Risale:32. Söz (Ayet-Hadis Mealleri): Revizyonlar arasındaki fark

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden
Değişiklik özeti yok
Değişiklik özeti yok
 
(Aynı kullanıcının aradaki bir diğer değişikliği gösterilmiyor)
1. satır: 1. satır:
[[Kategori:Sözler Ayet ve Hadis Mealleri]]
[[Kategori:Sözler Ayet ve Hadis Mealleri]]
''Önceki Kısım: [[Risale:31. Söz (Ayet-Hadis Mealleri)|Otuz Birinci Söz Ayet-Hadis Mealleri]] ← [[Risale:Sözler (Ayet-Hadis Mealleri)|Sözler Ayet-Hadis Mealleri]] → [[Risale:33. Söz (Ayet-Hadis Mealleri)|Otuz Üçüncü Söz Ayet-Hadis Mealleri]]: Sonraki Kısım''
''Önceki Kısım: [[Risale:31. Söz (Ayet-Hadis Mealleri)|Otuz Birinci Söz Ayet-Hadis Mealleri]] ← [[Risale:Sözler (Ayet-Hadis Mealleri)|Sözler Ayet-Hadis Mealleri]] → [[Risale:33. Söz (Ayet-Hadis Mealleri)|Otuz Üçüncü Söz Ayet-Hadis Mealleri]]: Sonraki Kısım''


Otuzikinci Söz
Otuzikinci Söz
11. satır: 10. satır:
Eğer göklerde ve yerde Allah'tan başka ilâhlar olsaydı, ikisi de harap olup giderdi. (Enbiyâ Sûresi, 21:22)
Eğer göklerde ve yerde Allah'tan başka ilâhlar olsaydı, ikisi de harap olup giderdi. (Enbiyâ Sûresi, 21:22)


<div id="">{{Arabi|بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ}}</div>
<div id="1">{{Arabi|بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ}}</div>


Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla
19. satır: 18. satır:
Eğer göklerde ve yerde Allah'tan başka ilâhlar olsaydı, ikisi de harap olup giderdi. (Enbiyâ Sûresi, 21:22)
Eğer göklerde ve yerde Allah'tan başka ilâhlar olsaydı, ikisi de harap olup giderdi. (Enbiyâ Sûresi, 21:22)


<div id="">{{Arabi|لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ وَحْدَهُ لَا شَر۪يكَ لَهُ لَهُ الْمُلْكُ وَ لَهُ الْحَمْدُ يُحْي۪ى وَ يُم۪يتُ وَ هُوَ حَىٌّ لَا يَمُوتُ بِيَدِهِ الْخَيْرُ وَ هُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ وَ اِلَيْهِ الْمَص۪يرُ}}</div>
<div id="2">{{Arabi|لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ وَحْدَهُ لَا شَر۪يكَ لَهُ لَهُ الْمُلْكُ وَ لَهُ الْحَمْدُ يُحْي۪ى وَ يُم۪يتُ وَ هُوَ حَىٌّ لَا يَمُوتُ بِيَدِهِ الْخَيْرُ وَ هُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ وَ اِلَيْهِ الْمَص۪يرُ}}</div>


Allah'tan başka ibadete lâyık hiçbir ilâh yoktur. O birdir ve hiçbir şeriki yoktur. Mülk umumen Onundur; hamd bütünüyle Ona aittir. Hayatı veren de, ölümü veren de Odur. O, kendisine ölüm ârız olmayan Hayy-ı Ezelîdir. Bütün hayır Onun elindedir. Onun kudreti herşeye yeter. Herkesin ve herşeyin dönüşü de Onadır. (Buharî, Ezân 155, Teheccüd 21, Umre 12, Cihad 133, Bed'ü'l-Halk 11, Mağâzî 29, Daavât 18, 52, Rikâk 11, I'tisâm 3; Müslim, Zikir 28, 30, 74, 75, 76, Vitir 24, Cihad 158, Edeb 101; Tirmizî, Mevâkıt 108, Hac 104, Daavât 35, 36; Nesâî, Sehiv 83-86, Menâsik 163, 170, Îmân 12; İbni Mâce, Ticârât 40, Menâsik 84, Edeb 58, Dua 10, 14, 16; Ebû Dâvud, Menâsik 56; Dârîmî, Salât 88, 90, Menâsik 34, İsti'zân 53, 57; Muvatta', Hac 127, 243, Kur'ân 20, 22)
Allah'tan başka ibadete lâyık hiçbir ilâh yoktur. O birdir ve hiçbir şeriki yoktur. Mülk umumen Onundur; hamd bütünüyle Ona aittir. Hayatı veren de, ölümü veren de Odur. O, kendisine ölüm ârız olmayan Hayy-ı Ezelîdir. Bütün hayır Onun elindedir. Onun kudreti herşeye yeter. Herkesin ve herşeyin dönüşü de Onadır. (Buharî, Ezân 155, Teheccüd 21, Umre 12, Cihad 133, Bed'ü'l-Halk 11, Mağâzî 29, Daavât 18, 52, Rikâk 11, I'tisâm 3; Müslim, Zikir 28, 30, 74, 75, 76, Vitir 24, Cihad 158, Edeb 101; Tirmizî, Mevâkıt 108, Hac 104, Daavât 35, 36; Nesâî, Sehiv 83-86, Menâsik 163, 170, Îmân 12; İbni Mâce, Ticârât 40, Menâsik 84, Edeb 58, Dua 10, 14, 16; Ebû Dâvud, Menâsik 56; Dârîmî, Salât 88, 90, Menâsik 34, İsti'zân 53, 57; Muvatta', Hac 127, 243, Kur'ân 20, 22)


<div id="">{{Arabi|لَا شَر۪يكَ لَهُ}}</div>
<div id="3">{{Arabi|لَا شَر۪يكَ لَهُ}}</div>


Hiçbir şeriki yoktur.
Hiçbir şeriki yoktur.


<div id="">{{Arabi|فَسُبْحَانَ مَنْ تَحَيَّرَ ف۪ى صُنْعِهِ الْعُقُولُ}}</div>
<div id="4">{{Arabi|فَسُبْحَانَ مَنْ تَحَيَّرَ ف۪ى صُنْعِهِ الْعُقُولُ}}</div>


Sanatında akılların hayrete düştüğü Allah, her türlü kusur ve noksandan uzaktır.
Sanatında akılların hayrete düştüğü Allah, her türlü kusur ve noksandan uzaktır.
39. satır: 38. satır:
Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Sensin. (Bakara Sûresi, 2:32)
Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Sensin. (Bakara Sûresi, 2:32)


<div id="">{{Arabi|اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَ سَلِّمْ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ سِرَاجِ وَحْدَتِكَ ف۪ى كَثْرَةِ مَخْلُوقَاتِكَ وَ دَلَّالِ وَحْدَانِيَّتِكَ ف۪ى مَشْهَرِ كَٓائِنَاتِكَ وَ عَلٰٓى اٰلِه۪ وَ صَحْبِه۪ٓ اَجْمَع۪ينَ}}</div>
<div id="5">{{Arabi|اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَ سَلِّمْ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ سِرَاجِ وَحْدَتِكَ ف۪ى كَثْرَةِ مَخْلُوقَاتِكَ وَ دَلَّالِ وَحْدَانِيَّتِكَ ف۪ى مَشْهَرِ كَٓائِنَاتِكَ وَ عَلٰٓى اٰلِه۪ وَ صَحْبِه۪ٓ اَجْمَع۪ينَ}}</div>


Allahım! Mahlûkatının kesret daireleri içinde sirâc-ı vahdetin ve kâinatının meşherinde dellâl-ı vahdâniyetin olan Efendimiz Muhammed'e ve bütün âl ve ashabına salât ve selâm olsun.
Allahım! Mahlûkatının kesret daireleri içinde sirâc-ı vahdetin ve kâinatının meşherinde dellâl-ı vahdâniyetin olan Efendimiz Muhammed'e ve bütün âl ve ashabına salât ve selâm olsun.


<div id="">{{Arabi|بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ}}</div>
<div id="6">{{Arabi|بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ}}</div>


Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla
51. satır: 50. satır:
Bak Allah'ın rahmet eserlerine: Yeryüzünü ölümünün ardından nasıl diriltiyor! (Rum Sûresi, 30:50)
Bak Allah'ın rahmet eserlerine: Yeryüzünü ölümünün ardından nasıl diriltiyor! (Rum Sûresi, 30:50)


<div id="">{{Arabi|١ حَتّٰى كَاَنَّ الشَّجَرَ الْمُزَهَّرَةَ ٭ قَص۪يدَةٌ مَنْظُومَةٌ مُحَرَّرَةٌ}}</div>
<div id="7">{{Arabi|حَتّٰى كَاَنَّ الشَّجَرَ الْمُزَهَّرَةَ ٭ قَص۪يدَةٌ مَنْظُومَةٌ مُحَرَّرَةٌ}}</div>
 
"Arabî fıkranın tercümesi:
 
Yani, güya çiçek açmış herbir ağaç, güzel yazılmış manzum bir kasidedir ki, o kaside Fâtır-ı Zülcelâlin medâyih-i bâhiresini inşad edip, şairane lisan-ı hâl ile söylüyor.
 
<div id="8">{{Arabi|وَ تُنْشِدُ لِلْفَاطِرِ الْمَدَائِحَ الْمُبَهَّرَةَ ٭ اَوْ فَتَحَتْ بِكَثْرَةٍ عُيُونُهَا الْمُبَصَّرَةَ}}</div>
 
Veyahut o çiçek açmış herbir ağaç, binler bakar ve baktırır gözlerini açmış, tâ Sâni-i Zülcelâlin neşir ve teşhir olunan acaib-i san'atını bir iki gözle değil, belki binler gözlerle baksın, tâ ehl-i dikkati öyle baktırsın.


<div id="">{{Arabi|٢ وَ تُنْشِدُ لِلْفَاطِرِ الْمَدَائِحَ الْمُبَهَّرَةَ ٭ اَوْ فَتَحَتْ بِكَثْرَةٍ عُيُونُهَا الْمُبَصَّرَةَ}}</div>
<div id="9">{{Arabi|لِتُنْظِرَ للِصَّانِعِ الْعَجَائِبَ الْمُنَشَّرَةَ ٭ اَوْ زَيَّنَتْ لِع۪يدِهَا اَعْضَائَهَا الْمُخَضَّرَةَ}}</div>


<div id="">{{Arabi|٣ لِتُنْظِرَ للِصَّانِعِ الْعَجَائِبَ الْمُنَشَّرَةَ ٭ اَوْ زَيَّنَتْ لِع۪يدِهَا اَعْضَائَهَا الْمُخَضَّرَةَ}}</div>
Veyahut o çiçek açan herbir ağaç, umumî bayram olan baharın içindeki hususî bayramında ve resmigeçit-misal bir anda yeşillenmiş âzâlarını en süslü müzeyyenatla süslemiş.


<div id="">{{Arabi|٤ لِيَشْهَدَ سُلْطَانُهَا اٰثَارَهُ الْمُنَوَّرَةَ ٭ وَ تُشْهِرَ فِى الْمَحْضَرَةِ مُرَصَّعَاتِ الْجَوْهَرِ}}</div>
<div id="10">{{Arabi|لِيَشْهَدَ سُلْطَانُهَا اٰثَارَهُ الْمُنَوَّرَةَ ٭ وَ تُشْهِرَ فِى الْمَحْضَرَةِ مُرَصَّعَاتِ الْجَوْهَرِ}}</div>


<div id="">{{Arabi|٥ وَ تُعْلِنَ لِلْبَشَرِ حِكْمَةَ خَلْقِ الشَّجَرِ ٭ بِكَنْزِهَا الْمُدَخَّرِ مِنْ جُودِ رَبِّ الثَّمَرِ}}</div>
Tâ ki, onun Sultan-ı Zülcelâli, ona ihsan ettiği hedâyâyı ve letâifi ve âsâr-ı nuraniyesini müşahede etsin.


<div id="">{{Arabi|٦ سُبْحَانَهُ مَا اَحْسَنَ اِحْسَانَهُ ٭ مَا اَزْيَنَ بُرْهَانَهُ مَا اَبْيَنَ تِبْيَانَهُ}}</div>
Hem meşher-i san'at-ı İlâhiye olan zeminin yüzünde ve bahar mevsiminde, murassaât-ı rahmetini enzâr-ı halka teşhir etsin.


"Arabî fıkranın tercümesi:
<div id="11">{{Arabi|وَ تُعْلِنَ لِلْبَشَرِ حِكْمَةَ خَلْقِ الشَّجَرِ ٭ بِكَنْزِهَا الْمُدَخَّرِ مِنْ جُودِ رَبِّ الثَّمَرِ}}</div>
 
Ve şecerin hikmet-i hilkatini beşere ilân etsin.
 
İncecik dallarında ne kadar mühim hazineler bulunduğunu ve ihsanat-ı Rahmâniyenin meyvelerinde ne derece mühim defineler var olduğunu göstermekle kemâl-i kudret-i İlâhiyeyi göstersin."


1- Yani, güya çiçek açmış herbir ağaç, güzel yazılmış manzum bir kasidedir ki, o kaside Fâtır-ı Zülcelâlin medâyih-i bâhiresini inşad edip, şairane lisan-ı hâl ile söylüyor.
<div id="12">{{Arabi|سُبْحَانَهُ مَا اَحْسَنَ اِحْسَانَهُ ٭ مَا اَزْيَنَ بُرْهَانَهُ مَا اَبْيَنَ تِبْيَانَهُ}}</div>


2- Veyahut o çiçek açmış herbir ağaç, binler bakar ve baktırır gözlerini açmış, tâ Sâni-i Zülcelâlin neşir ve teşhir olunan acaib-i san'atını bir iki gözle değil, belki binler gözlerle baksın, tâ ehl-i dikkati öyle baktırsın.
İhsanları ne güzel, varlığının şahitleri ve delilleri ne müzeyyen, mevcudiyeti çok açık, ayan-beyan olan Cenab-ı Hakkın şanı ne yücedir ki, O'nu bütün noksan sıfatlardan ve kusurlardan takdis ederiz.


