Mustafa Hilmi Kocayaka

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden
Thumb
Thumb

Mustafa Hilmi Kocayaka aslı Burdur'lu olup 34 yaşında Denizli'ye taşınıp tüccarlık yapmış bir nur talebesidir. Denizli'de herkesin tanıyıp itimat ettiği ve Hâkimlerle dostluğu olan birisi olduğundan kendisi hapse girmemekle beraber Denizli hapsine atılan Üstad'ın ve masum nur talebelerinin suçsuzluğuna kefil olarak Denizli Mahkemesi'nin aldığı beraat kararında önemli roller üstlenmiştir. Üstad dokuz ay Denizli hapsinde yattığı zaman yemek vb. hizmetlerini görmüştür. Üstad 1945'te Emirdağ'dayken kendisine hizmet eden Ceylân rüyasında Hafız Ali'nin Emirdağ'a geldiğini görür, Üstad ise 'Hüsrev gibi Nurun kahramanlarından birisi gelecek' der. Aynı günde Hafız Mustafa Denizli hapishanesinden beraat eden Risale-i Nur Külliyatını getirir. Denizli'de fahri olarak vaazlar vermiştir. Hicaz'a giderken Üstadı ziyaret eder. Üstad ona bir takım Osmanlıca Külliyat verip Mekke-i Mükerreme'ye götürmesini ister. O da Mekke'ye götürüp gayet büyük bir Hintli âlim Ahmed Ali Şimşirî’ye teslim edip hem Hintçe tercüme etmeye ve Hint’e de göndermeye teminat alır. Üstad hz. onun için bir iki senede yirmi sene kadar hizmet-i Nuriyeyi yaptığını beyan eder.[1]

Şahsi Bilgiler[değiştir]

Diğer İsimleri: Hafız Mustafa, Denizli Tüccarı, Yakalı Hafız Mustafa, Ekmekçi Mustafa

Doğum Yeri ve Tarihi: Burdur'un Yeşilova ilçesine bağlık Kocayaka Köyü, 1893[1]

Vefat Yeri ve Tarihi: 28 Şubat 1979[1]

Kabrinin Yeri: Denizli Asri Mezarlığı, 37. Ada, 9 Parsel, 34 Sıra[1]

Harita Konumu: [1]

Risale-i Nur ile Nasıl Tanıştığı[değiştir]

Bediüzzaman Said Nursi ile Görüşmeleri[değiştir]

Üstad Denizli Hapsindeyken dışarıdan hizmet etmiştir.

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

Denizli Tüccarı, Aslı Burdurlu Hâfız Mustafa’ya Hitaptır

بِاسْمِهٖ سُبْحَانَهُ وَ اِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِهٖ

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ بِعَدَدِ حُرُوفَاتِ رَسَائِلِ النُّورِ

Aziz, sıddık kardeşim ve hizmet-i Kur’aniyede muvaffakıyetli arkadaşım!

Sen binler safalarla geldin, beni ebedî minnettar ettin. Ve sadık arkadaşlarınla Risale-i Nur’un serbestiyetine hizmetiniz o derece büyük ve kıymetlidir, değil yalnız bizi ve Risale-i Nur’un şakirdlerini belki bu memleketi belki âlem-i İslâm’ı manen minnettar ettiniz ki ehl-i imanın imdadına yetişmeye Risale-i Nur’un yolunu serbestçe açtınız.

Ben, bir seneden beri seni ve seninle beraber bu serbestiyetine çalışanları, Merhum Hâfız Ali ve Hüsrev gibi Risale-i Nur’un kahramanlarıyla beraber manevî kazançlarıma, dualarıma şerik etmişim hem devam edecek. Buraya kadar her bir dakika yoldaki, bir gün Risale-i Nur’un hizmetinde bulunduğun gibi beni minnettar eyledin. Hâkim-i âdil namını alan malûm zatı ve lehimizde onunla beraber çalışanları, bu hakiki adalete hizmetleri için âhir ömrüme kadar unutmayacağım. Altı yedi aydır onları da aynen manevî kazançlarıma şerik ediyorum.

