Risale:15. Söz (Ayet-Hadis Mealleri): Revizyonlar arasındaki fark
("Kategori:Sözler Ayet ve Hadis Mealleri ''Önceki Kısım: On Dördüncü Söz Ayet-Hadis Mealleri ← Risa..." içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu) |
Değişiklik özeti yok |
||
(Aynı kullanıcının aradaki diğer 2 değişikliği gösterilmiyor) | |||
1. satır: | 1. satır: | ||
[[Kategori:Sözler Ayet ve Hadis Mealleri]] | [[Kategori:Sözler Ayet ve Hadis Mealleri]] | ||
''Önceki Kısım: [[Risale:14. Söz (Ayet-Hadis Mealleri)|On Dördüncü Söz Ayet-Hadis Mealleri]] ← [[Risale:Sözler (Ayet-Hadis Mealleri)|Sözler Ayet-Hadis Mealleri]] → [[Risale:16. Söz (Ayet-Hadis Mealleri)|On Altıncı Söz Ayet-Hadis Mealleri]]: Sonraki Kısım'' | ''Önceki Kısım: [[Risale:14. Söz (Ayet-Hadis Mealleri)|On Dördüncü Söz Ayet-Hadis Mealleri]] ← [[Risale:Sözler (Ayet-Hadis Mealleri)|Sözler Ayet-Hadis Mealleri]] → [[Risale:16. Söz (Ayet-Hadis Mealleri)|On Altıncı Söz Ayet-Hadis Mealleri]]: Sonraki Kısım'' | ||
Onbeşinci Söz | |||
On Beşinci Söz, 1926-1930 yılları arasında Barla'da telif edilmiştir. | |||
<div id="1">{{Arabi|بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ}}</div> | |||
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla | |||
<div id="">{{Arabi|وَلَقَدْ زَيَّنَّا السَّمَٓاءَ الدُّنْيَا بِمَصَاب۪يحَ وَجَعَلْنَاهَا رُجُومًا لِلشَّيَاط۪ينِ}}</div> | |||
And olsun ki, dünya semasını Biz kandillerle süsledik ve şeytanlar için onları (yıldızları) şeytanlara atılan mermiler yaptık.. (Mülk Sûresi, 67:5) | |||
<div id="">{{Arabi|رَبُّ السَّمٰوَاتِ وَ الْاَرْضِ}}</div> | |||
Göklerin ve yerin Rabbi. (Ra'd Sûresi, 13:16; İsrâ Sûresi, 17:102, Kehf Sûresi, 18:14) | |||
<div id="">{{Arabi|وَ لِلّٰهِ الْمَثَلُ الْاَعْلٰى}}</div> | |||
En yüce sıfatlar, temsiller Allah'a mahsustur. (Nahl Sûresi, 16:60) | |||
<div id="">{{Arabi|يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ وَالْاِنْسِ اِنِ اسْتَطَعْتُمْ اَنْ تَنْفُذُوا مِنْ اَقْطَارِ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ فَانْفُذُوا لَا تَنْفُذُونَ اِلَّا بِسُلْطَانٍ ٭ فَبِاَىِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ٭ يُرْسَلُ عَلَيْكُمَا شُوَاظٌ مِنْ نَارٍ وَ نُحَاسٌ فَلَا تَنْتَصِرَانِ}}</div> | |||
Ey cinler ve insanlar topluluğu! Eğer göklerin ve yerin sınırlarından çıkıp gitmeye gücünüz yeterse, haydi, çıkın. Fakat Allah'ın vereceği bir kuvvet olmadan çıkamazsınız. Artık Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edersiniz? Üzerinize saf ateşten bir alevle bakır gibi kızıl bir duman Salınır da, birbirinize hiçbir yardımınız da dokunmaz. (Rahmân Sûresi, 55:33-35) | |||
<div id="">{{Arabi|وَجَعَلْنَاهَا رُجُومًا لِلشَّيَاط۪ينِ}}</div> | |||
