Kuran:Furkan: Revizyonlar arasındaki fark

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden
(Yeni sayfa: "Kategori:Kur'an ''Önceki Sure: NûrKur'anŞuârâ: Sonraki Sure'' =25. Furkân Suresi= ''Önceki Sure: Kura...")
 
Değişiklik özeti yok
 
(Aynı kullanıcının aradaki diğer 10 değişikliği gösterilmiyor)
1. satır: 1. satır:
[[Kategori:Kur'an]]
[[Kategori:Sure Okuma Sayfaları]]
''Önceki Sure: [[Kuran:Nur|Nûr]] ← [[Kuran:Kur'an|Kur'an]] → [[Kuran:Şuara|Şuârâ]]: Sonraki Sure''
''Önceki Sure: [[Kuran:Nur|Nûr]] ← [[Kuran:Kur'an|Kur'an]] → [[Kuran:Şuara|Şuârâ]]: Sonraki Sure''


=25. Furkân Suresi=
=25. Furkân Suresi=


{Bu sûre Mekke'de nâzil olmuştur; sadece üç âyetinin (68-70) Medine'de nâzil olduğu hakkında bir rivayet vardır. 77 âyettir. Sûre, adını ilk âyetinde geçen "el-furkan" kelimesinden alır. "Furkan", hakkı bâtıldan ayırdeden demektir ve Kur'an-ı Kerim'in isimlerindendir.}
===Bölüm 1===
<div id="1">[[Dosya:Furkan 1.png]]</div><div id="2">[[Dosya:Furkan 2.png]]</div>
1-2- Âlemlere uyarıcı olsun diye kulu Muhammed'e Furkan'ı indiren, göklerin ve yerin hükümranlığı kendisine ait olan, hiç çocuk edinmeyen, mülkünde ortağı bulunmayan, her şeyi yaratıp ona bir nizam veren ve mukadderatını tayin eden Allah, yüceler yücesidir.
====Sayfa 359====
<div id="3">[[Dosya:Furkan 3.png]]</div>
3- (Kâfirler) O'nu (Allah'ı) bırakıp, hiçbir şey yaratamayan, bilakis kendileri yaratılmış olan, kendilerine bile ne zarar ne de fayda verebilen, öldürmeye, hayat vermeye ve ölüleri yeniden diriltip kabirden çıkarmaya güçleri yetmeyen ilâhlar edindiler.
<div id="4">[[Dosya:Furkan 4.png]]</div>
4- İnkâr edenler: Bu (Kur'an), olsa olsa onun (Muhammed'in) uydurduğu bir yalandır. Başka bir zümre de bu hususta kendisine yardım etmiştir, dediler. Böylece onlar hiç şüphesiz haksızlığa ve iftiraya başvurmuşlardır.
<div id="5">[[Dosya:Furkan 5.png]]</div>
5- Yine onlar dediler ki: (Bu âyetler), onun, başkasına yazdırıp da kendisine sabah-akşam okunmakta olan, öncekilere ait masallardır.
{Bu âyette, bazı kâfirlerin, Kur'an âyetlerinin önceki kavimlerin masallarından ibaret olduğu, Hz. Peygamber'in bunları başkalarına yazdırdığı ve ezberlemesi için kendisine sabah-akşam okunduğu yolundaki ifadelerinden sözedilmektedir. Tefsirlerde genellikle tercih edilen bu mana esas alındığında, âyetin dikkat çekici bir hususa işaret ettiği görülür, ki bu, Hz. Peygamberin ümmî olduğunun yani okuyup yazma bilmediğinin münkirlerce de bilinmekte ve kabul edilmekte oluşudur.}
<div id="6">[[Dosya:Furkan 6.png]]</div>
6- (Resûlüm!) De ki: Onu göklerde ve yerdeki gizlilikleri bilen Allah indirdi. Şüphesiz O, çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.
<div id="7">[[Dosya:Furkan 7.png]]</div>
7- Onlar (bir de) şöyle dediler: Bu ne biçim peygamber; (bizler gibi) yemek yiyor, çarşılarda dolaşıyor! Ona bir melek indirilmeli, kendisiyle birlikte o da uyarıcı olmalıydı!
<div id="8">[[Dosya:Furkan 8.png]]</div>
8- Yahut kendisine bir hazine verilmeli veya içinden yeyip (meşakkatsizce geçimini sağlayacağı) bir bahçesi olmalıydı. (Ayrıca) o zalimler (müminlere): Siz, ancak büyüye tutulmuş bir adama uymaktasınız! dediler.
<div id="9">[[Dosya:Furkan 9.png]]</div>
9- (Resûlüm!) Senin hakkında bak ne biçim temsiller getirdiler! Artık onlar sapmışlardır ve (hidayete) hiçbir yol da bulamazlar.
===Bölüm 2===
<div id="10">[[Dosya:Furkan 10.png]]</div>
10- Dilerse sana bunlardan daha iyisini, altlarından ırmaklar akan cennetleri verecek ve sana saraylar ihsan edecek olan Allah'ın şanı yücedir.
{"Bunlardan daha iyisi" denirken, kâfirlerin, Hz. Peygamber'e değer vermek için kendisinde aradıkları imkânlara işaret olunmaktadır.
Cenab-ı Allah, Irak bölgesindeki münbit arazileri, İran şehinşahlarının ve Rum imparatorlarının saraylarını müslümanlara nasip etmek suretiyle bu vâdini gerçekleştirmiştir.}
<div id="11">[[Dosya:Furkan 11.png]]</div>
11- Onlar üstelik kıyameti de yalan saydılar. Biz ise, kıyameti inkâr edenler için alevli bir ateş hazırladık.
====Sayfa 360====
<div id="12">[[Dosya:Furkan 12.png]]</div>
12- Cehennem ateşi uzak bir mesafeden kendilerini görünce, onun öfkelenişini (müthiş kaynamasını) ve uğultusunu işitirler.
{Cehennemin insanları görmesi, onunla karşılaşmak manasında mecaz olabileceği gibi Allah'ın ateşe görme kabiliyeti vermesi manasında hakikat de olabilir.}
<div id="13">[[Dosya:Furkan 13.png]]</div>
13- Elleri boyunlarına bağlı olarak onun (cehennemin) dar bir yerine atıldıkları zaman, oracıkta yokoluvermeyi isterler.
<div id="14">[[Dosya:Furkan 14.png]]</div>
14- (Onlara şöyle denir:) Bugün (yalnız) bir defa yok olmayı istemeyin; aksine birçok defalar yok olmayı isteyin!
{Bu hitap ile, bütün azabın karşılaşılan azaptan ibaret olmadığı, daha çok çeşitli azapların kendilerini beklediği bildirilmiş olmaktadır. Bir de, cehennem azabının sürekliliğini ifade eden başka âyetler dikkate alındığında, bu hitaptan, inkârcıların yanan derilerinin tazeleneceği, böylece tekrar tekrar azaba maruz kalacakları manası anlaşılmaktadır.}
<div id="15">[[Dosya:Furkan 15.png]]</div>
15- De ki: Bu mu daha iyi, yoksa takvâ sahiplerine vâdedilen ebedilik cenneti mi? Orası, onlar için bir mükâfat ve (huzura kavuşacakları) bir varış yeridir.