Bana teslim ettikleri Risale-i Nur’un bir kısmını, kardeşlerime cevap vereceğim, bütününü yazsınlar, onlara hediye edeceğim. Çünkü onlar, Risale-i Nur’un bundan sonraki hizmetine tam hissedardırlar. Bu meselede ben Denizli şehrini kendi karyeme arkadaş edip bütün emvatını ve ehl-i imanın hayatta olanlarını hem kendim hem Risale-i Nur’un talebeleri, manevî kazançlarımıza hissedar etmeye karar verdik. Denizli hapishanesini de bir imtihan medresemiz telakki ediyoruz. Ve bizimle alâkadar hem Denizli’de hem hapiste umumuna ve hususan tam adaletini gördüğümüz mahkeme heyetine çok selâm ve dualar ederiz.

(Emirdağ Lahikası-1)


Risale-i Nur’un bana teslim olması münasebetiyle, kardeşimiz Hâfız Mustafa’nın çalışması hakkında yazdığım mektubun içinde...

(Emirdağ Lahikası-1)


Evet hâkim-i âdil, Muharrem ve Feyzi ve Hâfız Mustafa, bir iki senede, yirmi sene kadar hizmet-i Nuriyeyi yaptılar; Nur’un şakirdlerini ebede kadar minnettar eylediler. Cenab-ı Hak onlardan ve beraberlerinde Nur’a hizmet edenlerden ebeden razı olsun, âmin!

(Emirdağ Lahikası-1)


Ve en latîf bir emare şudur ki dün birdenbire bir serçe kuşu pencereye geldi, vurdu. Biz uçurmak için işaret ettik, gitmedi. Mecbur oldum, Ceylan’a dedim:

“Pencereyi aç, o ne diyecek?” Girdi durdu tâ bu sabaha kadar; sonra odayı ona bıraktık, yatak odama geldim. Bu sabah çıktım, kapıyı açtım; yarım dakikada döndüm. Baktım “Kuddüs Kuddüs” zikrini yapan bir kuş odamda gördüm. Gülerek dedim:

“Bu misafir ne için geldi?” Tam bir saat bana baktı, uçmadı, ürkmedi. Ben de okuyordum; ekmek bıraktım, yemedi. Yine kapıyı açtım çıktım, yarım dakikada geldim; o misafir kayboldu. Sonra bana hizmet eden çocuk geldi, dedi ki:

“Ben bu gece gördüm ki Hâfız Ali’nin kardeşi yanımıza gelmiş.” Ben de dedim:

“Hâfız Ali ve Hüsrev gibi bir kardeşimiz buraya gelecek.” Aynı günde, iki saat sonra çocuk geldi dedi:

Hâfız Mustafa geldi.” Hem Risale-i Nur’un serbestiyetinin müjdesini hem mahkemedeki kitaplarımı da kısmen getirdi hem serçe kuşunun ve senin hem kuddüs kuşunun tabirini ispat etti ki tesadüf olmadığını ispat etti.

(Emirdağ Lahikası-1)


Denizli fedakâr çalışkanlarından Tavaslı Molla Mehmed’in sureten kısa fakat manen uzun mektubunda, o dahi ölümüme razı olmuyor ve haddimden çok ziyade kıymet veriyor gördüm.

Hem ona hem hapiste görüştüğüm kardeşlerimize hem Hasan Feyzi ve Hâfız Mustafa ve arkadaşlarına binler selâm…

(Emirdağ Lahikası-1)


Pek çok alâkadar olduğum ve Risale-i Nur’un gayet ehemmiyetli bir merkezi ve az zamanda, pek çok Nur işini gören Denizli Hüsrev’i ve gayet ciddi ve sadık rüfekaları hususan hâkim-i âdil ve Muharrem ve Hâfız Mustafa vesairenin namına bayram tebriğiyle, Hasan Feyzi’nin şiddetli ve tehlikeli hastalığını beyan eden bir mektubu, çok ehemmiyetli bir kardeşimiz olan Muharrem’den aldım.

(Emirdağ Lahikası-1)


Risale-i Nur’un Zülfikar ve sair mecmuaların intişarı için büyük yardımlarda bulunan ve merhum şehit Hâfız Ali’nin en mükemmel tarzda yazdığı ve Nur Fabrikasında tam çalışkan bir arkadaşı ve sadık bir vârisi olan Hâfız Mustafa’nın eline emanet bırakılan bütün Risale-i Nur eczaları onun eline geçmesini temin eden Ahmed Fuad’ı ve emaneti ona teslim eden kardeşimiz Hâfız Mustafa’yı ve Safranbolu memleketini ve oradaki kardeşlerimizi ruh u canımızla tebrik ediyoruz. İnşâallah Zülfikar’a verdiği her bir banknota mukabil bin kâr görecek, binler hayırlara medar olacak.

