Hıfzı Bayramoğlu

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden

Hıfzı Bayramoğlu Safranbolu havalisinin ilk Nur talebelerinden olup 1943 Denizli ve 1948 Afyon mahkemelerinde maznun olarak bulunmuş ve Hz. Üstad ile beraber hapis yatmıştır. Oğlu Hüsnü Bayramoğlu ağabeyi 14-15 yaşlarındayken Bediüzzaman hazretlerinin hizmetine vermiştir.[1][2]

Şahsi Bilgiler[değiştir]

Diğer İsimleri: Hıfzı Bayram, Berber Hıfzı

Doğum Yeri ve Tarihi: 1907[1]

Vefat Yeri ve Tarihi: 10 Kasım 1970[1]

Kabrinin Yeri: Safranbolu Kabristanı[1]

Harita Konumu: [1]

Risale-i Nur ile Nasıl Tanıştığı[değiştir]

Hıfzı Bayram dindar bir berber olduğu için gelen giden çok oluyor. Bir gün bir zat “Kastamonu’ya velâyet sâhibi, çok büyük bir zat gelmiş” diye bahsediyor. Âlimler ve hocalarla beraber Üstadı evinde ziyaret ediyorlar. Üstadımız o vakit o âlim ve hocalara diyor ki: “Kardeşim bu Risale-i Nur medresenin malıdır, sizin bunlara sahip çıkmanız lâzım, bunları okuyun ve neşredin, sizin malınızdır bunlar.” Hıfzı Bayram daha sonra (1942'de) tekrar ziyaret ederek Üstada “Hocam ben tarikat dersi almaya geldim, bizim ecdadımız tarikatle meşgûldü biraz, sana intisap etmek istiyorum” diyor. Üstad: “Bak kardeşim! Ben oniki tarikattan ders verebilirim, oniki tarikatten ders vermeye mezunum, fakat zaman tarikat zamanı değil îmanı kurtarmak zamanıdır” diyor. Üstad sorunca “iki tane oğlum var” diyor. Üstad da “sana Risale vereceğim, bunları yazacaksınız, okuyacaksınız, neşredeceksiniz, sizin hânenizi medres-i nûriye kabul ediyorum. Hem seni, hem âileni, hem de Hüsnü ve Yılmaz’ı talebeliğime kabul ediyorum” diyor. Bir kaç tane o zaman forma forma risaleler; 33. Söz, 23. Söz gibi Risale veriyor.[2]

Bediüzzaman Said Nursi ile Görüşmeleri[değiştir]

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

Safranbolu’daki hâlis kardeşlerimizden Hıfzı’nın küçük medrese-i Nuriyesi olan hanesindeki küçük ve çok çalışkan masumları on bir yaşında Yılmaz ve on üç yaşında Hüsnü’nün ve onlar gibi Nur’a çalışan muhterem validelerinin mübarek kalemleriyle yazdıkları tebriklerini, umum Safranbolu ve Eflani medrese-i Nuriyesi namına bu ramazanın bir firdevsî teberrükü hesabına kabul ettik. Yılmaz’ın rüyası aynen çıkmış.

(Emirdağ Lahikası-1)


Safranbolu kahramanı berber Hıfzı; Hüsnü, Yılmaz iki masum Nurcu mahdumlarıyla ve İnebolu kahramanlarından Ali Osman ve iki Nurcu mahdumlarının bayram tebriklerine mukabil selâm hem muvaffakıyetlerine dua ederiz.

(Emirdağ Lahikası-1)


بِاسْمِهٖ سُبْحَانَهُ

Aziz, sıddık kardeşlerim!

Ben hem Risale-i Nur’u hem sizleri hem kendimi, Hüsrev ve Hıfzı ve Bartınlı Seyyid’in kıymettar müjdeleriyle hem tebrik hem tebşir ediyorum.

