Risale:Mesnevi-i Nuriye (Ayet-Hadis Mealleri): Revizyonlar arasındaki fark

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden
Değişiklik özeti yok
Değişiklik özeti yok
1.339. satır: 1.339. satır:
Onun zatından başka herşey helâk olup gidicidir. (Kasas 88)
Onun zatından başka herşey helâk olup gidicidir. (Kasas 88)


<div id="">{{Arabi|مَنِ اتَّخَذَ اِلٰهَهُ هَوٰيهُ}}</div>
<div id="207">{{Arabi|مَنِ اتَّخَذَ اِلٰهَهُ هَوٰيهُ}}</div>


Nefsinin arzusunu kendine mâbud edinen kimse. (Furkan 43)
Nefsinin arzusunu kendine mâbud edinen kimse. (Furkan 43)
1.347. satır: 1.347. satır:
Kim, kimse.
Kim, kimse.


<div id="">{{Arabi|لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ}}</div>
<div id="208">{{Arabi|لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ}}</div>


Mülk umumen Onundur; hamd de Ona mahsustur.
Mülk umumen Onundur; hamd de Ona mahsustur.


<div id="">{{Arabi|خَلَقَ لَنَا مَا فِى الْاَرْضِ جَم۪يعًا}}</div>
<div id="209">{{Arabi|خَلَقَ لَنَا مَا فِى الْاَرْضِ جَم۪يعًا}}</div>


Yerdeki herşeyi bizim için yarattı.
Yerdeki herşeyi bizim için yarattı. (Bakara 29'dan iktibas)


<div id="">{{Arabi|وَمَٓا اَمْرُنَٓا اِلَّا وَاحِدَةٌ كَلَمْحٍ بِالْبَصَرِ}}</div>
<div id="">{{Arabi|وَمَٓا اَمْرُنَٓا اِلَّا وَاحِدَةٌ كَلَمْحٍ بِالْبَصَرِ}}</div>
1.359. satır: 1.359. satır:
Bizim birşeyi yapmamız, gözün bir bakışı gibi kolay ve sür'atli tek bir emirledir. (Kamer 50)
Bizim birşeyi yapmamız, gözün bir bakışı gibi kolay ve sür'atli tek bir emirledir. (Kamer 50)


<div id="">{{Arabi|اِنَّمَا الْاَشْيَٓاءُ تُعْرَفُ بِاَضْدَادِهَا}}</div>
<div id="210">{{Arabi|اِنَّمَا الْاَشْيَٓاءُ تُعْرَفُ بِاَضْدَادِهَا}}</div>


Eşyânın hakikati, ancak zıtlarıyla bilinir.
Eşyânın hakikati, ancak zıtlarıyla bilinir.


<div id="">{{Arabi|وَاللّٰهُ اَعْلَمُ بِالصَّوَابِ}}</div>
<div id="211">{{Arabi|وَاللّٰهُ اَعْلَمُ بِالصَّوَابِ}}</div>


En doğrusunu Allah bilir.
En doğrusunu Allah bilir.


<div id="">{{Arabi|كُلِّىٌّ ذُو جُزْئِيَّاتٍ}}</div>
<div id="212">{{Arabi|كُلِّىٌّ ذُو جُزْئِيَّاتٍ}}</div>


Fertleri içinde barındıran küllî; bireyler sahibi tür. Küllî, cüzîlerden, fertlerden oluşur.
Fertleri içinde barındıran küllî; bireyler sahibi tür. Küllî, cüzîlerden, fertlerden oluşur.


<div id="">{{Arabi|كُلٌّ ذُو اَجْزَٓاءٍ}}</div>
<div id="213">{{Arabi|كُلٌّ ذُو اَجْزَٓاءٍ}}</div>


Cüz'leri içinde barındıran küll. Küll, cüzlerden, parçalardan oluşur.
Cüz'leri içinde barındıran küll. Küll, cüzlerden, parçalardan oluşur.
1.413. satır: 1.413. satır:
Yemin olsun incire ve zeytine. Ve Sînâ Dağına. (Tîn 1-2)
Yemin olsun incire ve zeytine. Ve Sînâ Dağına. (Tîn 1-2)


<div id="">{{Arabi|يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اَنْتُمُ الْفُقَرَٓاءُ اِلَى اللّٰهِ Ey insanlar, hepiniz Allah'a muhtaçsınız. Allah ise hiçbir şeye muhtaç değildir ve her türlü övgüye lâyıktır. (Fâtır 15)
<div id="">{{Arabi|يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اَنْتُمُ الْفُقَرَٓاءُ اِلَى اللّٰهِ}}</div>
 
Ey insanlar, hepiniz Allah'a muhtaçsınız. Allah ise hiçbir şeye muhtaç değildir ve her türlü övgüye lâyıktır. (Fâtır 15)


<div id="">{{Arabi|اِنَّ الْاَبْرَارَ لَف۪ى نَع۪يمٍ ٭ وَاِنَّ الْفُجَّارَ لَف۪ى جَح۪يمٍ}}</div>
<div id="">{{Arabi|اِنَّ الْاَبْرَارَ لَف۪ى نَع۪يمٍ ٭ وَاِنَّ الْفُجَّارَ لَف۪ى جَح۪يمٍ}}</div>
1.443. satır: 1.445. satır:
Dönüş sadece Onadır. (Ra'd 36)
Dönüş sadece Onadır. (Ra'd 36)


<div id="">{{Arabi|اَنَا عِنْدَ ظَنِّ عَبْد۪ى ب۪ى}}</div>
<div id="214">{{Arabi|اَنَا عِنْدَ ظَنِّ عَبْد۪ى ب۪ى}}</div>


Kulum beni nasıl tanırsa, onunla öyle muamele ederim. (Buharî, Tevhid: 15, 35; Müslim, Tevbe: 1, Zikr, 2, 19; Tirmizî, Zühd: 51, Daavât: 131; İbni Mâce, Edeb: 58; Dârimî, Rikak: 22; Müsned 251, 315, 391, 412, 445, 482, 516, 517, 524, 534, 539 210, 277, 491 106)
Kulum beni nasıl tanırsa, onunla öyle muamele ederim. (Buharî, Tevhid: 15, 35; Müslim, Tevbe: 1, Zikr, 2, 19; Tirmizî, Zühd: 51, Daavât: 131; İbni Mâce, Edeb: 58; Dârimî, Rikak: 22; Müsned 251, 315, 391, 412, 445, 482, 516, 517, 524, 534, 539 210, 277, 491 106)
1.457. satır: 1.459. satır:
Güneşi de bir kandil yaptı. (Nuh 16)
Güneşi de bir kandil yaptı. (Nuh 16)


Mu'cize-İ Kübradan Ondördüncü Reşha
Mu'cize-i Kübradan Ondördüncü Reşha


<div id="">{{Arabi|وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْاٰنَ لِلذِّكْرِ}}</div>
<div id="">{{Arabi|وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْاٰنَ لِلذِّكْرِ}}</div>
1.481. satır: 1.483. satır:
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla


<div id="">{{Arabi|اَقْرَبُ مَا يَكُونُ الْعَبْدُ مِنْ رَبِّه۪ وَ هُوَ سَاجِدٌ}}</div>
<div id="215">{{Arabi|اَقْرَبُ مَا يَكُونُ الْعَبْدُ مِنْ رَبِّه۪ وَ هُوَ سَاجِدٌ}}</div>


Kulun Rabbine en yakın olduğu an, onun secde halidir. (el-Münavî, Feyzü'l-Kadîr 68, hadis no:1348; el-Beyhakî, es-Sünenü'l-Kübrâ 110)
Kulun Rabbine en yakın olduğu an, onun secde halidir. (el-Münavî, Feyzü'l-Kadîr 68, hadis no:1348; el-Beyhakî, es-Sünenü'l-Kübrâ 110)
1.493. satır: 1.495. satır:
Nokta
Nokta


<div id="">{{Arabi|مِنْ نُورِ مَعْرِفَةِ اللّٰهِ جَلَّ جَلَالُهُ Marifetullahın (c.c.) nurundan (bir nokta).
<div id="216">{{Arabi|مِنْ نُورِ مَعْرِفَةِ اللّٰهِ جَلَّ جَلَالُهُ}}</div>
 
Marifetullahın (c.c.) nurundan (bir nokta).
 
<div id="217">{{Arabi| خُذْ مَا صَفَا }}</div>
 
Sana safa vereni al


<div id="">{{Arabi|اٰمَنْتُ بِاللّٰهِ وَ مَلٰٓئِكَتِه۪ وَ كُتُبِه۪ وَ رُسُلِه۪ وَِالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَ بِالْقَدَرِ خَيْرِه۪ وَ شَرِّه۪ مِنَ اللّٰهِ تَعَالٰى وَ الْبَعْثُ بَعْدَ الْمَوْتِ حَقٌّ اَشْهَدُ اَنْ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ وَ اَشْهَدُ اَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولَُ اللّٰهِ}}</div>
<div id="218">{{Arabi|اٰمَنْتُ بِاللّٰهِ وَ مَلٰٓئِكَتِه۪ وَ كُتُبِه۪ وَ رُسُلِه۪ وَِالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَ بِالْقَدَرِ خَيْرِه۪ وَ شَرِّه۪ مِنَ اللّٰهِ تَعَالٰى وَ الْبَعْثُ بَعْدَ الْمَوْتِ حَقٌّ اَشْهَدُ اَنْ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ وَ اَشْهَدُ اَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولَُ اللّٰهِ}}</div>


Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe, kadere, hayır ve şerrin Allah Teâlâdan geldiğine iman ettim. Ölümden sonra diriliş haktır. Allah'tan başka ilâh olmadığına şahitlik ederim. Muhammed'in, Allah'ın resulü olduğuna da şahitlik ederim.
Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe, kadere, hayır ve şerrin Allah Teâlâdan geldiğine iman ettim. Ölümden sonra diriliş haktır. Allah'tan başka ilâh olmadığına şahitlik ederim. Muhammed'in, Allah'ın resulü olduğuna da şahitlik ederim.
1.503. satır: 1.511. satır:
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla


<div id="">{{Arabi|اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ وَالصَّلَاةُ وَالسَّلَامُ عَلٰى مُحَمَّدٍ خَاتَمِ النَّبِيّ۪ينَ وَ عَلٰٓى اٰلِه۪ وَصَحْبِه۪ٓ اَجْمَع۪ينَ}}</div>
<div id="219">{{Arabi|اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ وَالصَّلَاةُ وَالسَّلَامُ عَلٰى مُحَمَّدٍ خَاتَمِ النَّبِيّ۪ينَ وَ عَلٰٓى اٰلِه۪ وَصَحْبِه۪ٓ اَجْمَع۪ينَ}}</div>


Hamd, Âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur. Peygamberlerin hâtemi olan Muhammed'e ve bütün âl ve ashabına salât ve selâm olsun.
Hamd, Âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur. Peygamberlerin hâtemi olan Muhammed'e ve bütün âl ve ashabına salât ve selâm olsun.


