Risale:Emirdağ Lahikası 1 (Ayet-Hadis Mealleri)

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden

Emirdağ Lâhikası-1

Bediüzzaman Hazretleri Emirdağı'nda sürgün olarak bulunduğu 1944-1948 yıllarında gerek kendisi gerek talebelerin yazdığı mektuplardır.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ 44)

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ اَبَدًا دَائِمًا

Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi; sonsuza kadar sürekli üzerinize olsun.

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ بِعَدَدِ حُرُوفَاتِ رَسَائِلِ النُّورِ

Risale-i Nur'un harfleri adedince Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ

Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

اَلْبَاقِى هوَ الْبَاقِى

Bâkî olan sadece Odur.

حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ

Bize Allah yeter. O ne güzel vekildir. (Âl-i İmrân 173)

نِعْمَ الْمَوْلٰى وَ نِعْمَ النَّص۪يرُ

O ne güzel dost ve O ne güzel yardımcıdır (Enfâl 40)

لِكُلِّ مُص۪يبَةٍ قَالُوا اِنَّا لِلّٰهِ وَ اِنَّٓا اِلَيْهِ رَاجِعُونَ

Herbir musibet için derler: "Biz Allah'ın kullarıyız; sonunda yine Ona döneceğiz. (Bakara 156)

حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ

Bize Allah yeter. O ne güzel vekildir. (Âl-i İmrân 173)

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

وَ شَاوِرْهُمْ فِى الْاَمْرِ

İşlerinde onlarla istişâre et. (Âl-i İmrân 159)

اِنَّ الضَّرُورَاتِ تُب۪يحُ الْمَحْظُورَاتِ

Zaruretler haramı helâl derecesine getirir.

عَسٰٓى اَنْ تَكْرَهُوا شَيْئًا وَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْ

Bazen sizin çirkin gördüğünüz, istemediğiniz bir şey, sizin hakkınızda hayırlı olur. (Bakara 216)

بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقٰى

Kopmaz ve kırılmaz, sapa sağlam bir kulpa... (Bakara 256)

اِنَّ الْاِنْسَانَ لَيَطْغٰى

Muhakkak insan azgınlaşır. (Alâk 6)

حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ

Bize Allah yeter. O ne güzel vekildir. (Âl-i İmrân 173)

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

وَ الْعَصْرِ

Asr'a (zamana, çağa, ikindi vaktine..) yemin ederim ki..

شَهِدَ اللّٰهُ اَنَّهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ وَالْمَلٰئِكَةُ

Bütün kâinatı adaletle tedbir ve idare etmekte olan Allah, Ondan başka ibadete lâyık hiçbir ilâh bulunmadığını ap açık delillerle bildirdi. Buna melekler ve ilim sahipleri de şahitlik ettiler. (Âl-i İmrân 18)

قُلِ اللّٰهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ

De ki: Ey mülkün hakikî sahibi olan Allah'ım. (Âl-i İmrân 26)

اِنَّ الْمُنَافِق۪ينَ فِى الدَّرْكِ الْاَسْفَلِ مِنَ النَّارِ

Şüphesiz münâfıklar Cehennem ateşinin en aşağı tabakasındadırlar. (Nisâ 145)

وَمَنْ اَحْسَنُ د۪ينًا مِمَّنْ اَسْلَمَ وَجْهَهُ لِلّٰهِ

Tam bir teslimiyetle Allah'a yönelen, Allah'a ihlâsla itaat ve ibadet ederek bâtıl dinleri bırakıp İbrahim'in dini olan İslâma uyan kimseden din yönüyle daha güzel kim vardır? İbrahim'i ise Allah dost edinmiştir. (Nisâ 125)

مِنَ النَّارِ

Ateşten, Cehennemden.

اَلظُّلُمَاتِ

Zulümat, karanlıklar.

النَّارِ

Ateşi, Cehennem.

