Risalelerde Geçen ve Kökeni Arapça ve Farsça Dışı Diller Olan Kelimeler
Toplam 271 adet (+ 4 adet bkz.) kelime
- Liste Türkçe, Arapça ve Farsça kökenli kelimeleri içermez
- Listede özel isimler yoktur
- Birden fazla varyasyonu olanlar (diktatör/diktatorya, Purutluk/Protestanlık) tek kelime sayılmıştır
- Hem Bediüzzaman'ın hem de talebelerinin Risalelere dahil edilen ifadelerinde geçen yabancı kökenli kelimeler dikkate alınmıştır.
- Bediüzzaman'ın Arapça risalelerinin Abdülmecid Nursi ve Abdülkadir Badıllı tarafından Türkçeye yapılan tercümelerinde geçen kelimeler listeye dahil edilmiştir.
- Hangi dilden kaç kelime olduğu alttaki tabloda gösterilmiştir (bazı kelimelerin hangi dilden geldiği kesin değildir veya birkaç dilden aynı anda geçmiş olabilir). 2 dilden aynı anda geçtiği düşünülen kelimelerin yanına küçük rakamlar eklenmiş ve açıklamaları tablonun altında verilmiştir.
- Gayr-ı münteşir parçalarda Bediüzzaman'ın kendi ifadelerinde geçen kelimeler dahil edilmiştir.
- Bu kelimelerin kökeni ne olursa olsun sonuçta Türkçeye geçip kullanıldığı için Türkçe kabul edilir.
Dil | Kelime Sayısı | Kelime Listesi |
---|---|---|
Fransızca | 179 | Abone, Adres, Ajans, Aktris, Anarşi/Anarşist, Ansiklopedi, Anti-¹, Antika, Apartman, Arş, Asansör, Asistan, Ateşemiliter, Atom¹, Azot, Balkon, Balon, Banka², Barometre, Batarya, Bere, Burjuva, Daktilo, Dans, Demokrasi (Demokrat), Depo, Detay, Diktatör (Diktatorya), Direktif, Doktor, Elektrik¹, Emperyal, Enerji, Engizisyon, Enstitü, Entrika, Fabrika², Fakülte, Fanteziye, Farmason, Fayton (Payton), Fonoğraf¹, Forma (Kitap), Forma (Üniforma), Formül, Fonoğraf, Frenk (Frengi, Frengistan), Füze, Garaj, Garnizon, Gaz, Gazete, Grafik, Gram¹, Granit, Grip, Hal(l)üsinasyon, Hidrojen, İdeal, İdeoloji, İspirtizma, İstasyon, İstatistik, Jandarma, Jön, Jurnal, Kablo, Kamyon, Kanal, Kangren (Gangren), Karakter, Karbon, Kasket, Katolik, Katrilyon, Kentrilyon (Kentilyon), Komisyon, Komite, Komünist, Konferans, Kongre, Konserve, Kontrol, Koridor, Kroki, Kozmoğrafya, Kumandan⁵, Kültür¹, Lamba, Laik(lik), Lastik, Lav, Lise, Loca, Lokal, Lüks, Madalya, Madam, Manyetizma, Mareşal, Maske, Mason, Materyal(izm), Metod, Mihanikiyet³, Mikrop, Milim, Misyoner, Mitralyöz, Moda, Mösyö, Müze, Objektif, Ofis, Oksijen, Orijinal, Otel, Otomobil, Palto, Pantolon, Papa, Paraşüt, Paravan(a), Parazit, Parti, Patiska, Pedagog, P(i)lak, Plan, Polis, Politika, Pozitif(izm), Prens, Prensip, Profesör, Program, Propaganda, Purutluk (Protestanlık), Psikolog (Psikoloji), Radyo¹, Rapor, Rasyonel(izm), Rejim, Rektör⁵, Rol, Roman, Rönesans, Röntgen, Sako, Salon, Santral, Santrifüj/Santrafüj¹, Sekreter, Sigara, Sinema (Sinematoğraf), Sistem, Siyonizm, Skolastik, Sosyalizm, Sosyolog, Sübjektif, Sülfato, Şarlatan, Şef, Şifre, Şimendifer, Şoför, Telefon, Telepati, Telgraf¹, Tentene (Dantel(a)), Tiyatro, Tren, Trilyon, Tuvalet, Tünel¹, Üniversite, Vapur, Volkan, Yamyam¹ |
Yunanca | 26 | Ahtapot, Anahtar, Angarya, Biber, Demet, Efendi, Fener, Fırtına, Filiz, Gübre, Heyula, Hıristiyan, Kavanoz, Kilise, Kimya(ger), Kupa, Kutu, Mandal, Mıknatıs, Mihanikiyet³, Papaz, Patrik, Paydos, Sınır, Tavla, Temel |
İtalyanca | 26 | Abluka, Avukat, Balina, Banka², Bilanço, Bilet, Bomba, Çinko, Düello, Dümen, Fabrika², Familya, Fanila, Francala, Kanca, Kaptan⁴, Karavana, Makine, Masa, Papağan, Pasaport, Piyango, Posta, Protesto, Pusula, Reçete |
İngilizce | 18 | Anglikan, Anti-¹, Atom¹, Boykot (Boykotaj), Diritnot, Elektrik¹, Fonoğraf¹, Gram¹, Kulüp, Kültür¹, Mister, Radyo¹, Rovelver, Santrifüj/Santrafüj¹, Telgraf¹, Tünel¹, Vagon, Yamyam¹ |
Kürtçe | 12 | Avzen, Bulağ, Çeleçepe, Çiznök, Hoto, Kizvan, Mamo, Meftihane, Nahü, Şape, Zenav, Zirm (Zürm) |
Almanca | 5 | Dekan, Doçent, Kumandan⁵, Kuruş, Rektör⁵ |
Rusça | 4 | Bolşevik, Çar, Mojik, Şapka⁶ |
Latince | 3 | İmparator(luk), Medyum, Radyum |
Eski Yunanca | 3 | İklim, Mancınık, Mendil |
Macarca | 3 | Palaska, Soba, Tabur |
Venedikçe | 3 | Filo, Gardiyan (aslı Vardiyan), Kaptan⁴ |
Moğolca | 1 | Karakol |
İspanyolca | 1 | Tango |
Ladino (Yahudi İspanyolcası) | 1 | Palavra |
Ermenice | 1 | Örnek |
Kurmanci | 1 | Teres |
Bulgarca | 1 | Şapka⁶ |
¹Fransızca'dan veya İngilizce'den geçmiştir
²Fransızca'dan veya İtalyanca'dan geçmiştir
³Fransızca'dan veya Yunanca'dan geçmiştir
⁴Venedikçe'den veya İtalyanca'dan geçmiştir
⁵Fransızca'dan veya Almanca'dan geçmiştir
⁶Rusça'dan veya Bulgarca'dan geçmiştir
Kelime | Dil Kökeni | Örnek Cümle |
---|---|---|
Abluka | İtalyanca | Ve vahşetle abluka edilmiş sükûn ve sükûnet içinde bütün mahlukata ecnebi nazarıyla bakıyor. (İşarat-ül İ'caz) |
Abone | Fransızca | Yalnız iki yüze yakın aboneler bulunsa birisi tabedilse hem fiyatını çıkarabilir hem başka risalelerin de tabına medar olabilir. (Barla L.) |
Adres | Fransızca | Hazret-i Üstadın müstakil adresi nedir? (Tarihçe-i H.) |
Ahtapot | Yunanca | Millet haklarını çiğneyip milyonların sırtından ahtapotlar gibi geçinmeyi şiar edinenler için korkulacak bir haldir bu. (Tarihçe-i H.) |
Ajans | Fransızca | Meselenin iyice anlaşılması için evvela Konya’daki sözlerimi bir kere daha ve o günkü Anadolu Ajansında neşredildiği gibi tekrar etmek isterim. (Emirdağ L. 2) |
Aktris | Fransızca | Güneşi gösterirse, sarı saçlı güzel bir aktrisi kàrie ihtar eder. (Sözler) |
Anahtar | Yunanca | Sonra o mütefekkir yolcu her sahifeyi okudukça saadet anahtarı olan imanı kuvvetlenip ve manevî terakkiyatın miftahı olan marifeti ziyadeleşip ve bütün kemalâtın esası ve madeni olan iman-ı billah hakikatı bir derece daha inkişaf edip... (7. Şua) |
Anarşi, Anarşist | Fransızca | Komünistliğin, anarşistliğin, masonluğun kuvvet kazandığı bir devirde en mühim bir vazife, Nur'a hizmet etmek ve rıza-yı İlahîyi tahsil için onu isteyene vermektir. (Asa-yı Musa) |
Angarya | Yunanca | Devletin angaryasını çekiyorum. (Sözler) |
Anglikan | İngilizce | ...o devletin en büyük daire-i diniyesi olan Anglikan Kilisesi'nin başpapazı tarafından Meşihat-ı İslâmiyeden dinî altı sual soruldu. (Mektubat) |
Ansiklopedi | Fransızca | "Kur'anın ahlâkî ve medenî kaideleri ihtiva eden âyetleri, İslâmiyet'in muhteşem bünyanında altın bir kordon gibi işlenmiştir." (İngilizce Cembres Ansiklopedisi) (Nur Çeşmesi) |
Anti- | Fransızca/İngilizce | Türk Ceza Kanunu’nun antidemokratik 163’üncü maddesine göre müvekkilimin takibi mümkün farz edilirse isnad edilen suçun tahliline geçer ve şöyle deriz: (Tarihçe-i Hayat) |
