Şura 38: Revizyonlar arasındaki fark

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden
Değişiklik özeti yok
Değişiklik özeti yok
 
(Aynı kullanıcının aradaki bir diğer değişikliği gösterilmiyor)
4. satır: 4. satır:
[[Kategori:Hizb-ül Kur'an Ayetleri]]
[[Kategori:Hizb-ül Kur'an Ayetleri]]
[[Kategori:Şura Suresindeki Hizb-ül Kur'an Ayetleri]]
[[Kategori:Şura Suresindeki Hizb-ül Kur'an Ayetleri]]
[[Kategori:Akimussalat/Akamussalat Ayetleri]]
''Önceki Ayet: [[Şura 37]] ← [[Kuran:Şura|Şura Suresi]] → [[Şura 39]]: Sonraki Ayet''
''Önceki Ayet: [[Şura 37]] ← [[Kuran:Şura|Şura Suresi]] → [[Şura 39]]: Sonraki Ayet''


45. satır: 46. satır:


([[Risale:Hutbe-i_Şamiye_(Asar-ı_Bediiyye)#Altıncı_Kelime|Hutbe-i Şamiye, Asar-ı Bediiyye]])
([[Risale:Hutbe-i_Şamiye_(Asar-ı_Bediiyye)#Altıncı_Kelime|Hutbe-i Şamiye, Asar-ı Bediiyye]])
----
S- İstibdad bu derece bir semm-i kâtil olduğunu bilmezdik. Lehülhamd parçalandı. Onu esasıyla tedavî edecek olan tiryak-ı meşrûtiyeti bize tarif et!..
C- Bâzı memurların ef'ali adem-i ülfetten dolayı size yanlış ders gösterdiği ve şiddetten neş'et eden müşevveşiyetle hâl-i hâzırdan fehmettiğiniz Meşrûtiyeti tefsir etmeyeceğim... Belki hükûmetin hedef-i maksadı olan Meşrutiyet-i meşru'ayı beyan edeceğim:
İşte Meşrutiyet;
[[Al-i İmran 159|{{Arabi|ﻭَﺷَﺎﻭِﺭْﻫُﻢْ ﻓِﻰ ﺍﻟْﺎَﻣْﺮِ}}]]
[[Şura 38|{{Arabi|ﻭَﺍَﻣْﺮُﻫُﻢْ ﺷُﻮﺭَﻯ ﺑَﻴْﻨَﻬُﻢْ}}]]
âyet-i kerîmelerinin tecellîsidir. Ve meşveret-i şer'iyyedir. O vücûd-u nûranînin kuvvete bedel, hayatı haktır. Kalbi, mârifettir. Lisanı, muhabbettir. Aklı, kanundur, şahıs değildir.
Evet, Meşrutiyet; hâkimiyet-i millettir. Siz dahi hâkim oldunuz. Umum akvamın sebeb-i saadetidir. Siz de saadete gideceksiniz. Bütün eşvâk ve hissiyat-ı âliyeyi uyandırır. Uyku bes... Siz de uyanınız!.. İnsanı hayvanlıktan kurtarır. Siz de tam insan olunuz. İslâmiyetin bahtını, Asya'nın tâli'ini açacaktır. Size müjde! Bizim devleti ömr-ü ebediyeye mazhar eder, milletin bekasıyla ibka edecek. Siz daha me'yus olmayınız...
([[Risale:Münazarat_(Asar-ı_Bediiyye)#8._Sual|Münazarat]])


==Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler==
==Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler==


==İlgili Maddeler==
==İlgili Maddeler==

14.24, 27 Temmuz 2024 itibarı ile sayfanın şu anki hâli

Önceki Ayet: Şura 37Şura SuresiŞura 39: Sonraki Ayet

Meali: 38- Yine onlar, Rablerinin davetine icabet ederler ve namazı kılarlar. Onların işleri, aralarında danışma iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan da harcarlar.

