Risale:Kastamonu Lahikası (Ayet-Hadis Mealleri)

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden

Kastamonu Lâhikası

Kastamonu Lâhikası Bediüzzaman Hazretleri Kastamonu'da sürgün olarak bulunduğu 1926-1943 yıllarında gerek kendisi gerek talebelerin yazdığı mektuplardır.

بِاسْمِه۪ مَنْ تُسَبِّحُ لَهُ السَّمٰوَاتُ السَّبْعُ وَالْاَرْضُ وَمَنْ ف۪يهِنَّ وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Yedi gökle yerin ve onların içindekilerin Onu tesbih ettiği ve her şeyin ancak Onu övüp tesbih ettiği (İsrâ 44) Zât olan Allah'ın adıyla.

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ بِعَدَدِ حُرُوفِ رَسَٓائِلِ النُّورِ الْمَكْتُوبَةِ وَالْمَقْرُوئَةِ وَالْمُتَمَثِّلَةِ فِى الْهَوَٓاءِ اِلٰى يَوْمِ الْقِيَامِ اٰم۪ينَ

Yazılan, okunan ve kıyamet gününe kadar havada temessül eden Nur risalelerinin harfleri adedince Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi sizin üzerinize olsun.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ
اَلْبَاقِى هُوَ الْبَاقِى

Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ 44)

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ بِعَدَدِ عَاشِرَاتِ دَقَائِقِ اَيَّامِ الْفِرَاقِ

Ayrılık günlerindeki dakikaların âşireleri adedince Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi sizin üzerinize olsun.

عُلَمَٓاءُ اُمَّت۪ى كَاَنْبِيَٓاءِ بَن۪ٓى اِسْرَٓائيِلَ

Ümmetimin âlimleri İsrâiloğullarının peygamberleri gibidir. (Bu hadis-i şerif kaynaklarda haber-i meşhur olarak geçmektedir. el-Aclûnî, Keşfü'l-Hafâ: 2:64; Tecrîd-i Sarîh Tercemesi 107)

تُقَادُ سِرَاجُ النُّورِ سِرًّا

Siracü'n-Nur (Nur Kandili) gizliden gizliye yanıp intişar eder; yayılır.

اَلصَّبْرُ مِفْتَاحُ الْفَرَجِ وَ السُّرُورِ

Sabır, ferahlık ve genişliğin anahtarıdır. (el-Aclûnî, Keşfü'l-Hafâ 21)

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ 44)

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ

Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.

وَالْفَجْرِ ٭ وَ لَيَالٍ عَشْرٍ

Yemin olsun fecre. Ve on geceye. (Fecr 1,2)

مَنْ اٰمَنَ بِالْقَدَرِ اَمِنَ مِنَ الْكَدَرِ

Kadere iman eden, kederden emin olur.

اِنَّمَٓا اُوت۪يتُهُ عَلٰى عِلْمٍ

(Bu servet), bilgim sayesinde bana verilmiştir. (Kasas 78)

وَ اِنْ كُنْتُمْ مَرْضٰٓى

Eğer hasta olup suyu kullanamayacak halde bulunursanız... (Mâide 6)

فَتَيَمَّمُوا صَع۪يدًا

Toprakla teyemmüm edin. (Mâide 6)

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ 44)

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبّ۪ى

Allah'a hamd olsun. Bu Rabbimin ihsânıdır.

فَضْلُ اللّٰهِ يُؤْت۪يهِ مَنْ يَشَٓاءُ

Bu Allah'ın bir lûtfudur ki dilediğine verir. (Mâide 54)

فَضْلًا كَب۪يرًا

Pek büyük bir lûtuf ve ihsan. (Ahzâb 47)

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ 44)

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ بِعَدَدِ دَقَٓائِقِ الْفِرَاقِ

Ayrılık dakikalarının adedince Allah'ın selâmı, rahmeti ve be-reketi üzerinize olsun.

بِاسْمِهِ

Allah'ın adıyla.

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ 44)

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ بِعَدَدِ عَاشِرَاتِ دَقَائِقِ عُمْرِكُمْ فِى الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِ اٰم۪ينَ

Dünya ve âhiret hayatınızdaki dakikaların âşireleri adedince Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.