فَاِنَّكَ مَحْرُوسٌ بِعَيْنِ الْعِنَايَةِ

Sen inâyet gözü altında gözetilip korunuyorsun.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ

Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.

وَ لَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰى

Yani "Birisinin hatasıyla, başkası veya akrabası hatakâr olmaz; cezaya müstehak olmaz" (En'âm Sûresi,: 164)

اِنَّ الْاِنْسَانَ لَظَلُومٌ كَفَّارٌ

İnsan ise, şüphesiz ki, çok zâlim ve çok nankördür. (İbrahim 34)

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ

Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.

لَا يَضُرُّكُمْ مَنْ ضَلَّ اِذَا اهْتَدَيْتُمْ

Yani: "Başkasının dalaleti sizin hidayetinize zarar etmez. Sizler lüzumsuz onların dalaletleriyle meşgul olmazsanız." (Mâide 105)

اَلرَّاض۪ى بِالضَّرَرِ لَا يُنْظَرُ لَهُ

Düsturun manası: "Zarara kendi razı olanın lehinde bakılmaz. Ona şefkat edip acınmaz."}}

اَعُوذُ بِاللّٰهِ مِنَ الشَّيْطَانِ وَالسِّيَاسَةِ

Şeytanın ve siyasetin şerrinden Allah'a sığınırım.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ 44)

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ بِعَدَدِ حُرُوفَاتِ رَسَٓائِلِ النُّورِ

Risale-i Nur harflerinin sayısınca Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.

وَ بِالْاٰيَةِ الْكُبْرٰى اَمِنّ۪ى مِنَ الْفَجَتْ

Ey Mevlâm! Âyetü'l-Kübrâ hürmetine, beni tüm sıkıntılardan kurtar.

وَ اسْمُ عَصَا مُوسٰى بِهِ الظُّلْمَةُ انْجَلَتْ

Asâ-yı Mûsa ismi ki, mânevî karanlıklar onunla dağılır.

وَ بِالْاٰيَةِ الْكُبْرٰى اَمِنّ۪ى مِنَ الْفَجَتْ

Ey Mevlâm! Âyetü'l-Kübrâ hürmetine, beni tüm sıkıntılardan kurtar.

لَا تَقْنَطُوا مِنْ رَحْمَةِ اللّٰهِ

Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. (Zümer 53)

لَا تَرْكَنُٓوا اِلَى الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا فَتَمَسَّكُمُ النَّارُ

Zulmedenlere en küçük bir meyil göstermeyin; yoksa Cehennem ateşi size de dokunur. (Hûd 113)

لَا اِلٰهَ اِلَّا للّٰهِ

Allahtan başka ilah yoktur.

اَلْبَاقِى هوَ الْبَاقِى

Bâkî olan sadece Odur.

اَلْبَاقِى هوَ الْبَاقِى

Bâkî olan sadece Odur.

لَا اِلٰهَ اِلَّا للّٰهِ

Allahtan başka ilah yoktur.

عَسٰٓى اَنْ تَكْرَهُوا شَيْئًا وَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْ

Bazen sizin çirkin gördüğünüz, istemediğiniz bir şey, sizin hakkınızda hayırlı olur. (Bakara 216)

اَلظُّلْمُ لَا يَدُومُ وَالْكُفْرُ يَدُومُ

Zulüm devam etmez, fakat küfür devam eder.

اَلْبَاقِى هوَ الْبَاقِى

Bâkî olan sadece Odur.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ

Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.

يَا مُدْرِكًا

Ey idrak eden, anlayan!

"Kelimesinin hazf ve kalbiyle "Kürd" îma ve işaretinin bulunması, gerçekten Kürdlüğüne delalet etmez ve onun manevî silsile-i şerafet ve siyadetten tenzil ve teb'idini îcab ettirmez."

