Fetih 28: Revizyonlar arasındaki fark

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden
Değişiklik özeti yok
Değişiklik özeti yok
7. satır: 7. satır:
[[Kategori:33. Söz'de Geçen Ayetler]]
[[Kategori:33. Söz'de Geçen Ayetler]]
[[Kategori:Risale-i Nur'da Geçen Ayetler]]
[[Kategori:Risale-i Nur'da Geçen Ayetler]]
[[Kategori:Şualar'da Geçen Ayetler]]
[[Kategori:15. Şua'da Geçen Ayetler]]
[[Kategori:Sözler'de Geçen Ayetler]]
[[Kategori:Sözler'de Geçen Ayetler]]
[[Kategori:25. Söz'de Geçen Ayetler]]
[[Kategori:25. Söz'de Geçen Ayetler]]
110. satır: 112. satır:


([[Risale:7._Lem%27a#D.C3.B6rd.C3.BCnc.C3.BCs.C3.BC|7. Lem'a]])
([[Risale:7._Lem%27a#D.C3.B6rd.C3.BCnc.C3.BCs.C3.BC|7. Lem'a]])
----
[[Risale:15. Şua (Ayet-Hadis Mealleri)#1|{{Arabi|بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ}}]]
[[Risale:15. Şua (Ayet-Hadis Mealleri)#2|{{Arabi|وَ بِهٖ نَسْتَعٖينُ}}]]
Üçüncü Medrese-i Yusufiyenin tek bir dersinin
ÜÇÜNCÜ KISMI
MUKADDİME
Namazdaki Fatiha’nın manevî emriyle ‌[[Risale:15. Şua (Ayet-Hadis Mealleri)#31|{{Arabi|اَشْهَدُ اَنْ لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ‌}}]] feyziyle İkinci Kısım yazıldığı gibi; namazdaki teşehhüd dahi ‌[[Risale:15. Şua (Ayet-Hadis Mealleri)#32|{{Arabi|وَ اَشْهَدُ اَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ اللّٰهِ‌}}]] cümlesinin diliyle, manevî ihtarıyla ve Sure-i Feth’in âhirinde
[[Fetih 28|{{Arabi|هُوَ الَّذٖٓى اَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدٰى وَدٖينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدّٖينِ كُلِّهٖ وَ كَفٰى بِاللّٰهِ شَهٖيدًا}}]]
[[Fetih 29|{{Arabi|مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللّٰهِ وَالَّذٖينَ مَعَهُٓ اَشِدَّٓاءُ عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَٓاءُ بَيْنَهُمْ … الخ}}]]
beş mu’cize-i gaybiyeyi gösteren büyük âyetin nuruyla üçüncü kısmını yazmaya –şimdi beyanına iznim olmayan– üç sebep için mecbur oldum. Tafsilatını, izahatını, senetli hüccetlerini risalet-i Muhammediyeye dair Zülfikar Mu’cizat-ı Ahmediye ve Arabî Hizb-i Nurî’ye havale edip yalnız gayet muhtasar, kısacık üç işaret ile Arabî Hizb-i Nurî’nin hülâsasının bir hülâsası ve tesbihatta tekrar ettiğim kelime-i tevhid ile daimî virdim bir tefekkür-ü Arabî olarak burada yazılan risaleciğinin [[Risale:15. Şua (Ayet-Hadis Mealleri)#33|{{Arabi|مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللّٰهِ}}]] şehadetine dair parçanın bir nevi tercümesi, İkinci ve Üçüncü İşaret’te yazılacak.
([[Risale:15._Şuâ#Üçüncü_Kısım|15. Şua]])


==Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler==
==Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler==


==İlgili Maddeler==
==İlgili Maddeler==

08.39, 15 Temmuz 2023 tarihindeki hâli

Önceki Ayet: Fetih 27Fetih SuresiFetih 29: Sonraki Ayet

Meali: 28- Bütün dinlerden üstün kılmak üzere, Peygamberini hidayet ve hak din ile gönderen O'dur. Şahit olarak Allah yeter.

Kur'an'daki Yeri: 26. Cüz, 513. Sayfa

Tilavet Notları:

Diğer Notlar:

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

İstikbale ait ihbarat-ı gaybiyesidir.

Şu kısım ihbaratın çok envaı var. Birinci kısım, hususidir. Bir kısım ehl-i keşif ve velayete mahsustur.

Mesela, Muhyiddin-i Arabî

الٓمٓ

غُلِبَتِ الرُّومُ

Suresi’nde pek çok ihbarat-ı gaybiyeyi bulmuştur. İmam-ı Rabbanî, surelerin başındaki mukattaat-ı huruf ile çok muamelat-ı gaybiyenin işaretlerini ve ihbaratını görmüştür ve hâkeza… Ulema-yı bâtın için Kur’an, baştan başa ihbarat-ı gaybiye nevindendir. Biz ise umuma ait olacak bir kısmına işaret edeceğiz. Bunun da pek çok tabakatı var. Yalnız bir tabakadan bahsedeceğiz.

