Risale-i Nur

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden
17.38, 17 Kasım 2016 tarihinde Turker (mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 2632 numaralı sürüm

Risale-i Nur okumak için Risale okuma ana sayfasına gidin.

Eski Said döneminde telif edilen eserler için Eski Said Dönemi Eserleri maddesine gidin.

Risale-i Nur Bediüzzaman'ın kendi ifadesiyle Yeni Said döneminde telif ettiği ve Kur’an’ın imanî olan hakikatlerini kuvvetli hüccetlerle ve müsbet ilim anlayışına uygun bir tarzda beyan, ispat ve izah eden, her insan için en mühim mesele olan “Ben neyim? Nereden geliyorum? Nereye gideceğim? Vazifem nedir? Bu mevcudat nereden gelip nereye gidiyorlar? Mahiyet ve hakikatleri nedir?” gibi suallerin cevabını vâzıh ve kat’î bir şekilde, çekici bir üslup ve güzel bir ifade ile beyan edip ruh ve akılları tenvir ve tatmin eden, asrın ihtiyaçlarına tam cevap verip aklı ve kalbi tatmin eden büyüklü küçüklü risaleler halinde yüz otuz eserden oluşan lafzî değil, manevî bir Kur'an tefsiridir.

Bilgiler[değiştir]

Diğer İsimleri: Risale-i Nur Külliyatı, Risale-in Nur[1], Sirac-ün Nur[2], Sirac-üs Sürc[2], Resail-in Nur[1], Sözler[3], Resail-in Nuriye[4], Risalet-ün Nur[1], Nur Risaleleri[5], Bediül Beyan[6], Bediüzzaman[6]

Telif Yeri ve Tarihi: 1926-1949 yılları arasında çoğunluğu Barla'da olmak üzere Kastamonu ve Isparta'da ve ayrıca Eskişehir, Denizli ve Afyon hapishanelerinde telif edilmiştir.[7] Bediüzzaman hazretleri 1914-1916 yılları arasında 1. DÜnya savaşının birinci senesinde harp cephesinde telif edilen İşarat-ül İ'caz'ı (30. Mektup), 1921'de İstanbul'da telif edilen Lemeat'ı (32. Mektup ve 32. Lem'a) ve 1922-1923 yıllarında İstanbul'da telif edilen Mesnevi-i Nuriye'yi de (33. Lem'a) Risale-i Nur'a dahil etmiştir.

Telif Dili: Çoğunluğu Türkçe ve bir kısmı Arapça. Farsça kısa bahisler de vardır.

İçeriği: Sözler, Mektubat, Lem’alar, Şuâlar diye dört büyük kısımdan müteşekkil olup yekûnü yüz otuz risaledir.[8]

Telifiyle İlgili Diğer Bilgiler:

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

Risale-i Nur'un İsimleri[değiştir]

Risale-i Nur'un Bir Tefsir Olması[değiştir]

Risale-i Nur'un Telifi ve Neşri[değiştir]

Telifi[değiştir]

Neşrinin Ehemmiyeti[değiştir]

Elle Yazılarak Neşri[değiştir]

Teksir Makinesiyle Neşri[değiştir]

Matbaa Yoluyla Neşri[değiştir]

(diyanet vb)

Risale-i Nur Dersi[değiştir]

Okunması[değiştir]

Yazılması[değiştir]

Dinlenilmesi[değiştir]

Dersi[değiştir]

(izah, şerh vb)


Risale-i Nur'un Kerametleri ve Cenab-ı Hakk'ın İnayetleri[değiştir]

Tevafuk[değiştir]

Risale-i Nur Mesleği, Esasları ve Düsturları[değiştir]

İhlas[değiştir]

Şefkat[değiştir]

Acz[değiştir]

Fakr[değiştir]

Tefekkür[değiştir]

Şükür[değiştir]

Şevk[değiştir]

Tefekkür[değiştir]

Uhuvvet[değiştir]

Siyasete Karışmama[değiştir]

Müsbet Hareket Etme Ve Asayişi Bozmama[değiştir]

Kavl-i Leyyin, Nezihane[değiştir]

Şahıs Değil Cemaat Zamanı[değiştir]

Tarikat Değil Hakikat Mesleği[değiştir]

Risale-i Nur'un Manevi Makamı, Vazifeleri ve Kazandırdıkları[değiştir]

Mehdiyet[değiştir]

Müceddidlik[değiştir]

Ferdiyet[değiştir]

Kutbiyet[değiştir]

Vazifeleri[değiştir]

Belalara Sed Olması[değiştir]

Vazifesinin Ne Kadar Devam Edeceği[değiştir]

Kazandırdıkları[değiştir]

Risale-i Nur'a İtirazlar ve Muarızların Yedikleri Tokatlar[değiştir]

Risale-i Nur ve İlm-i Kelam[değiştir]

Risale-i Nur ve Tekrarat[değiştir]

Risale-i Nur'un Hususiyetleri[değiştir]

İman Kurtarması[değiştir]

Kur’an-ı Hakîm’in feyziyle ve Hâlık-ı Rahîm’in rahmetiyle, şu taklidi kırılmış ve teslimi bozulmuş asırda, o derin ve yüksek yolu şu derece ihsan ettiğinden bin şükür etmeliyiz. Çünkü imanımızın kurtulmasına kâfi gelir. Fehmettiğimiz miktarına memnun olup tekrar mütalaa ile izdiyadına çalışmalıyız.