3- Veyahut o çiçek açan herbir ağaç, umumî bayram olan baharın içindeki hususî bayramında ve resmigeçit-misal bir anda yeşillenmiş âzâlarını en süslü müzeyyenatla süslemiş.
<div id="13">{{Arabi|خَيَالْ ب۪ينَدْ اَز۪ينْ اَشْجَارْ مَلَائِكْ رَا جَسَدْ آمَدْ سَمَاو۪ى بَا هَزَارَانْ نَىْ}}</div>


4- Tâ ki, onun Sultan-ı Zülcelâli, ona ihsan ettiği hedâyâyı ve letâifi ve âsâr-ı nuraniyesini müşahede etsin.
Hayal görüyor ki, bu ağaçlar meleklere cesed olmuş, onlardan binlerce ney sesi geliyor.


5- Hem meşher-i san'at-ı İlâhiye olan zeminin yüzünde ve bahar mevsiminde, murassaât-ı rahmetini enzâr-ı halka teşhir etsin. Ve şecerin hikmet-i hilkatini beşere ilân etsin.
<div id="14">{{Arabi|اَز۪ينْ نَيْهَا شُن۪يدَتْ هُوشْ سِتَايِشْهَاىِ ذَاتِ حَىْ}}</div>


6-İncecik dallarında ne kadar mühim hazineler bulunduğunu ve ihsanatRahmâniyenin meyvelerinde ne derece mühim defineler var olduğunu göstermekle kemâl-i kudret-i İlâhiyeyi göstersin."
Onların neylerinden fikir, Hay olan CenâbHakkın medihlerini işitiyor.


7-İhsanları ne güzel, varlığının şahitleri ve delilleri ne müzeyyen, mevcudiyeti çok açık, ayan-beyan olan Cenab-ı Hakkın şanı ne yücedir ki, O'nu bütün noksan sıfatlardan ve kusurlardan takdis ederiz.
<div id="15">{{Arabi|وَرَقْهَارَا زَبَانْ دَارَنْدْ هَمَه هُو هُو ذِكْرْ آرَنْدْ بَدَرْ مَعْنَاىِ حَىُّ حَىْ}}</div>


<div id="">{{Arabi|١ خَيَالْ ب۪ينَدْ اَز۪ينْ اَشْجَارْ مَلَائِكْ رَا جَسَدْ آمَدْ سَمَاو۪ى بَا هَزَارَانْ نَىْ}}</div>
Onların yaprakları birer dil olmuş, her zaman yâ Hay, yâ Hay mânâsında "" , "hû" zikrini çekiyorlar.


<div id="">{{Arabi|٢ اَز۪ينْ نَيْهَا شُن۪يدَتْ هُوشْ سِتَايِشْهَاىِ ذَاتِ حَىْ}}</div>
<div id="16">{{Arabi|چُو لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُو بَرَابَرْ م۪يزَنَدْ هَرْشَىْ}}</div>


<div id="">{{Arabi|٣ وَرَقْهَارَا زَبَانْ دَارَنْدْ هَمَه هُو هُو ذِكْرْ آرَنْدْ بَدَرْ مَعْنَاىِ حَىُّ حَىْ}}</div>
Ki her şey beraber, "Lâilâhe illâllah" diyor;


<div id="">{{Arabi|٤ چُو لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُو بَرَابَرْ م۪يزَنَدْ هَرْشَىْ}}</div>
<div id="17">{{Arabi|دَمَا دَمْ جُويَدَنْدْ يَا حَقْ}}</div>


<div id="">{{Arabi|٥ دَمَا دَمْ جُويَدَنْدْ يَا حَقْ}}</div>
her zaman "yâ Hak," hakkı hayat istiyorlar;


<div id="">{{Arabi|٦ سَرَاسَرْ گُويَدَنْدْ يَا حَىْ بَرَابَرْ م۪يزَنَنْدْ اَللّٰهْ}}</div>
<div id="18">{{Arabi|سَرَاسَرْ گُويَدَنْدْ يَا حَىْ بَرَابَرْ م۪يزَنَنْدْ اَللّٰهْ}}</div>


Hayal görüyor ki, bu ağaçlar meleklere cesed olmuş, onlardan binlerce ney sesi geliyor. 2-Onların neylerinden fikir, Hay olan Cenâb-ı Hakkın medihlerini işitiyor. 3-Onların yaprakları birer dil olmuş, her zaman yâ Hay, yâ Hay mânâsında "hû" , "hû" zikrini çekiyorlar. 4-Ki her şey beraber, "Lâilâhe illâllah" diyor; 5-her zaman "yâ Hak," hakkı hayat istiyorlar; 6-baştanbaşa "ya Hay" diyorlar; hep beraber "Allah" diye zikrediyorlar.
baştanbaşa "ya Hay" diyorlar; hep beraber "Allah" diye zikrediyorlar.


<div id="">{{Arabi|وَ نَزَّلْنَا مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً مُبَارَكًا}}</div>
<div id="">{{Arabi|وَ نَزَّلْنَا مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً مُبَارَكًا}}</div>
97. satır: 108. satır:
Gökten bereketli bir su indirdik. (Kâf Sûresi, 50:9)
Gökten bereketli bir su indirdik. (Kâf Sûresi, 50:9)


<div id="">{{Arabi|فَاسْتَمِعْ اٰيَةَ}}</div>
<div id="19">{{Arabi|فَاسْتَمِعْ اٰيَةَ}}</div>


Âyetten işit.
Âyetten işit.
105. satır: 116. satır:
Üstlerindeki göğe bakmazlar mı, onu nasıl bina edip süsledik. (Kâf Sûresi, 50:6)
Üstlerindeki göğe bakmazlar mı, onu nasıl bina edip süsledik. (Kâf Sûresi, 50:6)


<div id="">{{Arabi|ثُمَّ انْظُرْ اِلٰى وَجْهِ السَّمَٓاءِ كَيْفَ تَرٰى سُكُوتًا ف۪ى سُكُونَةٍ حَرَكَةً ف۪ى حِكْمَةٍ تَلَئْـُلأً ف۪ى حِشْمَةٍ تَبَسُّمًا ف۪ى ز۪ينَةٍ مَعَ اِنْتِظَامِ الْخِلْقَةِ مَعَ اِتِّزَانِ الصَّنْعَةِ تَشَعْشُعُ سِرَاجِهَا تَهَلْهُلُ مِصْبَاحِهَا تَلَئْلُؤُ نُجُومِهَا تُعْلِنُ ِلَاهْلِ النُّهٰى سَلْطَنَةً بِلَٓا اِنْتِهَٓاءٍ}}</div>
<div id="20">{{Arabi|ثُمَّ انْظُرْ اِلٰى وَجْهِ السَّمَٓاءِ كَيْفَ تَرٰى سُكُوتًا ف۪ى سُكُونَةٍ حَرَكَةً ف۪ى حِكْمَةٍ تَلَئْـُلأً ف۪ى حِشْمَةٍ تَبَسُّمًا ف۪ى ز۪ينَةٍ مَعَ اِنْتِظَامِ الْخِلْقَةِ مَعَ اِتِّزَانِ الصَّنْعَةِ تَشَعْشُعُ سِرَاجِهَا تَهَلْهُلُ مِصْبَاحِهَا تَلَئْلُؤُ نُجُومِهَا تُعْلِنُ ِلَاهْلِ النُّهٰى سَلْطَنَةً بِلَٓا اِنْتِهَٓاءٍ}}</div>


Sonra göğün yüzüne bak, nasıl sükûnet içerisinde bir sessizlik, hikmet içerisinde bir hareket, haşmet içerisinde bir parıldama, zînet içerisinde bir tebessüm göreceksin. Bunlar intizam-ı hilkat, ittizân-ı san'at ile beraber olmaktadır. Kandilinin parlaması, lâmbasının ışık vermesi, yıldızlarının parıldamaları akıl sahiplerine sonsuz bir saltanatın varlığını ilân eder.
Sonra göğün yüzüne bak, nasıl sükûnet içerisinde bir sessizlik, hikmet içerisinde bir hareket, haşmet içerisinde bir parıldama, zînet içerisinde bir tebessüm göreceksin. Bunlar intizam-ı hilkat, ittizân-ı san'at ile beraber olmaktadır. Kandilinin parlaması, lâmbasının ışık vermesi, yıldızlarının parıldamaları akıl sahiplerine sonsuz bir saltanatın varlığını ilân eder.


<div id="">{{Arabi|ثُمَّ انْظُرْ اِلٰى وَجْهِ السَّمَٓاءِ كَيْفَ تَرٰى سُكُوتًا ف۪ى سُكُونَةٍ}}</div>
<div id="21">{{Arabi|ثُمَّ انْظُرْ اِلٰى وَجْهِ السَّمَٓاءِ كَيْفَ تَرٰى سُكُوتًا ف۪ى سُكُونَةٍ}}</div>


Sonra göğün yüzüne bak, nasıl göreceksin; sükûnet içerisinde bir sessizlik.
Sonra göğün yüzüne bak, nasıl göreceksin; sükûnet içerisinde bir sessizlik.


<div id="">{{Arabi|حَرَكَةً ف۪ى حِكْمَةٍ}}</div>
<div id="22">{{Arabi|حَرَكَةً ف۪ى حِكْمَةٍ}}</div>


Hikmet içerisinde bir hareket
Hikmet içerisinde bir hareket


<div id="">{{Arabi|تَلَئْلُأً ف۪ى حِشْمَةٍ تَبَسُّمًا ف۪ى ز۪ينَةٍ}}</div>
<div id="23">{{Arabi|تَلَئْلُأً ف۪ى حِشْمَةٍ تَبَسُّمًا ف۪ى ز۪ينَةٍ}}</div>


Haşmet içerisinde bir parıldama, zînet içerisinde bir tebessüm.
Haşmet içerisinde bir parıldama, zînet içerisinde bir tebessüm.


<div id="">{{Arabi|مَعَ اِنْتِظَامِ الْخِلْقَةِ مَعَ اِتِّزَانِ الصَّنْعَةِ}}</div>
<div id="24">{{Arabi|مَعَ اِنْتِظَامِ الْخِلْقَةِ مَعَ اِتِّزَانِ الصَّنْعَةِ}}</div>


Bunlar intizam-ı hilkat, ittizân-ı san'at ile beraber olmaktadır.
Bunlar intizam-ı hilkat, ittizân-ı san'at ile beraber olmaktadır.


<div id="">{{Arabi|تَشَعْشُعُ سِرَاجِهَا تَهَلْهُلُ مِصْبَاحِهَا تَلَئْلُؤُ نُجُومِهَا تُعْلِنُ ِلَاهْلِ النُّهٰى سَلْطَنَةً بِلَٓا اِنْتِهَٓاءٍ}}</div>
<div id="25">{{Arabi|تَشَعْشُعُ سِرَاجِهَا تَهَلْهُلُ مِصْبَاحِهَا تَلَئْلُؤُ نُجُومِهَا تُعْلِنُ ِلَاهْلِ النُّهٰى سَلْطَنَةً بِلَٓا اِنْتِهَٓاءٍ}}</div>


Kandilinin parlaması, lâmbasının ışık vermesi, yıldızlarının parıldamaları akıl sahiplerine sonsuz bir saltanatın varlığını ilân eder.
Kandilinin parlaması, lâmbasının ışık vermesi, yıldızlarının parıldamaları akıl sahiplerine sonsuz bir saltanatın varlığını ilân eder.


<div id="">{{Arabi|بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ}}</div>
<div id="26">{{Arabi|بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ}}</div>


Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla
153. satır: 164. satır:
Göklerin ve yerin yaratılışı ile dillerinizin ve renklerinizin farklılığı da Onun âyetlerindendir. İlim sahipleri için elbette bunda deliller vardır. (Rum Sûresi, 30:22)
Göklerin ve yerin yaratılışı ile dillerinizin ve renklerinizin farklılığı da Onun âyetlerindendir. İlim sahipleri için elbette bunda deliller vardır. (Rum Sûresi, 30:22)


<div id="">{{Arabi|لَا عِبْرَةَ لِْلِاحْتِمَالِ الْغَيْرِ النَّاشِى عَنْ دَلِيلٍ ٭ وَ لَا يُنَافِى الْاِمْكَانُ الذَّاتِىُّ الْيَق۪ينَ الْعِلْمِىَّ}}</div>
<div id="27">{{Arabi|لَا عِبْرَةَ لِْلِاحْتِمَالِ الْغَيْرِ النَّاشِى عَنْ دَلِيلٍ ٭ وَ لَا يُنَافِى الْاِمْكَانُ الذَّاتِىُّ الْيَق۪ينَ الْعِلْمِىَّ}}</div>


Bir delilden, bir emareden neş'et etmeyen bir ihtimalin ehemmiyeti yok; kat'î ilme şek katmaz, yakîn-i hükmîyi sarsmaz. (Sözler sh: 609)
Bir delilden, bir emareden neş'et etmeyen bir ihtimalin ehemmiyeti yok; kat'î ilme şek katmaz, yakîn-i hükmîyi sarsmaz.


