Abese 32: Revizyonlar arasındaki fark

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden
Değişiklik özeti yok
Değişiklik özeti yok
 
(Aynı kullanıcının aradaki diğer 2 değişikliği gösterilmiyor)
1. satır: 1. satır:
[[Kategori:Abese Suresi]]
[[Kategori:Abese Suresi]]
[[Kategori:Risale-i Nur'da Geçen Ayetler]]
[[Kategori:Sözler'de Geçen Ayetler]]
[[Kategori:25. Söz'de Geçen Ayetler]]
[[Kategori:Hizb-ül Kur'an Ayetleri]]
[[Kategori:Abese Suresindeki Hizb-ül Kur'an Ayetleri]]
[[Kategori:Tekrarlanan Ayetler: Naziat 33; Abese 32]]
[[Kategori:Tekrarlanan Ayetler: Naziat 33; Abese 32]]
''Önceki Ayet: [[Abese 31]] ← [[Kuran:Abese|Abese Suresi]] → [[Abese 33]]: Sonraki Ayet''
''Önceki Ayet: [[Abese 31]] ← [[Kuran:Abese|Abese Suresi]] → [[Abese 33]]: Sonraki Ayet''
29. satır: 34. satır:


==Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği==
==Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği==
Kâh oluyor ki âyet; zahirî sebebi, icadın kabiliyetinden azletmek ve uzak göstermek için müsebbebin gayelerini, semerelerini gösteriyor. Tâ anlaşılsın ki sebep, yalnız zahirî bir perdedir. Çünkü gayet hakîmane gayeleri ve mühim semereleri irade etmek, gayet Alîm, Hakîm birinin işi olmak lâzımdır. Sebebi ise şuursuz, camiddir.
Hem semere ve gayetini zikretmekle âyet gösteriyor ki sebepler çendan nazar-ı zahirîde ve vücudda müsebbebat ile muttasıl ve bitişik görünür. Fakat hakikatte mabeynlerinde uzak bir mesafe var. Sebepten müsebbebin icadına kadar o derece uzaklık var ki en büyük bir sebebin eli, en edna bir müsebbebin icadına yetişemez.
İşte sebep ve müsebbeb ortasındaki uzun mesafede, esma-i İlahiye birer yıldız gibi tulû eder. Matla’ları, o mesafe-i maneviyedir. Nasıl ki zahir nazarda dağların daire-i ufkunda semanın etekleri muttasıl ve mukarin görünür. Halbuki daire-i ufk-u cibalîden semanın eteğine kadar, umum yıldızların matla’ları ve başka şeylerin meskenleri olan bir mesafe-i azîme bulunduğu gibi; esbab ile müsebbebat mabeyninde öyle bir mesafe-i maneviye var ki imanın dürbünüyle, Kur’an’ın nuruyla görünür.
Mesela
[[Abese 24|{{Arabi|فَلْيَنْظُرِ الْاِنْسَانُ اِلٰى طَعَامِهٖ}}]]
[[Abese 25|{{Arabi|اَنَّا صَبَبْنَا الْمَٓاءَ صَبًّا}}]]
[[Abese 26|{{Arabi|ثُمَّ شَقَقْنَا الْاَرْضَ شَقًّا}}]]
[[Abese 27|{{Arabi|فَاَنْبَتْنَا فٖيهَا حَبًّا}}]]
[[Abese 28|{{Arabi|وَ عِنَبًا وَ قَضْبًا}}]]
[[Abese 29|{{Arabi|وَ زَيْتُونًا وَ نَخْلًا}}]]
[[Abese 30|{{Arabi|وَ حَدَٓائِقَ غُلْبًا}}]]
[[Abese 31|{{Arabi|وَ فَاكِهَةً وَ اَبًّا}}]]
[[Abese 32|{{Arabi|مَتَاعًا لَكُمْ وَ لِاَنْعَامِكُمْ}}]]
İşte şu âyet-i kerîme, mu’cizat-ı kudret-i İlahiyeyi bir tertib-i hikmetle zikrederek esbabı müsebbebata rabtedip en âhirde [[Risale:25. Söz (Ayet-Hadis Mealleri)#53|{{Arabi|مَتَاعًا لَكُمْ}}]] lafzıyla bir gayeyi gösterir ki o gaye, bütün o müteselsil esbab ve müsebbebat içinde o gayeyi gören ve takip eden gizli bir mutasarrıf bulunduğunu ve o esbab, onun perdesi olduğunu ispat eder.
Evet [[Abese 32|{{Arabi|مَتَاعًا لَكُمْ وَ لِاَنْعَامِكُمْ}}]] tabiriyle bütün esbabı, icad kabiliyetinden azleder. Manen der: Size ve hayvanatınıza rızkı yetiştirmek için su semadan geliyor. O suda, size ve hayvanatınıza acıyıp şefkat edip rızık yetiştirmek kabiliyeti olmadığından su gelmiyor, gönderiliyor demektir.
Hem toprak, nebatatıyla açılıp rızkınız oradan geliyor. Hissiz, şuursuz toprak, sizin rızkınızı düşünüp şefkat etmek kabiliyetinden pek uzak olduğundan toprak kendi kendine açılmıyor, birisi o kapıyı açıyor, nimetleri ellerinize veriyor.
Hem otlar, ağaçlar sizin rızkınızı düşünüp merhameten size meyveleri, hububatı yetiştirmekten pek çok uzak olduğundan, âyet gösteriyor ki onlar bir Hakîm-i Rahîm’in perde arkasından uzattığı ipler ve şeritlerdir ki nimetlerini onlara takmış, zîhayatlara uzatıyor.
İşte şu beyanattan Rahîm, Rezzak, Mün’im, Kerîm gibi çok esmanın matla’ları görünüyor.
([[Risale:25._Söz#Yedinci_S.C4.B1rr-.C4.B1_Bel.C3.A2gat|25. Söz]])


==Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler==
==Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler==


==İlgili Maddeler==
==İlgili Maddeler==

09.52, 27 Mayıs 2023 itibarı ile sayfanın şu anki hâli

Önceki Ayet: Abese 31Abese SuresiAbese 33: Sonraki Ayet

Meali: 25-26-27-28-29-30-31-32- Şöyle ki: Yağmurlar yağdırdık. Sonra toprağı göz göz yardık da oradan ekinler, üzüm bağları, sebzeler, zeytin ve hurma ağaçları, iri ve sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve çayırlar bitirdik. (Bütün bunlar) sizi ve hayvanlarınızı yararlandırmak içindir.


Kur'an'daki Yeri: 30. Cüz, 584. Sayfa

Tilavet Notları:

Diğer Notlar:

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

Kâh oluyor ki âyet; zahirî sebebi, icadın kabiliyetinden azletmek ve uzak göstermek için müsebbebin gayelerini, semerelerini gösteriyor. Tâ anlaşılsın ki sebep, yalnız zahirî bir perdedir. Çünkü gayet hakîmane gayeleri ve mühim semereleri irade etmek, gayet Alîm, Hakîm birinin işi olmak lâzımdır. Sebebi ise şuursuz, camiddir.

Hem semere ve gayetini zikretmekle âyet gösteriyor ki sebepler çendan nazar-ı zahirîde ve vücudda müsebbebat ile muttasıl ve bitişik görünür. Fakat hakikatte mabeynlerinde uzak bir mesafe var. Sebepten müsebbebin icadına kadar o derece uzaklık var ki en büyük bir sebebin eli, en edna bir müsebbebin icadına yetişemez.

İşte sebep ve müsebbeb ortasındaki uzun mesafede, esma-i İlahiye birer yıldız gibi tulû eder. Matla’ları, o mesafe-i maneviyedir. Nasıl ki zahir nazarda dağların daire-i ufkunda semanın etekleri muttasıl ve mukarin görünür. Halbuki daire-i ufk-u cibalîden semanın eteğine kadar, umum yıldızların matla’ları ve başka şeylerin meskenleri olan bir mesafe-i azîme bulunduğu gibi; esbab ile müsebbebat mabeyninde öyle bir mesafe-i maneviye var ki imanın dürbünüyle, Kur’an’ın nuruyla görünür.

Mesela

فَلْيَنْظُرِ الْاِنْسَانُ اِلٰى طَعَامِهٖ

اَنَّا صَبَبْنَا الْمَٓاءَ صَبًّا

ثُمَّ شَقَقْنَا الْاَرْضَ شَقًّا

فَاَنْبَتْنَا فٖيهَا حَبًّا

وَ عِنَبًا وَ قَضْبًا

وَ زَيْتُونًا وَ نَخْلًا

وَ حَدَٓائِقَ غُلْبًا

وَ فَاكِهَةً وَ اَبًّا

مَتَاعًا لَكُمْ وَ لِاَنْعَامِكُمْ

İşte şu âyet-i kerîme, mu’cizat-ı kudret-i İlahiyeyi bir tertib-i hikmetle zikrederek esbabı müsebbebata rabtedip en âhirde مَتَاعًا لَكُمْ lafzıyla bir gayeyi gösterir ki o gaye, bütün o müteselsil esbab ve müsebbebat içinde o gayeyi gören ve takip eden gizli bir mutasarrıf bulunduğunu ve o esbab, onun perdesi olduğunu ispat eder.

Evet مَتَاعًا لَكُمْ وَ لِاَنْعَامِكُمْ tabiriyle bütün esbabı, icad kabiliyetinden azleder. Manen der: Size ve hayvanatınıza rızkı yetiştirmek için su semadan geliyor. O suda, size ve hayvanatınıza acıyıp şefkat edip rızık yetiştirmek kabiliyeti olmadığından su gelmiyor, gönderiliyor demektir.

Hem toprak, nebatatıyla açılıp rızkınız oradan geliyor. Hissiz, şuursuz toprak, sizin rızkınızı düşünüp şefkat etmek kabiliyetinden pek uzak olduğundan toprak kendi kendine açılmıyor, birisi o kapıyı açıyor, nimetleri ellerinize veriyor.

Hem otlar, ağaçlar sizin rızkınızı düşünüp merhameten size meyveleri, hububatı yetiştirmekten pek çok uzak olduğundan, âyet gösteriyor ki onlar bir Hakîm-i Rahîm’in perde arkasından uzattığı ipler ve şeritlerdir ki nimetlerini onlara takmış, zîhayatlara uzatıyor.

İşte şu beyanattan Rahîm, Rezzak, Mün’im, Kerîm gibi çok esmanın matla’ları görünüyor.

(25. Söz)

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

İlgili Maddeler[değiştir]