İşte Kur’an-ı Hakîm, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâma der: (Hâşiye[1])

فَاصْبِرْ اِنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّ

لَتَدْخُلُنَّ الْمَسْجِدَ الْحَرَامَ اِنْ شَٓاءَ اللّٰهُ اٰمِنٖينَ مُحَلِّقٖينَ رُؤُسَكُمْ وَ مُقَصِّرٖينَ لَا تَخَافُونَ

هُوَ الَّذٖٓى اَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدٰى وَدٖينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدّٖينِ كُلِّهٖ

وَهُمْ مِنْ بَعْدِ غَلَبِهِمْ سَيَغْلِبُونَ

فٖى بِضْعِ سِنٖينَ لِلّٰهِ الْاَمْرُ

فَسَتُبْصِرُ وَيُبْصِرُونَ

بِاَيِّكُمُ الْمَفْتُونُ

اَمْ يَقُولُونَ شَاعِرٌ نَتَرَبَّصُ بِهٖ رَيْبَ الْمَنُونِ

قُلْ تَرَبَّصُوا فَاِنّٖى مَعَكُمْ مِنَ الْمُتَرَبِّصٖينَ

وَاللّٰهُ يَعْصِمُكَ مِنَ النَّاسِ

فَاِنْ لَمْ تَفْعَلُوا وَ لَنْ تَفْعَلُوا

وَ لَنْ يَتَمَنَّوْهُ اَبَدًا

سَنُرٖيهِمْ اٰيَاتِنَا فِى الْاٰفَاقِ وَفٖٓى اَنْفُسِهِمْ حَتّٰى يَتَبَيَّنَ لَهُمْ اَنَّهُ الْحَقُّ

قُلْ لَئِنِ اجْتَمَعَتِ الْاِنْسُ وَالْجِنُّ عَلٰٓى اَنْ يَاْتُوا بِمِثْلِ هٰذَا الْقُرْاٰنِ لَا يَاْتُونَ بِمِثْلِهٖ وَلَوْ كَانَ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ ظَهٖيرًا

يَاْتِى اللّٰهُ بِقَوْمٍ يُحِبُّهُمْ وَيُحِبُّونَهُٓ اَذِلَّةٍ عَلَى الْمُؤْمِنٖينَ اَعِزَّةٍ عَلَى الْكَافِرٖينَ يُجَاهِدُونَ فٖى سَبٖيلِ اللّٰهِ وَلَا يَخَافُونَ لَوْمَةَ لَٓائِمٍ

وَقُلِ الْحَمْدُ لِلّٰهِ سَيُرٖيكُمْ اٰيَاتِهٖ فَتَعْرِفُونَهَا

قُلْ هُوَ الرَّحْمٰنُ اٰمَنَّا بِهٖ وَعَلَيْهِ تَوَكَّلْنَا فَسَتَعْلَمُونَ مَنْ هُوَ فٖى ضَلَالٍ مُبٖينٍ

وَعَدَ اللّٰهُ الَّذٖينَ اٰمَنُوا مِنْكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُمْ فِى الْاَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذٖينَ مِنْ قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دٖينَهُمُ الَّذِى ارْتَضٰى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُمْ مِنْ بَعْدِ خَوْفِهِمْ اَمْنًا

gibi çok âyâtın ifade ettiği ihbarat-ı gaybiyedir ki aynen doğru olarak çıkmıştır. İşte pek çok itirazat ve tenkidata maruz ve en küçük bir hatasından dolayı davasını kaybedecek bir zatın lisanından böyle tereddütsüz, kemal-i ciddiyet ve emniyetle ve kuvvetli bir vüsuku ihsas eden bir tarzda böyle ihbarat-ı gaybiye, kat’iyen gösterir ki o zat, Üstad-ı Ezelî’sinden ders alıyor, sonra söylüyor.

(25. Söz)


هُوَ الَّذٖٓى اَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدٰى وَدٖينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدّٖينِ كُلِّهٖ وَ كَفٰى بِاللّٰهِ شَهٖيدًا

قُلْ يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اِنّٖى رَسُولُ اللّٰهِ اِلَيْكُمْ جَمٖيعًا الَّذٖى لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَ الْاَرْضِ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ يُحْيٖى وَ يُمٖيتُ

Şu pencere, sema-i risaletin güneşi, belki güneşler güneşi olan Hazret-i Muhammed aleyhissalâtü vesselâmın penceresidir. Şu gayet parlak ve pek büyük ve çok nurani pencere Otuz Birinci Söz olan Mi’rac Risalesi’yle, On Dokuzuncu Söz olan Nübüvvet-i Ahmediye aleyhissalâtü vesselâm Risalesi’nde ve on dokuz işaretli olan On Dokuzuncu Mektup’ta, ne derece nurani ve zahir olduğu ispat edildiğinden, o iki Söz’ü ve o Mektup’u ve o Mektubun On Dokuzuncu İşaret’ini bu makamda düşünüp, sözü onlara havale edip yalnız deriz ki:

