Risale:Gönüller Fatihi Büyük Üstada: Revizyonlar arasındaki fark

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden
(Yeni sayfa: "Kategori:Mektubat ''Önceki Risale: Hakikat Çekirdekleri ← • → Fihriste-i Mektubat: Sonraki Risale...")
 
Değişiklik özeti yok
2. satır: 2. satır:
''Önceki Risale: [[Risale:Hakikat Çekirdekleri|Hakikat Çekirdekleri]] ← • → [[Risale:Fihrist (Mektubat)|Fihriste-i Mektubat]]: Sonraki Risale''
''Önceki Risale: [[Risale:Hakikat Çekirdekleri|Hakikat Çekirdekleri]] ← • → [[Risale:Fihrist (Mektubat)|Fihriste-i Mektubat]]: Sonraki Risale''


Medine-i Münevvere’de bulunan mühim bir âlimin, Risale-i Nur hakkında yazdığı bir manzumesidir.


GÖNÜLLER FATİHİ BÜYÜK ÜSTADA


Nuruyla bütün gönlümü fetheyleyen üstad


Gönlüm seni, kudsî heyecanlarla eder yâd
İlhamıma can geldi beraet haberinle
Mü’minleri şâd eyleyen ulvi zaferinle
Sıyrıldı ufuklardan o kasvetli bulutlar
Göklerde melekler, bu büyük bayramı kutlar
Milyonların imanını kurtardı cihadın
Par par yanar imanlı gönüllerdeki yâdın
Coşturmada imanları, binlerle vecizen
Tarihini kudsî heyecanlarla süzerken
İlhamımı mest etti tecella-yı cemalin
“Fatih” gibi rehberleri andırmada halin
Dağlar gibi sarsılmadın, en korkulu günlerde
Her anı ölümler dolu tazyikin önünde
Dünyalara dehşet salıyor sendeki iman
Sarsılmayan imanına düşman bile hayran
Rehber sana zira “Yüce Peygamberimiz”dir
Ölmez eserin: Gençliğe gösterdiğin izdir
Kur’an-ı Kerîm’in ezelî feyzine erdin
İnsanlığa, iman ve kemal dersini verdin
Ey başlara cennetlerin ufkundan inen taç
Âlem senin irfanına, irşadına muhtaç
Derya gibi nurlar taşıyor her eserinden
“Allah”a giden Nurcuların rehberisin sen
Milyonları derya gibi coşturmada “Sözler”
Cennetteki âlemleri seyretmede gözler
Hikmet dolu her cümlede, Kur’an’daki nur var
Her lem’ada, bin bir güneşin huzmesi çağlar
“Nur yolcusu” insanlığa örnek olacaktır
Kudsî heyecanlarla, gönüller dolacaktır
Mefkûresi, günden güne erdikçe kemale
Gark olmada iç âlemi, en tatlı visale
Coştukça denizler gibi kalbindeki iman
Bin ders-i hakikat veriyor ruhuna Kur’an
Âzadedir İslâm’ı saran tehlikelerden
Davası temiz çünkü siyasî lekelerden
Her hamlesinin kuvve-i kudsiyesi vardır
Vicdanları mest eyleyen ulvi sesi vardır
Aşkın ezelî sırrına erdikçe gönüller
Yer yer donatır ufkunu sevda dolu renkler
Bir ülkeyi baştan başa fetheyledin ey Nur
Nurun olacaktır, bütün insanlığa düstur
Kur’an seni teyid ediyor mu’cizelerle
Ey şanlı gönül fatihi hiç durmadan ilerle
Tarih-i hayatın doludur hârikalarla
Hiç sönmeden âlemde güneşler gibi parla
Manzume-i şemsiyeyi temsil ediyorsun
Heybetli fezalarda hız almış gidiyorsun
İmanlı nesiller seni takip edecektir
Yıllarca, asırlarca peşinden gidecektir
Tarihi aşarken sen o iman dolu hızla
Milyonları aşmış bütün evlatlarınızla
Birden açılır ruhuma esrarlı bir âlem
Vasfeyleyemez aşkımı, şiirimdeki nâlem!
Ali Ulvi
(Bu mektup, on iki sene evvel yazılmış ve Sikke-i Tasdik-i Gaybî mecmuasında dercedilmiş bir mektuptan bir parçadır.
Risale-i Nur’un bu vatan ve millete kazandırdığı büyük ve çok mukaddes iki neticeyi beyan etmesi, filhakika aynen bu iki neticenin tezahürü bu memlekette ve âlem-i İslâm’da görülmüş olması dolayısıyla bu mektup çok ehemmiyetlidir.)
بِاسْمِهٖ سُبْحَانَهُ
Risale-i Nur, bu mübarek vatanın manevî bir halâskârı olmak cihetiyle; şimdi iki dehşetli manevî belayı def’etmek için matbuat âlemi ile tezahüre başlamak, ders vermek zamanı geldi veya gelecek gibidir zannederim.
O dehşetli beladan birisi: Hristiyan dinini mağlup eden ve anarşiliği yetiştiren, şimalde çıkan dehşetli dinsizlik cereyanı bu vatanı manevî istilasına karşı Risale-i Nur, bir sedd-i Zülkarneyn gibi bir sedd-i Kur’anî vazifesini görebilir.
İkincisi: Âlem-i İslâm’ın bu mübarek vatanın ahalisine karşı pek şiddetli itiraz ve ittihamlarını izale etmek için matbuat lisanıyla konuşmak lâzım gelmiş diye kalbime ihtar edildi.
Ben dünyanın halini bilmiyorum fakat Avrupa’da istilakârane hükmeden ve edyan-ı semaviyeye dayanmayan dehşetli cereyanın istilasına karşı Risale-i Nur hakikatleri bir kale olduğu gibi âlem-i İslâm’ın ve Asya Kıtası’nın hal-i hazırdaki itiraz ve ittihamını izale ve eskideki muhabbet ve uhuvvetini iade etmeye vesile olan bir mu’cize-i Kur’aniyedir.
Bu memleketin vatan-perver siyasîleri çabuk aklını başına alıp Risale-i Nur’u tabederek resmen neşretmeleri lâzımdır ki bu iki belaya karşı siper olsun.
Acaba bu yirmi sene zarfında iman-ı tahkikîyi pek kuvvetli bir surette bu vatanda neşreden Risale-i Nur olmasaydı; bu dehşetli asırda, acib inkılab ve infilaklarda bu mübarek vatan, Kur’an’ını ve imanını dehşetli sadmelerden tam muhafaza edebilir miydi?
Said Nursî


