مُنْتَظَمًا وَ اِذْ قَالَ رَبُّكَ

Hani yarattığını muntazam yaratmıştı ve Rabbin şöyle demişti: ...

اِنّ۪ى جَاعِلٌ فِى الْاَرْضِ خَل۪يفَةً

Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım. (Bakara 30.)

قَالُٓوا اَتَجْعَلُ ف۪يهَا مَنْ يُفْسِدُ ف۪يهَا وَ يَسْفِكُ الدِّمَٓاءَ

Melâike de, "Yerde fesat yapacak, kan dökecek kimseleri mi yaratacaksın?" dediler. (Bakara 30.)

قَالَ اِنّ۪ٓى اَعْلَمُ مَالَا تَعْلَمُونَ

Rabbin de, "Sizin bilmediğinizi Ben biliyorum" dedi. (Bakara 30.)

وَ اِذْ قَالَ رَبُّكَ

Rabbin şöyle demişti: ...

اِذْ خَلَقَ مَا خَلَقَ مُنْتَظَمًا

Hani yarattığını muntazam olarak yaratmıştı...

اِذْ

Hani.

رَبُّكَ

Rabbin.

لِلْمَلٰئِكَةِ

Meleklere.

اِنّ۪ى

Muhakkak ki, ben..

اَتَجْعَلُ

Yaratacak mısın? Yapacak mısın?

وَ اِذْ قُلْنَا

Hani biz demiştik.

اِنَّٓا اَنْزَلْنَٓا اِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ لِتَحْكُمَ بَيْنَ النَّاسِ بِمَٓا اَرٰيكَ اللّٰهُ

Muhakkak ki Biz, Allah'ın sana gösterdiği şekilde insanlar arasında hükmedesin diye Kur'ân'ı Sana hak olarak indirdik. (Nisâ 105.)

نَا

Biz.

بِمَٓا اَرٰيكَ اللّٰهُ

Allah'ın gösterdiği şekilde. (Nisâ 105.)

جَاعِلٌ

Yapan.

خَالِقٌ

Yaratan.

فِى الْاَرْضِ

Dünyada, arzda.

فِى

...da, ...de, içinde.

عَلَى

Üzerinde.

خَل۪يفَة

Bir halife.

قَالُٓوا اَتَجْعَلُ ف۪يهَا مَنْ يُفْسِدُ ف۪يهَا وَ يَسْفِكُ الدِّمَٓاءَ

(Melâike de, "Yerde) fesat yapacak, kan dökecek kimseleri mi yaratacaksn?" dediler. (Bakara 30)

قَالُٓوا اَتَجْعَلُ

Yaratacak mısın? Yapacak mısın? Dediler.

اِذْ قَالَ

Hani, demişti...

قَالَ - قَالُٓوا

Dedi-dediler.

اَتَجْعَلُ

Yaratacak mısın? (Bakara 30.)

ف۪يهَا

Onda, orada.

مَنْ

Kimse, o kimse.

يُفْسِدُ

Fesad çıkarıyor, bozgunculuk yapıyor.

فِيهَا

Onda, orada.

يَسْفِكُونَ

Kan dökerler, kan döküyorlar.

يَقْتُلُونَ

Öldürürler, öldürüyorlar.

الدِّمَٓاءَ

Kanlar.

وَ نَحْنُ نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ وَ نُقَدِّسُ لَكَ

Halbuki biz, hamdinle Seni tesbih ve takdîs ediyoruz. (Bakara 30.)

وَ نَحْنُ نُسَبِّحُ

Biz tesbih ediyoruz.

نَحْنُ

Biz.

نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ

Hamdinle Seni tesbih ediyoruz. (Bakara 30.)

وَ نُقَدِّسُ لَكَ

Ve Seni takdîs ediyoruz.

نُقَدِّسُكَ

Seni takdîs ediyoruz. (Bakara 30.)

نُقَدِّسُ لَاجْلِكَ

Biz nefislerimizi, fiillerimizi günahlardan temizlemekle beraber, kalplerimizi masivadan Senin için çeviriyoruz.