قَابَ قَوْسَيْنِ اَوْ اَدْنَى

İki yay kadar, hattâ daha da yakın. (Necm 9)

يُر۪يدُونَ لِيُطْفِؤُا نُورَ اللّٰهِ بِاَفْوَاهِهِمْ وَاللّٰهُ مُتِمُّ نُورِه۪ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ

Onlar Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek isterler. Fakat Allah nurunu tamamlayacaktır -kâfirler isterse hoşlanmasınlar. (Saf 8)

تَفَكُّرُ سَاعَةٍ خَيْرٌ مِنْ عِبَادَةِ سَنَةٍ

Bir saat tefekkür, (bir sene nafile ibadetten daha hayırlıdır.) (el-Aclûnî, Keşfü'l-Hafâ 310; Gazâlî, İhyâ u Ulûmi'd-Dîn 409 (Kitâbu't-Tefekkür); el-Heysemî, Mecmeu'z-Zevâid 78)

لَا اِلٰهَ اِلَّا للّٰهِ

Allahtan başka ilah yoktur.

اَلْبَاقِى هوَ الْبَاقِى

Bâkî olan sadece Odur.

تَفَكُّرُ سَاعَةٍ

Bir saat tefekkür, bir sene nafile ibadetten daha hayırlıdır. (el-Aclûnî, Keşfü'l-Hafâ 310; Gazâlî, İhyâ u Ulûmi'd-Dîn 409 (Kitâbu't-Tefekkür); el-Heysemî, Mecmeu'z-Zevâid 78)

يُبَدِّلُ اللّٰهُ سَيِّئَاتِهِمْ حَسَنَاتٍ

Allah onların günahlarını silip yerlerine iyilikler verir. (Furkan 70)

وَمَٓا اَرْسَلْنَا مِنْ رَسُولٍ اِلَّا بِلِسَانِ قَوْمِه۪

Her peygamberi Biz ancak kendi kavminin diliyle gönderdik. (İbrahim 4)

هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبِّى

Bu Rabbimin bir ihsânıdır.

اَلْبَاقِى هوَ الْبَاقِى

Bâkî olan sadece Odur.

لَهُ الْحَمْدُ وَالْمِنَّةِ

Hamd ve minnet Allah'a mahsustur.

هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبِّى

Bu Rabbimin bir ihsânıdır.

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

يُر۪يدُونَ لِيُطْفِؤُا نُورَ اللّٰهِ بِاَفْوَاهِهِمْ وَاللّٰهُ مُتِمُّ نُورِه۪ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ

Onlar Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek isterler. Fakat Allah nurunu tamamlayacaktır -kâfirler isterse hoşlanmasınlar. (Saf 8)

مَا ازْدَدْتُ يَقِينًا

(Gayb perdesi açılsa) yakînim (şüphesizliğim) artmayacaktır. [Hz. Ali (r.a.)]}}

يَا مُدْرِكًا

Ey idrak eden, anlayan! Ey (felâket asrına) ulaşan!}}

كُنْ قَادِرِىَّ الْوَقْتِ

Zamanın kâdirîsi (Abdülkadir'i) ol.

عَسٰٓى اَنْ تَكْرَهُوا شَيْئًا وَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْ

Bazen sizin çirkin gördüğünüz, istemediğiniz bir şey, sizin hakkınızda hayırlı olur. (Bakara 216)

اَلْبَاقِى هوَ الْبَاقِى

Bâkî olan sadece Odur.

بِهِ الظُّلْمَةُ انْجَلَتْ

...Onunla karanlıklar dağılır.

اَجِرْنَا وَ اَجِرْ وَالِدَيْنَا وَ اَجِرْ طَلَبَةَ رَسَائِلِ النُّورِ وَوَالِدَيْهِمْ مِنَ النَّارِ

Bizi ve anne babalarımızı, Risale-i Nur talebelerini ve onların anne babalarını cehennem ateşinden kurtar.

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبِّى

Allah'a hamd olsun. Bu Rabbimin ihsânıdır.

اَلْبَاقِى هوَ الْبَاقِى

Bâkî olan sadece Odur.