Onları (yıldızları) şeytanlara atılan mermiler yaptık. (Mülk Sûresi, 67:5) | |||
<div id="">{{Arabi|وَاِنْ تَظَاهَرَا عَلَيْهِ فَاِنَّ اللّٰهَ هُوَ مَوْلٰيهُ وَجِبْر۪يلُ وَصَالِحُ الْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمَلٰٓئِكَةُ بَعْدَ ذٰلِكَ ظَه۪يرٌ}}</div> | |||
Eğer (siz iki hanım) Peygambere karşı birbirinize arka çıkarsanız, şüphesiz ki Onun dostu Allah'tır, Cebrâil'dir ve salih mü'minlerdir. Üstelik melekler de onun yardımcısıdır. (Tahrîm Sûresi, 66:4) | |||
<div id="">{{Arabi|رَبِّ اَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاط۪ينِ}}</div> | |||
Ey Rabbim, şeytanların vesveselerinden, Sana sığınırım. (Mü'minûn Sûresi, 23:97) | |||
<div id="">{{Arabi|فَلِلّٰهِ الْحُجَّةُ الْبَالِغَةُ وَ الْحِكْمَةُ الْقَاطِعَةُ}}</div> | |||
Tam ve kesin delil ve herşeyde açık ve kat'î şekilde eserleri görünen hikmet Allah'ındır. (En'âm Sûresi, 6:149) | |||
<div id="">{{Arabi|سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَٓا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَٓا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَل۪يمُ الْحَك۪يمُ}}</div> | |||
Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki Sen, ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Alîm-i Hakîmsin. (Bakara Sûresi, 2:32) | |||
<div id="2">{{Arabi|بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ}}</div> | |||
Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla. | |||
<div id="">{{Arabi|وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪}}</div> | |||
Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ Sûresi, 17:44) | |||
<div id="3">{{Arabi|بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ}}</div> | |||
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla | |||
<div id="">{{Arabi|وَاِمَّا يَنْزَغَنَّكَ مِنَ الشَّيْطَانِ نَزْغٌ فَاسْتَعِذْ بِاللّٰهِ اِنَّهُ هُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُ}}</div> | |||
Şeytandan sana bir vesvese geldiğinde Allah'a sığın. Şüphesiz ki O, herşeyi hakkıyla işiten, herşeyi hakkıyla bilendir. (Fussilet Sûresi, 41:36) | |||
<div id="4">{{Arabi|اَهٰكَذَا كَلَامُكَ قَالَ اللّٰهُ ل۪ى قُوَّةُ جَم۪يعِ الْاَلْسِنَةِ}}</div> | |||
Senin kelâmın böyle midir?' Allah buyurdu: 'Ben bütün lisanların kuvvetine mâlikim." Süyûtî, ed-Dürrü'l-Mensûr, 3:536 | |||
<div id="">{{Arabi|فَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنْ كَذَبَ عَلَى اللّٰهِ}}</div> | |||
Allah adına yalan söyleyenden daha zalim kim vardır? (Zümer Sûresi, 39:32) | |||
<div id="5">{{Arabi|عَلَيْهِ الصَّلَاةُ وَالسَّلَامُ بِعَدَدِ الْمَلَكِ وَالْاِنْسِ وَالْجَانِّ}}</div> | |||
