Birinci Söz: Revizyonlar arasındaki fark
Değişiklik özeti yok |
Değişiklik özeti yok |
||
(Aynı kullanıcının aradaki diğer 9 değişikliği gösterilmiyor) | |||
6. satır: | 6. satır: | ||
[[Dosya:1. Söz.jpg|thumb|left|Said Nursi'nin kendi elyazısı ile "Birinci Söz" kelimeleri]] | [[Dosya:1. Söz.jpg|thumb|left|Said Nursi'nin kendi elyazısı ile "Birinci Söz" kelimeleri]] | ||
'''Birinci Söz''' Bediüzzaman'ın 1 Mart 1927 tarihinden itibaren zorunlu ikamete tabi tutulduğu Barla'da telif ettiği ilk | '''Birinci Söz''' Bediüzzaman'ın 1 Mart 1927 tarihinden itibaren zorunlu ikamete tabi tutulduğu Barla'da telif ettiği ilk eserlerdendir ve Sözler kitabının ilk risalesidir. “Bismillah”taki büyük sırlardan birisini güzel bir temsil ile beyan eden ve “Bismillah”ın ne kadar kıymettar bir şeair-i İslâmiye olduğunu gösteren kısa bir risaledir. Her şeyin “Bismillah” dediğini beyan eder ve Allah namına vermek, Allah namına almak ve Allah namına vermeyen gafil insanlardan almamak dersi verir. Allah'ın verdiği kıymettar nimetlere bedel istediği fiyatın zikir, şükür ve fikir olduğunu beyan eder. İlk 8 söz topluca Küçük Sözler namıyla anılır. Bir talebesi Birinci Söz’deki temsilde seyahat eden mütevazı zatın tamamen Üstadı Bediüzzaman olduğu kanaatindedir. Bediüzzaman'ın Sözler kitabında 1. Sözün hemen arkasına eklettiği ve Besmelenin en mühim 5-6 sırrına bakan [[Risale:14._Lem%27a#İkinci_Makam|14. Lema'nın 2. Makamı]] adlı diğer bir risale de en birinci risale olan Birinci Söz’e bakar. | ||
Bediüzzaman Barla'ya gelmeden hemen önce Burdur'da yazdığı Nur'un İlk Kapısı adlı risalede Küçük Sözler’in ve bazı mühim Sözlerin çekirdeklerinin ve bir kısmının tam izahlarının bulunduğunu söyler. | Bediüzzaman Barla'ya gelmeden hemen önce Burdur'da yazdığı Nur'un İlk Kapısı adlı risalede Küçük Sözler’in ve bazı mühim Sözlerin çekirdeklerinin ve bir kısmının tam izahlarının bulunduğunu söyler. | ||
Not: Sözler'de bu risalenin sonuna ilave edilen 14. Lem'a ile ilgili tüm bilgiler için | Not: Sözler'de bu risalenin sonuna ilave edilen 14. Lem'a'nın 2. Makamı ile ilgili tüm bilgiler için [[On Dördüncü Lem'a]] sayfasına bakılabilir. | ||
==Risale-i Nur'da Bu Konudaki Derslerin Özeti== | ==Risale-i Nur'da Bu Konudaki Derslerin Özeti== | ||
22. satır: | 22. satır: | ||
'''Telif Dili:''' Türkçe | '''Telif Dili:''' Türkçe | ||
'''Telifiyle İlgili Bilgiler:''' Bediüzzaman'ın 1 Mart 1927'de geldiği Barla'da ilk telif ettiği risalelerdendir. Sözlerin 1927-1929 arasında telif edildiği ve 1. Söz'ün ilk yazılan risalelerden olduğu göz önünde bulundurulduğunda 1927 yılı civarında telif edilmiş olması muhtemeldir. Risalenin başında yer alan "Sen bir asker olduğun için askerlik temsilatıyla, sekiz hikâyecikler ile birkaç hakikati nefsimle beraber dinle." notuna ileride muhatap olacak askerlerin en başta geleni nurların birinci talebesi [[İbrahim Hulusi Yahyagil]]'dir ve Bediüzzaman'ı ilk defa ziyaret edip talebesi olması bu risalenin telifinden yaklaşık 2 sene sonra, 1929 yılının Nisan aylarıdır. | '''Telifiyle İlgili Bilgiler:''' Bediüzzaman'ın 1 Mart 1927'de geldiği Barla'da ilk telif ettiği risalelerdendir. Sözlerin 1927-1929 arasında telif edildiği ve 1. Söz'ün ilk yazılan risalelerden olduğu (bilindiği kadarıyla sadece 22. Söz, 1. Söz'den evvel yazılmıştır) göz önünde bulundurulduğunda 1927 yılı civarında telif edilmiş olması muhtemeldir. Risalenin başında yer alan "Sen bir asker olduğun için askerlik temsilatıyla, sekiz hikâyecikler ile birkaç hakikati nefsimle beraber dinle." notuna ileride muhatap olacak askerlerin en başta geleni nurların birinci talebesi [[İbrahim Hulusi Yahyagil]]'dir ve Bediüzzaman'ı ilk defa ziyaret edip talebesi olması bu risalenin telifinden yaklaşık 2 sene sonra, 1929 yılının Nisan aylarıdır. | ||
'''Neşriyle/Basımıyla İlgili Bilgiler:''' Bediüzzaman başlangıçta herkes ondan çekindiği için 1. Söz'ü de içeren Küçük Sözleri müsvedde olarak ilk defa kendi ifadesiyle müşevveş (düzensiz, karışık) hattıyla yazmaya mecbur olduğunu beyan eder (Kendi elyazısıyla bu ifadesinin ve yazdığı 1. Sözün ilk sayfasının resmi aşağıdadır)<ref name='a'>https://www.nurunbekcisi.com/kitab-indir/k%C3%BC%C3%A7%C3%BCk-s%C3%B6zler-hatt-i-%C3%BCstad/</ref>. Kur'an harfleriyle kitap basımının yasaklanması üzerine ilk başta elle çoğaltılan bu risale ancak 1956-1959 yıllarında matbaalarda büyük kitaplar basıldığında Sözler kitabının içinde yer almıştır. | '''Neşriyle/Basımıyla İlgili Bilgiler:''' Bediüzzaman başlangıçta herkes ondan çekindiği için 1. Söz'ü de içeren Küçük Sözleri müsvedde olarak ilk defa kendi ifadesiyle müşevveş (düzensiz, karışık) hattıyla yazmaya mecbur olduğunu beyan eder (Kendi elyazısıyla bu ifadesinin ve yazdığı 1. Sözün ilk sayfasının resmi aşağıdadır)<ref name='a'>https://www.nurunbekcisi.com/kitab-indir/k%C3%BC%C3%A7%C3%BCk-s%C3%B6zler-hatt-i-%C3%BCstad/</ref>. Kur'an harfleriyle kitap basımının yasaklanması üzerine ilk başta elle çoğaltılan bu risale ancak 1956-1959 yıllarında matbaalarda büyük kitaplar basıldığında Sözler kitabının içinde yer almıştır. | ||
28. satır: | 28. satır: | ||
'''İçeriği:''' Bismillah'ın bir sırrını bir temsil ile beyan eden tek parça kısa bir risaledir. | '''İçeriği:''' Bismillah'ın bir sırrını bir temsil ile beyan eden tek parça kısa bir risaledir. | ||