{Bu âyet, İslâmî idare şeklinin, müslümanların kendi aralarından seçecekleri şûranın kararlarına dayandığına delil olarak gösterilmiştir.}

Kur'an'daki Yeri: 25. Cüz, 486. Sayfa

Tilavet Notları:

Diğer Notlar:

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

وَ اَمْرُهُمْ شُورٰى بَيْنَهُمْ

ﻭَ ﺷَﺎﻭِﺭْﻫُﻢْ ﻓِﻰ ﺍﻟْﺎَﻣْﺮِ[*[1]]

Tarih bize gösteriyor ki, İslâm ne derece dine temessük etmiş ise terakki etmiş, ne vakit dinde za'f göstermiş ise tedenni etmiştir. Başka dinde bilakis kuvveti zamanında vahşet, za'fı zamanında temeddün hasıl olmuştur. Cumhur-u enbiyanın şarkta bi'seti, kader-i ezelînin bir remzidir ki, şarkın hissiyatına hâkim dindir. Bugün âlem-i İslâmdaki tezahürat da gösteriyor ki; âlem-i İslâmı uyandıracak, şu mezelletten kurtaracak yine o histir.

Hem de sabit oldu ki; bu devlet-i İslâmiyeyi bütün öldürücü müsademata rağmen, yine o his muhafaza etmiştir. Bu hususta garba nisbetle ayrı bir hususiyete mâlikiz. Onlara kıyas edilemeyiz. Saltanat ve hilafet gayr-ı münfekk, müttehid-i bizzâttır. Cihet muhteliftir. Binaenaleyh bizim padişahımız, hem sultandır, hem halifedir ve âlem-i İslâmın bayrağıdır.Saltanat itibariyle otuz milyona nezaret ettiği gibi; hilafet itibariyle üçyüz milyonun mabeynindeki rabıta-i nuraniyenin ma'kes ve istinadgâh ve mededkârı olmak gerektir. Saltanatı sadaret, hilafeti meşihat temsil eder. Sadaret üç mühim şûraya bizzât istinad ediyor, yine kifayet etmiyor. Halbuki böyle inceleşmiş ve çoğalmış münasebât içinde, içtihadâttaki müdhiş fevza, efkâr-ı İslâmiyedeki teşettüt, fâsid medeniyetin tedahülüyle ahlâktaki müdhiş tedennî ile beraber, Meşihat cenahı bir şahsın içtihadına terkedilmiş. Ferd tesirat-ı hariciyeye karşı daha az mukavimdir. Tesirat-ı hariciyeye kapılmakla, çok ahkâm-ı diniye feda edildi. Hem nasıl oluyor ki, umûrun besateti ve taklid ve teslim câri olduğu zamanda, (velev ki intizamsız olsun) yine Meşihat bir şûraya, lâakal Kadıaskerler gibi mühim şahsiyetlere istinad ederdi. Şimdi iş besatetten çıkmış, taklid ve ittiba' gevşemiş olduğu halde, bir şahıs nasıl kifayet eder. Zaman gösterdi ki, hilafeti temsil eden şu Meşihat-ı İslâmiye, yalnız İstanbul ve Osmanlılara mahsus değildir. Umum İslâma şamil bir müessese-i celiledir. Bu sönük vaziyetle, değil koca âlem-i İslâmın, belki yalnız İstanbul'un irşadına da kâfi gelmiyor. Öyle ise, bu mevki öyle bir vaziyete getirilmelidir ki, âlem-i İslâm ona itimad edebilsin. Hem menba', hem ma'kes vaziyetini alsın; âlem-i İslâma karşı vazife-i diniyesini hakkıyla îfa edebilsin.