<div id="">{{Arabi|قُلْ هُوَ اللّٰهُ اَحَدٌ ٭ اَللّٰهُ الصَّمَدُ}}</div>
<div id="">{{Arabi|قُلْ هُوَ اللّٰهُ اَحَدٌ ٭ اَللّٰهُ الصَّمَدُ}}</div>
161. satır: 172. satır:
De ki: O Allah birdir. O Allah'tır, Sameddir; herşey Ona muhtaç iken O hiçbir şeye muhtaç değildir. (İhlâs Sûresi, 112:1-2)
De ki: O Allah birdir. O Allah'tır, Sameddir; herşey Ona muhtaç iken O hiçbir şeye muhtaç değildir. (İhlâs Sûresi, 112:1-2)


<div id="">{{Arabi|نَعَمْ فَالْاَثْمَارُ وَالْبُذُورُ مُعْجِزَاتُ الْحِكْمَةِ خَوَارِقُ الصَّنْعَةِ هَدَايَاءُ الرَّحْمَةِ بَرَاه۪ينُ الْوَحْدَةِ بَشَائِرُ لُطْفِهِ فِى دَارِ الْاٰخِرَةِ شَوَاهِدُ صَادِقَةٌ بِاَنَّ خَلَّاقَهَا لِكُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ كُلُّ الْاَثْمَارِ وَالْبُذُورِ مَرَايَاءُ الْوَحْدَةِ فِى اَطْرَافِ الْكَثْرَةِ اِشَارَاتُ الْقَدَرِ رُمُوزَاتُ الْقُدْرَةِ بِاَنَّ تَاكَ الْكَثْرَةَ مِنْ مَنْبَعِ الْوَحْدَةِ تَصْدُرُ شَاهِدَةً لِوَحْدَةِ الْفَاطِرِ فِى الصُّنْعِ وَالتَّصْو۪يرِ ثُمَّ اِلَى الْوَحْدَةِ تَنْتَه۪ى ذَاكِرَةً لِحِكْمَةِ الْقَادِرِ فِى الْخَلْقِ وَالتَّدْب۪يرِ وَكَذَاهُنَّ تَلْو۪يحَاتُ الْحِكْمَةِ بِاَنَّ صَانِعَ الْكُلِّ بِكُلِّيَّةِ النَّظَرِ اِلَى الْجُزْئِىِّ يَنْظُرُ ثُمَّ اِلٰى جُزْئِهِ اِذْ اِنْ كَانَ ثَمَرًا فَهُوَ الْمَقْصُودُ الْاَظْهَرُ مِنْ خَلْقِ هٰذَا الشَّجَرِ فَالْبَشَرُ ثَمَرٌ لِهٰذِهِ الْكَائِنَاتِ فَهُوَ الْمَطْلُوبُ الْاَظْهَرُ لِخَالِقِ الْمَوْجُودَاتِ وَالْقَلْبُ كَالنَّوَاةِ فَهُوَ الْمِرْاٰةُ الْاَنْوَرُ لِصَانِعِ الْكَائِنَاتِ مِنْ هٰذِهِ الْحِكْمَةِ صَارَ الْاِنْسَانُ الْاَصْغَرُ ف۪ى هٰذِهِ الْمَخْلُوقَاتِ هُوَ الْمَدَارُ الْاَظْهَرُ لِلنَّشْرِ وَالْمَحْشَرِ فِى هٰذِهِ الْمَوْجُودَاتِ وَالتَّخْر۪يبِ وَالتَّبْد۪يلِ لِهٰذِهِ الْكَائِنَاتِ}}</div>
<div id="28">{{Arabi|نَعَمْ فَالْاَثْمَارُ وَالْبُذُورُ مُعْجِزَاتُ الْحِكْمَةِ خَوَارِقُ الصَّنْعَةِ هَدَايَاءُ الرَّحْمَةِ بَرَاه۪ينُ الْوَحْدَةِ بَشَائِرُ لُطْفِهِ فِى دَارِ الْاٰخِرَةِ شَوَاهِدُ صَادِقَةٌ بِاَنَّ خَلَّاقَهَا لِكُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ كُلُّ الْاَثْمَارِ وَالْبُذُورِ مَرَايَاءُ الْوَحْدَةِ فِى اَطْرَافِ الْكَثْرَةِ اِشَارَاتُ الْقَدَرِ رُمُوزَاتُ الْقُدْرَةِ بِاَنَّ تَاكَ الْكَثْرَةَ مِنْ مَنْبَعِ الْوَحْدَةِ تَصْدُرُ شَاهِدَةً لِوَحْدَةِ الْفَاطِرِ فِى الصُّنْعِ وَالتَّصْو۪يرِ ثُمَّ اِلَى الْوَحْدَةِ تَنْتَه۪ى ذَاكِرَةً لِحِكْمَةِ الْقَادِرِ فِى الْخَلْقِ وَالتَّدْب۪يرِ وَكَذَاهُنَّ تَلْو۪يحَاتُ الْحِكْمَةِ بِاَنَّ صَانِعَ الْكُلِّ بِكُلِّيَّةِ النَّظَرِ اِلَى الْجُزْئِىِّ يَنْظُرُ ثُمَّ اِلٰى جُزْئِهِ اِذْ اِنْ كَانَ ثَمَرًا فَهُوَ الْمَقْصُودُ الْاَظْهَرُ مِنْ خَلْقِ هٰذَا الشَّجَرِ فَالْبَشَرُ ثَمَرٌ لِهٰذِهِ الْكَائِنَاتِ فَهُوَ الْمَطْلُوبُ الْاَظْهَرُ لِخَالِقِ الْمَوْجُودَاتِ وَالْقَلْبُ كَالنَّوَاةِ فَهُوَ الْمِرْاٰةُ الْاَنْوَرُ لِصَانِعِ الْكَائِنَاتِ مِنْ هٰذِهِ الْحِكْمَةِ صَارَ الْاِنْسَانُ الْاَصْغَرُ ف۪ى هٰذِهِ الْمَخْلُوقَاتِ هُوَ الْمَدَارُ الْاَظْهَرُ لِلنَّشْرِ وَالْمَحْشَرِ فِى هٰذِهِ الْمَوْجُودَاتِ وَالتَّخْر۪يبِ وَالتَّبْد۪يلِ لِهٰذِهِ الْكَائِنَاتِ}}</div>


Bu Arabî fıkranın mebdei şudur:
Bu Arabî fıkranın mebdei şudur:


<div id="">{{Arabi|فَسُبْحَانَ مَنْ جَعَلَ حَد۪يقَةَ اَرْضِهِ مَشْهَرَ صَنْعَتِهِ مَحْشَرَ حِكْمَتِهِ مَظْهَرَ قُدْرَتِهِ مَزْهَرَ رَحْمَتِهِ مَزْرَعَ جَنَّتِهِ مَمَرَّ الْمَخْلُوقَاتِ مَس۪يلَ الْمَوْجُودَاتِ مَك۪يلَ الْمَصْنُوعَاتِ فَمُزَيَّنُ الْحَيْوَانَاتِ مُنَقَّشُ الطُّيُورَاتِ مُثَمَّرُ الشَّجَرَاتِ مُزَهَّرُ النَّبَاتَاتِ مُعْجِزَاتُ عِلْمِهِ خَوَارِقُ صُنْعِهِ هَدَايَاءُ جُودِهِ بَشَائِرُ لُطْفِهِ تَبَسُّمُ الْاَزْهَارِ مِنْ زِينَةِ الْاَثْمَارِ تَسَجُّعُ الْاَطْيَارِ فِى نَسْمَةِ الْاَسْحَارِ تَهَزُّجُ الْاَمْطَارِ عَلٰى خُدُودِ الْاَزْهَارِ تَرَحُّمُ الْوَالِدَاتِ عَلَى الْاَطْفَالِ الصِّغَارِ تَعَرُّفُ وَدُودٍ تَوَدُّدُ رَحْمٰنٍ تَرَحُّمُ حَنَّانٍ تَحَنُّنُ مَنَّانٍ لِلْجِنِّ وَ الْاِنْسَانِ وَ الرُّوحِ وَ الْحَيْوَانِ وَ الْمَلَكِ وَ الْجَانِّ}}</div>
<div id="29">{{Arabi|فَسُبْحَانَ مَنْ جَعَلَ حَد۪يقَةَ اَرْضِهِ مَشْهَرَ صَنْعَتِهِ مَحْشَرَ حِكْمَتِهِ مَظْهَرَ قُدْرَتِهِ مَزْهَرَ رَحْمَتِهِ مَزْرَعَ جَنَّتِهِ مَمَرَّ الْمَخْلُوقَاتِ مَس۪يلَ الْمَوْجُودَاتِ مَك۪يلَ الْمَصْنُوعَاتِ فَمُزَيَّنُ الْحَيْوَانَاتِ مُنَقَّشُ الطُّيُورَاتِ مُثَمَّرُ الشَّجَرَاتِ مُزَهَّرُ النَّبَاتَاتِ مُعْجِزَاتُ عِلْمِهِ خَوَارِقُ صُنْعِهِ هَدَايَاءُ جُودِهِ بَشَائِرُ لُطْفِهِ تَبَسُّمُ الْاَزْهَارِ مِنْ زِينَةِ الْاَثْمَارِ تَسَجُّعُ الْاَطْيَارِ فِى نَسْمَةِ الْاَسْحَارِ تَهَزُّجُ الْاَمْطَارِ عَلٰى خُدُودِ الْاَزْهَارِ تَرَحُّمُ الْوَالِدَاتِ عَلَى الْاَطْفَالِ الصِّغَارِ تَعَرُّفُ وَدُودٍ تَوَدُّدُ رَحْمٰنٍ تَرَحُّمُ حَنَّانٍ تَحَنُّنُ مَنَّانٍ لِلْجِنِّ وَ الْاِنْسَانِ وَ الرُّوحِ وَ الْحَيْوَانِ وَ الْمَلَكِ وَ الْجَانِّ}}</div>


İşte bu Arabî tefekkürün kısa bir meâli şudur ki:
İşte bu Arabî tefekkürün kısa bir meâli şudur ki:
201. satır: 212. satır:
Yaratıcıların en güzeli. (Mü'minûn Sûresi, 23:14; Sâffât Sûresi, 37:125)
Yaratıcıların en güzeli. (Mü'minûn Sûresi, 23:14; Sâffât Sûresi, 37:125)


<div id="">{{Arabi|اَللّٰهُ اَكْبَرُ}}</div>
<div id="30">{{Arabi|اَللّٰهُ اَكْبَرُ}}</div>


Allah en büyüktür. (Ebû Hanîfe, el-Müsned s. 148; Ebû Yûsuf, Kitabu'l-Âsâr s. 18; eş Şafiî, es-Sünenu'l-Me'sûra s. 290; İbni Ebî Şeybe, el-Musannef 6:75; et-Taberânî, el-Mu'cemü'l-Evsat 5:28.)
Allah en büyüktür. (Ebû Hanîfe, el-Müsned s. 148; Ebû Yûsuf, Kitabu'l-Âsâr s. 18; eş Şafiî, es-Sünenu'l-Me'sûra s. 290; İbni Ebî Şeybe, el-Musannef 6:75; et-Taberânî, el-Mu'cemü'l-Evsat 5:28.)
209. satır: 220. satır:
Ayırt edenlerin en hayırlısı. (En'âm Sûresi, 6:57)
Ayırt edenlerin en hayırlısı. (En'âm Sûresi, 6:57)


<div id="">{{Arabi|خَيْرُ الْمُحْسِن۪ينَ}}</div>
<div id="31">{{Arabi|خَيْرُ الْمُحْسِن۪ينَ}}</div>


İhsan edenlerin en hayırlısı.
İhsan edenlerin en hayırlısı.
229. satır: 240. satır:
Merhametlilerin en merhametlisi. (A'râf Sûresi, 7:151; Yûsuf Sûresi, 12:64)
Merhametlilerin en merhametlisi. (A'râf Sûresi, 7:151; Yûsuf Sûresi, 12:64)


<div id="">{{Arabi|اَللّٰهُ اَكْبَرُ}}</div>
<div id="32">{{Arabi|اَللّٰهُ اَكْبَرُ}}</div>


Allah en büyüktür. (Ebû Hanîfe, el-Müsned s. 148; Ebû Yûsuf, Kitabu'l-Âsâr s. 18; eş Şafiî, es-Sünenu'l-Me'sûra s. 290; İbni Ebî Şeybe, el-Musannef 6:75; et-Taberânî, el-Mu'cemü'l-Evsat 5:28.) (Sözler sh: 621)
Allah en büyüktür. (Ebû Hanîfe, el-Müsned s. 148; Ebû Yûsuf, Kitabu'l-Âsâr s. 18; eş Şafiî, es-Sünenu'l-Me'sûra s. 290; İbni Ebî Şeybe, el-Musannef 6:75; et-Taberânî, el-Mu'cemü'l-Evsat 5:28.) (Sözler sh: 621)


<div id="">{{Arabi|نَعَمْ تَفَانِى الْمِرْاٰتِ زَوَالُ الْمَوْجُودَاتِ مَعَ تَجَلِّى الدَّائِمِ مَعَ الْفَيْضِ الْمُلَازِمِ مِنْ اَظْهَرِ الظَّوَاهِرِ اَنَّ الْجَمَالَ الظَّاهِرَ لَيْسَ مُلْكَ الْمَظَاهِرِ مِنْ اَفْصَحِ تِبْيَانٍ مِنْ اَوْضَحِ بُرْهَانٍ لِلْجَمَالِ الْمُجَرَّدِ ِلْلِاحْسَانِ الْمُجَدَّدِ لِلْوَاجِبِ الْوُجُودِ لِلْبَاقِى الْوَدُودِ}}</div>
<div id="33">{{Arabi|نَعَمْ تَفَانِى الْمِرْاٰتِ زَوَالُ الْمَوْجُودَاتِ مَعَ تَجَلِّى الدَّائِمِ مَعَ الْفَيْضِ الْمُلَازِمِ مِنْ اَظْهَرِ الظَّوَاهِرِ اَنَّ الْجَمَالَ الظَّاهِرَ لَيْسَ مُلْكَ الْمَظَاهِرِ مِنْ اَفْصَحِ تِبْيَانٍ مِنْ اَوْضَحِ بُرْهَانٍ لِلْجَمَالِ الْمُجَرَّدِ ِلْلِاحْسَانِ الْمُجَدَّدِ لِلْوَاجِبِ الْوُجُودِ لِلْبَاقِى الْوَدُودِ}}</div>


Evet, âyinelerin fâniliği ve mevcudatın zevâliyle beraber tecelliyâtın ve füyuzâtın devam etmesi, bütün zuhurattan daha zâhir bir surette, onlarda görünen cemâlin mazharlara ait olmadığına delâlet eder ve en fasih bir lisanla ve en vâzıh bir burhanla gösterir ki, o tecelliyat, Vâcibü'l-Vücudun ve Bâkî-i Vedûdun mücerred cemâlinin ve mazharlar üzerinde daimî yenilenen ihsânâtının cilveleridir.
Evet, âyinelerin fâniliği ve mevcudatın zevâliyle beraber tecelliyâtın ve füyuzâtın devam etmesi, bütün zuhurattan daha zâhir bir surette, onlarda görünen cemâlin mazharlara ait olmadığına delâlet eder ve en fasih bir lisanla ve en vâzıh bir burhanla gösterir ki, o tecelliyat, Vâcibü'l-Vücudun ve Bâkî-i Vedûdun mücerred cemâlinin ve mazharlar üzerinde daimî yenilenen ihsânâtının cilveleridir.