Antika | Fransızca | ...mu'ciznüma bir padişahın antika san'atlarını teşkil ve teşhir ediyorlar. (Sözler) |
Apartman | Fransızca | ...bu kâinatı bir muntazam şehir, bir mükemmel apartman ve misafirhane, bir mu'cizatlı kitab ve Kur'an hükmüne getirip... (Şualar) |
Arş | Fransızca | ...saadet-i ebediye ve sermediyeyi gösteren hakaik-i imaniye ve Kur’aniye mecmuası olan Nurlara doğru “İleri, arş!” demeli ve dedirmeliyiz. (Tarihçe-i Hayat) |
Asansör | Fransızca | Yukarıdan inmiş aynı asansörler gibi muhtelif tarzlarda bazı tayyare, bazı otomobil, bazı zenbil gibi şeyler görünüyor. (Sözler) |
Asistan | Fransızca | Risale-i Nur'un Pakistan'da neşriyatını yaparak pek çok kimselerin bu eserlerden istifadesini sağlayan Karaşi Üniversitesi Türk Tarih Bölümü asistanı ve dört büyük gazetenin muharriri M. Sabir ihsanoğlu'nun bir mektubu. (Tarihçe-i H.) |
Ataşemiliter | Fransızca | (Bedîüzzaman'ın, Rusya esaretinden firar edip Almanya yolu ile Sofya'ya geldiği zaman, Sofya Ateşemiliterliği tarafından verilen pasaportudur.) (Tarihçe-i Hayat) |
Atom | İngilizce/Fransızca | Zâten bu zamanda, en geniş daire-i zeminde, en dehşetli ve küllî bir hücumda tecavüz eden dalalet ordularına karşı böyle kudsî bir ders, bu suretle atom bombası gibi inşâallah tesirini göstermeğe bir işarettir. (Şualar) |
Avukat | İtalyanca | Demek, avukat tutmak isteyen onu elde etse yeter. (Asa-yı Musa) |
Avzen | Kürtçe | Bir fenni esas tutup sair malûmatını avzen {Haşiye: Kürdçedir.} ve zenav gibi yapmaktır. (Muhakemat) |
Azot | Fransızca | Yani müvellidü'l-mâ, müvellidü'l-humuza, karbon, azotun intizamsız, şekilsiz, hamur gibi halitasından ibaret olmakla beraber,... (Asa-yı Musa) |
Balina | İtalyanca | Mesela, iğne gibi bir balık, balina balığı gibi o mahiyet-i mücerredeye mâliktir. (Sözler) |
Balkon | Fransızca | Ve o sarayın yüksek balkonları ve pencerelerinden çeşitli asansör gibi zenbiller sarkıtılmış idi. (Mesnevi (Badıllı)) |
Balon | Fransızca | Biz birdenbire şimendifer ve balon gibi mebadiye bineceğiz, geçeceğiz. (Tarihçe-i Hayat) |
Banka | Fransızca/İtalyanca | "Kavga kapısını kapamak için banka kapısını kapayınız" diyerek insanlara ferman eder. (Sözler) |
Barometre | Fransızca | Mizan tarz-ı nazardır, bakmak barometredir (Sözler) |
Batarya | Fransızca | Risale-i Nur âhize ve nâkile ile mücehhez bir radyo-yu Kur'aniyedir ki; onun tel ve lâmbaları, âyine; tel ve bataryaları hükmündeki satırları, kelimeleri, harfleri öyle intizamkârane ve îcazdarane bastedilmiştir ki;... (Emirdağ-1) |
Bere | Fransızca | Mahkeme-i Temyiz “Bere yasak değil.” diye karar verdiği hem bütün kadınlar ve başı açık gezenler ve bütün askerî neferler ve vazifedar memurlar giymeye mecbur olmadıklarından... (Emirdağ-2) |
Biber | Yunanca | Ona mukabil Süleyman –bildiğime göre– birkaç defa patlıcan, biber, kavun gibi sebzeler hediye edip ona göndermekle beraber, ... (Barla L.) |
Bilanço | İtalyanca | Elbette o envaın muntazam ve mükemmel fertleri ve âlemin küçük misal-i musağğarları ve enva-ı kâinatın bilançoları ve kitab-ı âlemin küçücük fihristeleri hükmünde olan cüz'î fertleri, bilbedahe onun kabza-i rububiyetinde ve icadındadır ve tedvir ve terbiyesindedir. (Sözler) |
Bilet | İtalyanca | Sana müjde! Milyonlar altın bileti sana çıkmış, gel al. (Asa-yı Musa) |
Bolşevik | Rusça | Bir tek gayem vardır: O da mezara yaklaştığım bu zamanda, İslâm memleketi olan bu vatanda Bolşevik baykuşlarının seslerini işitiyoruz. (Şualar) |
Bomba | İtalyanca | Zâten bu zamanda, en geniş daire-i zeminde, en dehşetli ve küllî bir hücumda tecavüz eden dalalet ordularına karşı böyle kudsî bir ders, bu suretle atom bombası gibi inşâallah tesirini göstermeğe bir işarettir. (Şualar) |
Boykot, Boykotaj | İngilizce | Siz, Avusturya'ya güya boykot yapıyorsunuz, hem onun gönderdiği kalpakları giyiyorsunuz. (Tarihçe-i Hayat) |
Bulağ | Kürtçe | Bir bulâğ {(*) Bulağ, Kürdçede "pınar" demektir. -Naşir-} başı çok zaman taaffün ve tesemmüm etmiş, içine çok pislik düşmüş. (Asar-ı Bediiyye) |
Burjuva | Fransızca | Bu hal ise, -şimdiki tabir ile- burjuvaların müstebidane tahakkümleri içinde hoş görünebilir. (Lemalar) |
Çar | Rusça | Evet tanıdım. Nikola Nikolaviç, Çar'ın dayısıdır. Kafkas cephesi başkumandanıdır. (Şualar) |
Çeleçepe | Kürtçe | Hem de garazın mesîlinde ve kasdın mecrasında teferruk etmemek için sedad etmek, çeleçepe {1: Bu kelime Kürdçedir.} temayül etmemektir. (Muhakemat) |
Çinko | İtalyanca | Bir su destisi ve bir kupa, küçük bir gaz ocağı ve bir çinko çanak, sade basit bir yatak. (Konferans) |
Çiznök | Kürtçe | Herbir hayalde bu çiznök gibi bir dane-i hakikat bulunmak şarttır... (Muhakemat) |
Daktilo | Fransızca | Eğer münasip görülse ya yeni veya eski harfle daktilo ile birkaç nüsha yazılsın... (Lem'alar) |
Dans | Fransızca | İşte dans ve tiyatro gibi o zamanın lehviyatları ve kebairleri ve bid'aları birer cazibedarlık ile pervane gibi nefisperestleri etrafına toplar, sersem eder. (Şualar) |
Dantel(a) (bkz. Tentene) | ||
Dekan | Almanca | Sind Üniversitesinin kıymetli Dekanı Ali Ekber Şah’ın Ankara’daki bir Nur talebesine yazdığı mektup (Tarihçe-i H.) |
Demet | Yunanca | ...neticede hepsinden bir deste, bir demet yapmaya karar verdiği gibi; (Barla L.) |
Demokrasi, Demokrat | Fransızca | ...işimizi, gücümüzü ayaklar altında bırakmak ve bîçare evlâd ü iyalimizi perişan edip ağlatmak hangi demokrasi kanunlarıyla, hangi yeminli ve yüminli âdil hâkimlerin vicdanî ve âdilane kararlarıyla kabil-i te'liftir? (Şualar) |
Depo | Fransızca | Hem mesela, nasılki gayet mükemmel binbir çeşit erzak etrafından celbedip içinde muntazaman istif ve ihzar edilmiş depo ve iaşe anbarı ve dükkân, şeksiz bir fevkalâde iaşe ve erzak mâlikini ve sahibini ve memurunu bildirir. (Asa-yı Musa) |
Detay | Fransızca | Nasıl ki münafıkların ahval ve vaziyetlerinin en cüz'î ayrıntılarına kadar gösterme ve tanıtma hususunda; temsilde musibete uğramışların en ince ahvallerinin detaylarını da ihmal etmiş değildir. (İ.İ. (Badıllı) |
Diktatorya/Diktatör | Fransızca | 14 Mayıs seçimleriyle çeyrek asrın diktatoryası zîr ü zeber edilip, çatır çatır yıkılırken ... (Tarihçe) / Diktatörler ve şefler idaresinde memleketin dinini, imanını, canını, hayatını kasıp kavuran merhametsiz eski devrin farmason kullarının şu can çekişme devrinde... (Tarihçe) |
Direktif | Fransızca | ... idam kasdıyla ve muhakkak surette mahkûm edilmesi direktifiyle hakkında dava açtırılıyor. (Tarihçe-i H.) |
