Lokman (as)

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden

Bu isimdeki sure için Lokman Suresi sayfasına gidin

Hz. Lokman (as) Kur’an’da kendisiyle aynı ismi taşıyan surede kendisine hikmet verildiği bildirilen ve oğluna hitaben iman, ibadet, ahlâk ve görgü kurallarına dair öğütleri aktarılan ve alimler arasında peygamber olup olmadığı ihtilaflı olan büyük bir zattır. Bir görüşe göre Hz. Eyyûb’un kız kardeşinin veya teyzesinin oğludur. Hz. Dâvûd zamanına yetişip ondan ilim öğrenmiş, Hz. Dâvûd peygamber oluncaya kadar fetva vermiş, sonra da onun yardımcısı olmuştur. Diğer özellikleri yanında hekimliğin (doktorluğun) atası olarak tanınmış, onun bütün bitkilerin özünü bildiği söylenmiş ve kendisinden dertlere şifa olacak reçeteler ve formüller nakledilmiştir.

Akıllı, derin düşünceli, hükümleri sağlam, basîret ve sağ duyu sâhibi kimse anlamındaki Hakîm kelimesi filozof anlamında kullanılagelmiş, sonra halk ağzında Hekim kelimesine dönüşmüş ve eski dönemde felsefe, tıp dahil devrin belli başlı ilimlerini içine aldığından zamanla doktor (tabip) anlamında kullanılmaya başlanmıştır.[1]

Bediüzzaman Risale-i Nur'da birkaç yerde Niyazi-i Mısrî'nin

Dil bekası, Hak fenası istedi mülk-ü tenim
Bir devasız derde düştüm, âh ki Lokman bîhaber

beytini alıntılamıştır.

Risale-i Nur'da Lokman hekim çeşitli misallerde hikmet ve irade sahibi olması ve hekimliği noktasında anılmıştır. Talebeleri yazdıkları mektuplarda Üstadları Bediüzzaman'ı âlem-i İslâm’ın maddî ve manevî hastalıklarını tedaviye çalışması noktasında Lokman Hekime benzetmişlerdir.

Bilgiler[değiştir]

Diğer İsimleri: Lukman, Hakîm-i Lokman, Hekim-i Lokman, Lokman Hekim

Doğum Yeri ve Tarihi: -

Annesi: -

Babası: -

Kardeşleri: -

Soyu: Hz. Eyyûb’un kız kardeşinin veya teyzesinin oğludur.

Vefat Yeri ve Tarihi: -

Kabrinin Yeri: Ahkāf’ta Hûd peygamberin kabrinin yakını, Taberiye gölünün doğu tarafı, Remle veya Yemen.[1]

Harita Konumu: -

Hanımları: -

Çocukları: -

Peygamberlikle Görevlendirildiği Yer ve Tarih: -

Peygamber Olarak Gönderildiği Kavim: -

Kur'an'da İsminin Geçtiği Yerler[değiştir]

Hz. Lokman'ın ismi Kur'an'da 2 ayette toplam 2 defa geçer.

Lokman'ın İsmi Geçen Ayetler

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

Bir zaman gençlik gecesinin uykusundan ihtiyarlık sabahıyla uyandığım vakit kendime baktım, vücudum kabir tarafına bir inişten koşar gibi gidiyor. Niyazi-i Mısrî’nin

Günde bir taşı bina-yı ömrümün düştü yere

Can yatar gafil, binası oldu viran bîhaber

dediği gibi ruhumun hanesi olan cismimin de her gün bir taşı düşmekle yıpranıyor ve dünya ile beni kuvvetli bağlayan ümitlerim, emellerim kopmaya başladılar. Hadsiz dostlarımdan ve sevdiklerimden müfarakat zamanının yakınlaştığını hissettim. O manevî ve çok derin ve devasız görünen yaranın merhemini aradım, bulamadım. Yine Niyazi-i Mısrî gibi dedim ki:

Dil bekası, Hak fenası istedi mülk-ü tenim

Bir devasız derde düştüm, âh ki Lokman bîhaber (Hâşiye: Yani benim kalbim bütün kuvvetiyle beka istediği halde hikmet-i İlahiye, cesedimin harabiyetini iktiza ediyor. Hekim-i Lokman da çaresini bulamadığı dermansız bir derde düştüm.)