<div id="">{{Arabi|فَلَكْ مَسْتْ مَلَكْ مَسْتْ نُجُومْ مَسْتْ سَمٰوَاتْ مَسْتْ شَمْسْ مَسْتْ قَمَرْ مَسْتْ زَم۪ينْ مَسْتْ عَنَاصِرْ مَسْتْ نَبَاتْ مَسْتْ شَجَرْ مَسْتْ بَشَرْ مَسْتْ سَرَاسَرْ ذ۪ى حَيَاتْ مَسْتْ هَمَه ذَرَّاتِ مَوْجُودَاتْ بَرَابَرْ مَسْتْ دَرْمَسْتَسْتْ}}</div>
<div id="34">{{Arabi|فَلَكْ مَسْتْ مَلَكْ مَسْتْ نُجُومْ مَسْتْ سَمٰوَاتْ مَسْتْ شَمْسْ مَسْتْ قَمَرْ مَسْتْ زَم۪ينْ مَسْتْ عَنَاصِرْ مَسْتْ}}</div>


Felek mest, melek mest, yıldızlar mest, gökler mest. Güneş mest, kamer mest, zemin mest, unsurlar mest, nebat mest, ağaçlar mest,beşer mest. Bütün canlılar baştan başa mest. Bütün varlıkların zerreleri beraber ve iç içe mesttirler.
Felek mest, melek mest, yıldızlar mest, gökler mest. Güneş mest, kamer mest, zemin mest, unsurlar mest,


<div id="">{{Arabi|بِحُرْمَةِ سَيِّدِ الْمُرْسَلِينَ}}</div>
<div id="35">{{Arabi|نَبَاتْ مَسْتْ شَجَرْ مَسْتْ بَشَرْ مَسْتْ سَرَاسَرْ ذ۪ى حَيَاتْ مَسْتْ هَمَه ذَرَّاتِ مَوْجُودَاتْ بَرَابَرْ مَسْتْ دَرْمَسْتَسْتْ}}</div>
 
nebat mest, ağaçlar mest,beşer mest. Bütün canlılar baştan başa mest. Bütün varlıkların zerreleri beraber ve iç içe mesttirler.
 
<div id="36">{{Arabi|بِحُرْمَةِ سَيِّدِ الْمُرْسَلِينَ}}</div>


Peygamberlerin Efendisi hürmetine duamızı kabul etsin.
Peygamberlerin Efendisi hürmetine duamızı kabul etsin.


<div id="">{{Arabi|بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ}}</div>
<div id="37">{{Arabi|بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ}}</div>


Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla
257. satır: 272. satır:
Hiçbir şey yoktur ki, Onu hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ Sûresi, 17:44)
Hiçbir şey yoktur ki, Onu hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ Sûresi, 17:44)


<div id="">{{Arabi|سُبْحَانَ مَنِ اخْتَفٰى بِشِدَّةِ ظُهُورِه۪}}</div>
<div id="38">{{Arabi|سُبْحَانَ مَنِ اخْتَفٰى بِشِدَّةِ ظُهُورِه۪}}</div>


Şiddet-i zuhurundan gizlenmiş olan Zât her türlü noksandan münezzehtir.
Şiddet-i zuhurundan gizlenmiş olan Zât her türlü noksandan münezzehtir.
275. satır: 290. satır:
<div id="">{{Arabi|لَقَدْ خَلَقْنَا الْاِنْسَانَ ف۪ٓى اَحْسَنِ تَقْو۪يمٍ ٭ ثُمَّ رَدَدْنَاهُ اَسْفَلَ سَافِل۪ينَ ٭ اِلَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَ عَمِلُوا الصَّالِحَاتِ}}</div>
<div id="">{{Arabi|لَقَدْ خَلَقْنَا الْاِنْسَانَ ف۪ٓى اَحْسَنِ تَقْو۪يمٍ ٭ ثُمَّ رَدَدْنَاهُ اَسْفَلَ سَافِل۪ينَ ٭ اِلَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَ عَمِلُوا الصَّالِحَاتِ}}</div>


And olsun ki, Biz insanı en güzel bir şekilde yarattık. Sonra da onu en aşağı seviyeye indirdik -ancak iman eden ve güzel işler yapanlar müstesna. (Tîn Sûresi, 95:4)
And olsun ki, Biz insanı en güzel bir şekilde yarattık. Sonra da onu en aşağı seviyeye indirdik -ancak iman eden ve güzel işler yapanlar müstesna. (Tîn Sûresi, 95:4-6)


<div id="">{{Arabi|فَمَا بَكَتْ عَلَيْهِمُ السَّمَٓاءُ وَ الْاَرْضُ}}</div>
<div id="">{{Arabi|فَمَا بَكَتْ عَلَيْهِمُ السَّمَٓاءُ وَ الْاَرْضُ}}</div>
289. satır: 304. satır:
Hüküm (yetki ve karar) Allah'ındır. (Mü'min Sûresi, 40:12)
Hüküm (yetki ve karar) Allah'ındır. (Mü'min Sûresi, 40:12)


<div id="">{{Arabi|اَلْحُبُ فِى اللّٰهِ}}</div>
<div id="39">{{Arabi|اَلْحُبُ فِى اللّٰهِ}}</div>


Allah için sevmek. (Ebû Dâvûd, Sünnet 15; Tirmizî, Kıyâmet 60; Müsned 3:438, 440)
Allah için sevmek. (Ebû Dâvûd, Sünnet 15; Tirmizî, Kıyâmet 60; Müsned 3:438, 440)


<div id="">{{Arabi|اَللّٰهُمَّ ارْزُقْنَا حُبَّكَ وَ حُبَّ مَا يُقَرِّبُنَا اِلَيْكَ}}</div>
<div id="40">{{Arabi|اَللّٰهُمَّ ارْزُقْنَا حُبَّكَ وَ حُبَّ مَا يُقَرِّبُنَا اِلَيْكَ}}</div>


Allahım! Bize Senin muhabbetini ve bizi Sana yaklaştıracak şeylerin muhabbetini nasip et!  
Allahım! Bize Senin muhabbetini ve bizi Sana yaklaştıracak şeylerin muhabbetini nasip et!  


<div id="">{{Arabi|اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلٰى رَحْمَانِيَّتِهِ وَ عَلٰى رَح۪يمِيَّتِهِ}}</div>
<div id="41">{{Arabi|اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلٰى رَحْمَانِيَّتِهِ وَ عَلٰى رَح۪يمِيَّتِهِ}}</div>


Şefkat ve merhameti dünya ve âhireti kuşatmasından ve rahmetinin çok özel cilveleri olmasından dolayı Allah'a hamd ve senâlar olsun.
Şefkat ve merhameti dünya ve âhireti kuşatmasından ve rahmetinin çok özel cilveleri olmasından dolayı Allah'a hamd ve senâlar olsun.


<div id="">{{Arabi|لَيْتَ الشَّبَابَةَ يَعُودُ يَوْمًا فَاُخْبِرُهُ بِمَا فَعَلَ الْمَش۪يبُ}}</div>
<div id="42">{{Arabi|لَيْتَ الشَّبَابَةَ يَعُودُ يَوْمًا فَاُخْبِرُهُ بِمَا فَعَلَ الْمَش۪يبُ}}</div>


Keşke gençliğim birgün dönseydi, ihtiyarlık benim başıma neler getirdiğini şekvâ ederek haber verecektim.
Keşke gençliğim birgün dönseydi, ihtiyarlık benim başıma neler getirdiğini şekvâ ederek haber verecektim.


<div id="">{{Arabi|اَصْدَقُ الْكَلَامِ وَاَبْلَغُ النِّظَامِ كَلَامُ اللّٰهِ الْمَلِكِ الْعَز۪يزِ الْعَلَّامِ}}</div>
<div id="43">{{Arabi|اَصْدَقُ الْكَلَامِ وَاَبْلَغُ النِّظَامِ كَلَامُ اللّٰهِ الْمَلِكِ الْعَز۪يزِ الْعَلَّامِ}}</div>


Sözün en doğrusu ve nazmın en beliği, bütün mülkün hakikî Mâliki olan, kudreti herşeye galip bulunan ve ilmi herşeyi kuşatan Allah'ın kelâmıdır.
Sözün en doğrusu ve nazmın en beliği, bütün mülkün hakikî Mâliki olan, kudreti herşeye galip bulunan ve ilmi herşeyi kuşatan Allah'ın kelâmıdır.
313. satır: 328. satır:
Ebediyen yaşlanmayacak çocuklar... (Vâkıa Sûresi, 56:17; İnsan Sûresi, 76:19)
Ebediyen yaşlanmayacak çocuklar... (Vâkıa Sûresi, 56:17; İnsan Sûresi, 76:19)


<div id="">{{Arabi|اَلْحُبُ فِى اللّٰهِ}}</div>
<div id="44">{{Arabi|اَلْحُبُ فِى اللّٰهِ}}</div>


Allah için sevmek (Ebû Dâvûd, Sünnet 15; Tirmizî, Kıyâmet 60; Müsned 3:438, 440)
Allah için sevmek (Ebû Dâvûd, Sünnet 15; Tirmizî, Kıyâmet 60; Müsned 3:438, 440)
321. satır: 336. satır:
Karşılıklı tahtlarda kardeş kardeş otururlar. (Hicr Sûresi, 15:47)
Karşılıklı tahtlarda kardeş kardeş otururlar. (Hicr Sûresi, 15:47)


<div id="">{{Arabi|اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ اَحَبَّ}}</div>
<div id="45">{{Arabi|اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ اَحَبَّ}}</div>


Kişi sevdiğiyle beraberdir. (Buhari, Edeb 96; Müslim, Birr 165; Tirmizi, Zühd 50, Daavât 98)
Kişi sevdiğiyle beraberdir. (Buhari, Edeb 96; Müslim, Birr 165; Tirmizi, Zühd 50, Daavât 98)


<div id="">{{Arabi|اَللّٰهُمَّ ارْزُقْنَا فِى الدُّنْيَا حُبَّكَ وَ حُبَّ مَا يُقَرِّبُنَا اِلَيْكَ وَ الْاِسْتِقَامَةَ كَمَا اَمَرْتَ وَ فِى الْاٰخِرَةِ رَحْمَتَكَ وَ رُؤْيَتَكَ}}</div>
<div id="46">{{Arabi|اَللّٰهُمَّ ارْزُقْنَا فِى الدُّنْيَا حُبَّكَ وَ حُبَّ مَا يُقَرِّبُنَا اِلَيْكَ وَ الْاِسْتِقَامَةَ كَمَا اَمَرْتَ وَ فِى الْاٰخِرَةِ رَحْمَتَكَ وَ رُؤْيَتَكَ}}</div>


Allah'ım! Bize, dünyada Senin muhabbetini ve bizi Sana ve yaklaştıracak şeylerin muhabbetini ve Senin emrettiğin şekilde istikameti, âhirette de rahmetini ve rüyetini nasip et!
Allah'ım! Bize, dünyada Senin muhabbetini ve bizi Sana ve yaklaştıracak şeylerin muhabbetini ve Senin emrettiğin şekilde istikameti, âhirette de rahmetini ve rüyetini nasip et!
333. satır: 348. satır:
Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki Sen, ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Alîm-i Hakîmsin. (Bakara Sûresi, 2:32)
Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki Sen, ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Alîm-i Hakîmsin. (Bakara Sûresi, 2:32)


<div id="">{{Arabi|اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَ سَلِّمْ عَلٰى مَنْ اَرْسَلْتَهُ رَحْمَةً لِلْعَالَم۪ينَ وَ عَلٰٓى اٰلِه۪ وَ صَحْبِه۪ اَجْمَع۪ينَ اٰم۪ينَ}}</div>
<div id="47">{{Arabi|اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَ سَلِّمْ عَلٰى مَنْ اَرْسَلْتَهُ رَحْمَةً لِلْعَالَم۪ينَ وَ عَلٰٓى اٰلِه۪ وَ صَحْبِه۪ اَجْمَع۪ينَ اٰم۪ينَ}}</div>


Allah'ım! Âlemlere rahmet olarak gönderdiğin Zâta ve bütün âl ve ashabına salât ve selâm et. Âmin.
Allah'ım! Âlemlere rahmet olarak gönderdiğin Zâta ve bütün âl ve ashabına salât ve selâm et. Âmin.


<div id="">{{Arabi|ﺍِﻟَﻬِٓﻰ ﺍَﻧْﺖَ ﺭَﺑِّﻰ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟْﻌَﺒْﺪُ}}</div>
<div id="48">{{Arabi|اَقُولُ كَمَا قَالَ}}</div>


Ey İlâhım! Rabbim Sensin. Çünkü ben bir kulum. Nefsimin terbiyesinden âcizim. Demek beni terbiye eden Sensin.
Onun dediği gibi derim.


<div id="">{{Arabi|ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﺨَﺎﻟِﻖُ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟْﻤَﺨْﻠُﻮﻕُ}}</div>
<div id="49">{{Arabi|ﺍِﻟَﻬِٓﻰ}}</div>
 
Ey İlâhım!
 
<div id="50">{{Arabi|ﺍَﻧْﺖَ ﺭَﺑِّﻰ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟْﻌَﺒْﺪُ}}</div>
 
Rabbim Sensin. Çünkü ben bir kulum. Nefsimin terbiyesinden âcizim. Demek beni terbiye eden Sensin.
 
<div id="51">{{Arabi|ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﺨَﺎﻟِﻖُ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟْﻤَﺨْﻠُﻮﻕُ}}</div>


Hem Sensin Yaratıcı. Çünkü ben yaratılmış bir varlığım, yapılıyorum.
Hem Sensin Yaratıcı. Çünkü ben yaratılmış bir varlığım, yapılıyorum.


<div id="">{{Arabi|ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟﺮَّﺯَّﺍﻕُ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟْﻤَﺮْﺯُﻭﻕُ}}</div>
<div id="52">{{Arabi|ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟﺮَّﺯَّﺍﻕُ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟْﻤَﺮْﺯُﻭﻕُ}}</div>


Hem rızık veren Sensin. Çünkü ben rızka muhtacım ve ona elim yetişmiyor. Demek rızkımı veren Sensin.
Hem rızık veren Sensin. Çünkü ben rızka muhtacım ve ona elim yetişmiyor. Demek rızkımı veren Sensin.


<div id="">{{Arabi|ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻤَﺎﻟِﻚُ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟْﻤَﻤْﻠُﻮﻙُ}}</div>
<div id="53">{{Arabi|ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻤَﺎﻟِﻚُ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟْﻤَﻤْﻠُﻮﻙُ}}</div>


Hem Sensin Mâlik, Mülkün gerçek sahibisin. Çünkü ben bir memluk ve köleyim; benden başkası bende tasarruf ediyor. Demek benim sahibim Sensin.
Hem Sensin Mâlik, Mülkün gerçek sahibisin. Çünkü ben bir memluk ve köleyim; benden başkası bende tasarruf ediyor. Demek benim sahibim Sensin.