<div id="16">[[Dosya:Furkan 16.png]]</div>
16- Onlar için orada ebedî kalmak üzere diledikleri her şey vardır. İşte bu, Rabbinin üzerine (aldığı ve yerine getirilmesi) istenen bir vaaddir.
{Müminlerin, dualarında hep bu vâdin yerine getirilmesini istedikleri, ya da bunun istenmeye değer vaad oluşu anlatılmaktadır.}
<div id="17">[[Dosya:Furkan 17.png]]</div>
17- O gün Rabbin onları ve Allah'tan başka taptıkları şeyleri toplar da, der ki: Şu kullarımı siz mi saptırdınız, yoksa kendileri mi yoldan çıktılar?
{"Allah'tan başka taptıkları şeyler" hakkında tefsirlerde değişik izahlar vardır. Bunlar ilâh diye taptıkları (İsa aleyhisselâm, Uzeyr aleyhisselâm gibi) elçiler, cinler veya putlar olabilir. "Bunlar putlardır" diyen tefsirlerde, Cenab-ı Allah'ın onlara lisan verip hakikati söyleteceği ifade edilmiştir.}
<div id="18">[[Dosya:Furkan 18.png]]</div>
18- Onlar: Seni tenzih ederiz. Seni bırakıp da başka dostlar edinmek bize yaraşmaz; fakat sen onlara ve atalarına o kadar bol nimet verdin ki, sonunda (seni) anmayı unuttular ve helâki hak eden bir kavim oldular, derler.
<div id="19">[[Dosya:Furkan 19.png]]</div>
19- (Bunun üzerine ötekilere hitaben şöyle denir:) İşte (taptıklarınız), söylediklerinizde sizi yalancı çıkardılar. Artık ne (azabınızı) geri çevirebilir, ne de bir yardım temin edebilirsiniz. İçinizden zulmedenlere büyük bir azap tattıracağız!
<div id="20">[[Dosya:Furkan 20.png]]</div>
20- (Resûlüm!) Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberler de hiç şüphesiz yemek yerler, çarşılarda dolaşırlardı. (Ey insanlar!) Sizin bir kısmınızı diğer bir kısmınıza imtihan (vesilesi) kıldık; (bakalım) sabredecek misiniz? Rabbin her şeyi hakkıyla görmektedir.
{Bu âyette müminlerden, müşriklerin kendilerine verecekleri ezalara dayanmaları istenmekte; Allah'ın herşeyi hakkıyla görmekte olduğu belirtilerek, zalimlerin de, iman mücadelesinde sabır ve metanet gösterenlerin de, yaptıklarının karşılığını görecekleri îma edilmekte ve müminlere teselli verilmektedir.}
=Cüz 19=
([https://www.youtube.com/watch?v=lSgot6dSvHY&ab_channel=Hayr%C3%A2tNe%C5%9Friyat 19. Cüz Dinleme Bağlantısı])
([[Cüz 19 (Tüm Cüz)|19. cüz okuma sayfası]])
===Bölüm 3===
====Sayfa 361====
<div id="21">[[Dosya:Furkan 21.png]]</div>
21- Bizimle karşılaşmayı (bir gün huzurumuza geleceklerini) ummayanlar: Bize ya melekler indirilmeliydi ya da Rabbimizi görmeliydik, dediler. Andolsun ki onlar kendileri hakkında kibire kapılmışlar ve azgınlıkta pek ileri gitmişlerdir.
<div id="22">[[Dosya:Furkan 22.png]]</div>
22- (Fakat) melekleri görecekleri gün, günahkârlara o gün hiçbir sevinç haberi yoktur ve: (Size, sevinmek) yasaktır, yasak! diyeceklerdir.
{Bu sözü müşriklerin kendi kendilerine söyleyip hayıflanacakları manası düşünülebileceği gibi, zamirin meleklere gönderilmesi ve bu sözün melekler tarafından söyleneceği şeklinde anlaşılması da mümkündür.}
<div id="23">[[Dosya:Furkan 23.png]]</div>
23- Onların yaptıkları her bir (iyi) işi ele alırız, onu saçılmış zerreler haline getiririz (değersiz kılarız).
{Kâfirlerin, misafire ikram, akrabayı ziyaret gibi güzel davranışlarının, iman etmemiş olmaları sebebiyle boşa gideceği, işe yaramaz telakki edileceği anlatılmaktadır.}
<div id="24">[[Dosya:Furkan 24.png]]</div>
24- O gün cennetliklerin kalacakları yer çok huzurlu ve dinlenecekleri yer pek güzeldir.
<div id="25">[[Dosya:Furkan 25.png]]</div>
25- O gün gökyüzü beyaz bulutlar ile yarılacak ve melekler bölük bölük indirileceklerdir.
<div id="26">[[Dosya:Furkan 26.png]]</div>
26- İşte o gün, gerçek mülk (hükümranlık) çok merhametli olan Allah'ındır. Kâfirler için de pek çetin bir gündür o.
<div id="27">[[Dosya:Furkan 27.png]]</div>
27- O gün, zalim kimse (pişmanlıktan) ellerini ısırıp şöyle der: Keşke o peygamberle birlikte bir yol tutsaydım!
<div id="28">[[Dosya:Furkan 28.png]]</div>
28- Yazık bana! Keşke falancayı (bâtıl yolcusunu) dost edinmeseydim!
<div id="29">[[Dosya:Furkan 29.png]]</div>
29- Çünkü zikir (Kur'an) bana gelmişken o, hakikaten beni ondan saptırdı. Şeytan insanı (uçuruma sürükleyip sonra) yüzüstü bırakıp rezil rüsvay eder.
{27-29. âyetlerin Ukbe bin Ebî Muayt hakkında nâzil olduğu belirtilmektedir. Rivayete göre Ukbe, verdiği bir ziyafete Resûl-i Ekrem'i de dâvet etmişti. Hz. Peygamber, şehâdet getirmedikçe yemeğinden yemeyeceğini söyleyince Kelime-i Şehâdeti söylemiş; fakat müşriklerin ileri gelenlerinden Ubey b. Halef'in gönlünü hoş etmek için bilâhare sözünden dönmüş ve gidip Hz. Peygamber'e hakaretlerde bulunmuştu.}
<div id="30">[[Dosya:Furkan 30.png]]</div>
30- Peygamber der ki: Ey Rabbim! Kavmim bu Kur'an'ı büsbütün terkettiler.
{Âyette, Hz. Peygamber'in, Kur'an'a gereken değeri vermeyen ve hatta onunla alay eden kavminden yakınışı anlatılmaktadır. Âyetteki "mehcûran" kelimesi "kötü söz" manasında da anlaşılmıştır. Bu manaya göre, müşriklerin Kur'an hakkında onun sihir v.b. olduğu yönündeki ithamlarına işaret edilmiş olur.}
<div id="31">[[Dosya:Furkan 31.png]]</div>
31- (Resûlüm!) İşte biz böylece her peygamber için suçlulardan düşmanlar peydâ ettik. Hidayet verici ve yardımcı olarak Rabbin yeter.