'''Uzunluğu:''' 2 | '''Uzunluğu:''' Toplam 10 büyük sayfa | ||
*1. Söz: 2 büyük sayfa | |||
*Sözler kitabında eki olan 14. Lema'nın 2. Makamı: 8 büyük sayfa | |||
'''Ekleri:''' Sözler kitabının başında yer alan 1. Söz ile 2. Söz'ün arasında yine besmele hakkındaki [[Risale:14._Lem%27a#İkinci_Makam|14. Lema'nın 2. Makamı]] yer alır. | '''Ekleri:''' Sözler kitabının başında yer alan 1. Söz ile 2. Söz'ün arasında yine besmele hakkındaki [[Risale:14._Lem%27a#İkinci_Makam|14. Lema'nın 2. Makamı]] yer alır. | ||
51. satır: | 53. satır: | ||
==Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği== | ==Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği== | ||
===Bu Risalenin Telifi ve Adı Hakkındaki Bahisler=== | ===Bu Risalenin Telifi, Neşri ve Adı Hakkındaki Bahisler=== | ||
Aziz kardeşim! | Aziz kardeşim! | ||
82. satır: | 84. satır: | ||
([[Risale:Mektubat%27ın_Üçüncü_Kısmı_(1)_(Barla)#39._Parça|Barla L.]]) | ([[Risale:Mektubat%27ın_Üçüncü_Kısmı_(1)_(Barla)#39._Parça|Barla L.]]) | ||
---- | |||
Hem vazife-i tahkikatınıza yardım için derim: Fihriste Risalesi, yirmi senelik risalelerin bir kısmının fihristesidir. İçindeki risalelerin bir kısmının asılları Darü’l-Hikmetten başlar. Fihriste’deki numaralar, telif tertibiyle değildirler. Mesela, [[Yirmi İkinci Söz]], [[Birinci Söz]]den daha evvel te’lif edilmiş ve [[Yirmi İkinci Mektup]], [[Birinci Mektup]]tan daha evvel yazılmış. Bunlar gibi çok var... | |||
([[Risale:Eskişehir_Mahkemesi_(1935)_(Müdafaalar)#Benim_sebeb-i_ittihamımdan_olan_Üçüncü_Madde|Eskişehir Mahkemesi (1935) Müdafaalarından]]) | |||
===Bu Risalenin Kıymeti Hakkındaki Bahisler=== | ===Bu Risalenin Kıymeti Hakkındaki Bahisler=== | ||
318. satır: | 324. satır: | ||
==Bu Risalede Geçen Darb-ı Meseller/Deyimler== | ==Bu Risalede Geçen Darb-ı Meseller/Deyimler== | ||
# | #Ağzına tokat vurmak | ||
# | #Gözüne parmağını sokmak | ||
#İsmini almak | |||
==Bu Risalede Geçen Düstur, Kaide ve Tespitler== | ==Bu Risalede Geçen Düstur, Kaide ve Tespitler== | ||
335. satır: | 342. satır: | ||
1. Sözün başında "Ey kardeş! Benden birkaç nasihat istedin. Sen bir asker olduğun için askerlik temsilatıyla, sekiz hikâyecikler ile birkaç hakikati nefsimle beraber dinle." ifadesi geçer. 1. Söz risalesi nurların birinci talebesi ve aynı zamanda asker olan Hulusi Bey daha Üstadı ziyaret etmeden evvel yazılmıştır.<ref>https://sorularlarisale.com/taniyanlarin-dilinden/hulusi-yahyagil-albay-haci-ibrahim-hulusi</ref> Zaten Bediüzzaman Sözler’i yazarken ihtiyarsız olarak çoğu temsilin askerlik üzerinden olduğunu hatırlatır ve bunun sebebi olarak ileride Sözler’i hakkıyla anlayacak en mühim talebelerin askerîden yetişecek olmasını gösterir. Bunun numuneleri de [[İbrahim Hulusi Yahyagil|Hulusi Bey]], [[Refet Barutçu|Re'fet Bey]] ve [[Asım Önerdem|Asım Bey]] gibi asker olan ilk talebeleridir. | 1. Sözün başında "Ey kardeş! Benden birkaç nasihat istedin. Sen bir asker olduğun için askerlik temsilatıyla, sekiz hikâyecikler ile birkaç hakikati nefsimle beraber dinle." ifadesi geçer. 1. Söz risalesi nurların birinci talebesi ve aynı zamanda asker olan Hulusi Bey daha Üstadı ziyaret etmeden evvel yazılmıştır.<ref>https://sorularlarisale.com/taniyanlarin-dilinden/hulusi-yahyagil-albay-haci-ibrahim-hulusi</ref> Zaten Bediüzzaman Sözler’i yazarken ihtiyarsız olarak çoğu temsilin askerlik üzerinden olduğunu hatırlatır ve bunun sebebi olarak ileride Sözler’i hakkıyla anlayacak en mühim talebelerin askerîden yetişecek olmasını gösterir. Bunun numuneleri de [[İbrahim Hulusi Yahyagil|Hulusi Bey]], [[Refet Barutçu|Re'fet Bey]] ve [[Asım Önerdem|Asım Bey]] gibi asker olan ilk talebeleridir. | ||
==Bu Risalede Bahsi Geçen Yerler== | |||
* [[Arabistan Çölü]] | |||
==Bu Risalede Bahsi Geçen Hadiseler== | |||
==İlgili Resimler/Fotoğraflar== | ==İlgili Resimler/Fotoğraflar== |
07.48, 20 Ekim 2025 itibarı ile sayfanın şu anki hâli
Sözler → İkinci Söz: Sonraki Risale
Bu risaleyi okumak için Birinci Söz okuma sayfasına, Kur'an hattı ile okumak için Birinci Söz (Kur'an Hattı) sayfasına ve Üstad'ın kendi elyazısından okumak için Birinci Söz (Üstad'ın Elyazısı) sayfasına gidin

Birinci Söz Bediüzzaman'ın 1 Mart 1927 tarihinden itibaren zorunlu ikamete tabi tutulduğu Barla'da telif ettiği ilk eserlerdendir ve Sözler kitabının ilk risalesidir. “Bismillah”taki büyük sırlardan birisini güzel bir temsil ile beyan eden ve “Bismillah”ın ne kadar kıymettar bir şeair-i İslâmiye olduğunu gösteren kısa bir risaledir. Her şeyin “Bismillah” dediğini beyan eder ve Allah namına vermek, Allah namına almak ve Allah namına vermeyen gafil insanlardan almamak dersi verir. Allah'ın verdiği kıymettar nimetlere bedel istediği fiyatın zikir, şükür ve fikir olduğunu beyan eder. İlk 8 söz topluca Küçük Sözler namıyla anılır. Bir talebesi Birinci Söz’deki temsilde seyahat eden mütevazı zatın tamamen Üstadı Bediüzzaman olduğu kanaatindedir. Bediüzzaman'ın Sözler kitabında 1. Sözün hemen arkasına eklettiği ve Besmelenin en mühim 5-6 sırrına bakan 14. Lema'nın 2. Makamı adlı diğer bir risale de en birinci risale olan Birinci Söz’e bakar.