<div id="">{{Arabi|اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ الْحَىُّ الْقَيُّومُ}}</div>
<div id="220">{{Arabi|اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ الْحَىُّ الْقَيُّومُ}}</div>


Allah Teâlâ ki, Ondan başka ibâdete lâyık hiçbir ilâh yoktur. O Hayydır, O Kayyûmdur. (Bakara 255)
Allah Teâlâ ki, Ondan başka ibâdete lâyık hiçbir ilâh yoktur. O Hayydır, O Kayyûmdur. (Bakara 255)
1.515. satır: 1.523. satır:
Hiçbirşey yoktur ki Onu övüp Onu tesbih etmesin. (İsrâ 44)
Hiçbirşey yoktur ki Onu övüp Onu tesbih etmesin. (İsrâ 44)


<div id="">{{Arabi|اَلطُّرُقُ اِلَى اللّٰهِ بِعَدَدِ اَنْفَاسِ الْخَلَٓائِقِ}}</div>
<div id="221">{{Arabi|اَلطُّرُقُ اِلَى اللّٰهِ بِعَدَدِ اَنْفَاسِ الْخَلَٓائِقِ}}</div>


Allah'a giden yollar, mahlukâtın nefesleri sayısıncadır.
Allah'a giden yollar, mahlukâtın nefesleri sayısıncadır.


<div id="">{{Arabi|تَاَمَّلْ سُطُورَ الْكَائِنَاتِ فَاِنَّهَا ٭ مِنَ الْمَلَاِ الْاَعْلٰى اِلَيْكَ رَسَٓائِلُ}}</div>
<div id="222">{{Arabi|تَاَمَّلْ سُطُورَ الْكَائِنَاتِ فَاِنَّهَا ٭ مِنَ الْمَلَاِ الْاَعْلٰى اِلَيْكَ رَسَٓائِلُ}}</div>


<div id="">{{Arabi|"Sahife-i âlemin eb'âd-ı vâsiasında Nakkaş-ı Ezelînin yazdığı silsile-i hâdisâtın satırlarına hikmet nazarıyla bak ve fikr-i hakikatle sarıl. Ta ki mele-i âlâdan uzanan şu selâsil-i resâil, seni âlâ-yı illiyyîn-i tevhide çıkarsın."}}</div>
Sahife-i âlemin eb'âd-ı vâsiasında Nakkaş-ı Ezelînin yazdığı silsile-i hâdisâtın satırlarına hikmet nazarıyla bak ve fikr-i hakikatle sarıl. Ta ki mele-i âlâdan uzanan şu selâsil-i resâil, seni âlâ-yı illiyyîn-i tevhide çıkarsın."


<div id="">{{Arabi|سُبْحَانَكَ لَا قُدْرَةَ لَنَٓا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ Sen her türlü noksandan münezzeh ve uzaksın. Bizim hiç bir kudretimiz yoktur. Şüphesiz ki Sen Azîzsin, Senin kudretin herşeye galiptir; Hakîmsin, Senin her işin hikmet iledir.
<div id="223">{{Arabi|سُبْحَانَكَ لَا قُدْرَةَ لَنَٓا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ}}</div>
 
Sen her türlü noksandan münezzeh ve uzaksın. Bizim hiç bir kudretimiz yoktur. Şüphesiz ki Sen Azîzsin, Senin kudretin herşeye galiptir; Hakîmsin, Senin her işin hikmet iledir.


<div id="">{{Arabi|مَا خَلْقُكُمْ وَلَا بَعْثُكُمْ اِلَّا كَنَفْسٍ وَاحِدَةٍ}}</div>
<div id="">{{Arabi|مَا خَلْقُكُمْ وَلَا بَعْثُكُمْ اِلَّا كَنَفْسٍ وَاحِدَةٍ}}</div>
1.553. satır: 1.563. satır:
İbret alınız. (Haşir 2)
İbret alınız. (Haşir 2)


<div id="">{{Arabi|لَيْسَ كَمِثْلِه۪ شَيْءٌ جَلَّ جَلَالُهُ سُبْحَانَ مَنِ اخْتَفٰى لِشِدَّةِ ظُهُورِه۪ سُبْحَانَ مَنِ اسْتَتَرَ لِعَدَمِ ضِدِّه۪ سُبْحَانَ مَنِ احْتَجَبَ بِالْاَسْبَابِ لِعِزَّتِه۪}}</div>
<div id="224">{{Arabi|لَيْسَ كَمِثْلِه۪ شَيْءٌ جَلَّ جَلَالُهُ سُبْحَانَ مَنِ اخْتَفٰى لِشِدَّةِ ظُهُورِه۪ سُبْحَانَ مَنِ اسْتَتَرَ لِعَدَمِ ضِدِّه۪ سُبْحَانَ مَنِ احْتَجَبَ بِالْاَسْبَابِ لِعِزَّتِه۪}}</div>


Onun benzeri hiçbirşey yoktur. Münezzehtir o Zât ki, şiddet-i zuhurundan ihtifâ etmiştir. Münezzehtir o Zât ki, zıddı ve rakibi olmadığı için istitar etmiştir. Münezzehtir o Zât ki, esbabı izzetine perde yapmıştır.
Onun benzeri hiçbirşey yoktur. Münezzehtir o Zât ki, şiddet-i zuhurundan ihtifâ etmiştir. Münezzehtir o Zât ki, zıddı ve rakibi olmadığı için istitar etmiştir. Münezzehtir o Zât ki, esbabı izzetine perde yapmıştır.


<div id="">{{Arabi|لَا مُؤَثِّرَ فِى الْكَوْنِ اِلَّا اللّٰهُ}}</div>
<div id="225">{{Arabi|لَا مُؤَثِّرَ فِى الْكَوْنِ اِلَّا اللّٰهُ}}</div>


Mükevvenatta Allah'tan başka müessir yoktur.
Mükevvenatta Allah'tan başka müessir yoktur.


<div id="">{{Arabi|اَيْنَ الثَّرَا مِنَ الثُّرَيَّا وَ اَيْنَ الضِّيَاءُ السَّاطِعُ مِنَ الظُّلْمَةِ الطَّامِسَةِ}}</div>
<div id="226">{{Arabi|اَيْنَ الثَّرَا مِنَ الثُّرَيَّا وَ اَيْنَ الضِّيَاءُ السَّاطِعُ مِنَ الظُّلْمَةِ الطَّامِسَةِ}}</div>
 
Serâ (yer) nerede, Süreyyâ (gök) nerede? Yani; aralarında yerle gök arası kadar fark vardır. Herşeyi gösteren ışık nerede, herşeyi örtüp saklayan zulmet nerede?


Serâ (yer) nerede, Süreyyâ (gök) nerede? Yani; aralarında yerle gök arası kadar fark vardır. Herşeyi gösteren ışık nerede, herşeyi örtüp saklayan zulmet nerede? آنْ خَيَالَاتِى كِه دَامِ اَوْلِيَاسْتْ ٭ عَكْسِ مَهْرُويَانِ بُوسْتَانِ خُدَاسْتْ}}</div>
<div id="227">{{Arabi|آنْ خَيَالَاتِى كِه دَامِ اَوْلِيَاسْتْ ٭ عَكْسِ مَهْرُويَانِ بُوسْتَانِ خُدَاسْتْ}}</div>


Evliyaya tuzak olan hayaller, ilâhî bahçelerin ay yüzlü güzellerinin akisleridir, yansımalarıdır.
Evliyaya tuzak olan hayaller, ilâhî bahçelerin ay yüzlü güzellerinin akisleridir, yansımalarıdır.


<div id="">{{Arabi|تَفَكَّرُوا ف۪ٓى اٰلَٓاءِ اللّٰهِ وَ لَا تَفَكَّرُوا ف۪ى ذَاتِه۪ فَاِنَّكُمْ لَنْ تَقْدِرُوا}}</div>
<div id="228">{{Arabi|تَفَكَّرُوا ف۪ٓى اٰلَٓاءِ اللّٰهِ وَ لَا تَفَكَّرُوا ف۪ى ذَاتِه۪ فَاِنَّكُمْ لَنْ تَقْدِرُوا}}</div>


Allah'ın nimetlerini tefekkür edin; Onun zâtını tefekkür etmeyin. Çünkü buna güç yetiremezsiniz. (El-Münâvî, Feyzü'l-Kadîr 262-263)
Allah'ın nimetlerini tefekkür edin; Onun zâtını tefekkür etmeyin. Çünkü buna güç yetiremezsiniz. (El-Münâvî, Feyzü'l-Kadîr 262-263)


<div id="">{{Arabi|حَق۪يقَةُ الْمَرْءِ لَيْسَ الْمَرْءُ يُدْرِكُهَا فَكَيْفَ كَيْفِيَّةُ الْجَبَّارِ ذِى الْقِدَمِ ٭ هُوَ الَّذ۪ٓى اَبْدَعَ الْاَشْيَاءَ وَ اَنْشَاَهَا فَكَيْفَ يُدْرِكُهُ مُسْتَحْدَثُ النَّسَمِ}}</div>
<div id="229">{{Arabi|حَق۪يقَةُ الْمَرْءِ لَيْسَ الْمَرْءُ يُدْرِكُهَا فَكَيْفَ كَيْفِيَّةُ الْجَبَّارِ ذِى الْقِدَمِ ٭ هُوَ الَّذ۪ٓى اَبْدَعَ الْاَشْيَاءَ وَ اَنْشَاَهَا فَكَيْفَ يُدْرِكُهُ مُسْتَحْدَثُ النَّسَمِ}}</div>