<div id="32">[[Dosya:Furkan 32.png]]</div>
32- İnkâr edenler: Kur'an ona bir defada topluca indirilmeli değil miydi? dediler. Biz onu senin kalbine iyice yerleştirmek için böyle yaptık (parça parça indirdik) ve onu tane tane (ayırarak) okuduk.
====Sayfa 362====
<div id="33">[[Dosya:Furkan 33.png]]</div>
33- Onların sana getirdikleri hiçbir temsil yoktur ki, (onun karşılığında) sana doğrusunu ve daha açığını getirmeyelim.
<div id="34">[[Dosya:Furkan 34.png]]</div>
34- Yüzükoyun cehenneme (sürülüp) toplanacak olanlar; işte onlar, yerleri en kötü, yolları en sapık olanlardır.
===Bölüm 4===
<div id="35">[[Dosya:Furkan 35.png]]</div>
35- Andolsun biz Musa'ya Kitab'ı verdik, kardeşi Harun'u da ona yardımcı yaptık.
<div id="36">[[Dosya:Furkan 36.png]]</div>
36- "Âyetlerimizi yalan sayan kavme gidin" dedik. Sonunda, (yola gelmediklerinden) onları yerle bir ediverdik.
<div id="37">[[Dosya:Furkan 37.png]]</div>
37- Nuh kavmine gelince, peygamberleri yalancılıkla itham ettiklerinde onları, suda boğduk ve kendilerini insanlar için bir ibret yaptık. Zalimler için acıklı bir azap hazırladık.
<div id="38">[[Dosya:Furkan 38.png]]</div>
38- Âd'ı, Semûd'u, Ress halkını ve bunlar arasında daha birçok nesilleri de (inkârcılıklarından ötürü helâk ettik).
{"Âd" Hûd (a.s.)ın, "Semûd" Sâlih (a.s.)ın kavmidir. "Ress" hakkında değişik tefsirler vardır; daha çok Şuayb (a.s.)ın kavmi olarak bilinmektedir. Bir tefsire göre ise, Yemâme çayı üzerinde bir köyün adı olup, Semûd kavminden kalanlar burada otururlardı. Fakat bu bilgiler, sahih haberlerle sabit değildir. Kur'an tarafından bize bildirilen husus, "Ashab-ı Ress" denen bir insan topluluğunun yaşadığı ve küfürleri yüzünden helâk edildiğidir.}
<div id="39">[[Dosya:Furkan 39.png]]</div>
39- Onların her birine (uymaları için) misaller getirdik; (ama öğüt almadıkları için) hepsini kırdık geçirdik.
{Kendilerinden öncekilerin başlarına gelenler ve acı gerçekler, öğüt alsınlar diye her bir kavme peygamberler aracılığı ile anlatıldığı halde, onlar bu imtisal nümûneleri üzerinde ibretle düşünmek yerine bunları uydurulmuş birer masal telâkki etmişler ve nihayet ilâhî gazaba uğramışlardır.}
<div id="40">[[Dosya:Furkan 40.png]]</div>
40- (Resûlüm!) Andolsun (bu Mekkeli putperestler), belâ ve felâket yağmuruna tutulmuş olan o beldeye uğramışlardır. Peki onu görmüyorlar mıydı? Hayır, onlar öldükten sonra dirilmeyi ummamaktadırlar.
{Tefsirlerde, bu âyette, Mekkeli müşriklerin, ticaret için gittikleri Şam seferleri esnasında, inkârları ve sapık yolda inatları yüzünden taş yağmuru ile helâk edilen Lût kavminin kalıntılarını gördüklerine ve yine de ibret almadıklarına işaret edildiği belirtilmektedir.}
<div id="41">[[Dosya:Furkan 41.png]]</div>
41- Seni gördükleri zaman: "Bu mu Allah'ın peygamber olarak gönderdiği!" diyerek hep seni alaya alıyorlar.
<div id="42">[[Dosya:Furkan 42.png]]</div>
42- "Şayet ilâhlarımıza inanmakta sebat göstermeseydik, gerçekten bizi neredeyse ilâhlarımızdan saptıracaktı" diyorlar. Azabı gördükleri zaman, asıl kimin yolunun sapık olduğunu bilecekler!
<div id="43">[[Dosya:Furkan 43.png]]</div>
43- Kötü duygularını kendisine ilâh edinen kimseyi gördün mü? Sen (Resûlüm!) ona koruyucu olabilir misin?
====Sayfa 363====
<div id="44">[[Dosya:Furkan 44.png]]</div>
44- Yoksa sen, onların çoğunun gerçekten (söz) dinleyeceğini yahut düşüneceğini mi sanıyorsun? Hayır, onlar hayvanlar gibidir, hatta onlar yolca daha da sapıktırlar.
{Bu gibi kimseler, akıllarına ve kendilerine ulaşan ilâhî tebliğe uymayıp sırf hissiyatına göre hareket etmeleri bakımından hayvanlara benzetilmiş; hayvanlarının hareketlerinin kendilerine verilen güç ve kabiliyetlerin yaratılış amacına uygun olmasına karşılık böyle kimselerin davranışlarının bu özellikten yoksun bulunmasından ötürü de onlardan gidişçe daha sapık oldukları belirtilmiştir.}
===Bölüm 5===
<div id="45">[[Dosya:Furkan 45.png]]</div>
45- Rabbinin gölgeyi nasıl uzattığını görmedin mi? Eğer dileseydi, onu elbet hareketsiz kılardı. Sonra biz güneşi, ona delil kıldık.
<div id="46">[[Dosya:Furkan 46.png]]</div>
46- Sonra onu (uzayan gölgeyi) yavaş yavaş kendimize çektik (kısalttık).
<div id="47">[[Dosya:Furkan 47.png]]</div>
47- Sizin için geceyi örtü, uykuyu istirahat kılan, gündüzü de dağılıp çalışma (zamanı) yapan, O'dur.
<div id="48">[[Dosya:Furkan 48.png]]</div>
<div id="49">[[Dosya:Furkan 49.png]]</div>
48-49- Rüzgârları rahmetinin önünde müjdeci olarak gönderen O'dur. Biz, ölü toprağa can vermek, yarattığımız nice hayvanlara ve nice insanlara su vermek için gökten tertemiz su indirdik.
<div id="50">[[Dosya:Furkan 50.png]]</div>
50- Andolsun bunu, insanların öğüt almaları için, aralarında çeşitli şekillerde anlatmışızdır; ama insanların çoğu ille nankörlük edip diretmiştir.
{Bu âyete, "ilâhî kudretin eserlerinin ve insanlara verilen nimetlerin birçok peygamberin dilinden defalarca ve çeşit çeşit anlatıldığını" ifade etmek üzere yukarıdaki şekilde mana vermek mümkün olduğu gibi; "suyu evirip çevirip, değişik yerlere türlü türlü yağmur yağdırdık" tarzında bir mana da verilebilir.}
<div id="51">[[Dosya:Furkan 51.png]]</div>
