İbrahim 4

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden

Önceki Ayet: İbrahim 3İbrahim Suresiİbrahim 5: Sonraki Ayet

Meali: 4- (Allah'ın emirlerini) onlara iyice açıklasın diye her peygamberi yalnız kendi kavminin diliyle gönderdik. Artık Allah dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. Çünkü O, güç ve hikmet sahibidir.

{Her peygamberin ancak kendi kavminin diliyle gönderilmiş olması, bütün insanlardan tek bir dil ile, mesela Arapça ile anlaşmalarının, yalvarıp niyazda bulunmalarının istenmediğini gösterir. Zaten bir âyet-i kerimede de konuşulan dillerin muhtelif olması dahi Allah'ın varlığının ve kudretinin delillerinden sayılmıştır. Bunun yanında bu âyet-i kerimenin işaret ettiği önemli noktalardan birisi de, Hakk'a davet ile uğraşanların içinde bulundukları toplumun dilini çok iyi bilmeleri gerektiği hususudur.}

Kur'an'daki Yeri: 13. Cüz, 254. Sayfa

Tilavet Notları:

Diğer Notlar:

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

Dördüncü Âyetin

وَمَٓا اَرْسَلْنَا مِنْ رَسُولٍ اِلَّا بِلِسَانِ قَوْمِهٖ لِيُبَيِّنَ لَهُمْ cümlesi makam-ı cifrîsiyle ve baştaki âyetin işaretleri karinesiyle ve risalet ve nübüvvetin her asırda veraset noktasında nâibleri, vekilleri bulunmak kaidesiyle, bir mana-yı remzî cihetinde vazife-i irsiyeti tam yapan Risale-i Nur’u efradı içine hususi bir iltifatla dâhil edip lisan-ı Kur’an olan Arabî olmayarak Türkçe olmasını takdir ediyor.

Evet, bunun makamı رَسُولٍ deki tenvin “nun” sayılmak ve şeddeli “lâm” bir sayılsa bin üç yüz otuz sekiz (1338) ve şeddeli “lâm” iki sayılsa ve şeddeli “ye” bir sayılsa bin üç yüz elli sekiz (1358), her ikisi birer sayılsa bin üç yüz yirmi sekiz (1328); şeddeliler iki sayılsa tenvin sayılmazsa bin üç yüz on sekiz (1318) hem tenvin hem şeddeliler sayılsa bin üç yüz altmış sekiz (1368) ederek Risale-i Nur’un beş devresine ve beş vaziyetine remzen ve îmaen bakar.

(1. Şua)


Risale-i Nur, ism-i a’zam cilvesiyle ve ism-i Rahîm ve Hakîm’in tecellisiyle zuhur ettiğinden imtiyazlı hâssası اَللّٰهُ اَكْبَرُ‌ den iktibasen celal ve kibriya ve بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ den istifazaten merhamet ve şefkat وَ هُوَ الْعَزٖيزُ الْحَكٖيمُ den istifadeten hikmet ve intizamın esasları üzerine gidiyor. Onun ruhu ve hayatı onlardır. Sair meşreplerdeki aşk yerinde, Risale-i Nur’un meşrebinde müştakane şefkattir ve re’fetkârane muhabbettir.

(8. Şua)


Risale-i Nur Kur’an-ı Mu’cizü’l-Beyan’ın taht-ı tasarrufunda olduğundan ona uzanan, ilişmek isteyen her el kırılır ve her dil kurur. Kur’an-ı Mu’cizü’l-Beyan’ın وَمَٓا اَرْسَلْنَا مِنْ رَسُولٍ اِلَّا بِلِسَانِ قَوْمِهٖ kavl-i şerifinin îma ve işaratından şu devrede Türk lisanının sadmeler geçirmesine bakılırsa Risale-i Nur, Türkçede lisan üzerinde de imam olacağına; yani yarın hâlis Türkçe olan Risale-i Nur’un kesb-i imtiyaz edip diğerlerini terk edeceklerine dair işaret-i Kur’aniyedendir demiş olsam hata etmemiş olurum zannederim.

(Emirdağ Lahikası 1)

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

İlgili Maddeler[değiştir]