(Emirdağ Lahikası-1)


Ben Denizli Otelinde iken bana mahdumuyla ara sıra ekmek, ateş cihetinde hizmet eden ve Tahir Çavuşla bana mektup gönderen ekmekçi Mustafa’ya da selâm ediyorum.

(Emirdağ Lahikası-1)


Aziz, sıddık kardeşlerim!

Hadsiz şükür olsun ki Risale-i Nur’un Haremeyn-i Şerifeynce makbuliyetine bir alâmet şudur ki:

Denizli kahramanı Hâfız Mustafa, İstanbul’dan aldığı Zülfikar ve Asâ-yı Musa ve Siracünnur’u –ki Hindistan ulemasına gönderilecekti– onları alıp yolda bazı hacılara okutup beraber Medine-i Münevvere’de Keşmirli gayet meşhur bir âlim ve Türkçe de güzel bilen zata teslim etmiş. O zatın da çok takdir edip kat’î teminat ile Hindistan ulemasının merkezine göndereceğini ve Medine-i Münevvere’ye mahsus olan mecmualar da yetiştiğini ve sair yerlere de gönderilen mecmualar selâmetle yetiştiğini, Denizlili Hâfız Mustafa’ya beraber arkadaş olup ve yolda Nurları okuyarak giden hem genç hem Nurcu iki Afyonlu hacı ve başka hacılar, bu müjdeli haberi bana getirdiler ve hariçte Risale-i Nur’un ehemmiyetli revacını ve makbuliyetini müjdelediler.

(Emirdağ Lahikası-1)


Evvela: Nur’un ehemmiyetli kahramanlarından, Nur’un ehemmiyetli mecmualarını Mekke-i Mükerreme’ye götürüp gayet büyük bir Hintli âlim Ahmed Ali Şimşirî’ye teslim edip hem Hintçe tercüme etmeye ve Hint’e de göndermeye teminat alan kardeşimiz Hâfız Mustafa’ya binler bârekellah ve mâşâallah ve es’adekâllah deriz. Medresetü’z-Zehra, Mekke-i Mükerreme’deki o büyük zatla muhabere etsin. Adresi şudur: “Mekke-i Mükerreme’de Babü’s-Selâm’da Ahmed Ali Şimşirî” diye mektup yazabilirsiniz.

(Emirdağ Lahikası-1)

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

İlgili Resimler/Fotoğraflar[değiştir]

Üstad'ın, Denizli hapsindeyken camdan Hafız Mustafa'ya attığı pusula

“Bismihî sübhanehû! Hadsiz selam. Beşaretinize çok teşekkür. Ben tarafından oradaki hem mahkemeye hem mahkeme-i temyize teşekkürümü tebliğ ediniz. Mümkün olduğu kadar beni buradan alınız. Mahkeme reisi ve emniyet müdürü beni bu meselemiz için ya Denizli'ye veya bir kazaya aldırsınlar. Hayatım tehlikededir. Ben burada yaşamam, şiddetle rahatsızım. Said”


Denizli Tüccarı Hafız Mustafa'nın Sadık Bey'e mektubu

Sevgili ve Muhterem Sadık Bey Kardeşimize,

25 Temmuz 1044 tarihli iltifatkâr mektubunuzu aldım. Üstadımız Efendimiz Hazretlerine ait olan kısmını takdim ettim. Pirinci de aldım. Merak etmeyiniz. Sıhhati ve afiyeti yerindedir. Yapılması lâzım gelen hürmeti halk yaptı. Çok memnun ve mesrur olarak bugün Afyon vilayetine ikamete memur olarak gönderildi. Kendileri memnundur. Hükümet büyük iltifat gösterdi. 400 lira harcırah gönderdi. Bir komiserin refakatinde hareket etti. İki defa hapishanede, bir defa da kabristanda Hafız Ali Efendi merhumun kabrini ziyarete gitti...

Kardeşiniz Hâfız Mustafa"[2]

İlgili Maddeler[değiştir]

Kaynakça[değiştir]

  1. 1,0 1,1 1,2 1,3 Ömer Özcan, Ağabeyler Anlatıyor 2
  2. Son Şahitler, Necmeddin Şahiner, Cilt 3