(26. Lem'a)


Sonra herkesin hususi dünyasındaki gibi benim de hususi dünyamın ikinci unsuru olan su unsuru dahi küllî bir lisan olarak bütün zerratı ile hususan zîhayatların menşelerine ve yaşamalarına hizmetleri noktalarında trilyonlar, katrilyonlar adedince اَلْمُبَارَكَاتُ kelime-i mübarekesini lisan-ı hal ile kâinatta neşrediyor.

Çünkü suyun katrelerinin gördüğü vazifeler, hususan nutfelerin ve çekirdeklerin ve tohumların intibahında ve uyanıp vazife-i fıtriyelerine mazhar olmakta ve gayet acib ve güzel ve hârika o küçücük mahlukların ve yavruların büyük ve gayet intizamlı ve mükemmel vazifelere mazhariyetlerini bütün zîşuura tebrik ile bârekellah dediren ve hadsiz bârekellah, mâşâallah dedirmeye vesile olmaya lâyık olan o mübareklerin o vaziyetleri; o su unsurunun her bir zerresinin binler Eflatun kadar ilmi ve binler Hakîm-i Lokman kadar hikmeti ve iradesi bulunmak lâzımdır. Bu ise suyun zerratı adedince muhaldir.

(Emirdağ L. 2)


Gördüm ki gayet kuvvetli bir aşk-ı beka ve şedit bir muhabbet-i vücud ve büyük bir iştiyak-ı hayat ve hadsiz bir acz ve nihayetsiz bir fakr, bende hükmediyordu. Halbuki müthiş bir fena, o bekayı söndürüyor. O haletimde, yanık bir şairin dediği gibi dedim:

Dil bekası, Hak fenası istedi mülk-ü tenim

Bir devasız derde düştüm, âh ki Lokman bîhaber.

(26. Lem'a)


Gördüm ki gayet kuvvetli bir aşk-ı beka ve şedit bir muhabbet-i vücud ve büyük bir iştiyak-ı hayat ve hadsiz bir acz ve nihayetsiz bir fakr, bende hükmediyorlar. Halbuki müthiş bir fena, o bekayı söndürüyor. O haletimde, yanık bir şairin dediği gibi dedim:

Dil bekası, Hak fenası istedi mülk-ü tenim

Bir devasız derde düştüm, âh ki Lokman bîhaber.

(4. Şua)


İşte bu sekiz misal gibi seksen değil belki sekiz yüz misalleri var. Çoğu kütüb-ü siyer ve ehadîste beyan edilmiştir. Evet, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın mübarek eli Hakîm-i Lokman’ın bir eczahanesi gibi ve tükürüğü Hazret-i Hızır’ın âb-ı hayat çeşmesi gibi ve nefesi Hazret-i İsa aleyhisselâmın nefesi gibi mededres ve şifa-resan olsa ve nev-i beşer çok musibet ve belalara giriftar olsa elbette Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâma hadsiz müracaatlar olmuş. Hastalar, çocuklar, mecnunlar pek kesretli gelmişler; cümlesi şifa bulup gitmişler.

(19. Mektup)


Mesela, senin gayet sevdiğin bir tek evladın sekeratta ölmek üzere iken ve meyusane elîm ebedî firakını düşünürken birden Hazret-i Hızır ve Hakîm-i Lokman gibi bir doktor geldi, tiryak gibi bir macun içirdi. O sevimli ve güzel evladın gözünü açtı, ölümden kurtuldu. Ne kadar sevinç ve ferah veriyor, anlarsın.