لَا تَزَالُ طَائِفَةٌ مِنْ اُمَّت۪ى ظَاهِر۪ينَ عَلَى الْحَقِّ حَتّٰى يَاْتِىَ اللّٰهُ بِاَمْرِه۪

Ümmetimden bir taife Allah'ın emri gelinceye kadar (yani kıyâmetin kopmasına kadar) hak üzerinde galip olacaktır. (Buhari, İ'tisam: 10; Müslim, İman: 247, İmâre: 170, 173, 174; Ebû Dâvud, Fiten: 1; Tirmizî, Fiten: 27, 51; İbni Mâce, Mukaddime: 1, Fiten: 9; Müsned 34,269, 278, 279; el-Hâkim, el-Müstedrek 449-450, 550)

لَا تَزَالُ طَائِفَةٌ مِنْ اُمَّت۪ى

Ümmetimden bir taife zail olmayıp devam edecektir.

لَا يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلَّا اللّٰهُ

Gaybı yalnız Allah bilir. (Neml 65; Tirmizi, Sevâbü'l-Kur'ân: 7; Dârimî, Fedâilü'l-Kur'ân: 21)

ظَاهِر۪ينَ عَلَى الْحَقِّ

Hak üzerinde galip olacaktır.

وَ الْعِلْمُ عِنْدَ اللّٰهِ

Gerçek ilim ancak Allah katındadır.

لَا يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلَّا اللّٰهُ

Gaybı yalnız Allah bilir.

حَتّٰى يَاْتِىَ اللّٰهُ بِاَمْرِه۪

Allah'ın emri gelinceye kadar (yani kıyâmetin kopmasına kadar).

اَلَّذ۪ينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ

Kendilerine nimet ve ihsanda bulunduğun kimseler. (Fâtiha 7)

لَا تَزَالُ طَائِفَةٌ مِنْ اُمَّت۪ى

Ümmetimden bir taife zail olmayıp devam edecektir.

اَلْعِلْمُ عِنْدَ اللّٰهِ

İlim Allah'ın katındadır.

لَا يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلَّا اللّٰهُ

Gaybı Allah'tan başkası bilemez.

بِاسْمِه۪ مَنْ تُسَبِّحُ لَهُ السَّمٰوَاتُ السَّبْعُ وَالْاَرْضُ وَمَنْ ف۪يهِنَّ وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Yedi gökle yerin ve onların içindekilerin Onu tesbih ettiği ve her şeyin ancak Onu övüp tesbih ettiği (İsrâ 44) Zât olan Allah'ın adıyla.

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ بِعَدَدِ عَاشِرَاتِ دَقَائِقِ اَيَّامِ الْفِرَاقِ

Ayrılık günlerindeki dakikaların âşireleri adedince Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi sizin üzerinize olsun.

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla. Allah'ın selâmı, üzerinize olsun.

بِاسْمِه۪ مَنْ تُسَبِّحُ لَهُ السَّمٰوَاتُ السَّبْعُ وَالْاَرْضُ وَمَنْ ف۪يهِنَّ وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Yedi gökle yerin ve onların içindekilerin Onu tesbih ettiği ve her şeyin ancak Onu övüp tesbih ettiği (İsrâ 44) Zât olan Allah'ın adıyla.

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ

Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi sizin üzerinize olsun.

اَللّٰهُمَّ وَفِّقْهُ ف۪ى خِدْمَةِ الْقُرْاٰنِ وَ الْا۪يمَانِ

Allah'ım, iman ve Kur'ân hizmetinde onu muvaffak eyle.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ 44)

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ بِعَدَدِ حُرُوفِ رَسَٓائِلِ النُّورِ وَمَعَانِيهَا الْمُتَمَثِّلَةِ فِى الْهَوَٓاءِ وَ فِى الْاَفْهَامِ اِلٰى يَوْمِ الْقِيَامِ

Kıyamete kadar, Risale-i Nur'un anlayışlarda ve havada temessül eden manaları ve harfleri sayısınca Allah'ın selâmı ve berekâtı üzerinize olsun.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ 44)

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ بِعَدَدِ حَاصِلِ ضَرْبِ عَاشِرَاتِ دَقَٓائِقِ رَمَضَانَ ف۪ى حُرُوفِ مَا كَتَبْتُمْ مِنَ الرَّسَٓائِلِ

Risalelerden yazdıklarımızın harfleriyle Ramazan'ın dakikalarının aşirelerinin çarpımının toplamı sayısınca Allah'ın selâmı, rahmeti ve berekâtı üzerinize olsun.

اَوَمَنْ كَانَ مَيْتًا

Ölü iken.. (îmân ile diriltip nûra kavuşturduğumuz ve halk içinde o nûr ile doğru yolda yürüyen kimse, inkâr karanlıkları içinde kalıp da ondan hiçbir zaman çıkmayacak olan) kimse gibi olur mu? (En'âm 122)

لَا اِلٰهَ اِلَّا للّٰهِ

Allah'tan başka ilâh yoktur.

هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبّ۪ى

Bu Rabbimin ihsânıdır.

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبّ۪ى

Allah'a hamd olsun. Bu Rabbimin ihsânıdır.

فَفِى الْجَنَّةِ خَالِد۪ينَ

Cennette sonsuza kadar kalacaklardır. (Hûd 108)

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla.

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اذْكُرُوا اللّٰهَ ذِكْرًا كَث۪يرًا ٭ وَسَبِّحُوهُ بُكْرَةً وَاَص۪يلًا ٭ هُوَ الَّذ۪ى يُصَلّ۪ى عَلَيْكُمْ وَمَلٰٓئِكَتُهُ لِيُخْرِجَكُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِ وَكَانَ بِالْمُؤْمِنِينَ رَح۪يمًا ٭ تَحِيَّتُهُمْ يَوْمَ يَلْقَوْنَهُ سَلَامٌ وَاَعَدَّ لَهُمْ اَجْرًا كَر۪يمًا ٭ يَٓا اَيُّهَا النَّبِىُّ اِنَّٓا اَرْسَلْنَاكَ شَاهِدًا وَمُبَشِّرًا وَنَذ۪يرًا ٭ وَدَاعِيًا اِلَى اللّٰهِ بِاِذْنِه۪ وَسِرَاجًا مُن۪يرًا ٭ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِن۪ينَ بِاَنَّ لَهُمْ مِنَ اللّٰهِ فَضْلًا كَب۪يرًا ٭ صَدَقَ اللّٰهُ الْعَظ۪يمُ

Ey îmân edenler! Allah'ı çok zikredin. * Sabah akşam Onu tesbih edin. * Odur ki, sizi inkâr karanlıklarından nura çıkarmak için rahmetine eriştirir; melekler de bağışlanmanız için dua ederler. Mü'minler için O çok merhametlidir. * Ona kavuştukları gün Al-lah'ın mü'minlere hediyesi selâmdır, her türlü korkudan emniyet ve selâmet müjdesidir. Bir de onlar için hoş ve ardı arkası kesilmeyecek bir mükâfat hazırlamıştır. * Ey Peygamber! Biz seni insanlar için bir şahit, bir müjdeci, bir sakındırıcı, * Onun izniyle insanları Allah'ın yoluna çağırıcı ve nur saçan bir kandil olarak gönderdik. /Mü'minleri müjdele ki, Allah'tan onlara pek büyük bir lutuf ve ihsan vardır. (Ahzâb 41-47) Yüce Allah doğru söyledi.

لِيُخْرِجَكُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِ وَكَانَ بِالْمُؤْمِن۪ينَ رَح۪يمًا

Ki, sizi inkâr karanlıklarından nura çıkarsın. Mü'minler için O çok merhametlidir.

اِلَى النُّورِ وَكَانَ بِالْمُؤْمِن۪ينَ رَح۪يمًا

Nura çıkarmak için rahmetine eriştirir. Mü'minler için O çok merhametlidir.

اِنَّٓا اَرْسَلْنَاكَ شَاهِدًا وَمُبَشِّرًا

Biz seni insanlar için bir şahit, bir müjdeci olarak gönderdik.

وَنَذ۪يرًا ٭ وَدَاعِيًا اِلَى اللّٰهِ

Ve sakındırcı. Allah yoluna çağırıcı.

وَدَاعِيًا اِلَى اللّٰهِ

Allah yolunda çağırıcı...

وَدَاعِيًا اِلَى اللّٰهِ

Allah yolunda çağıran.

بِاِذْنِه۪ وَ سِرَاجًا مُن۪يرًا

O'nun (Allah'ın) izniyle nur saçan bir kandil.

سِرَاجًا مُن۪يرًا

Nur saçan kandil.

وَدَاعِيًا اِلَى اللّٰهِ

Ve Allah (ın yolun)a çağıran.

وَدَاعِيًا

Ve çağıran, davet eden.

بِاِذْنِه۪

O'nun (Allah'ın) izniyle.

مُن۪يرًا

Nur veren, ışık saçan.

النُّورِ

Nûr

وَبَشِّرِ الْمُؤْمِن۪ينَ بِاَنَّ لَهُمْ مِنَ اللّٰهِ

Allah'tan (büyük bir lütfa erişeceklerini) mü'minlere müjdele.