51- (Resûlüm!) Şayet dileseydik, elbet her ülkeye bir uyarıcı (peygamber) gönderirdik.
<div id="52">[[Dosya:Furkan 52.png]]</div>
52- (Fakat evrensel uyarıcılık görevini sana verdik.) O halde, kâfirlere boyun eğme ve bununla (Kur'an ile) onlara karşı olanca gücünle büyük bir savaş ver!
<div id="53">[[Dosya:Furkan 53.png]]</div>
53- Birinin suyu tatlı ve susuzluğu giderici, diğerininki tuzlu ve acı iki denizi salıveren ve aralarına bir engel, aşılmaz bir sınır koyan O'dur.
{Bu âyet hakkında değişik tefsirler vardır: 1) Maksat, denize karışan nehir (Dicle gibi) ve onun karıştığı denizdir. Denizi yarıp arasından fersahlarca akıp gittiği halde, nehrin suyunun tadı bozulmamaktadır. 2) Maksat, Nil gibi büyük ırmak ve büyük denizdir ki aralarına bir kara parçası (dil) girmektedir. 3) Maksat, müminlerle kâfirlerdir. Tatlı su müminleri, acı su kâfirleri sembolize etmektedir. Dünyada yanyana fakat birbirlerine karışmadan yaşadıklarına işaret edilmektedir.}
<div id="54">[[Dosya:Furkan 54.png]]</div>
54- Sudan (meniden) bir insan yaratıp onu nesep ve sıhriyet (kan ve evlilik bağından doğan) yakınlığa dönüştüren O'dur. Rabbinin her şeye gücü yeter.
<div id="55">[[Dosya:Furkan 55.png]]</div>
55- (Böyle iken inkârcılar) Allah'ı bırakıp kendilerine ne fayda ne de zarar verebilen şeylere kulluk ediyorlar. İnkârcı da Rabbine karşı uğraşıp durmaktadır.
====Sayfa 364====
<div id="56">[[Dosya:Furkan 56.png]]</div>
56- (Resûlüm!) Biz seni ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.
<div id="57">[[Dosya:Furkan 57.png]]</div>
57- De ki: Buna karşılık, sizden, Rabbine doğru bir yol tutmayı dileyen kimseler (olmanız) dışında herhangi bir ücret istemiyorum.
<div id="58">[[Dosya:Furkan 58.png]]</div>
58- Ölümsüz ve daima diri olan Allah'a güvenip dayan. O'nu hamd ile tesbih et. Kullarının günahlarını O'nun bilmesi yeter.
<div id="59">[[Dosya:Furkan 59.png]]</div>
59- Gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri altı günde yaratan, sonra Arş'a istivâ eden (ona hükmeden) Rahmân'dır. Bunu bir bilene sor.
{Arş'a istivâ ve altı günde yaratma hakkında A'râf sûresi 54. âyetteki, Arş hakkında Hûd sûresi 7. âyetteki açıklamalara bakınız.}
==Secde Ayeti==
<div id="60">[[Dosya:Furkan 60.png]]</div>
60- Onlara: Rahmân'a secde edin! denildiği zaman: "Rahmân da neymiş! Bize emrettiğin şeye secde eder miyiz hiç!" derler ve bu emir onların nefretini arttırır.
==Bölüm 6==
<div id="61">[[Dosya:Furkan 61.png]]</div>
61- Gökte burçları var eden, onların içinde bir çerağ (güneş) ve nurlu bir ay barındıran Allah, yüceler yücesidir.
<div id="62">[[Dosya:Furkan 62.png]]</div>
62- İbret almak veya şükretmek dileyen kimseler için gece ile gündüzü birbiri ardınca getiren de O'dur.
<div id="63">[[Dosya:Furkan 63.png]]</div>
63- Rahmân'ın(has) kulları onlardır ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler ve kendini bilmez kimseler onlara laf attığında (incitmeksizin) "Selam!" derler (geçerler);
<div id="64">[[Dosya:Furkan 64.png]]</div>
64- Gecelerini Rablerine secde ederek ve kıyam durarak geçirirler.
<div id="65">[[Dosya:Furkan 65.png]]</div>
65- Ve şöyle derler: Rabbimiz! Cehennem azabını üzerimizden sav. Doğrusu onun azabı gelip geçici değil, devamlıdır.
<div id="66">[[Dosya:Furkan 66.png]]</div>
66- Orası cidden ne kötü bir yerleşme ve ikamet yeridir!
<div id="67">[[Dosya:Furkan 67.png]]</div>
67- (O kullar), harcadıklarında ne israf ne de cimrilik ederler; ikisi arasında orta bir yol tutarlar.
====Sayfa 365====
<div id="68">[[Dosya:Furkan 68.png]]</div>
68- Yine onlar ki, Allah ile beraber (tuttukları) başka bir ilâha yalvarmazlar, Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar ve zina etmezler. Bunları yapan, günahı(nın cezasını) bulur;
<div id="69">[[Dosya:Furkan 69.png]]</div>
69- Kıyamet günü azabı kat kat arttırılır ve onda (azapta) alçaltılmış olarak devamlı kalır.
<div id="70">[[Dosya:Furkan 70.png]]</div>
70- Ancak tevbe ve iman edip iyi davranışta bulunanlar başkadır; Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.
<div id="71">[[Dosya:Furkan 71.png]]</div>
71- Kim tevbe edip iyi davranış gösterirse, şüphesiz o, tevbesi kabul edilmiş olarak Allah'a döner.
<div id="72">[[Dosya:Furkan 72.png]]</div>
72- (O kullar), yalan yere şahitlik etmezler, boş sözlerle karşılaştıklarında vakar ile (oradan) geçip giderler.
<div id="73">[[Dosya:Furkan 73.png]]</div>
73- Kendilerine Rablerinin âyetleri hatırlatıldığında ise, onlara karşı sağır ve kör davranmazlar;
<div id="74">[[Dosya:Furkan 74.png]]</div>
74- (Ve o kullar): Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takvâ sahiplerine önder kıl! derler.
<div id="75">[[Dosya:Furkan 75.png]]</div>
75- İşte onlara, sabretmelerine karşılık cennetin en yüksek makamı verilecek, orada hürmet ve selamla karşılanacaklardır.
<div id="76">[[Dosya:Furkan 76.png]]</div>
76- Orada ebedî kalacaklardır. Orası ne güzel bir yerleşme ve ikamet yeridir.
<div id="77">[[Dosya:Furkan 77.png]]</div>
77- (Resûlüm!) De ki: (Kulluk ve) yalvarmanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin? (Ey inkârcılar! Size Resûl'ün bildirdiklerini) kesinkes yalan saydınız; onun için azap yakanızı bırakmayacaktır!