يَسْفِكُ

Kan döker, kan döküyor.

قَالَ اِنّ۪ٓى اَعْلَمُ مَالَا تَعْلَمُونَ

Rabbin de, "Sizin bilmediğinizi Ben biliyorum" dedi. (Bakara 30.)

اِنّ۪ٓى اَعْلَمُ

Muhakkak ben biliyorum.

اِنَّ

Muhakkak ki.

لَا تَعْلَمُونَ

Bilmiyorsunuz. (Bakara 30.)

اَعْلَمُ

Biliyorum. (Bakara 30.)

اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ

Muhakkak ki Allah her şeyi hakkıyla bilir, her işi hikmetle yapar. (Tevbe 28.)

31.32.33.Âyetler

وَعَلَّمَ اٰدَمَ الْاَسْمَٓاءَ كُلَّهَا ثُمَّ عَرَضَهُمْ عَلَى الْمَلٰٓئِكَةِ فَقَالَ اَنْبِئُون۪ى بِاَسْمَٓاءِ هٰٓؤُلَٓاءِ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ ٭ قَالُوا سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَٓا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَل۪يمُ الْحَك۪يم ٭ قَالَ يَٓا اٰدَمُ اَنْبِئْهُمْ بِاَسْمَٓائِهِمْ فَلَمَّٓا اَنْبَاَهُمْ بِاَسْمَٓائِهِمْ قَالَ اَلَمْ اَقُلْ لَكُمْ اِنّ۪ٓى اَعْلَمُ غَيْبَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَاَعْلَمُ مَا تُبْدُونَ وَمَا كُنْتُمْ تَكْتُمُونَ

Cenab-ı Hak, bütün eşyanın isimlerini Âdem'e (A.S.) öğretti. Sonra o eşyayı melaikeye göstererek dedi ki: "Eğer iddianızda sadık iseniz, bunların isimlerini bana söyleyiniz."

Melaike dediler ki: "Seni her nekaisten tenzih ve bütün sıfât-ı kemaliye ile muttasıf olduğunu ikrar ederiz. Senin bize öğrettiğin ilimden başka bir ilmimiz yoktur, herşeyi bilici ve her kimseye liyakatına göre ilm ü irfan ihsan edici sensin."

Cenab-ı Hak dedi ki: "Yâ Âdem! Bunların isimlerini onlara söyle." Vakta ki Âdem, isimlerini onlara söyledi. Cenab-ı Hak dedi ki: "Size demedim mi semavat ve Arz'ın gaybını bilirim ve sizin Âdem hakkında lisanla izhar ettiğinizi ve kalben gizlediğinizi bilirim." (Bakara 31,32,33)

وَلَا رَطْبٍ وَلَا يَابِسٍ اِلَّا ف۪ى كِتَابٍ مُب۪ينٍ

Yaş ve kuru ne varsa ap açık bir kitapta yazılmıştır. (En'âm 59)

وَ عَلَّمَ اٰدَمَ الْاَسْمَٓاءَ كُلَّهَا

Allah, Âdem'e bütün isimleri öğretti. (Bakara 31)

وَ اَلَنَّا لَهُ الْحَد۪يدَ

Demiri de Onun için yumuşattık. (Sebe 10)

غُدُوُّهَا شَهْرٌ وَ رَوَاحُهَا شَهْرٌ

Sabah gidişi bir aylık, akşam gidişi de bir aylık mesafe (giderdi.) (Sebe 12)

كَاَنَّ كِرَامَ الْكَاتِب۪ينَ تَنَزَّلُوا عَلٰى قَلْبِه۪ وَحْيًا بِمَا ف۪ى صَح۪يفَةٍ

Sanki Kirâmel Kâtibîn melekleri yazılı bir sayfadaki herşeyi onun kalbine ilhâm ediyordu.