Tevhidin bir bürhan-ı nâtıkı olan Zat-ı Ahmediye aleyhissalâtü vesselâm risalet ve velayet cenahlarıyla, yani kendinden evvel bütün enbiyanın tevatürle icmalarını ve ondan sonraki bütün evliyanın ve asfiyanın icmakârane tevatürlerini tazammun eden bir kuvvetle bütün hayatında bütün kuvvetiyle vahdaniyeti gösterip ilan etmiş. Ve âlem-i İslâmiyet gibi geniş, parlak, nurani bir pencereyi, marifetullaha açmıştır. İmam-ı Gazalî, İmam-ı Rabbanî, Muhyiddin-i Arabî, Abdülkadir-i Geylanî gibi milyonlar muhakkikîn-i asfiya ve sıddıkîn o pencereden bakıyorlar, başkalarına da gösteriyorlar. Acaba böyle bir pencereyi kapatacak bir perde var mı? Ve onu ittiham edip bu pencereden bakmayanın aklı var mı? Haydi sen söyle!

(33. Söz)


Mu’cizat-ı Ahmediye (asm)

بِاسْمِهٖ سُبْحَانَهُ

وَ اِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِهٖ

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ

هُوَ الَّذٖٓى اَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدٰى وَدٖينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدّٖينِ كُلِّهٖ وَ كَفٰى بِاللّٰهِ شَهٖيدًا

مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللّٰهِ … اِلٰى اٰخِرِ

Risalet-i Ahmediyeye (asm) dair On Dokuzuncu Söz’le Otuz Birinci Söz, nübüvvet-i Muhammediyeyi (asm) delail-i kat’iye ile ispat ettiklerinden, ispat cihetini onlara havale edip yalnız onlara bir tetimme olarak on dokuz nükteli işaretlerle, o büyük hakikatin bazı lem’alarını göstereceğiz.

(19. Mektup)


هُوَ الَّذٖٓى اَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدٰى وَ دٖينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدّٖينِ كُلِّهٖ

Kemal-i kat’iyetle ihbar ediyor ki: “Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın getirdiği din, umum dinlere galebe çalacak.” Halbuki o zamanda yüzer milyon tebaası bulunan Nasâra ve Yahudi ve Mecusi dinleri ve Roma, Çin ve İran Hükûmeti gibi yüzer milyon tebaası bulunan cihangir devletlerin edyan-ı resmîleri iken, kendi küçük kabilesine karşı tam galebe edemeyen bir vaziyette bulunan Muhammed-i Arabî aleyhissalâtü vesselâmın getirdiği din, umum dinlere galip ve umum devletlere muzaffer olacağını ihbar ediyor. Hem gayet vuzuh ve kat’iyetle ihbar ediyor. İstikbal, o haber-i gaybîyi, Bahr-i Muhit-i Şarkî’den Bahr-i Muhit-i Garbî’ye kadar İslâm kılıncının uzamasıyla tasdik etmiştir.

(7. Lem'a)


بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ

وَ بِهٖ نَسْتَعٖينُ

Üçüncü Medrese-i Yusufiyenin tek bir dersinin

ÜÇÜNCÜ KISMI

MUKADDİME

Namazdaki Fatiha’nın manevî emriyle ‌اَشْهَدُ اَنْ لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ‌ feyziyle İkinci Kısım yazıldığı gibi; namazdaki teşehhüd dahi ‌وَ اَشْهَدُ اَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ اللّٰهِ‌ cümlesinin diliyle, manevî ihtarıyla ve Sure-i Feth’in âhirinde

هُوَ الَّذٖٓى اَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدٰى وَدٖينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدّٖينِ كُلِّهٖ وَ كَفٰى بِاللّٰهِ شَهٖيدًا

مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللّٰهِ وَالَّذٖينَ مَعَهُٓ اَشِدَّٓاءُ عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَٓاءُ بَيْنَهُمْ … الخ

beş mu’cize-i gaybiyeyi gösteren büyük âyetin nuruyla üçüncü kısmını yazmaya –şimdi beyanına iznim olmayan– üç sebep için mecbur oldum. Tafsilatını, izahatını, senetli hüccetlerini risalet-i Muhammediyeye dair Zülfikar Mu’cizat-ı Ahmediye ve Arabî Hizb-i Nurî’ye havale edip yalnız gayet muhtasar, kısacık üç işaret ile Arabî Hizb-i Nurî’nin hülâsasının bir hülâsası ve tesbihatta tekrar ettiğim kelime-i tevhid ile daimî virdim bir tefekkür-ü Arabî olarak burada yazılan risaleciğinin مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللّٰهِ şehadetine dair parçanın bir nevi tercümesi, İkinci ve Üçüncü İşaret’te yazılacak.

(15. Şua)

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

İlgili Maddeler[değiştir]

  1. Bu gaybdan haber veren âyetler, pek çok tefsirlerde izah edilmesinden ve eski harfle tabetmek niyeti müellifine verdiği acelelik hatasından burada izahsız ve o kıymettar hazineler kapalı kaldılar.