''Önceki Risale: [[Risale:Hakikat Çekirdekleri|Hakikat Çekirdekleri]] ← • → [[Risale:Fihrist (Mektubat)|Fihriste-i Mektubat]]: Sonraki Risale''
''Önceki Risale: [[Risale:Hakikat Çekirdekleri|Hakikat Çekirdekleri]] ← • → [[Risale:Fihrist (Mektubat)|Fihriste-i Mektubat]]: Sonraki Risale''

15.15, 11 Ekim 2016 tarihindeki hâli

Önceki Risale: Hakikat Çekirdekleri ← • → Fihriste-i Mektubat: Sonraki Risale

Medine-i Münevvere’de bulunan mühim bir âlimin, Risale-i Nur hakkında yazdığı bir manzumesidir.

GÖNÜLLER FATİHİ BÜYÜK ÜSTADA

Nuruyla bütün gönlümü fetheyleyen üstad

Gönlüm seni, kudsî heyecanlarla eder yâd

İlhamıma can geldi beraet haberinle

Mü’minleri şâd eyleyen ulvi zaferinle

Sıyrıldı ufuklardan o kasvetli bulutlar

Göklerde melekler, bu büyük bayramı kutlar

Milyonların imanını kurtardı cihadın

Par par yanar imanlı gönüllerdeki yâdın

Coşturmada imanları, binlerle vecizen

Tarihini kudsî heyecanlarla süzerken

İlhamımı mest etti tecella-yı cemalin

“Fatih” gibi rehberleri andırmada halin

Dağlar gibi sarsılmadın, en korkulu günlerde

Her anı ölümler dolu tazyikin önünde

Dünyalara dehşet salıyor sendeki iman

Sarsılmayan imanına düşman bile hayran

Rehber sana zira “Yüce Peygamberimiz”dir

Ölmez eserin: Gençliğe gösterdiğin izdir

Kur’an-ı Kerîm’in ezelî feyzine erdin

İnsanlığa, iman ve kemal dersini verdin

Ey başlara cennetlerin ufkundan inen taç

Âlem senin irfanına, irşadına muhtaç

Derya gibi nurlar taşıyor her eserinden

“Allah”a giden Nurcuların rehberisin sen

Milyonları derya gibi coşturmada “Sözler”