İşte o çocuk gibi sevdiğin ve ciddi alâkadar olduğun milyonlar sence mahbub insanlar, o mazi mezaristanında –senin nazarında– çürüyüp mahvolmak üzere iken birden hakikat-i iman, Hakîm-i Lokman gibi o büyük idamhane tevehhüm edilen mezaristana kalp penceresinden bir ışık verdi. Onunla baştan başa bütün ölüler dirildiler. Ve “Biz ölmemişiz ve ölmeyeceğiz, yine sizinle görüşeceğiz.” lisan-ı hal ile dediklerinden aldığın hadsiz sevinçler ve ferahları, iman bu dünyada dahi vermesiyle ispat eder ki:

İman hakikati öyle bir çekirdektir ki eğer tecessüm etse bir cennet-i hususiye ondan çıkar, o çekirdeğin şecere-i tûbası olur dedim.

(11. Şua)


Ve ey fitne-i âhir zamanın şu dağdağalı ve fırtınalı zamanında Hazret-i Eyyüb aleyhisselâmdan ziyade hastalıklara, dertlere giriftar olan;

Ve Kur’an’ın nuruyla ve Risale-i Nur’un bürhanlarıyla ve şakirdlerin gayretiyle âlem-i İslâm’ın maddî ve manevî hastalıklarını Hekîm-i Lokman gibi tedaviye çalışan;

(11. Şua)


Seni bekler gizli ayân

Hep hastalar Lokman gibi

...

Mehmed Kayalar

(Hakikat Işıkları, Mektubat)


Evet Üstadım, mübalağasız, pür-kusurlukta mislim olmadığını nefsime bile bazen kabul ettirdiğim yalnız pür-zünub talebenizi; dizlerime değil, belime değil, boğaz çukuruma değil belki de boyumdan aşan ve belki dâhilimin de siyah çamurlara mezcolduğu ve tefessüh etmeye başladığı bir zamanda Hızır gibi yetişip ve misl-i Lokman, Kur’an-ı Hakîm’in şifahanesinden lemean eden mualecelerle, tedaviye başladınız. Hayat ismine lâyık bir hayat bahşına vesilesiniz. O hayatı ihsan edene ve vesile olan uğruna, o hayatı ifna etmemek (Hâşiye: Benim bedelime şehit olacağını hissetmiş. Kuvvet-i ihlasının kerameti olarak haber veriyor. Haber verdiği gibi şehit oldu. Said Nursî) kâr-ı akıl değildir.

...

Hâfız Ali

(Barla L.)


(Ahmed Hüsrev’in bir fıkrasıdır.)

Talebelerinin her an ihtiyaçlarını düşünüp çareler arayan, ilaçlar hazırlayan, ihzaratını zahmetsiz olarak talebelerine istimal ettiren, mukabilinde hiçbir şey istemeyerek minnet ve medhin Cenab-ı Hakk’a yapılmasını emreden sevgili Üstadım! Size evvelden beri “Lokman” nazarıyla bakmaktayım. Evet, hakikaten bir Lokman’sınız. Lokman Hekim gibi kalbî arzularımızı işiterek bu risaleler ile mualece uzatıyorsunuz. Bedî’ olan Cenab-ı Hakk’ın bedayi’i içinde, kemaliyle her cihette derece-i nihayeye vâsıl olan bedî’ kelâmından, bedî’ bir kulu ile ihsan ettiği bu bedayi’i medhedebilmek, intak-ı bi’l-hak olmadıkça elbette imkânsızdır. Beşer, bu vâdide ne kadar söz söylese yine azdır.

(Barla L.)


O şifa-bahş olan envarını sen çeksen eğer

Bana kim nur verecek, kim bana Lokman olacak

...

Hasan Feyzi

(Tarihçe)


Bu hasta gönüller çoktan perişan

Varsa sende eğer Lokman’dan nişan

...

Hasan Feyzi

(Tarihçe)


Hasılı dertlilere derman eder,

Dest-i Lokman-ı hazakattir sözün.

...

Ahmed Galib

(Barla L.)

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

İlgili Resimler/Fotoğraflar[değiştir]

İlgili Maddeler[değiştir]

  • Lokman Suresi: Hz. Lokman'ın kıssasından bahseden Kur'an-ı Kerim'in 31. suresi.
  • Doktor: Lokman hekimin mesleği

Kaynakça[değiştir]