فَضْلًا كَب۪يرًا

Pek büyük bir lütuf ve ihsan...

فَضْلًا

Lütuf ve ihsan...

اَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلٰى اٰلِه۪ وَ صَحْبِه۪ وَ اَهْلِ بَيْتِه۪ اَجْمَع۪ينَ الطَّيِّب۪ينَ الطَّاهِر۪ينَ اٰم۪ينَ بِحُرْمَةِ سَيِّدِ الْمُرْسَل۪ينَ وَ الْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ

Allahım salât ve selâm Muhammed'in (a.s.m.) ve Onun âlinin, ashabının ve iyi ve temiz kimseler olan bütün ehl-i beytinin üzerine olsun. Âmin. Âmin. Âmin. Peygamberlerin efendisinin hürmetine... Alemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ 44)

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ اَبَدًا دَائِمًا

Allah'ın selâmı, rahmeti ve berekâti; sonsuza kadar sürekli üzerinize olsun.

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبّ۪ى

Allah'a hamd olsun. Bu Rabbimin ihsânıdır.

تَعَاوَنُوا

Birbirinize yardım ediniz, yardımlaşınız.

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبّ۪ى

Allah'a hamd olsun. Bu Rabbimin ihsânıdır.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ 44)

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ اَبَدًا دَائِمًا

Allah'ın selâmı, rahmeti ve berekâti; sonsuza kadar sürekli üzerinize olsun.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ 44)

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ بِعَدَدِ حُرُوفَاتِ رَسَٓائِلِ الَّت۪ى كَتَبْتُمْ وَتَكْتُبُونَ

Yazdığınız ve yazacağınız Risale-i Nur'ların harfleri adedince Allah'ın selâmı, rahmeti ve berekâtı üzerinize olsun.

اَللّٰهُمَّ يَسِّرْلَنَا خِدْمَةَ الْقُرْاٰنِ بِنَشْرِ رَسَٓائِلِ النُّورِ بِحُرْمَةِ اِسْمِكَ الْاَعْظَمِ وَ حَب۪يبِكَ الْاَكْرَمِ اٰم۪ينَ

Allah'ım, İsm-i Âzamının ve Resul-i Ekreminin hürmetine Nur risalelerinin İslâm âleminde, insanlar arasında devamlı olarak neşredilmesiyle Kur'ân hizmetinde bize kolaylık ihsan eyle. Âmin, âmin, âmin.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ 44)

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ بِعَدَدِ حُرُوفَاتِ مَٓا اَرْسَلْتُمْ لَنَا

Bize gönderdiklerinizin harfleri adedince Allah'ın selâmı, rahmeti ve berekâtı sizin üzerinize olsun.

مَثَلًا كَلِمَةً طَيِّبَةً كَشَجَرَةٍ طَيِّبَةٍ

Kelime-i tayyibeyi (güzel ve hoş sözü) Allah nasıl hoş bir ağaca benzetmiştir ki... (İbrahim 24)

كَلِمَةً طَيِّبَةً

Kelime-i tayyibe (güzel ve hoş söz).

رِسَالَةٌ نُورِيَّةٌ

Nur Risalesi, nurlu risâle.

طَيِّبَةً

Güzel, hoş. Tayyib

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ 44)

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ بِعَدَدِ تَوَافُقَاتِ الْكَلِمَاتِ وَحُرُوفَاتِهَا فى۪ كِتَابِ الْكَائِنَاتِ

Kâinat kitabındaki kelimelerin ve o kelimelerin harflerinin te-vafukatı adedince Allah'ın selâmı, rahmeti ve berekâtı üzerinize olsun.

اَللّٰهُ وَاحِدٌ

Allah birdir.

هُوَ

O (Allah'tır.)

هُوَ اللّٰهُ

O, Allah'tır.

وَاحِدٌ

Bir, tek

اَحَدٌ

Tek, yekta, bir.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ 44)

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ

Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi sizin üzerinize olsun.

شَهِدَ اللّٰهُ اَنَّهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ وَالْمَلٰئِكَةُ وَاُولُوا الْعِلْمِ قَٓائِمًا بِالْقِسْطِ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ

Allah, melekler ve adâlette sebat eden ilim adamları şâhitlik etmiştir ki, Ondan başka ilâh yoktur. (Evet) kudreti herşeye galip Azîz, her işi hikmetle yapan Hakîm olan Allah'tan başka ilâh yoktur. (Âl-i İmrân 18)

اُولُوا الْعِلْمِ

İlim sahipleri.