Diritnot | İngilizce | Hem "intizam" sırrıyla, bir çocuk parmağıyla gemi suretindeki oyuncağını çevirdiği gibi, kocaman bir diritnotu da çevirir. (Sözler) |
Doçent | Almanca | “Kalbe gelen hakikat” gibi tabirleri de şahsî nüfuz temini maksadına delil göstermelerinin manasını da bu ilimle, hukukla meşgul doçentlerden sorarım. (Tarihçe) |
Doktor | Fransızca | ...birden Hazret-i Hızır ve Hakîm-i Lokman gibi bir doktor geldi, tiryak gibi bir macun içirdi. (Asa-yı Musa) |
Düello | İtalyanca | Memleketimiz Avrupa’ya kıyas edilmez. Çünkü orada düello gibi çok şiddetli vasıtalarla açık saçıklık içinde namus bir derece muhafaza edilir. (Lemalar) |
Dümen | İtalyanca | Mesela, azîm bir sefine-i sultaniyede bir hizmetkârın dümencilik ettiğinin gayesi; ... (Sözler) |
Efendi | Yunanca | ...herkes mensub olduğu efendisinin şerefiyle, makamıyla iftihar ettiği gibi,... (Asa-yı Musa) |
Elektrik | İngilizce/Fransızca | Bir hârika şehirde milyonlar elektrik lâmbaları hareket ederek her yeri gezerler, yanmak maddeleri tükenmiyor bir tarzdaki elektrik lâmbaları ve fabrikası, şeksiz, bedahetle elektriği idare eden ve seyyar lâmbaları yapan ve fabrikayı kuran ve iştial maddelerini getiren bir mu'cizekâr ustayı ve fevkalâde kudretli bir elektrikçiyi hayretler ve tebriklerle tanıttırır, yaşasınlar ile sevdirir. (Asa-yı Musa) |
Emperyal | Fransızca | Hem, masum müslümanların kanlarını sömüren ve servetleri tahaccür etmiş millet kanı olan, parazit, tufeylî ve aç gözlü canavar ve barbar emperyalistleri, müstemlekecileri... (Sözler) |
Enerji | Fransızca | Denizli mahkemesi, ehl-i vukuf raporunda: "Evet, Said Nursî'de bir enerji vardır, fakat bu enerjisini, tarîkat veya bir cem'iyet kurmakta sarfetmemiş, Kur'an hakikatlarını beyan ve dine hizmete sarfettiği kanaatına varılmıştır.". (Sözler) |
Engizisyon | Fransızca | Engizisyon zulümlerini çok geride bırakan hâkim bir kuvvetin tazyikatı altında, câni canavarların pek vahşi işkenceleri içinde, (Sırran tenevverat) sırrıyla perde altında Risale-i Nur eserleri gibi eserler neşretmek... (Sözler) |
Enstitü | Fransızca | Ben şahidim ki ben, Kastamonu Gölköy Enstitüsünde okurken bazı muallimler tarafından bize dinsizlik dersi verilmişti. (Şualar) |
Entrika | Fransızca | Sair dünyevî ve siyasî ve entrikalı cem'iyet ve komitelerle münasebetimiz yoktur ve tenezzül etmeyiz. (Şualar) |
Fabrika | İtalyanca/Fransızca | Bir hârika şehirde milyonlar elektrik lâmbaları hareket ederek her yeri gezerler, yanmak maddeleri tükenmiyor bir tarzdaki elektrik lâmbaları ve fabrikası, şeksiz, bedahetle elektriği idare eden ve seyyar lâmbaları yapan ve fabrikayı kuran ve iştial maddelerini getiren bir mu'cizekâr ustayı ve fevkalâde kudretli bir elektrikçiyi hayretler ve tebriklerle tanıttırır, yaşasınlar ile sevdirir. (Asa-yı Musa) |
Fakülte | Fransızca | Teşrin-i sâni 1950'de Ankara Üniversitesi'nde, profesör ve meb'uslarımız ve Pakistan'lı misafirlerimiz ve muhtelif fakülte talebelerinin huzurunda,... (Sözler) |
Familya | İtalyanca | Yine birisi sevdiği familyasına remizli olan bu fıkrayı söylemiş: (Kastamonu mektupları (Gayr-ı Münteşir)) |
Fanila | İtalyanca | ... hem sako hem fanila ve pabucunu satmakla maişetini temin eden fakirü’l-hal... (Emirdağ L.) |
Fanteziye | Fransızca | Bundan sonra birden gördü ki sol cihetinden şeytan gibi dessas, ayyaş, aldatıcı bir adam; çok ziynetler, süslü suretler, fanteziyeler, müskirler beraber olduğu halde geldi. (Sözler) |
Farmason | Fransızca | ...komünistlik ve farmasonluğu desteklemiş olur ve ithamlara hakikî hedef olan muzır dinsizlerin türemesine yardım etmiş olur. (Şualar) |
Fayton (veya Payton) | Fransızca | Yedi yaşından on yaşına kadar masum çocuklar, faytonla gezdiğim vakit, beni görünce koşuşup ellerime sarılmalarının hikmeti nedir? diye hayret ediyordum. (Şualar) |
Fener | (Farsça üzerinden) Yunanca | Bir yolcu, güneşin ziyasından gözünü kapıyor, hayaline bakıyor; vehmi, bir yıldız böceği gibi kafa fenerinin ışığıyla dehşetli yolunu tenvir etmek istiyor. (sözler) |
Fırtına | Yunanca | Taklidî bir iman, hususan bu zamandaki dalalet, sapkınlık fırtınaları karşısında çabuk söner. (Sözler) |
Filiz | Yunanca | Çiçekle, çiçekten çıkan semeredeki eser-i sanat ve hikmet; çekirdekle, çekirdekten çıkan filizin eser-i sanat ve nakşından aşağı değildir. (Mesnevi-i N.) |
Filo | Venedikçe | Şimdi ise dünya servetine ve malına ve o servetle filolar teşkil edip, hattâ kırk milyon bir millet, o fil gibi filolarla dörtyüz milyonu esaret altına almış ve ... (Kastamonu L.) |
Fonoğraf | İngilizce/Fransızca | Dağları vecde getirip birer muazzam fonoğraf misillü ve birer insan gibi bir serzâkirin etrafında ufkî halka tutup; bir daire olarak tesbihat ediyorlardı. (Sözler) |
Forma (Kitap) | Fransızca (Format kelimesinden) | Aynen öyle de bu kâinat kitab-ı kebiri ki bir tek sahifesi olan zemin yüzünde ve bir tek forması olan baharda, üç yüz bin ayrı ayrı kitaplar hükmündeki üç yüz bin nebatî ve hayvanî taifeleri beraber, birbiri içinde, yanlışsız, hatasız, karıştırmayarak, şaşırmayarak... (Sözler) |
Forma (Üniforma) | Fransızca (Uniforme kelimesinden) | ...her bir bayram gününde resmigeçit için “Formalarınızı takıp nişanlarınızı asınız!” emrine karşı ordugâh, serâser rengârenk çiçek açmış müzeyyen bir bahçeyi temsil ettiği misillü;... (Sözler) |
Formül | Fransızca | Garb’ın çürümüş, kokmuş, tefessüh etmiş, bâtıl formülleriyle mi? (Tarihçe) |
Fotoğraf | Fransızca | ...her hâdiseyi müteaddid fotoğraflarla alarak muhafaza eden... (Asa-yı Musa) |
Francala | İtalyanca | Bir sene evvel üç francala, bir ramazan yine kâfi gelmişti. (Barla L.) |
Frengi, Frenk, Frengistan | Fransızca | Sen anlaşılıyor ki bir parça Frengî okumuşsun, bu İslâm yazılarını okuyamıyorsun hem de bilenden sormuyorsun. (Sözler) |
Füze | Fransızca | Nakl ile de, senin hakikata ulaşman için füze gibi keskin âletindir. (Mesnevi-i N. (Badıllı)) |
Gangren (bkz. Kangren) | ||
Garaj | Fransızca | Ankara Maarif Dairesi iki milyon zararla hem yine Ankara’da otomobil garajı binası, aynı vakitte İzmir’de ehemmiyetli fabrika hem aynı vakitte Adana’da büyük bir binanın tamamen yandığını işittiğim vakit,... (Emirdağ-1) |
Gardiyan | Venedikçe | Ve dışarıdan gelen yemeklerini onlara vermek, aynı yemek kadar o gardiyan ve gardiyanla beraber dahilde ve hariçte bîçare mahpuslara çalışanlara bir sadaka hükmünde defter-i hasenatına yazılır. (Şualar) |