<div id="">{{Arabi|ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻌَﺰِﻳﺰُ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟﺬَّﻟِﻴﻞُ}}</div>
<div id="54">{{Arabi|ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻌَﺰِﻳﺰُ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟﺬَّﻟِﻴﻞُ}}</div>


Hem Sen izzet sahibisin, yücesin. Ben ise zelilim; Halbuki üzerimde bir izzet ve bir onur cilvesi görünüyor. Demek Senin izzetinin aynasıyım.
Hem Sen izzet sahibisin, yücesin. Ben ise zelilim; Halbuki üzerimde bir izzet ve bir onur cilvesi görünüyor. Demek Senin izzetinin aynasıyım.


<div id="">{{Arabi|ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻐَﻨِﻰُّ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟْﻔَﻘِﻴﺮُ}}</div>
<div id="55">{{Arabi|ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻐَﻨِﻰُّ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟْﻔَﻘِﻴﺮُ}}</div>


Hem Sensin sınırsız zengin. Çünkü ben muhtaç ve fakirim; bana bu fakir hâlimle ulaşamayacağım bir zenginlik veriliyor. Demek mutlak zengin Sensin, veren Sensin.
Hem Sensin sınırsız zengin. Çünkü ben muhtaç ve fakirim; bana bu fakir hâlimle ulaşamayacağım bir zenginlik veriliyor. Demek mutlak zengin Sensin, veren Sensin.


<div id="">{{Arabi|ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﺤَﻰُّ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟْﻤَﻴِّﺖُ}}</div>
<div id="56">{{Arabi|ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﺤَﻰُّ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟْﻤَﻴِّﺖُ}}</div>


Hem ölümü olmayan devamlı hayat sahibi Sensin. Çünkü ben ölümlüyüm; dirilmem ve ölmemde Senin daimî hayat sıfatının cilvesi görünüyor.
Hem ölümü olmayan devamlı hayat sahibi Sensin. Çünkü ben ölümlüyüm; dirilmem ve ölmemde Senin daimî hayat sıfatının cilvesi görünüyor.


<div id="">{{Arabi|ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﺒَﺎﻗِﻰ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟْﻔَﺎﻧِﻰ}}</div>
<div id="57">{{Arabi|ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﺒَﺎﻗِﻰ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟْﻔَﺎﻧِﻰ}}</div>


Hem Sensin Bâkî. Çünkü ben fâniyim; ömrümün sona ermesinde Senin varlığının devamlı ve bâkî olduğunu anlıyorum.
Hem Sensin Bâkî. Çünkü ben fâniyim; ömrümün sona ermesinde Senin varlığının devamlı ve bâkî olduğunu anlıyorum.


<div id="">{{Arabi|ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻜَﺮِﻳﻢُ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟﻠَّﺌِﻴﻢُ}}</div>
<div id="58">{{Arabi|ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻜَﺮِﻳﻢُ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟﻠَّﺌِﻴﻢُ}}</div>


Hem Sen şeref sahibi yüceler yücesisin. Çünkü ben kötülükler içinde bocalıyorum; Demek şeref ve haysiyet Senden geliyor.
Hem Sen şeref sahibi yüceler yücesisin. Çünkü ben kötülükler içinde bocalıyorum; Demek şeref ve haysiyet Senden geliyor.


<div id="">{{Arabi|ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻤُﺤْﺴِﻦُ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟْﻤُﺴِٓﻰﺀُ}}</div>
<div id="59">{{Arabi|ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻤُﺤْﺴِﻦُ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟْﻤُﺴِٓﻰﺀُ}}</div>


Hem sonsuz ihsan sahibi Sensin. Ben ise günâh işleyen bir kulum. Fakat pişman olup tevbe edince bana ihsan kapıları açılıyor. Demek ihsanınla bağışlayıp sonsuz güzellikler bahşeden Sensin.
Hem sonsuz ihsan sahibi Sensin. Ben ise günâh işleyen bir kulum. Fakat pişman olup tevbe edince bana ihsan kapıları açılıyor. Demek ihsanınla bağışlayıp sonsuz güzellikler bahşeden Sensin.


<div id="">{{Arabi|ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻐَﻔُﻮﺭُ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟْﻤُﺬْﻧِﺐُ}}</div>
<div id="60">{{Arabi|ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻐَﻔُﻮﺭُ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟْﻤُﺬْﻧِﺐُ}}</div>


Hem günahları affeden yalnız Sensin. Ben ise, günahkârım. Demek günahları affedecek Senin kapından başka kapı yoktur.
Hem günahları affeden yalnız Sensin. Ben ise, günahkârım. Demek günahları affedecek Senin kapından başka kapı yoktur.


<div id="">{{Arabi|ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻌَﻈِﻴﻢُ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟْﺤَﻘِﻴﺮُ}}</div>
<div id="61">{{Arabi|ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻌَﻈِﻴﻢُ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟْﺤَﻘِﻴﺮُ}}</div>


Hem büyüklük ve azamet sahibi Sensin. Ben ise hakir ve küçüğüm. Küçüklüğüme bakarak Senin büyüklüğünün her türlü övgüden daha yüce olduğunu anlıyorum.
Hem büyüklük ve azamet sahibi Sensin. Ben ise hakir ve küçüğüm. Küçüklüğüme bakarak Senin büyüklüğünün her türlü övgüden daha yüce olduğunu anlıyorum.


<div id="">{{Arabi|ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻘَﻮِﻯُّ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟﻀَّﻌِﻴﻒُ}}</div>
<div id="62">{{Arabi|ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻘَﻮِﻯُّ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟﻀَّﻌِﻴﻒُ}}</div>


Hem kuvveti bütün kâinatı kaplamış ve bütün varlıkları zapt ederek hükmü altına almış olan Sensin. Çünkü ben aciz ve zayıfım; bende zayıflığın aksine bir güç görünüyor. Demek güç ve kuvvet Senden geliyor.
Hem kuvveti bütün kâinatı kaplamış ve bütün varlıkları zapt ederek hükmü altına almış olan Sensin. Çünkü ben aciz ve zayıfım; bende zayıflığın aksine bir güç görünüyor. Demek güç ve kuvvet Senden geliyor.


<div id="">{{Arabi|ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻤُﻌْﻄِﻰ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟﺴَّٓﺎﺋِﻞُ}}</div>
<div id="63">{{Arabi|ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻤُﻌْﻄِﻰ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟﺴَّٓﺎﺋِﻞُ}}</div>


Hem kâinatı rahmet hediyeleriyle dolduran ve istekleri en güzel şekilde karşılayan Sensin. Çünkü ben sözlerimle ve hâlimle daima yalvararak istiyorum, dileniyorum. Demek veren ve hediye eden Sensin.
Hem kâinatı rahmet hediyeleriyle dolduran ve istekleri en güzel şekilde karşılayan Sensin. Çünkü ben sözlerimle ve hâlimle daima yalvararak istiyorum, dileniyorum. Demek veren ve hediye eden Sensin.


<div id="">{{Arabi|ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﺎَﻣِﻴﻦُ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟْﺨَٓﺎﺋِﻒُ}}</div>
<div id="64">{{Arabi|ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﺎَﻣِﻴﻦُ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟْﺨَٓﺎﺋِﻒُ}}</div>


Hem vadinde ve sözünde emîn olan ve güvenenlerin güvenini boşa çıkarmayan Sensin. Çünkü ben korku ve kaygı içindeyim; Sana dayanıp güvendiğimde bütün korkularımdan kurtuluyorum. Demek emîn olan ve güven veren Sensin.
Hem vadinde ve sözünde emîn olan ve güvenenlerin güvenini boşa çıkarmayan Sensin. Çünkü ben korku ve kaygı içindeyim; Sana dayanıp güvendiğimde bütün korkularımdan kurtuluyorum. Demek emîn olan ve güven veren Sensin.


<div id="">{{Arabi|ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﺠَﻮَّﺍﺩُ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟْﻤِﺴْﻜِﻴﻦُ}}</div>
<div id="65">{{Arabi|ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﺠَﻮَّﺍﺩُ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟْﻤِﺴْﻜِﻴﻦُ}}</div>


Hem cömert olan Sensin. Çünkü ben miskinim ve hayatıma lâzım olan şeyleri elde etmekten acizim. Fakat acizliğime rağmen bir zenginlik içindeyim. Demek cömertçe ihsan eden Sensin.
Hem cömert olan Sensin. Çünkü ben miskinim ve hayatıma lâzım olan şeyleri elde etmekten acizim. Fakat acizliğime rağmen bir zenginlik içindeyim. Demek cömertçe ihsan eden Sensin.


<div id="">{{Arabi|ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻤُﺠِﻴﺐُ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟﺪَّﺍﻋِﻰ}}</div>
<div id="66">{{Arabi|ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻤُﺠِﻴﺐُ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟﺪَّﺍﻋِﻰ}}</div>


Hem dualara cevap veren Sensin. Çünkü ben hâlimle ve dilimle daima dua edip istiyorum, niyaz edip yalvarıyorum. Arzularım yerine geliyor. İsteklerime cevap veriliyor. Demek arzu ve isteklerime cevap veren Sensin.
Hem dualara cevap veren Sensin. Çünkü ben hâlimle ve dilimle daima dua edip istiyorum, niyaz edip yalvarıyorum. Arzularım yerine geliyor. İsteklerime cevap veriliyor. Demek arzu ve isteklerime cevap veren Sensin.


<div id="">{{Arabi|ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟﺸَّﺎﻓِﻰ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟْﻤَﺮِﻳﺾُ}}</div>
<div id="67">{{Arabi|ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟﺸَّﺎﻓِﻰ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟْﻤَﺮِﻳﺾُ}}</div>


Hem her türlü hastalığa şifâ veren Sensin. Çünkü ben hastayım. Hastalıktan her kurtuluşumda Senin şifa verici tecellini görüyorum. Demek her türlü hastalığa şifa veren Sensin.
Hem her türlü hastalığa şifâ veren Sensin. Çünkü ben hastayım. Hastalıktan her kurtuluşumda Senin şifa verici tecellini görüyorum. Demek her türlü hastalığa şifa veren Sensin.


<div id="">{{Arabi|ﻓَﺎﻏْﻔِﺮْﻟِﻰ ﺫُﻧُﻮﺑِﻰ ﻭَ ﺗَﺠَﺎﻭَﺯْ ﻋَﻨِّﻰ ﻭَ ﺍﺷْﻒِ ﺍَﻣْﺮَﺍﺿِﻰ ﻳَٓﺎ ﺍَﻟﻠَّﻪُ}}</div>
<div id="68">{{Arabi|ﻓَﺎﻏْﻔِﺮْﻟِﻰ ﺫُﻧُﻮﺑِﻰ ﻭَ ﺗَﺠَﺎﻭَﺯْ ﻋَﻨِّﻰ ﻭَ ﺍﺷْﻒِ ﺍَﻣْﺮَﺍﺿِﻰ}}</div>


Benim günahlarımı affet. Hatalarımı bağışla. Hastalıklarıma şifa ver, ey bütün kemâl sıfatların sahibi ve noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah!
Ey bütün kemâl sıfatların sahibi ve noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah!


<div id="">{{Arabi|ﻳَﺎ ﻛَﺎﻓِﻰ}}</div>
<div id="69">{{Arabi|ﻳَٓﺎ ﺍَﻟﻠَّﻪُ}}</div>
 
Benim günahlarımı affet. Hatalarımı bağışla. Hastalıklarıma şifa ver!
 
<div id="70">{{Arabi|ﻳَﺎ ﻛَﺎﻓِﻰ}}</div>


Ey güzel isimlerinin sonsuz hazineleri her şeyin her ihtiyacını her zaman en mükemmel şekilde karşılayan Kâfî!
Ey güzel isimlerinin sonsuz hazineleri her şeyin her ihtiyacını her zaman en mükemmel şekilde karşılayan Kâfî!


<div id="">{{Arabi|ﻳَﺎ ﺭَﺏُّ}}</div>
<div id="71">{{Arabi|ﻳَﺎ ﺭَﺏُّ}}</div>


Ey varlıkları yaratıp onları en münasip organ ve duygularla donatan ve ihtiyaçlarını en güzel şekilde karşılayarak onları yaratılış gayelerine sevk eden Rab!
Ey varlıkları yaratıp onları en münasip organ ve duygularla donatan ve ihtiyaçlarını en güzel şekilde karşılayarak onları yaratılış gayelerine sevk eden Rab!


<div id="">{{Arabi|ﻳَﺎ ﻭَﺍﻓِﻰ}}</div>
<div id="72">{{Arabi|ﻳَﺎ ﻭَﺍﻓِﻰ}}</div>


Ey vaadini yerine getirmesinde şüphe olmayan ve bütün varlıkların ihtiyaçlarını kudret ve rahmetiyle gideren Vâfî!
Ey vaadini yerine getirmesinde şüphe olmayan ve bütün varlıkların ihtiyaçlarını kudret ve rahmetiyle gideren Vâfî!


<div id="">{{Arabi|ﻳَﺎ ﺭَﺣِﻴﻢُ}}</div>
<div id="73">{{Arabi|ﻳَﺎ ﺭَﺣِﻴﻢُ}}</div>


Ey rahmet ve merhameti her şeyi kuşatmakla birlikte imanlı ve ihlâslı kullarına çok özel ikram ve şefkati olan Rahîm!
Ey rahmet ve merhameti her şeyi kuşatmakla birlikte imanlı ve ihlâslı kullarına çok özel ikram ve şefkati olan Rahîm!


<div id="">{{Arabi|ﻳَﺎ ﺷَﺎﻓِﻰ}}</div>
<div id="74">{{Arabi|ﻳَﺎ ﺷَﺎﻓِﻰ}}</div>


Ey maddî ve mânevî her çeşit hastalığa şifâ veren Şâfî!
Ey maddî ve mânevî her çeşit hastalığa şifâ veren Şâfî!


<div id="">{{Arabi|ﻳَﺎ ﻛَﺮِﻳﻢُ}}</div>
<div id="75">{{Arabi|ﻳَﺎ ﻛَﺮِﻳﻢُ}}</div>


Ey sayısız rahmet meyvelerini ve nimetlerini bütün canlıların önlerine seren ve iyiliği bol olan Kerîm!
Ey sayısız rahmet meyvelerini ve nimetlerini bütün canlıların önlerine seren ve iyiliği bol olan Kerîm!