وَ اُولُوا الْعِلْمِ قَٓائِمًا بِالْقِسْطِ

Adalette sebat eden ilim sahipleri.

شَهِدَ اللّٰهُ اَنَّهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ وَالْمَلٰئِكَةُ وَاُولُوا الْعِلْمِ

Allah, melekler ve (adâlette sebat eden) ilim adamları şâhitlik etmiştir ki, Ondan başka ilâh yoktur.

اللّٰهُ اَعْلَمُ بِالصَّوَابِ

En doğrusunu Allah bilir.

وَالْعِلْمُ عِنْدَ اللّٰهِ

Gerçek ilim Allah katındadır.

سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَٓا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَٓا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَل۪يمُ الْحَك۪يمُ

Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki Sen, ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Alîm-i Hakîmsin. (Bakara 32)

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ 44)

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ

Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi sizin üzerinize olsun.

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبّ۪ى

Allah'a hamd olsun. Bu Rabbimin ihsânıdır.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ 44)

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ بِعَدَدِ حُرُوفَاتِ الْقُرْاٰنِ

Kur'ân harflerinin adedince, Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi sizin üzerinize olsun.

شَهِدَ اللّٰهُ

Allah şahitlik etmiştir. (Âl-i İmrân 18)

بِاَيْد۪ى سَفَرَةٍ ٭ كِرَامٍ بَرَرَةٍ

Şeref ve kıymetleri pek yüksek olanların ve Allah'a itaatlilerin eliyle ulaştırılmıştır. (Abese 15-16)

يَتْلوُا صُحُفًا مُطَهَّرَةً ٭ ف۪يهَا كُتُبٌ قَيِّمَةٌ

Hatâdan ve şüpheden ter temiz olan sayfaları okuyor. O sayfalarda dos doğru yazılı kıymetli hükümler vardır. (Beyyine 2-3)

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ 44)

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ بِعَدَدِ حَاصِلِ ضَرْبِ حُرُوفِ مَٓا اَرْسَلْتُمْ لَنَا مِنَ الرَّسَٓائِلِ ف۪ى عَاشِرَاتِ دَقَٓائِقِ هٰذِهِ اللَّيْلَةِ الرَّغَائِبِ وَ لَيْلَةِ الْمِعْرَاجِ وَلَيْلَةِ الْبَرَاتِ وَلَيْلَةِ الْقَدْرِ وَ اَعْطَاكُمُ اللّٰهُ بِعَدَدِهَا ثَوَابًا وَحَسَنَاتٍ اٰم۪ينَ

Bize, gönderdiğiniz Risale-i Nur'ların harfleriyle, bu Regaib Kandili, Miraç ve Kadir gecelerinin dakikalarındaki âşirelerin çarpımı adedince Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun, Cenâb-ı Hak size bir o kadar sevap ve hasene ihsan etsin. Âmin.

يُبَدِّلُ اللّٰهُ سَيِّئَاتِهِمْ حَسَنَاتٍ

Allah onların günahlarını silip yerlerine iyilikler verir. (Furkan 70)

اَلْبَاقِى هُوَ الْبَاقِى

Bâkî olan sadece Odur.

اَللّٰهُمَّ اجْعَلْ لَيْلَةَ قَدْرِنَا ف۪ى هٰذَا الرَّمَضَانَ خَيْرًا مِنْ اَلْفِ شَهْرٍ لَنَا وَ لِطَلَبَةِ الرَّسَٓائِلِ النُّورِ الصَّادِق۪ينَ

Allah'ım! Bu Ramazan'da Leyle-i Kadrimizi bize ve sadık Risale-i Nur talebelerine bin aydan daha hayırlı kıl.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ 44)

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ

Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi sizin üzerinize olsun.

فَاِنَّكَ مَحْرُوسٌ بِعَيْنِ الْعِنَايَةِ

Muhakkak ki sen, inâyet gözüyle gözetilip korunmaktasın.

فَيَا حَامِلَ الْاِسْمِ

Ey kadri yüce ismi taşıyan.

فَقَاتِلْ وَلَا تَخْشَ

Savaş! Korkma!...

اَلْبَاقِى هُوَ الْبَاقِى

Bâkî olan sadece Odur.

بِاسْمِهِ

Allah'ın adıyla.

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ 44)

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ بِعَدَدِ حَاصِلِ ضَرْبِ عَاشِرَاتِ دَقَائِقِ لَيْلَةِ الْقَدْرِ ف۪ى حُرُوفِ الْقُرْاٰنِ

Kadir gecesindeki dakikaların âşirelerinin, Kur'an harfleriyle çarpımı adedince Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.