Bediüzzaman Barla'ya gelmeden hemen önce Burdur'da yazdığı Nur'un İlk Kapısı adlı risalede Küçük Sözler’in ve bazı mühim Sözlerin çekirdeklerinin ve bir kısmının tam izahlarının bulunduğunu söyler.
Not: Sözler'de bu risalenin sonuna ilave edilen 14. Lem'a'nın 2. Makamı ile ilgili tüm bilgiler için On Dördüncü Lem'a sayfasına bakılabilir.
Risale-i Nur'da Bu Konudaki Derslerin Özeti
- Bediüzzaman Sözler’i yazarken ihtiyarsız olarak çoğu temsilin askerlik üzerinden olduğunu hatırlatır ve bunun sebebi olarak ileride Sözler’i hakkıyla anlayacak en mühim talebelerin askerîden yetişecek olmasını gösterir. Bunun numuneleri de Hulusi Bey, Re'fet Bey ve Asım Bey gibi asker olan ilk talebeleridir.
İsimleri, Telifi, Neşri ve Basımıyla İlgili Bilgiler
Diğer İsimleri: Bismillah Risalesi, Risale-i Nur’un Bismillah'ı, Fatihası ve Besmelesi
Telif Dili: Türkçe
Telifiyle İlgili Bilgiler: Bediüzzaman'ın 1 Mart 1927'de geldiği Barla'da ilk telif ettiği risalelerdendir. Sözlerin 1927-1929 arasında telif edildiği ve 1. Söz'ün ilk yazılan risalelerden olduğu (bilindiği kadarıyla sadece 22. Söz, 1. Söz'den evvel yazılmıştır) göz önünde bulundurulduğunda 1927 yılı civarında telif edilmiş olması muhtemeldir. Risalenin başında yer alan "Sen bir asker olduğun için askerlik temsilatıyla, sekiz hikâyecikler ile birkaç hakikati nefsimle beraber dinle." notuna ileride muhatap olacak askerlerin en başta geleni nurların birinci talebesi İbrahim Hulusi Yahyagil'dir ve Bediüzzaman'ı ilk defa ziyaret edip talebesi olması bu risalenin telifinden yaklaşık 2 sene sonra, 1929 yılının Nisan aylarıdır.
Neşriyle/Basımıyla İlgili Bilgiler: Bediüzzaman başlangıçta herkes ondan çekindiği için 1. Söz'ü de içeren Küçük Sözleri müsvedde olarak ilk defa kendi ifadesiyle müşevveş (düzensiz, karışık) hattıyla yazmaya mecbur olduğunu beyan eder (Kendi elyazısıyla bu ifadesinin ve yazdığı 1. Sözün ilk sayfasının resmi aşağıdadır)[1]. Kur'an harfleriyle kitap basımının yasaklanması üzerine ilk başta elle çoğaltılan bu risale ancak 1956-1959 yıllarında matbaalarda büyük kitaplar basıldığında Sözler kitabının içinde yer almıştır.
İçeriği: Bismillah'ın bir sırrını bir temsil ile beyan eden tek parça kısa bir risaledir.
Uzunluğu: Toplam 10 büyük sayfa
- 1. Söz: 2 büyük sayfa
- Sözler kitabında eki olan 14. Lema'nın 2. Makamı: 8 büyük sayfa
Ekleri: Sözler kitabının başında yer alan 1. Söz ile 2. Söz'ün arasında yine besmele hakkındaki 14. Lema'nın 2. Makamı yer alır.
Bu Risaledeki Tevafuklar:
Bu Risaleye Gaybi İşaretler:
- Hz. Ali Risale-i Nur ile çok meşguldür. Peygamberimize aslı vahiy ile gelen ve onun emriyle Hz. Ali'nin nazım şeklinde kaleme aldığı Celcelutiye kasidesinin başında geçen "Hazine-i esrar olan Bismillahirrahmanirrahîm ile başladım. Ruhum, onun ile o hazineyi keşfetti.” mealindeki ifade işari manasıyla Risale-i Nur’un Bismillah’ı hükmünde olan Birinci Söz risalesine îma, remiz hatta işaret eder.
Risale-i Nur'da Derc Edildiği ve Benzer İçerikli Yerler
- Sözler adlı büyük kitapta tamamı mevcuttur.
- Küçük Sözler adlı küçük kitapta tamamı mevcuttur.
- İman ve Küfür Muvazeneleri adlı orta boy kitapta tamamı mevcuttur.
- Gençlik Rehberi adlı küçük kitapta tamamı mevcuttur.
- Tılsımlar adlı büyük kitapta tamamı mevcuttur.
- Bediüzzaman'ın Sözler kitabında 1. Sözün hemen arkasına eklettiği ve Besmelenin en mühim 5-6 sırrına bakan 14. Lema'nın 2. Makamı adlı diğer bir risale de en birinci risale olan Birinci Söz’e bakar.
- İşarat-ül İ'caz risalesinde Fatiha'nın birinci ayeti olan Bişmillahirrahmanirrahim'in tefsiri mevcuttur
Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği
Bu Risalenin Telifi, Neşri ve Adı Hakkındaki Bahisler
Aziz kardeşim!
Sizler sabah ve akşam duamda dâhilsiniz. Siz dahi beni duanızda dâhil ediniz. Şu âlemde mü’minin mü’mine karşı en büyük yardımı dua iledir. Eğer bir adam, dostundan emin ise ki gurura girmez, onu şükre sevk etmek için tahdis-i nimet nevinden ona ait bir kısım ihsanat-ı Rabbaniyeyi bahsetse beis yoktur zannederim.
İşte seni gurursuz bildiğim için bu sırrı sana açıyorum. Şöyle ki: Ben Sözler’i yazarken ihtiyarsız olarak ekser temsilatı, şuunat-ı askeriye nevinde zuhur ediyordu. Ben hayret ediyordum. Neden böyle yazıyorum, sebebini bulamıyordum. Sonra hatırıma geldi ki belki istikbalde şu Sözler’i hakkıyla anlayacak, kabul edip hırz-ı can edecek en mühim talebeleri askerîden yetişecek. Onun için böyle yazmaya mecbur oluyorum, düşünüp o kahraman askerleri bekliyordum.