İnsan, kendi hakikatini dahi idrak etmekten âciz iken, herşeyden önce var olan ve herşeyi ceberutiyet-i mutlaka ile hükmü altında tutan Zâtı nasıl idrak edebilir? O Cebbâr-ı Zîkıdem ki, herşeyi ilk olarak yoktan yaratmış ve inşa etmiştir; sonradan var olup can bulanlar Onu nasıl idrak etsin? (İmam-ı Ali'ye (r.a.) ait olduğu rivayet edilmektedir. bk. Dîvân u İmamı Ali, Beyrut)
İnsan, kendi hakikatini dahi idrak etmekten âciz iken, herşeyden önce var olan ve herşeyi ceberutiyet-i mutlaka ile hükmü altında tutan Zâtı nasıl idrak edebilir? O Cebbâr-ı Zîkıdem ki, herşeyi ilk olarak yoktan yaratmış ve inşa etmiştir; sonradan var olup can bulanlar Onu nasıl idrak etsin? (İmam-ı Ali'ye (r.a.) ait olduğu rivayet edilmektedir. bk. Dîvân u İmamı Ali, Beyrut)
1.583. satır: 1.595. satır:
Fihrist
Fihrist


<div id="">{{Arabi|وَ ف۪ى كُلِّ شَيْءٍ لَهُ اٰيَةٌ تَدُلُّ عَلٰى اَنَّهُ وَاحِدٌ}}</div>
<div id="230">{{Arabi|وَ ف۪ى كُلِّ شَيْءٍ لَهُ اٰيَةٌ تَدُلُّ عَلٰى اَنَّهُ وَاحِدٌ}}</div>


Her bir şeyde, Onun bir olduğuna delâlet eden bir âyet vardır. (İbnü'-Mu'tez'in bir şiirinden alınmıştır. İbn-i Kesîr, Tefsîrü'l-Kur'ani'l-Azîm 24)
Her bir şeyde, Onun bir olduğuna delâlet eden bir âyet vardır. (İbnü'-Mu'tez'in bir şiirinden alınmıştır. İbn-i Kesîr, Tefsîrü'l-Kur'ani'l-Azîm 24)
1.591. satır: 1.603. satır:
Şimdi bak Allah'ın rahmet eserlerine: Yeryüzünü ölümünün ardından nasıl diriltiyor? Bunu yapan, elbette ölüleri de öylece diriltecektir; O herşeye hakkıyla kàdirdir. (Rum 50)
Şimdi bak Allah'ın rahmet eserlerine: Yeryüzünü ölümünün ardından nasıl diriltiyor? Bunu yapan, elbette ölüleri de öylece diriltecektir; O herşeye hakkıyla kàdirdir. (Rum 50)


<div id="">{{Arabi|اَشْهَدُ اَنْ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ}}</div>
<div id="231">{{Arabi|اَشْهَدُ اَنْ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ}}</div>


Allah'tan başka ibadete lâyık hiçbir ilâh bulunmadığını şehadet ederim.
Allah'tan başka ibadete lâyık hiçbir ilâh bulunmadığını şehadet ederim.
1.599. satır: 1.611. satır:
Allah bize yeter; O ne güzel vekildir. (Âl-i İmrân 173)
Allah bize yeter; O ne güzel vekildir. (Âl-i İmrân 173)


<div id="">{{Arabi|لَا حَوْلَ وَلَا قُوَّةَ اِلَّا بِاللّٰهِ الْعَلِىِّ الْعَظ۪يمِ}}</div>
<div id="232">{{Arabi|لَا حَوْلَ وَلَا قُوَّةَ اِلَّا بِاللّٰهِ الْعَلِىِّ الْعَظ۪يمِ}}</div>


Havl ve kuvvet, ancak herşeyden yüce ve nihayetsiz azamet sahibi olan Allah' a aittir. (Ayrıca bk. Buhârî, Meğâzî: 38; Müslim, Zikr: 44-46)
Havl ve kuvvet, ancak herşeyden yüce ve nihayetsiz azamet sahibi olan Allah' a aittir. (Ayrıca bk. Buhârî, Meğâzî: 38; Müslim, Zikr: 44-46)
1.619. satır: 1.631. satır:
Yılları ve hesabı bilesiniz diye. (Yûnus 5)
Yılları ve hesabı bilesiniz diye. (Yûnus 5)


<div id="">{{Arabi|اَللّٰهُمَّ اخْتِمْ لَنَا بِالسَّعَادَةِ وَالشَّهَادَةِ وَالْكَرَامَةِ وَالْبُشْرٰى اٰم۪ينَ اٰم۪ينَ اٰم۪ينَ}}</div>
<div id="233">{{Arabi| اُنْظُرْ اِلٰى مَنْ قَالَ }}</div>
 
Kimin söylediğine bak
 
<div id="234">{{Arabi| اُنْظُرْ اِلٰى مَنْ قَالَ وَ لِمَنْ قَالَ وَ لِمَا قَالَ وَ فٖيمَا قَالَ }}</div>
 
Kimin söylediğine, kime söylediğine, niçin söylediğine ve hangi makamda söylediğine bak
 
<div id=235"">{{Arabi|اَللّٰهُمَّ اخْتِمْ لَنَا بِالسَّعَادَةِ وَالشَّهَادَةِ وَالْكَرَامَةِ وَالْبُشْرٰى اٰم۪ينَ اٰم۪ينَ اٰم۪ينَ}}</div>
 
Allah'ım bu dünyadan saadetle, şehadetle, kerim olarak, müjdelerle ayrılmayı nasip eyle. Amin, Amin, Amin.


<div id="">{{Arabi|سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ}}</div>
<div id="">{{Arabi|سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ}}</div>
1.629. satır: 1.651. satır:
Ey Rabbimiz, unutur veya hataya düşer de bir kusur işlersek bizi onunla hesaba çekme. (Bakara 286)
Ey Rabbimiz, unutur veya hataya düşer de bir kusur işlersek bizi onunla hesaba çekme. (Bakara 286)


<div id=236"">{{Arabi| رَبَّنَا تَقَبَّلْ مِنَّا بِاَحْسَنِ قَبُولٍ هٰذِهِ الْفِهْرِسْتَةَ النَّاقِصَةَ بِحُرْمَةِ سَيِّدِ الْمُرْسَلٖينَ وَ اٰلِهٖ وَ صَحْبِهٖ اَجْمَعٖينَ اٰمٖينَ وَالْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمٖينَ }}</div>
Rabbimiz, Elçilerin Efendisi'nin, ailesinin ve ashabının hepsinin hürmetine bu eksik fihristi en güzel kabulle bizden kabul et. Amin ve hamd âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur.





13.47, 13 Ağustos 2023 tarihindeki hâli


Mesnevi-i Nuriye

(Türkçe Tercümesi)

Mütercim Abdülmecid Nursî

Mesnevî-i Nuriye

Bu Mesnevî-i Nuriye 1921- 1922 yıllarında İstanbul'da Arapça olarak te'lif edilmiş olup Arapça olarak yayınlanmıştır. Bilahere 1950 den sonra Abdülmecid Ağabey tarafından tercüme edilmiştir.

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

وَ ف۪ى كُلِّ شَيْءٍ لَهُ اٰيَةٌ تَدُلُّ عَلٰى اَنَّهُ وَاحِدٌ

Her bir şeyde, Onun bir olduğuna delâlet eden bir âyet vardır. (İbnü'-Mu'tez'in bir şiirinden alınmıştır. İbn-i Kesîr, Tefsîrü'l-Kur'ani'l-Azîm 24)

Lem'alar

(Türkçe Risale-i Nur'un Yirmiikinci Sözü ile aynı mealdedir)

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

اَللّٰهُ خَالِقُ كُلِّ شَيْءٍ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ وَك۪يلٌ

Allah herşeyin yaratıcısıdır. Ve O her şey üzerinde hakkıyla görüp gözeticidir. (Zümer 62)

لَهُ مَقَال۪يدُ السَّمٰوَاتِ وَ الْاَرْضِ

Göklerin ve yerin tedbir ve tasarrufu Ona âittir. (Zümer 63)

فَسُبْحَانَ الَّذ۪ى بِيَدِه۪ مَلَكُوتُ كُلِّ شَيْءٍ

Şânı ne yücedir Onun ki, herşeyin hüküm ve tasarrufu elindedir. (Yâsin 83)

{{Arabi|وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا عِنْدَنَا خَزَٓائِنُهُ Hiçbir şey yoktur ki, hazineleri Bizim yanımızda olmasın. (Hicr 21)
مَا مِنْ دَٓابَّةٍ اِلَّا هُوَ اٰخِذٌ بِنَاصِيَتِهَا

Hiçbir canlı yoktur ki, Allah onu alnından tutup kudretine boyun eğdirmiş olmasın. (Hûd 56)

فَانْظُرْ اِلٰٓى اٰثَارِ رَحْمَتِ اللّٰهِ كَيْفَ يُحْيِى الْاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا اِنَّ ذٰلِكَ لَمُحْيِى الْمَوْتٰى وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ

Şimdi bak Allah'ın rahmet eserlerine: Yeryüzünü ölümünün ardından nasıl diriltiyor? Bunu yapan, elbette ölüleri de öylece diriltecektir; O herşeye hakkıyla kàdirdir. (Rum 50)

Reşhalar

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ

Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur.

لَيْسَ الْخَبَرُ كَالْعَيَانِ

Haber, gözle görmeye benzemez, ikisi aynı şey değildir.

لَوْلَاكَ لَوْلَاكَ لَمَا خَلَقْتُ الْاَفْلَاكَ

Sen olmasaydın [yâ Muhammed], Sen olmasaydın kâinatı yaratmazdım. (Keşfü'l-Hafâ 164, hadis no: 2123.)

اِنْ هُوَ اِلَّا وَحْىٌ يُوحٰى

O ancak kendisine vahyolunanı söyler. (Necm 4)

اِذَا الشَّمْسُ كُوِّرَتْ

Güneş dürülüp toplandığında. (Tekvir 1)

اِذَا السَّمَٓاءُ انْفَطَرَتْ

Gök yarıldığı zaman. (İnfitar 1)

{{{1}}}
دَرْ رَاسْتْ م۪ى د۪يدَمْ كِه د۪ى رُوزْ مَزَارِ پَدَرِ مَنَسْتْ

Evet, gafletle sağımdaki geçmiş zamandan teselli almak için baktım. Fakat gördüm ki, dünkü gün, pederimin kabri; ve geçmiş zaman, ecdadımın bir mezar-ı ekberi suretinde göründü. Teselli yerine vahşet verdi. (Haşiye-1)

Haşiye-1: İman, o vahşetli mezar-ı ekberi, ünsiyetli bir meclis-i münevver ve bir mecma-ı ahbap gösterir.

وَ دَرْ چَپْ د۪يدَمْ كِه فَرْدَا قَبْرِ مَنَسْتْ

Sonra soldaki istikbale baktım, derman bulamadım. Belki yarınki gün, benim kabrim; ve istikbal ise, emsalimin ve nesl-i âtinin bir kabr-i ekberi suretinde görünüp, ünsiyet değil, belki vahşet verdi. (Haşiye-2)

Haşiye-2: İman ve huzur-u iman, o dehşetli kabr-i ekberi, sevimli saadet saraylarında bir davet-i Rahmâniye gösterir.