Garnizon | Fransızca | ...Sarıkamış taarruzunda, Bitlis'in sukutunda yaralı olduğu halde esir olup senelerce Rus garnizonlarında çile çekmiş,... (Emirdağ-1) |
Gaz | Fransızca | Bir su destisi ve bir kupa, küçük bir gaz ocağı ve bir çinko çanak, sade basit bir yatak. (Konferans) |
Gazete | Fransızca | ...size söylememiştim, ona da bakınız, fakat gazete gibi okumayınız. (Mektubat) |
Grafik | Fransızca | Nur talebelerinin faaliyeti bu sergide harita ve fotoğraflarla ve grafikle izah edildi. (Tarihçe-i Hayat) |
Gram | Fransızca/İngilizce | Günde elli gram ekmekle ve bir çanak çorba ile tagaddi eden bu büyük adam, yaşıyorsa ancak Kur’an ve imana hizmet için yaşıyor. (Tarihçe-i Hayat) |
Granit | Fransızca | Evet dağları, taşları, pamuk gibi dağıtacak, demir ve granitleri yağ gibi eritecek derecede olan bu kuvvet-i Kur'aniye dünyayı nur ve saadete gark edecek. (Sözler) |
Grip | Fransızca | Garib ve bana pek çok ağır gelen ve üç günde bir bardak ayran ve bir bardak sütten başka birşey yedirmeyen grip hastalığının üçüncü gününde, füc'eten hatırıma ihtar edildi. (Tarihçe-i Hayat) |
Gübre | Yunanca | ...hattâ gübreleri mezruatın erzakı ve insanların mahrukatı hükmünde olup, ... (Latif Nükteler) |
Halüsinasyon/hallüsinasyon | Fransızca | "Sem u basar cihetinde hallüsinasyon hastalığı ihtimali nazar-ı dikkate alınabilir." demişler. (Şualar) |
Heyula | Yunanca | Çünki esîr maddesi, maddiyyunları boğduran zerrat maddesinden daha latîf ve eski hükemanın saplandığı heyula fihristesinden daha kesif, ihtiyarsız, şuursuz, camid bir maddedir. (Lemalar) |
Hıristiyan | Yunanca | Hıristiyanlık dini ise, kendi hasm-ı galibi, ki medeniyetle fenni, dost ederek, hileli, Kendine mal ederek, o iki silah ile bize galebe çaldı. (Sözler) |
Hidrojen | Fransızca | Ve bunlar gibi çok hakîmane işlerde ve bilhâssa zîhayatta çalıştırılan basit ve camid ve şuursuz müvellidülma' ve müvellidülhumuza (hidrojen-oksijen) gibi iki basit maddeden terekküb eden bu su, yüzbinlerle hikmetli ve şuurlu ve muhtelif hizmetlerde ve san'atlarda istihdam ediliyor. (Asa-yı Musa) |
Hoto | Kürtçe | Ya eyyühel hoto! (Muhakemat) |
İdeal | Fransızca | Malûm ya; her mütefekkirin kendine mahsus bir tefekkür sistemi, fikrî hayatında takib ettiği bir gayesi ve bütün gönlü ile bağlandığı bir ideali vardır. (Tarihçe-i Hayat) |
İdeoloji | Fransızca | ...kanun perdesi altında menfî ideolojilerine, şahsî kin ve ihtiraslarına göre hareket etmişler. (Tarihçe-i Hayat) |
İklim | Eski Yunanca (Arapça üzerinden) | Yükselmededir marifet iklimine her an / Bambaşka ufuklar açıyor ruhuna Kur’an (Tarihçe-i Hayat) |
İmparator(luk) | Latince | Karasso ki, Osmanlı İmparatorluğu'nu parçalamak için sinsi ve tertibli bir şekilde çalışan gizli bir teşkilata mensub olup, ortada fevkalâde bir rol oynuyordu. (Tarihçe-i Hayat) |
İspirtizma | Fransızca | İşte eski zaman kâhinleri gibi, şimdi de medyumlar suretinde yine bir nevi kâhinlik Avrupa'da ispirtizmacıların içlerinde baş göstermiş. (Mektubat) |
İstasyon | Fransızca | Bir günlük mesafede bir istasyon vardır. (Sözler) |
İstatistik | Fransızca | Güya kozmoğrafya ilminden ve istatistikçi fenninden bir kemal alıyorsun. (Sözler) |
Jandarma | Fransızca | Bir kadına, bir jandarma elbisesi giydirilmez. (Mektubat) |
Jön | Fransızca | Jön Türkler şöyledirler, böyledirler. Bizi de zarardîde edecekler. (Münazarat) |
Jurnal | Fransızca | Benim aldığım bir habere göre ve çok emarelerle gizli münafıkların yalan jurnalleri ve desiseleriyle... (Şualar) |
Kablo | Fransızca | ...faraza ihtiyaç olsa da, o manialar ve âikalar insanın a'sab ve damarları gibi veya demir hatları, (yani kablo telleri) seyyalat-ı latifenin nakline vesile ve vasıta olmaları gibi sırlarla;... (Mesnevi-i N. (Badıllı)) |
Kamyon | Fransızca | Kamyon yokuşları tırmanıyordu. (Kastamonu) |
Kanal | Fransızca | ... tâ Akdeniz ve Bahr-i Ahmer’e ve Süveyş Kanalı’na,... (Mektubat) |
Kanca | İtalyanca | ... evkat-ı hamsede rükû ve sücud kancasıyla gururun hortumunu bük... (Mesnevi-i N.) |
Kangren | Fransızca | Hem mesela, kangren olmuş ve kesilmesi lâzım gelen bir parmağın kesilmesi hayırdır, iyidir; halbuki zahiren bir şerdir. (Mektubat) |
Kaptan | Venedikçe/İtalyanca | Kaptan' dahi eğer seni bu halde görse, ya divanedir diye seni tardedecek. (Sözler) |
Karakol | Moğolca | Eğer milletin ve vatanın saadetine ve istikbaline zarar verecek bir kabahatim varsa, dokuz seneden beri valisinden tut, köy karakol kumandanına kadar kendilerini mes’ul eder. (Lem'alar) |
Karakter | Fransızca | Bu âyet-i kerime, "Üstad"ın karakter ve şahsiyetini tahlil hususunda bize nurdan bir rehber oluyor... (Tarihçe-i Hayat) |
Karavana | İtalyanca (Aslı Farsça (kervan)) | Kazan kaynatır, karavanayı yıkar, getirir. (Sözler) |
Karbon | Fransızca | Yani müvellidü'l-mâ, müvellidü'l-humuza, karbon, azotun intizamsız, şekilsiz, hamur gibi halitasından ibaret olmakla beraber,... (Asa-yı Musa) |
Kasket | Fransızca | Sabahleyin başındaki kasketinin siperliğini dikmiş, tâ hücumdan kurtulsun. (Barla L.) |
Katolik | Fransızca | Avrupa, Katolik Mezhebini beğenmeyerek başta ihtilalciler, inkılabcılar ve feylesoflar olarak, Katolik Mezhebine göre ehl-i bid'a ve Mu'tezile telakki edilen Protestanlık Mezhebini iltizam edip, Fransızların İhtilal-i Kebirinden istifade ederek, Katolik Mezhebini kısmen tahrib edip, Protestanlığı ilân ettiler. (Mektubat) |
Katrilyon | Fransızca | ...hava unsuru küllî bir lisan olarak o hadsiz kelimatlarını katrilyonlar belki kentrilyonlar adedince söyleyerek... (Emirdağ-2 L.) |
Kavanoz | Yunanca | Nasılki mükemmel bir eczahane ki, her kavanozunda hârika ve hassas mizanlarla alınmış hayatdar macunlar ve tiryaklar var. (Asa-yı Musa) |
Kentrilyon | Fransızca | ...hava unsuru küllî bir lisan olarak o hadsiz kelimatlarını katrilyonlar belki kentrilyonlar adedince söyleyerek... (Emirdağ-2 L.) |
Kilise | Yunanca | ...o devletin en büyük daire-i diniyesi olan Anglikan Kilisesi'nin başpapazı tarafından Meşihat-ı İslâmiyeden dinî altı sual soruldu. (Mektubat) |
Kimya, Kimyager | Yunanca | Şübhesiz gayet maharetli ve kimyager ve hakîm bir eczacıyı gösterir. (Asa-yı Musa) |
Kizvan | Kürtçe | O iki semereden birisi, kürtçe "kizvan" denilen 'Menengiç' hâs semeresidir. (Mesnevi N. (Badıllı)) |
Komisyon | Fransızca | Binaenaleyh mühim bir maksat için tesis edilen Dârülhikmeti’l-İslâmiyeyi, şimdiki âdi bir komisyon derecesinden çıkarıp... (Sünuhat) |