Meleklerin, insanların ve cinlerin sayısınca ona salât ve selâm olsun. | |||
<div id="">{{Arabi|قٓ وَ الْقُرْاٰنِ الْمَج۪يدِ}}</div> | |||
Kâf. Şerefi pek yüce olan Kur'ân'a yemin olsun. (Kâf Sûresi, 50:1) | |||
<div id="">{{Arabi|مَا يَلْفِظُ مِنْ قَوْلٍ اِلَّا لَدَيْهِ رَق۪يبٌ عَت۪يدٌ ٭ وَجَٓاءَتْ سَكْرَةُ الْمَوْتِ بِالْحَقِّ ذٰلِكَ مَا كُنْتَ مِنْهُ تَح۪يدُ ٭ وَ نُفِخَ فِى الصُّورِ ذٰلِكَ يَوْمُ الْوَع۪يدِ ٭ وَ جَٓاءَتْ كُلُّ نَفْسٍ مَعَهَا سَٓائِقٌ وَ شَه۪يدٌ ٭ لَقَدْ كُنْتَ ف۪ى غَفْلَةٍ مِنْ هٰذَا فَكَشَفْنَا عَنْكَ غِطَٓاءَكَ فَبَصَرُكَ الْيَوْمَ حَد۪يدٌ ٭ وَ قَالَ قَر۪ينُهُ هٰذَا مَا لَدَىَّ عَت۪يدٌ ٭ اَلْقِيَا ف۪ى جَهَنَّمَ كُلَّ كَفَّارٍ عَن۪يدٍ ٭}}</div> | |||
İnsanın ağzından hiçbir söz çıkmaz ki, yanında onu yazmaya hazır, gözetleyici bir melek olmasın. * Derken ölüm sarhoşluğu gerçekten geliverir. İşte senin kaçıp durduğun şey budur. * Ve sûra üfürülür. Vaad olunan gün işte budur. * Herkes yanında bir sevk eden, bir de şahitlik eden melekle beraber gelir. * And olsun ki sen bundan gafildin. Şimdi gözünden perdeyi kaldırdık. Bakışın pek keskindir bugün! * Yanındaki melek, 'İşte onun defteri bende hazırdır' der. * Atın Cehenneme herbir inatçı kâfiri! (Kâf Sûresi, 50:18-24) | |||
<div id="">{{Arabi|وَ ق۪يلَ يَٓا اَرْضُ ابْلَع۪ى مَٓاءَكِ وَيَا سَمَٓاءُ اَقْلِع۪ى وَغ۪يضَ الْمَٓاءُ وَقُضِىَ الْاَمْرُ وَاسْتَوَتْ عَلَى الْجُودِىِّ وَق۪يلَ بُعْدًا لِلْقَوْمِ الظَّالِم۪ينَ}}</div> | |||
Ve denildi ki: 'Ey yer, suyunu yut. Ey gök, suyunu tut.' Su çekildi, iş bitirildi ve gemi Cûdî Dağına oturdu. Ve 'Zalimler güruhu Allah'ın rahmetinden uzak olsun' denildi. (Hûd Sûresi, 11:44) | |||
<div id="">{{Arabi|كَذَّبَتْ ثَمُودُ بِطَغْوٰيهَا ٭ اِذِ انْبَعَثَ اَشْقٰيهَا ٭ فَقَالَ لَهُمْ رَسُولُ اللّٰهِ نَاقَةَ اللّٰهِ وَسُقْيٰيهَا ٭ فَكَذَّبُوهُ فَعَقَرُوهَا ٭ فَدَمْدَمَ عَلَيْهِمْ رَبُّهُمْ بِذَنْبِهِمْ فَسَوّٰيهَا ٭ وَلَا يَخَافُ عُقْبٰيهَا ٭}}</div> | |||
Semud kavmi, azgınlığı yüzünden peygamberini yalanladı.* Onların en azgını başkaldırdığı zaman,* Allah'ın Resulü kendilerine 'Allah'ın bir mu'cize olarak yarattığı şu deveye dokunmayın; onun su içmesine mâni olmayın' demişti.* Onlar peygamberlerini yalanlayıp deveyi öldürdüler.* Rableri de, günahları yüzünden onları azapla kuşatıp hepsini birden helâk etti.* Allah onlara verdiği cezanın âkıbetinden korkacak değildir. (Şems Sûresi, 91:11-15) | |||
<div id="">{{Arabi|وَذَا النُّونِ اِذْ ذَهَبَ مُغَاضِبًا فَظَنَّ اَنْ لَنْ نَقْدِرَ عَلَيْهِ فَنَادٰى فِى الظُّلُمَاتِ اَنْ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اَنْتَ سُبْحَانَكَ اِنّ۪ى كُنْتُ مِنَ الظَّالِم۪ينَ}}</div> | |||