İşte mağrur olma, şükret; sen o askerlerden bahtiyar birisisin ki evvel yetiştin. Yirmi dört adet Sözler’i meşâgil-i dünyeviye içinde yazmaklığın, benim bu hüsn-ü zannımı teyid etti. Fakat bâki kalan Sözler çok mühimdirler hususan İ’caz-ı Kur’an ve Kader Sözleri. İnşâallah ötekileri sana yazdıran, bunları dahi yazdıracak. Şimdiye kadar yazdığın Sözler’i bir vakit gönder, güzelce tashih edip göndereceğim.
(Barla L.)
Elbette diyebiliriz ki Hazret-i İmam-ı Ali (ra) nasıl ki başta
بَدَئْتُ بِبِسْمِ اللّٰهِ رُوحٖى بِهِ اهْتَدَتْ اِلٰى كَشْفِ اَسْرَارٍ بِبَاطِنِهِ انْطَوَتْ
yani “Hazine-i esrar olan Bismillahirrahmanirrahîm ile başladım. Ruhum, onun ile o hazineyi keşfetti.” diyerek sair işaratın karinesiyle bir mana-yı işarî ve bir medlûl-ü mecazî suretinde Risale-i Nur’un Bismillah’ı hükmünde ve fatihası ve besmelesi ve “Bismillah”taki büyük sırrın hakikatini beyan eden ve kısa ve gayet kuvvetli Birinci Söz namında olan Bismillah Risalesi’ne îma, belki remiz, belki işaret ediyor.
(8. Şua)
Ve madem başta بَدَئْتُ بِبِسْمِ اللّٰهِ رُوحٖى بِهِ اهْتَدَتْ اِلٰى كَشْفِ اَسْرَارٍ بِبَاطِنِهِ انْطَوَتْ risalelerin başı ve Birinci Söz olan Bismillah Risalesi’ne baktığı gibi kasem-i câmi-i muazzamın âhirinde, risalelerin kısm-ı âhirleri olan son Lem’alara ve Şuâlara, hususan bir âyetü’l-kübra-yı tevhid olan Yirmi Dokuzuncu Lem’a-i hârika-i Arabiye ve Risale-i Esma-i Sitte ve Risale-i İşarat-ı Huruf-u Kur’aniye ve bilhassa şimdilik en âhir Şuâ ve asâ-yı Musa gibi dalaletlerin bütün manevî sihirlerini iptal edebilen bir mahiyette bulunan ve bir manada Âyetü’l-Kübra namını alan risale-i hârikaya bakıyor gibi bir tarz-ı ifade görünüyor.
(8. Şua)
Bu hal karşısında hayretle tefekkürde iken “Bismillah” ismini alan Birinci Söz hatırıma getirildi. Ve şöyle düşünmeye başladım:
...
Hulusi
(Barla L.)
Hem vazife-i tahkikatınıza yardım için derim: Fihriste Risalesi, yirmi senelik risalelerin bir kısmının fihristesidir. İçindeki risalelerin bir kısmının asılları Darü’l-Hikmetten başlar. Fihriste’deki numaralar, telif tertibiyle değildirler. Mesela, Yirmi İkinci Söz, Birinci Sözden daha evvel te’lif edilmiş ve Yirmi İkinci Mektup, Birinci Mektuptan daha evvel yazılmış. Bunlar gibi çok var...
(Eskişehir Mahkemesi (1935) Müdafaalarından)
Bu Risalenin Kıymeti Hakkındaki Bahisler
Hele Birinci Söz’de Besmele’nin derece-i ehemmiyeti ve suret-i temsiliyesi şâyan-ı takdir ve hayrettir. Öteden beri her kitabın iptidasında “Besmele, Hamdele, Salvele”nin zikrinin vücubu, hoca efendilerimiz tarafından beyan edilmiş ise de bu gibi nefsi iskât edecek bir temsil işitilmediğinden bu derece zihinde takarrur ve temerküz etmemişti. Şu temsil, Besmele Sözü olan Birinci Söz’de ne kadar musîb ve manidar olduğunu insan olan takdir eder.
Sabri
(Barla L.)
Bilumum Risalatü’l-Envar her biri ayrı ayrı mevzularda, hadd ü hesaba gelmeyen müşkülleri halletmeleriyle beraber bendeniz şöyle tasavvur ediyorum ki: Nur deryasından nûş etmek isteyen bir kimse Birinci ve Yirmi Birinci ve Yirmi İkinci Sözleri alsa diğerlerine eli yetişmezse dahi maraz-ı kalbîyi def’ ve ref’e, ruhu tenvir ve tesrire kâfi bulunduğu meşhud ve müsellemdir.
Zira Birinci Söz tevhid miftahıdır. Yirmi Bir’in birinci şıkkı da mirkat-ı cennettir. İkinci şıkkı da emraz-ı kalbiyenin tedavisi için nazirsiz bir şifahane-i eczadır. İksir ilaçlarıyla bilâ-istisna herkeste bulunan vesvese marazını tedavi ve kal’ eder. Kalp ve ruhta Kur’an-ı Hakîm’in ebedî ve nâmütenahî füyuzat ve envarından gelen ravzat-ı inşirahiyeyi küşad ile saadet-i ebediyeye îsal edecek bir râh-ı necat ve selâmettir. Yirmi İki ise Bürhanlarıyla, Lem’alarıyla insan olanın akaid-i diniyesini tahkim ve tarsine emsalsiz bir rehber bulunduğunu arz ederim efendim.
Sabri
(Barla L.)
Nur sabahı olan Risale-i Nur’dan Birinci, İkinci, Üçüncü, Beşinci, Altıncı, Yedinci, Sekizinci Sözleri istinsah ederek bera-yı tashih, taraf-ı âlîlerine takdim ediyorum. Mezkûr Sözler ki kısa oldukları halde mefhumları büyük. Büyük hisler ve ulvi fikir bahşediyor. O Sözler ki her biri ayrı ayrı mecralardan cereyan ederek büyük bir deryaya dökülen berrak ve saf ırmaklar gibi çağlıyorlar. İşte bendeniz, bu çağlayan ırmakların latîf ve ulvi seslerinden hayli derece istifade ediyor ve sonlarında, beşeriyetin başta âcizlerinin ibtila olduğu emraza şifa verici eczalar istihsal ediyorum. Kendisini acı, yoksulluk içerisinde bunalıyor zanneden ve muhayyilesi inkişaf edememiş kimseleri ikaz etmek emelini taşıdığıma emin olunuz.
...
Zekâi
(Barla L.)
