Nuh (as)

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden
(Sefine-i Nuh sayfasından yönlendirildi)

Bu isimdeki sure için Nuh Suresi sayfasına ve Nuh ile ilgili diğer maddeler için Nuh (Tavzih) sayfasına gidin

Hz. Nuh (as) ulü'l azm peygamberler arasında sayılır ve kendisine inanmayan kavmi tûfan ile helâk edilmiş ve insanlık onun Allah'ın emri ve yol göstermesiyle inşa ettiği gemiye binerek kurtulanların soyundan devam etmiştir. Hz. Nuh’a kadar tevhid inancıyla yaşayan insanlık iyilikleriyle temayüz etmiş kişilerin putunu yapıp ilk defa puta tapmaya başlamıştı. Peygamberlikle vazifelendirilen Hz. Nuh kavmini uyarmış ve aksi takdirde başlarına gelecek azabı kendilerine haber vermiştir. 950 yıl gibi uzun süre yaptığı tebliği kavmi dinlemeyince inanmayanları cezalandırması için Allah’a dua etmiş ve Allah inkârcı kavminin tûfanla helâk edileceğini, kendisinin ve inananların kurtulacağını bildirerek bir gemi yapmasını istemiştir. Gemi hazır olunca her hayvan türünden birer çift ile iman eden diğer kimseler gemiye bindirilmiş, Hz. Nuh'un iman etmeyen eşi ve oğlu inanmayanlarla birlikte boğulmuştur. Hz. Nuh, Hz. Âdem’in naaşını da gemiye almıştır. Hz. Nuh Hz. İdrîs’ten sonra gelen ilk peygamber olup marangozluk yapmış ve insanlığı gemiyle tanıştırmıştır. Kur’an’ın 71. sûresi onun adını taşır ve baştan sona onun tevhid mücadelesini anlatır.[1]

Bediüzzaman Kur'an'ın peygamberleri manevi sahada olduğu gibi maddi sahada da önder olarak gösterdiğini ve peygamberlerin mucizelerini zikrederek insanları bunlara benzeyen fen ve sanatları yapmaya teşvik ettiğini söyler. Misal olarak da Hz. Nuh'un mucizesi olan gemiyi gösterir.

Bediüzzaman dehşetli ahir zamanda iman hizmeti gören Risale-i Nur'u Hz. Nuh'un gemisine ve iman hizmetiyle nurlandırdığı Anadolu'yu Hz. Nuh'un gemisinin oturduğu Cudi dağına benzetir ve geminin içindekileri tufandan kurtarması gibi Risale-i Nur'un da dersini alanları umumi musibetten kurtardığını söyler.

Ayrıca Cenab-ı Allah'a isyan eden kavimlere kainattaki unsurların dahi hiddet ettiğini ve bu kavimlerin başına gelen tokatlar geldiği söyler ve misal olarak Nuh kavmini verir.

Bilgiler[değiştir]

Diğer İsimleri: İkinci Âdem, Neciyyullah (Allah’ın kurtardığı kişi), Noah (Batı dünyasında)

Doğum Yeri ve Tarihi: -

Annesi: -

Babası: -

Kardeşleri: -

Soyu: Hz. Âdem'in torununun torununun torunudur ve Hz. Şit'in soyundandır.

Vefat Yeri ve Tarihi: -

Kabrinin Yeri: Mekke’de Mescid-i Harâm’da Mültezem ile Makām-ı İbrâhim arasında veya Kerek, Cizre'de veya Necef’te.

Harita Konumu: -

Hanımları: -

Çocukları: -

Peygamberlikle Görevlendirildiği Yer ve Tarih: -

Peygamber Olarak Gönderildiği Kavim: Nuh kavmi

Kur'an'da İsminin Geçtiği Yerler[değiştir]

Hz. Nuh'un ismi Kur'an'da 43 ayette toplam 43 defa geçer.

Nuh Peygamberin (AS) İsmi Geçen Ayetler

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

Sefine-i Nuh[değiştir]

Hem siz hem onlar bilsinler ki sadaka belayı def’ettiği gibi; Risale-i Nur, Anadolu’dan hususan Isparta, Kastamonu’dan âfat-ı semaviye ve arziyenin def’ ve ref’ine vesiledir. Evet, Sabri’nin يَٓا اَرْضُ ابْلَعٖى … وَاسْتَوَتْ عَلَى الْجُودِىِّ âyetinden istihraç ettiği mana, haktır ve mutabıktır.