اَلْبَاقِى هُوَ الْبَاقِى

Bâkî olan sadece Odur.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ 44)

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ

Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.

اَلْفُ اَلْفِ صَلَاةٍ وَ اَلْفُ اَلْفِ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَا رَسُولَ اللّٰهِ

Milyon kere salât ile milyon kere selâm Senin üzerine olsun ey Allah'ın Resûlü.

يَسْتَحِبُّونَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَا

Onlar dünya hayatını seve seve âhirete tercih ederler... (İbrahim 3)

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ 44)

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ بِعَدَدِ ثَوَابَاتِ قِرَٓائَةِ حُرُوفَاتِ الْقُرْاٰنِ الَّت۪ى قَرَاْتُمُوهَا بِنِيَّتِنَا فِى رَمَضَانَ

Ramazan'da bizim namımıza okuduğunuz Kur'ân harflerinin kıraatinin sevapları adedince Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.

اَلَمْ نَشْرَحْ لَكَ صَدْرَكَ

Biz Senin göğsüne genişlik vermedik mi? (İnşirah 1)

اِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْرًا

Gerçekten her zorlukla beraber bir kolaylık vardır. (İnşirah 6)

يَسْتَحِبُّونَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَا عَلَى الْاٰخِرَةِ

Onlar dünya hayatını seve seve âhirete tercih ederler. (İbrahim 3)

عَلَى الْاٰخِرَةِ

Âhirete.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ 44)

اِذَا جَٓاءَ نَصْرُ اللّٰهِ

Allah'ın yardımı geldiği zaman.

وِلْدَانٌ مُخَلَّدُونَ

Ebediyen yaşlanmayacak çocuklar. (Vâkıa 17; İnsan 19)

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبّ۪ى

Allah'a hamd olsun. Bu Rabbimin ihsânıdır.

اَلْبَاقِى هُوَ الْبَاقِى

Bâkî olan sadece Odur.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ 44)

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ بِعَدَدِ قَطَرَاتِ الثَّلْجِ

Kar'ın taneleri adedince, Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi sizin üzerinize olsun.

اَلْحُبُّ فِى اللّٰهِ ٭ وَ الْبُغْضُ فِى اللّٰهِ

Allah için sevmek, Allah için buğz etmek. (Buharî, Îmân: 1)

اَلْحُبُّ فِى السِّيَاسَةِ وَ الْبُغْضُ لِلسِّيَاسَةِ

Siyaset için sevmek, siyaset için buğz etmek.

اَلرَّاض۪ى بِالضَّرَرِ لَا يُنْظَرُ لَهُ

Zarara razı olana merhamet edilmez, onun lehinde bakılmaz.

عَلَيْكُمْ بِد۪ينِ الْعَجَائِزِ

Âhirzamanda, ihtiyare kadınların samimî dinlerine ve kuvvetli itikadlarına tâbi' olunuz." (Keşfü'l-Hafâ 70)

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismiyle.

اَللّٰهُ نُورُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ مَثَلُ نُورِهِ كَمِشْكَاةٍ ف۪يهَا مِصْبَاحٌ اَلْمِصْبَاحُ ف۪ى زُجَاجَةٍ اَلزُّجَاجَةُ كَاَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّىٌّ يُوقَدُ مِنْ شَجَرَةٍ مُبَارَكَةٍ زَيْتُونَةٍ لَا شَرْقِيَّةٍ وَلَا غَرْبِيَّةٍ يَكَادُ زَيْتُهَا يُض۪ٓيءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُورٌ عَلٰى نُورٍ يَهْدِى اللّٰهُ لِنُورِهِ مَنْ يَشَٓاءُ

Allah göklerin ve yerin nurudur. Onun nurunun misali, bir lâmba yuvası gibidir ki, onda bir kandil vardır. Kandil de cam fânus içindedir. Cam fânus ise, inci gibi parlayan bir yıldıza benzer ki, ne doğuya, ne de batıya ait olmayan mübarek bir ağacın yakıtından tutuşturulur. Onun yakıtı, kendisine ateş dokunmasa bile ışık verecek kabiliyettedir. O nur üstüne nurdur. Allah dilediğini nuruna kavuşturur. (Nûr 35)

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ 44)

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ

Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi sizin üzerinize olsun.