Komite | Fransızca | Sair dünyevî ve siyasî ve entrikalı cem'iyet ve komitelerle münasebetimiz yoktur ve tenezzül etmeyiz. (Şualar) |
Komünist | Fransızca | Komünistliğin, anarşistliğin, masonluğun kuvvet kazandığı bir devirde en mühim bir vazife, Nur'a hizmet etmek ve rıza-yı İlahîyi tahsil için onu isteyene vermektir. (Asa-yı Musa) |
Konferans | Fransızca | İ'lem ey hitabet-i umumiye sıfatı ile gazete lisanıyla konferans veren muharrir! (Mesnevi-i Nuriye) |
Kongre | Fransızca | Nasılki meselâ Amerika'da, bütün milletler umumî bir kongreye davet edilse, her millet büyük gemisine biner, oraya gider. (Mektubat) |
Konserve | Fransızca | ...ve memeler denilen konserve paketleriyle doldurup kış âhirinde erzakları biten muhtaç zîhayatlara yetiştiren bir Rezzak-ı Rahîm’in işleri olduğunu... (Şualar) |
Kontrol | Fransızca | Güya o nefsin fevkinde onun bütün ahvalini kontrol eden kimse yoktur. (Mesnevi-i Nuriye) |
Koridor | Fransızca | Koridorlarda büyük bir kalabalık göze çarpıyordu. (Tarihçe) |
Kroki | Fransızca | Nazirsiz şuleleriyle asr-ı hazırı ihya ve tenvir ve istikbalin krokisini bihakkın tanzim ve tahkim eden Nurlar, ile’l-ebed pâyidar olsun. (Barla L.) |
Kozmoğrafya | Fransızca | Güya kozmoğrafya ilminden ve istatistikçi fenninden bir kemal alıyorsun. (Sözler) |
Kulüp | İngilizce | Fırkacılık, Kulüpleri Tevhid-i Kulübe Değil, Tefrik-i Kulûbe Sebeptir (Sözler) |
Kumandan | Fransızca/Almanca | ...nev'-i insanın güneşleri ve yıldızları ve kumandanları olan bütün peygamberleri... (Asa-yı Musa) |
Kupa | Yunanca | Bir su destisi ve bir kupa, küçük bir gaz ocağı ve bir çinko çanak, sade basit bir yatak. (Konferans) |
Kuruş | Almanca | Eğer yüz kuruş bir gündelik ile çalışsan sonra biri gelse, dese ki:... (Sözler) |
Kutu | Yunanca | Hem hiç mümkün müdür ki bir kutu kadar bir makine bütün bir âlemi içine aldığı halde, tesadüfî veyahut abes bir iş içinde bulunsun? (Sözler) |
Kültür | Fransızca/İngilizce | Bu hareketlerin asıl merkezini, Said Nursî’nin fazla miktarda talebesi bulunan üniversite ve kültür yerleri teşkil eder. (Tarihçe-i H.) |
Lamba | Fransızca | Bir hârika şehirde milyonlar elektrik lâmbaları hareket ederek her yeri gezerler, yanmak maddeleri tükenmiyor bir tarzdaki elektrik lâmbaları ve fabrikası, şeksiz, bedahetle elektriği idare eden ve seyyar lâmbaları yapan ve fabrikayı kuran ve iştial maddelerini getiren bir mu'cizekâr ustayı ve fevkalâde kudretli bir elektrikçiyi hayretler ve tebriklerle tanıttırır, yaşasınlar ile sevdirir. (Asa-yı Musa) |
Laik, Laiklik | Fransızca | Gerçi o tarihte, dini dünyadan tefrik ile dinde ikraha ve icbara ve mücahede-i diniyeye ve din için silâhla cihada muarız olan hürriyet-i vicdan, hükûmetlerde bir kanun-u esasî, bir düstur-u siyasî oluyor ve hükûmet lâik cumhuriyete döner. (Asa-yı Musa) |
Lastik | Fransızca | ...lastik'li bir kanunun 163’üncü maddesi sahte bir maskedir. (Şualar) |
Lav | Fransızca | ...o günden beri her sözü bir dilim lav, her fikri bir ateş parçası olmuş. (Tarihçe-i Hayat) |
Lise | Fransızca | Karşısındaki lise mektebinin büyük kızları, onun avlusunda gülerek raksediyorlardı. (Asa-yı Musa) |
Loca | Fransızca | Şimdi iki dost var. Beraber o ziyafete giderler. Bir locada, bir sofrada oturuyorlar. (Sözler) |
Lokal | Fransızca | Bunların derneği yoktur, lokali yoktur, yeri yoktur, yurdu yoktur, partisi patırtısı, nutku, âlâyişi nümayişi yoktur. (Tarihçe) |
Lüks | Fransızca | Diğeri de lükslerini, zenginliklerini, rütbe ve mevkilerini ... (Tarihçe) |
Madalya | Fransızca | ...gönüllü alay kumandanı olarak mücahede ve irşad için dolaşıp büyük bir harb madalyası almış... (Emirdağ-1) |
Madam | Fransızca | Meselâ birisi Paris'te sefahet âleminde bir âlüfte madamın kametinde istihsan ettiği bir libası, câmide muhterem bir hocaya giydirmeye çalışmak gibi bir hareket-i ahmakane ve caniyanede bulunur. (Deva-ül Ye's) |
Makine | İtalyanca | Havanın ve makinenin harareti bana ağırlık ve fikrime de "Bu Risale-i Nur muazzam bir mu'cize-i Kur'aniyedir. (Kastamonu) |
Mamo | Kürtçe | Aziz mamo! {*: Kürdçe "Amcacığım" demektir.} (Barla L.) |
Mancınık | (Arapça üzerinden) Eski Yunanca | Zira yüksek kalelerin muhkem burçlarından atılan mancınıklar ve işaret fişeklerine benzeyen şu hâdisat-ı necmiye, bu recm-i şeytana ne kadar enseb düştüğü bedaheten anlaşılır. (Sözler) |
Mandal | Yunanca | O adam, gayet mu’cizekâr bir zatın menşe-i mu’cizatı olan fabrikasının bir mandalı veyahut miskin bir kapıcısıdır. (Sözler) |
Masa | İtalyanca | Tosya kasabasından imdada gelmiş gibi aynı vakitte yaldızlı ciltleriyle masa üzerinde dururken, ... (Kastamonu L) |
Manyetizma | Fransızca | Ve onların başına geçen en büyükleri, ispirtizma ve manyetizmanın hâdisatı nev'inden müdhiş hârikalara mazhar olan Deccal ise;... (Mektubat) |
Mareşal | Fransızca | Vali, Mareşal’e: “Said Nursî hükûmete itaat etmiyor, gelenlere dinî dersler veriyor.” diye şekvada bulunuyor. (Tarihçe-i Hayat) |
Maske | Fransızca | Hususan bu yirmibeş sene içinde, tarihte görülmemiş bir halde münafıkane ve çeşit çeşit maskeler altında imanın erkânına yapılan sû'-i kasdlar pek dehşetli olmuştur, çok yıkıcı şekiller tatbik edilmiştir. (Sözler) |
Mason | Fransızca | Komünistliğin, anarşistliğin, masonluğun kuvvet kazandığı bir devirde en mühim bir vazife, Nur'a hizmet etmek ve rıza-yı İlahîyi tahsil için onu isteyene vermektir. (Asa-yı Musa) |
Materyal, Materyalizm | Fransızca | Bize ne kadar materyal verirseniz hepsi burada neşrolacak... (Tarihçe-i Hayat)/ ...yirminci asırdaki insanlara rehber olup dalaletten ve materyalizmin, maddiyyunluğun ve tabiat-perestliğin sürüklediği sefahet ve koyu fikir karanlığından kurtaran... (Şualar) |
Medyum | Latince | İşte eski zaman kâhinleri gibi, şimdi de medyumlar suretinde yine bir nevi kâhinlik Avrupa'da ispirtizmacıların içlerinde baş göstermiş. (Mektubat) |
Meftihane | Kürtçe | Bu kudsî hediyeniz bu şehre girdiği aynı zamanda, daha biz haber almadan, memleketimizde talebeler bir kitaba başladığı zaman, Kürdçe meftîhane namında bir ziyafet verdiklerine tam bir misal olarak,... (Kastamonu L.) |
Mendil | (Arapça üzerinden) Eski Yunanca | Elbette bir padişahın hediyesinin kabı veya hediyeye sarılan mendil veyahut hediye eline verilip getiren nefer, o padişahın saltanatına şerik olamazlar. (Sözler) |
Metod/Metot | Fransızca | ...iblisane, sinsi metodlar takib etmişler ve kardeşi kardeşe çarpıştırmışlar ve öyle aldatıcı yalan ve propagandalar ve yaygaralar yapmışlar,... (Sözler) |