Eski zamanda değiliz. Eskiden hâkim bir şahs-ı vâhid idi. O hâkimin müftüsü de, onun gibi münferid bir şahıs olabilirdi. Onun fikrini tashih ve ta'dil ederdi. Şimdi ise, zaman cemaat zamanıdır. Hâkim, ruh-u cemaatten çıkmış az mütehassis, sağırca, metin bir şahs-ı manevîdir ki, şûralar o ruhu temsil eder. Şöyle bir hâkimin müftüsü de ona mücanis olup, bir şûra-yı âliye-i ilmîden tevellüd eden bir şahs-ı manevî olmak gerektir. Ta ki, sözünü ona işittirebilsin. Dine taalluk eden noktalardan, sırat-ı müstakime sevkedebilsin. Yoksa ferd dâhî de olsa, cemaatin ferd-i manevîsine karşı sivrisinek kadar kalır. Şu mühim mevki böyle sönük kalmakla, İslâmın ukde-i hayatiyesini tehlikeye maruz bırakıyor. Hattâ diyebiliriz; şimdiki za'f-ı diyanet ve şeair-i İslâmiyetteki lâkaydlık ve içtihadâttaki fevza, Meşihat'ın za'fından ve sönük olmasından meydan almıştır. Çünki haricde bir adam re'yini ferdiyete istinad eden Meşihat'a karşı muhafaza edebilir. Fakat böyle bir şûraya istinad eden bir Şeyhülislâm'ın sözü, en büyük bir dâhîyi de ya içtihadından vazgeçirir, ya o içtihadı ona münhasır bırakır. Her müstaid çendan içtihad edebilir. Lâkin içtihadı o vakit düstur-ul amel olur ki, bir nevi icma' veya cumhurun tasdikine iktiran ede. Böyle bir Şeyhülislâm manen bu sırra mazhar olur. Şeriat-ı Garra'da daima icma' ve re'y-i cumhur, medar-ı fetva olduğu gibi; şimdi de fevza-i ârâ için, böyle bir faysala lüzum-u kat'î vardır. Sadaret, Meşihat iki cenahtır. Şu devlet-i İslâmiyenin bu iki cenahı mütesavî olmazsa, ileri gidilmez. Gidilse de, böyle bir medeniyet-i fâside için mukaddesatından insilah eder. İhtiyaç her işin üstadıdır. Şöyle bir şûraya ihtiyaç şediddir. Merkez-i hilafette tesis olunmazsa, bizzarûre başka yerde teşekkül edecektir. Bu şûranın bazı mukaddematı olan cemaât-ı İslâmiye teşkilatı ve evkafın Meşihat'a ilhakı gibi umûrun daha evvel tahakkuku münasib ise de, baştan başlansa, sonra mukaddemat ihzar edilse yine maksad hasıl olur. Daire-i intihabiyeleri hem mahdud, hem muhtelit olan a'yan ve meb'usanın vazife-i resmiyeleri itibariyle bilvasıta ve dolayısıyla bu işe tesiri olabilir. Halbuki vasıtasız, doğrudan doğruya bu vazife-i uzmayı deruhde edecek hâlis İslâm bir şûra lâzımdır.

Bir şey mâ vudi'a lehinde istihdam edilmezse, atalete uğrar, matlub eseri göstermez. Binaenaleyh, mühim bir maksad için tesis edilen Dâr-ül Hikmet-il İslâmiyeyi, şimdiki âdî bir komisyon derecesinden çıkarıp, Meşihat'taki devairin rüesasıyla beraber şûranın azayı tabiiyesi addetmek ve haricdeki âlem-i İslâmdan, şimdilik onbeşyirmi kadar İslâmın dinen, ahlâken itimadını kazanmış müntehab ülemasını celbeylemek, bu mes'ele-i uzmanın esasını teşkil eder. Vehham olmamalıyız. Korkmakla din rüşvet verilmez. Dinin za'fiyeti bahanesine olan müzahref medeniyete lanet. Havf ve za'f, tesirat-ı hariciyeyi teşci' eder. Muhakkak maslahat, mevhum mazarrata feda edilmez.