''Önceki Sure: [[Kuran:Nur|Nûr]] &larr; [[Kuran:Kur'an|Kur'an]] &rarr; [[Kuran:Şuara|Şuârâ]]: Sonraki Sure''
''Önceki Sure: [[Kuran:Nur|Nûr]] &larr; [[Kuran:Kur'an|Kur'an]] &rarr; [[Kuran:Şuara|Şuârâ]]: Sonraki Sure''

08.09, 20 Ekim 2022 itibarı ile sayfanın şu anki hâli

Önceki Sure: NûrKur'anŞuârâ: Sonraki Sure

25. Furkân Suresi[değiştir]

{Bu sûre Mekke'de nâzil olmuştur; sadece üç âyetinin (68-70) Medine'de nâzil olduğu hakkında bir rivayet vardır. 77 âyettir. Sûre, adını ilk âyetinde geçen "el-furkan" kelimesinden alır. "Furkan", hakkı bâtıldan ayırdeden demektir ve Kur'an-ı Kerim'in isimlerindendir.}

Bölüm 1[değiştir]

1-2- Âlemlere uyarıcı olsun diye kulu Muhammed'e Furkan'ı indiren, göklerin ve yerin hükümranlığı kendisine ait olan, hiç çocuk edinmeyen, mülkünde ortağı bulunmayan, her şeyi yaratıp ona bir nizam veren ve mukadderatını tayin eden Allah, yüceler yücesidir.

Sayfa 359[değiştir]

3- (Kâfirler) O'nu (Allah'ı) bırakıp, hiçbir şey yaratamayan, bilakis kendileri yaratılmış olan, kendilerine bile ne zarar ne de fayda verebilen, öldürmeye, hayat vermeye ve ölüleri yeniden diriltip kabirden çıkarmaya güçleri yetmeyen ilâhlar edindiler.

4- İnkâr edenler: Bu (Kur'an), olsa olsa onun (Muhammed'in) uydurduğu bir yalandır. Başka bir zümre de bu hususta kendisine yardım etmiştir, dediler. Böylece onlar hiç şüphesiz haksızlığa ve iftiraya başvurmuşlardır.

5- Yine onlar dediler ki: (Bu âyetler), onun, başkasına yazdırıp da kendisine sabah-akşam okunmakta olan, öncekilere ait masallardır.

{Bu âyette, bazı kâfirlerin, Kur'an âyetlerinin önceki kavimlerin masallarından ibaret olduğu, Hz. Peygamber'in bunları başkalarına yazdırdığı ve ezberlemesi için kendisine sabah-akşam okunduğu yolundaki ifadelerinden sözedilmektedir. Tefsirlerde genellikle tercih edilen bu mana esas alındığında, âyetin dikkat çekici bir hususa işaret ettiği görülür, ki bu, Hz. Peygamberin ümmî olduğunun yani okuyup yazma bilmediğinin münkirlerce de bilinmekte ve kabul edilmekte oluşudur.}

6- (Resûlüm!) De ki: Onu göklerde ve yerdeki gizlilikleri bilen Allah indirdi. Şüphesiz O, çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.

7- Onlar (bir de) şöyle dediler: Bu ne biçim peygamber; (bizler gibi) yemek yiyor, çarşılarda dolaşıyor! Ona bir melek indirilmeli, kendisiyle birlikte o da uyarıcı olmalıydı!

8- Yahut kendisine bir hazine verilmeli veya içinden yeyip (meşakkatsizce geçimini sağlayacağı) bir bahçesi olmalıydı. (Ayrıca) o zalimler (müminlere): Siz, ancak büyüye tutulmuş bir adama uymaktasınız! dediler.