Mıknatıs | Yunanca | Dedim: "Bu bîçareler kendilerini, bu mıknatıs gibi cezbedici fitnenin ateşinden kurtaramazlar." (İman ve Küfür Müvazeneleri) |
Mihanikiyet (Mekanik kelimesinden) | Yunanca/Fransızca | O fabrikanın bir çarkı geri kalsa, yahut bir arkadaşı olan başka çarka tecavüz etse, makinenin mihanikiyeti bozulur. (Tarihçe-i Hayat) |
Mikrop | Fransızca | ...mikroptan gergedana, sinekten simurga kuşuna, bir çiçekli nebattan milyarlar, trilyonlarla çiçekler açan bahar çiçeğine kadar,... (Asa-yı Musa) |
Milim | Fransızca | Kışın en şiddetli günlerinde, hapishane pencerelerinin iki milim buz tuttuğu zamanlarda zehir verilmiş;... (Tarihçe-i Hayat) |
Mister | İngilizce | Mister John Davenport, "Hazret-i Muhammed (A.S.M.) ve Kur'an-ı Kerim" unvanlı eserinde Kur'an-ı Kerim'den bahsederken, şu sözleri söylüyor:... (İşarat-ül İ'caz) |
Misyoner | Fransızca | Âlem-i küfür bütün vesaitiyle ve medeniyetiyle, felsefesiyle, fünunuyla, misyonerleriyle âlem-i İslâm’a hücum ve maddeten uzun zamandan beri galebe ettikleri halde âlem-i İslâm’a dinen galebe edemedi. (Tarihçe-i Hayat) |
Mitralyöz | Fransızca | En son silah, mitralyöz gibi Risale-i Nur bürhanlarını gördüğümüzden, mecburiyetle ona sarılıp iktifa ediyoruz. (Kastamonu L.) |
Moda | Fransızca | Olsa olsa o zamanın ilcaatının modasına göre bir libas giydireceğim. (Tarihçe-i Hayat) |
Mojik | Rusça | Rus mojikleri buna şahittir. (Asar-ı Bediiyye) |
Mösyö (veya Monsieur) | Fransızca | Şayet Monsieur Renaud (Mösyö Reno), İslâm âlemiyle temas etmek fırsatını elde edecek olursa münevver ve terbiyeli Müslümanların, Kur’an’a karşı en yüksek hürmeti perverde ettiklerini ve onun evamir-i ahlâkiyesine fevkalâde riayetkâr olduklarını ve bunun haricine çıkmamaya gayret ettiklerini görürdü. (Nur Çeşmesi) |
Müze(hane) | Fransızca | Senin çok antika iki mu'cize-i kudret, müzehânemi tezyin etti. (Barla L.) |
Nahü | Kürtçe | İşte başlıyorum: "Nahu"... {Haşiye: Kürdçedir.} (Muhakemat) |
Objektif | Fransızca | Risale-i Nur sübjektif nazariye ve mütalaalardan uzak bir şekilde, her asırda milyonlarca insana rehberlik yapan mukaddes kitabımız olan Kur'anın hakikatlarını rasyonel ve objektif bir şekilde izah edip insaniyetin istifadesine arzedilen bir külliyattır. (Tarihçe-i Hayat) |
Ofis | Fransızca | Yalnız, hükûmetin asker için ofislerde cem’ettiği erzakı askerlere taşıttırdığı, temizlettirdiği, öğüttürdüğü, pişirttirdiği gibi Cenab-ı Hak da hayat için lâzım olan levazımatı, küre-i arz ofisinde yaratıp cem’ettikten sonra, o erzakın toplanmasını ve sair ahvalini insana yaptırır ki insana bir meşguliyet, bir eğlence olsun ve atalet, betalet azabından kurtulsun. (Mesnevi-i Nuriye) |
Oksijen | Fransızca | Ve bunlar gibi çok hakîmane işlerde ve bilhâssa zîhayatta çalıştırılan basit ve camid ve şuursuz müvellidülma' ve müvellidülhumuza (hidrojen-oksijen) gibi iki basit maddeden terekküb eden bu su, yüzbinlerle hikmetli ve şuurlu ve muhtelif hizmetlerde ve san'atlarda istihdam ediliyor. (Asa-yı Musa) |
Orijinal | Fransızca | Risale-i Nur'da müstesna bir edebiyat ve belâgat ve îcaz; nazirsiz, cazib ve orijinal bir üslûb vardır. (Sözler) |
Otel | Fransızca | ...bir buçuk ay kadar Yıldız Otelinde ikamet etti. (Tarihçe) |
Otomobil | Fransızca | Yukarıdan inmiş aynı asansörler gibi muhtelif tarzlarda bazı tayyare, bazı otomobil, bazı zenbil gibi şeyler görünüyor. (Sözler) |
Örnek (Örneğin kelimesi Risalelerde geçmiyor) | Ermenice | Cenab-ı Hak o nüvede pek çok âlemlerin örneklerini dercetmiştir. (Mesnevi-i Nuriye) |
Palavra | Ladino (Yahudi İspanyolcası) | ...artık modası geçmiş olan palavralarla bu kıymeti küçümsemek isteyen güruh. (Tarihçe) |
Palaska | Macarca | Mesela, nasıl mîrîye mahsus tek bir palaska veyahut bir tek düğmeye mâlik olmak için onları yapan bütün fabrikalara mâlik olmak lâzımdır ki onlara hakiki mâlik olsun. (Sözler) |
Palto | Fransızca | Evet, bir padişah bir çobana, çobanlara mahsus bir abâ, bir palto ve kelbine de bir kemik verirse “Padişah iyi yapmadı.” diye kimse itiraz edemez. (İşaratül İcaz) |
Pantolon | Fransızca | Üç dört defada daima mağlup olup fakir haliyle beraber kırk lira ve sakosunu ve pantolonunu kumara verdi, daha aklı başına gelmedi. (Şualar) |
Papa | Fransızca | ...dinsizliğe karşı umumî cihadında mazhar olduğu muvaffakıyet ve galibiyetten dolayı Roma'daki Papa dahi, kendisine resmen tebrik ve teşekkürname yazmıştır. (Sözler) |
Papağan | İtalyanca | Manasız bir eğlence hükmünde olan fonoğraf işlettirmek, güvercinlerle oynamak, mektub postacılığı yapmak, papağanları konuşturmaya bedel;... (Sözler) |
Papaz | Yunanca | ...o devletin en büyük daire-i diniyesi olan Anglikan Kilisesi'nin başpapazı tarafından Meşihat-ı İslâmiyeden dinî altı sual soruldu. (Mektubat) |
Paraşüt | Fransızca | ...dinsizlik cereyanlarına karşı semavî paraşütlerle muharebe ve mücadele eden o hükûmet... (Kastamonu L.) |
Paravan(a) | Fransızca | Kur'an ve imanın hunhar ve müstebid zalim düşmanları; Kur'an ve İslâmiyet'i ve dini Risale-i Nur'la küfr-ü mutlaka karşı müdafaa ve muhafaza hizmetini yapan Bedîüzzaman aleyhtarlığında, mütemadiyen uydurmalarla seslerini yükseltsinler de, biz hak ve hakikatı beyan ve ilân etmekte sükût edelim, susalım veya "Biraz susun" gibi birşeyle, paravanalar, perdeler arkasında icra-i faaliyet yapan o gizli dinsizlere bir nevi yardım etmiş veya desteklemiş olalım? Aslâ. (Sözler) |
Parazit | Fransızca | Hem, masum müslümanların kanlarını sömüren ve servetleri tahaccür etmiş millet kanı olan, parazit, tufeylî ve aç gözlü canavar ve barbar emperyalistleri, müstemlekecileri... (Sözler) |
Parti | Fransızca | Meselâ: Halk Partisi, Nur talebelerine verdikleri azab ve sıkıntı ve ihanetlerden, kendileri dünyada daha ziyade cezasını çektiler, aynını gördüler. (Lemalar) |
Pasaport | İtalyanca | (Bedîüzzaman'ın, Rusya esaretinden firar edip Almanya yolu ile Sofya'ya geldiği zaman, Sofya Ateşemiliterliği tarafından verilen pasaportudur.) (Tarihçe-i Hayat) |
Patiska | Fransızca | Zerre gibi bir afyon büzrü, bir dirhem gibi bir zerdali nüvatı, bir kavun çekirdeği, nasıl çuhadan daha güzel dokunmuş yapraklar, patiskadan daha beyaz ve sarı çiçekler, şekerlemeden daha tatlı ve köftelerden ve konserve kutularından daha latîf, daha leziz, daha şirin meyveleri hazine-i rahmetten getiriyorlar, bize takdim ediyorlar. (Sözler) |
Patrik | (Arapça üzerinden) Yunanca | Bütün tarihimizde, her fırsatta, en korkunç ve amansız düşmanlığını ispat eden Fener Patrikleri, ... (Tarihçe-i Hayat) |
