Risale:26. Mektup (Ayet-Hadis Mealleri): Revizyonlar arasındaki fark

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden
Değişiklik özeti yok
Değişiklik özeti yok
 
6. satır: 6. satır:
Yirmialtıncı Mektub 1932 yılında Barla'da te'lif edilmiştir.
Yirmialtıncı Mektub 1932 yılında Barla'da te'lif edilmiştir.


<div id="">{{Arabi|بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ}}
<div id="1">{{Arabi|بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ}}


Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.
Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.
14. satır: 14. satır:
Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ Sûresi, 17:44)
Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ Sûresi, 17:44)


<div id="">{{Arabi|بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ}}
<div id="2">{{Arabi|بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ}}


Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla
22. satır: 22. satır:
Şeytandan sana bir vesvese geldiğinde Allah'a sığın. Şüphesiz ki O, herşeyi hakkıyla işiten, herşeyi hakkıyla bilendir. (Fussilet Sûresi, 41:36)
Şeytandan sana bir vesvese geldiğinde Allah'a sığın. Şüphesiz ki O, herşeyi hakkıyla işiten, herşeyi hakkıyla bilendir. (Fussilet Sûresi, 41:36)


<div id="">{{Arabi|اَهٰكَذَا كَلَامُكَ قَالَ اللّٰهُ ل۪ى قُوَّةُ جَم۪يعِ الْاَلْسِنَةِ}}
<div id="3">{{Arabi|اَهٰكَذَا كَلَامُكَ قَالَ اللّٰهُ ل۪ى قُوَّةُ جَم۪يعِ الْاَلْسِنَةِ}}


Senin kelâmın böyle midir?' Allah buyurdu: 'Ben bütün lisanların kuvvetine mâlikim." Süyûtî, ed-Dürrü'l-Mensûr, 3:536
Senin kelâmın böyle midir?' Allah buyurdu: 'Ben bütün lisanların kuvvetine mâlikim." Süyûtî, ed-Dürrü'l-Mensûr, 3:536
30. satır: 30. satır:
Allah adına yalan söyleyenden daha zalim kim vardır? (Zümer Sûresi, 39:32)
Allah adına yalan söyleyenden daha zalim kim vardır? (Zümer Sûresi, 39:32)


<div id="">{{Arabi|عَلَيْهِ الصَّلَاةُ وَالسَّلَامُ بِعَدَدِ الْمَلَكِ وَالْاِنْسِ وَالْجَانِّ}}
<div id="4">{{Arabi|عَلَيْهِ الصَّلَاةُ وَالسَّلَامُ بِعَدَدِ الْمَلَكِ وَالْاِنْسِ وَالْجَانِّ}}


Meleklerin, insanların ve cinlerin sayısınca Ona salât ve selâm olsun.
Meleklerin, insanların ve cinlerin sayısınca Ona salât ve selâm olsun.
78. satır: 78. satır:
Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki, ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Sensin. (Bakara Sûresi, 2:32)
Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki, ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Sensin. (Bakara Sûresi, 2:32)


<div id="">{{Arabi|دَادِ حَقْ رَا قَابِلِيَّتْ شَرْطْ ن۪يسْتْ}}
<div id="5">{{Arabi|دَادِ حَقْ رَا قَابِلِيَّتْ شَرْطْ ن۪يسْتْ}}


Allah vergisi için kabiliyet şart değildir.
Allah vergisi için kabiliyet şart değildir.


<div id="">{{Arabi|اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبّ۪ى}}
<div id="6">{{Arabi|اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبّ۪ى}}


Rabbimin bu fazlından dolayı Allah'a hamdolsun.
Rabbimin bu fazlından dolayı Allah'a hamdolsun.


<div id="">{{Arabi|بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ}}
<div id="7">{{Arabi|بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ}}


Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla
94. satır: 94. satır:
Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık; sonra da, birbirinizi tanıyasınız diye milletlere ve kabilelere ayırdık. (Hucurât Sûresi, 49:13)
Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık; sonra da, birbirinizi tanıyasınız diye milletlere ve kabilelere ayırdık. (Hucurât Sûresi, 49:13)


<div id="">{{Arabi|لِتَعَارَفُوا مُنَاسَبَاتِ الْحَيَاةِ الْاِجْتِمَاعِيَّةِ فَتَعَاوَنُوا عَلَيْهَا لَا لِتَنَاكَرُوا فَتَخَاصَمُوا}}
<div id="8">{{Arabi|لِتَعَارَفُوا مُنَاسَبَاتِ الْحَيَاةِ الْاِجْتِمَاعِيَّةِ فَتَعَاوَنُوا عَلَيْهَا لَا لِتَنَاكَرُوا فَتَخَاصَمُوا}}


Yani: "Sizi taife taife, millet millet, kabile kabile yaratmışım; tâ birbirinizi tanımalısınız ve birbirinizdeki hayat-ı içtimaiyeye ait münasebetlerinizi bilesiniz, birbirinize muavenet edesiniz. Yoksa sizi kabile kabile yaptım ki; yekdiğerinize karşı inkâr ile yabani bakasınız, husumet ve adavet edesiniz değildir!"
Yani: "Sizi taife taife, millet millet, kabile kabile yaratmışım; tâ birbirinizi tanımalısınız ve birbirinizdeki hayat-ı içtimaiyeye ait münasebetlerinizi bilesiniz, birbirinize muavenet edesiniz. Yoksa sizi kabile kabile yaptım ki; yekdiğerinize karşı inkâr ile yabani bakasınız, husumet ve adavet edesiniz değildir!"