(10. Söz, Hâtime)


Eğer haşrin gelmesini, gelecek baharın gelmesi gibi kat’î bir surette anlamak istersen haşre dair Onuncu Söz ile Yirmi Dokuzuncu Söz’e dikkat ile bak, gör. Eğer baharın gelmesi gibi inanmaz isen, gel parmağını gözüme sok.

(10. Söz, Zeylin Üçüncü Parçası)


Melaike ve ruhaniyatın vücudlarına dair “Nokta” namında bir risalemde ve Yirmi Dokuzuncu Söz’de iki kere iki dört eder derecesinde bir kat’iyetle ispat edilmiştir. Eğer istersen ona müracaat et.

(15. Söz, Birinci Basamak)


Şuâat-ı Marifeti’n-Nebi namındaki Türkçe bir risalede ve On Dokuzuncu Mektup’ta ve şu Söz’de icmalen işaret ettiğimiz delail-i nübüvvet-i Ahmediyeyi (asm) beyan etmişim. Hem onda Kur’an-ı Hakîm’in vücuh-u i’cazı icmalen zikredilmiş. Yine “Lemaat” namında Türkçe bir risalede ve Yirmi Beşinci Söz’de Kur’an’ın kırk vecihle mu’cize olduğunu icmalen beyan ve kırk vücuh-u i’cazına işaret etmişim. O kırk vecihte, yalnız nazımda olan belâgatı, “İşaratü’l-İ’caz” namındaki bir tefsir-i Arabîde kırk sahife içinde yazmışım. Eğer ihtiyacın varsa şu üç kitaba müracaat edebilirsin.

(19. Söz, 13. Reşha)

Veciz Olması[değiştir]

Ahlakı Düzeltmesi[değiştir]

Hattâ Denizli hapsindeki zatların az zamanda Nurlardan fevkalâde hüsn-ü ahlâk dersini alanlarını gören bazı alâkadar zatlar demişler ki: “Terbiye için on beş sene hapse atmaktan ise on beş hafta Risale-i Nur dersini alsalar daha ziyade onları ıslah eder.”

(13. Söz, 13. Söz’ün 2. Makamı’nın Hâşiyesi)

Kaynağının Yalnızca Kur'an Olması[değiştir]

Madem Risale-i Nur, bu mu’cize-i kübranın elinde bir elmas kılınç hükmünde hizmetini göstermiş ve muannid düşmanlarını teslime mecbur etmiş. Hem kalbi hem ruhu hem hissiyatı tam tenvir edecek ve ilaçlarını verecek bir tarzda hazine-i Kur’aniyenin dellâllığını yapan ve ondan başka me’hazi ve mercii olmayan ve bir mu’cize-i maneviyesi bulunan Risale-i Nur, o vazifeyi tam yapıyor ve aleyhindeki dehşetli propagandalara ve gayet muannid zındıklara tam galebe çalmış ve dalaletin en sert kuvvetli kalesi olan tabiatı, Tabiat Risalesi’yle parça parça etmiş ve gafletin en kalın ve boğucu ve geniş daire-i âfakında ve fennin en geniş perdelerinde Asâ-yı Musa’daki Meyve’nin Altıncı Meselesi ve Birinci, İkinci, Üçüncü, Sekizinci Hüccetleriyle gayet parlak bir tarzda gafleti dağıtıp nur-u tevhidi göstermiş.

(13. Söz, Leyle-i Kadirde İhtar Edilen Bir Mesele-i Mühimme)


Sen Kur’an’ı pek âlî, çok parlak görüyorsun. Bîtarafane muhakeme et, öyle bak. Yani bir beşer kelâmı farz et, bak. Acaba o meziyetleri, o ziynetleri görecek misin?

Hakikaten ben de ona aldandım. Beşer kelâmı farz edip öyle baktım. Gördüm ki nasıl Bayezid’in elektrik düğmesi çevrilip söndürülünce ortalık karanlığa düşer. Öyle de o farz ile Kur’an’ın parlak ışıkları gizlenmeye başladı. O vakit anladım ki benim ile konuşan şeytandır. Beni vartaya yuvarlandırıyor. Kur’an’dan istimdad ettim. Birden bir nur kalbime geldi. Müdafaaya kat’î bir kuvvet verdi. O vakit şöylece şeytana karşı münazara başladı.