Cennetteki âlemleri seyretmede gözler

Hikmet dolu her cümlede, Kur’an’daki nur var

Her lem’ada, bin bir güneşin huzmesi çağlar

“Nur yolcusu” insanlığa örnek olacaktır

Kudsî heyecanlarla, gönüller dolacaktır

Mefkûresi, günden güne erdikçe kemale

Gark olmada iç âlemi, en tatlı visale

Coştukça denizler gibi kalbindeki iman

Bin ders-i hakikat veriyor ruhuna Kur’an

Âzadedir İslâm’ı saran tehlikelerden

Davası temiz çünkü siyasî lekelerden

Her hamlesinin kuvve-i kudsiyesi vardır

Vicdanları mest eyleyen ulvi sesi vardır

Aşkın ezelî sırrına erdikçe gönüller

Yer yer donatır ufkunu sevda dolu renkler

Bir ülkeyi baştan başa fetheyledin ey Nur

Nurun olacaktır, bütün insanlığa düstur

Kur’an seni teyid ediyor mu’cizelerle

Ey şanlı gönül fatihi hiç durmadan ilerle

Tarih-i hayatın doludur hârikalarla

Hiç sönmeden âlemde güneşler gibi parla

Manzume-i şemsiyeyi temsil ediyorsun

Heybetli fezalarda hız almış gidiyorsun

İmanlı nesiller seni takip edecektir

Yıllarca, asırlarca peşinden gidecektir

Tarihi aşarken sen o iman dolu hızla

Milyonları aşmış bütün evlatlarınızla

Birden açılır ruhuma esrarlı bir âlem

Vasfeyleyemez aşkımı, şiirimdeki nâlem!

Ali Ulvi

(Bu mektup, on iki sene evvel yazılmış ve Sikke-i Tasdik-i Gaybî mecmuasında dercedilmiş bir mektuptan bir parçadır.

Risale-i Nur’un bu vatan ve millete kazandırdığı büyük ve çok mukaddes iki neticeyi beyan etmesi, filhakika aynen bu iki neticenin tezahürü bu memlekette ve âlem-i İslâm’da görülmüş olması dolayısıyla bu mektup çok ehemmiyetlidir.)

بِاسْمِهٖ سُبْحَانَهُ

Risale-i Nur, bu mübarek vatanın manevî bir halâskârı olmak cihetiyle; şimdi iki dehşetli manevî belayı def’etmek için matbuat âlemi ile tezahüre başlamak, ders vermek zamanı geldi veya gelecek gibidir zannederim.

O dehşetli beladan birisi: Hristiyan dinini mağlup eden ve anarşiliği yetiştiren, şimalde çıkan dehşetli dinsizlik cereyanı bu vatanı manevî istilasına karşı Risale-i Nur, bir sedd-i Zülkarneyn gibi bir sedd-i Kur’anî vazifesini görebilir.

İkincisi: Âlem-i İslâm’ın bu mübarek vatanın ahalisine karşı pek şiddetli itiraz ve ittihamlarını izale etmek için matbuat lisanıyla konuşmak lâzım gelmiş diye kalbime ihtar edildi.

Ben dünyanın halini bilmiyorum fakat Avrupa’da istilakârane hükmeden ve edyan-ı semaviyeye dayanmayan dehşetli cereyanın istilasına karşı Risale-i Nur hakikatleri bir kale olduğu gibi âlem-i İslâm’ın ve Asya Kıtası’nın hal-i hazırdaki itiraz ve ittihamını izale ve eskideki muhabbet ve uhuvvetini iade etmeye vesile olan bir mu’cize-i Kur’aniyedir.

Bu memleketin vatan-perver siyasîleri çabuk aklını başına alıp Risale-i Nur’u tabederek resmen neşretmeleri lâzımdır ki bu iki belaya karşı siper olsun.

Acaba bu yirmi sene zarfında iman-ı tahkikîyi pek kuvvetli bir surette bu vatanda neşreden Risale-i Nur olmasaydı; bu dehşetli asırda, acib inkılab ve infilaklarda bu mübarek vatan, Kur’an’ını ve imanını dehşetli sadmelerden tam muhafaza edebilir miydi?

Said Nursî

Önceki Risale: Hakikat Çekirdekleri ← • → Fihriste-i Mektubat: Sonraki Risale