<div id="">{{Arabi|اَلْاِسْلَامِيَّةُ جَبَّتِ الْعَصَبِيَّةَ الْجَاهِلِيَّةَ}}
<div id="9">{{Arabi|اَلْاِسْلَامِيَّةُ جَبَّتِ الْعَصَبِيَّةَ الْجَاهِلِيَّةَ}}


İslâm, Câhiliyetten kalma ırkçılık ve kabileciliği ortadan kaldırmıştır. Müslüman olduktan sonra, Habeşli bir köle ile Kureyşli bir efendi arasında hiçbir fark yoktur. (Bu ibare, İslâmiyet öncesi câhiliye âdetlerine dönmekten men eden hadislerden iktibas edilmiştir. Bu mevzuda bir çok hadis-i şerif rivayet edilmiştir. Bunlardan birisi şöyledir: "İslâm dini, kendinden önceki bâtıl olan fiil, hareket, âdet ve inanışları keser, kaldırır." Buharî, Ahkâm: 4, İmâra: 36, 37; Ebû Dâvud, Sünnet: 5; Tirmizî, Cihâd: 28, İlim: 16, Nesâî, Bey'a: 26; İbni Mâce, Cihad: 39; Müsned, 4:69, 70, 199, 204, 205, 5:381, 6:402, 403)
İslâm, Câhiliyetten kalma ırkçılık ve kabileciliği ortadan kaldırmıştır. Müslüman olduktan sonra, Habeşli bir köle ile Kureyşli bir efendi arasında hiçbir fark yoktur. (Bu ibare, İslâmiyet öncesi câhiliye âdetlerine dönmekten men eden hadislerden iktibas edilmiştir. Bu mevzuda bir çok hadis-i şerif rivayet edilmiştir. Bunlardan birisi şöyledir: "İslâm dini, kendinden önceki bâtıl olan fiil, hareket, âdet ve inanışları keser, kaldırır." Buharî, Ahkâm: 4, İmâra: 36, 37; Ebû Dâvud, Sünnet: 5; Tirmizî, Cihâd: 28, İlim: 16, Nesâî, Bey'a: 26; İbni Mâce, Cihad: 39; Müsned, 4:69, 70, 199, 204, 205, 5:381, 6:402, 403)
138. satır: 138. satır:
Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet, Âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur. (Fâtiha Sûresi, 1:2)
Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet, Âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur. (Fâtiha Sûresi, 1:2)


<div id="">{{Arabi|رَبِّ الْعَالَم۪ينَ}}
<div id="10">{{Arabi|رَبِّ الْعَالَم۪ينَ}}


"Doğrudan doğruya her âlem, Cenâb-ı Hakkın rububiyetiyle idare ve terbiye ve tedbir edilir" demektir.
"Doğrudan doğruya her âlem, Cenâb-ı Hakkın rububiyetiyle idare ve terbiye ve tedbir edilir" demektir.


<div id="">{{Arabi|اِذَا اَرَادَ اللّٰهُ بِقَوْمٍ خَيْرًا اَبْصَرَهُمْ بِعُيُوبِ اَنْفُسِهِمْ}}
<div id="11">{{Arabi|اِذَا اَرَادَ اللّٰهُ بِقَوْمٍ خَيْرًا اَبْصَرَهُمْ بِعُيُوبِ اَنْفُسِهِمْ}}


Allah bir topluluk için hayır murad ettiğinde, onlara nefislerinin ayıplarını gösterir. (el-Aclûnî, Keşfü'l-Hafâ, 1:81)
Allah bir topluluk için hayır murad ettiğinde, onlara nefislerinin ayıplarını gösterir. (el-Aclûnî, Keşfü'l-Hafâ, 1:81)
150. satır: 150. satır:
Ben nefsimi temize çıkarmam. Çünkü nefis daima kötülüğü emreder. (Yûsuf Sûresi, 12:53)
Ben nefsimi temize çıkarmam. Çünkü nefis daima kötülüğü emreder. (Yûsuf Sûresi, 12:53)


<div id="">{{Arabi|لَا مَوْجُودَ اِلَّا هُوَ}}
<div id="12">{{Arabi|لَا مَوْجُودَ اِلَّا هُوَ}}


Ondan başka hiçbir gerçek varlık yoktur.
Ondan başka hiçbir gerçek varlık yoktur.


<div id="">{{Arabi|لَا مَشْهُودَ اِلَّا هُوَ}}
<div id="13">{{Arabi|لَا مَشْهُودَ اِلَّا هُوَ}}


Ondan başka görülen gerçek hiçbir şey yoktur.
Ondan başka görülen gerçek hiçbir şey yoktur.


<div id="">{{Arabi|دَرْ نَظَرِ هُوشِيَارْ هَرْ وَرَق۪ى دَفْتَر۪يسْتْ اَزْ مَعْرِفَتِ كِرْدِگَارْ}}
<div id="14">{{Arabi|دَرْ نَظَرِ هُوشِيَارْ هَرْ وَرَق۪ى دَفْتَر۪يسْتْ اَزْ مَعْرِفَتِ كِرْدِگَارْ}}


Uyanık olanın nazarında her yaprak, san'atkâr olan Allah'ın marifetini içeren bir defterdir.
Uyanık olanın nazarında her yaprak, san'atkâr olan Allah'ın marifetini içeren bir defterdir.