اَنِ اضْرِبْ بِعَصَاكَ الْحَجَرَ

"Âsânı taşa vur" (dedik.) (Bakara 60)

يَا نَارُ كُون۪ى بَرْدًا وَ سَلَامًا

Ey ateş, serin ve selâmetli ol. (Enbiyâ 69)

لَوْلَٓا اَنْ رَاٰ بُرْهَانَ رَبِّه۪

Eğer Rabbinin delilini görmeseydi. (Yûsuf 24)

اِنّ۪ى َلَاجِدُ ر۪يحَ يُوسُفَ

Yani "Ben Yusuf'un kokusunu alıyorum" (Yusuf 94)

اَنَا اٰت۪يكَ بِه۪ قَبْلَ اَنْ يَرْتَدَّ اِلَيْكَ طَرْفُكَ

Sen daha gözünü açıp kapamadan ben onu Sana getiririm. (Neml 40)

عُلِّمْنَا مَنْطِقَ الطَّيْرِ

Bize kuşların dili öğretildi. (Neml 16)

وَعَلَّمَ اٰدَمَ الْاَسْمَٓاءَ

Allah, Âdem'e bütün isimleri öğretti. (Bakara 31)

اِنّ۪ٓى اَعْلَمُ مَا لَا تَعْلَمُونَ

Şüphesiz ki ben sizin bilmediklerinizi bilirim. (Bakara 29)

ثُمَّ عَرَضَهُمْ عَلَى الْمَلٰٓئِكَةِ فَقَالَ اَنْبِئُون۪ى بِاَسْمَٓاءِ هٰٓؤُلَٓاءِ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ

Sonra Allah bütün varlıkları melâikeye göstererek dedi ki: 'Eğer iddianızda sadık iseniz, bunların isimlerini Bana söyleyiniz.' (Bakara 31)

قَالُوا

Dediler.

سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَٓا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَٓا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَل۪يمُ الْحَك۪يمُ

Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Sen her şeyi hakkıyla bilir, her işi hikmetle yaparsın. (Bakara 32)

قَالَ يَٓا اٰدَمُ اَنْبِئْهُمْ بِاَسْمَٓائِهِمْ

Cenab-ı Hak dedi ki: 'Ya Âdem! Bunların isimlerini onlara söyle.' (Bakara 33)

قَالَ اَلَمْ اَقُلْ لَكُمْ اِنّ۪ٓى اَعْلَمُ غَيْبَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَاَعْلَمُ مَا تُبْدُونَ وَمَا كُنْتُمْ تَكْتُمُونَ

Cenab-ı Hak dedi ki: 'Size demedim mi semavat ve arzın gaybını bilirim ve sizin izhar ettiğinizi ve gizlediğinizi bilirim.' (Bakara 33)

وَ عَلَّمَ اٰدَمَ الْاَسْمَٓاءَ كُلَّهَا

Allah, Âdem'e bütün isimleri öğretti. (Bakara 31)

عَلَّمَ

Öğretti.

اٰدَمَ

Âdem

الْاَسْمَٓاءَ

İsimler.

عَرَضَهُمْ

Onlara arzetti, sundu.

كُلَّهَا

Hepsini, tamamını.

ثُمَّ عَرَضَهُمْ عَلَى الْمَلٰٓئِكَةِ فَقَالَ اَنْبِئُون۪ى بِاَسْمَٓاءِ هٰٓؤُلَٓاءِ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ

Sonra Allah bütün varlıkları melâikeye göstererek dedi ki: 'Eğer iddianızda sadık iseniz, bunların isimlerini Bana söyleyiniz.' (Bakara 31)

ثُمَّ

Sonra

هُوَ اَكْرَمُ مِنْكُمْ وَ اَحَقُّ بِالْخِلَافَةِ

"Yani: Âdem, sizden daha kerim ve hilafete daha müstehak ve lâyıktır."

هُمْ

Onlar, onlara.

هُمْ

Onlara

عَرَضَ

Arzetti, sundu.

عَلٰى

Üzerine, üzerinde..

سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَٓا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَٓا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَل۪يمُ الْحَك۪يمُ

Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Sen her şeyi hakkıyla bilir, her işi hikmetle yaparsın. (Bakara 32)

وَ اٰخِرُ دَعْوٰيهُمْ اَنِ الْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ

Onların duaları ise şu sözlerle sona erer: 'Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet, Âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur.' (Yûnus 10)





















.