Evet Risale-i Nur, Sefine-i Nuh gibi Anadolu’yu Cebel-i Cûdi hükmüne getirip küre-i arzın yangınından ve tufanından kurtulmasına bir sebeptir. Çünkü zaaf-ı imandan gelen tuğyan, ekseri musibet-i âmmeyi celbettiği gibi; imanı fevkalâde kuvvetlendiren Risale-i Nur, o musibet-i âmmeyi dairesinin haricine bırakmaya rahmet-i İlahiye tarafından vesile oldu.

(Kastamonu L.)


Bakınız, arkamızda pençelerini açmış hücuma hazır ecel arslanı tehdit ediyor. Eğer iman kulağıyla Kur’an’ın sadâsını dinleyecek olursan o ecel arslanı bir burak olur. Bizleri rahmet-i Rahman’a ulaştıracaktır. Ve illâ o ecel, yırtıcı bir hayvan gibi bizleri parçalar. Bâtıl itikadınız gibi ebedî bir firak ile dağıtacaktır.

Ve keza önümüzde idam sehpaları kurulmuştur. Eğer iman, îkanla Kur’an’ın irşadını dinlersen, o sehpa ağaçlarından sefine-i Nuh gibi sahil-i selâmete, yani âlem-i âhirete ulaştırıcı bir sefine yapılacaktır.

(Onuncu Risale, Mesnevi-i N.)


Bahr-i dalalet mevcleri arasında, sefine-i Nuh (as) necat verir; her kim dâhil olsa tufan-ı maâsiden halâs bulur. Risale-i Nur eczaları, küre-i arzın mevsim-i erbaa kütüphanesinde bir bahardır ve bahar kadar letafetlidir ve canbahştır.

(Barla L.)


Bir ince tel gibi her tarafa heva ve hevesin tehyici ile çevrilmeğe müstaid olan rey'-i vâhid-i istibdadi; lâyetezelzel bir Timur direk gibi, lâyetefellel bir elmas kılınç gibi olan efkâr-ı ammeye tebdil eder. Siz de Sefîne-i Nûh gibi emniyet ediniz.

(Münazarat)


Mevc-i tufan-ı dalaletten siper,

Keştî-i Nuh-u selâmettir sözün.

...

Ahmed Galib

(Barla L.)

Diğer Bahisler[değiştir]

Mukaddime: İşte Kur’an-ı Hakîm; enbiyaları, insanın cemaatlerine terakkiyat-ı maneviye cihetinde birer pişdar ve imam gönderdiği gibi yine insanların terakkiyat-ı maddiye suretinde dahi o enbiyanın her birisinin eline bazı hârikalar verip yine o insanlara birer ustabaşı ve üstad etmiştir. Onlara mutlak olarak ittibaa emrediyor.

İşte enbiyaların manevî kemalâtını bahsetmekle insanları onlardan istifadeye teşvik ettiği gibi mu’cizatlarından bahis dahi onların nazirelerine yetişmeye ve taklitlerini yapmaya bir teşviki işmam ediyor. Hattâ denilebilir ki manevî kemalât gibi maddî kemalâtı ve hârikaları dahi en evvel mu’cize eli nev-i beşere hediye etmiştir. İşte Hazret-i Nuh’un (as) bir mu’cizesi olan sefine ve Hazret-i Yusuf’un (as) bir mu’cizesi olan saati en evvel beşere hediye eden, dest-i mu’cizedir.

Bu hakikate latîf bir işarettir ki sanatkârların ekseri, her bir sanatta birer peygamberi pîr ittihaz ediyor. Mesela, gemiciler Hazret-i Nuh’u (as), saatçiler Hazret-i Yusuf’u (as), terziler Hazret-i İdris’i (as)

(20. Söz)


Evet, kavm-i Nuh ve Semud ve Âd ve Firavun ve Nemrut gibi bütün muarızlar gazab-ı İlahîyi ve azabını ihsas edecek bir tarzda gaybî tokatlar yedikleri gibi; kafile-i kübranın Nuh aleyhisselâm, İbrahim aleyhisselâm, Musa aleyhisselâm, Muhammed aleyhissalâtü vesselâm gibi bütün kudsî kahramanları dahi hârika ve mu’cizane ve gaybî bir surette mu’cizelere ve ihsanat-ı Rabbaniyeye mazhar olmuşlar.