9- (Resûlüm!) Senin hakkında bak ne biçim temsiller getirdiler! Artık onlar sapmışlardır ve (hidayete) hiçbir yol da bulamazlar.

Bölüm 2[değiştir]

10- Dilerse sana bunlardan daha iyisini, altlarından ırmaklar akan cennetleri verecek ve sana saraylar ihsan edecek olan Allah'ın şanı yücedir.

{"Bunlardan daha iyisi" denirken, kâfirlerin, Hz. Peygamber'e değer vermek için kendisinde aradıkları imkânlara işaret olunmaktadır. Cenab-ı Allah, Irak bölgesindeki münbit arazileri, İran şehinşahlarının ve Rum imparatorlarının saraylarını müslümanlara nasip etmek suretiyle bu vâdini gerçekleştirmiştir.}

11- Onlar üstelik kıyameti de yalan saydılar. Biz ise, kıyameti inkâr edenler için alevli bir ateş hazırladık.

Sayfa 360[değiştir]

12- Cehennem ateşi uzak bir mesafeden kendilerini görünce, onun öfkelenişini (müthiş kaynamasını) ve uğultusunu işitirler.

{Cehennemin insanları görmesi, onunla karşılaşmak manasında mecaz olabileceği gibi Allah'ın ateşe görme kabiliyeti vermesi manasında hakikat de olabilir.}

13- Elleri boyunlarına bağlı olarak onun (cehennemin) dar bir yerine atıldıkları zaman, oracıkta yokoluvermeyi isterler.

14- (Onlara şöyle denir:) Bugün (yalnız) bir defa yok olmayı istemeyin; aksine birçok defalar yok olmayı isteyin!

{Bu hitap ile, bütün azabın karşılaşılan azaptan ibaret olmadığı, daha çok çeşitli azapların kendilerini beklediği bildirilmiş olmaktadır. Bir de, cehennem azabının sürekliliğini ifade eden başka âyetler dikkate alındığında, bu hitaptan, inkârcıların yanan derilerinin tazeleneceği, böylece tekrar tekrar azaba maruz kalacakları manası anlaşılmaktadır.}

15- De ki: Bu mu daha iyi, yoksa takvâ sahiplerine vâdedilen ebedilik cenneti mi? Orası, onlar için bir mükâfat ve (huzura kavuşacakları) bir varış yeridir.

16- Onlar için orada ebedî kalmak üzere diledikleri her şey vardır. İşte bu, Rabbinin üzerine (aldığı ve yerine getirilmesi) istenen bir vaaddir.

{Müminlerin, dualarında hep bu vâdin yerine getirilmesini istedikleri, ya da bunun istenmeye değer vaad oluşu anlatılmaktadır.}

17- O gün Rabbin onları ve Allah'tan başka taptıkları şeyleri toplar da, der ki: Şu kullarımı siz mi saptırdınız, yoksa kendileri mi yoldan çıktılar?

{"Allah'tan başka taptıkları şeyler" hakkında tefsirlerde değişik izahlar vardır. Bunlar ilâh diye taptıkları (İsa aleyhisselâm, Uzeyr aleyhisselâm gibi) elçiler, cinler veya putlar olabilir. "Bunlar putlardır" diyen tefsirlerde, Cenab-ı Allah'ın onlara lisan verip hakikati söyleteceği ifade edilmiştir.}

18- Onlar: Seni tenzih ederiz. Seni bırakıp da başka dostlar edinmek bize yaraşmaz; fakat sen onlara ve atalarına o kadar bol nimet verdin ki, sonunda (seni) anmayı unuttular ve helâki hak eden bir kavim oldular, derler.

19- (Bunun üzerine ötekilere hitaben şöyle denir:) İşte (taptıklarınız), söylediklerinizde sizi yalancı çıkardılar. Artık ne (azabınızı) geri çevirebilir, ne de bir yardım temin edebilirsiniz. İçinizden zulmedenlere büyük bir azap tattıracağız!

20- (Resûlüm!) Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberler de hiç şüphesiz yemek yerler, çarşılarda dolaşırlardı. (Ey insanlar!) Sizin bir kısmınızı diğer bir kısmınıza imtihan (vesilesi) kıldık; (bakalım) sabredecek misiniz? Rabbin her şeyi hakkıyla görmektedir.

{Bu âyette müminlerden, müşriklerin kendilerine verecekleri ezalara dayanmaları istenmekte; Allah'ın herşeyi hakkıyla görmekte olduğu belirtilerek, zalimlerin de, iman mücadelesinde sabır ve metanet gösterenlerin de, yaptıklarının karşılığını görecekleri îma edilmekte ve müminlere teselli verilmektedir.}

Cüz 19[değiştir]

(19. Cüz Dinleme Bağlantısı)

(19. cüz okuma sayfası)

Bölüm 3[değiştir]

Sayfa 361[değiştir]

21- Bizimle karşılaşmayı (bir gün huzurumuza geleceklerini) ummayanlar: Bize ya melekler indirilmeliydi ya da Rabbimizi görmeliydik, dediler. Andolsun ki onlar kendileri hakkında kibire kapılmışlar ve azgınlıkta pek ileri gitmişlerdir.

22- (Fakat) melekleri görecekleri gün, günahkârlara o gün hiçbir sevinç haberi yoktur ve: (Size, sevinmek) yasaktır, yasak! diyeceklerdir.

{Bu sözü müşriklerin kendi kendilerine söyleyip hayıflanacakları manası düşünülebileceği gibi, zamirin meleklere gönderilmesi ve bu sözün melekler tarafından söyleneceği şeklinde anlaşılması da mümkündür.}

23- Onların yaptıkları her bir (iyi) işi ele alırız, onu saçılmış zerreler haline getiririz (değersiz kılarız).

{Kâfirlerin, misafire ikram, akrabayı ziyaret gibi güzel davranışlarının, iman etmemiş olmaları sebebiyle boşa gideceği, işe yaramaz telakki edileceği anlatılmaktadır.}

24- O gün cennetliklerin kalacakları yer çok huzurlu ve dinlenecekleri yer pek güzeldir.

25- O gün gökyüzü beyaz bulutlar ile yarılacak ve melekler bölük bölük indirileceklerdir.