اِنَّ اللّٰهَ خَلَقَ الْاِنْسَانَ عَلٰى صُورَةِ الرَّحْمٰنِ

Muhakkak ki Allah, insanı Rahmân sûretinde yaratmıştır. (Buharî, İsti'zân: 1; Müslim, Birr: 115, Cennet: 28; Müsned 244, 251, 315, 323, 434, 463, 519)

لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ الْوَاجِبُ الْوُجُودِ الْوَاحِدُ الْاَحَدُ بِلِسَانِ الْحَق۪يقَةِ الْاِنْسَانِيَّةِ بِكَلِمَاتِ حَيَاتِهَا وَ حِسِّيَّاتِهَا وَ سَجِيَّاتِهَا وَ مِقْيَاسِيَّتِهَا وَ مِرْاٰتِيَّتِهَا وَ بِكَلِمَاتِ صِفَاتِهَا وَ اَخْلَاقِهَا وَ خِلَافَتِهَا وَ فِهْرِسْتِيَّتِهَا وَ اَنَانِيَّتِهَا وَ بِكَلِمَاتِ مَخْلُوقِيَّتِهَا الْجَامِعَةِ وَ عُبُودِيَّتِهَا الْمُتَنَوِّعَةِ وَ اِحْتِيَاجَاتِهَا الْكَث۪يرَةِ وَ فَقْرِهَا وَ عَجْزِهَا وَ نَقْصِهَا الْغَيْرِ الْمَحْدُودَةِ وَ اِسْتِعْدَادَاتِهَا الْغَيْرِ الْمَحْصُورَةِ

İnsanlık hakikati kendine mahsus lisanla; hayatı, duyguları, meziyetleri, Allah'ın güzel isimlerinin tecellilerini anlayan ve yansıtan bir ölçü ve bir ayna olması gibi kelimeleriyle; sıfatları, ahlâkı, halifeliği, Allah'ın güzel isimlerine fihriste oluşu ve enâniyeti gibi kelimeleriyle; kapsamlı yaratılışı, çeşitli kulluk görevleri, pek çok ihtiyaçları, sınırsız fakirliği, âcizliği ve noksanlığı ve sayısız istidatları gibi kelimeleriyle der: Allah'tan başka ilâh yoktur. O varlığı zorunlu olan Vâcibü'l-Vücud, birliği bütün kâinatı kuşatmış olan Vâhid ve her bir varlıkta, özellikle insanda birliği müşahede edilen Ehad'dir.

اِنَّ اللّٰهَ خَلَقَ الْاِنْسَانَ عَلٰى صُورَةِ الرَّحْمٰنِ

Muhakkak ki Allah, insanı Rahmân sûretinde yaratmıştır. (Buharî, İsti'zân: 1; Müslim, Birr: 115, Cennet: 28; Müsned 244, 251, 315, 323, 434, 463, 519)

وَ اسْمُ عَصَا مُوسٰى بِهِ الظُّلْمَةُ انْجَلَتْ

Asâ-yı Mûsa ismi ki, mânevî karanlıklar onunla dağılır.

اَلْمُؤْمِنُ بَلَوِىٌّ

Mü'min, musibete çok maruz kalır. (Süyûtî, el-Fethü'l-Kebîr 325; el-Aclûnî, Keşfü'l-Hafâ 295)

وَالْعِلْمُ عِنْدَ اللّٰهِ

Gerçek ilim ancak Allah katındadır.

لَا يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلَّا اللّٰهُ

Gaybı yalnız Allah bilir. (Neml 65; Tirmizi, Sevâbü'l-Kur'ân: 7; Dârimî, Fedâilü'l-Kur'ân: 21)

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ

Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.