(15. Söz, 15. Söz’ün Zeyli)


Eğer istersen Kur’an’ın semavatına ve âyâtının nücumlarına yetişesin; geçmiş olan yirmi adet Sözleri, yirmi basamaklı (Hâşiye[6]) bir merdiven yaparak çık. Onunla gör ki Kur’an ne kadar parlak bir güneştir. Hakaik-i İlahiyeye ve hakaik-i mümkinat üstüne nasıl safi bir nur serpiyor ve parlak bir ziya neşrediyor bak.

(20. Söz, 6. Hâşiye)

Mazhar Olduğu İsimler[değiştir]

Teselli Vermesi[değiştir]

Risale-i Nur’daki hakiki teselliye mahpuslar çok muhtaçtırlar. Hususan gençlik darbesini yiyip taze ve şirin ömrünü hapiste geçirenlerin Nurlara ekmek kadar ihtiyaçları var.

(13. Söz, 13. Söz’ün 2. Makamı’nın Hâşiyesi)

Başta Perdeli Gitmesi[değiştir]

Zihni Bulandırmaması[değiştir]

Öncelikle Tercümanın Nefsine Ders Olması[değiştir]

Ey kardeş! Benden birkaç nasihat istedin. Sen bir asker olduğun için askerlik temsilatıyla, sekiz hikâyecikler ile birkaç hakikati nefsimle beraber dinle. Çünkü ben nefsimi herkesten ziyade nasihate muhtaç görüyorum. Vaktiyle sekiz âyetten istifade ettiğim sekiz sözü biraz uzunca nefsime demiştim. Şimdi kısaca ve avam lisanıyla nefsime diyeceğim. Kim isterse beraber dinlesin.

(1. Söz)


“Ey insan!” dediğim vakit nefsimi murad ediyorum. Bu ders kendi nefsime has iken ruhen benimle münasebettar ve nefsi nefsimden daha hüşyar zatlara belki medar-ı istifade olur niyetiyle, On Dördüncü Lem’a’nın İkinci Makamı olarak müdakkik kardeşlerimin tasviplerine havale ediyorum. Bu ders akıldan ziyade kalbe bakar, delilden ziyade zevke nâzırdır.

(On Dördüncü Lem’a’nın İkinci Makamı)


Risale-i Nur'un İrşad Metodu[değiştir]

Temsilat[değiştir]

Şu risalelerde teşbih ve temsilleri, hikâyeler suretinde yazdığımın sebebi hem teshil hem hakaik-i İslâmiye ne kadar makul, mütenasip, muhkem, mütesanid olduğunu göstermektir. Hikâyelerin manaları, sonlarındaki hakikatlerdir. Kinaiyat kabîlinden yalnız onlara delâlet ederler. Demek, hayalî hikâyeler değil, doğru hakikatlerdir.

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ

فَانْظُرْ اِلٰٓى اٰثَارِ رَحْمَتِ اللّٰهِ كَيْفَ يُحْيِى الْاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا اِنَّ ذٰلِكَ لَمُحْيِى الْمَوْتٰى وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَىْءٍ قَدٖيرٌ

Birader, haşir ve âhireti basit ve avam lisanıyla ve vâzıh bir tarzda beyanını istersen öyle ise şu temsilî hikâyeciğe nefsimle beraber bak, dinle:

(10. Söz)


Temsil, i’caz-ı Kur’an’ın en parlak bir âyinesi olduğundan biz dahi bir temsil ile şu sırra bakacağız.

(16. Söz, 1. Şua)


Akla Hitap Etmesi[değiştir]

Deme, niçin bu Onuncu Söz’ü birden tamamıyla anlayamıyorum ve tamam anlamadığın için sıkılma! Çünkü İbn-i Sina gibi bir dâhî-yi hikmet, اَلْحَشْرُ لَيْسَ عَلٰى مَقَايٖيسَ عَقْلِيَّةٍ demiş. “İman ederiz fakat akıl bu yolda gidemez.” diye hükmetmiştir. Hem bütün ulema-i İslâm “Haşir, bir mesele-i nakliyedir, delili nakildir, akıl ile ona gidilmez.” diye müttefikan hükmettikleri halde, elbette o kadar derin ve manen pek yüksek bir yol; birdenbire bir cadde-i umumiye-i akliye hükmüne geçemez.

(10. Söz, Hâtime)


Kalbe Hitap Etmesi[değiştir]

BÜtün Latifelere Hitap Etmesi[değiştir]

Risale-i Nur Talebeleri ve Şahsı Manevi[değiştir]

Risale-i Nur ve Mahkemeler[değiştir]

Risale-i Nur'a İşaretler[değiştir]

Kur'an'ın İşareti[değiştir]

Hadislerin İşaretleri[değiştir]

Hz. Ali'nin (ra) İşareti[değiştir]

(Celcelutiiye vb)

Gavs-ı Azam Abdülkadir-i Geylani'nin (kv) İşareti[değiştir]

Sair Evliyanın İşaretleri[değiştir]

İlgili Resimler/Fotoğraflar[değiştir]

İlgili Maddeler[değiştir]

Kaynakça[değiştir]