<div id="">{{Arabi|وَ ف۪ى كُلِّ شَيْءٍ لَهُ اٰيَةٌ تَدُلُّ عَلٰى اَنَّهُ وَاحِدٌ}}
<div id="15">{{Arabi|وَ ف۪ى كُلِّ شَيْءٍ لَهُ اٰيَةٌ تَدُلُّ عَلٰى اَنَّهُ وَاحِدٌ}}


Herşeyde Allah'ın birliğini gösteren bir delil vardır.
Herşeyde Allah'ın birliğini gösteren bir delil vardır.
178. satır: 178. satır:
Daha var mı? (Kâf Sûresi, 50:30)
Daha var mı? (Kâf Sûresi, 50:30)


<div id="">{{Arabi|جَدِّدُوا ا۪يمَانَكُمْ بِلَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ}}
<div id="16">{{Arabi|جَدِّدُوا ا۪يمَانَكُمْ بِلَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ}}


İmanınızı Lâ ilâhe illâllah ile yenileyiniz. (Müsned, 2:359; el-Münzirî, et-Terğîb ve't-Terhîb, 2:415; Hâkim, el-Müstedrek, 4:256; el-Heysemî, Mecmeu'z-Zevâid, 1:52)
İmanınızı Lâ ilâhe illâllah ile yenileyiniz. (Müsned, 2:359; el-Münzirî, et-Terğîb ve't-Terhîb, 2:415; Hâkim, el-Müstedrek, 4:256; el-Heysemî, Mecmeu'z-Zevâid, 1:52)


<div id="">{{Arabi|لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ}}
<div id="17">{{Arabi|لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ}}


Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur.
Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur.


<div id="">{{Arabi|لَا مَشْهُودَ اِلَّا هُوَ}}
<div id="18">{{Arabi|لَا مَشْهُودَ اِلَّا هُوَ}}


Ondan başka görülen gerçek hiçbir şey yoktur.
Ondan başka görülen gerçek hiçbir şey yoktur.


<div id="">{{Arabi|لَا مَوْجُودَ اِلَّا هُوَ}}
<div id="19">{{Arabi|لَا مَوْجُودَ اِلَّا هُوَ}}


Ondan başka hiçbir gerçek varlık yoktur.
Ondan başka hiçbir gerçek varlık yoktur.


<div id="">{{Arabi|لَا مَعْبُودَ اِلَّا هُوَ ٭ لَا مَقْصُودَ اِلَّا هُوَ}}
<div id="20">{{Arabi|لَا مَعْبُودَ اِلَّا هُوَ}}
 
Ondan başka ma'bud yoktur.
 
<div id="21">{{Arabi|لَا مَقْصُودَ اِلَّا هُوَ}}


Ondan başka ma'bud yoktur. Ondan başka maksud yoktur.
Ondan başka maksud yoktur.


<div id="">{{Arabi|اَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مَنْ قَالَ ـ﴿اَفْضَلُ مَا قُلْتُ اَنَا وَالنَّبِيُّونَ مِنْ قَبْل۪ى لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ‌ـ﴾ وَ عَلٰٓى اٰلِه۪ وَصَحْبِه۪ وَسَلِّمْ}}
<div id="22">{{Arabi|اَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مَنْ قَالَ ـ﴿اَفْضَلُ مَا قُلْتُ اَنَا وَالنَّبِيُّونَ مِنْ قَبْل۪ى لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ‌ـ﴾ وَ عَلٰٓى اٰلِه۪ وَصَحْبِه۪ وَسَلِّمْ}}


Allahım! "Benim ve benden evvelki peygamberlerin sözleri içinde en faziletlisi Lâ ilâhe illâllah'tır" buyuran Zâta ve âl ve ashabına salât ve selâm et. [Muvatta', Kur'ân: 32; Hac: 246; el-Aclûnî, Keşfü'l-Hafâ, 1:153; el-Elbânî, Sahihu'l-Câmii's-Sağîr, no. 1113]
Allahım! "Benim ve benden evvelki peygamberlerin sözleri içinde en faziletlisi Lâ ilâhe illâllah'tır" buyuran Zâta ve âl ve ashabına salât ve selâm et. [Muvatta', Kur'ân: 32; Hac: 246; el-Aclûnî, Keşfü'l-Hafâ, 1:153; el-Elbânî, Sahihu'l-Câmii's-Sağîr, no. 1113]


<div id="">{{Arabi|لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ}}
<div id="23">{{Arabi|لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ}}


Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur.
Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur.


<div id="">{{Arabi|مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللّٰهِ}}
<div id="24">{{Arabi|مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللّٰهِ}}


Hazret-i Muhammed (a.s.m.) Allah'ın resulüdür.
Hazret-i Muhammed (a.s.m.) Allah'ın resulüdür.


<div id="">{{Arabi|مُحَالَسْتْ سَعْد۪ى بَرَاهِ نَجَاتْ ٭ ظَفَرْ بُرْدَنْ جُزْ دَرْ پَىِ مُصْطَفَى}}
<div id="25">{{Arabi|مُحَالَسْتْ سَعْد۪ى بَرَاهِ نَجَاتْ ٭ ظَفَرْ بُرْدَنْ جُزْ دَرْ پَىِ مُصْطَفَى}}


Ey Sâdî! Mustafa'nın (a.s.m.) izinde gitmeden, kurtuluş yolunda zafer kazanmak muhaldir.
Ey Sâdî! Mustafa'nın (a.s.m.) izinde gitmeden, kurtuluş yolunda zafer kazanmak muhaldir.


<div id="">{{Arabi|كُلُّ الطُّرُقِ مَسْدُودٌ اِلَّا الْمِنْهَاجَ الْمُحَمَّدِىَّ}}
<div id="26">{{Arabi|كُلُّ الطُّرُقِ مَسْدُودٌ اِلَّا الْمِنْهَاجَ الْمُحَمَّدِىَّ}}


Hz. Muhammed'in (a.s.m.) yolundan başka bütün yollar kapalıdır.
Hz. Muhammed'in (a.s.m.) yolundan başka bütün yollar kapalıdır.


<div id="">{{Arabi|لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ ٭ لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ}}
<div id="27">{{Arabi|لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ ٭ لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ}}


Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur.
Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur.


<div id="">{{Arabi|لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ}}
<div id="28">{{Arabi|لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ}}


Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur.
Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur.
230. satır: 234. satır:
Rabbinin nimetini yâd et. (Duhâ Sûresi, 93:11)
Rabbinin nimetini yâd et. (Duhâ Sûresi, 93:11)


<div id="">{{Arabi|لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ}}
<div id="29">{{Arabi|لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ}}


Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur.
Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur.


