Muvatta
Muvatta ya da El-Muvatta (الموطّأ) İmam-ı Malik'in sahih rivayetleri derlediği eseridir. Kitab ve bab tertibinde tasnif edilen ilk eser olduğu belirtilmiştir. Henüz Sahiheyn’in tasnif edilmediği bir dönemde İmam Şâfiî yeryüzünde Allah’ın kitabından sonra en sahih kitabın el-Muvatta olduğunu söylemiştir. Kütüb-i Sitte gibi hadis kitaplarının tasnifinde de bu eserin metodundan faydalanılmış, diğer taraftan Kütüb-i Sitte’nin altıncı kitabı sayılan İbn Mâce’nin es-Sünen’i yerine Kuzey Afrikalı âlimler el-Muvatta'yı kabul etmiştir.[1]
Bilgiler[değiştir]
Müellifi: İmam-ı Malik[1]
Diğer İsimleri:
Telif Yeri ve Tarihi: 159 (776) (İmam-ı Malik ilk telifinden sonra 40 yıl geliştirmeye devam etmiştir)
Telif Dili:
Telifiyle İlgili Diğer Bilgiler:
İçeriği[değiştir]
Önceleri 10.000 (veya 4.000) hadis ihtiva ettiği, İmam Mâlik’in eserini her yıl yeniden ele alıp ihtisar ederek bugünkü hale getirdiği zikredilmiştir. Toplam 1720 rivayet içerir.[1]
Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]
Başta İmam-ı Mâlik, Muvatta kitab-ı muteberinde, Muaz İbn-i Cebel gibi meşahir-i sahabeden haber veriyor ki Hazret-i Muaz İbn-i Cebel dedi ki: Gazve-i Tebük’te bir çeşmeye rast geldik, sicim kalınlığında güç ile akıyordu. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm emretti ki: “Bir parça o suyu toplayınız.” Avuçlarında bir parça topladılar. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm, onunla elini yüzünü yıkadı; suyu çeşmeye koyduk. Birden çeşmenin menfezi açılıp kesretle aktı, bütün orduya kâfi geldi. Hattâ bir râvi olan İmam İbn-i İshak der ki: Gök gürültüsü gibi toprak altında o çeşmenin suyu gürültü yaparak öyle aktı. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm, Hazret-i Muaz’a ferman etti ki: يُوشِكُ يَا مُعَاذُ اِنْ طَالَتْ بِكَ حَيَاةٌ اَنْ تَرٰى مَا هٰهُنَا قَدْ مُلِئَ جِنَانًا Yani bu eser-i mu’cize olan mübarek su devam edip buraları bağa çevirecek, ömrün varsa göreceksin. Ve öyle olmuştur.
(Mektubat, 19. Mektup, 8. İşaret, 4. Misal)
Hacat-ı diniyede cumhurun enzarını doğrudan doğruya, cazibe-i i'caz ile revnekdar ve kudsiyetle hâledar ve daima iman vasıtasıyla vicdanı ihtizaza getiren hitab-ı ezelînin timsali bulunan Kur'âna çevirmek üç tarîkledir:
1- Ya müellifînin bihakkın lâyık oldukları derin bir hürmeti, emniyeti tenkid ile kırıp, o hicabı izale etmektir. Bu ise tehlikelidir, insafsızlıktır, zulümdür.
2- Yahut tedricî bir terbiye-i mahsusa ile kütüb-ü şeriatı şeffâf birer tefsir suretine çevirip, içinde Kur'ânı göstermektir. Selef-i müçtehidînin kitabları gibi; "Muvatta", "Fıkh-ı Ekber" gibi.Meselâ: Bir adam İbn-i Hacer'e nazar ettiği vakit, Kur'ânı anlamak ve Kur'ânın ne dediğini öğrenmek maksadıyla nazar etmeli. Yoksa İbn-i Hacer'in ne dediğini anlamak maksadıyla değil. Bu ikinci tarîk de zamana muhtaçtır.
3- Yahut cumhurun nazarını, ehl-i tarîkatın yaptığı gibi, o hicabın fevkine çıkararak üstünde Kur'ânı gösterip, Kur'ânın hâlis malını yalnız ondan istemek ve bilvasıta olan ahkâmı vasıtadan aramaktır. Bir âlim-i şeriatın va'azına nisbeten, bir tarîkat şeyhinin vaazındaki olan halâvet ve cazibiyet bu sırdan neş'et eder.