وَ ا۪يمْرُوزْ تَابُوتِ جِسْمِ پُرْ اِضْطِرَابِ مَنَسْتْ

Soldan dahi hayır görünmediği için, hazır güne baktım. Gördüm ki, şu gün, güya bir tabuttur. Hareket-i mezbuhânede olan cismimin cenazesini taşıyor. (Haşiye-3)

Haşiye-3: İman, o tabutu, bir ticaretgâh ve şaşaalı bir misafirhane gösterir.

بَرْسَرِ عُمْرْ جَنَازَهءِ مَنْ ا۪يسْتَادَه اَسْتْ

İşbu cihetten dahi devâ bulamadım. Sonra başımı kaldırıp şecere-i ömrümün başına baktım. Gördüm ki, o ağacın tek meyvesi benim cenazemdir ki, o ağacın üstünde duruyor, bana bakıyor. (Haşiye-4)

Haşiye-4: İman, o ağacın meyvesini cenaze değil, belki ebedî hayata mazhar ve ebedî saadete namzet olan ruhumun eskimiş yuvasından yıldızlarda gezmek için çıktığını gösterir.

دَرْ قَدَمْ آبِ خَاكِ خِلْقَتِ مَنْ وَ خَاكِسْتَرِ عِظَامِ مَنَسْتْ

O cihetten dahi meyus olup başımı aşağıya eğdim. Baktım ki, aşağıda, ayak altında, kemiklerimin toprağı ile mebde-i hilkatimin toprağı birbirine karışmış gördüm. Derman değil, derdime dert kattı. (Haşiye-5)

Haşiye-5: İman, o toprağı, rahmet kapısı ve Cennet salonunun perdesi olduğunu gösterir.

چُونْ دَرْ پَسْ م۪ينِگَرَمْ ب۪ينَمْ ا۪ينْ دُنْيَاءِ ب۪ى بُنْيَادْ ه۪يچْ دَرْ ه۪يچَسْتْ

Ondan dahi nazarı çevirip arkama baktım. Gördüm ki, esassız, fâni bir dünya, hiçlik derelerinde ve adem zulümatında yuvarlanıp gidiyor. Derdime merhem değil, belki vahşet ve dehşet zehrini ilâve etti. (Haşiye-6)

Haşiye-6: İman, o zulümatta yuvarlanan dünyayı, vazifesi bitmiş, mânâsını ifade etmiş, neticelerini kendine bedel vücutta bırakmış mektubât-ı Samedâniye ve sahâif-i nukuş-u Sübhâniye olduğunu gösterir.

وَ دَرْ پ۪يشْ اَنْدَازَهءِ نَظَرْ م۪يكُنَمْ دَرِ قَبِرْ كُشَادَه اَسْتْ
وَ رَاهِ اَبَدْ بَدُورِ دِرَازْ بَد۪يدَارَسْتْ

Onda dahi hayır görmediğim için ön tarafıma, ileriye nazarımı gönderdim. Gördüm ki, kabir kapısı yolumun başında açık görünüp, onun arkasında ebede giden cadde, uzaktan uzağa nazara çarpıyor. (Haşiye-7)

Haşiye-7: İman, o kabir kapısını âlem-i nur kapısı ve o yol dahi saadet-i ebediye yolu olduğunu gösterdiğinden, dertlerime hem derman, hem merhem olur.

مَرَا جُزْ جُزْءِ اِخْتِيَار۪ى چ۪يز۪ى ن۪يسْتْ دَرْ دَسْتْ

İşte şu altı cihette ünsiyet ve teselli değil, belki dehşet ve vahşet aldığım onlara mukabil, benim elimde bir cüz-i ihtiyarîden başka hiçbir şey yoktur ki, ona dayanıp onunla mukabele edeyim. (Haşiye-8)

Haşiye-8: İman, o cüz-i lâyetecezzâ hükmündeki cüz-ü ihtiyarî yerine, gayr-ı mütenâhi bir kudrete istinad etmek için bir vesika verir. Ve belki iman bir vesikadır.

كِه اُو جُزْءْ هَمْ عَاجِزْ هَمْ كُوتَاه و هَمْ كَمْ عَيَارَسْتْ

Halbuki o cüz-i ihtiyarî denilen silâh-ı insanî hem âciz, hem kısadır. Hem ayarı noksandır. İcad edemez. Kisbden başka hiçbir şey elinden gelmez. (Haşiye-9)

Haşiye-9: İman, o cüz-i ihtiyarîyi, Allah namına istimal ettirip, her şeye karşı kâfi getirir. Bir askerin cüzî kuvvetini devlet hesabına istimal ettiği vakit, binler kuvvetinden fazla işler görmesi gibi...

نَه دَرْ مَاض۪ى مَجَالِ حُلُولْ نَه دَرْ مُسْتَقْبَلْ مَدَارِ نُفُوذْ اَسْتْ

Ne geçmiş zamana hulûl edebilir, ne de gelecek zamana nüfuz edebilir. Mazi ve müstakbele ait emellerime ve elemlerime faidesi yoktur. (Haşiye-10)

Haşiye-10: İman, dizginini cism-i hayvanînin elinden alıp kalbe, ruha teslim ettiği için, maziye nüfuz ve müstakbele hulûl edebilir. Çünkü kalb ve ruhun daire-i hayatı geniştir.

مَيْدَانِ اُو ا۪ينْ زَمَانِ حَال و يَكْ آنِ سَيَّالَسْتْ

O cüz-i ihtiyarînin meydan-ı cevelânı, kısacık şu zaman-ı hazır ve bir ân-ı seyyaldir.

بَا ا۪ينْ هَمَه فَقْرْهَا وَ ضَعْفْهَا قَلَمِ قُدْرَتِ تُو آشِكَارَه
نُوِشْتَه اَسْتْ دَرْ فِطْرَتِ مَا مَيْلِ اَبَدْ وَ اَمَلِ سَرْمَدْ

İşte, şu bütün ihtiyaçlarımla ve zayıflığımla ve fakr ve aczimle beraber, altı cihetten gelen dehşetler ve vahşetlerle perişan bir halde iken, kalem-i kudretle sahife-i fıtratımda ebede uzanan arzular ve sermede yayılan emeller âşikâre bir surette yazılmıştır, mahiyetimde derc edilmiştir.

بَلْكِه هَرْ چِه هَسْتْ ، هَسْتْ

Belki dünyada ne varsa, nümuneleri fıtratımda vardır. Umum onlara karşı alâkadarım. Onlar için çalıştırıyorum, çalışıyorum.

دَٓائِرَهءِ اِحْتِيَاجْ مَانَنْدِ دَٓائِرَهءِ مَدِّ نَظَرْ بُزُرْگ۪ى دَارَسْتْ

İhtiyaç dairesi, nazar dairesi kadar büyüktür, geniştir.

خَيَالْ كُدَامْ رَسَدْ اِحْتِيَاجْ ن۪يزْ رَسَدْ
دَرْ دَسْتْ هَرْچِه ن۪يسْتْ دَرْ اِحْتِيَاجْ هَسْتْ

Hattâ, hayal nereye gitse, ihtiyaç dairesi dahi oraya gider; orada da hâcet vardır. Belki, her ne ki elde yok, ihtiyaçta vardır. Elde olmayan ihtiyaçta vardır; elde bulunmayan ise hadsizdir.

دَٓائِرَهءِ اِقْتِدَارْ هَمْچُو دَٓائِرَهءِ دَسْتِ كُوتَاهْ كُوتَاهَسْتْ

Halbuki daire-i iktidar, kısa elimin dairesi kadar kısa ve dardır.

پَسْ فَقْر و حَاجَاتِ مَا بَقَدْرِ جِهَانَسْتْ

Demek, fakr ve ihtiyaçlarım dünya kadardır.

وَ سَرْمَايَهءِ مَا هَمْ چُو جُزْءِ لَايَتَجَزَّا اَسْتْ

Sermayem ise, cüz-i lâyetecezzâ gibi cüz'î bir şeydir.

ا۪ينْ جُزْءْ كُدَامْ وَ ا۪ينْ كَٓائِنَاتِ حَاجَاتْ كُدَامَسْتْ

İşte, şu cihan kadar ve milyarlar ile ancak istihsal edilen hâcet nerede? Ve bu beş paralık cüz-ü ihtiyarî nerede? Bununla onların mübayaasına gidilmez, bununla onlar kazanılmaz. Öyle ise başka bir çare aramak gerektir.

پَسْ دَرْ رَاهِ تُو َازْ ا۪ينْ جُزْءْ ن۪يزْ بَازْ م۪ى گُذَشْتَنْ چَارَهءِ مَنْ اَسْتْ

O çare ise şudur ki: O cüz-i ihtiyarîden dahi vaz geçip, irade-i İlâhiyeye işini bırakıp, kendi havl ve kuvvetinden teberri edip, Cenâb-ı Hakkın havl ve kuvvetine iltica ederek hakikat-i tevekküle yapışmaktır. Yâ Rab! Madem çare-i necat budur; Senin yolunda o cüz-i ihtiyarîden vaz geçiyorum ve enaniyetimden teberri ediyorum.

تَا عِنَايَتِ تُو دَسْتْگ۪يرِ مَنْ شَوَدْ رَحْمَتِ ب۪ى نِهَايَتِ تُو پَنَاهِ مَنْ اَسْتْ

Ta, Senin inâyetin, acz ve zaafıma merhameten elimi tutsun. Hem, ta Senin rahmetin, fakr ve ihtiyacıma şefkat edip bana istinadgâh olabilsin, kendi kapısını bana açsın.

آنْ كَسْ كِه بَحْرِ ب۪ى نِهَايَتِ رَحْمَتْ يَافْتْ اَسْتْ تَكْيَه
نَه كُنَدْ بَرْ ا۪ينْ جُزْءِ اِخْتِيَارِى كِه يَكْ قَطْرَه سَرَابَسْتْ

Evet, her kim ki rahmetin nihayetsiz denizini bulsa, elbette bir katre serap hükmünde olan cüz-i ihtiyarına itimat etmez, rahmeti bırakıp ona müracaat etmez.

