Risale:18. Lem'a (Ayet-Hadis Mealleri): Revizyonlar arasındaki fark

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden
("Kategori:Lem'alar Ayet ve Hadis Mealleri ''Önceki Kısım: On Yedinci Lem'a Ayet-Hadis Mealleri ← Risal..." içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu)
 
Değişiklik özeti yok
 
(Aynı kullanıcının aradaki diğer 2 değişikliği gösterilmiyor)
1. satır: 1. satır:
[[Kategori:Lem'alar Ayet ve Hadis Mealleri]]
[[Kategori:Lem'alar Ayet ve Hadis Mealleri]]
''Önceki Kısım: [[Risale:17. Lem'a (Ayet-Hadis Mealleri)|On Yedinci Lem'a Ayet-Hadis Mealleri]] ← [[Risale:Lem'alar (Ayet-Hadis Mealleri)|Lem'alar Ayet-Hadis Mealleri]] → [[Risale:19. Lem'a (Ayet-Hadis Mealleri)|On Dokuzuncu Lem'a Ayet-Hadis Mealleri]]: Sonraki Kısım''
''Önceki Kısım: [[Risale:17. Lem'a (Ayet-Hadis Mealleri)|On Yedinci Lem'a Ayet-Hadis Mealleri]] ← [[Risale:Lem'alar (Ayet-Hadis Mealleri)|Lem'alar Ayet-Hadis Mealleri]] → [[Risale:19. Lem'a (Ayet-Hadis Mealleri)|On Dokuzuncu Lem'a Ayet-Hadis Mealleri]]: Sonraki Kısım''
=Onsekizinci Lem'a=
Bu Lem'a, 1934'te Isparta'da telif edilmiştir. "Hazreti Esedullahü'l-Galib Ali İbni Ebu Talib (r.a.) ve kerremallahu vechehû Kaside-i Ercüze-i meşhuresi..
Mecmuatü'l-Ahzab'ın beş yüz seksen ikinci sahifesinden, beş yüz doksan yedinci sahifesine kadar o Ercüzedir."
Teksir Lem'alar ve Sikke-i Tasdik-i Gaybî mecmuasında neşredilmiştir.
Osmanlıca Onsekizinci Lem'a - Birinci Keramet-i Aleviye Risalesi
Bu Lem'a, 1934 sonunda Isparta'da telif edilmiştir.
<div id="1">{{Arabi|بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ}}
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla
<div id="2">{{Arabi|فِى عِلْمِ تِسْعِينَ حِسَابِ الْفَارِسِى}}
İlm-i tis'inde ilm-i Farisiye göre
<div id="3">{{Arabi|مِن بَعْدِ قَرْنٍ تَاسِعِ الْمَعَاصِى}}
İsyanların olduğu 9 karn sonra
<div id="4">{{Arabi|سَتَظْهُرُ الْفُرْسُ عَلَى الْاَعْرَابِ}}
Farslar Araplara galip gelecek
<div id="5">{{Arabi|تَقْتُلُهُمْ كَقَتْلَةِ الدَّوَابِ}}
Onları hayvanların öldürüldüğü gibi öldürecekler
<div id="6">{{Arabi|تَكُونُ مَبْدَاُ فِتَنِ عَوَابِسِ}}
Çirkin fitnelerin başlangıcı olacak
<div id="7">{{Arabi|مُظْلِمَةٌ كَظُلْمَةِ الْحَنَادِسِ}}
En karanlıklı geceden daha ziyade bir karanlık (olacak)
Yani, "Dokuz karn sonra فُرْسْ yani akvam-ı Şarkiye, Arap üzerine hücum edecek, galebe edip hayvan gibi Arabı kesecek. Öyle müthiş fitneler, karanlıklı musibetler ki, en karanlıklı gecelerden daha ziyade karanlık olacak."
<div id="8">{{Arabi|فَكُلُّ مَعْنًا مِنْ عُلُومٍ فَاخِرَةٍ}}
<div id="9">{{Arabi|مِنْ مَبْدَاِ الدُّنْيَا لِيَوْمِ الْاٰخِرَةِ}}
<div id="10">{{Arabi|قَدْ صَارَ كَشْفًا عِنْدَنَا عَيَانًا}}