<div id="">{{Arabi|ﻳَﺎ ﻣُﻌَﺎﻓِﻰ}}</div>
<div id="76">{{Arabi|ﻳَﺎ ﻣُﻌَﺎﻓِﻰ}}</div>


Ey maddî ve mânevî dertleri gideren, afiyet ve sağlık veren Muâfî!
Ey maddî ve mânevî dertleri gideren, afiyet ve sağlık veren Muâfî!


<div id="">{{Arabi|فَاعْفُ عَنّ۪ى مِنْ كُلِّ ذَنْبٍ وَ عَافِن۪ى مِنْ كُلِّ دَٓاءٍ وَارْضَ عَنّ۪ى اَبَدًا بِرَحْمَتِكَ يَٓا اَرْحَمَ الرَّاحِم۪ينَ}}</div>
<div id="77">{{Arabi|فَاعْفُ عَنّ۪ى مِنْ كُلِّ ذَنْبٍ}}</div>
 
Benim bütün günahlarımı bağışla.


Benim bütün günahlarımı bağışla. Benim bütün dertlerime âfiyet ver. Beni ebediyen rızana mazhar et. Rahmetinle ey merhametlilerin en merhametlisi.
<div id="78">{{Arabi|وَ عَافِن۪ى مِنْ كُلِّ دَٓاءٍ}}</div>
 
Benim bütün dertlerime âfiyet ver.
 
<div id="79">{{Arabi|وَارْضَ عَنّ۪ى اَبَدًا}}</div>
 
Beni ebediyen rızana mazhar et.
 
<div id="80">{{Arabi|بِرَحْمَتِكَ يَٓا اَرْحَمَ الرَّاحِم۪ينَ}}</div>
 
Rahmetinle ey merhametlilerin en merhametlisi.


<div id="">{{Arabi|وَ اٰخِرُ دَعْوٰيهُمْ اَنِ الْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ}}</div>
<div id="">{{Arabi|وَ اٰخِرُ دَعْوٰيهُمْ اَنِ الْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ}}</div>


Onların duâları, "Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun" sözleriyle sona erer. (Yûnus Sûresi, 10:10)
Onların duâları, "Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun" sözleriyle sona erer. (Yûnus Sûresi, 10:10)




''Önceki Kısım: [[Risale:31. Söz (Ayet-Hadis Mealleri)|Otuz Birinci Söz Ayet-Hadis Mealleri]] &larr; [[Risale:Sözler (Ayet-Hadis Mealleri)|Sözler Ayet-Hadis Mealleri]] &rarr; [[Risale:33. Söz (Ayet-Hadis Mealleri)|Otuz Üçüncü Söz Ayet-Hadis Mealleri]]: Sonraki Kısım''
''Önceki Kısım: [[Risale:31. Söz (Ayet-Hadis Mealleri)|Otuz Birinci Söz Ayet-Hadis Mealleri]] &larr; [[Risale:Sözler (Ayet-Hadis Mealleri)|Sözler Ayet-Hadis Mealleri]] &rarr; [[Risale:33. Söz (Ayet-Hadis Mealleri)|Otuz Üçüncü Söz Ayet-Hadis Mealleri]]: Sonraki Kısım''

11.19, 25 Nisan 2021 itibarı ile sayfanın şu anki hâli

Önceki Kısım: Otuz Birinci Söz Ayet-Hadis MealleriSözler Ayet-Hadis MealleriOtuz Üçüncü Söz Ayet-Hadis Mealleri: Sonraki Kısım

Otuzikinci Söz

1928-1929 yıllarında Barla'da te'lif edilmiştir.

لَوْ كَانَ ف۪يهِمَٓا اٰلِهَةٌ اِلَّا اللّٰهُ لَفَسَدَتَا

Eğer göklerde ve yerde Allah'tan başka ilâhlar olsaydı, ikisi de harap olup giderdi. (Enbiyâ Sûresi, 21:22)

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

لَوْ كَانَ ف۪يهِمَٓا اٰلِهَةٌ اِلَّا اللّٰهُ لَفَسَدَتَا

Eğer göklerde ve yerde Allah'tan başka ilâhlar olsaydı, ikisi de harap olup giderdi. (Enbiyâ Sûresi, 21:22)

لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ وَحْدَهُ لَا شَر۪يكَ لَهُ لَهُ الْمُلْكُ وَ لَهُ الْحَمْدُ يُحْي۪ى وَ يُم۪يتُ وَ هُوَ حَىٌّ لَا يَمُوتُ بِيَدِهِ الْخَيْرُ وَ هُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ وَ اِلَيْهِ الْمَص۪يرُ

Allah'tan başka ibadete lâyık hiçbir ilâh yoktur. O birdir ve hiçbir şeriki yoktur. Mülk umumen Onundur; hamd bütünüyle Ona aittir. Hayatı veren de, ölümü veren de Odur. O, kendisine ölüm ârız olmayan Hayy-ı Ezelîdir. Bütün hayır Onun elindedir. Onun kudreti herşeye yeter. Herkesin ve herşeyin dönüşü de Onadır. (Buharî, Ezân 155, Teheccüd 21, Umre 12, Cihad 133, Bed'ü'l-Halk 11, Mağâzî 29, Daavât 18, 52, Rikâk 11, I'tisâm 3; Müslim, Zikir 28, 30, 74, 75, 76, Vitir 24, Cihad 158, Edeb 101; Tirmizî, Mevâkıt 108, Hac 104, Daavât 35, 36; Nesâî, Sehiv 83-86, Menâsik 163, 170, Îmân 12; İbni Mâce, Ticârât 40, Menâsik 84, Edeb 58, Dua 10, 14, 16; Ebû Dâvud, Menâsik 56; Dârîmî, Salât 88, 90, Menâsik 34, İsti'zân 53, 57; Muvatta', Hac 127, 243, Kur'ân 20, 22)

لَا شَر۪يكَ لَهُ

Hiçbir şeriki yoktur.

فَسُبْحَانَ مَنْ تَحَيَّرَ ف۪ى صُنْعِهِ الْعُقُولُ

Sanatında akılların hayrete düştüğü Allah, her türlü kusur ve noksandan uzaktır.

لَوْ كَانَ ف۪يهِمَٓا اٰلِهَةٌ اِلَّا اللّٰهُ لَفَسَدَتَا

Eğer göklerde ve yerde Allah'tan başka ilâhlar olsaydı, ikisi de harap olup giderdi. (Enbiyâ Sûresi, 21:22)

سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَٓا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَٓا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَل۪يمُ الْحَك۪يمُ

Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Sensin. (Bakara Sûresi, 2:32)

اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَ سَلِّمْ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ سِرَاجِ وَحْدَتِكَ ف۪ى كَثْرَةِ مَخْلُوقَاتِكَ وَ دَلَّالِ وَحْدَانِيَّتِكَ ف۪ى مَشْهَرِ كَٓائِنَاتِكَ وَ عَلٰٓى اٰلِه۪ وَ صَحْبِه۪ٓ اَجْمَع۪ينَ

Allahım! Mahlûkatının kesret daireleri içinde sirâc-ı vahdetin ve kâinatının meşherinde dellâl-ı vahdâniyetin olan Efendimiz Muhammed'e ve bütün âl ve ashabına salât ve selâm olsun.

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

فَانْظُرْ اِلٰٓى اٰثَارِ رَحْمَتِ اللّٰهِ كَيْفَ يُحْيِى الْاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا

Bak Allah'ın rahmet eserlerine: Yeryüzünü ölümünün ardından nasıl diriltiyor! (Rum Sûresi, 30:50)

حَتّٰى كَاَنَّ الشَّجَرَ الْمُزَهَّرَةَ ٭ قَص۪يدَةٌ مَنْظُومَةٌ مُحَرَّرَةٌ

"Arabî fıkranın tercümesi:

Yani, güya çiçek açmış herbir ağaç, güzel yazılmış manzum bir kasidedir ki, o kaside Fâtır-ı Zülcelâlin medâyih-i bâhiresini inşad edip, şairane lisan-ı hâl ile söylüyor.

وَ تُنْشِدُ لِلْفَاطِرِ الْمَدَائِحَ الْمُبَهَّرَةَ ٭ اَوْ فَتَحَتْ بِكَثْرَةٍ عُيُونُهَا الْمُبَصَّرَةَ

Veyahut o çiçek açmış herbir ağaç, binler bakar ve baktırır gözlerini açmış, tâ Sâni-i Zülcelâlin neşir ve teşhir olunan acaib-i san'atını bir iki gözle değil, belki binler gözlerle baksın, tâ ehl-i dikkati öyle baktırsın.

لِتُنْظِرَ للِصَّانِعِ الْعَجَائِبَ الْمُنَشَّرَةَ ٭ اَوْ زَيَّنَتْ لِع۪يدِهَا اَعْضَائَهَا الْمُخَضَّرَةَ

Veyahut o çiçek açan herbir ağaç, umumî bayram olan baharın içindeki hususî bayramında ve resmigeçit-misal bir anda yeşillenmiş âzâlarını en süslü müzeyyenatla süslemiş.

لِيَشْهَدَ سُلْطَانُهَا اٰثَارَهُ الْمُنَوَّرَةَ ٭ وَ تُشْهِرَ فِى الْمَحْضَرَةِ مُرَصَّعَاتِ الْجَوْهَرِ

Tâ ki, onun Sultan-ı Zülcelâli, ona ihsan ettiği hedâyâyı ve letâifi ve âsâr-ı nuraniyesini müşahede etsin.

Hem meşher-i san'at-ı İlâhiye olan zeminin yüzünde ve bahar mevsiminde, murassaât-ı rahmetini enzâr-ı halka teşhir etsin.

وَ تُعْلِنَ لِلْبَشَرِ حِكْمَةَ خَلْقِ الشَّجَرِ ٭ بِكَنْزِهَا الْمُدَخَّرِ مِنْ جُودِ رَبِّ الثَّمَرِ

Ve şecerin hikmet-i hilkatini beşere ilân etsin.

İncecik dallarında ne kadar mühim hazineler bulunduğunu ve ihsanat-ı Rahmâniyenin meyvelerinde ne derece mühim defineler var olduğunu göstermekle kemâl-i kudret-i İlâhiyeyi göstersin."

سُبْحَانَهُ مَا اَحْسَنَ اِحْسَانَهُ ٭ مَا اَزْيَنَ بُرْهَانَهُ مَا اَبْيَنَ تِبْيَانَهُ

İhsanları ne güzel, varlığının şahitleri ve delilleri ne müzeyyen, mevcudiyeti çok açık, ayan-beyan olan Cenab-ı Hakkın şanı ne yücedir ki, O'nu bütün noksan sıfatlardan ve kusurlardan takdis ederiz.

خَيَالْ ب۪ينَدْ اَز۪ينْ اَشْجَارْ مَلَائِكْ رَا جَسَدْ آمَدْ سَمَاو۪ى بَا هَزَارَانْ نَىْ

Hayal görüyor ki, bu ağaçlar meleklere cesed olmuş, onlardan binlerce ney sesi geliyor.

اَز۪ينْ نَيْهَا شُن۪يدَتْ هُوشْ سِتَايِشْهَاىِ ذَاتِ حَىْ

Onların neylerinden fikir, Hay olan Cenâb-ı Hakkın medihlerini işitiyor.

وَرَقْهَارَا زَبَانْ دَارَنْدْ هَمَه هُو هُو ذِكْرْ آرَنْدْ بَدَرْ مَعْنَاىِ حَىُّ حَىْ

Onların yaprakları birer dil olmuş, her zaman yâ Hay, yâ Hay mânâsında "hû" , "hû" zikrini çekiyorlar.

چُو لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُو بَرَابَرْ م۪يزَنَدْ هَرْشَىْ

Ki her şey beraber, "Lâilâhe illâllah" diyor;

دَمَا دَمْ جُويَدَنْدْ يَا حَقْ

her zaman "yâ Hak," hakkı hayat istiyorlar;

سَرَاسَرْ گُويَدَنْدْ يَا حَىْ بَرَابَرْ م۪يزَنَنْدْ اَللّٰهْ

baştanbaşa "ya Hay" diyorlar; hep beraber "Allah" diye zikrediyorlar.

وَ نَزَّلْنَا مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً مُبَارَكًا

Gökten bereketli bir su indirdik. (Kâf Sûresi, 50:9)

فَاسْتَمِعْ اٰيَةَ

Âyetten işit.

اَفَلَمْ يَنْظُرُٓوا اِلَى السَّمَٓاءِ فَوْقَهُمْ كَيْفَ بَنَيْنَاهَا وَ زَيَّنَّاهَا...الخ

Üstlerindeki göğe bakmazlar mı, onu nasıl bina edip süsledik. (Kâf Sûresi, 50:6)

ثُمَّ انْظُرْ اِلٰى وَجْهِ السَّمَٓاءِ كَيْفَ تَرٰى سُكُوتًا ف۪ى سُكُونَةٍ حَرَكَةً ف۪ى حِكْمَةٍ تَلَئْـُلأً ف۪ى حِشْمَةٍ تَبَسُّمًا ف۪ى ز۪ينَةٍ مَعَ اِنْتِظَامِ الْخِلْقَةِ مَعَ اِتِّزَانِ الصَّنْعَةِ تَشَعْشُعُ سِرَاجِهَا تَهَلْهُلُ مِصْبَاحِهَا تَلَئْلُؤُ نُجُومِهَا تُعْلِنُ ِلَاهْلِ النُّهٰى سَلْطَنَةً بِلَٓا اِنْتِهَٓاءٍ

Sonra göğün yüzüne bak, nasıl sükûnet içerisinde bir sessizlik, hikmet içerisinde bir hareket, haşmet içerisinde bir parıldama, zînet içerisinde bir tebessüm göreceksin. Bunlar intizam-ı hilkat, ittizân-ı san'at ile beraber olmaktadır. Kandilinin parlaması, lâmbasının ışık vermesi, yıldızlarının parıldamaları akıl sahiplerine sonsuz bir saltanatın varlığını ilân eder.

ثُمَّ انْظُرْ اِلٰى وَجْهِ السَّمَٓاءِ كَيْفَ تَرٰى سُكُوتًا ف۪ى سُكُونَةٍ

Sonra göğün yüzüne bak, nasıl göreceksin; sükûnet içerisinde bir sessizlik.

حَرَكَةً ف۪ى حِكْمَةٍ

Hikmet içerisinde bir hareket

تَلَئْلُأً ف۪ى حِشْمَةٍ تَبَسُّمًا ف۪ى ز۪ينَةٍ

Haşmet içerisinde bir parıldama, zînet içerisinde bir tebessüm.