26- İşte o gün, gerçek mülk (hükümranlık) çok merhametli olan Allah'ındır. Kâfirler için de pek çetin bir gündür o.

27- O gün, zalim kimse (pişmanlıktan) ellerini ısırıp şöyle der: Keşke o peygamberle birlikte bir yol tutsaydım!

28- Yazık bana! Keşke falancayı (bâtıl yolcusunu) dost edinmeseydim!

29- Çünkü zikir (Kur'an) bana gelmişken o, hakikaten beni ondan saptırdı. Şeytan insanı (uçuruma sürükleyip sonra) yüzüstü bırakıp rezil rüsvay eder.

{27-29. âyetlerin Ukbe bin Ebî Muayt hakkında nâzil olduğu belirtilmektedir. Rivayete göre Ukbe, verdiği bir ziyafete Resûl-i Ekrem'i de dâvet etmişti. Hz. Peygamber, şehâdet getirmedikçe yemeğinden yemeyeceğini söyleyince Kelime-i Şehâdeti söylemiş; fakat müşriklerin ileri gelenlerinden Ubey b. Halef'in gönlünü hoş etmek için bilâhare sözünden dönmüş ve gidip Hz. Peygamber'e hakaretlerde bulunmuştu.}

30- Peygamber der ki: Ey Rabbim! Kavmim bu Kur'an'ı büsbütün terkettiler.

{Âyette, Hz. Peygamber'in, Kur'an'a gereken değeri vermeyen ve hatta onunla alay eden kavminden yakınışı anlatılmaktadır. Âyetteki "mehcûran" kelimesi "kötü söz" manasında da anlaşılmıştır. Bu manaya göre, müşriklerin Kur'an hakkında onun sihir v.b. olduğu yönündeki ithamlarına işaret edilmiş olur.}

31- (Resûlüm!) İşte biz böylece her peygamber için suçlulardan düşmanlar peydâ ettik. Hidayet verici ve yardımcı olarak Rabbin yeter.

32- İnkâr edenler: Kur'an ona bir defada topluca indirilmeli değil miydi? dediler. Biz onu senin kalbine iyice yerleştirmek için böyle yaptık (parça parça indirdik) ve onu tane tane (ayırarak) okuduk.

Sayfa 362[değiştir]

33- Onların sana getirdikleri hiçbir temsil yoktur ki, (onun karşılığında) sana doğrusunu ve daha açığını getirmeyelim.

34- Yüzükoyun cehenneme (sürülüp) toplanacak olanlar; işte onlar, yerleri en kötü, yolları en sapık olanlardır.

Bölüm 4[değiştir]

35- Andolsun biz Musa'ya Kitab'ı verdik, kardeşi Harun'u da ona yardımcı yaptık.

36- "Âyetlerimizi yalan sayan kavme gidin" dedik. Sonunda, (yola gelmediklerinden) onları yerle bir ediverdik.

37- Nuh kavmine gelince, peygamberleri yalancılıkla itham ettiklerinde onları, suda boğduk ve kendilerini insanlar için bir ibret yaptık. Zalimler için acıklı bir azap hazırladık.

38- Âd'ı, Semûd'u, Ress halkını ve bunlar arasında daha birçok nesilleri de (inkârcılıklarından ötürü helâk ettik).

{"Âd" Hûd (a.s.)ın, "Semûd" Sâlih (a.s.)ın kavmidir. "Ress" hakkında değişik tefsirler vardır; daha çok Şuayb (a.s.)ın kavmi olarak bilinmektedir. Bir tefsire göre ise, Yemâme çayı üzerinde bir köyün adı olup, Semûd kavminden kalanlar burada otururlardı. Fakat bu bilgiler, sahih haberlerle sabit değildir. Kur'an tarafından bize bildirilen husus, "Ashab-ı Ress" denen bir insan topluluğunun yaşadığı ve küfürleri yüzünden helâk edildiğidir.}

39- Onların her birine (uymaları için) misaller getirdik; (ama öğüt almadıkları için) hepsini kırdık geçirdik.

{Kendilerinden öncekilerin başlarına gelenler ve acı gerçekler, öğüt alsınlar diye her bir kavme peygamberler aracılığı ile anlatıldığı halde, onlar bu imtisal nümûneleri üzerinde ibretle düşünmek yerine bunları uydurulmuş birer masal telâkki etmişler ve nihayet ilâhî gazaba uğramışlardır.}

40- (Resûlüm!) Andolsun (bu Mekkeli putperestler), belâ ve felâket yağmuruna tutulmuş olan o beldeye uğramışlardır. Peki onu görmüyorlar mıydı? Hayır, onlar öldükten sonra dirilmeyi ummamaktadırlar.

{Tefsirlerde, bu âyette, Mekkeli müşriklerin, ticaret için gittikleri Şam seferleri esnasında, inkârları ve sapık yolda inatları yüzünden taş yağmuru ile helâk edilen Lût kavminin kalıntılarını gördüklerine ve yine de ibret almadıklarına işaret edildiği belirtilmektedir.}

41- Seni gördükleri zaman: "Bu mu Allah'ın peygamber olarak gönderdiği!" diyerek hep seni alaya alıyorlar.

42- "Şayet ilâhlarımıza inanmakta sebat göstermeseydik, gerçekten bizi neredeyse ilâhlarımızdan saptıracaktı" diyorlar. Azabı gördükleri zaman, asıl kimin yolunun sapık olduğunu bilecekler!

43- Kötü duygularını kendisine ilâh edinen kimseyi gördün mü? Sen (Resûlüm!) ona koruyucu olabilir misin?

Sayfa 363[değiştir]

44- Yoksa sen, onların çoğunun gerçekten (söz) dinleyeceğini yahut düşüneceğini mi sanıyorsun? Hayır, onlar hayvanlar gibidir, hatta onlar yolca daha da sapıktırlar.

{Bu gibi kimseler, akıllarına ve kendilerine ulaşan ilâhî tebliğe uymayıp sırf hissiyatına göre hareket etmeleri bakımından hayvanlara benzetilmiş; hayvanlarının hareketlerinin kendilerine verilen güç ve kabiliyetlerin yaratılış amacına uygun olmasına karşılık böyle kimselerin davranışlarının bu özellikten yoksun bulunmasından ötürü de onlardan gidişçe daha sapık oldukları belirtilmiştir.}

Bölüm 5[değiştir]

45- Rabbinin gölgeyi nasıl uzattığını görmedin mi? Eğer dileseydi, onu elbet hareketsiz kılardı. Sonra biz güneşi, ona delil kıldık.