<div id="11">{{Arabi|فَكُلُّ ذِى شَكٍّ غَدَا مُهَانًا}}
yani "Evvel-i dünyadan kıyamete kadar ulum ve esrar-ı mühimme bize meşhud derecesinde inkişaf etmiş, kim ne isterse sorsun, sözümüze şüphe edenler zelil olur."
<div id="12">{{Arabi|اَحْرُفُ عُجْمٍ سُطِّرَتْ تَسْطِيرًا}}
<div id="13">{{Arabi|بِتَّ بِهَا الْاَمِيرُ وَ الْفَقِيرَا}}
Yani, "On dördüncü asr-ı Muhammedîde (a.s.m.) bin üç yüz kırk dokuz (1349) ve Rûmice bin üç yüz kırk yedide (1341) Arabî hurufunu terk edip, ecnebî ve acemî hurufuna İslâm içinde başlanacak. Hem umum, hem fakir ve zengin emir ve işçi, çoluk ve çocuk gece dersleri ile o hurufu cebren öğrenecekler." Çünkü bir nüshada {{Arabi|بَاتَ}} dir. {{Arabi|بَاتَ}} ise gece çalışmasıdır. {{Arabi|بِتَّ}} ise kat'i ve cebri ifade ediyor. {{Arabi| اَحْرُفُ عُجْمٍ}} fıkrasındaki {{Arabi|عُجْمٍ}} ise o zamanın ıstılahınca Arabın gayri, Lâtince ve Frengî huruf demektir.
Sonra diyor:
<div id="14">{{Arabi|فَمَنْ اَرَادَ اللّٰه‌ُ اَنْ يُعِينَهُ اَتْحَفَهُ بِهٰذِهِ السَّكِينَةِ}}
Yani, "Kim inayet-i İlâhiyeye mazhar ise Hz. Cebrail'in tabiri ile bu Sekine-i Kudsiye olan İsm-i Âzamı Cenâb-ı Hak ona hediye eder. Onunla o zamanın şer ve fitnelerinden kurtarır."
Bu sözden dört sahife evvel yine demiş:
<div id="15">{{Arabi|فَكُلُّ مَنْ لَاحَتْ لَهُ السَّعَادَةُ ٭ كَانَ لَهُ فِى الْجِيدِ كَالْقِلَادَةِ}}
Yani, "Kim saadete mazhar ise... said ise... şaki değilse... o İsm-i Âzam onun boynunda mübarek bir gerdanlık hükmünde bir nüsha olur."
<div id="16">{{Arabi|ثُمَّ اعْلَمُوا مَعَاشِرَ الْاِخْوَانِ ٭ اَنَّ غُوَاتَ اٰخِرِالزَّمَانِ ٭ هُمْ عُلَمَاءُ ذَوَّقُوا اَفْوَاهَهُمْ ٭ ثُمَّ انْثَنُوْا وَاتَّبَعُوا اَهْوَائَهُمْ}}
Yani, "O bid'alar ve acemî ve ecnebî hurufunun intişarı zamanı olan o âhirzamanın fena adamları bir kısım ulemaü's-su'dur ki; hırs sebebiyle batınlarını haramla doldurmak için bid'alara yardım ve fetva verenlerdir."
Sonra bir kısım ülemaü's-su'u tokatlamak için de birisiyle konuşuyor. Der
<div id="17">{{Arabi|فَاسْئَلْ لِمَوْلَاكَ الْعَظِيمِ الشَّانِ ٭ يَامُدْرِكًا لِذٰلِكَ الزَّمَانِ ٭ بِاَنْ يَقِيكَ شَرَّ تِلْكَ الْفِتْنَةِ ٭ وَشَرَّ كُلِّ كُرْبَةٍ وَمِحْنَةٍ}}
yani, "Ey o zamana yetişen ve âlimlerden olan insan! Cenâb-ı Haktan o fitnenin şerrinden muhafaza için sana ders verdiğim İsm-i Âzam ile dua et."
<div id="18">{{Arabi|فَاِنَّمَا نَحْنُ عَلَى التَّحْقِيقِ ٭ غَوْثٌ لِكُلِّ كُرْبَةٍ وَضِيقٍ}}
yani "Biz Âl-i Beyt'ten her kürbet ve şiddet zamanında birer Gavs çıkıp imdat ediyoruz."
<div id="19">{{Arabi|يَا مُدْرِكًا لِذٰلِكَ الزَّمَانِ}}
Ey o zamana yetişen ve âlimlerden olan insan! "Sana verdiğim ders ile hıfz duasını et."
<div id="20">{{Arabi|نَحْنُ عَلَى التَّحْقِيقِ غَوْثٌ لِكُلِّ كُرْبَةٍ}}