Bu hal karşısında hayretle tefekkürde iken “Bismillah” ismini alan Birinci Söz hatırıma getirildi. Ve şöyle düşünmeye başladım:
Dünyaya arkasını çeviren Üstad, Hazret-i Gavs’ın teşvikiyle belki delâletiyle Kur’an’ın gayr-ı mekşuf bir hazinesinden “Bismillah” ile giriyor, Kur’anî tarlaya “Bismillah” diyerek Sözler tohumunu ekiyor, Furkanî bahçeye “Bismillah” diyerek Nurlu Mektuplar çekirdeğini dikiyor. Emr-i İlahîye imtisalen ekilen tohum ve dikilen çekirdeklerin inkişaf ve intişarları şüphesiz hârika-âsâ olur.
Birinci Söz’deki temsilde seyahat eden mütevazi zat, tamamen Üstadımızdır. Nebat, ağaç ve otların ipek gibi yumuşak kök, damarları nasıl “Bismillah” tesiriyle, yer altında sert taşı toprağı delip geçiyorsa aynen onun gibi “Bismillah” ile mevki-i intişara vaz’olunan Sözler de hârika bir tarzda arza yayılıyor. Ve en münevver ve mükemmel meyve olan beşerin mü’minlerinin kalplerine nüfuz ediyorlar. Bu bid’atların kesreti ve muharriblerin bolluğu devrinde “Bismillah” ile gars olunan Nur fidanının yaprakları olan diğer Sözler ve Mektuplarla, bu kudsî fidanın dal ve budakları olan hizbü’l-Kur’an ve bu hizbin esası ve seyyidi olan muhterem Üstad da bir hıfz-ı gaybîye mazhar bulunuyorlar.
...
Hulusi
(Barla L.)
Bu Risaleye Atıflar
Birinci Söz’den tâ Yirmi Beşinci Söz’e kadar olan muvazeneler ve mizanlar ve o Sözlerin hakikatleri ve başları olan âyetler, iki kere iki dört eder derecesinde medeniyete karşı Kur’an’ın i’cazını ve galebesini ispat eder.
(25. Söz)
Birinci Söz’de denildiği ve ispat edildiği gibi her şey “Bismillah” der. İşte bütün mevcudat gibi her bir zerre ve zerratın her bir taifesi ve mahsus her bir cemaati, lisan-ı hal ile “Bismillah” der, hareket eder.
(30.Söz)
Birinci Söz’de beyan edildiği gibi Allah namına vermek, Allah namına almak lâzımdır. Halbuki ekseriya ya veren gafildir; kendi namına verir, zımnî bir minnet eder. Ya alan gafildir; Mün’im-i Hakiki’ye ait şükrü, senayı zahirî esbaba verir, hata eder.
Ramazan-ı mübareğin savmı, Cenab-ı Hakk’ın nimetlerinin şükrüne baktığı cihetle, çok hikmetlerinden bir hikmeti şudur ki:
Birinci Söz’de denildiği gibi bir padişahın matbahından bir tablacının getirdiği taamlar bir fiyat ister. Tablacıya bahşiş verildiği halde, çok kıymettar olan o nimetleri kıymetsiz zannedip onu in’am edeni tanımamak, nihayet derecede bir belâhet olduğu gibi Cenab-ı Hak hadsiz enva-ı nimetini nev-i beşere zemin yüzünde neşretmiş. Ona mukabil, o nimetlerin fiyatı olarak şükür istiyor. O nimetlerin zahirî esbabı ve ashabı, tablacı hükmündedirler. O tablacılara bir fiyat veriyoruz, onlara minnettar oluyoruz; hattâ müstahak olmadıkları pek çok fazla hürmet ve teşekkürü ediyoruz. Halbuki Mün’im-i Hakiki, o esbabdan hadsiz derecede o nimet vasıtasıyla şükre lâyıktır.
İşte ona teşekkür etmek; o nimetleri doğrudan doğruya ondan bilmek, o nimetlerin kıymetini takdir etmek ve o nimetlere kendi ihtiyacını hissetmekle olur.
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ in en mühim beş altı sırlarını tefsir ediyor. Ve بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ Kur’an’ın bir hülâsası ve bir fihristesi ve miftahı olduğunu gösterdiği gibi arştan ferşe kadar uzanmış bir hatt-ı kudsî-i nurani olmakla beraber saadet-i ebediye kapısını açan bir anahtar ve her mübarek şeye feyz ve bereket veren bir menba-ı envar olduğunu beyan eder.
Bu İkinci Makam, en birinci risale olan Birinci Söz’e bakar. Âdeta Risale-i Nur eczaları, bir daire hükmünde olup müntehası, iptidasına بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ hatt-ı mübareğiyle ittihat ediyor. Ve bu makamda altı sır yerine, otuz yazılacaktı. Şimdilik altı kaldı. Kısadır fakat gayet büyük hakaiki tazammun ediyor. Bunu dikkatle okuyan بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ ne kadar kıymettar bir hazine-i kudsiye olduğunu anlar.
Ey sâil! Pek uzun hakikati kısa kesip bu üç misali minval ve mekik yap, üstünde o münasebat ve işaratı dokumaya başla. Biz de şimdi Bismillah’tan başlıyoruz. İzahı, tafsili Risale-i Nur ve Birinci Söz ve Besmele Lem’ası’na ve sair Risale-i Nur’daki Bismillah’ın hakikatlerine dair hüccetlerine havale edip yalnız nazım itibarıyla küçük bir îma ederiz.
بِسْمِ اللّٰهِ
'ın çok esrar-ı mühimmesinden en mühim sırrını hakâik-i Kur'âniyenin tefsiri olan Risale-i Nur'un birinci risalesi o sırrı beyan etmiş.
Bu Risaledeki Tevafuklar
Bu Risale Hakkındaki Gaybi İşaretler
Madem Celcelutiye vahiy ile Peygamber aleyhissalâtü vesselâma nâzil olmuş. Ve Allâmü’l-guyub’un ilmiyle ifade-i mana eder. Hem madem Celcelutiye اَقِدْ كَوْكَبٖى ve تُقَادُ سِرَاجُ النُّورِ fıkralarında mana-yı mecazî ile o kasidenin hakikatini ispat eden Risale-i Nur’a sarîhan ve onun on üç ehemmiyetli risalelerine işareten haber vermekle beraber, فَيَا حَامِلَ الْاِسْمِ الَّذٖى جَلَّ قَدْرُهُ de dahi o kasidenin bir esası olan اَلْاِسْمُ الْمُعَظَّمُ ile çok iştigal ve istimdad eden Risale-i Nur müellifine ve bunun on üç ehemmiyetli vakıat-ı hayatına îmaen, remzen, işareten mana-yı mecazî ile haber veriyor. Hem madem mana-yı mecazî ile ve mefhum-u işarînin murad olmasına bir zayıf karine ve bir gizli emare ve bir tek münasebet kâfi geliyor. Hem madem Risale-i Nur ve risalelerine ve müellifi ve ahvaline olan işaretler birbirine karine olur. Belki meselenin vahdeti itibarıyla umum işaretler, karineleriyle beraber her birisine kuvvetli bir karine ve kavî bir emare hükmündedir.