(6. Şua)


Evet Kur’an’ın üstadiyetinden ve dersinin işaratından fehmediyoruz ki: Kur’an’da mu’cizat-ı enbiyayı zikretmesiyle; beşerin istikbalde terakki edeceğini ve o mu’cizatın nazireleri istikbalde vücuda geleceğini beşere ders verip teşvik ediyor:

“Haydi çalış, bu mu’cizatın numunelerini göster. Süleyman aleyhisselâm gibi iki aylık yolu bir günde git! İsa aleyhisselâm gibi en dehşetli hastalığın tedavisine çalış! Hazret-i Musa’nın asâsı gibi taştan âb-ı hayatı çıkar, beşeri susuzluktan kurtar! İbrahim aleyhisselâm gibi ateş seni yakmayacak maddeleri bul, giy! Bazı enbiyalar gibi şark ve garpta en uzak sesleri işit, suretleri gör! Davud aleyhisselâm gibi demiri hamur gibi yumuşat, beşerin bütün sanatına medar olmak için demiri bal mumu gibi yap! Yusuf aleyhisselâm ve Nuh aleyhisselâmın birer mu’cizesi olan saat ve gemiden nasıl çok istifade ediyorsunuz. Öyle de sair enbiyanın size ders verdiği mu’cizelerden dahi o saat ve sefine gibi istifade ediniz, taklitlerini yapınız.”

İşte buna kıyasen Kur’an, her cihetle beşeri maddî manevî terakkiyata sevk etmek için ders veriyor, üstad-ı küll olduğunu ispat ediyor.

(Hutbe-i Şamiye)


Madem ki meşrutiyette hâkimiyet-i milletdir. Mevcûdîyet-i milleti göstermek lâzımdır. Milliyetimiz ise, yalnız İslâmiyettir. Zîra anasır-ı İslâmiyenin revabıt ve milliyetleri, İslâmiyetten başka Hazret-i Nuh (A.S.) evlâdlığıdır. Nasıl ki âz bir ihmal ile tavaif-i mülûk temelleri atıldı... Ve onüç asır evvel İslâmiyetin darbesiyle ölen asabiyyet-i câhiliyye ve kavmiyeyi ihyaya başlamasıyla fitne ikaza başladı.

(Makaleler (Asar-ı Bediiyye))


Sonra, şunu da bil ki: Her bir hükmün bir harfî ma'nası ve gizli bir maksadı olduğu gibi; اَمْ لَمْ تُنْذِرْهُمْ kelamının da, baktığı ve sürüklediği bazı tayyar ma'na ve maksadları vardır ki; o da, Peygamberden (A.S.M.) zahmet ve sıkıntıyı tahfif eylemek ve Risaletin vazifesindeki şiddeti gevşetmek ve geçmiş peygamberlerin ahvallerini yâd ederek, teessî ile, (yani manen onların cemaatlerine katılmak suretiyle) teselli vermektir. Zira, ekser peygamberler aynı bu gibi hitaplarla hitaplanmışlardır. Hatta Hz. Nuh Aleyhisselam, benzeri hitaba muhatap olmasından sonra, şöyle bedduada bulunmuş (Haşiye: “Ya Rab, artık bunlardan, yeryüzünde gezip tozan hiç kimseyi bırakma, kahreyle!" (Nuh Suresi, 71/26.) Hz. Nuh (A.S.)'ın kavmi, yapılan tüm inzar ile tebliğe karşı, taraflarından gelen kesin cevab ile küfürleri aşikare, zahir olduktan sonra, Hz. Nuh (A.S.) bu bedduayı yapmıştır. -Mütercim)

لا تَذَرْ عَلَى الاَرْضِ مِنَ الْكَافِرِينَ دَيَّارًا

Hem sonra, Kur'an ayetleri birbirleri içinde görünen ayineler gibi olup, peygamberlerin kıssa ve hikayeleri, kamerin etrafındaki "Hale" tarzında, Peygamberimizin (A.S.M.) haline de bakmaktadır. Onun içindir ki bu kelam, yani: اَمْ لَمْ تُنْذِرْهُمْ kelamı, sanki lisan-ı haliyle diyor: Bu bir İlahî Kanun-u Fıtrattır. Ona itaat edip inkiyad etmek zarurîdir.