Paydos | Yunanca (Kesin değildir) | Ve mütemadiyen hikmetle yazar ve paydos ile bozar tahtasına ve mahv ve ispat levhasına ve haşir ve kıyamet suretine çevirir. (Şualar) |
Payton (bkz. Fayton) | ||
Pedagog | Fransızca | Hem mümtaz ve hakperest ve hakikatbîn bir dâhîdir, hem Kur'anla barışık müstakim felsefenin hakikatperver bir feylesofudur, hem nazirsiz bir sosyolog (içtimaiyatçı) ve bir psikolog (ruhiyatçı) ve bir pedagogdur (terbiyeci), hem daima hakikat terennüm etmiş ve eden, yüksek ve emsalsiz ve dâhî bir müellif ve edibdir. (Sözler) |
Piyango | İtalyanca | Bir kısmı da darağaçlarını basamak yapıp o duvarın arkasındaki piyango dairesine girdiklerini... (Asa-yı Musa) |
Plak/Pilak | Fransızca | Belki herbiri; manevî, Rabbanî, muazzam, hadsiz başlı bir fonoğrafın birer plağı hükmünde olan masnuların üstünde dönen... (Sözler) |
Plan | Fransızca | Yani, lüzumsuz tekraratı herkes görsün ve tercümesi onun yerinde okunsun diye dehşetli bir plân çevirmiş. (Asa-yı Musa) |
Polis | Fransızca | "Bu alçaklar bizi göz hapsine alıp sıkıyorlar" diye polislere şekva ediyorlar. (Lemalar) |
Politika | Fransızca | Madem bu ittifaksızlıktan gelen zafiyet ve kuvvetsizlik sebebiyle ecnebinin politikasına ve ehemmiyetsiz muvakkat yardımlarına karşı bu acib manevî rüşvetler veriliyor. (Emirdağ 2) |
Posta | İtalyanca | Manasız bir eğlence hükmünde olan fonoğraf işlettirmek, güvercinlerle oynamak, mektub postacılığı yapmak, papağanları konuşturmaya bedel;... (Sözler) |
Pozitif, Pozitivizm | Fransızca | Yirminci asır pozitif fikirlerin hükümran olduğu bir zamandır. (Şualar) |
Prens | Fransızca | PRENS BİSMARCK (BİSMARK)'IN BEYANATI (İşarat-ül İ'caz) |
Prensip | Fransızca | Prensiplerimize muhalif ve burjuva denilen tabaka-i havassın istibdad ve tahakkümleri altında adalet-i mahzayı kabul etmek ağır geliyor. (Lemalar) |
Profesör | Fransızca | Hattâ düşman bir hükûmetin bir profesörü bu memlekete gelse, ehl-i maarif, onun ilim ve marifetine hürmeten onu ziyaret ederler ve ona hürmet ederler. (Lemalar) |
Program | Fransızca | Evet güzel bir çiçeğin dakik programını, küçücük bir tohumunda dercetmek, büyük bir ağacın sahife-i a'malini, tarihçe-i hayatını, fihriste-i cihazatını küçücük bir çekirdekte manevî kader kalemiyle yazmak; nihayetsiz bir hikmet kalemi işlediğini gösterir. (Sözler) |
Propaganda | Fransızca | İslâmiyet düşmanları, bir taraftan tamamıyla yalan propagandalarına ve taarruzlarına devam ederken,... (Sözler) |
Protestan(lık) | Fransızca | Avrupa, Katolik Mezhebini beğenmeyerek başta ihtilalciler, inkılabcılar ve feylesoflar olarak, Katolik Mezhebine göre ehl-i bid'a ve Mu'tezile telakki edilen Protestanlık Mezhebini iltizam edip, Fransızların İhtilal-i Kebirinden istifade ederek, Katolik Mezhebini kısmen tahrib edip, Protestanlığı ilân ettiler. (Mektubat) / Nasraniyet intıfa, ya ıstıfa bulacak. İslâm'a karşı teslim, terk-i silâh edecek. Mükerreren yırtıldı, purutluğa tâ geldi. (Sözler) |
Protesto | İtalyanca | Hattâ Isparta ve Eğirdir gençleri bunu işittikleri vakit hiddetle protesto ediyorlar. (Emirdağ L. 2) |
Psikolog, Psikoloji | Fransızca | Hem mümtaz ve hakperest ve hakikatbîn bir dâhîdir, hem Kur'anla barışık müstakim felsefenin hakikatperver bir feylesofudur, hem nazirsiz bir sosyolog (içtimaiyatçı) ve bir psikolog (ruhiyatçı) ve bir pedagogdur (terbiyeci), hem daima hakikat terennüm etmiş ve eden, yüksek ve emsalsiz ve dâhî bir müellif ve edibdir. (Sözler) |
Purutluk (bkz. Protestanlık) | ||
Pusula | İtalyanca | هُوَ nin anahtarı ile ve pusulasıyla fikren seyahat ettiğim hava unsurunda,... (Sözler) |
Radyo | İngilizce/Fransızca | Risale-i Nur âhize ve nâkile ile mücehhez bir radyo-yu Kur'aniyedir ki; onun tel ve lâmbaları, âyine; tel ve bataryaları hükmündeki satırları, kelimeleri, harfleri öyle intizamkârane ve îcazdarane bastedilmiştir ki;... (Emirdağ-1) |
Radyum | Latince | Radyumvari o madde-i Kur'anî ışığıyla sezmiştim. İşte, gözüne aydın! (Sözler) |
Rapor | Fransızca | Denizli mahkemesi, ehl-i vukuf raporunda: "Evet, Said Nursî'de bir enerji vardır, fakat bu enerjisini, tarîkat veya bir cem'iyet kurmakta sarfetmemiş, Kur'an hakikatlarını beyan ve dine hizmete sarfettiği kanaatına varılmıştır.". (Sözler) |
Rasyonel, Rasyonalizm | Fransızca | Risale-i Nur sübjektif nazariye ve mütalaalardan uzak bir şekilde, her asırda milyonlarca insana rehberlik yapan mukaddes kitabımız olan Kur'anın hakikatlarını rasyonel ve objektif bir şekilde izah edip insaniyetin istifadesine arzedilen bir külliyattır. (Tarihçe-i Hayat) |
Reçete | İtalyanca | Hastalara bir merhem, bir teselli, mânevî bir reçete, bir iyâdetü'l-marîz ve geçmiş olsun makamında yazılmıştır. (Lem'alar) |
Rejim | Fransızca | Hazret-i Mehdi’nin cemiyet-i nuraniyesi, Süfyan komitesinin tahribatçı rejim-i bid’akâranesini tamir edecek, sünnet-i seniyeyi ihya edecek; (Tarihçe-i Hayat) |
Rektör | Fransızca/Almanca | ...Üniversite Rektörü Şeyh Bahît gibi müdakkik âlimler ... (Tarihçe-i Hayat) |
Rol | Fransızca | Beşerin şimdiki seyyiat-âlûd hırçın ruhunda, mütebessim küçük cenazeler olan suretlerin rolü ehemmiyetlidir. (Mektubat) |
Roman | Fransızca | O da tiyatrocu, sinemacı, romancı medeniyetin edebiyatının şe'nidir. (Sözler) |
Rovelver | İngilizce | Değil elimize bıçak, belki mavzer ve rovelver de verilse, hem emir de verilse, biz bu bîçare ve bizim gibi musibetzede arkadaşlarımıza dokunmayacağız. (Sözler) |
Rönesans | Fransızca | Pakistan’ın en büyük mecmuası “Students’ Voice”da İslâm Kongresi Reisi “Zafer Afaq Ansar”ın “İslâm’ın Büyük Rönesansı” adlı makalesinde Risale-i Nur’un muhterem ve muazzez müellifinden şöyle bahsediyor (Tarihçe-i Hayat) |
Röntgen | Fransızca | Şu camid güneş, şu âciz insan, şu şuursuz röntgen şuâı gibi zînurlar;... (Mektubat) |
Sako | Fransızca | Şu üstümdeki sakoyu, yedi sene evvel, eski olarak almıştım. (Mektubat) |
Salon | Fransızca | Dünyası ne kadar fena ve sıkıntılı olsa da dünyasını, cennetin intizar salonu hükmünde gördüğü için hoş görür, tahammül eder, sabır içinde şükreder. (Sözler) |
Santral | Fransızca | ...küçücük mikyasta, bütün dünyada mevcud telefonların, telgrafların, radyoların ve hadsiz ve muhtelif konuşmaların merkezleri, santralları, âhize ve nâkileleri... (Sözler) |
Santrifüj/Santrafüj | Fransızca/İngilizce | Kıraç ve kumlu yerlerden suları çıkartan santrifüj âleti اَنِ اضْرِبْ بِعَصَاكَ الْحَجَرَ âyetiyle işaret edilen Hazret-i Musa’nın (as) asâsından ders almıştır.(Sözler) |