(Şuâlar, 14. Şuâ)


Hıfzı Bayram'ın Müdafaasıdır

Afyon Ağır Ceza Mahkemesine,

Dinî hissiyatı âlet ederek devletin emniyetini ihlâle teşebbüsten sanık İslâm âlimi Bedîüzzaman’ın, millet ve memlekete çok faydalı hakaik-i Kur’aniye ve imaniyeyi ders veren eserlerinden okumaklığımı; din ve iman cihetinde çok istifade ederek ahlâk-ı Kur’aniyeyi tahsilime âmil olan bu derslerden bazı tanıdıklara da –talebi üzerine– millî bir şiarımız olan ders-i imaniye ve terbiye-i diniye ve ahlâkıyeyi tahsillerine sebep olmak hayrına nâiliyet arzusuyla vermekliğimi ve temin etmekliğimi ve bazı tanıdıkların dostane veya ilmî mahiyetindeki mektupları adresime göndermelerini bahane ederek mümaileyhe suç ortağı göstermektedir. Sebeb-i ithamı olan bu meselelere itiraz ederim ki:

1- Üzerinden muhakeme geçen, beraet ettirilip müellifine iade edilen ve bütün İslâm ve memleket ulemasının takdir ve tasvibine mazhar olan Risale-i Nur’u; iddia makamının üzerinde durduğu şekilde bir fikr-i mefsedetle okumadığım gibi her risalesini de baştan başa Kur’an’ın bir mühim tefsiri olup insanları ahlâken yükseltmeye, fazilet sahibi kılmaya, milletleri uçuruma yuvarlanmaktan kurtarmaya vesile olan İslâmî dersi ve dinî terbiyeyi müessir bir surette ders verip millet ve memlekete, hattâ beşeriyete manen en büyük yardım ve iyilikleri yapan bir eser olarak gördüğümden, din ve imanımı muhafaza ve taallüm maksadıyla okumayı ve bazı kimselere vermeyi veya temin edivermeyi bir suç zannetmiyorum. Çünkü hiçbir yerde Nur talebelerinin vatan ve millete ve idareye zararlı bir hâdiseye katıldıkları görülmemiş ve zabıtaca kaydedilmemiştir.

Ve aynı zamanda “Okunup ve okutulmasında gizlilik var.” diye ileri sürülecek bir gizli cemiyet şüphesi uyanması ise çok yersizdir. Çünkü Nur talebelerinin gerek ilmî ve gerekse siyasî, gizli veya meydanda hiçbir cemiyet ile alâkaları yoktur.

Hattâ aynı isnadlarla birkaç sene evvel Bedîüzzaman’la beraber çok kimseler Denizli Ağır Ceza Mahkemesine verilip muhakeme edildikleri ve çok inceden inceye tahkik ve ta’mik edildiği vakit bütün risaleler dâhil olduğu halde hep beraber beraet etmişlerdir. Müellifi ve eserleri beraet eden bir telifatı okumayı ve okutmayı, devlet emniyetini ihlâl ve rejime hıyanet gibi çok ağır bir cürme delil ve sebeb-i itham olarak göstermek, ne derece icab-ı adalettir bilmiyorum; vicdanlarınıza havale ediyorum.

2- Hem Bayezid’den bilmediğim bir kimse tarafından ben mevkuf iken gönderilen bir risale de sebeb-i ithamım arasındadır. Bu risaleyi görmedim. İçindekilerden bîhaberim. Eğer Risale-i Nur ise kabul ediyorum. Sizler sorun cevap vereyim. Yalnız iddianamede savcının mehdilikten bahsettiğini öğrendim. Halbuki Üstadım bu gibi isnadlardan müberradır. Böyle bir şeyi lisanından duymadığımız gibi eserlerinde de görmedik. Ve talebelerini, her fırsatta şahsına hürmet ve tazimden ve makam vermekten men’etmiş ve tazimkârane mektup yazanları dahi takbih etmiştir. Bizler kendisini hubb-u câhtan müberra, zamanın en yüksek bir âlimi ve bir ilm-i tahkik hocası olarak biliyoruz.

Mevkuf

Hıfzı Bayram

(Şualar, 14. Şua, Hıfzı Bayram'ın Müdafaasıdır)


Kahraman Sadık Bey’in kuvvetli ifadesine ve güzel yazısına benzeyen bir kısa mektupta, Safranbolu şakirdlerinin, Mustafa Osman’ın ve Hıfzı’nın selâmını da yazıyor.

...

Sâniyen: Safranbolu’nun sadık şakirdlerinden Osman ve Ahmed’in iki mektupları, onların fevkalâde sadakat ve Nurlara alâkadarlıklarını gösteriyor. Mâşâallah, Osman az zamanda hem Kur’an’ı ders almış hem Nurları yazmış, şimdi de Asâ-yı Musa’yı yazıyor. Fedakâr Mustafa Osman ve Hıfzı’ya tam bir kardeş ve Ahmed dahi tam alâkadardır.