<div id="">{{Arabi|اَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مَنْ قَالَ اَلْمُؤْمِنُ لِلْمُؤْمِنِ كَالْبُنْيَانِ الْمَرْصُوصِ يَشُدُّ بَعْضُهُ بَعْضًا ٭ وَعَلٰى اٰلِهِ وَصَحْبِهِ وَسَلِّمْ}}
<div id="30">{{Arabi|اَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مَنْ قَالَ اَلْمُؤْمِنُ لِلْمُؤْمِنِ كَالْبُنْيَانِ الْمَرْصُوصِ يَشُدُّ بَعْضُهُ بَعْضًا ٭ وَعَلٰى اٰلِهِ وَصَحْبِهِ وَسَلِّمْ}}


Allahım! "Mü'minin mü'mine bağlılığı, parçaları birbirini tutan binâ gibidir. (Buharî, Salât: 88; Edeb: 36; Mezâlim: 5; Müslim, Birr: 65; Tirmizî, Birr: 18; Nesâî, Zekât: 67; Müsned, 4:405, 409.) buyuran Zâta ve âl ve ashabına salât ve selâm et.
Allahım! "Mü'minin mü'mine bağlılığı, parçaları birbirini tutan binâ gibidir. (Buharî, Salât: 88; Edeb: 36; Mezâlim: 5; Müslim, Birr: 65; Tirmizî, Birr: 18; Nesâî, Zekât: 67; Müsned, 4:405, 409.) buyuran Zâta ve âl ve ashabına salât ve selâm et.
246. satır: 250. satır:
Dediler: Bizi buna eriştiren Allah'a hamd olsun; yoksa Allah hidayet etmeseydi, biz kendiliğimizden buna erişemezdik. Gerçekten Rabbimizin peygamberleri bize hakkı getirdiler. (A'râf Sûresi, 7:43)
Dediler: Bizi buna eriştiren Allah'a hamd olsun; yoksa Allah hidayet etmeseydi, biz kendiliğimizden buna erişemezdik. Gerçekten Rabbimizin peygamberleri bize hakkı getirdiler. (A'râf Sûresi, 7:43)


<div id="">{{Arabi|اَللّٰهُمَّ يَا مَنْ اَجَابَ نُوحًا ف۪ى قَوْمِهِ ٭ وَ يَا مَنْ نَصَرَ اِبْرَاه۪يمَ عَلٰى اَعْدَٓائِهِ ٭ وَ يَا مَنْ اَرْجَعَ يُوسُفَ اِلٰى يَعْقُوبَ ٭ وَ يَا مَنْ كَشَفَ الضُّرَّ عَنْ اَيُّوبَ ٭ وَ يَا مَنْ اَجَابَ دَعْوَةَ زَكَرِيَّٓاءَ ٭ وَ يَا مَنْ تَقَبَّلَ يُونُسَ ابْنَ مَتّٰى نَسْئَلُكَ بِاَسْرَارِ اَصْحَابِ هٰذِهِ الدَّعْوَاتِ الْمُسْتَجَابَاتِ اَنْ تَحْفَظَن۪ى وَ تَحْفَظَ نَاشِرَ هٰذِهِ الرَّسَائِلِ وَ رُفَقَائِهِمْ مِنْ شَرِّ شَيَاط۪ينِ الْاِنْسِ وَ الْجِنِّ وَ انْصُرْنَا عَلٰٓى اَعْدَٓائِنَا وَ لَا تَكِلْنَا اِلٰى اَنْفُسِنَا وَ اكْشِفْ كُرْبَتَنَا وَ كُرْبَتَهُمْ وَاشْفِ اَمْرَاضَ قُلُوبِنَا وَ قُلُوبِهِمْ اٰم۪ينَ اٰم۪ينَ اٰم۪ينَ}}
<div id="31">{{Arabi|اَللّٰهُمَّ يَا مَنْ اَجَابَ نُوحًا ف۪ى قَوْمِهِ ٭ وَ يَا مَنْ نَصَرَ اِبْرَاه۪يمَ عَلٰى اَعْدَٓائِهِ ٭ وَ يَا مَنْ اَرْجَعَ يُوسُفَ اِلٰى يَعْقُوبَ ٭ وَ يَا مَنْ كَشَفَ الضُّرَّ عَنْ اَيُّوبَ ٭ وَ يَا مَنْ اَجَابَ دَعْوَةَ زَكَرِيَّٓاءَ ٭ وَ يَا مَنْ تَقَبَّلَ يُونُسَ ابْنَ مَتّٰى نَسْئَلُكَ بِاَسْرَارِ اَصْحَابِ هٰذِهِ الدَّعْوَاتِ الْمُسْتَجَابَاتِ اَنْ تَحْفَظَن۪ى وَ تَحْفَظَ نَاشِرَ هٰذِهِ الرَّسَائِلِ وَ رُفَقَائِهِمْ مِنْ شَرِّ شَيَاط۪ينِ الْاِنْسِ وَ الْجِنِّ وَ انْصُرْنَا عَلٰٓى اَعْدَٓائِنَا وَ لَا تَكِلْنَا اِلٰى اَنْفُسِنَا وَ اكْشِفْ كُرْبَتَنَا وَ كُرْبَتَهُمْ وَاشْفِ اَمْرَاضَ قُلُوبِنَا وَ قُلُوبِهِمْ اٰم۪ينَ اٰم۪ينَ اٰم۪ينَ}}