اَيْوَاهْ ا۪ينْ زِنْدِگَان۪ى هَمْ چُو خَابَسْتْ
و۪ينْ عُمْرِ ب۪ى بُنْيَادْ هَمْ چُو بَادَسْتْ

Eyvah, aldandık! Şu hayat-ı dünyeviyeyi sabit zannettik. O zan sebebiyle bütün bütün zayi ettik. Evet, şu güzerân-ı hayat bir uykudur; bir rüya gibi geçti. Şu temelsiz ömür dahi bir rüzgâr gibi uçar, gider.

اِنْسَانْ بَزَوَالْ دُنْيَا بَفَنَا اَسْتْ آمَالْ ب۪ى بَقَا آلَامْ بَبَقَا اَسْتْ

Kendine güvenen ve ebedî zanneden mağrur insan zevâle mahkûmdur, sür'atle gidiyor. Hane-i insan olan dünya ise, zulümat-ı ademe sukut eder. Emeller bekàsız, elemler ruhta bâki kalır.

بِيَا اَىْ نَفْسِ نَافَرْجَامْ وُجُودِ فَانِى ىِ خُودْرَا فَدَا كُنْ
خَالِقِ خُودْرَا كِه ا۪ينْ هَسْت۪ى وَد۪يعَه هَسْتْ

Madem hakikat böyledir. Gel, ey hayata çok müştak ve ömre çok talip ve dünyaya çok âşık ve hadsiz emellerle ve elemlerle müptelâ bedbaht nefsim! Uyan, aklını başına al! Nasıl ki yıldızböceği kendi ışıkçığına itimat eder, gecenin hadsiz zulümatında kalır. Balarısı kendine güvenmediği için gündüzün güneşini bulur; bütün dostları olan çiçekleri, güneşin ziyasıyla yaldızlanmış müşahede eder.

Öyle de, kendine, vücuduna ve enaniyetine dayansan, yıldızböceği gibi olursun. Eğer sen fâni vücudunu, o vücudu sana veren Hâlıkın yolunda feda etsen, balarısı gibi olursun, hadsiz bir nur-u vücut bulursun. Hem feda et. Çünkü şu vücut sende vedia ve emanettir.

وَ مُلْكِ اُو وَ اُو دَادَه فَنَا كُنْ تَا بَقَا يَابَدْ
اَزْ آنْ سِرّ۪ى كِه ، نَفْىِ نَفْىْ اِثْبَاتْ اَسْتْ

Hem Onun mülküdür, hem O vermiştir. Öyle ise, minnet etmeyerek ve çekinmeyerek fena et, feda et, ta bekà bulsun. Çünkü nefy-i nefy ispattır. Yani, yok yok ise, o vardır. Yok, yok olsa, var olur.

خُدَاىِ پُرْكَرَمْ خُودْ مُلْكِ خُودْرَا مِى خَرَدْ اَزْ تُو
بَهَاىِ ب۪ى گِرَانْ دَادَه بَرَاىِ تُو نِگَاهْ دَارَسْتْ

Hâlık-ı Kerîm, kendi mülkünü senden satın alıyor; Cennet gibi büyük bir fiyatı verir. Hem o mülkü senin için güzelce muhafaza ediyor, kıymetini yükselttiriyor. Yine sana hem bâki, hem mükemmel bir surette verecektir. Öyle ise, ey nefsim, hiç durma. Birbiri içinde beş kârlı bu ticareti yap. Ta beş hasâretten kurtulup, beş ribhi birden kazanasın.

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

اِنَّ الصَّلٰوةَ كَانَتْ عَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ كِتَابًا مَوْقُوتًا

Şüphesiz ki namaz, mü'minler üzerine belli vakitler için farz olarak yazılmıştır. (Nisâ 103)

وَ اعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللّٰهِ جَم۪يعًا

Hep birlikte Allah'ın ipine (Kur'an'a) sımsıkı sarılın. (Âl-i İmrân 103)

حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ

Allah bize yeter; O ne güzel vekildir. (Âl-i İmrân 173)

نِعْمَ الْمَوْلٰى وَنِعْمَ النَّص۪يرُ

(O Allah) ne güzel mevla, dost ne güzel yardımcıdır. (Enfâl 40)

اِنَّمَٓا اَمْرُهُٓ اِذَٓا اَرَادَ شَيْئًا اَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ

Birşeyin olmasını murad ettiği zaman, Onun işi sadece 'Ol' demektir; o da oluverir. (Yâsin 82)

مَا خَلْقُكُمْ وَلَا بَعْثُكُمْ اِلَّا كَنَفْسٍ وَاحِدَةٍ

Sizin yaratılmanız da, diriltilmeniz de, tek bir kişinin yaratılıp diriltilmesi gibidir. (Lokman 28)

وَكَانَ عَرْشُهُ عَلَى الْمَٓاءِ

Arşı su üzerinde idi... (Hûd 7)

سَقْفُ الْجَنَّةِ عَرْشُ الرَّحْمٰنِ

Cennetin damı Rahmân'ın Arşıdır. (el-Münâvî, Künûzü'l-Hakâik, s.78)

Zeyl-ül Hubab

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

اَللّٰهُمَّ يَا قَيُّومَ الْاَرْضِ وَ السَّمَٓاءِ اِنَّا نُشْهِدُكَ وَ جَم۪يعَ مَصْنُوعَاتِكَ وَ جَم۪يعَ خَلْقِكَ بِاَنَّكَ اَنْتَ اللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اَنْتَ وَحْدَكَ لَا شَر۪يكَ لَكَ وَ نَسْتَغْفِرُكَ وَ نَتُوبُ اِلَيْكَ وَ نَشْهَدُ اَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُكَ وَ رَسُولُكَ اَرْسَلْتَهُ رَحْمَةً لِلْعَالَم۪ينَ اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَ سَلِّمْ عَلَيْهِ كَمَا يُنَاسِبُ حُرْمَتَهُ وَ كَمَا يَل۪يقُ بِرَحْمَتِكَ وَ عَلٰٓى اٰلِه۪ وَ صَحْبِه۪ٓ اَجْمَع۪ينَ

Ey yer ve göğün kayyûmu olan Allah'ım! Seni ve Senin bütün san'at eserlerini ve mahlûklarını şahit tutarak ilân ederiz ki, Sen, kendisinden başka hiçbir ilâh olmayan Allah'sın. Sen birsin, ortağın yoktur. Günahlarımızın affı için Sana dönüyor ve af diliyoruz. Alemlere rahmet olarak gönderdiğin Muhammed'in, Senin kulun ve peygamberin olduğuna da şehadet ediyoruz. Allah'ım, Onun hürmetine münasip ve Senin rahmetine lâyık şekilde, Ona ve bütün Âl ve Ashabına salât ve selâm eyle.

تَمُرُّ مَرَّ السَّحَابِ

Bulutların geçişi gibi geçip gider. (Neml 88)

قُلْ مَا يَعْبَؤُا بِكُمْ رَبّ۪ى لَوْلَا دُعَٓاؤُكُمْ

De ki: Eğer duanız olmasa Rabbim katında ne ehemmiyetiniz var?" Furkan 77

اَللّٰهُمَّ يَٓا اَرْحَمَ الرَّاحِم۪ينَ وَ ارْحَمْ اُمَّةَ مُحَمَّدٍ عَلَيْهِ الصَّلَاةُ وَ السَّلَامُ وَ نَوِّرْ قُلُوبَ اُمَّةِ مُحَمَّدٍ عَلَيْهِ الصَّلَاةُ وَ السَّلَامُ بِنُورِ الْا۪يمَانِ وَ الْقُرْاٰنِ وَ نَوِّرْ بُرْهَانَ الْقُرْاٰنِ وَ عَظِّمْ شَر۪يعَةَ الْاِسْلَامِ اٰم۪ينَ

Ey Erhamü'r-Râhimîn olan Allah'ım! Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın ümmetine rahmet et ve onların kalblerini iman ve Kur'ân nuruyla nurlandır. Kur'ân'ın burhanlarını izhar et ve İslâm dinini yücelt. Âmin.

Habbe

حَبَّه م۪ى گُويَدْ

Habbe diyor ki:

مَنْ شَاخِ دِرَخْتَمْ پُرْ اَزْ مَيْوَهءِ تَوْح۪يدْ يَكْ شَبْنَمَمْ اَزْ يَمْ پُرْ اَزْ لُؤْلُؤِ تَمْج۪يدْ

Ben tevhid meyveleriyle yüklü bir ağacın dalıyım. Tevhid incileriyle dolu bir denizin damlasıyım.

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلٰى د۪ينِ الْاِسْلَامِ وَ كَمَالِ الْا۪يمَانِ وَالصَّلَاةُ وَالسَّلَامُ عَلٰى مُحَمَّدٍ ۨالَّذ۪ى هُوَ مَرْكَزُ دَٓائِرَةِ الْاِسْلَامِ وَ مَنْبَعُ اَنْوَارِ الْا۪يمَانِ وَعَلٰٓى اٰلِه۪ وَ صَحْبِه۪ٓ اَجْمَع۪ينَ مَا دَامَ الْمَلَوَانِ وَمَا دَارَ الْقَمَرَانِ

Din-i İslâm ve kemâl-i iman için Allah'a hamd olsun. Daire-i İslâmın merkezi ve envâr-ı imanın menbaı olan Muhammed ile Onun bütün âl ve ashabına, gece gündüz, ay ve güneş devam ettikçe salât ve selâm olsun.

اِنَّا لِلّٰهِ وَ اِنَّا اِلَيْهِ رَاجِعُونَ

Biz Allah'ın kullarıyız; sonunda yine Ona döneceğiz. (Bakara 156)

اَنَّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ كَانَتَا رَتْقًا فَفَتَقْنَاهُمَا

Gökler ve yer bitişik iken Biz onları birbirinden koparıp ayırdık. (Enbiyâ 30)

وَ جَعَلْنَا‌ مِنَ الْمَٓاءِ كُلَّ شَيْءٍ حَىٍّ

Her canlı şeyi sudan yarattık. (Enbiyâ 30)

اَوَّلُ مَا خَلَقَ اللّٰهُ نُور۪ى

Cenâb-ı Hak herşeyden evvel benim nurumu yarattı. (Bu hadis, Câbir bin Abdillah tarikiyle Abdürrezzak'tan şu lafızlarla rivayet edilmiştir: "Evvelu mâ halakallâhu nûra nebiyyike yâ Câbir" Yani, "Cenâb-ı Hak herşeyden evvel senin Peygamberinin nurunu yarattı ey Câbir." el-Aclûnî, Keşfü'l-Hafâ 205 129)

اَفَعَي۪ينَا بِالْخَلْقِ الْاَوَّلِ بَلْ هُمْ ف۪ى لَبْسٍ مِنْ خَلْقٍ جَد۪يدٍ

Onların ilk yaratılışı Bize zor mu geldi ki, tekrar diriltmekten âciz kalalım? Doğrusu onlar ilk yaratılışlarını kabul ettikleri halde yeni bir yaratıştan şüphe ediyorlar. (Kâf 15)

وَ اٰخِرُ دَعْوٰيهُمْ اَنِ الْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ

Onların duaları şu sözlerle sona erer: 'Hamd, Âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur. (Yûnus 10)

عِبَارَاتُنَا شَتّٰى وَ حُسْنُكَ وَاحِدٌ وَ كُلٌّ اِلٰى ذَاكَ الْجَمَالِ يُش۪يرُ

Sözlerimiz muhtelifse de, Senin hüsnün birdir. O sözlerin hepsi de o güzelliğe işaret eder.