Elbette diyebiliriz ki Hazret-i İmam-ı Ali (ra) nasıl ki başta
بَدَئْتُ بِبِسْمِ اللّٰهِ رُوحٖى بِهِ اهْتَدَتْ اِلٰى كَشْفِ اَسْرَارٍ بِبَاطِنِهِ انْطَوَتْ
yani “Hazine-i esrar olan Bismillahirrahmanirrahîm ile başladım. Ruhum, onun ile o hazineyi keşfetti.” diyerek sair işaratın karinesiyle bir mana-yı işarî ve bir medlûl-ü mecazî suretinde Risale-i Nur’un Bismillah’ı hükmünde ve fatihası ve besmelesi ve “Bismillah”taki büyük sırrın hakikatini beyan eden ve kısa ve gayet kuvvetli Birinci Söz namında olan Bismillah Risalesi’ne îma, belki remiz, belki işaret ediyor.
Aynen öyle de sair işaratın karine ve münasebetiyle ve huruf-u Kur’aniyenin esrarından bahseden ve Rumuzat-ı Semaniye namında bulunan sekiz küçük risalelerin mahiyetlerini andırır bir tarzda, ibareyi değiştirerek hurufların esrarıyla istimdad etmeye başlaması karine-i latîfesiyle muazzam dua ve münâcat ve câmi’ kasem-i istimdadînin âhirlerinde ve Sözler’e ve Mektuplar’a işaretten sonra بِوَاحِ الْوَحَا بِالْفَتْحِ وَالنَّصْرِ اَسْرَعَتْ fıkrasıyla Yirmi Dokuzuncu Mektup’un bir kısım esrar-ı huruf-u Kur’aniyeyi beyan eden Rumuzat-ı Semaniye namında sekiz küçük risalelerin en mühimleri ve feth-i Mekke ve feth-i Şam ve feth-i Kudüs ve feth-i İstanbul gibi çok fütuhat-ı İslâmiyeden gaybî haber veren Sure-i اِذَا جَٓاءَ نَصْرُ اللّٰهِ وَ الْفَتْحُ nun esrarını beyan ile fütuhat-ı İslâmiyenin pehlivanı olan Hazret-i İmam-ı Ali’nin (ra) nazar-ı dikkatini celbeden Fetih ve Nasr Risalesi’ne hem Sure-i Feth’in en mühim ve en âhir âyetin beş vecih ile i’cazını beyan ve ispat ile kahraman-ı İslâm Hazret-i İmam-ı Ali’nin (ra) nazar-ı dikkatini celbeden gayet kıymetli olan Âyet-i Fetih Risalesi namındaki küçük bir risaleye îma belki işaret eder, itikadındayım. Böyle itikada iştirak edilmezse de itiraz edilmemeli.
(8. Şua)
Ve madem başta بَدَئْتُ بِبِسْمِ اللّٰهِ رُوحٖى بِهِ اهْتَدَتْ اِلٰى كَشْفِ اَسْرَارٍ بِبَاطِنِهِ انْطَوَتْ risalelerin başı ve Birinci Söz olan Bismillah Risalesi’ne baktığı gibi kasem-i câmi-i muazzamın âhirinde, risalelerin kısm-ı âhirleri olan son Lem’alara ve Şuâlara, hususan bir âyetü’l-kübra-yı tevhid olan Yirmi Dokuzuncu Lem’a-i hârika-i Arabiye ve Risale-i Esma-i Sitte ve Risale-i İşarat-ı Huruf-u Kur’aniye ve bilhassa şimdilik en âhir Şuâ ve asâ-yı Musa gibi dalaletlerin bütün manevî sihirlerini iptal edebilen bir mahiyette bulunan ve bir manada Âyetü’l-Kübra namını alan risale-i hârikaya bakıyor gibi bir tarz-ı ifade görünüyor.
...
Buradaki mana-yı işarî ve medlûl-ü mecazîlere, karinelerin en güzeli ve latîfi; aynı tertibi muhafaza ile verilen isimlerin münasebetidir. Mesela yirmi dokuz, otuz ve otuz bir ve otuz iki mertebe-i ta’dadda, Yirmi Dokuz ve Otuz ve Otuz Bir ve Otuz İkinci Sözlere gayet münasip isimler ile ve başta, Sözlerin başı olan Birinci Söz’e, aynı Besmele sırrıyla ve âhirde, şimdilik risalelerin âhirine mahiyetini gösterir lâyık birer isim vererek işaret etmesi gerçi gizli ise de fakat çok güzeldir ve letafetlidir.
(8. Şua)
Madem Hazret-i İmam-ı Ali (ra) üstad-ı kudsîsinden aldığı derse binaen, Kur’an’a taalluk eden gelecek hâdisattan haber veriyor. Ve “Benden sorunuz!” diye müteaddid ve doğru haberleri verip bir şah-ı velayet olduğunu öyle kerametlerle ispat etmiş. Ve madem bu asırda Avrupa dinsizleri ve ehl-i dalalet münafıkları, dehşetli bir surette Kur’an’a hücumu hengâmında Risale-i Nur o seyl-i dalalete karşı mukavemet edip Kur’an’ın tılsımlarını keşfederek hakikatini muhafaza ediyor. Ve madem
اَقِدْ كَوْكَبٖى بِالْاِسْمِ نُورًا وَ بَهْجَةً مَدَى الدَّهْرِ وَ الْاَيَّامِ يَا نُورُ جَلْجَلَتْ
fıkrasıyla Yirmi Sekizinci Lem’a’da ispat edildiği gibi sarahate yakın bir surette Risale-i Nur’a işaret etmekle beraber Sure-i Nur’daki Âyetü’n-Nur’un Risale-i Nur’a işaretine işaret eder. Ve madem اَقِدْ كَوْكَبٖى بِالْاِسْمِ نُورًا mana ve cifirce tam tamına Risale-i Nur’a tevafuk ediyor. Elbette diyebiliriz ki bu fıkranın akabinde:
بِاٰجٍ اَهُوجٍ جَلْمَهُوجٍ جَلَالَةٍ § جَلٖيلٍ جَلْجَلَيُّوتٍ جَمَاهٍ تَمَهْرَجَتْ
بِتَعْدَادِ اَبْرُومٍ وَ سِمْرَازِ اَبْرَمٍ § وَ بَهْرَةِ تِبْرٖيزٍ وَ اُمٍّ تَبَرَّكَتْ
fıkrasıyla Risale-i Nur’un bidayette On İki Söz namında iştihar ve intişar eden on iki küçük risalelerine اَقِدْ كَوْكَبٖى karinesiyle, bu fıkradaki on iki Süryanî kelimeler onlara birer işarettir. Gerçi elimde bulunan Celcelutiye nüshası en sahih ve en mutemeddir. İmam-ı Gazalî (ra) gibi çok imamlar Celcelutiye’yi şerh etmişler. Fakat bu Süryanî kelimelerin manasını tam bilmediğimden ve nüshalarda ihtilaf bulunduğundan, her birisinin vech-i işaretini ve münasebetini şimdilik bilmediğimden bırakıyorum.