(Emirdağ Lahikası-1)


Sâniyen: Safranbolu’da Nur’un ehemmiyetli şakirdlerinden Hıfzı’nın iki masum mahdumları biri on, biri de sekiz yaşlarında Asâ-yı Musa mecmuasını yazdıkları ve bitmek üzere diye o masumlar bana bir mektup yazmaları, beni fevkalâde sevindirdi.

(Emirdağ Lahikası-1)


Sâniyen: Hıfzı’nın iki masumunun yazdıkları Asâ-yı Musa ve Rehber ve Küçük Sözler bizi mesrur eyledi. Yüz mâşâallah! Böyle binler Nurcu masumlar, istikbali nurlandıracaklar.

(Emirdağ Lahikası-1)


Bugün de tatlı iki manidar tevafuku gördüm. Kanaatim geldi ki benim bugünlerde zahmetler içinde Asâ-yı Musa tashihinde sıkıntılarıma mukabil, inayet-i İlahiye ücretimi ve tayinatımı şirin bir surette veriyor.

Birisi: Kahraman Tahirî’nin teberrük olarak getirdiği tatlı lokmalar, acib bir bereketle, her gün ikişer üçer yediğim halde bitmiyordu. Hayret ederdim. Bugün âdetimle iki alacaktım; baktım yalnız iki tane kalmış, iktisat için birisini aldım. Aynı saatte, Hıfzı’nın iki masum evladının, bir kutu içinde yazdıkları nüshalar altında şekerden, ekmekten, aynen Tahirî’nin lokmaları gibi hem onun miktarında elime verildi.

(Emirdağ Lahikası-1)


Hem ona hem kardeşlerinden hatip İbrahim’e hem yeni bir fedakâr muallim olan Mustafa Sungur’a ve küçük bir Salahaddin olan Rahmi’ye ve başta Mustafa Osman ve Hıfzı olarak oradaki bütün kardeşlerimize selâm ederiz.

(Emirdağ Lahikası-1)


Kardeşlerim!

Hem benim iştiham kesildiği hem hediye bana dokunduğu için benim hisseme düşen üç parça yağ ve bir sepet üzüm ve bir kese elma ve iki paket çay ve şekeri size gönderdim. Ben sizlere teberrük verecektim. Fakat sordum, sizinki de var. Hem ben onların fiyatıyla yoğurt, yumurta, ekmek gibi şeyleri alacağım, tâ Medresetü’z-Zehra benden gücenmesin “Teberrükümü yemedi.” Hem muhtaca hem bir parça ucuz hem lâyıklara satınız ki iki cihetle Medresetü’z-Zehra ve şubelerinin hediyeleri tam mübarek hem bana hem alanlara ilaçlı bir teberrük olsun. Hüsrev nezaretçi ve Ceylan, Hıfzı satıcı olsun.

Said Nursî

(Şuâlar, 14. Şuâ)


Safranbolu havalisi, hakikaten Mustafalar ve Ahmed Fuad (rh) ve Hıfzı (rh) ve Rahmi gibi hârika sadakat ve alâkadarlıkla; Kastamonu’daki sekiz sene bizim Nur hizmetimizin akîm kalmadığını ve Safranbolu da parlak bir medrese-i Nuriye olacağını maddeten ispat ediyorlar.

(Emirdağ Lahikası-1)


İnebolu kahramanlarından Berber Ali Osman’ın masum mahdumunun güzel yazısıyla gönderdiği mektuba baktım, birden hatırıma geldi: Üç mühim Nur merkezinde üç berber tam birbirine benzer bir tarzda Nur’a büyük hizmetleri hem her birisi çocuklarıyla Nur’a çalışmaları, beni mesrur eyledi. Berber Burhan, Berber Hıfzı, Berber Ali Osman; Nur’un birer kıymetli kahramanlarıdır. Allah onları çoluk ve çocuklarıyla dünyada ve âhirette mesud etsin, âmin!

(Emirdağ Lahikası-1)

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

İlgili Resimler/Fotoğraflar[değiştir]

İlgili Maddeler[değiştir]

Kaynakça[değiştir]