سِرًّا تَنَوَرَتْ

Gizliden gizliye yanıp aydınlanıyor.

يَٓا اَرْضُ ابْلَع۪ى...وَاسْتَوَتْ عَلَى الْجُودِىِّ

Ey yer (suyunu yut) ... Gemi Cûdî dağına oturdu. (Hûd 44)

سِرًّا بَيَانَةً سِرًّا تَنَوَرَتْ

Gizliden gizliye yanıp aydınlanıyor.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ 44)

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ بِعَدَدِ كَلِمَاتِ الْقُرْاٰنِ وَحُرُوفَاتِهَا

Kur'ân'ın kelimeleri ve harfleri adedince Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.

لَا يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلَّا اللّٰهُ

Gaybı Allah'tan başkası bilemez.

خَيْرُ الْاُمُورِ اَحْمَزُهَا

İşlerin en hayırlısı zorlu olanıdır. (el-Aclûnî, Keşfü'l-Hafâ 55)

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبّ۪ى

Allah'a hamd olsun. Bu Rabbimin ihsânıdır.

قُلْ وَ لَا تَخَفْ

Söyle, korkma!

وَلَا تَخْشَ

Korkma! Ürperme!

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ 44)

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ بِعَدَدِ عَاشِرَاتِ دَقَائِقِ هٰذِهِ الشُّهُورِ الثَّلَاثَةِ

Bu üç ayların dakikalarının âşireleri sayısınca Allah'ın rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ 44)

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ بِعَدَدِ عَاشِرَاتِ دَقَائِقِ شَهْرِ شَعْبَانَ وَ رَمَضَانَ

Şâban ve Ramazan aylarının dakikalarının âşireleri adedince Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ 44)

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ

Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.

اَلْبَاقِى هُوَ الْبَاقِى

Bâkî olan sadece Odur.

اَلرَّاض۪ى بِالضَّرَرِ لَا يُنْظَرُ لَهُ

Şer'î bir kaidedir. "Zarara kendi rızasıyla girene merhamet edilmez. Onun lehinde bakılmaz."

وَلَا رَطْبٍ وَلَا يَابِسٍ اِلَّا ف۪ى كِتَابٍ مُب۪ينٍ

Yaş ve kuru ne varsa ap açık bir kitapta yazılmıştır. (En'âm 59)

ف۪يهِ نَظَرٌ

Buna bir bakmak, tedkik etmek lâzım.

فَتَبَارَكَ اللّٰهُ اَحْسَنُ الْخَالِق۪ينَ

Yaratıcılık mertebelerinin en güzelinde olan Allah'ın şânı ne yücedir! (Mü'minûn 14)

وَ اٰخِرُ دَعْوٰينَا اَنِ الْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ

Onların duaları ise şu sözlerle sona erer: "Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet, Âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur. (Yûnus 10.)

اَللّٰهُمَّ اِهْدِنَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَق۪يمَ صِرَاطَ الَّذ۪ينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ غَيْرِ الْمَغْضُوبِ عَلَيْهِمْ وَ لَا الضَّٓالّ۪ينَ اٰم۪ينَ

Allahım! Bizi doğru yola ilet -kendilerine in'amda bulunduğun kimselerin yoluna. Yoksa gazabına uğrayanların yahut sapıtanların yoluna değil. Âmin.

اَللّٰهُمَّ اِهْدِنَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَق۪يمَ اٰم۪ينَ

Allahım, bizi doğru yola ilet. Âmin

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla.

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ وَالصَّلَاةُ وَالسَّلَامُ عَلٰى سَيِّدِ الْمُرْسَل۪ينَ وَ عَلٰٓى اٰلِه۪ وَ صَحْبِه۪ اَجْمَع۪ينَ
Âlemlerin rabbi olan Allah'a hamd, Peygamberlerin Efendisi olan Zâta ve O'nun bütün âl ve ashabına salât olsun. لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ

Ondan başka ilâh yoktur. (Âl-i İmrân 18; Tevbe 129; Hûd 14)

لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ

Ondan başka ilâh yoktur. (Âl-i İmrân 18; Tevbe 129; Hûd 14)

قُلْ هُوَ

De ki: O...

اَىْ لَا هُوَ اِلَّا هُوَ

Yani, Ondan başka o yoktur.

لَامَشْهُودَ اِلَّا هُوَ

Ondan başka görünen birşey yoktur.

اَللّٰهُ اَحَدٌ

Allah birdir.

لَا مَعْبُودَ اِلَّا هُوَ

Ondan başka kendisine ibadet edilen kimse yoktur.