Sekreter | Fransızca | Washington'daki İslâm Cemiyetinin ve İslâm Kültür Merkezinin Genel Sekreteri Dr. Muhammed Habilullah'tan, Irak'taki Nur talebesi Ahmed Ramazan'a gelen mektup. (Tarihçe-i H.) |
Sınır | Yunanca | Onun nuru, Kur’an’ın nuru, Allah’ın nuru vatan sınırlarını da aştı. (Tarihçe-i H.) |
Sigara | Fransızca | Ve o sigara kâğıdı gibi ince nâzenin yapraklar, birer a'zâ-yı İbrahim (A.S.) gibi ateş saçan hararete karşı يَا نَارُ كُونٖى بَرْدًا وَسَلَامًا âyetini okuyorlar. (Sözler) |
Sinema, Sinematoğraf | Fransızca | Birden manevî bir sinema ile elli sene sonraki vaziyetleri bana göründü. (Asa-yı Musa) |
Sistem | Fransızca | Tahrib-i medeniyet, deniyet-i hazıra sureti değişecek, sistemi bozulacak; zuhur edecek o vakit,... (Sözler) |
Siyonizm | Fransızca | Siyonizm, komünizm, Allahsızlık gibi İslâmiyete zıt olan cereyanlara karşı mücadele etmektir. (Tarihçe-i H.) |
Skolastik | Fransızca | Beni, skolastik bataklığı içinde saplanmış bir medrese hocası zannediyorlar. (Tarihçe) |
Soba | Macarca | ...bir misafirhane-i Rahmaniyede bir lâmba ve soba olan güneşimizin yanmasının devamı için,... (Asa-yı Musa) |
Sosyalizm | Fransızca | Bizim, avam tabakasının intibahı ile sosyalizm ve bolşevizm düsturlarını tatbik etmek, işimize yarıyor. (Lemalar) |
Sosyolog | Fransızca | Hem mümtaz ve hakperest ve hakikatbîn bir dâhîdir, hem Kur'anla barışık müstakim felsefenin hakikatperver bir feylesofudur, hem nazirsiz bir sosyolog (içtimaiyatçı) ve bir psikolog (ruhiyatçı) ve bir pedagogdur (terbiyeci), hem daima hakikat terennüm etmiş ve eden, yüksek ve emsalsiz ve dâhî bir müellif ve edibdir. (Sözler) |
Sübjektif | Fransızca | Risale-i Nur sübjektif nazariye ve mütalaalardan uzak bir şekilde, her asırda milyonlarca insana rehberlik yapan mukaddes kitabımız olan Kur'anın hakikatlarını rasyonel ve objektif bir şekilde izah edip insaniyetin istifadesine arzedilen bir külliyattır. (Tarihçe-i Hayat) |
Sulfato | Fransızca | ...hususan madeniyatın tuz, limontuzu, sulfato ve şap gibi sureten birbirine benzemekle beraber tadlarının şiddet-i muhalefetiyle... (Asa-yı Musa) |
Şape | Kürtçe | ...her lisandan meylü'l-mübalağa ile çok hayalâtı kendine toplar, şape gibi büyür. (Muhakemat) |
Şapka | Rusça/Bulgarca | Hiçbir vakit şapkayı başıma koymayı ihtar etmedikleri gibi benim hizmetçilerim misillü, istediğim zaman beni şehrin etrafında gezdiriyordular. (Lem'alar) |
Şarlatan | Fransızca | Böyle şarlatanların inkârları, hiç hükmündedir. (Muhakemat) |
Şef | Fransızca | ...şefin gözüne girebilmek, terfi-i makam edebilmek gibi süflî hırslarla yanıp kavrulanlar için ise bulunmaz bir fırsat olmuştur. (Tarihçe) |
Şifre | Fransızca | Hem uluhiyetin azamet-i haşmeti haysiyetiyle, başlarında bazan şifre bulunan bir muhabere mecmuasıdır. (İşarat-ül İ'caz) |
Şimendifer | Fransızca | Biz birdenbire şimendifer ve balon gibi mebadiye bineceğiz, geçeceğiz. (Tarihçe-i Hayat) |
Şoför | Fransızca | Şoförün kafası, parçalanmış, "ah, of" çekiyor. (Sikke-i T. G.) |
Tabur | Macarca | Nasıl ki bir taburun askerleri, istirahat için dağılsa, sonra bir boru ile çağrılsa kolay bir surette tabur bayrağı altında toplanmaları; yeniden bir tabur teşkil etmekten çok kolay ve çok rahattır. (Sözler) |
Tango | İspanyolca | Bir ihtiyar hocaya, tango bir kadın libası giydirilmediği gibi.. (Mektubat) |
Tavla | (Farsça/Arapça üzerinden) Yunanca | ...o vakit midenin tavlasına ve fabrikasına bir kapıcı derekesine iner, sukut eder. (Sözler) |
Telefon | Fransızca | ...küçücük mikyasta, bütün dünyada mevcud telefonların, telgrafların, radyoların ve hadsiz ve muhtelif konuşmaların merkezleri, santralları, âhize ve nâkileleri... (Sözler) |
Telepati | Fransızca | Telepati nev'inden, ruhumla şiddet-i alâkası olan bir şahs-ı meçhul, muhtelif ve birbirinden uzak mevzulara dair; birdenbire kibrit yakmak gibi, seri sualler soruyor. (Sünuhat) |
Telgraf | İngilizce/Fransızca | ...küçücük mikyasta, bütün dünyada mevcud telefonların, telgrafların, radyoların ve hadsiz ve muhtelif konuşmaların merkezleri, santralları, âhize ve nâkileleri... (Sözler) |
Temel | Yunanca | Hem muvakkat, temelsiz misafirhaneleridir. (Sözler) |
Tentene (Dantel[a]'dan) | Fransızca | Şu âlem-i maddiyat ve şehadet ise, âlem-i melekût ve ervah üstünde serpilmiş tenteneli bir perdedir. (Sözler) |
Teres | Kurmanci | Onları deprettirir. Esaslara ilişilmez, onlarla oynanılmaz, sussun şimdi dinsizlik! İflas etti o teres. Bestir tecrübe-i küfran ve yalan. (Sözler) |
Tiyatro | Fransızca | İşte dans ve tiyatro gibi o zamanın lehviyatları ve kebairleri ve bid'aları birer cazibedarlık ile pervane gibi nefisperestleri etrafına toplar, sersem eder. (Şualar) |
Tren | Fransızca | ...kendisini Haydarpaşa'dan Ankara'ya götüren tren ve devlet reisini (Mustafa Kemal) İzmir'den Ankara'ya götüren trenle Eskişehir'de buluşuyor. (Emirdağ-2 L.) |
Trilyon | Fransızca | ...mikroptan gergedana, sinekten simurga kuşuna, bir çiçekli nebattan milyarlar, trilyonlarla çiçekler açan bahar çiçeğine kadar,... (Asa-yı Musa) |
Tuvalet | Fransızca | Arz, sema güzellik müsabakasına girmek için lâzım gelen tuvaletleri yapıp hazırlıklarda bulundukları zaman arz, kış mevsiminde kardan mamul beyaz elbiselerini giyer. (İşaratül İ'caz) |
Tünel | İngilizce/Fransızca | Ya fıtrî bir tünelden titreyerek gideriz. (Sözler) |
Üniversite | Fransızca | Nurs köyü ve Nursî lakabımla ve Nurlarla münasebetdar üniversite mektebinin pek gayretli bir Nurcusu... (Emirdağ-1 L.) |
Vagon | İngilizce | ...ve erzak getiren bir şimendifer ve yüzündeki bahar mevsimini bir vagon tarzında yüz bin nevi taamlarla... (Şualar) |
Vapur | Fransızca | ...o zaman İnebolu’nun meşhur ulemasından Hacı Ziya ve diğer ulema arasında vapura teşyi edildiği sırada... (Kastamonu L.) |
Volkan | Fransızca | Halbuki şakk-ı Kamer, bir volkanla inşikak eden bir dağ gibi mümkündür. (Sözler) |
Yamyam | Fransızca/İngilizce (Güney Sudan'da insan eti yediği rivayet edilen bir kavmin dilinden) | Dünyada hükûmet süren, hükmeden her kavmin, hattâ insan eti yiyen yamyamların, hattâ vahşi canavar bir çete reisinin bir usûlü var, bir düstur ile hükmeder. (Mektubat) |
Zenav | Kürtçe | Bir fenni esas tutup sair malûmatını avzen {Haşiye: Kürdçedir.} ve zenav gibi yapmaktır. (Muhakemat) |
Zirm (veya Zürm) | Kürtçe | Sermeden zürm-zürm eder. {(Haşiye) Kürtçedir. -Müellif-} (Asar-ı Bediiyye) |