اِنَّا لِلّٰهِ وَاِنَّا اِلَيْهِ رَاجِعُونَ

Sabırlılar o kimselerdir ki başlarına musibet geldiğinde,) 'Biz Allah'ın kullarıyız; yine Ona döneceğiz' (derler). (Bakara 156)

اَلْبَاقِى هوَ الْبَاقِى

Bâkî olan sadece Odur.

لَوْلَاكَ لَوْلَاكَ لَمَا خَلَقْتُ الْاَفْلَاكَ

Sen olmasaydın ben âlemleri yaratmazdım. (Ali el-Kâri, Şerhü'ş-Şifâ: 1:6; Aclûnî, Keşfü'l-Hafâ: 2:164.

حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ

Allah bize yeter. O ne güzel vekildir. (Âl-i İmrân 173)

وَ الشَّمْسُ تَجْر۪ى

Güneş de akıp gider... (Yâsin 38)

وَ الْجِبَالَ اَوْتَادًا

Dağları hazineli birer kazık yapmadık mı? (Nebe 7)

لِكُلِّ مُص۪يبَةٍ اِنَّا لِلّٰهِ وَاِنَّٓا اِلَيْهِ رَاجِعُونَ

Her musibet karşısında (deriz ki:) Biz Allah'ın kullarıyız; sonunda yine Ona döneceğiz. (Bakara 156)]}}

يُوزَنُ مِدَادُ الْعُلَمَٓاءِ بِدِمَٓاءِ الشُّهَدَٓاءِ

Mahşerde ulema-i hakikatin sarf ettikleri mürekkep şehidlerin kanıyla muvazene edilir, o kıymette olur. (Gazâlî, İhyâu Ulûmi'd-Dîn 6; el-Münâvî, Feyzü'l-Kadîr 466; el-Aclûnî, Keşfü'l-Hafâ 561; Süyûtî, Câmiu's-Sağîr, no: 10026)

مَنْ تَمَسَّكَ بِسُنَّت۪ى عِنْدَ فَسَادِ اُمَّت۪ى فَلَهُ اَجْرُ مِاَةِ شَه۪يدٍ

Bid'aların ve dalâletlerin istilâsı zamanında Sünnet-i Seniyeye ve hakikat-i Kur'âniyeye temessük edip hizmet eden, yüz şehid sevabını kazanabilir. (İbni Adiy, el-Kâmil fi'd-Duafâ 739; el-Münzirî, et-Terğîb ve'Terhîb 41; Taberânî, el-Mecmeu'l-Kebîr, 1394; Ali bin Hüsâmüddin, Müntehebâtü Kenzi'l-Ummâl 100; el-Heysemî, Mecmeu'z-Zevâid 282)

تَوَكَّلْتُ عَلَ اللّٰهِ

Ben Allah'a tevekkül ettim, O'na dayandım.

اَلْبَاقِى هوَ الْبَاقِى

Bâkî olan sadece Odur.

لِكُلِّ مُص۪يبَةٍ اِنَّا لِلّٰهِ وَاِنَّٓا اِلَيْهِ رَاجِعُونَ

Her musibet karşısında deriz ki: Biz Allah'ın kullarıyız; sonunda yine Ona döneceğiz. (Bakara 156)

كُلُّ نَفْسٍ ذَٓائِقَةُ الْمَوْتِ

Her nefis ölümü tadar. (Âl-i İmrân 185)

وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَنُبَوِّئَنَّهُمْ مِنَ الْجَنَّةِ غُرَفًا تَجْر۪ى مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَا نِعْمَ اَجْرُ الْعَامِل۪ينَ

İman eden ve güzel işler yapanları, dâimî kalmak üzere, Cennette altından ırmaklar akan yüksek makamlara (saraylara) yerleştireceğiz. İyi işler yapanların mükâfâtı ne güzeldir! (Ankebût 58)

عَسٰٓى اَنْ تَكْرَهُوا شَيْئًا وَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْ

Bazen sizin çirkin gördüğünüz, istemediğiniz bir şey, sizin hakkınızda hayırlı olur. (Bakara 216)

مَنْ اٰمَنَ بِالْقَدَرِ اَمِنَ مِنَ الْكَدَرِ

Kadere iman eden, kederden emin olur. (ed-Deylemî, el-Müsned 1:113; el-Müsavî, Feyzu'l-Kadîr 3:187; Ali el-Müttakî, Kenzü'l-Ummâl 1:106)

اَلْبَاقِى هوَ الْبَاقِى

Bâkî olan sadece Odur.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ

Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.