46- Sonra onu (uzayan gölgeyi) yavaş yavaş kendimize çektik (kısalttık).

47- Sizin için geceyi örtü, uykuyu istirahat kılan, gündüzü de dağılıp çalışma (zamanı) yapan, O'dur.

48-49- Rüzgârları rahmetinin önünde müjdeci olarak gönderen O'dur. Biz, ölü toprağa can vermek, yarattığımız nice hayvanlara ve nice insanlara su vermek için gökten tertemiz su indirdik.

50- Andolsun bunu, insanların öğüt almaları için, aralarında çeşitli şekillerde anlatmışızdır; ama insanların çoğu ille nankörlük edip diretmiştir.

{Bu âyete, "ilâhî kudretin eserlerinin ve insanlara verilen nimetlerin birçok peygamberin dilinden defalarca ve çeşit çeşit anlatıldığını" ifade etmek üzere yukarıdaki şekilde mana vermek mümkün olduğu gibi; "suyu evirip çevirip, değişik yerlere türlü türlü yağmur yağdırdık" tarzında bir mana da verilebilir.}

51- (Resûlüm!) Şayet dileseydik, elbet her ülkeye bir uyarıcı (peygamber) gönderirdik.

52- (Fakat evrensel uyarıcılık görevini sana verdik.) O halde, kâfirlere boyun eğme ve bununla (Kur'an ile) onlara karşı olanca gücünle büyük bir savaş ver!

53- Birinin suyu tatlı ve susuzluğu giderici, diğerininki tuzlu ve acı iki denizi salıveren ve aralarına bir engel, aşılmaz bir sınır koyan O'dur.

{Bu âyet hakkında değişik tefsirler vardır: 1) Maksat, denize karışan nehir (Dicle gibi) ve onun karıştığı denizdir. Denizi yarıp arasından fersahlarca akıp gittiği halde, nehrin suyunun tadı bozulmamaktadır. 2) Maksat, Nil gibi büyük ırmak ve büyük denizdir ki aralarına bir kara parçası (dil) girmektedir. 3) Maksat, müminlerle kâfirlerdir. Tatlı su müminleri, acı su kâfirleri sembolize etmektedir. Dünyada yanyana fakat birbirlerine karışmadan yaşadıklarına işaret edilmektedir.}

54- Sudan (meniden) bir insan yaratıp onu nesep ve sıhriyet (kan ve evlilik bağından doğan) yakınlığa dönüştüren O'dur. Rabbinin her şeye gücü yeter.

55- (Böyle iken inkârcılar) Allah'ı bırakıp kendilerine ne fayda ne de zarar verebilen şeylere kulluk ediyorlar. İnkârcı da Rabbine karşı uğraşıp durmaktadır.

Sayfa 364[değiştir]

56- (Resûlüm!) Biz seni ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.

57- De ki: Buna karşılık, sizden, Rabbine doğru bir yol tutmayı dileyen kimseler (olmanız) dışında herhangi bir ücret istemiyorum.

58- Ölümsüz ve daima diri olan Allah'a güvenip dayan. O'nu hamd ile tesbih et. Kullarının günahlarını O'nun bilmesi yeter.

59- Gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri altı günde yaratan, sonra Arş'a istivâ eden (ona hükmeden) Rahmân'dır. Bunu bir bilene sor.

{Arş'a istivâ ve altı günde yaratma hakkında A'râf sûresi 54. âyetteki, Arş hakkında Hûd sûresi 7. âyetteki açıklamalara bakınız.}

Secde Ayeti[değiştir]

60- Onlara: Rahmân'a secde edin! denildiği zaman: "Rahmân da neymiş! Bize emrettiğin şeye secde eder miyiz hiç!" derler ve bu emir onların nefretini arttırır.

Bölüm 6[değiştir]

61- Gökte burçları var eden, onların içinde bir çerağ (güneş) ve nurlu bir ay barındıran Allah, yüceler yücesidir.

62- İbret almak veya şükretmek dileyen kimseler için gece ile gündüzü birbiri ardınca getiren de O'dur.

63- Rahmân'ın(has) kulları onlardır ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler ve kendini bilmez kimseler onlara laf attığında (incitmeksizin) "Selam!" derler (geçerler);

64- Gecelerini Rablerine secde ederek ve kıyam durarak geçirirler.

65- Ve şöyle derler: Rabbimiz! Cehennem azabını üzerimizden sav. Doğrusu onun azabı gelip geçici değil, devamlıdır.

66- Orası cidden ne kötü bir yerleşme ve ikamet yeridir!

67- (O kullar), harcadıklarında ne israf ne de cimrilik ederler; ikisi arasında orta bir yol tutarlar.

Sayfa 365[değiştir]

68- Yine onlar ki, Allah ile beraber (tuttukları) başka bir ilâha yalvarmazlar, Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar ve zina etmezler. Bunları yapan, günahı(nın cezasını) bulur;

69- Kıyamet günü azabı kat kat arttırılır ve onda (azapta) alçaltılmış olarak devamlı kalır.

70- Ancak tevbe ve iman edip iyi davranışta bulunanlar başkadır; Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.

71- Kim tevbe edip iyi davranış gösterirse, şüphesiz o, tevbesi kabul edilmiş olarak Allah'a döner.

72- (O kullar), yalan yere şahitlik etmezler, boş sözlerle karşılaştıklarında vakar ile (oradan) geçip giderler.

73- Kendilerine Rablerinin âyetleri hatırlatıldığında ise, onlara karşı sağır ve kör davranmazlar;

74- (Ve o kullar): Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takvâ sahiplerine önder kıl! derler.

75- İşte onlara, sabretmelerine karşılık cennetin en yüksek makamı verilecek, orada hürmet ve selamla karşılanacaklardır.

76- Orada ebedî kalacaklardır. Orası ne güzel bir yerleşme ve ikamet yeridir.

77- (Resûlüm!) De ki: (Kulluk ve) yalvarmanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin? (Ey inkârcılar! Size Resûl'ün bildirdiklerini) kesinkes yalan saydınız; onun için azap yakanızı bırakmayacaktır!

Önceki Sure: NûrKur'anŞuârâ: Sonraki Sure

test