Cevat Rıfat Atilhan

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden

Cevat Rıfat Atilhan Siyonizm ve Masonluğa karşı çıkmış, Sebilürreşad ve Büyük Doğu'da yazılar yazmış ve Üstad Bediüzzaman'ı takdir etmiş bir yazardır. İslami ve milli hissiyatı güçlüydü. Kuleli Askerî Lisesi'nde okudu, I. Dünya Savaşı'nda Sina ve Filistin Cephelerinde bulundu. Kurtuluş Savaşı'nda Zonguldak-Bartın ve Havalisi Cepheleri kumandanlığına tayin edildi. Savaştan sonra ordudan ayrılarak yazı hayatına başladı. Çeşitli partilerin kuruluşunda yer aldı, hapis yattı. Dünyadaki pek çok kötü gelişmenin sorumlusunun Yahudiler olduğuna ve Yahudilerin dünyayı istila etmeye çalıştığına dair yazılar yazdı.[1] 1948 yılında İsrail-Arap savaşı başlayınca Filistin’e emekli subaylardan müteşekkil gönüllü bir Türk birliği gönderdi, hatta bizzat gidip savaştı.[2]

Şahsi Bilgiler[değiştir]

Diğer İsimleri:

Doğum Yeri ve Tarihi: İstanbul, 1892[1]

Vefat Yeri ve Tarihi: 4 Şubat 1967[1]

Kabrinin Yeri: İstanbul Karacaahmet Mezarlığı, 3. Ada, 3486 nolu mezar

Harita Konumu:

Eserleri[değiştir]

Özellikle siyonizme dair çok eser vermiştir.

Risale-i Nur ile Nasıl Tanıştığı[değiştir]

Bediüzzaman Said Nursi ile Görüşmeleri[değiştir]

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

Cevat Rifat Atilhan

Bedîüzzaman Said Nur

Büyük ve dâhî adamların beşiği olan Türkiye, şimdiye kadar ne kadar mebzul mücahidler, müceddidler ve bütün manasıyla büyük insanlar görmüştür. Onların idrak ettikleri hayat şartları ve gördükleri itibar, buldukları ve mazhar oldukları hürmet, kadr ü kıymetlerine aslâ nakîse vermemekle beraber, yürüdükleri hak yolunda muhakkak ki kendilerine büyük kolaylıklar temin etmiştir.

Bu şartların makûs tecellisine ve zulmün en ağırına maruz kaldığımız şu geçmiş yirmi beş yıl, bize ağır mücadele ve mücahedeler içinde yoğrulmuş, davasının ve imanının azametinden ilham almış ve büyüklüğünü dünyanın en hücra köşelerine yaymış bir dâhî, bir nur ve fazilet timsali hediye etmiştir.

Nur’u, birçok muzlim vicdanları aydınlatmış; kudreti, birçok zayıf imanlı insanlara cesaret vermiş; dehası, birçok nasibsiz insanların ruhuna ilham serpmiş olan bu büyük adam, hiç şüphe yoktur ki Said Nur Hazretleridir.

Ondan fazilet ve fedakârlık dersi alan birçok yolunu şaşırmış insanlar, kendilerini mesud ve aydınlık bir sahranın ortasında bulmuşlardır.

Dehası ve celadeti kadar imanı da kuvvetli olan bu muhterem insan, yirmi beş yıllık istibdat ve zulme gözlerini kırpmadan göğüs geren ve onun korkunç işkence adaletsizliğine imandan doğan bir cüretle karşı koyan tek şahsiyettir.

Bütün Müslüman dünyası, bu kutbun cazibesinden kendisini kurtaramamıştır. Türkiye’nin ıssız ve tenha bir köşesinde doğan bu nur, ziyasını Pakistanlara, Endonezyalara kadar yaymış ve kendisiyle beraber milletimizin de şan ve şerefine hâleler eklemiştir.

Ne yazıktır ki bağrımızdan fışkırmış, bize şeref kazandırmış, kararmış gönüllerimizi aydınlatmış, dalalet yoluna sapmış insanları hak yoluna getirmiş olan bu muhteşem ve mübarek insan, bizden hürmet yerine sadece tazyik ve zulüm görmüştür.

Fakat o, bundan ne yılmış ne de yolunu değiştirmiştir. Bilakis o daha iyi biliyor ki mücadelesiz, fedakârlıksız, ızdırapsız hiçbir dava kök tutamaz.

Ne de olsa ne kadar biz bu güneşin ışığını söndürmek istesek de onun nuru karanlık gönüllerde birer meşale gibi yanıyor ve bizi aydınlatıyor. Bu, büyük insanın hakkı ve davasının meyvesidir. Ne mutlu kendisine!