لَا اِلٰهَ اِلَّا للّٰهِ

Allahtan başka ilah yoktur.

قُلْ لَٓا اَسْئَلُكُمْ عَلَيْهِ اَجْرًا اِلَّا الْمَوَدَّةَ فِى الْقُرْبٰى

De ki: Vazifem karşılığında sizden bir ücret istemiyorum; sizden istediğim, ancak akrabaya sevgi, yani Ehl-i Beytime muhabbettir. (Şûrâ 23)

مِنْ مَحَاسِنِ الشَّر۪يعَةِ سَدُّ اَبْوَابِ الْفِتَنِ

Fitne kapılarını kapatmak şeriatın güzelliklerindendir.

طَهَّرَ اللّٰهُ اَيْدِيَنَا فَنُطَهِّرُ اَلْسِنَتَنَا

Cenâb-ı Hak ellerimizi o kanlı hâdiselere bulaştırmadı; o halde biz de o hâdiselerden bahsedip dilimizi bulaştırmayalım. (Ömer bin Abdülaziz'e ait bir söz. Şa'ranî, El-Yevâkit ve'l-Cevahir 69; Bâcurî, Şerhü Cevheretü't-Tevhid, 334)

لَعْنَةُ اللّٰهِ عَلَى الظَّالِم۪ينَ وَ الْمُنَافِق۪ينَ

Allah'ın lâneti bütün zâlimlerin ve bütün münafıkların üzerine olsun. اَلْبَاقِى هوَ الْبَاقِى}}

Bâkî olan sadece Odur.

بَارَكَ اللّٰهُ وَ وَفَّقَكُمُ اللّٰهُ وَ اَسْعَدَكُمُ اللّٰهُ فِى الدَّارَيْنِ

Allah mübarek kılsın. Allah sizi başarılı kılsın. Allah sizi dünya ve âhirette mes'ut etsin.

اِنَّا اَعْطَيْنَا

Muhakkak Biz verdik. (Kur'an'ın Yüzsekizinci olan Kevser Sûresi)

طَهَّرَ اللّٰهُ اَيْدِيَنَا فَنُطَهِّرُ اَلْسِنَتَنَا

Cenâb-ı Hak ellerimizi o kanlı hâdiselere bulaştırmadı; o halde biz de o hâdiselerden bahsedip dilimizi bulaştırmayalım. (Ömer bin Abdülaziz'e ait bir söz. Şa'ranî, El-Yevâkit ve'l-Cevahir 69; Bâcurî, Şerhü Cevheretü't-Tevhid, 334)

اَلْخَيْرُ ف۪ى مَا اخْتَارَهُ اللّٰهُ

Hayır ve iyilik, Allah'ın seçtiği şeydedir.

مُوتُوا قَبْلَ اَنْ تَمُوتُوا

Ölüm gelip çatmadan evvel, şehvet ve nefsî arzularınızla ilgili duygularınızı terk etmek suretiyle bir nevi ölünüz. (el-Aclûnî, Keşfü'l-Hafâ 29)

تَرْمِيهِمْ بِحِجَارَةٍ

Onlara taş atıyorlardı. (Fil 4)

فِى تَضْلِيلٍ

Dalâlet içinde... boşa çıkarmak, tesirsiz kılmak.. (Fil 2)

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ 44) اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ}}

Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi; sonsuza kadar sürekli üzerinize olsun.