مَعَ اِنْتِظَامِ الْخِلْقَةِ مَعَ اِتِّزَانِ الصَّنْعَةِ

Bunlar intizam-ı hilkat, ittizân-ı san'at ile beraber olmaktadır.

تَشَعْشُعُ سِرَاجِهَا تَهَلْهُلُ مِصْبَاحِهَا تَلَئْلُؤُ نُجُومِهَا تُعْلِنُ ِلَاهْلِ النُّهٰى سَلْطَنَةً بِلَٓا اِنْتِهَٓاءٍ

Kandilinin parlaması, lâmbasının ışık vermesi, yıldızlarının parıldamaları akıl sahiplerine sonsuz bir saltanatın varlığını ilân eder.

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

قُلْ هُوَ اللّٰهُ اَحَدٌ ٭ اَللّٰهُ الصَّمَدُ

De ki: O Allah birdir. O Allah'tır, Sameddir; herşey Ona muhtaç iken O hiçbir şeye muhtaç değildir. (İhlâs Sûresi, 112:1-2)

وَلَئِنْ سَاَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ لَيَقُولُنَّ اللّٰهُ

And olsun ki, onlara "Gökleri ve yeri yaratan kimdir?" diye sorsan, elbette "Allah" derler. (Lokman Sûresi, 31:25)

وَمِنْ اٰيَاتِه۪ خَلْقُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَاخْتِلَافُ اَلْسِنَتِكُمْ وَ اَلْوَانِكُمْ

Göklerin ve yerin yaratılışı ile dillerinizin ve renklerinizin farklılığı da Onun âyetlerindendir. (Rum Sûresi, 30:22)

لَيَقُولُنَّ اللّٰهُ

Elbette "Allah" derler. (Lokman Sûresi, 31:25)

وَمِنْ اٰيَاتِه۪ خَلْقُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَاخْتِلَافُ اَلْسِنَتِكُمْ وَ اَلْوَانِكُمْ اِنَّ ف۪ى ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِلْعَالِم۪ينَ

Göklerin ve yerin yaratılışı ile dillerinizin ve renklerinizin farklılığı da Onun âyetlerindendir. İlim sahipleri için elbette bunda deliller vardır. (Rum Sûresi, 30:22)

لَا عِبْرَةَ لِْلِاحْتِمَالِ الْغَيْرِ النَّاشِى عَنْ دَلِيلٍ ٭ وَ لَا يُنَافِى الْاِمْكَانُ الذَّاتِىُّ الْيَق۪ينَ الْعِلْمِىَّ

Bir delilden, bir emareden neş'et etmeyen bir ihtimalin ehemmiyeti yok; kat'î ilme şek katmaz, yakîn-i hükmîyi sarsmaz.

قُلْ هُوَ اللّٰهُ اَحَدٌ ٭ اَللّٰهُ الصَّمَدُ

De ki: O Allah birdir. O Allah'tır, Sameddir; herşey Ona muhtaç iken O hiçbir şeye muhtaç değildir. (İhlâs Sûresi, 112:1-2)

نَعَمْ فَالْاَثْمَارُ وَالْبُذُورُ مُعْجِزَاتُ الْحِكْمَةِ خَوَارِقُ الصَّنْعَةِ هَدَايَاءُ الرَّحْمَةِ بَرَاه۪ينُ الْوَحْدَةِ بَشَائِرُ لُطْفِهِ فِى دَارِ الْاٰخِرَةِ شَوَاهِدُ صَادِقَةٌ بِاَنَّ خَلَّاقَهَا لِكُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ كُلُّ الْاَثْمَارِ وَالْبُذُورِ مَرَايَاءُ الْوَحْدَةِ فِى اَطْرَافِ الْكَثْرَةِ اِشَارَاتُ الْقَدَرِ رُمُوزَاتُ الْقُدْرَةِ بِاَنَّ تَاكَ الْكَثْرَةَ مِنْ مَنْبَعِ الْوَحْدَةِ تَصْدُرُ شَاهِدَةً لِوَحْدَةِ الْفَاطِرِ فِى الصُّنْعِ وَالتَّصْو۪يرِ ثُمَّ اِلَى الْوَحْدَةِ تَنْتَه۪ى ذَاكِرَةً لِحِكْمَةِ الْقَادِرِ فِى الْخَلْقِ وَالتَّدْب۪يرِ وَكَذَاهُنَّ تَلْو۪يحَاتُ الْحِكْمَةِ بِاَنَّ صَانِعَ الْكُلِّ بِكُلِّيَّةِ النَّظَرِ اِلَى الْجُزْئِىِّ يَنْظُرُ ثُمَّ اِلٰى جُزْئِهِ اِذْ اِنْ كَانَ ثَمَرًا فَهُوَ الْمَقْصُودُ الْاَظْهَرُ مِنْ خَلْقِ هٰذَا الشَّجَرِ فَالْبَشَرُ ثَمَرٌ لِهٰذِهِ الْكَائِنَاتِ فَهُوَ الْمَطْلُوبُ الْاَظْهَرُ لِخَالِقِ الْمَوْجُودَاتِ وَالْقَلْبُ كَالنَّوَاةِ فَهُوَ الْمِرْاٰةُ الْاَنْوَرُ لِصَانِعِ الْكَائِنَاتِ مِنْ هٰذِهِ الْحِكْمَةِ صَارَ الْاِنْسَانُ الْاَصْغَرُ ف۪ى هٰذِهِ الْمَخْلُوقَاتِ هُوَ الْمَدَارُ الْاَظْهَرُ لِلنَّشْرِ وَالْمَحْشَرِ فِى هٰذِهِ الْمَوْجُودَاتِ وَالتَّخْر۪يبِ وَالتَّبْد۪يلِ لِهٰذِهِ الْكَائِنَاتِ

Bu Arabî fıkranın mebdei şudur:

فَسُبْحَانَ مَنْ جَعَلَ حَد۪يقَةَ اَرْضِهِ مَشْهَرَ صَنْعَتِهِ مَحْشَرَ حِكْمَتِهِ مَظْهَرَ قُدْرَتِهِ مَزْهَرَ رَحْمَتِهِ مَزْرَعَ جَنَّتِهِ مَمَرَّ الْمَخْلُوقَاتِ مَس۪يلَ الْمَوْجُودَاتِ مَك۪يلَ الْمَصْنُوعَاتِ فَمُزَيَّنُ الْحَيْوَانَاتِ مُنَقَّشُ الطُّيُورَاتِ مُثَمَّرُ الشَّجَرَاتِ مُزَهَّرُ النَّبَاتَاتِ مُعْجِزَاتُ عِلْمِهِ خَوَارِقُ صُنْعِهِ هَدَايَاءُ جُودِهِ بَشَائِرُ لُطْفِهِ تَبَسُّمُ الْاَزْهَارِ مِنْ زِينَةِ الْاَثْمَارِ تَسَجُّعُ الْاَطْيَارِ فِى نَسْمَةِ الْاَسْحَارِ تَهَزُّجُ الْاَمْطَارِ عَلٰى خُدُودِ الْاَزْهَارِ تَرَحُّمُ الْوَالِدَاتِ عَلَى الْاَطْفَالِ الصِّغَارِ تَعَرُّفُ وَدُودٍ تَوَدُّدُ رَحْمٰنٍ تَرَحُّمُ حَنَّانٍ تَحَنُّنُ مَنَّانٍ لِلْجِنِّ وَ الْاِنْسَانِ وَ الرُّوحِ وَ الْحَيْوَانِ وَ الْمَلَكِ وَ الْجَانِّ

İşte bu Arabî tefekkürün kısa bir meâli şudur ki:

Bütün meyveler ve içindeki tohumcuklar, hikmet-i Rabbâniyenin birer mu'cizesi, san'at-ı İlâhiyenin birer harikası, rahmet-i İlâhiyenin birer hediyesi, vahdet-i İlâhiyenin birer burhan-ı maddîsi, âhirette eltâf-ı İlâhiyenin birer müjdecisi, kudretinin ihatasına ve ilminin şümulüne birer şahid-i sadık oldukları gibi, şunlar, âlem-i kesretin aktârında ve şu ağaç gibi tekessür etmiş bir nevi âlemin etrafında vahdet âyineleridirler. Enzârı kesretten vahdete çeviriyorlar. Lisan-ı hâl ile herbirisi der: "Dal budak salmış şu koca ağacın içinde dağılma, boğulma. Bütün o ağaç bizdedir. Onun kesreti, vahdetimizde dahildir."

Hattâ, her meyvenin kalbi hükmünde olan herbir çekirdek dahi, vahdetin birer maddî âyinesi oldukları gibi, zikr-i kalbiyy-i hafî ile, koca ağacın zikr-i cehrî suretiyle çektiği ve okuduğu bütün esmâyı zikreder, okur.

Hem o meyveler, tohumlar, vahdetin âyineleri oldukları gibi, kaderin meşhud işârâtı ve kudretin mücessem rumuzâtıdır ki, kader onlarla işaret eder ve kudret o kelimelerle remzen der:

Nasıl ki şu ağacın kesretli dal ve budakları birtek çekirdekten gelmiş ve şu ağacın san'atkârının icad ve tasvirde vahdetini gösteriyor. Sonra şu ağaç, dal ve budak salıp tekessür ve intişar ettikten sonra, bütün hakikatini bir meyvede toplar, bütün mânâsını bir çekirdekte derc eder, onunla Hâlık-ı Zülcelâlinin halk ve tedbirindeki hikmetini gösterir.

اَحْسَنُ الْخَالِق۪ينَ

Yaratıcıların, Hâlıkıyet mertebelerinin en güzeli. (Mü'minûn Sûresi, 23:14; Sâffât Sûresi, 37:125)

اَرْحَمُ الرَّاحِم۪ينَ

Merhametlilerin en merhametlisi. (A'râf Sûresi, 7:151; Yûsuf Sûresi, 12:64)

اَحْسَنُ الْخَالِق۪ينَ

Herşeyi herşeye layık bir tarzda, en güzel bir mertebede yaratır bir Hâlık. (Mü'minûn Sûresi, 23:14; Sâffât Sûresi, 37:125)

اَحْسَنُ الْخَالِق۪ينَ

Yaratıcıların en güzeli. (Mü'minûn Sûresi, 23:14; Sâffât Sûresi, 37:125)

اَحْسَنَ كُلَّ شَيْءٍ خَلَقَهُ

O herşeyi en güzel şekilde yarattı." (Secde Sûresi, 32:7)

اَحْسَنُ الْخَالِق۪ينَ

Yaratıcıların en güzeli. (Mü'minûn Sûresi, 23:14; Sâffât Sûresi, 37:125)

اَللّٰهُ اَكْبَرُ

Allah en büyüktür. (Ebû Hanîfe, el-Müsned s. 148; Ebû Yûsuf, Kitabu'l-Âsâr s. 18; eş Şafiî, es-Sünenu'l-Me'sûra s. 290; İbni Ebî Şeybe, el-Musannef 6:75; et-Taberânî, el-Mu'cemü'l-Evsat 5:28.)

خَيْرُ الْفَاصِل۪ينَ

Ayırt edenlerin en hayırlısı. (En'âm Sûresi, 6:57)

خَيْرُ الْمُحْسِن۪ينَ

İhsan edenlerin en hayırlısı.

لَهُ الْاَسْمَاءُ الْحُسْنَى

En güzel isimler Onundur. (Haşir Sûresi, 59:24)

اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَع۪ينُ

Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım isteriz. (Fâtiha Sûresi, 1:5)

اَحْسَنُ الْخَالِق۪ينَ

Yaratıcıların en güzeli. (Mü'minûn Sûresi, 23:14; Sâffât Sûresi, 37:125)

اَرْحَمُ الرَّاحِم۪ينَ

Merhametlilerin en merhametlisi. (A'râf Sûresi, 7:151; Yûsuf Sûresi, 12:64)

اَللّٰهُ اَكْبَرُ

Allah en büyüktür. (Ebû Hanîfe, el-Müsned s. 148; Ebû Yûsuf, Kitabu'l-Âsâr s. 18; eş Şafiî, es-Sünenu'l-Me'sûra s. 290; İbni Ebî Şeybe, el-Musannef 6:75; et-Taberânî, el-Mu'cemü'l-Evsat 5:28.) (Sözler sh: 621)

نَعَمْ تَفَانِى الْمِرْاٰتِ زَوَالُ الْمَوْجُودَاتِ مَعَ تَجَلِّى الدَّائِمِ مَعَ الْفَيْضِ الْمُلَازِمِ مِنْ اَظْهَرِ الظَّوَاهِرِ اَنَّ الْجَمَالَ الظَّاهِرَ لَيْسَ مُلْكَ الْمَظَاهِرِ مِنْ اَفْصَحِ تِبْيَانٍ مِنْ اَوْضَحِ بُرْهَانٍ لِلْجَمَالِ الْمُجَرَّدِ ِلْلِاحْسَانِ الْمُجَدَّدِ لِلْوَاجِبِ الْوُجُودِ لِلْبَاقِى الْوَدُودِ

Evet, âyinelerin fâniliği ve mevcudatın zevâliyle beraber tecelliyâtın ve füyuzâtın devam etmesi, bütün zuhurattan daha zâhir bir surette, onlarda görünen cemâlin mazharlara ait olmadığına delâlet eder ve en fasih bir lisanla ve en vâzıh bir burhanla gösterir ki, o tecelliyat, Vâcibü'l-Vücudun ve Bâkî-i Vedûdun mücerred cemâlinin ve mazharlar üzerinde daimî yenilenen ihsânâtının cilveleridir.

فَلَكْ مَسْتْ مَلَكْ مَسْتْ نُجُومْ مَسْتْ سَمٰوَاتْ مَسْتْ شَمْسْ مَسْتْ قَمَرْ مَسْتْ زَم۪ينْ مَسْتْ عَنَاصِرْ مَسْتْ

Felek mest, melek mest, yıldızlar mest, gökler mest. Güneş mest, kamer mest, zemin mest, unsurlar mest,

نَبَاتْ مَسْتْ شَجَرْ مَسْتْ بَشَرْ مَسْتْ سَرَاسَرْ ذ۪ى حَيَاتْ مَسْتْ هَمَه ذَرَّاتِ مَوْجُودَاتْ بَرَابَرْ مَسْتْ دَرْمَسْتَسْتْ

nebat mest, ağaçlar mest,beşer mest. Bütün canlılar baştan başa mest. Bütün varlıkların zerreleri beraber ve iç içe mesttirler.