Elhasıl: Hazret-i İmam-ı Ali (ra) bir defa اَقِدْ كَوْكَبٖى fıkrasıyla, âhir zamanda Risale-i Nur’u dua ile Allah’tan niyaz eder, ister ve bidayette on iki risaleden ibaret bulunduğundan yalnız on iki risalesine işaret ediyor. İkinci defada تُقَادُ سِرَاجُ النُّورِ fıkrasıyla daha sarîh bir surette Risale-i Nur’u medh ü sena ile göstererek tekemmülüne işareten, umum Sözleri ve Mektupları ve Lem’aları remzen haber verir. Hem On İki Söz namı ile çok intişar eden o küçücük risaleler, bu fıkradaki kelimeler gibi birbirine ismen ve sureten benzedikleri gibi bedî’ manasında olan Celcelutiye kelimesine mutabık olarak her biri gayet bedî’ bir tarzda, güzel bir temsil ile büyük ve derin bir hakikat-i Kur’aniyeyi tefsir ve ispat eder.
(8. Şua)
Bu Risale Hakkında Fihristte Geçen Kısım
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ in çok esrar-ı mühimmesinden bir sırrını güzel bir temsil ile tefsir eder. Ve “Bismillah” ne kadar kıymettar bir şeair-i İslâmiye olduğunu gösteriyor.
Diğer Bahisler
Bundan evvelki bir mektupta, ihtiyarsız Birinci Söz’ü teşkil eden بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ hakkındaki mübarek eserden, kalb-i âcizîye gelen bazı hoş tefekkürattan bahsetmiştim. Daima şefkatle dua ve derslerinden istifade ettiren muazzez üstadım, benim daha evvelden de بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ içindeki Rahman ve Rahîm isimlerinin hikmet-i tahsisi hususundaki sualime, ikinci ve mutantan bir cevap daha lütfetmiş oluyorlar. Bu mazhariyetten dolayı, Hâlık-ı Rahîm’e ne kadar şükretsem azdır.
...
Hulusi
(Barla L.)
Hulusi’nin birinci fıkrasıdır
...
Esma-i hüsnadan Rahman ve Rahîm isimleri en a’zam mertebede olduklarından mı yoksa başka sebep ve hikmetle mi “Bismillahirrahmanirrahîm” kelimesi içine dâhil olmuşlardır? Bu da şu mektubu yazarken kalbime geldi, ben de soruyorum.
(Barla L.)
Birinci, İkinci Sözler çok ellerde dolaştıkları için okunmaz bir halde idiler. Keza istinsah ettim. Kalbime geldi ki: “Acaba şu İslâm ve iman hücceti olan Sözler’de bir sırr-ı tevafuk var mı?” diye baktım, gördüm اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبّٖى dedim. Anladım ki risalelerde umumiyetle bir kitle-i i’caz ve Şems-i Sermedî’nin sönmez bir ziya-yı hakikati görünüyor.
Nasıl ki Kur’an-ı Hakîm bütün dünyaya, ins ve cinne bin küsur seneden beri nida edip düşmanlarını iskât ve dostlarını müferrah edip hükmü kıyamete kadar bâkidir. Öyle de Kur’an-ı Hakîm’in hakiki müfessiri olan Risale-i Nur ve eczaları, bu zulümatlı perdelerin altından kendilerini gösterip neşr-i envar ettikleri gibi inşâallah bir zaman olacak zulümat perdelerini yırtarak, bütün dünyaya hitap edip Kur’an-ı Mu’cizü’l-Beyan’ın mu’cize-i bâhiresini ispat edecektir. Cenab-ı Hak ilâ yevmi’l-kıyam neşr-i envara hizmet eden hâdimlerinin teksirini ihsan buyursun.
Hâfız Ali
(Barla L.)
Yirmi Altıncı Söz’ü اِنْ اَجْرِىَ اِلَّا عَلَى اللّٰهِ âyetlerini, مَنْ عَرَفَ نَفْسَهُ فَقَدْ عَرَفَ رَبَّهُ hadîsini, Birinci Söz’ü, mecazî muhabbetteki makul dereceyi göstererek taklitten tahkike geçmek lüzumunu…
...
Hulusi
(Barla L.)
Kardeşimiz ve Nur’un kumandanlarından Isparta Hulusi’si Re’fet Bey’in mübarek masumunun dokuz yaşında iken –bu derece– Risale-i Nur’dan Birinci Söz’ü yazması gösteriyor ki o mübarek Hüsnü, Safranbolu’nun on bir yaşındaki Hüsnü’sü gibi dahi masumların küçücük bir kahramanı olmaya namzettir. Cenab-ı Hak onu Nurlara bağışlasın ve muvaffak eylesin, âmin! İnşâallah yazdığı nüshayı sonra tashih edip göndereceğim.
Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler
Biz dahi Kur’an namına diyoruz ki: Ey bîçare insan! Aklını başına al! Ehl-i dalaletin vekilini dinleme! Eğer onu dinlersen hasaretin o kadar büyük olur ki tasavvurundan ruh, akıl ve kalp ürperir. Senin önünde iki yol var:
Birisi: Ehl-i dalaletin vekilinin gösterdiği şakavetli yoldur.
Diğeri: Kur’an-ı Hakîm’in tarif ettiği saadetli yoldur.
İşte o iki yolun pek çok muvazenelerini, çok Sözlerde, hususan Küçük Sözlerde gördün ve anladın.
(32. Söz)
Şimdi sizin gibi mübarek ve masum hemşirelerime ve evlatlarım hükmünde küçüklerinize, başta Tesettür Risalesi ve Gençlik Rehberi ve Küçük Sözler benim bedelime sizlere ders versin.
Sonra gayet zevkli ve neşeli bir halet içinde iken sekiz sene hiç gücendirmeden mükemmel bana hizmet eden Sıddık Süleyman bana bir kitap getirdi. Açtım baktım ki eski Said ile yeni Said’in birbiriyle münazara edip nefs-i emmareyi susturan ve şuhud derecesindeki hakikatleri ihtiva eden on üç dersler olup bu on üç dersin doğrudan doğruya Kur’an-ı Mu’cizü’l-Beyan’ın âyetlerinden aynelyakîne yakın bir surette yeni Said’e ders olduğunu ve bütün bu derslerde doğrudan doğruya birinci muhatap Said olduğunu gördüm. Küçük Sözler’in ve bazı mühim Sözlerin çekirdeklerini ve bir kısmının tam izahlarını içinde gördüm.
Hususan bu risalenin âhirinden bir parça evvel, risalet-i Ahmediyeye (asm) ait olan On Dokuzuncu Söz gayet kısa olduğu halde, gayet büyük ve gayet kuvvetli olduğu için bu çekirdek olan risaleye aynen girmiş. Demek o Söz, gayet ehemmiyetli olduğu içindir ki aynen Nur’un bu çekirdeğine girdiği gibi Nur mecmualarında da mükerreren neşredilmiş.
