İmam-ı Busiri

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden

İmam-ı Busiri Hz. Peygamber için yazdığı kasidelerle bilinen ve Şazeli tarikatına mensup Berberi asıllı bir şairdir. İslâmî ilimlerin yanı sıra dil ve edebiyat tahsil etti. Özellikle hadis ve siyerle meşgul oldu. Şazeli tarikatının önce gelen müridlerinden İbn Atâullah ilâhî aşk temasını işlerken Bûsîrî Peygamber sevgisini terennüm ediyordu. Hayatı sıkıntılar içinde geçmiştir. Hayatının sonlarına doğru felç olan Bûsîrî, rivayete göre rüyasında Peygamberimizin ona giydirdiği hırka ile şifa bulacağını görmüş ve Hz. Peygamber için yazdığı bir kaside sayesinde bu hastalıktan kurtulmuş ve uzunca bir ömürden sonra seksen küsur yaşlarında İskenderiye’de vefat etmiştir.[1]

Risale-i Nur'da Busiri'nin kasidelerinden bazı alıntılar yer alır. Ayrıca, Bediüzzaman üslûbun mertebelerinin çeşitliliğinden bahsederken onuın bir kasidesinden misal verir.

Şahsi Bilgiler[değiştir]

Diğer İsimleri: Muhammed b. Saîd Busiri

Doğum Yeri ve Tarihi: Yukarı Mısır’da Behnesâ şehrine bağlı Behşim, 1 Şevval 608 (7 Mart 1212)[1]

Vefat Yeri ve Tarihi: İskenderiye, h. 695/m. 1296 [?][1]

Kabrinin Yeri: İskenderiye, Mısır'da sahile yakın, kendi adıyla anılan caminin içindeki sağ maksûrede.

Harita Konumu: [1]

Eserleri[değiştir]

Bûsîrî’nin eserlerinin tamamına yakını manzum olup çoğu Hz. Peygamber hakkında yazılan kasidelerden ibarettir. En çok bilineni Kaside-i Bürde'dir.[1]

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

İmam-ı Beyhakî ve İmam-ı İbn-i Adiyy gibi bazı mühim imamlar, Hazret-i Enes İbn-i Mâlik’ten haber veriyorlar ki Enes demiş: Bir ihtiyare kadının bir tek oğlu vardı, birden vefat etti. O saliha kadın çok müteessir oldu, dedi: “Yâ Rab! Senin rızan için Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın biatı ve hizmeti için hicret edip buraya geldim. Benim hayatımda istirahatimi temin edecek tek evlatçığımı, o Resul’ün hürmetine bağışla.” Enes der: “O ölmüş adam kalktı, bizimle yemek yedi.”

İşte şu hâdise-i acibeye işaret ve ifade eden, İmam-ı Busayrî’nin Kaside-i Bürde’de şu fıkrasıdır:

لَوْ نَاسَبَتْ قَدْرَهُ اٰيَاتُهُ عِظَمًا § اَحْيَى اسْمُهُ حٖينَ يُدْعٰى دَارِسَ الرِّمَمِ

Yani “Eğer alâmetleri, onun kadrine muvafık derecesinde azametini ve makbuliyetini gösterse idiler; değil yeni ölmüşler, belki onun ismiyle çürümüş kemikler de ihya edilebilirdi.”

(19. Mektup)


Ayrıca, üslûbun mertebeleri mütefavittirler. Bu üslûplardan bazısı estiği zaman, seherin nesiminden daha aheste ve daha rakik eserde, kelam'ın hey'etleri ile ona remzeyler. Bazısı da, harbın desise ve şeytanlıklarından daha gizli oluyor da, onu ancak erkan-ı harb olan kurmay zabitler kokusunu alabilir. Tıpkı Zemahşerî'nin

مَنْ يُحْيِي الْعِظَامَ وَهِيَ رَمِيمٌ

(Yasin/78) den[2] مَنْ يَبْرُزُ اِلَي الْمَيْدَانِ yi istişmam ettiği gibi... Eğer bu mevzu' hakkında daha biraz bilgi istersen; üst tarafta geçen ayetlerde teemmül eyle! Ta bunların doğruluklarını en latif bir vechte göresin.