ﻭَ ﻣِﻦَ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺘَّﻮْﻓِﻴﻖُ

(Sünuhat)


Müslümanların hayat-ı içtimaiye-i İslâmiyedeki saadetlerinin anahtarı, meşveret-i şer'iyedir.

ﻭَ ﺍَﻣْﺮُﻫُﻢْ ﺷُﻮﺭَﻯ ﺑَﻴْﻨَﻬُﻢْ

âyet-i kerimesi, şûrayı esas olarak emrediyor. Evet nasılki nev'-i beşerdeki "telahuk-u efkâr" ünvanı altında asırlar ve zamanların tarih vasıtasıyla birbirisiyle meşvereti, bütün beşeriyetin terakkiyatı ve fünûnunun esası olduğu gibi; en büyük kıt'a olan Asya'nın en geri kalmasındaki bir sebebi, o şûra-yı hakikiyeyi yapmamasıdır.

Asya kıt'asının ve istikbalinin keşşâfı ve miftahı şûradır. Yani nasıl ferdler birbiriyle meşveret eder; taifeler, kıt'alar dahi o şûrayı yapmaları lâzımdır ki, üçyüz-dörtyüz milyon İslâmın ayaklarına konulmuş çeşit çeşit istibdadların kayıdları, zincirleri açacak, dağıtacak, meşveret-i şer'iye ile şehamet ve şefkat-i imaniyeden tevellüd eden hürriyet-i şer'iyedir ki; o hürriyet-i şer'iye, âdâb-ı şer'iye ile süslenip, garb medeniyet-i sefihanesindeki seyyiatını atmaktır.

(Hutbe-i Şamiye, Asar-ı Bediiyye)


S- İstibdad bu derece bir semm-i kâtil olduğunu bilmezdik. Lehülhamd parçalandı. Onu esasıyla tedavî edecek olan tiryak-ı meşrûtiyeti bize tarif et!..

C- Bâzı memurların ef'ali adem-i ülfetten dolayı size yanlış ders gösterdiği ve şiddetten neş'et eden müşevveşiyetle hâl-i hâzırdan fehmettiğiniz Meşrûtiyeti tefsir etmeyeceğim... Belki hükûmetin hedef-i maksadı olan Meşrutiyet-i meşru'ayı beyan edeceğim:

İşte Meşrutiyet;

ﻭَﺷَﺎﻭِﺭْﻫُﻢْ ﻓِﻰ ﺍﻟْﺎَﻣْﺮِ

ﻭَﺍَﻣْﺮُﻫُﻢْ ﺷُﻮﺭَﻯ ﺑَﻴْﻨَﻬُﻢْ

âyet-i kerîmelerinin tecellîsidir. Ve meşveret-i şer'iyyedir. O vücûd-u nûranînin kuvvete bedel, hayatı haktır. Kalbi, mârifettir. Lisanı, muhabbettir. Aklı, kanundur, şahıs değildir.

Evet, Meşrutiyet; hâkimiyet-i millettir. Siz dahi hâkim oldunuz. Umum akvamın sebeb-i saadetidir. Siz de saadete gideceksiniz. Bütün eşvâk ve hissiyat-ı âliyeyi uyandırır. Uyku bes... Siz de uyanınız!.. İnsanı hayvanlıktan kurtarır. Siz de tam insan olunuz. İslâmiyetin bahtını, Asya'nın tâli'ini açacaktır. Size müjde! Bizim devleti ömr-ü ebediyeye mazhar eder, milletin bekasıyla ibka edecek. Siz daha me'yus olmayınız...

(Münazarat)

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

İlgili Maddeler[değiştir]

  1. Bidayet-i Hürriyette şu fikri Jöntürklere teklif ettim, kabul etmediler. Oniki sene sonra tekrar teklif ettim, kabul ettiler. Lâkin meclis feshedildi. Şimdi âlem-i İslâmın mütemerkiz noktasına tekraren arzediyorum! (Müellif)