Ey kavmi içinde Nuh'un duasına icabet eden, ey düşmanlarına karşı İbrahim'e yardım eden, ey Yusuf'u tekrar Yakub'a kavuşturan, ey Eyyüb'den zararı kaldıran, ey Zekeriya'nın duasına cevap veren, ey Yunus ibni Mettâ'nın tevbesini kabul eden Allahım! Bu müstecap duaların sahiplerinin hürmetine, beni, bu risalenin naşirini ve arkadaşlarını ins ve cin şeytanlarının şerlerinden muhafaza etmeni, düşmanlarımıza karşı bize nusret vermeni, bizi nefislerimize terk etmemeni, sıkıntılarımızı kaldırmanı ve kalblerimizin ve onların kalblerinin hastalıklarına şifa vermeni Senden istiyoruz. Âmin, âmin, âmin.
Ey kavmi içinde Nuh'un duasına icabet eden, ey düşmanlarına karşı İbrahim'e yardım eden, ey Yusuf'u tekrar Yakub'a kavuşturan, ey Eyyüb'den zararı kaldıran, ey Zekeriya'nın duasına cevap veren, ey Yunus ibni Mettâ'nın tevbesini kabul eden Allahım! Bu müstecap duaların sahiplerinin hürmetine, beni, bu risalenin naşirini ve arkadaşlarını ins ve cin şeytanlarının şerlerinden muhafaza etmeni, düşmanlarımıza karşı bize nusret vermeni, bizi nefislerimize terk etmemeni, sıkıntılarımızı kaldırmanı ve kalblerimizin ve onların kalblerinin hastalıklarına şifa vermeni Senden istiyoruz. Âmin, âmin, âmin.

12.01, 1 Mayıs 2021 itibarı ile sayfanın şu anki hâli

Önceki Kısım: Yirmi Beşinci Mektup Ayet-Hadis MealleriMektubat Ayet-Hadis MealleriYirmi Yedinci Mektup Ayet-Hadis Mealleri: Sonraki Kısım

Yirmi Altıncı Mektup[değiştir]

Yirmialtıncı Mektub 1932 yılında Barla'da te'lif edilmiştir.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ Sûresi, 17:44)

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

وَاِمَّا يَنْزَغَنَّكَ مِنَ الشَّيْطَانِ نَزْغٌ فَاسْتَعِذْ بِاللّٰهِ اِنَّهُ هُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُ

Şeytandan sana bir vesvese geldiğinde Allah'a sığın. Şüphesiz ki O, herşeyi hakkıyla işiten, herşeyi hakkıyla bilendir. (Fussilet Sûresi, 41:36)

اَهٰكَذَا كَلَامُكَ قَالَ اللّٰهُ ل۪ى قُوَّةُ جَم۪يعِ الْاَلْسِنَةِ

Senin kelâmın böyle midir?' Allah buyurdu: 'Ben bütün lisanların kuvvetine mâlikim." Süyûtî, ed-Dürrü'l-Mensûr, 3:536

فَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنْ كَذَبَ عَلَى اللّٰهِ

Allah adına yalan söyleyenden daha zalim kim vardır? (Zümer Sûresi, 39:32)

عَلَيْهِ الصَّلَاةُ وَالسَّلَامُ بِعَدَدِ الْمَلَكِ وَالْاِنْسِ وَالْجَانِّ

Meleklerin, insanların ve cinlerin sayısınca Ona salât ve selâm olsun.

قٓ وَ الْقُرْاٰنِ الْمَج۪يدِ

Kaf. Şerefi pek yüce olan Kur'ân'a yemin olsun. (Kâf Sûresi, 50:1)

مَا يَلْفِظُ مِنْ قَوْلٍ اِلَّا لَدَيْهِ رَق۪يبٌ عَت۪يدٌ ٭ وَجَٓاءَتْ سَكْرَةُ الْمَوْتِ بِالْحَقِّ ذٰلِكَ مَا كُنْتَ مِنْهُ تَح۪يدُ ٭ وَ نُفِخَ فِى الصُّورِ ذٰلِكَ يَوْمُ الْوَع۪يدِ ٭ وَ جَٓاءَتْ كُلُّ نَفْسٍ مَعَهَا سَٓائِقٌ وَ شَه۪يدٌ ٭ لَقَدْ كُنْتَ فِى غَفْلَةٍ مِنْ هٰذَا فَكَشَفْنَا عَنْكَ غِطَٓاءَكَ فَبَصَرُكَ الْيَوْمَ حَد۪يدٌ ٭ وَ قَالَ قَر۪ينُهُ هٰذَا مَا لَدَىَّ عَت۪يدٌ ٭ اَلْقِيَا ف۪ى جَهَنَّمَ كُلَّ كَفَّارٍ عَن۪يدٍ

İnsanın ağzından hiçbir söz çıkmaz ki, yanında onu yazmaya hazır, gözetleyici bir melek olmasın. Derken ölüm sarhoşluğu gerçekten geliverir. İşte senin kaçıp durduğun şey budur. Ve sûra üfürülür. Vaad olunan gün işte budur. Herkes yanında bir sevk eden, bir de şahitlik eden melekle beraber gelir. And olsun ki sen bundan gafildin. Şimdi gözünden perdeyi kaldırdık. Bakışın pek keskindir bugün! Yanındaki melek, 'İşte onun defteri bende hazırdır' der. Atın Cehenneme herbir inatçı kâfiri! (Kâf Sûresi, 50:18-24)

وَ ق۪يلَ يَٓا اَرْضُ ابْلَع۪ى مَٓاءَ كِ وَيَا سَمَٓاءُ اَقْلِع۪ى وَغ۪يضَ الْمَٓاءُ وَقُضِىَ الْاَمْرُ وَاسْتَوَتْ عَلَى الْجُودِىِّ وَق۪يلَ بُعْدًا لِلْقَوْمِ الظَّالِم۪ينَ