Biz Al-i Beyt'ten, her kürbet ve şiddet zamanında birer Gavs çıkıp imdat ederiz.
<div id="21">{{Arabi|فَمَنْ اَرَادَ اللّٰه‌ُ اَنْ يُعِينَهُ}}
Allah (c.c.) kime yardım etmeyi dilerse, kim inâyet-i İlâhiyeye mazhar ise..
<div id="22">{{Arabi|اَتْحَفَهُ بِهٰذِهِ السَّكِينَةِ}}
Bu sekine-i kudsiye olan ism-i Azamı Cenab-ı Hak ona ihsan eder.
<div id="23">{{Arabi|تَعِيشُ سَعِيدًا}}
Said olarak, mesud yaşar.
<div id="24">{{Arabi|سَعِيدًا}}
Saîd olarak, mes'ud olarak.
<div id="25">{{Arabi|يُعِينَهُ}}
Ona yardım eder.
<div id="26">{{Arabi|اَلسَّكِينَةِ}}
Sekine..
<div id="27">{{Arabi|اَتْحَفَهُ بِهٰذِهِ السَّكِينَةِ}}
Bu Sekine-i Kudsiye olan ism-i Azamı Cenab-ı Hak ona ihsan eder.
<div id="28">{{Arabi|فَكُلُّ مَنْ لَاحَتْ لَهُ السَّعَادَةُ كَانَ لَهُ فِى الْجِيدِ كَالْقِلَادَةِ}}
Yani, "Kim saadete mazhar ise... said ise... şaki değilse... o İsm-i Âzam onun boynunda mübarek bir gerdanlık hükmünde bir nüsha olur."
<div id="29">{{Arabi|السَّعَادَةُ}}
Saadet, mesudiyet..
<div id="30">{{Arabi|الْقِلَادَةِ}}
Gerdanlık.
<div id="31">{{Arabi|يُعِينَهُ}}
Ona yardım eder.
<div id="32">{{Arabi|اَلسَّكِينَةِ}}
Sekine..
<div id="33">{{Arabi|يَا مدْرِكًا}}
Ey idrak eden, erişen.
<div id="34">{{Arabi|فَكُلُّ مَنْ لَاحَتْ لَهُ السَّعَادَةُ ٭ كَانَ لَهُ فِى الْجِيدِ كَالْقِلَادَةِ}}
Yani, "Kim saadete mazhar ise... said ise... şaki değilse... o İsm-i Âzam onun boynunda mübarek bir gerdanlık hükmünde bir nüsha olur."
<div id="35">{{Arabi|لَاحَتْ لَهُ السَّعَادَةُ}}
Saadete mazhar ise.
<div id="36">{{Arabi|يَا مُدْرِكًا لِذٰلِكَ الزَّمَانِ}}
Ey o zamana yetişen ve âlimlerden olan insan!
<div id="37">{{Arabi|اَنَا مَدِينَةُ الْعِلْمِ وَ عَلِىٌّ بَابُهَا}}
Ben ilmin şehriyim. Ali ise, onun kapısıdır. (Tirmizî, Menâkıb: 20; el-Hakim, el-Müstedrek, 3:126)
<div id="38">{{Arabi|يَا اَيُّهَا الْاِخْوَان}}
Ey kardeşler!
<div id="39">{{Arabi|يَا اَيُّهَا الْاِخْوَان}}
Ey kardeşler!
<div id="40">{{Arabi|اِنِ اسْتَقَامَتْ اُمَّتِى فَلَهُمْ يَوْمٌ وَ اِلَّا فَنِصْفُ يَوْمٍ}}
Eğer ümmetim istikamet üzere olursa ömrü (İslâmiyet'in hâkimiyeti) bir tam gündür (bin sene), aksi halde ancak yarım gündür (beş yüz yıl). (bk. İbni Kesir, 1:13; Mu'cemü't-Taberânî, el-Kebîr, 22:573, 576)
<div id="41">{{Arabi|يَوْمٌ}}
Bir gün.
<div id="">{{Arabi|اِنَّ يَوْمًا عِنْدَ رَبِّكَ كَاَلْفِ سَنَةٍ ِممَّا تَعُدُّونَ}}
Lâkin Rabbinin katında bir gün, sizin hesabınıza göre bin yıl gibidir. (Hac Sûresi, 22:47)
<div id="">{{Arabi|يَاْتِى اللّٰه‌ُ بِقَوْمٍ يُحِبُّهُمْ وَيُحِبُّونَهُ}}
Allah onların yerine öyle bir topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah'ı sever. (Mâide Sûresi, 5:54)
<div id="">{{Arabi|فَلَهُمْ يَوْمٌ}}
Onlar için bir gündür.