يَسْتَحِبُّونَ الْحَيَوةَ الدُّنْيَا

Onlar dünya hayatını severler. (İbrahim 3)

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلٰى نُورِ الْاِيمَانِ مِنْ كُلِّ وَجْهٍ

Hangi yüzü olursa olsun iman nurunu nasip ettiği için Allah'a hamd olsun!}}

اَجِرْنَا اِرْحَمْنَا

Ya Rabbi! Bizi koru, muhafaza et, bize merhamet et.

عَلٰى صَاحِبِهَا اَفْضَلُ الصَّلَاةِ وَالسَّلَامِ

Salât ve selâmın en üstünü, o Ravzanın sahibine olsun.

اَلْبَاقِى هوَ الْبَاقِى

Bâkî olan sadece Odur.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki Onu hamd ile tesbih etmesin (Onu şükran ve minnetle anıp şânına lâyık ifadelerle anmasın ve noksan sıfatlardan tenzih etmesin). (İsrâ 44)

عَسٰٓى اَنْ تَكْرَهُوا شَيْئًا وَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْ

Bazen sizin çirkin gördüğünüz, istemediğiniz bir şey, sizin hakkınızda hayırlı olur. (Bakara 216)

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبِّى

Allah'a hamd olsun. Bu Rabbimin ihsânıdır.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla. وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪}}

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ 44)

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ اَبَدًا دَائِمًا

Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi; sonsuza kadar sürekli üzerinize olsun.

لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ

Ondan başka hiçbir ilâh yoktur. (Bakara 163; Âl-i İmrân 2; Haşir 22)

قُلْ هُوَ اللّٰهُ

De ki: O Allah'tır. (İhlâs 1)

هوَ

Hû (O Allah)

هوَ

Hû (O Allah)

لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ

Ondan başka hiçbir ilâh yoktur. (Bakara 163; Âl-i İmrân 2; Haşir 22)

قُلْ هُوَ اللّٰهُ

De ki: O Allah'tır. (İhlâs 1)

لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ

Ondan başka hiçbir ilâh yoktur. (Bakara 163; Âl-i İmrân 2; Haşir 22)

قُلْ هُوَ اللّٰهُ اَحَدٌ

De ki: O Allah'tır. (İhlâs 1)

هوَ

Hû (O Allah)

لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ

Ondan başka hiçbir ilâh yoktur. (Bakara 163; Âl-i İmrân 2; Haşir 22) قُلْ هُوَ اللّٰهُ اَحَدٌ}}

De ki: O Allah'tır. (İhlâs 1)

اَللّٰهُ نُورُ السَّمٰوَاتِ

Allah göklerin nûrudur. (Nûr 35)

فَاِنَّكَ مَحْرُوسٌ بِعَيْنِ الْعِنَايَةِ

Sen Cenâb-ı Hakkın inayetiyle korunmaktasın.

سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَٓا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَٓا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَل۪يمُ الْحَك۪يمُ

Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki Sen, ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Alîm-i Hakîmsin. (Bakara 32)

اِنَّا فَتَحْنَالَكَ فَتْحًا مُب۪ينًا ٭ وَ يَنْصُرَكَ اللّٰهُ نَصْرًا عَز۪يزًا

Biz sana ap açık bir fetih yolu açtık. Ve Allah Sana pek şerefli bir zaferle yardım eder. (Fetih 1, 3)

اَعُوذُ بِاللّٰهِ مِنَ الشَّيْطَانِ وَالسِّيَاسَةِ

Şeytanın ve siyasetin şerrinden Allah'a sığınırım.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ 44)

اَعُوذُ بِاللّٰهِ مِنَ الشَّيْطَانِ وَالسِّيَاسَةِ

Şeytanın ve siyasetin şerrinden Allah'a sığınırım.

حَسْبُنَا اللّٰهِ وَ نِعْمَ الْوَكِيلُ

Allah bize yeter; O ne güzel vekildir. (Âl-i İmrân 173)





















.