Balığın yuttuğu Yunus'u da hatırla ki, öfkelenerek kavmini terk etmiş ve Bizim de kendisini bu yüzden bir sıkıntıya uğratmayacağımızı sanmıştı. Sonra karanlıklar içinde kaldığında niyaz etti: 'Senden başka ilâh yoktur; Seni her türlü noksandan tenzih ederim. Gerçekten ben nefsine zulmedenlerden oldum.' (Enbiyâ Sûresi, 21:87) | |||
<div id="">{{Arabi|اَنْ لَنْ نَقْدِرَعَلَيْهِ}}</div> | |||
Kendisini sıkıntıya uğratmayacağımızı. (Enbiyâ Sûresi, 21:87) | |||
<div id="">{{Arabi|فَنَادٰى فِى الظُّلُمَاتِ}}</div> | |||
Karanlıklar içinde nida etti. (Enbiyâ Sûresi, 21:87) | |||
<div id="">{{Arabi|اَرْسِلُونِ}}</div> | |||
Beni gönderiniz. (Yûsuf Sûresi, 12:45) | |||
<div id="">{{Arabi|يُوسُفُ اَيُّهَا الصِّدّ۪يقُ}}</div> | |||
Ey Yusuf, ey doğru sözlü kişi. (Yûsuf Sûresi, 12:46) | |||
<div id="">{{Arabi|وَاِذَا قُرِئَ الْقُرْاٰنُ فَاسْتَمِعُوا لَهُ وَاَنْصِتُوا لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ}}</div> | |||
Kur'ân okunduğu zaman Onu dinleyin ve susun ki, rahmete erişesiniz. (A'râf Sûresi, 7:204) | |||
10.25, 7 Nisan 2021 itibarı ile sayfanın şu anki hâli
Önceki Kısım: On Dördüncü Söz Ayet-Hadis Mealleri ← Sözler Ayet-Hadis Mealleri → On Altıncı Söz Ayet-Hadis Mealleri: Sonraki Kısım
Onbeşinci Söz
On Beşinci Söz, 1926-1930 yılları arasında Barla'da telif edilmiştir.
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla
And olsun ki, dünya semasını Biz kandillerle süsledik ve şeytanlar için onları (yıldızları) şeytanlara atılan mermiler yaptık.. (Mülk Sûresi, 67:5)
Göklerin ve yerin Rabbi. (Ra'd Sûresi, 13:16; İsrâ Sûresi, 17:102, Kehf Sûresi, 18:14)
En yüce sıfatlar, temsiller Allah'a mahsustur. (Nahl Sûresi, 16:60)
Ey cinler ve insanlar topluluğu! Eğer göklerin ve yerin sınırlarından çıkıp gitmeye gücünüz yeterse, haydi, çıkın. Fakat Allah'ın vereceği bir kuvvet olmadan çıkamazsınız. Artık Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edersiniz? Üzerinize saf ateşten bir alevle bakır gibi kızıl bir duman Salınır da, birbirinize hiçbir yardımınız da dokunmaz. (Rahmân Sûresi, 55:33-35)
Onları (yıldızları) şeytanlara atılan mermiler yaptık. (Mülk Sûresi, 67:5)
Eğer (siz iki hanım) Peygambere karşı birbirinize arka çıkarsanız, şüphesiz ki Onun dostu Allah'tır, Cebrâil'dir ve salih mü'minlerdir. Üstelik melekler de onun yardımcısıdır. (Tahrîm Sûresi, 66:4)
Ey Rabbim, şeytanların vesveselerinden, Sana sığınırım. (Mü'minûn Sûresi, 23:97)
Tam ve kesin delil ve herşeyde açık ve kat'î şekilde eserleri görünen hikmet Allah'ındır. (En'âm Sûresi, 6:149)
Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki Sen, ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Alîm-i Hakîmsin. (Bakara Sûresi, 2:32)
Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.
Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ Sûresi, 17:44)
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla
Şeytandan sana bir vesvese geldiğinde Allah'a sığın. Şüphesiz ki O, herşeyi hakkıyla işiten, herşeyi hakkıyla bilendir. (Fussilet Sûresi, 41:36)
Senin kelâmın böyle midir?' Allah buyurdu: 'Ben bütün lisanların kuvvetine mâlikim." Süyûtî, ed-Dürrü'l-Mensûr, 3:536
Allah adına yalan söyleyenden daha zalim kim vardır? (Zümer Sûresi, 39:32)
Meleklerin, insanların ve cinlerin sayısınca ona salât ve selâm olsun.
Kâf. Şerefi pek yüce olan Kur'ân'a yemin olsun. (Kâf Sûresi, 50:1)
İnsanın ağzından hiçbir söz çıkmaz ki, yanında onu yazmaya hazır, gözetleyici bir melek olmasın. * Derken ölüm sarhoşluğu gerçekten geliverir. İşte senin kaçıp durduğun şey budur. * Ve sûra üfürülür. Vaad olunan gün işte budur. * Herkes yanında bir sevk eden, bir de şahitlik eden melekle beraber gelir. * And olsun ki sen bundan gafildin. Şimdi gözünden perdeyi kaldırdık. Bakışın pek keskindir bugün! * Yanındaki melek, 'İşte onun defteri bende hazırdır' der. * Atın Cehenneme herbir inatçı kâfiri! (Kâf Sûresi, 50:18-24)
Ve denildi ki: 'Ey yer, suyunu yut. Ey gök, suyunu tut.' Su çekildi, iş bitirildi ve gemi Cûdî Dağına oturdu. Ve 'Zalimler güruhu Allah'ın rahmetinden uzak olsun' denildi. (Hûd Sûresi, 11:44)
Semud kavmi, azgınlığı yüzünden peygamberini yalanladı.* Onların en azgını başkaldırdığı zaman,* Allah'ın Resulü kendilerine 'Allah'ın bir mu'cize olarak yarattığı şu deveye dokunmayın; onun su içmesine mâni olmayın' demişti.* Onlar peygamberlerini yalanlayıp deveyi öldürdüler.* Rableri de, günahları yüzünden onları azapla kuşatıp hepsini birden helâk etti.* Allah onlara verdiği cezanın âkıbetinden korkacak değildir. (Şems Sûresi, 91:11-15)
Balığın yuttuğu Yunus'u da hatırla ki, öfkelenerek kavmini terk etmiş ve Bizim de kendisini bu yüzden bir sıkıntıya uğratmayacağımızı sanmıştı. Sonra karanlıklar içinde kaldığında niyaz etti: 'Senden başka ilâh yoktur; Seni her türlü noksandan tenzih ederim. Gerçekten ben nefsine zulmedenlerden oldum.' (Enbiyâ Sûresi, 21:87)
Kendisini sıkıntıya uğratmayacağımızı. (Enbiyâ Sûresi, 21:87)
Karanlıklar içinde nida etti. (Enbiyâ Sûresi, 21:87)
Beni gönderiniz. (Yûsuf Sûresi, 12:45)
Ey Yusuf, ey doğru sözlü kişi. (Yûsuf Sûresi, 12:46)
Kur'ân okunduğu zaman Onu dinleyin ve susun ki, rahmete erişesiniz. (A'râf Sûresi, 7:204)
Önceki Kısım: On Dördüncü Söz Ayet-Hadis Mealleri ← Sözler Ayet-Hadis Mealleri → On Altıncı Söz Ayet-Hadis Mealleri: Sonraki Kısım