15.32, 3 Mayıs 2021 itibarı ile sayfanın şu anki hâli

Önceki Kısım: On Yedinci Lem'a Ayet-Hadis MealleriLem'alar Ayet-Hadis MealleriOn Dokuzuncu Lem'a Ayet-Hadis Mealleri: Sonraki Kısım

Onsekizinci Lem'a[değiştir]

Bu Lem'a, 1934'te Isparta'da telif edilmiştir. "Hazreti Esedullahü'l-Galib Ali İbni Ebu Talib (r.a.) ve kerremallahu vechehû Kaside-i Ercüze-i meşhuresi..

Mecmuatü'l-Ahzab'ın beş yüz seksen ikinci sahifesinden, beş yüz doksan yedinci sahifesine kadar o Ercüzedir."

Teksir Lem'alar ve Sikke-i Tasdik-i Gaybî mecmuasında neşredilmiştir.

Osmanlıca Onsekizinci Lem'a - Birinci Keramet-i Aleviye Risalesi

Bu Lem'a, 1934 sonunda Isparta'da telif edilmiştir.

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

فِى عِلْمِ تِسْعِينَ حِسَابِ الْفَارِسِى

İlm-i tis'inde ilm-i Farisiye göre

مِن بَعْدِ قَرْنٍ تَاسِعِ الْمَعَاصِى

İsyanların olduğu 9 karn sonra

سَتَظْهُرُ الْفُرْسُ عَلَى الْاَعْرَابِ

Farslar Araplara galip gelecek

تَقْتُلُهُمْ كَقَتْلَةِ الدَّوَابِ

Onları hayvanların öldürüldüğü gibi öldürecekler

تَكُونُ مَبْدَاُ فِتَنِ عَوَابِسِ

Çirkin fitnelerin başlangıcı olacak

مُظْلِمَةٌ كَظُلْمَةِ الْحَنَادِسِ

En karanlıklı geceden daha ziyade bir karanlık (olacak)

Yani, "Dokuz karn sonra فُرْسْ yani akvam-ı Şarkiye, Arap üzerine hücum edecek, galebe edip hayvan gibi Arabı kesecek. Öyle müthiş fitneler, karanlıklı musibetler ki, en karanlıklı gecelerden daha ziyade karanlık olacak."

فَكُلُّ مَعْنًا مِنْ عُلُومٍ فَاخِرَةٍ
مِنْ مَبْدَاِ الدُّنْيَا لِيَوْمِ الْاٰخِرَةِ
قَدْ صَارَ كَشْفًا عِنْدَنَا عَيَانًا
فَكُلُّ ذِى شَكٍّ غَدَا مُهَانًا

yani "Evvel-i dünyadan kıyamete kadar ulum ve esrar-ı mühimme bize meşhud derecesinde inkişaf etmiş, kim ne isterse sorsun, sözümüze şüphe edenler zelil olur."