تَاَمَّلْ سُطُورَ الْكَائِنَاتِ فَاِنَّهَا‌ ٭ مِنَ الْمَـلَاِ الْاَعْلٰى اِلَيْكَ رَسَٓائِلُ

Kâinatın satırlarını dikkatle mütalâa et. Zira onlar, yüce semâvî meclisten (mele-i a'ladan) sana gönderilmiş mektuplardır.

وَ عَيْن۪ى قَدْ نَامَتْ بِلَيْلِ شَب۪يبَت۪ى

Geceye benzeyen gençliğim zamanında gözlerim uyudu.

وَ لَمْ تَنْتَبِهْ اِلَّا بِصُبْحِ مَش۪يبِ

Ancak ihtiyarlık sabahıyla uyandım.

يَفْعَلُ اللّٰهُ مَا يَشَٓاءُ

Allah dilediğini yapar. (İbrahim 27)

وَ يَحْكُمُ مَا يُر۪يدُ

Allah dilediği gibi hükmeder. (Mâide 1)

اِلٰه۪ى لَازِمٌ عَلَىَّ اَنْ لَٓا اُبَالِىَ وَ لَوْ فَاتَ مِنّ۪ى حَيَاتُ الدَّارَيْنِ وَ عَادَتْنِى الْكَائِنَاتُ بِتَمَامِهَا اِذْ اَنْتَ رَبّ۪ى وَ خَالِق۪ى وَ اِلٰه۪ٓى اِذْ اَنَا مَخْلُوقُكَ وَ مَصْنُوعُكَ ل۪ى جِهَةُ تَعَلُّقٍ وَ اِنْتِسَابٍ مَعَ قَطْعِ نِهَايَةِ عِصْيَان۪ى وَ غَايَةِ بُعْد۪ى لِسَٓائِرِ رَوَابِطِ الْكَرَامَةِ فَاَتَضَرَّعُ بِلِسَانِ مَخْلُوقِيَّت۪ى يَا خَالِق۪ى ٭ يَا رَبّ۪ى يَا رَازِق۪ى يَا مَالِك۪ى يَا مُصَوِّر۪ى ٭ يَٓا اِلٰه۪ٓى اَسْئَلُكَ بِاَسْمَٓائِكَ الْحُسْنٰى وَ بِاِسْمِكَ الْاَعْظَمِ وَ بِفُرْقَانِكَ الْحَك۪يمِ وَ بِحَب۪يبِكَ الْاَكْرَمِ وَ بِكَلَامِكَ الْقَد۪يمِ وَ بِعَرْشِكَ الْاَعْظَمِ وَ بِاَلْفِ اَلْفِ قُلْ هُوَ اللّٰهُ اَحَدٌ اِرْحَمْن۪ى يَٓا اَللّٰهُ يَا رَحْمٰنُ يَا حَنَّانُ يَا مَنَّانُ يَا دَيَّانُ اِغْفِرْل۪ى يَا غَفَّارُ يَا سَتَّارُ يَا تَوَّابُ يَا وَهَّابُ اِعْفُ عَنّ۪ى يَا وَدُودُ يَا رَؤُفُ يَا عَفُوُّ يَا غَفُورُ ٭ اُلْطُفْ ب۪ى يَا لَط۪يفُ يَا خَب۪يرُ يَا سَم۪يعُ يَا بَص۪يرُ

Allah'ım! Sen benim Rabbim, Hâlık'ım ve Ma'bud'um olduktan sonra, iki dünyanın hayatını da kaybetsem ve kâinat bütünüyle bana düşmanlık da etse, ehemmiyet vermemeliyim.

Çünkü, ben Senin mahlûkun ve masnuunum. Sonsuz günahkârlığım ve insana değer kazandıran sair güzel hasletlerden nihayetsiz uzaklığımla beraber, Senin ile bir alâka ve intisap cihetim var. İşte Senin böyle durumdaki bir mahlûkunun lisanıyla niyaz ediyorum ey Hâlık'ım, ey Rabbim, ey Razık'ım, ey Malik'im, ey Musavvir'im!

Yâ İlâhî! Esma-i Hüsnan, İsm-i Azam'ın, Kur'ân-ı Hakîm'in, Habib-i Ekrem'in, Kelâm-ı Kadim'in, Arş-ı Azamın ve bir milyon İhlâs hürmetine bana merhamet et yâ Allah, yâ Rahman, yâ Hannan yâ Mennan, yâ Deyyan!

Günahlarımı bağışla yâ Gaffar, yâ Settar, yâ Tevvâb, yâ Vehhâb!

Beni affet yâ Vedûd, yâ Raûf, yâ Afüv, yâ Gafur! Bana lütufta bulun yâ Lâtif, yâ Habîr, yâ Semî, yâ Basîr!

وَ تَجَاوَزْ عَنّ۪ى يَا حَل۪يمُ يَا عَل۪يمُ يَا كَر۪يمُ يَا رَح۪يمُ اِهْدِنَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَق۪يمَ يَا رَبِّ يَا صَمَدُ يَا هَاد۪ى جُدْ عَلَىَّ بِفَضْلِكَ يَا بَد۪يعُ يَا بَاق۪ى يَا عَدْلُ يَا هُوَ اَحْىِ قَلْب۪ى وَ قَبْر۪ى بِنُورِ الْا۪يمَانِ وَ الْقُرْاٰنِ يَا نُورُ يَا حَقُّ يَا حَىُّ يَا قَيُّومُ يَا مَالِكَ الْمُلْكِ يَا ذَا الْجَلَالِ وَ الْاِكْرَامِ يَٓا اَوَّلُ يَٓا اٰخِرُ يَا ظَاهِرُ يَا بَاطِنُ يَا قَوِىُّ يَا قَادِرُ يَا مَوْلَاىَ يَا غَافِرُ يَٓا اَرْحَمَ الرَّاحِم۪ينَ اَسْئَلُكَ بِاِسْمِكَ الْاَعْظَمِ فِى الْقُرْاٰنِ وَ بِمُحَمَّدٍ عَلَيْهِ الصَّلَاةُ وَ السَّلَامُ اَلَّذ۪ى هُوَ سِرُّكَ الْاَعْظَمُ ف۪ى كِتَابِ الْعَالَمِ اَنْ تَفْتَحَ مِنْ هٰذِهِ الْاَسْمَٓاءِ الْحُسْنٰى كُوَاةً مُف۪يضَةً اَنْوَارَ الْاِسْمِ الْاَعْظَمِ اِلٰى قَلْب۪ى ف۪ى قَالِب۪ى وَ اِلٰى رُوح۪ى ف۪ى قَبْر۪ى فَتَص۪يرَ هٰذِهِ الصَّح۪يفَةُ كَسَقْفِ قَبْر۪ى وَ هٰذِهِ الْاَسْمَٓاءُ كَكُوَاتٍ تُفِيضُ اَشِعَّةَ شَمْسِ الْحَق۪يقَةِ اِلٰى رُوح۪ى اِلٰه۪ٓى اَتَمَنَّى اَنْ يَكُونَ ل۪ى لِسَانٌ اَبَدِىٌّ يُنَاد۪ى بِهٰذِهِ الْاَسْمَٓاءِ اِلٰى قِيَامِ السَّاعَةِ فَاَقْبَلْ هٰذِهِ النُّقُوشَ الْبَاقِيَةَ بَعْد۪ى نَائِبًا عَنْ لِسَانِىَ الزَّائِلِ

Günahlarımı affet yâ Halîm, yâ Alîm, yâ Kerîm, yâ Rahîm!

Bizi dosdoğru yola hidayet et yâ Rab, yâ Samed, yâ Hâdî!

Bana fazl ve ihsanda bulun yâ Bedî, yâ Bâkî, yâ Adl, yâ Hû!

Kalbimi ve kabrimi iman ve Kur'ân nuruyla canlandır yâ Nur, yâ Hak, yâ Hayy, yâ Kayyum, yâ Malike'l-Mülk, yâ Zelcelâl-i ve'l-İkram, yâ Evvel, yâ Ahir, yâ Zahir, yâ Bâtın, yâ Kavî, yâ Kadir, yâ Mevlâm, yâ Gafir!

Yâ Erhamerrâhimîn! Kur'ân'daki İsm-i Azam ve şu âlem kitabındaki en büyük sır olan Hz. Muhammed (a.s.m.) hürmetine, bu güzel isimlerini bedenimdeki kalbime ve kabrimdeki ruhuma İsm-i Azam'ın nurlarını akıtan pencereler eylemeni niyaz ediyorum. Bu sayfa, kabrimin tavanı, bu isimler de hakikat güneşinin huzmelerini ruhuma akıtan pencereler olsun. Allah'ım! Kıyamete kadar bu isimlerle dua eden ebedî bir dilimin olmasını temenni ediyorum. Öyle ise, şu kalıcı yazıları, benden sonra geçici dilim yerine kabul eyle.

اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَ سَلِّمْ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ صَلَاةً تُنْج۪ينَا بِهَا مِنْ جَم۪يعِ الْاَهْوَالِ وَ الْاٰفَاتِ وَ تَقْض۪ى لَنَا بِهَا جَم۪يعَ الْحَاجَاتِ وَ تُطَهِّرُنَا بِهَا مِنْ جَم۪يعِ السَّيِّئَاتِ وَ تَغْفِرَ لَنَا بِهَا جَم۪يعَ الذُّنُوبِ وَ الْخَط۪ٓيئَاتِ يَٓا اَللّٰهُ يَا مُج۪يبَ الدَّعَوَاتِ اِجْعَلْ ل۪ى ف۪ى مُدَّةِ حَيَات۪ى وَ بَعْدَ مَمَات۪ى ف۪ى كُلِّ اٰنٍ اَضْعَافَ اَضْعَافِ ذٰلِكَ اَلْفُ اَلْفِ صَلَاةٍ وَ سَلَامٍ مَضْرُوب۪ينَ ف۪ى مِثْلِ ذٰلِكَ وَ اَمْثَالِ اَمْثَالِ ذٰلِكَ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلٰٓى اٰلِه۪ وَ اَصْحَابِه۪ وَ اَنْصَارِه۪ وَ اَتْبَاعِه۪ وَاجْعَلْ كُلَّ صَلَاةٍ مِنْ كُلِّ ذٰلِكَ تَز۪يدُ عَلٰٓى اَنْفَاسِىَ الْعَاصِيَةِ ف۪ى مُدَّةِ عُمْر۪ى وَ اغْفِرْل۪ى وَ ارْحَمْن۪ى بِكُلِّ صَلَاةٍ مِنْهَا بِرَحْمَتِكَ يَٓا اَرْحَمَ الرَّاحِم۪ينَ اٰم۪ينَ

Allah'ım! Peygamber Efendimize (a.s.m.) rahmet eyle. Öyle rahmet ki, Onun hürmetine bizi bütün korku ve belâlardan kurtar. Bütün ihtiyaçlarımızı o rahmetin hürmetine yerine getir.

Bütün günahlarımızı o rahmetin hürmetine temizle, o rahmetin ile bütün hata ve günahlarımızı bağışla.

Ey Allah'ım, ey dualara cevap veren Mucîbe'd-Daavat! Hayatım boyunca ve ben öldükten sonra, her an bu salâvatın kat kat fazlasını ver. Bir milyon salât ve selâm, bir o kadar da çarpımından çıkan netice ve bunun da kat kat fazlası Efendimiz Muhammed'e, Onun Âl, Ashap, yardımcı ve tâbilerine olsun. Bu salâvatların her birini benim ömür müddetimdeki günahkâr nefeslerim sayısınca çoğalt. Bu salâvatların her birisi hürmetine beni affeyle, bana merhamet et. Bunu rahmetinle yap, yâ Erhamerrâhimîn. Âmin.

Zeyl-ül Habbe

لَا حَوْلَ وَلَا قُوَّةَ اِلَّا بِاللّٰهِ

Allah'ın kudret ve gücünden başka kudret ve güç yoktur.

حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ

Allah bize yeter; O ne güzel vekildir. (Âl-i İmrân 173)

{{{1}}}

Onun zatından başka herşey helâk olup gidicidir. (Kasas 88)

مَنِ اتَّخَذَ اِلٰهَهُ هَوٰيهُ

Nefsinin arzusunu kendine mâbud edinen kimse. (Furkan 43)

مَنْ

Kim, kimse.

لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ

Mülk umumen Onundur; hamd de Ona mahsustur.

خَلَقَ لَنَا مَا فِى الْاَرْضِ جَم۪يعًا

Yerdeki herşeyi bizim için yarattı. (Bakara 29'dan iktibas)

وَمَٓا اَمْرُنَٓا اِلَّا وَاحِدَةٌ كَلَمْحٍ بِالْبَصَرِ

Bizim birşeyi yapmamız, gözün bir bakışı gibi kolay ve sür'atli tek bir emirledir. (Kamer 50)

اِنَّمَا الْاَشْيَٓاءُ تُعْرَفُ بِاَضْدَادِهَا

Eşyânın hakikati, ancak zıtlarıyla bilinir.

وَاللّٰهُ اَعْلَمُ بِالصَّوَابِ

En doğrusunu Allah bilir.

كُلِّىٌّ ذُو جُزْئِيَّاتٍ

Fertleri içinde barındıran küllî; bireyler sahibi tür. Küllî, cüzîlerden, fertlerden oluşur.

كُلٌّ ذُو اَجْزَٓاءٍ

Cüz'leri içinde barındıran küll. Küll, cüzlerden, parçalardan oluşur.

تَجْر۪ى مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ

Altlarından ırmaklar akar. (Bakara 25)

وَالْقَمَرَ قَدَّرْنَاهُ مَنَازِلَ

Ay için de menziller takdir ettik. (Yâsin 39)

لِتَعْلَمُوا عَدَدَ السِّن۪ينَ وَالْحِسَابَ

Yılları ve hesabı bilesiniz diye. (Yûnus 5)

حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ

Allah bize yeter; O ne güzel vekildir. (Âl-i İmrân 173)

نِعْمَ الْمَوْلٰى وَنِعْمَ النَّص۪يرُ

O ne güzel dost ve O ne güzel yardımcıdır. (Enfâl 40)

فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا وَلَايَغُرَّنَّكُمْ بِاللّٰهِ الْغَرُورُ

Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın. O çok aldatıcı şeytan da Allah ile Allah'ın azabını unutturup, sadece affına güvendirerek sizi aldatmasın. (Lokman 33)

اَلَٓا اِنَّ اَوْلِيَٓاءَ اللّٰهِ لَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ ٭ اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَكَانُوا يَتَّقُونَ ٭ لَهُمُ الْبُشْرٰى فِى الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَفِى الْاٰخِرَةِ لَا تَبْد۪يلَ لِكَلِمَاتِ اللّٰهِ ذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ

Bilin ki, Allah'ın dostları için ne bir korku vardır, ne de onlar mahzun olurlar. "Onlar îmân eden ve Allah'ın emir ve yasaklarına karşı gelmekten sakınan takvâ ehlidir.

{{Arabi|"Dünya hayatında da, âhirette de onlar için müjde vardır. Allah'ın sözlerinde değişiklik olmaz. En büyük ödül işte budur. (Yûnus 62-64)
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

وَ التّ۪ينِ وَ الزَّيْتُونِ ٭ وَ طُورِ س۪ين۪ينَ

Yemin olsun incire ve zeytine. Ve Sînâ Dağına. (Tîn 1-2)

يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اَنْتُمُ الْفُقَرَٓاءُ اِلَى اللّٰهِ

Ey insanlar, hepiniz Allah'a muhtaçsınız. Allah ise hiçbir şeye muhtaç değildir ve her türlü övgüye lâyıktır. (Fâtır 15)

اِنَّ الْاَبْرَارَ لَف۪ى نَع۪يمٍ ٭ وَاِنَّ الْفُجَّارَ لَف۪ى جَح۪يمٍ

İhlâs ile kulluk edenler, nimetle dolu Cennet içindedir. Günaha dalan kâfirler ise Cehennem ateşindedir. (İnfitar 12-13)

وَمَا هٰذِهِ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَٓا اِلَّا لَهْوٌ وَلَعِبٌ وَاِنَّ الدَّارَ الْاٰخِرَةَ لَهِىَ الْحَيَوَانُ

Bu dünya hayatı bir oyun ve oyalanmadan başka birşey değildir. Asıl hayata mazhar olan ise âhiret yurdudur. (Ankebût 64)

اُدْعُون۪ٓى اَسْتَجِبْ لَكُمْ

Bana dua edin, size cevap vereyim. (Mü'min 60)

اِلَيْهِ مَرْجِعُكُمْ

Hepinizin dönüşü Onadır. (En'âm 60; Yûnus 4)

وَ اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ

Hepiniz Ona döndürüleceksiniz. (Bakara 245)

وَ اِلَيْهِ الْمَص۪يرُ

Herkesin dönüşü sadece Onun huzurunadır. (Mâide 18)

وَ اِلَيْهِ مَاٰبِ

Dönüş sadece Onadır. (Ra'd 36)

اَنَا عِنْدَ ظَنِّ عَبْد۪ى ب۪ى

Kulum beni nasıl tanırsa, onunla öyle muamele ederim. (Buharî, Tevhid: 15, 35; Müslim, Tevbe: 1, Zikr, 2, 19; Tirmizî, Zühd: 51, Daavât: 131; İbni Mâce, Edeb: 58; Dârimî, Rikak: 22; Müsned 251, 315, 391, 412, 445, 482, 516, 517, 524, 534, 539 210, 277, 491 106)

اِنَّمَٓا اُوت۪يتُهُ عَلٰى عِلْمٍ

Bu servet, ancak bilgim sayesinde bana verilmiştir. (Kasas 78

{{Arabi|وَ اِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪ Hiçbir şey yoktur ki Onu övüp Onu tesbih etmesin. (İsrâ 44)
وَجَعَلَ الشَّمْسَ سِرَاجًا

Güneşi de bir kandil yaptı. (Nuh 16)

Mu'cize-i Kübradan Ondördüncü Reşha

وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْاٰنَ لِلذِّكْرِ

And olsun ki düşünülmesi, anlaşılması ve ezberlenmesi için Biz Kur'ân'ı kolaylaştırdık. (Kamer 32)

وَجَعَلْنَا الشَّمْسَ سِرَاجًا

Güneşi de bir lamba yaptık. (Nuh 16)

يَٓا اَرْضُ ابْلَع۪ى مَٓاءَكِ وَيَا سَمَٓاءُ اَقْلِع۪ى

Ey yer, suyunu yut! Ey gök, suyunu kes! (Hûd 44)

اِئْتِيَا طَوْعًا اَوْ كَرْهًا

Ey yeryüzü ve gökyüzü! İsteseniz de, istemeseniz de, ikiniz birden emrime uyun. (Fussilet 11)

Şu'le

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

اَقْرَبُ مَا يَكُونُ الْعَبْدُ مِنْ رَبِّه۪ وَ هُوَ سَاجِدٌ

Kulun Rabbine en yakın olduğu an, onun secde halidir. (el-Münavî, Feyzü'l-Kadîr 68, hadis no:1348; el-Beyhakî, es-Sünenü'l-Kübrâ 110)

Şu'le'nin Zeyli

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

Nokta

مِنْ نُورِ مَعْرِفَةِ اللّٰهِ جَلَّ جَلَالُهُ

Marifetullahın (c.c.) nurundan (bir nokta).

خُذْ مَا صَفَا

Sana safa vereni al

اٰمَنْتُ بِاللّٰهِ وَ مَلٰٓئِكَتِه۪ وَ كُتُبِه۪ وَ رُسُلِه۪ وَِالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَ بِالْقَدَرِ خَيْرِه۪ وَ شَرِّه۪ مِنَ اللّٰهِ تَعَالٰى وَ الْبَعْثُ بَعْدَ الْمَوْتِ حَقٌّ اَشْهَدُ اَنْ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ وَ اَشْهَدُ اَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولَُ اللّٰهِ

Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe, kadere, hayır ve şerrin Allah Teâlâdan geldiğine iman ettim. Ölümden sonra diriliş haktır. Allah'tan başka ilâh olmadığına şahitlik ederim. Muhammed'in, Allah'ın resulü olduğuna da şahitlik ederim.