(İ.İ. (Badıllı))

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

Hem mesela

يَٓا اَرْضُ ابْلَعٖى مَٓاءَكِ وَيَا سَمَٓاءُ اَقْلِعٖى وَغٖيضَ الْمَٓاءُ وَقُضِىَ الْاَمْرُ وَاسْتَوَتْ عَلَى الْجُودِىِّ وَقٖيلَ بُعْدًا لِلْقَوْمِ الظَّالِمٖينَ

İşte şu âyetin bahr-i belâgatından bir katreye işaret için bir üslubunu bir temsil âyinesinde göstereceğiz. Nasıl bir harb-i umumîde bir kumandan, zaferden sonra ateş eden bir ordusuna “Ateş kes!” ve hücum eden diğer bir ordusuna “Dur!” der, emreder. O anda ateş kesilir, hücum durur. “İş bitti, istila ettik. Bayrağımız düşmanın merkezlerinde yüksek kalelerinin başında dikildi. Esfelü’s-safilîne giden o edepsiz zalimler cezalarını buldular.” der.

Aynen öyle de Padişah-ı Bîmisal, kavm-i Nuh’un mahvı için semavat ve arza emir vermiş. Vazifelerini yaptıktan sonra ferman ediyor: Ey arz! Suyunu yut. Ey sema! Dur, işin bitti. Su çekildi. Dağın başında memur-u İlahînin çadır vazifesini gören gemisi kuruldu. Zalimler cezalarını buldular. İşte şu üslubun ulviyetine bak. “Zemin ve gök iki mutî asker gibi emir dinler, itaat ederler.” diyor. İşte şu üslup işaret eder ki insanın isyanından kâinat kızıyor. Semavat ve arz hiddete geliyorlar. Ve şu işaretle der ki: “Yer ve gök iki mutî asker gibi emirlerine bakan bir zata isyan edilmez, edilmemeli.” Dehşetli bir zecri ifade eder.

İşte tufan gibi bir hâdise-i umumiyeyi bütün netaiciyle, hakaikiyle birkaç cümlede îcazlı, i’cazlı, cemalli, icmalli bir tarzda beyan eder. Şu denizin sair katrelerini şu katreye kıyas et.

(25. Söz)


Ehl-i dalaletin şerrinden kâinatın kızdıklarını ve anâsır-ı külliyenin hiddet ettiklerini ve umum mevcudatın galeyana geldiklerini, Kur’an-ı Hakîm mu’cizane ifade ediyor. Yani kavm-i Nuh’un başına gelen tufan ile semavat ve arzın hücumunu ve kavm-i Semud ve Âd’in inkârından hava unsurunun hiddetini ve kavm-i Firavun’a karşı su unsurunun ve denizin galeyanını ve Karun’a karşı toprak unsurunun gayzını ve ehl-i küfre karşı âhirette تَكَادُ تَمَيَّزُ مِنَ الْغَيْظِ sırrıyla cehennemin gayzını ve öfkesini ve sair mevcudatın ehl-i küfür ve dalalete karşı hiddetini gösterip ilan ederek gayet müthiş bir tarzda ve i’cazkârane ehl-i dalalet ve isyanı zecrediyor.

(13. Lem'a)


İşte şirk ve küfür cinayeti, kâinatın bütün kemalâtına ve ulvi hukuklarına ve kudsî hakikatlerine bir tecavüz olduğu cihetledir ki ehl-i şirk ve küfre karşı kâinat kızıyor ve semavat ve arz hiddet ediyor ve onların mahvına anâsır ittifak edip kavm-i Nuh aleyhisselâm ve Âd ve Semud ve Firavun gibi ehl-i şirki boğuyor, gark ediyor. تَكَادُ تَمَيَّزُ مِنَ الْغَيْظِ âyetinin sırrıyla cehennem dahi ehl-i şirk ve küfre öyle kızıyor ve kızışıyor ki parçalanmak derecesine geliyor. Evet şirk, kâinata karşı büyük bir tahkir ve azîm bir tecavüzdür. Ve kâinatın kudsî vazifelerini ve hilkatin hikmetlerini inkâr etmekle şerefini kırıyor.