Bu eser, bana çok ehemmiyetli geldi. Aslâ ve kat’â hatırıma gelmemişti. Bütün bütün bu eseri unutmuştum. Vücudunu hiç bilmiyordum. Sıddık Süleyman’ın sekiz sene sadakatli hizmetinin tam bir yadigârı nevinden onun gayet büyük bir hizmeti hükmünde kabul ettim, bin bârekellah dedim.
İşte şimdi Risale-i Nur’un bir fihristesi ve bir listesi ve bir çekirdeği olan bu risalenin içindeki hakikatler gerçi hem Küçük Sözler’de hem başka Sözlerde bir derece yazılıdır fakat Said’e karşı Kur’an’ın birinci dersi ve tam ilmelyakîn ve aynelyakîn derecesinde bir meşhudatı tarzında olmasından, telifindeki acemilikten gelen içindeki kusurata ve tekrarata bakmayıp Nur şakirdleri onu neşretseler inşâallah çoklar istifade edecekler.
Bu Risaledeki Temsiller/Misaller
Bedevî Arap çöllerinde seyahat eden adama gerektir ki bir kabile reisinin ismini alsın ve himayesine girsin, tâ şakîlerin şerrinden kurtulup hâcatını tedarik edebilsin. Yoksa tek başıyla hadsiz düşman ve ihtiyacatına karşı perişan olacaktır.
İşte böyle bir seyahat için iki adam sahraya çıkıp gidiyorlar. Onlardan birisi mütevazi idi, diğeri mağrur. Mütevazii, bir reisin ismini aldı. Mağrur, almadı. Alanı, her yerde selâmetle gezdi. Bir kātıu’t-tarîke rast gelse der: “Ben, filan reisin ismiyle gezerim.” Şakî def’olur, ilişemez. Bir çadıra girse o nam ile hürmet görür. Öteki mağrur, bütün seyahatinde öyle belalar çeker ki tarif edilmez. Daima titrer, daima dilencilik ederdi. Hem zelil hem rezil oldu.
...
Evet, bu kelime ile hareket eden, o adama benzer ki askere kaydolur, devlet namına hareket eder. Hiçbir kimseden pervası kalmaz. Kanun namına, devlet namına der, her işi yapar, her şeye karşı dayanır.
...
Evet, nasıl ki görsen, bir tek adam geldi, bütün şehir ahalisini cebren bir yere sevk etti ve cebren işlerde çalıştırdı. Yakînen bilirsin; o adam kendi namıyla, kendi kuvvetiyle hareket etmiyor. Belki o, bir askerdir, devlet namına hareket eder, bir padişah kuvvetine istinad eder.
Bu Risalede Geçen Ayetler
Bkz. 1. Söz'de Geçen Ayetler Listesi
Bu Risalede Geçen Hadisler
- Risalede Nasıl Geçtiği: Bismillah her hayrın başıdır
Kaynağı: İbn Mâce, Feyzu’l-Kadir
Kaynaklarda geçen şekli: Besmele ile başlanmayan her önemli iş sonuçsuz kalır.([2]
Cenab-ı Allah'ın Bu Risalede Geçen İsim, Sıfat ve Şuunatı
- Allah
- Mâlik-i Ebedî
- Hâkim-i Ezelî
- Cenab-ı Hakk
- Rezzak
- Rahman
- Mün’im-i Hakiki
- Ehad-i Samed
Peygamberimizin Bu Risalede Geçen İsim ve Sıfatları
Kur'an'ın Bu Risalede Geçen İsim ve Sıfatları
Bu Risalede Geçen Salavatlar
Bu Risalede Geçen Dualar
Bu Risalede Geçen Zikirler
Bu Risalede Geçen Emir ve Tavsiyeler
- Biz dahi Bismillah demeliyiz. Allah namına vermeliyiz, Allah namına almalıyız. Öyle ise Allah namına vermeyen gafil insanlardan almamalıyız.
- Allah namına ver, Allah namına al, Allah namına başla, Allah namına işle.
Bu Risalede Geçen Darb-ı Meseller/Deyimler
- Ağzına tokat vurmak
- Gözüne parmağını sokmak
- İsmini almak
Bu Risalede Geçen Düstur, Kaide ve Tespitler
- Bismillah her hayrın başıdır.
- Bütün mevcudat, lisan-ı hal ile Bismillah der.
Bu Risalede Geçen Halk Dili İfadeler
Bu Risalede Geçen Edebi ve Dikkat Çekici İfadeler
- Bismillah her hayrın başıdır.
Bu Risalede Bahsi Geçen Şahıslar, Eserleri ve Eserlerinden Alıntılar
1. Sözün başında "Ey kardeş! Benden birkaç nasihat istedin. Sen bir asker olduğun için askerlik temsilatıyla, sekiz hikâyecikler ile birkaç hakikati nefsimle beraber dinle." ifadesi geçer. 1. Söz risalesi nurların birinci talebesi ve aynı zamanda asker olan Hulusi Bey daha Üstadı ziyaret etmeden evvel yazılmıştır.[3] Zaten Bediüzzaman Sözler’i yazarken ihtiyarsız olarak çoğu temsilin askerlik üzerinden olduğunu hatırlatır ve bunun sebebi olarak ileride Sözler’i hakkıyla anlayacak en mühim talebelerin askerîden yetişecek olmasını gösterir. Bunun numuneleri de Hulusi Bey, Re'fet Bey ve Asım Bey gibi asker olan ilk talebeleridir.
Bu Risalede Bahsi Geçen Yerler
Bu Risalede Bahsi Geçen Hadiseler
İlgili Resimler/Fotoğraflar
Bediüzzaman'ın kendi elyazısıyla 1. Sözün ilk sayfası
Bediüzzaman'ın kendi elyazısı olan not: "Şu Küçük Sözleri bidayette müsvedde olarak kendim ve kendi müşevveş hattımla yazmaya mecbur oldum, çünki o vakit herkes benden çekinirlerdi."[1]
İlgili Maddeler/Kategoriler
- Besmele Lem'ası: 2. Makamı besmeleye dair olan 14. Lem'a
- Bismillahirrahmanirrahim: 1. Sözün ana bahis konusu, Besmele
- Küçük Sözler: İlk 8 söz için kullanılan ifade ve bu addaki küçük kitap
- İbrahim Hulusi Yahyagil: 1. Sözün başındaki "Sen bir asker olduğun için askerlik temsilatıyla, sekiz hikâyecikler ile birkaç hakikati nefsimle beraber dinle." notundaki muhatap olan nurların birinci talebesi
- Sözler: Birinci sözün ilk risalesi olduğu büyük kitap
- 1. Söz'de Geçen Ayetler Listesi
Sözler → İkinci Söz: Sonraki Risale