Cevat Rifat Atilhan


Bedîüzzaman Said Nur

Güzel Türk vatanının yetiştirip bütün beşeriyete örnek insan olarak hediye ettiği büyük dâhî, büyük mürşid ve muhteşem bir insanın ismidir. Doksan yılı dolduran hayatının her günü birer nur hâlesi, birer fazilet ışığı, bir azim ve iman halkası halinde Türk nesillerinin ruhlarına ve dimağlarına girmiş ve bu nur, senelerle birçok karanlık ruhları aydınlatarak onları doğru, güzel ve ışıklı yollara sevk etmiştir.

İlahî bir zekânın remzi olan büyük Üstad Said Nur Hazretleri, Allah’ın müstesna bir lütf u keremi olan muhteşem dehasını mü’min bir azim ve celadetle bu aziz milletin hayrı, terakkisi ve yükselişi uğruna harcamış ve onun nuru Türk hudutlarından taşarak komşu memleketlere, Pakistan ve Endonezya’ya kadar yayılmıştır.

Bu nurun ışığı ve insanlara bahşettiği ahlâk ve fazilet şulelerinin tek bir kıymet ve takdir ölçüsünde toplanması mümkün değildir.

Ondaki azim ve irade, ondaki yüksek kanaat ve üstün insan vasfı, hepimiz için örnek teşkil edecek kadar büyüktür.

Yalnız biz değil, yalnız Müslümanlar değil, bütün insanlık bu büyük insanın şahsiyetinde asalet ve necabetin, ahlâk ve faziletin ve bilhassa yüksek imanın bütün göz kamaştırıcı enmuzeclerini temaşa edebilir. Bütün Türk çocukları, vatanlarının bu kadar İlahî bir zekâya, bu kadar muhteşem bir şahsiyete, bu kadar temiz bir insana beşik vazifesi gördüğüne iftihar edebilirler.

Evvelki gün onun bir mahkemesi vardı. Bu mahkemeden iki şey öğrendik:

Biri, asil ve genç Türk neslinin fazilet ve ulüvv-ü ahlâka, yüksek inanç ve iradeye olan derin saygısı ve yüksek alâkası…

Diğeri de lükslerini, zenginliklerini, rütbe ve mevkilerini ve bugünkü fâni ve sefil varlıklarını Türk milletinin sefalet ve geriliğinde arayan ve zehirli ilhamlarını ve direktiflerini ve kuvvetlerini milletlerarası gizli, devirici ve bozguncu Türk düşmanlarından alan bir soysuzlar ve nesebleri belirsiz insanların takındığı tavır.

Binlerce münevver Türk gencinin teşkil ettiği büyük topluluktan bir miktar irkilerek zehirli, mel’un ve müfsid kalemlerini korkak ve titrek dahi olsa sinsi sinsi aleyhte kullanan ve artık modası geçmiş olan palavralarla bu kıymeti küçümsemek isteyen güruh.

Şöyle bir mukayese yapabiliriz: Üstad-ı a’zamla (hâşâ mason üstadı değil) muasır olan büyük adam ve Hindistan’ın kurtuluş rehberi Mahatma Gandi. Biri, İngiliz ceberutuna, İngiliz emperyalizmine ve onun korkunç istila ve istismarına baş kaldırmış ve yıllarca büyük davasına hizmet ederek İngiltere’nin bütün haşmet ve kudretini, azîm iradesi önünde âciz ve meflûç bir hale getirmiştir. Bizim bu tipte yetiştirdiğimiz büyük insanın mücadele ve mesai hayatı ve şekli, birincisine çok benzemekle beraber; fazla olarak ona Cenab-ı Hakk’ın bahş buyurduğu Müslümanlık ve iman nuru da kendi ziyasını güneş gibi İslâm iklimlerine ve diyardan diyara aşırıp götürmüştür.

Arada sadece büyük ve şâyan-ı esef bir fark vardır.

Bu fark birincisine dört yüz milyona yakın bir insan topluluğunun gösterdiği sarsılmaz inanç, hürmet ve bağlılık… Bizimkine karşı da –mahdud bile olsa– bazı asalet fukarası soysuzların açığa vuran istihfaf ve sinsi hücumları.

Yâ Rabbi! Neden bizi böyle her kıymet ve fazileti paçavraya döndürecek kadar pespâyeleştirdin? Biliyoruz, sana karşı günahımız çok ve büyüktür. Yeter yâ İlahî, yeter bu sukut bize!

Cevat Rifat Atilhan

(Tarihçe-i Hayat)

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

İlgili Resimler/Fotoğraflar[değiştir]

İlgili Maddeler[değiştir]

Kaynakça[değiştir]