اَحْرُفُ عُجْمٍ سُطِّرَتْ تَسْطِيرًا
بِتَّ بِهَا الْاَمِيرُ وَ الْفَقِيرَا

Yani, "On dördüncü asr-ı Muhammedîde (a.s.m.) bin üç yüz kırk dokuz (1349) ve Rûmice bin üç yüz kırk yedide (1341) Arabî hurufunu terk edip, ecnebî ve acemî hurufuna İslâm içinde başlanacak. Hem umum, hem fakir ve zengin emir ve işçi, çoluk ve çocuk gece dersleri ile o hurufu cebren öğrenecekler." Çünkü bir nüshada بَاتَ dir. بَاتَ ise gece çalışmasıdır. بِتَّ ise kat'i ve cebri ifade ediyor. اَحْرُفُ عُجْمٍ fıkrasındaki عُجْمٍ ise o zamanın ıstılahınca Arabın gayri, Lâtince ve Frengî huruf demektir.

Sonra diyor:

فَمَنْ اَرَادَ اللّٰه‌ُ اَنْ يُعِينَهُ اَتْحَفَهُ بِهٰذِهِ السَّكِينَةِ

Yani, "Kim inayet-i İlâhiyeye mazhar ise Hz. Cebrail'in tabiri ile bu Sekine-i Kudsiye olan İsm-i Âzamı Cenâb-ı Hak ona hediye eder. Onunla o zamanın şer ve fitnelerinden kurtarır."

Bu sözden dört sahife evvel yine demiş:

فَكُلُّ مَنْ لَاحَتْ لَهُ السَّعَادَةُ ٭ كَانَ لَهُ فِى الْجِيدِ كَالْقِلَادَةِ

Yani, "Kim saadete mazhar ise... said ise... şaki değilse... o İsm-i Âzam onun boynunda mübarek bir gerdanlık hükmünde bir nüsha olur."

ثُمَّ اعْلَمُوا مَعَاشِرَ الْاِخْوَانِ ٭ اَنَّ غُوَاتَ اٰخِرِالزَّمَانِ ٭ هُمْ عُلَمَاءُ ذَوَّقُوا اَفْوَاهَهُمْ ٭ ثُمَّ انْثَنُوْا وَاتَّبَعُوا اَهْوَائَهُمْ

Yani, "O bid'alar ve acemî ve ecnebî hurufunun intişarı zamanı olan o âhirzamanın fena adamları bir kısım ulemaü's-su'dur ki; hırs sebebiyle batınlarını haramla doldurmak için bid'alara yardım ve fetva verenlerdir."

Sonra bir kısım ülemaü's-su'u tokatlamak için de birisiyle konuşuyor. Der

فَاسْئَلْ لِمَوْلَاكَ الْعَظِيمِ الشَّانِ ٭ يَامُدْرِكًا لِذٰلِكَ الزَّمَانِ ٭ بِاَنْ يَقِيكَ شَرَّ تِلْكَ الْفِتْنَةِ ٭ وَشَرَّ كُلِّ كُرْبَةٍ وَمِحْنَةٍ

yani, "Ey o zamana yetişen ve âlimlerden olan insan! Cenâb-ı Haktan o fitnenin şerrinden muhafaza için sana ders verdiğim İsm-i Âzam ile dua et."

فَاِنَّمَا نَحْنُ عَلَى التَّحْقِيقِ ٭ غَوْثٌ لِكُلِّ كُرْبَةٍ وَضِيقٍ

yani "Biz Âl-i Beyt'ten her kürbet ve şiddet zamanında birer Gavs çıkıp imdat ediyoruz."

يَا مُدْرِكًا لِذٰلِكَ الزَّمَانِ

Ey o zamana yetişen ve âlimlerden olan insan! "Sana verdiğim ders ile hıfz duasını et."