(2. Şua)


Evet, kavm-i Nuh ve Semud ve Âd ve Firavun ve Nemrut gibi bütün muarızlar gazab-ı İlahîyi ve azabını ihsas edecek bir tarzda gaybî tokatlar yedikleri gibi; kafile-i kübranın Nuh aleyhisselâm, İbrahim aleyhisselâm, Musa aleyhisselâm, Muhammed aleyhissalâtü vesselâm gibi bütün kudsî kahramanları dahi hârika ve mu’cizane ve gaybî bir surette mu’cizelere ve ihsanat-ı Rabbaniyeye mazhar olmuşlar.

(6. Şua)


Hem madem gözümüzle, gündüz gibi hem nefsimizde hem etrafımızda bir rahmet-i âmme ve bir hikmet-i şâmile ve bir inayet-i daime müşahede ediyoruz ve dehşetli bir saltanat-ı rububiyet ve dikkatli bir adalet-i âliye ve izzetli icraat-ı celaliyenin âsârını ve cilvelerini görüyoruz. Hattâ bir ağacın meyveleri ve çiçekleri sayısınca o ağaca hikmetler takan bir hikmet ve her bir insanın cihazatı ve hissiyatı ve kuvveleri adedince ihsanları, in’amları ona bağlamış bir rahmet ve kavm-i Nuh ve Hud ve Salih aleyhimüsselâm ve kavm-i Âd ve Semud ve Firavun gibi âsi milletlere tokat vuran ve en küçük bir zîhayatın hakkını muhafaza eden izzetli ve inayetli bir adalet ve وَمِنْ اٰيَاتِهٖٓ اَنْ تَقُومَ السَّمَٓاءُ وَالْاَرْضُ بِاَمْرِهٖ ثُمَّ اِذَا دَعَاكُمْ دَعْوَةً مِنَ الْاَرْضِ اِذَٓا اَنْتُمْ تَخْرُجُونَ âyeti, azametli bir îcaz ile der:

(11. Şua)


Sırat-ı müstakim ehli olan peygamberlere (aleyhimüsselâm) binler vakıatta istimdadlarına hârika bir tarzda gaybî imdat gelmesi ve onların istedikleri aynen verilmesi ve düşmanları olan münkirlere yüzer hâdisatta aynı zamanda gazap gelmesi ve semavî musibet başlarına inmesi kat’î, şeksiz gösterir ki bu kâinatın ve içindeki nev-i beşerin Hakîm ve Âdil ve Muhsin ve Kerîm ve Aziz ve Kahhar bir Mutasarrıfı, bir Rabb’i var ki Nuh ve İbrahim, Musa ve Hud ve Salih gibi (aleyhimüsselâm) çok nebilere pek hârika bir surette tarihî ve geniş hâdiselerle muzafferiyet ve necatları vermiş. Ve Semud ve Âd ve Firavun kavimleri gibi çok zalimlere ve münkirlere dahi peygamberlere isyanlarına mukabil dünyada dahi bir ceza olarak başlarına dehşetli, semavî musibetler indirmiş.

(15. Şua)

İlgili Resimler/Fotoğraflar[değiştir]

İlgili Maddeler[değiştir]

  • Nuh Suresi: Hz. Nuh'tan bahseden Kur'an-ı Kerim'in 71. suresi.
  • Ulül Azm: Sabırlı, gayretli ve kararlı anlamında olup Kur'an'da 5 peygamber için kullanılan ifade.
  • Nuh Kavmi: Hz. Nuh'u dinlemedikleri için tufanla helak edilmiş kavim.
  • Nuh Tufanı: Hz. Nuh'u dinlemeyen kavminin başına gelen ilahi ceza.
  • Cudi Dağı: Tufan bitince Hz. Nuh'un gemisinin tepesine indiği dağ.
  • Gemi: İnsanlık ilk gemi ile Hz. Nuh eliyle tanışmıştır.
  • Yafes: Hz. Nuh'un soyunu devam ettiren evlatlarından.

Kaynakça[değiştir]