Seyyid Şerif-i Cürcani
Seyyid Şerif-i Cürcani (Arapça: السيد الشريف الجرجاني) ya da tam adıyla Ebü’l-Hasen Alî b. Muhammed b. Alî es-Seyyid eş-Şerîf el-Cürcânî el-Hanefî özellikle Arapça, fıkıh ve kelam sahalarında büyük bir alimdir. Peygamberimizin (SAV) soyundan gelmektedir. Çok yönlü bir alim, yani allame olup tesiri vefatından sonra asırlar boyu devam etmiştir. Şiraz'da ilmiyle temayüz etmiş, Timur Şîraz’ı zaptettikten sonra onun tarafından Semerkant’a götürülmüş ve burada 18 yıl baş müderrislik yapmıştır. Özellikle Arapça, feraiz ve kelamla ilgili eserleri medreselerde yüzyıllarca el kitabı olmuştur. Yetiştirdiği talebeleri arasında matematikçi Kadızâde-i Rûmî, Fethullah eş-Şirvânî, Fahreddîn-i Acemî sayılabilir. Fıkıhta Hanefi, itikatta Eşari mezhebindendir.[1]
Şahsi Bilgiler[değiştir]
Diğer İsimleri: Es-sened (otorite), Üstâzü’l-beşer (insanlığın hocası) ve el-aklü’l-hâdî aşer (on birinci akıl)
Doğum Yeri ve Tarihi: Takü (Cürcan), 24 Şâban 740 (24 Şubat 1340)[1]
Vefat Yeri ve Tarihi: Şiraz, 816 (1413)[1]
Kabrinin Yeri: Şîraz, İran’da Atîk Camii civarındaki Vakıb Mezarlığı.
Eserleri[değiştir]
Şerhu’l-Mevakıf: Adudüddin el-Îcî’nin el-Mevâḳıf adlı eserine yaptığı şerh[1]
Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]
Seyyid Şerif-i Cürcanî “Şerhü’l-Mevakıf”ta demiş ki: “Sebeb-i muhabbet ya lezzet veya menfaat, ya müşakelet (yani meyl-i cinsiyet), ya kemaldir. Çünkü kemal, mahbub-u lizatihîdir.” Yani ne şeyi seversen ya lezzet için seversin, ya menfaat için ya evlada meyil gibi bir müşakele-i cinsiye için ya kemal olduğu için seversin. Eğer kemal ise başka bir sebep, bir garaz lâzım değil. O bizzat sevilir. Mesela, eski zamanda sahib-i kemalât insanları herkes sever, onlara karşı hiçbir alâka olmadığı halde istihsankârane muhabbet edilir.
(Sözler, 32. Söz, 2. Mevkıf, 3. Maksad, 2. Remiz)
Hattâ Ehl-i Sünnet’in ve ilm-i kelâmın azîm imamlarından meşhur Sa’deddin-i Taftazanî, Yezid ve Velid hakkında tel’in ve tadlile cevaz vermesine mukabil, Seyyid Şerif-i Cürcanî gibi Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaatin allâmeleri demişler: “Gerçi Yezid ve Velid, zalim ve gaddar ve fâcirdirler fakat sekeratta imansız gittikleri gaybîdir. Ve kat’î bir derecede bilinmediği için o şahısların nass-ı kat’î ve delil-i kat’î bulunmadığı vakit, imanla gitmesi ihtimali ve tövbe etmek ihtimali olduğundan öyle hususi şahsa lanet edilmez. Belki لَعْنَةُ اللّٰهِ عَلَى الظَّالِمٖينَ وَ الْمُنَافِقٖينَ gibi umumî bir unvan ile lanet caiz olabilir. Yoksa zararlı, lüzumsuzdur.” diye Sa’deddin-i Taftazanî’ye mukabele etmişler.
Zira üslubun esasları üçtür:
Birincisi: Üslub-u mücerreddir. Seyyid Şerif’in ve Nasîruddin-i Tûsî’nin sade olan ma’rez-i kelâmları gibi…
İkincisi: Üslub-u müzeyyendir. Abdülkahir’in “Delailü’l-İ’caz” ve “Esrarü’l-Belâgat”taki müşa’şa ve parlak kelâmı gibi…
Üçüncüsü: Üslub-u âlîdir. Sekkakî ve Zemahşerî ve İbn-i Sina’nın bazı muhteşem kelâmları gibi…
(Muhakemat, 2. Makale, 1. Mesele)
Senin munsif olan zihnine malûmdur ki: Küreviyet-i arz ve yerin yuvarlaklığına, muhakkikîn-i İslâm –eğerçi ittifak-ı sükûtîyle olsa– ittifak etmişlerdir.
Eğer bir şüphen varsa “Makasıd” ve “Mevakıf”a git, maksada vukuf ve ıttıla peyda edeceksin ve göreceksin: Sa’d ve Seyyid, top gibi küreyi ellerinde tutmuşlar, her tarafına temaşa ediyorlar.
Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]
İlgili Resimler/Fotoğraflar[değiştir]
İlgili Maddeler[değiştir]
- Cürcan: Doğduğu yer
- Şerhu’l-Mevakıf: Risalelerde bahsi geçen eseri
- Sadeddin-i Taftazani: Birlikte Sa‘deyn adıyla anılırlar