Ve denildi ki: 'Ey yer, suyunu yut. Ey gök, suyunu tut.' Su çekildi, iş bitirildi ve gemi Cûdî Dağına oturdu. Ve 'Zalimler güruhu Allah'ın rahmetinden uzak olsun' denildi. (Hûd Sûresi, 11:44)

كَذَّبَتْ ثَمُودُ بِطَغْوٰيهَا ٭ اِذِ انْبَعَثَ اَشْقٰيهَا ٭ فَقَالَ لَهُمْ رَسُولُ اللّٰهِ نَاقَةَ اللّٰهِ وَسُقْيٰيهَا ٭ فَكَذَّبُوهُ فَعَقَرُوهَا ٭ فَدَمْدَمَ عَلَيْهِمْ رَبُّهُمْ بِذَنْبِهِمْ فَسَوّٰيهَا ٭ وَلَا يَخَافُ عُقْبٰيهَا

Semud kavmi, azgınlığı yüzünden peygamberini yalanladı. Onların en azgını başkaldırdığı zaman, Allah'ın Resulü kendilerine 'Allah'ın bir mu'cize olarak yarattığı şu deveye dokunmayın; onun su içmesine mâni olmayın' demişti. Onlar peygamberlerini yalanlayıp deveyi öldürdüler. Rableri de, günahları yüzünden onları azapla kuşatıp hepsini birden helâk etti. Allah onlara verdiği cezanın âkıbetinden korkacak değildir. (Şems Sûresi, 91:11-15)

وَذَا النُّونِ اِذْ ذَهَبَ مُغَاضِبًا فَظَنَّ اَنْ لَنْ نَقْدِرَ عَلَيْهِ فَنَادٰى فِى الظُّلُمَاتِ اَنْ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اَنْتَ سُبْحَانَكَ اِنّ۪ى كُنْتُ مِنَ الظَّالِم۪ينَ

Balığın yuttuğu Yunus'u da hatırla ki, öfkelenerek kavmini terk etmiş ve Bizim de kendisini bu yüzden bir sıkıntıya uğratmayacağımızı sanmıştı. Sonra karanlıklar içinde kaldığında niyaz etti: 'Senden başka ilâh yoktur; Seni her türlü noksandan tenzih ederim. Gerçekten ben nefsine zulmedenlerden oldum.' (Enbiyâ Sûresi, 21:87)

اَنْ لَنْ نَقْدِرَ عَلَيْهِ

Kendisini sıkıntıya uğratmayacağımızı. (Enbiyâ Sûresi, 21:87)

فَنَادٰى فِى الظُّلُمَاتِ

Karanlıklar içinde nida etti. (Enbiyâ Sûresi, 21:87)

فَاَرْسِلُونِ

Beni gönderiniz. (Yûsuf Sûresi, 12:45)

يُوسُفُ اَيُّهَا الصِّدّ۪يقُ

Ey Yusuf, ey doğru sözlü kişi. (Yûsuf Sûresi, 12:46)

وَاِذَا قُرِئَ الْقُرْاٰنُ فَاسْتَمِعُوا لَهُ وَاَنْصِتُوا لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ

Kur'ân okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki, rahmete erişesiniz. (A'râf Sûresi, 7:204)

سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَٓا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَٓا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَل۪يمُ الْحَك۪يمُ

Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki, ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Sensin. (Bakara Sûresi, 2:32)

دَادِ حَقْ رَا قَابِلِيَّتْ شَرْطْ ن۪يسْتْ

Allah vergisi için kabiliyet şart değildir.

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبّ۪ى

Rabbimin bu fazlından dolayı Allah'a hamdolsun.

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ ذَكَرٍ وَاُنْثٰى وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوبًا وَقَبَٓائِلَ لِتَعَارَفُوا

Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık; sonra da, birbirinizi tanıyasınız diye milletlere ve kabilelere ayırdık. (Hucurât Sûresi, 49:13)

لِتَعَارَفُوا مُنَاسَبَاتِ الْحَيَاةِ الْاِجْتِمَاعِيَّةِ فَتَعَاوَنُوا عَلَيْهَا لَا لِتَنَاكَرُوا فَتَخَاصَمُوا

Yani: "Sizi taife taife, millet millet, kabile kabile yaratmışım; tâ birbirinizi tanımalısınız ve birbirinizdeki hayat-ı içtimaiyeye ait münasebetlerinizi bilesiniz, birbirinize muavenet edesiniz. Yoksa sizi kabile kabile yaptım ki; yekdiğerinize karşı inkâr ile yabani bakasınız, husumet ve adavet edesiniz değildir!"

اَلْاِسْلَامِيَّةُ جَبَّتِ الْعَصَبِيَّةَ الْجَاهِلِيَّةَ

İslâm, Câhiliyetten kalma ırkçılık ve kabileciliği ortadan kaldırmıştır. Müslüman olduktan sonra, Habeşli bir köle ile Kureyşli bir efendi arasında hiçbir fark yoktur. (Bu ibare, İslâmiyet öncesi câhiliye âdetlerine dönmekten men eden hadislerden iktibas edilmiştir. Bu mevzuda bir çok hadis-i şerif rivayet edilmiştir. Bunlardan birisi şöyledir: "İslâm dini, kendinden önceki bâtıl olan fiil, hareket, âdet ve inanışları keser, kaldırır." Buharî, Ahkâm: 4, İmâra: 36, 37; Ebû Dâvud, Sünnet: 5; Tirmizî, Cihâd: 28, İlim: 16, Nesâî, Bey'a: 26; İbni Mâce, Cihad: 39; Müsned, 4:69, 70, 199, 204, 205, 5:381, 6:402, 403)