Ya da, bu mevzu da -eğer istersen- İmam-ı Busîrî'yi bir ziyaret eyle! Bak, nasıl bir doktor-u hekîm üslubuyla reçeteyi yazmış, "Himye" lafzıyla bu üslûba işaret eylemiş. İşte:

وَاسْتَفْرِغِ الدَّمْعَ مِنْ عَيْنٍ قَدِ اْمَتَلَاتْ، مِنَ الْمَحَارِمِ وَالْزَمْ حِمْيَةَ النَّدَمِ

Mânâsı: Şeran hazar edilip bakılması caiz olmayıp haram olan şeylerle dolmuş bulunan bir gözden, gözyaşlarını akıtmak suretiyle onları istifrağ ile boşalt! Sonra da, nedamet ve pişmanlık perhizini o göze tuttur.

(İ.İ. (Badıllı))


Eğer tereddüt ile senin hayalin hastalığı var ise Kaside-i Bür’iyye’den olan

وَاسْتَفْرِغِ الدَّمْعَ مِنْ عَيْنٍ قَدِ اْمَتَلَاتْ § مِنَ الْمَحَارِمِ وَالْزَمْ حِمْيَةَ النَّدَمِ

olan bîmarhaneye git, gör! Nasıl hekim-i Busayrî, istifrağla ve nedametin perhiziyle sana reçete yazar.

(Muhakemat)


Ve huruf-u Kur'aniyenin tebdiline çalışanların nihayet derecede belâhet ve hasaretlerine kat'î delâlet ettiğini ehl-i dikkat tereddüd etmez, görür.

Ehl-i ilhadın kör oldukları için görmemeleri, İmam-ı Busayrî'nin

قَدْ يُنْكِرُ الْمَرْءُ ضَوْءَ الشَّمْسِ مِنْ رَمَدٍ

وَيُنْكِرُ الْفَمُ طَعْمَ الْمَاءِ مِنْ سَقَمٍ

düsturuyla "Gözlerindeki hastalıklar ile güneşin ziyasını göremezler ve dillerindeki hastalıklarla âb-ı hayat olan şu tatlı suyun lezzetini ve zevkini hissedip tadamazlar."

اَللّٰهُمَّ وَفِّقْنَا لِفَهْمِ اَسْرَارِ الْقُرْاٰنِ عَلٰى وَفْقِ مَا فِى اللَّوْحِ الْمَحْفُوظِ وَمُوَافِقًا لِفَهْمِ نَبِيِّكَ الْاَكْرَمِ عَلَيْهِ وَعَلٰى اٰلِهٖ وَ اَصْحَابِهٖ اَفْضَلُ صَلَاةٍ وَاَزْكٰى سَلَامٍ رَبَّنَا لَا تُؤَاخِذْنَٓا اِنْ نَسٖينَٓا اَوْ اَخْطَاْنَا

سُبْحَانَكَ لَاعِلْمَ لَنَٓا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَٓا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلٖيمُ الْحَكٖيمُ

(Rumuzat-ı Semaniye)

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

İlgili Resimler/Fotoğraflar[değiştir]

İskenderiye, Mısır'da adıyla anılan ve içinde kabri bulunan cami

Kabri

İlgili Maddeler[değiştir]

Kaynakça[değiştir]

  1. 1,0 1,1 1,2 1,3 https://islamansiklopedisi.org.tr/busiri-muhammed-b-said
  2. Yani: Büyük allame Zemahşerî'nin bu ayetten ve arkasında gelen قُلْ يُحْيِيهَا الَّذِي... ayetinden, yani "kafirler dediler: "Kim şu çürümüş kemikleri diriltecek?" Sen de: "Kim onları bidayeten inşa edip halketmişse, o diriltecek" ten مَنْ يبْرُزُ اِلَيالْمَيْدَانِ nin kokusunu almış. Yani: "Meydana, bu mevzu'da çıkan yok mu? Kokusunu Cenab-ı Hak, kibriya ve azametiyle ehl-i inkârı meydan-ı muarazaya davet ediyor, diyor ki: Geliniz bakalım, bu açık ve bahir hilkat mu'cizesi olan insanın yaradılışını inkâr edin, sonra gelin deyin: "Kim çürümüş kemiklere hayat verecek" diye meydan okuyor. (Mütercim)