نَحْنُ عَلَى التَّحْقِيقِ غَوْثٌ لِكُلِّ كُرْبَةٍ

Biz Al-i Beyt'ten, her kürbet ve şiddet zamanında birer Gavs çıkıp imdat ederiz.

فَمَنْ اَرَادَ اللّٰه‌ُ اَنْ يُعِينَهُ

Allah (c.c.) kime yardım etmeyi dilerse, kim inâyet-i İlâhiyeye mazhar ise..

اَتْحَفَهُ بِهٰذِهِ السَّكِينَةِ

Bu sekine-i kudsiye olan ism-i Azamı Cenab-ı Hak ona ihsan eder.

تَعِيشُ سَعِيدًا

Said olarak, mesud yaşar.

سَعِيدًا

Saîd olarak, mes'ud olarak.

يُعِينَهُ

Ona yardım eder.

اَلسَّكِينَةِ

Sekine..

اَتْحَفَهُ بِهٰذِهِ السَّكِينَةِ

Bu Sekine-i Kudsiye olan ism-i Azamı Cenab-ı Hak ona ihsan eder.

فَكُلُّ مَنْ لَاحَتْ لَهُ السَّعَادَةُ كَانَ لَهُ فِى الْجِيدِ كَالْقِلَادَةِ

Yani, "Kim saadete mazhar ise... said ise... şaki değilse... o İsm-i Âzam onun boynunda mübarek bir gerdanlık hükmünde bir nüsha olur."

السَّعَادَةُ

Saadet, mesudiyet..

الْقِلَادَةِ

Gerdanlık.

يُعِينَهُ

Ona yardım eder.

اَلسَّكِينَةِ

Sekine..

يَا مدْرِكًا

Ey idrak eden, erişen.

فَكُلُّ مَنْ لَاحَتْ لَهُ السَّعَادَةُ ٭ كَانَ لَهُ فِى الْجِيدِ كَالْقِلَادَةِ

Yani, "Kim saadete mazhar ise... said ise... şaki değilse... o İsm-i Âzam onun boynunda mübarek bir gerdanlık hükmünde bir nüsha olur."

لَاحَتْ لَهُ السَّعَادَةُ

Saadete mazhar ise.

يَا مُدْرِكًا لِذٰلِكَ الزَّمَانِ

Ey o zamana yetişen ve âlimlerden olan insan!

اَنَا مَدِينَةُ الْعِلْمِ وَ عَلِىٌّ بَابُهَا

Ben ilmin şehriyim. Ali ise, onun kapısıdır. (Tirmizî, Menâkıb: 20; el-Hakim, el-Müstedrek, 3:126)

يَا اَيُّهَا الْاِخْوَان

Ey kardeşler!

يَا اَيُّهَا الْاِخْوَان

Ey kardeşler!

اِنِ اسْتَقَامَتْ اُمَّتِى فَلَهُمْ يَوْمٌ وَ اِلَّا فَنِصْفُ يَوْمٍ

Eğer ümmetim istikamet üzere olursa ömrü (İslâmiyet'in hâkimiyeti) bir tam gündür (bin sene), aksi halde ancak yarım gündür (beş yüz yıl). (bk. İbni Kesir, 1:13; Mu'cemü't-Taberânî, el-Kebîr, 22:573, 576)

يَوْمٌ

Bir gün.

اِنَّ يَوْمًا عِنْدَ رَبِّكَ كَاَلْفِ سَنَةٍ ِممَّا تَعُدُّونَ

Lâkin Rabbinin katında bir gün, sizin hesabınıza göre bin yıl gibidir. (Hac Sûresi, 22:47)

يَاْتِى اللّٰه‌ُ بِقَوْمٍ يُحِبُّهُمْ وَيُحِبُّونَهُ

Allah onların yerine öyle bir topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah'ı sever. (Mâide Sûresi, 5:54)

فَلَهُمْ يَوْمٌ

Onlar için bir gündür.

































Önceki Kısım: On Yedinci Lem'a Ayet-Hadis MealleriLem'alar Ayet-Hadis MealleriOn Dokuzuncu Lem'a Ayet-Hadis Mealleri: Sonraki Kısım