اِذْ جَعَلَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا ف۪ى قُلُوبِهِمُ الْحَمِيَّةَ حَمِيَّةَ الْجَاهِلِيَّةِ فَاَنْزَلَ اللّٰهُ سَك۪ينَتَهُ عَلٰى رَسُولِه۪ وَعَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ وَاَلْزَمَهُمْ كَلِمَةَ التَّقْوٰى وَكَانُٓوا اَحَقَّ بِهَا وَاَهْلَهَا وَكَانَ اللّٰهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمًا

Kâfirler, kalblerine cahiliyet taassubundan ibaret olan o gayreti yerleştirdiklerinde, Allah, Resulünün ve mü'minlerin üzerine sükûnet ve emniyetini indirdi ve onlara takvâda ve sözlerine bağlılıkta sebat verdi. Zaten onlar buna lâyık ve ehil kimselerdi. Allah ise herşeyi hakkıyla bilir. (Fetih Sûresi, 48:26)

يَاْتِى اللّٰهُ بِقَوْمٍ يُحِبُّهُمْ وَيُحِبُّونَهُٓ اَذِلَّةٍ عَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ اَعِزَّةٍ عَلَى الْكَافِر۪ينَ يُجَاهِدُونَ ف۪ى سَبِيلِ اللّٰهِ

Allah öyle bir topluluk getirecektir ki, Allah onları sever, onlar da Allah'ı sever. Onlar mü'minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı izzet sahibidirler ve Allah yolunda cihad ederler." Mâide Sûresi, 5:54

اَفَلَا يَعْقِلُونَ

Akıl etmezler mi? (Yâsin Sûresi, 36:68)

اَفَلَا يَتَفَكَّرُونَ

Tefekkür etmiyorlar mı? (En'âm Sûresi, 6:50)

اَفَلَا يَتَدَبَّرُونَ

Gereği gibi düşünmezler mi? (Nisâ Sûresi, 4:82)

اِتَّخَذُٓوا اَحْبَارَهُمْ وَرُهْبَانَهُمْ اَرْبَابًا مِنْ دُونِ اللّٰهِ

Onlar hahamlarını ve papazlarını kendilerine Allah'tan başka rab edindiler. (Tevbe Sûresi, 9:31)

رَبِّ الْعَالَم۪ينَ

Âlemlerin Rabbi... (Fâtiha Sûresi, 1:2; Bakara Sûresi, 2:131; Mâide Sûresi, 5:28)

مَرَجَ الْبَحْرَيْنِ يَلْتَقِيَانِ ٭ بَيْنَهُمَا بَرْزَخٌ لَا يَبْغِيَانِ

Allah iki denizi salıverdi ki, o denizler birbirleriyle karşılaşırlar. Aralarında ise bir engel vardır; birbirine karışmazlar. (Rahmân Sûresi, 55:19-20)

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ

Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet, Âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur. (Fâtiha Sûresi, 1:2)

رَبِّ الْعَالَم۪ينَ

"Doğrudan doğruya her âlem, Cenâb-ı Hakkın rububiyetiyle idare ve terbiye ve tedbir edilir" demektir.

اِذَا اَرَادَ اللّٰهُ بِقَوْمٍ خَيْرًا اَبْصَرَهُمْ بِعُيُوبِ اَنْفُسِهِمْ

Allah bir topluluk için hayır murad ettiğinde, onlara nefislerinin ayıplarını gösterir. (el-Aclûnî, Keşfü'l-Hafâ, 1:81)

وَمَٓا اُبَرِّئُ نَفْس۪ى اِنَّ النَّفْسَ َلَامَّارَةٌ بِالسُّٓوءِ

Ben nefsimi temize çıkarmam. Çünkü nefis daima kötülüğü emreder. (Yûsuf Sûresi, 12:53)

لَا مَوْجُودَ اِلَّا هُوَ

Ondan başka hiçbir gerçek varlık yoktur.

لَا مَشْهُودَ اِلَّا هُوَ

Ondan başka görülen gerçek hiçbir şey yoktur.

دَرْ نَظَرِ هُوشِيَارْ هَرْ وَرَق۪ى دَفْتَر۪يسْتْ اَزْ مَعْرِفَتِ كِرْدِگَارْ

Uyanık olanın nazarında her yaprak, san'atkâr olan Allah'ın marifetini içeren bir defterdir.

وَ ف۪ى كُلِّ شَيْءٍ لَهُ اٰيَةٌ تَدُلُّ عَلٰى اَنَّهُ وَاحِدٌ

Herşeyde Allah'ın birliğini gösteren bir delil vardır.

وَلَقَدْ كَرَّمْنَا بَن۪ٓى اٰدَمَ

And olsun ki biz Âdemoğullarını şan ve şeref sahibi kıldık. (İsrâ Sûresi, 17:70)

اِنَّهُ كَانَ ظَلُومًا جَهُولًا

Gerçekten insan çok zalim, çok cahildir. (Ahzâb Sûresi, 33:72)

هَلْ مِنْ مَز۪يدٍ

Daha var mı? (Kâf Sûresi, 50:30)

جَدِّدُوا ا۪يمَانَكُمْ بِلَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ

İmanınızı Lâ ilâhe illâllah ile yenileyiniz. (Müsned, 2:359; el-Münzirî, et-Terğîb ve't-Terhîb, 2:415; Hâkim, el-Müstedrek, 4:256; el-Heysemî, Mecmeu'z-Zevâid, 1:52)

لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ

Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur.

لَا مَشْهُودَ اِلَّا هُوَ

Ondan başka görülen gerçek hiçbir şey yoktur.

لَا مَوْجُودَ اِلَّا هُوَ

Ondan başka hiçbir gerçek varlık yoktur.

لَا مَعْبُودَ اِلَّا هُوَ

Ondan başka ma'bud yoktur.

لَا مَقْصُودَ اِلَّا هُوَ

Ondan başka maksud yoktur.

اَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مَنْ قَالَ ـ﴿اَفْضَلُ مَا قُلْتُ اَنَا وَالنَّبِيُّونَ مِنْ قَبْل۪ى لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ‌ـ﴾ وَ عَلٰٓى اٰلِه۪ وَصَحْبِه۪ وَسَلِّمْ

Allahım! "Benim ve benden evvelki peygamberlerin sözleri içinde en faziletlisi Lâ ilâhe illâllah'tır" buyuran Zâta ve âl ve ashabına salât ve selâm et. [Muvatta', Kur'ân: 32; Hac: 246; el-Aclûnî, Keşfü'l-Hafâ, 1:153; el-Elbânî, Sahihu'l-Câmii's-Sağîr, no. 1113]

لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ

Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur.

مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللّٰهِ

Hazret-i Muhammed (a.s.m.) Allah'ın resulüdür.

مُحَالَسْتْ سَعْد۪ى بَرَاهِ نَجَاتْ ٭ ظَفَرْ بُرْدَنْ جُزْ دَرْ پَىِ مُصْطَفَى

Ey Sâdî! Mustafa'nın (a.s.m.) izinde gitmeden, kurtuluş yolunda zafer kazanmak muhaldir.

كُلُّ الطُّرُقِ مَسْدُودٌ اِلَّا الْمِنْهَاجَ الْمُحَمَّدِىَّ

Hz. Muhammed'in (a.s.m.) yolundan başka bütün yollar kapalıdır.

لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ ٭ لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ

Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur.

لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ

Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur.

وَ اَمَّا بِنِعْمَةِ رَبِّكَ فَحَدِّثْ

Rabbinin nimetini yâd et. (Duhâ Sûresi, 93:11)

لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ

Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur.

اَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مَنْ قَالَ اَلْمُؤْمِنُ لِلْمُؤْمِنِ كَالْبُنْيَانِ الْمَرْصُوصِ يَشُدُّ بَعْضُهُ بَعْضًا ٭ وَعَلٰى اٰلِهِ وَصَحْبِهِ وَسَلِّمْ

Allahım! "Mü'minin mü'mine bağlılığı, parçaları birbirini tutan binâ gibidir. (Buharî, Salât: 88; Edeb: 36; Mezâlim: 5; Müslim, Birr: 65; Tirmizî, Birr: 18; Nesâî, Zekât: 67; Müsned, 4:405, 409.) buyuran Zâta ve âl ve ashabına salât ve selâm et.

سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَٓا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَٓا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَل۪يمُ الْحَك۪يمُ

Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Sensin. (Bakara Sûresi, 2:32)

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذ۪ى هَدٰينَا لِهٰذَا وَمَا كُنَّا لِنَهْتَدِىَ لَوْلَٓا اَنْ هَدٰينَا اللّٰهُ لَقَدْ جَٓاءَتْ رُسُلُ رَبِّنَا بِالْحَقِّ

Dediler: Bizi buna eriştiren Allah'a hamd olsun; yoksa Allah hidayet etmeseydi, biz kendiliğimizden buna erişemezdik. Gerçekten Rabbimizin peygamberleri bize hakkı getirdiler. (A'râf Sûresi, 7:43)

اَللّٰهُمَّ يَا مَنْ اَجَابَ نُوحًا ف۪ى قَوْمِهِ ٭ وَ يَا مَنْ نَصَرَ اِبْرَاه۪يمَ عَلٰى اَعْدَٓائِهِ ٭ وَ يَا مَنْ اَرْجَعَ يُوسُفَ اِلٰى يَعْقُوبَ ٭ وَ يَا مَنْ كَشَفَ الضُّرَّ عَنْ اَيُّوبَ ٭ وَ يَا مَنْ اَجَابَ دَعْوَةَ زَكَرِيَّٓاءَ ٭ وَ يَا مَنْ تَقَبَّلَ يُونُسَ ابْنَ مَتّٰى نَسْئَلُكَ بِاَسْرَارِ اَصْحَابِ هٰذِهِ الدَّعْوَاتِ الْمُسْتَجَابَاتِ اَنْ تَحْفَظَن۪ى وَ تَحْفَظَ نَاشِرَ هٰذِهِ الرَّسَائِلِ وَ رُفَقَائِهِمْ مِنْ شَرِّ شَيَاط۪ينِ الْاِنْسِ وَ الْجِنِّ وَ انْصُرْنَا عَلٰٓى اَعْدَٓائِنَا وَ لَا تَكِلْنَا اِلٰى اَنْفُسِنَا وَ اكْشِفْ كُرْبَتَنَا وَ كُرْبَتَهُمْ وَاشْفِ اَمْرَاضَ قُلُوبِنَا وَ قُلُوبِهِمْ اٰم۪ينَ اٰم۪ينَ اٰم۪ينَ

Ey kavmi içinde Nuh'un duasına icabet eden, ey düşmanlarına karşı İbrahim'e yardım eden, ey Yusuf'u tekrar Yakub'a kavuşturan, ey Eyyüb'den zararı kaldıran, ey Zekeriya'nın duasına cevap veren, ey Yunus ibni Mettâ'nın tevbesini kabul eden Allahım! Bu müstecap duaların sahiplerinin hürmetine, beni, bu risalenin naşirini ve arkadaşlarını ins ve cin şeytanlarının şerlerinden muhafaza etmeni, düşmanlarımıza karşı bize nusret vermeni, bizi nefislerimize terk etmemeni, sıkıntılarımızı kaldırmanı ve kalblerimizin ve onların kalblerinin hastalıklarına şifa vermeni Senden istiyoruz. Âmin, âmin, âmin.








































Önceki Kısım: Yirmi Beşinci Mektup Ayet-Hadis MealleriMektubat Ayet-Hadis MealleriYirmi Yedinci Mektup Ayet-Hadis Mealleri: Sonraki Kısım