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ وَالصَّلَاةُ وَالسَّلَامُ عَلٰى مُحَمَّدٍ خَاتَمِ النَّبِيّ۪ينَ وَ عَلٰٓى اٰلِه۪ وَصَحْبِه۪ٓ اَجْمَع۪ينَ

Hamd, Âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur. Peygamberlerin hâtemi olan Muhammed'e ve bütün âl ve ashabına salât ve selâm olsun.

اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ الْحَىُّ الْقَيُّومُ

Allah Teâlâ ki, Ondan başka ibâdete lâyık hiçbir ilâh yoktur. O Hayydır, O Kayyûmdur. (Bakara 255)

وَ اِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ

Hiçbirşey yoktur ki Onu övüp Onu tesbih etmesin. (İsrâ 44)

اَلطُّرُقُ اِلَى اللّٰهِ بِعَدَدِ اَنْفَاسِ الْخَلَٓائِقِ

Allah'a giden yollar, mahlukâtın nefesleri sayısıncadır.

تَاَمَّلْ سُطُورَ الْكَائِنَاتِ فَاِنَّهَا ٭ مِنَ الْمَلَاِ الْاَعْلٰى اِلَيْكَ رَسَٓائِلُ

Sahife-i âlemin eb'âd-ı vâsiasında Nakkaş-ı Ezelînin yazdığı silsile-i hâdisâtın satırlarına hikmet nazarıyla bak ve fikr-i hakikatle sarıl. Ta ki mele-i âlâdan uzanan şu selâsil-i resâil, seni âlâ-yı illiyyîn-i tevhide çıkarsın."

سُبْحَانَكَ لَا قُدْرَةَ لَنَٓا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ

Sen her türlü noksandan münezzeh ve uzaksın. Bizim hiç bir kudretimiz yoktur. Şüphesiz ki Sen Azîzsin, Senin kudretin herşeye galiptir; Hakîmsin, Senin her işin hikmet iledir.

مَا خَلْقُكُمْ وَلَا بَعْثُكُمْ اِلَّا كَنَفْسٍ وَاحِدَةٍ

Sizin yaratılmanız da, diriltilmeniz de, tek bir kişinin yaratılıp diriltilmesi gibidir. (Lokman 28)

قُلِ اللّٰهُ ثُمَّ ذَرْهُمْ ف۪ى خَوْضِهِمْ يَلْعَبُونَ

(Resûlüm) Sen 'Allah' de, sonra bırak onları saplandıkları batakta oynayadursunlar. (En'âm 91)

فَارْجِعِ الْبَصَرَ هَلْ تَرٰى مِنْ فُطُورٍ

Haydi, çevir gözünü: En küçük bir kusur görüyor musun? (Mülk 3)

اَوَلَا يَعْلَمُونَ

Onlar bilmiyorlar mı ki? (Bakara 77)

اَفَلَا يَعْقِلُونَ

Hiç akletmiyorlar mı? (Yâsin 68)

اَفَلَا يَتَذَكَّرُونَ

Hiç düşünmez misiniz? (Yûnus 3)

فَاعْتَبِرُوا

İbret alınız. (Haşir 2)

لَيْسَ كَمِثْلِه۪ شَيْءٌ جَلَّ جَلَالُهُ سُبْحَانَ مَنِ اخْتَفٰى لِشِدَّةِ ظُهُورِه۪ سُبْحَانَ مَنِ اسْتَتَرَ لِعَدَمِ ضِدِّه۪ سُبْحَانَ مَنِ احْتَجَبَ بِالْاَسْبَابِ لِعِزَّتِه۪

Onun benzeri hiçbirşey yoktur. Münezzehtir o Zât ki, şiddet-i zuhurundan ihtifâ etmiştir. Münezzehtir o Zât ki, zıddı ve rakibi olmadığı için istitar etmiştir. Münezzehtir o Zât ki, esbabı izzetine perde yapmıştır.

لَا مُؤَثِّرَ فِى الْكَوْنِ اِلَّا اللّٰهُ

Mükevvenatta Allah'tan başka müessir yoktur.

اَيْنَ الثَّرَا مِنَ الثُّرَيَّا وَ اَيْنَ الضِّيَاءُ السَّاطِعُ مِنَ الظُّلْمَةِ الطَّامِسَةِ

Serâ (yer) nerede, Süreyyâ (gök) nerede? Yani; aralarında yerle gök arası kadar fark vardır. Herşeyi gösteren ışık nerede, herşeyi örtüp saklayan zulmet nerede?

آنْ خَيَالَاتِى كِه دَامِ اَوْلِيَاسْتْ ٭ عَكْسِ مَهْرُويَانِ بُوسْتَانِ خُدَاسْتْ

Evliyaya tuzak olan hayaller, ilâhî bahçelerin ay yüzlü güzellerinin akisleridir, yansımalarıdır.

تَفَكَّرُوا ف۪ٓى اٰلَٓاءِ اللّٰهِ وَ لَا تَفَكَّرُوا ف۪ى ذَاتِه۪ فَاِنَّكُمْ لَنْ تَقْدِرُوا

Allah'ın nimetlerini tefekkür edin; Onun zâtını tefekkür etmeyin. Çünkü buna güç yetiremezsiniz. (El-Münâvî, Feyzü'l-Kadîr 262-263)

حَق۪يقَةُ الْمَرْءِ لَيْسَ الْمَرْءُ يُدْرِكُهَا فَكَيْفَ كَيْفِيَّةُ الْجَبَّارِ ذِى الْقِدَمِ ٭ هُوَ الَّذ۪ٓى اَبْدَعَ الْاَشْيَاءَ وَ اَنْشَاَهَا فَكَيْفَ يُدْرِكُهُ مُسْتَحْدَثُ النَّسَمِ

İnsan, kendi hakikatini dahi idrak etmekten âciz iken, herşeyden önce var olan ve herşeyi ceberutiyet-i mutlaka ile hükmü altında tutan Zâtı nasıl idrak edebilir? O Cebbâr-ı Zîkıdem ki, herşeyi ilk olarak yoktan yaratmış ve inşa etmiştir; sonradan var olup can bulanlar Onu nasıl idrak etsin? (İmam-ı Ali'ye (r.a.) ait olduğu rivayet edilmektedir. bk. Dîvân u İmamı Ali, Beyrut)

Münderecat Hakkında

لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَ الْاَرْضِ

Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. (Bakara 107)

Fihrist

وَ ف۪ى كُلِّ شَيْءٍ لَهُ اٰيَةٌ تَدُلُّ عَلٰى اَنَّهُ وَاحِدٌ

Her bir şeyde, Onun bir olduğuna delâlet eden bir âyet vardır. (İbnü'-Mu'tez'in bir şiirinden alınmıştır. İbn-i Kesîr, Tefsîrü'l-Kur'ani'l-Azîm 24)

فَانْظُرْ اِلٰى اٰثَارِ رَحْمَتِ اللّٰهِ كَيْفَ يُحْيِى الْاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا اِنَّ ذٰلِكَ لَمُحْيِى الْمَوْتٰى وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ

Şimdi bak Allah'ın rahmet eserlerine: Yeryüzünü ölümünün ardından nasıl diriltiyor? Bunu yapan, elbette ölüleri de öylece diriltecektir; O herşeye hakkıyla kàdirdir. (Rum 50)

اَشْهَدُ اَنْ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ

Allah'tan başka ibadete lâyık hiçbir ilâh bulunmadığını şehadet ederim.

حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ

Allah bize yeter; O ne güzel vekildir. (Âl-i İmrân 173)

لَا حَوْلَ وَلَا قُوَّةَ اِلَّا بِاللّٰهِ الْعَلِىِّ الْعَظ۪يمِ

Havl ve kuvvet, ancak herşeyden yüce ve nihayetsiz azamet sahibi olan Allah' a aittir. (Ayrıca bk. Buhârî, Meğâzî: 38; Müslim, Zikr: 44-46)

وَمِنْ اٰيَاتِه۪ خَلْقُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَاخْتِلَافُ اَلْسِنَتِكُمْ وَ اَلْوَانِكُمْ

Göklerin ve yerin yaratılışı; dillerinizin ve renklerinizin, (seslerinizin ve simalarınızın) farklılığı da yine Onun âyetlerindendir. (Rum 22)

وَجَعَلْنَاهَا رُجُومًا لِلشَّيَاط۪ينِ

Şeytanlar için o yıldızları birer mermi yaptık. (Mülk 5)

وَالْقَمَرَ قَدَّرْنَاهُ مَنَازِلَ

Ay için de menziller takdir ettik. (Yâsin 39)

لِتَعْلَمُوا عَدَدَ السِّن۪ينَ وَالْحِسَابَ

Yılları ve hesabı bilesiniz diye. (Yûnus 5)

اُنْظُرْ اِلٰى مَنْ قَالَ

Kimin söylediğine bak

اُنْظُرْ اِلٰى مَنْ قَالَ وَ لِمَنْ قَالَ وَ لِمَا قَالَ وَ فٖيمَا قَالَ

Kimin söylediğine, kime söylediğine, niçin söylediğine ve hangi makamda söylediğine bak

اَللّٰهُمَّ اخْتِمْ لَنَا بِالسَّعَادَةِ وَالشَّهَادَةِ وَالْكَرَامَةِ وَالْبُشْرٰى اٰم۪ينَ اٰم۪ينَ اٰم۪ينَ

Allah'ım bu dünyadan saadetle, şehadetle, kerim olarak, müjdelerle ayrılmayı nasip eyle. Amin, Amin, Amin.

سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ

Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki Sen, ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Alîm-i Hakîmsin. (Bakara 32)

رَبَّنَا لَا تُؤَاخِذْنَا اِنْ نَس۪ينَا اَوْ اَخْطَاْنَا

Ey Rabbimiz, unutur veya hataya düşer de bir kusur işlersek bizi onunla hesaba çekme. (Bakara 286)

رَبَّنَا تَقَبَّلْ مِنَّا بِاَحْسَنِ قَبُولٍ هٰذِهِ الْفِهْرِسْتَةَ النَّاقِصَةَ بِحُرْمَةِ سَيِّدِ الْمُرْسَلٖينَ وَ اٰلِهٖ وَ صَحْبِهٖ اَجْمَعٖينَ اٰمٖينَ وَالْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمٖينَ

Rabbimiz, Elçilerin Efendisi'nin, ailesinin ve ashabının hepsinin hürmetine bu eksik fihristi en güzel kabulle bizden kabul et. Amin ve hamd âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur.





















.