En'am 50

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden

Önceki Ayet: En'am 49En'am SuresiEn'am 51: Sonraki Ayet

Meali: 50- De ki: Ben size, Allah'ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size, ben bir meleğim de demiyorum. Ben, sadece bana vahyolunana uyarım. De ki: Kör ile gören hiç bir olur mu? Hiç düşünmez misiniz?

{Müşrikler, Resûlullah (s.a.)a "Sen Allah tarafından gönderilmiş bir peygamber isen Allah'dan iste de bize dünya nimetlerini bol bol versin, aksi halde sana inanmayız" dediler. Bunun üzerine bu âyet indi ve Peygamberin, insanları zenginleştirmek için değil, onlara gerçeği tebliğ etmek için gönderildiği ifade edildi.}

Kur'an'daki Yeri: 7. Cüz, 132. Sayfa

Tilavet Notları:

Diğer Notlar:

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

Sâlisen: İslâmiyet’i Hristiyan dinine kıyas etmek, kıyas-ı maalfârıktır, o kıyas yanlıştır. Çünkü Avrupa, dinine mutaassıp olduğu zaman medeni değildi; taassubu terk etti, medenileşti.

Hem din, onların içinde üç yüz sene muharebe-i dâhiliyeyi intac etmiş. Müstebit zalimlerin elinde avamı, fukarayı ve ehl-i fikri ezmeye vasıta olduğundan; onların umumunda muvakkaten dine karşı bir küsmek hasıl olmuştu.

İslâmiyet’te ise tarihler şahittir ki bir defadan başka dâhilî muharebeye sebebiyet vermemiş.

Hem ne vakit ehl-i İslâm, dine ciddi sahip olmuşlarsa o zamana nisbeten yüksek terakki etmişler. Buna şahit, Avrupa’nın en büyük üstadı, Endülüs Devlet-i İslâmiyesidir.

Hem ne vakit, cemaat-i İslâmiye dine karşı lâkayt vaziyeti almışlar, perişan vaziyete düşerek tedenni etmişler.

Hem İslâmiyet, vücub-u zekât ve hurmet-i riba gibi binler şefkat-perverane mesail ile fukarayı ve avamı himaye ettiği

اَفَلَا يَعْقِلُونَ

اَفَلَا يَتَفَكَّرُونَ

اَفَلَا يَتَدَبَّرُونَ

gibi kelimatıyla aklı ve ilmi istişhad ve ikaz ettiği ve ehl-i ilmi himaye ettiği cihetle daima İslâmiyet, fukaraların ve ehl-i ilmin kalesi ve melcei olmuştur. Onun için İslâmiyet’e karşı küsmeye hiçbir sebep yoktur.

İslâmiyet’in Hristiyanlık ve sair dinlere cihet-i farkının sırr-ı hikmeti şudur ki:

İslâmiyet’in esası, mahz-ı tevhiddir; vesait ve esbaba tesir-i hakiki vermiyor, icad ve makam cihetiyle kıymet vermiyor.

Hristiyanlık ise “velediyet” fikrini kabul ettiği için vesait ve esbaba bir kıymet verir, enaniyeti kırmaz. Âdeta rububiyet-i İlahiyenin bir cilvesini azizlerine, büyüklerine verir. اِتَّخَذُٓوا اَحْبَارَهُمْ وَرُهْبَانَهُمْ اَرْبَابًا مِنْ دُونِ اللّٰهِ âyetine mâsadak olmuşlar. Onun içindir ki Hristiyanların dünyaca en yüksek mertebede olanları, gurur ve enaniyetlerini muhafaza etmekle beraber sâbık Amerika Reisi Wilson gibi mutaassıp bir dindar olur.

Mahz-ı tevhid dini olan İslâmiyet içinde, dünyaca yüksek mertebede olanlar, ya enaniyeti ve gururu bırakacak veya dindarlığı bir derece bırakacak. Onun için bir kısmı lâkayt kalıyorlar, belki dinsiz oluyorlar.

(26. Mektup)


Hem Kur’an-ı Hakîm lisanıyla

اَفَلَا تَعْقِلُونَ

اَفَلَا يَتَدَبَّرُونَ

اَفَلَا يَتَفَكَّرُونَ

gibi kudsî havaleler ile aklı istişhad ediyor ve ikaz ediyor ve akla havale ediyor, tahkike sevk ediyor. Onun ile ehl-i ilim ve ashab-ı akla din namına makam veriyor, ehemmiyet veriyor. Katolik mezhebi gibi aklı azletmiyor, ehl-i tefekkürü susturmuyor, körü körüne taklit istemiyor.

(29. Mektup)

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

İlgili Maddeler[değiştir]