بِحُرْمَةِ سَيِّدِ الْمُرْسَلِينَ

Peygamberlerin Efendisi hürmetine duamızı kabul etsin.

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

وَ اِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki, Onu hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ Sûresi, 17:44)

وَ اِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki, Onu hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ Sûresi, 17:44)

سُبْحَانَ مَنِ اخْتَفٰى بِشِدَّةِ ظُهُورِه۪

Şiddet-i zuhurundan gizlenmiş olan Zât her türlü noksandan münezzehtir.

وَ هُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ

Sadece O herşeyi hakkıyla bilir ve herşeye hakkıyla kâdirdir. (Rum Sûresi, 30:54)

وَ هُوَ الْغَفُورُ الرَّح۪يمُ

Sadece O çok bağışlayıcı ve çok merhamet edicidir. (Yûnus Sûresi, 10:107)

وَ هُوَ الْعَل۪يمُ الْقَد۪يرُ

Sadece Onun kudreti herşeye galiptir ve O herşeyi hikmetle yapar. (Rum Sûresi, 30:27)

لَقَدْ خَلَقْنَا الْاِنْسَانَ ف۪ٓى اَحْسَنِ تَقْو۪يمٍ ٭ ثُمَّ رَدَدْنَاهُ اَسْفَلَ سَافِل۪ينَ ٭ اِلَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَ عَمِلُوا الصَّالِحَاتِ

And olsun ki, Biz insanı en güzel bir şekilde yarattık. Sonra da onu en aşağı seviyeye indirdik -ancak iman eden ve güzel işler yapanlar müstesna. (Tîn Sûresi, 95:4-6)

فَمَا بَكَتْ عَلَيْهِمُ السَّمَٓاءُ وَ الْاَرْضُ

Gök ve yer onlara ağlamadı. (Duhân Sûresi, 44:29)

اِمَّا يَبْلُغَنَّ عِنْدَكَ الْكِبَرَ اَحَدُهُمَٓا اَوْ كِلَاهُمَا فَلَا تَقُلْ لَهُمَٓا اُفٍّ

Onlardan biri veya her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına erişecek olursa, sakın onlara 'Öf' bile deme. (İsrâ Sûresi, 17:23)

اَلْحُكْمُ للّٰهِ

Hüküm (yetki ve karar) Allah'ındır. (Mü'min Sûresi, 40:12)

اَلْحُبُ فِى اللّٰهِ

Allah için sevmek. (Ebû Dâvûd, Sünnet 15; Tirmizî, Kıyâmet 60; Müsned 3:438, 440)

اَللّٰهُمَّ ارْزُقْنَا حُبَّكَ وَ حُبَّ مَا يُقَرِّبُنَا اِلَيْكَ

Allahım! Bize Senin muhabbetini ve bizi Sana yaklaştıracak şeylerin muhabbetini nasip et!

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلٰى رَحْمَانِيَّتِهِ وَ عَلٰى رَح۪يمِيَّتِهِ

Şefkat ve merhameti dünya ve âhireti kuşatmasından ve rahmetinin çok özel cilveleri olmasından dolayı Allah'a hamd ve senâlar olsun.

لَيْتَ الشَّبَابَةَ يَعُودُ يَوْمًا فَاُخْبِرُهُ بِمَا فَعَلَ الْمَش۪يبُ

Keşke gençliğim birgün dönseydi, ihtiyarlık benim başıma neler getirdiğini şekvâ ederek haber verecektim.

اَصْدَقُ الْكَلَامِ وَاَبْلَغُ النِّظَامِ كَلَامُ اللّٰهِ الْمَلِكِ الْعَز۪يزِ الْعَلَّامِ

Sözün en doğrusu ve nazmın en beliği, bütün mülkün hakikî Mâliki olan, kudreti herşeye galip bulunan ve ilmi herşeyi kuşatan Allah'ın kelâmıdır.

وِلْدَانٌ مُخَلَّدُونَ

Ebediyen yaşlanmayacak çocuklar... (Vâkıa Sûresi, 56:17; İnsan Sûresi, 76:19)

اَلْحُبُ فِى اللّٰهِ

Allah için sevmek (Ebû Dâvûd, Sünnet 15; Tirmizî, Kıyâmet 60; Müsned 3:438, 440)

عَلٰى سُرُرٍ مُتَقَابِل۪ينَ

Karşılıklı tahtlarda kardeş kardeş otururlar. (Hicr Sûresi, 15:47)

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ اَحَبَّ

Kişi sevdiğiyle beraberdir. (Buhari, Edeb 96; Müslim, Birr 165; Tirmizi, Zühd 50, Daavât 98)

اَللّٰهُمَّ ارْزُقْنَا فِى الدُّنْيَا حُبَّكَ وَ حُبَّ مَا يُقَرِّبُنَا اِلَيْكَ وَ الْاِسْتِقَامَةَ كَمَا اَمَرْتَ وَ فِى الْاٰخِرَةِ رَحْمَتَكَ وَ رُؤْيَتَكَ

Allah'ım! Bize, dünyada Senin muhabbetini ve bizi Sana ve yaklaştıracak şeylerin muhabbetini ve Senin emrettiğin şekilde istikameti, âhirette de rahmetini ve rüyetini nasip et!

سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَٓا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَٓا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَل۪يمُ الْحَك۪يمُ

Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki Sen, ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Alîm-i Hakîmsin. (Bakara Sûresi, 2:32)

اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَ سَلِّمْ عَلٰى مَنْ اَرْسَلْتَهُ رَحْمَةً لِلْعَالَم۪ينَ وَ عَلٰٓى اٰلِه۪ وَ صَحْبِه۪ اَجْمَع۪ينَ اٰم۪ينَ

Allah'ım! Âlemlere rahmet olarak gönderdiğin Zâta ve bütün âl ve ashabına salât ve selâm et. Âmin.

اَقُولُ كَمَا قَالَ

Onun dediği gibi derim.

ﺍِﻟَﻬِٓﻰ

Ey İlâhım!

ﺍَﻧْﺖَ ﺭَﺑِّﻰ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟْﻌَﺒْﺪُ

Rabbim Sensin. Çünkü ben bir kulum. Nefsimin terbiyesinden âcizim. Demek beni terbiye eden Sensin.

ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﺨَﺎﻟِﻖُ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟْﻤَﺨْﻠُﻮﻕُ

Hem Sensin Yaratıcı. Çünkü ben yaratılmış bir varlığım, yapılıyorum.

ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟﺮَّﺯَّﺍﻕُ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟْﻤَﺮْﺯُﻭﻕُ

Hem rızık veren Sensin. Çünkü ben rızka muhtacım ve ona elim yetişmiyor. Demek rızkımı veren Sensin.

ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻤَﺎﻟِﻚُ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟْﻤَﻤْﻠُﻮﻙُ

Hem Sensin Mâlik, Mülkün gerçek sahibisin. Çünkü ben bir memluk ve köleyim; benden başkası bende tasarruf ediyor. Demek benim sahibim Sensin.

ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻌَﺰِﻳﺰُ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟﺬَّﻟِﻴﻞُ

Hem Sen izzet sahibisin, yücesin. Ben ise zelilim; Halbuki üzerimde bir izzet ve bir onur cilvesi görünüyor. Demek Senin izzetinin aynasıyım.

ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻐَﻨِﻰُّ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟْﻔَﻘِﻴﺮُ

Hem Sensin sınırsız zengin. Çünkü ben muhtaç ve fakirim; bana bu fakir hâlimle ulaşamayacağım bir zenginlik veriliyor. Demek mutlak zengin Sensin, veren Sensin.

ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﺤَﻰُّ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟْﻤَﻴِّﺖُ

Hem ölümü olmayan devamlı hayat sahibi Sensin. Çünkü ben ölümlüyüm; dirilmem ve ölmemde Senin daimî hayat sıfatının cilvesi görünüyor.

ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﺒَﺎﻗِﻰ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟْﻔَﺎﻧِﻰ

Hem Sensin Bâkî. Çünkü ben fâniyim; ömrümün sona ermesinde Senin varlığının devamlı ve bâkî olduğunu anlıyorum.

ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻜَﺮِﻳﻢُ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟﻠَّﺌِﻴﻢُ

Hem Sen şeref sahibi yüceler yücesisin. Çünkü ben kötülükler içinde bocalıyorum; Demek şeref ve haysiyet Senden geliyor.

ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻤُﺤْﺴِﻦُ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟْﻤُﺴِٓﻰﺀُ

Hem sonsuz ihsan sahibi Sensin. Ben ise günâh işleyen bir kulum. Fakat pişman olup tevbe edince bana ihsan kapıları açılıyor. Demek ihsanınla bağışlayıp sonsuz güzellikler bahşeden Sensin.

ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻐَﻔُﻮﺭُ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟْﻤُﺬْﻧِﺐُ

Hem günahları affeden yalnız Sensin. Ben ise, günahkârım. Demek günahları affedecek Senin kapından başka kapı yoktur.

ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻌَﻈِﻴﻢُ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟْﺤَﻘِﻴﺮُ

Hem büyüklük ve azamet sahibi Sensin. Ben ise hakir ve küçüğüm. Küçüklüğüme bakarak Senin büyüklüğünün her türlü övgüden daha yüce olduğunu anlıyorum.

ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻘَﻮِﻯُّ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟﻀَّﻌِﻴﻒُ

Hem kuvveti bütün kâinatı kaplamış ve bütün varlıkları zapt ederek hükmü altına almış olan Sensin. Çünkü ben aciz ve zayıfım; bende zayıflığın aksine bir güç görünüyor. Demek güç ve kuvvet Senden geliyor.

ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻤُﻌْﻄِﻰ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟﺴَّٓﺎﺋِﻞُ

Hem kâinatı rahmet hediyeleriyle dolduran ve istekleri en güzel şekilde karşılayan Sensin. Çünkü ben sözlerimle ve hâlimle daima yalvararak istiyorum, dileniyorum. Demek veren ve hediye eden Sensin.

ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﺎَﻣِﻴﻦُ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟْﺨَٓﺎﺋِﻒُ

Hem vadinde ve sözünde emîn olan ve güvenenlerin güvenini boşa çıkarmayan Sensin. Çünkü ben korku ve kaygı içindeyim; Sana dayanıp güvendiğimde bütün korkularımdan kurtuluyorum. Demek emîn olan ve güven veren Sensin.

ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﺠَﻮَّﺍﺩُ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟْﻤِﺴْﻜِﻴﻦُ

Hem cömert olan Sensin. Çünkü ben miskinim ve hayatıma lâzım olan şeyleri elde etmekten acizim. Fakat acizliğime rağmen bir zenginlik içindeyim. Demek cömertçe ihsan eden Sensin.

ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻤُﺠِﻴﺐُ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟﺪَّﺍﻋِﻰ

Hem dualara cevap veren Sensin. Çünkü ben hâlimle ve dilimle daima dua edip istiyorum, niyaz edip yalvarıyorum. Arzularım yerine geliyor. İsteklerime cevap veriliyor. Demek arzu ve isteklerime cevap veren Sensin.

ﻭَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟﺸَّﺎﻓِﻰ ﻭَ ﺍَﻧَﺎ ﺍﻟْﻤَﺮِﻳﺾُ

Hem her türlü hastalığa şifâ veren Sensin. Çünkü ben hastayım. Hastalıktan her kurtuluşumda Senin şifa verici tecellini görüyorum. Demek her türlü hastalığa şifa veren Sensin.

ﻓَﺎﻏْﻔِﺮْﻟِﻰ ﺫُﻧُﻮﺑِﻰ ﻭَ ﺗَﺠَﺎﻭَﺯْ ﻋَﻨِّﻰ ﻭَ ﺍﺷْﻒِ ﺍَﻣْﺮَﺍﺿِﻰ

Ey bütün kemâl sıfatların sahibi ve noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah!

ﻳَٓﺎ ﺍَﻟﻠَّﻪُ

Benim günahlarımı affet. Hatalarımı bağışla. Hastalıklarıma şifa ver!

ﻳَﺎ ﻛَﺎﻓِﻰ

Ey güzel isimlerinin sonsuz hazineleri her şeyin her ihtiyacını her zaman en mükemmel şekilde karşılayan Kâfî!

ﻳَﺎ ﺭَﺏُّ

Ey varlıkları yaratıp onları en münasip organ ve duygularla donatan ve ihtiyaçlarını en güzel şekilde karşılayarak onları yaratılış gayelerine sevk eden Rab!

ﻳَﺎ ﻭَﺍﻓِﻰ

Ey vaadini yerine getirmesinde şüphe olmayan ve bütün varlıkların ihtiyaçlarını kudret ve rahmetiyle gideren Vâfî!

ﻳَﺎ ﺭَﺣِﻴﻢُ

Ey rahmet ve merhameti her şeyi kuşatmakla birlikte imanlı ve ihlâslı kullarına çok özel ikram ve şefkati olan Rahîm!

ﻳَﺎ ﺷَﺎﻓِﻰ

Ey maddî ve mânevî her çeşit hastalığa şifâ veren Şâfî!

ﻳَﺎ ﻛَﺮِﻳﻢُ

Ey sayısız rahmet meyvelerini ve nimetlerini bütün canlıların önlerine seren ve iyiliği bol olan Kerîm!

ﻳَﺎ ﻣُﻌَﺎﻓِﻰ

Ey maddî ve mânevî dertleri gideren, afiyet ve sağlık veren Muâfî!

فَاعْفُ عَنّ۪ى مِنْ كُلِّ ذَنْبٍ

Benim bütün günahlarımı bağışla.

وَ عَافِن۪ى مِنْ كُلِّ دَٓاءٍ

Benim bütün dertlerime âfiyet ver.

وَارْضَ عَنّ۪ى اَبَدًا

Beni ebediyen rızana mazhar et.

بِرَحْمَتِكَ يَٓا اَرْحَمَ الرَّاحِم۪ينَ

Rahmetinle ey merhametlilerin en merhametlisi.

وَ اٰخِرُ دَعْوٰيهُمْ اَنِ الْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ

Onların duâları, "Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun" sözleriyle sona erer. (Yûnus Sûresi, 10:10)



























Önceki Kısım: Otuz Birinci Söz Ayet-Hadis MealleriSözler Ayet-Hadis MealleriOtuz Üçüncü Söz Ayet-Hadis Mealleri: Sonraki Kısım