Mazı

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden
22.19, 15 Mayıs 2024 tarihinde Turker (mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 41691 numaralı sürüm

Mazı ya da ağaç uru (tümörü) bitkilerin dış dokularındaki bir tür şişme şeklindeki büyümedir. Sebebi virüsler, mantarlar, bakteriler, böcekler vb. olabilir.[1]

Bediüzzaman, menengiç ağaççığının yaprak bitlerinin oluşturduğu mazısını açtığında içinden küçücük kuşçuklar çıkıp uçtukları tecrübesini aktarır ve o ağaççığı o kuşçuklara yalnızca Cenab-ı Allah'ın ana rahmi gibi emniyetli bir yuva yapabileceğini söyler.

Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği[değiştir]

اِعْلَمْ Ey kardeş bil ki! Ben bir vakit, bir kayanın içinde göğermiş bir küçücük ağacın başında iki çeşit semere gördüm, hayret ederek taharriye başladım, gördüm ki: O iki semereden birisi, kürtçe "kizvan" denilen 'Menengiç' hâs semeresidir. İkinci nevi semeresi ise, küçük büyük parmaklar miktarında, bakla gibi bir şey olup, misafirlere hazırlanmış bir oda şeklinde bükülmüş, içi boş bir menzildir gördüm.

Ben şu ikinci semereden bir tane alıp açtığım vakit, baktım; zerre gibi küçücük kuşçuklar içinden fırlayarak havada uçuşmaya başladılar. Aynı kardeşleri olan karınca ve sivrisinek kuşçuklarının, gurubdan biraz önce güneşin ziyası içinde cezbe-i zikir ile raksa gelip havada saf tuttukları gibi saf bağladılar.

İşte ey arkadaş! Bunların havadaki şu vızıltıları ve şurada onların yaratılışları, boş bir oyuncak olduğunu sanma. Belki onları daha genç iken, hava içinde temessük ettirip durduran; ve ana rahminde cenin iken bu meyveyi muhalefet-i cinsiye itibariyle onlarla hiç münasebeti yokken ve şu ağaççığı da muhalefet-i nev'iyeden dolayı hiç münasebet olmadığı halde ana rahmi gibi onlara en güzel, latif ve mahfazalı bir yuva yapıp; o yuvada onlar için nazif, leziz bir erzak halkeden Rahman-ı Zülcemal'i meczubane zikretmektedirler.

Evet şu hal sarahatla gösterir ki; şu muamele, o camidin ve bu hayvanın fikir ve tedbirlerinin çok fevkinde olan bir fikir ve tedbirden sudûr edebilir. İşte madem ki bu şuursuzlar, şu hakîmane tedbiri düşünüp yapmaktan çok uzaktırlar. Öyle ise bu tedbir, onların dışında bir Zat-ı Alim'e havale edilmesi lâzımdır. Ve elbette haricen onlarda tasarruf eden zat, küre-i arzın her tarafındaki şu iki nev'in bütün efradını evvel-i emirde ilmiyle ihata etmiş olması lâzımdır. Hem onlarla alâkadar her şeyi ve keza onların beşiği olan küre-i arzı, kat'î bir zaruretle ihata etmiş olması gerektir. Ve bunun böyle olması ise, ancak her şeyi bilen ve her şeye kudreti yeten bir zat olabilir.

Şimdi soruyorum senden ey mülküllah içinde Allah'tan başkasının kendi başıyla tasarrufuna cevaz gösteren! Ve ey Allah'ın letaif-i sun'unun bazısında tesadüf vücudunun imkânını kabil gören adam! Acaba şu ağaçcık, bu 'Üvez'in lisanını nasıl işitir, yahut nasıl anlar, yahut nasıl bilir ki; küçücük dallarının başında yumurtlayan bu üvez, kendi yumurtalarını onun yed-i himayesine tevdi etsinde, o ağaçcık dahi o anda onlara en latif bir şefkatle ana rahmi gibi emniyetli bir yuva, yahut yuva gibi yüksek bir ana rahmi ve havada sallanan bir beşik ittihaz etmeye şürû' etsin. Ve sonra da o ağaçcık fisebilillah olarak kendi ebna-yı cinsinden olmayan, hem evladı olan semeresinin de cinsinden olmayan, belki vediatullah olan misafirler için hazine-i rahmetten kâfi, vâfi, leziz, aziz bir rızkı alıp o yuvalarda iddihar ettirsin, öyle mi?!. Hayır!..

Evet, şu masnuat arasındaki bu tecavüb ise, ancak bu iki nevi, belki bütün hayvanat ve nebatat ve eşcar, belki kâinatta ne ki varsa her şey, tek bir seyyidin hizmetçileri olduğuna ve bir Mürebbi-i Vâhid'in taht-ı tedbirinde bulunmasına ve bir Müdebbir-i Vâhid-i Ehad ve Samed'in terbiyesinde bulunduğuna şehadet eden bir âyettir, bir nişandır ve bir alâmettir, âmenna!..

(Şule, Mesnevi N. (Badıllı))

Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler[değiştir]

Hem hiç mümkün müdür ki bir Sâni’-i Hakîm, kendini tanıttırmak ve sevdirmek ve medh ü senasını ettirmek ve enva-ı ihsanatıyla zîhayatları mesrur ve memnun etmekle minnettarlıklarını ve şükürlerini rububiyetine mühim bir medar yapmak için; koca kâinatı envaıyla, erkânıyla, zîhayata musahhar bir hizmetkâr, bir mesken, bir meşher, bir ziyafetgâh yaptıktan sonra, zîhayatların çeşit çeşit, binlerce envalarının nüshalarını o derece teksirini istiyor ki kavak ve karaağaç gibi meyvesizlerin bir kısım yapraklarından her bir yaprağı, bir tabur sineklere yani havada zikreden zîhayatlara hem beşik, hem rahm-ı mader, hem erzaklarının mahzeni yaptığı halde; bu ziynetli semavatı ve bu nurani yıldızları sahipsiz, hayatsız, ruhsuz, sekenesiz, boş, hâlî, faydasız yani melaikesiz, ruhanîsiz bıraksın? Hâşâ, melekler ve ruhanîler adedince hâşâ ve kellâ!

(2. Şua)


Evet sineğin küçücük bir taifesi baharın âhirinde, badem ve zerdali ağaçlarının dallarında siyah bir kütle halinde halkolunup, dala yapışık olup kalırlar. Mütemadiyen pislik yerine damlacıklar onlardan akıyor. O katreler bal gibi, sair sinekler etrafına toplanır, emerler.

(Latif Nükteler)


Hububata, tohumlara, sineklerin tohumcuklarına işarettir. Mesela, bir sinek bir kara ağacın yaprağında yumurtasını bırakır. Birden o koca kara ağaç, yapraklarını o yumurtalara bir rahm-ı mader, bir beşik, bal gibi bir gıda ile dolu bir mahzene çeviriyor. Âdeta o meyvesiz ağaç, o surette zîruh meyveler veriyor.

(22. Söz)

İlgili Resimler/Fotoğraflar[değiştir]

İlgili Maddeler[değiştir]

Kaynakça[değiştir]