اَللّٰهُ الصَّمَدُ

Allah Samed'dir; herşey Ona muhtaçtır, O ise hiçbir şeye muhtaç değildir.

لَا خَالِقَ اِلَّا هُوَ

Ondan başka yaratıcı yoktur.

لَا قَيُّومَ اِلَّا هُوَ

Ondan başka eşyanın varlığını devam ettiren yoktur.

لَمْ يَلِدْ

O doğurmamıştır.

لَمْ

(Olumsuzluk edatı) "Değildir."

وَلَمْ يُولَدْ

O doğurulmamıştır.

وَ لَمْ يَكُنْ

Olmadı.

لَمْ

(Olumsuzluk edatı) "Değildir."

لَا يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلَّا اللّٰهُ

Gaybı Allah'tan başka kimse bilmez.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ

Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.

اَجِرْنَا اِرْحَمْنَا وَاغْفِرْلَنَا وَوَفِّقْنَا وَاهْدِنَا
وَاجْعَلْ لَيْلَةَ الْقَدْرِ ف۪ى هٰذَا الرَّمَضَانَ خَيْرًا ف۪ى حَقِّنَا مِنْ اَلْفِ شَهْرٍ

Bizi mükâfatlandır, (bizi koru, bizi kurtar) bize merhamet et, bizi bağışla, bize muvaffakiyet ihsan et ve bizi doğru yoldan ayırma. Bu leyle-i Kadri, hakkımızda bin aydan hayırlı kıl.

نَا

Bizi

بِعَدَدِ عَاشِرَاتِ دَقَائِقِ شَهْرِ رَمَضَانَ

Ramazan ayının dakikalarının âşireleri adedince.

اَفَمَنْ شَرَحَ اللّٰهُ صَدْرَهُ لِلْاِسْلَامِ فَهُوَ عَلٰى نُورٍ مِنْ رَبِّه۪

Allah kimin kalbini İslâma açmışsa, o kimse Rabbinden bir nur üzere değil midir? (Zümer 22)

اَفَمَنْ شَرَحَ اللّٰهُ صَدْرَهُ لِـلْاِسْلَامِ فَهُوَ

Allah'ın, kalbini İslâma açtığı kimse (Rabbinden bir nur üzere) değil midir?

مَنْ

Kim? Kimse.

فَهُوَ

O, o kişi.

فَهُوَ عَلٰى نُورٍ مِنْ رَبِّه۪

O kimse Rabbinden bir nur üzeredir... (Zümer 22)

نُورٍ مِنْ رَبِّه۪

Rabbinden bir nur... (Zümer 22)

اَفَمَنْ شَرَحَ اللّٰهُ صَدْرَهُ لِلْاِسْلَامِ فَهُوَ

Allah'ın, kalbini İslâma açtığı kimse (Rabbinden bir nur üzere) değil midir?

يَٓا اَيُّهَا الَّذِينَ اٰمَنُوا

Ey iman edenler.

اَللّٰهُمَّ اشْرَحْ صَدْرِى لِـلْاِيمَانِ وَ الْاِسْلَامِ

Allah'ım, göğsümü îmâna ve İslâma aç

فَهُوَ

O, o kişi.

لِلْاِسْلَامِ

İslâm'a, İslâm için..

نُورٍ مِنْ رَبِّه۪

Rabbinden bir nur... (Zümer 22)

رَبِّهِ

Onun Rabbî

النُور

Bir nur

مِنْ

...den, ...dan

قَدْ جَٓاءَكُمْ مِنَ اللّٰهِ نُورٌ وَكِتَابٌ مُب۪ينٌ يَهْد۪ى بِهِ اللّٰهُ

Gerçekten size bir nur ve hakkı ap açık bildiren bir kitap gelmiştir. Allah o kitap vasıtasıyla selâmet yollarına eriştirir. (Mâide 15-16)

يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَٓاءَكُمْ بُرْهَانٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَاَنْزَلْنَٓا اِلَيْكُمْ نُورًا مُب۪ينًا Ey insanlar! Size, Rabbinizden ap açık bir delil olan bir peygamber geldi ve size, (dünyanızı ve ahretinizi) aydınlatıcı ap açık bir nur (olarak Kur'ân'ı) indirdik. (Nisâ 174)

اَفَمَنْ شَرَحَ اللّٰهُ

Allah'ın kalbini açtığı kimse..

قَدْ جَاءَكمْ

Muhakkak size geldi.

مِنَ اللّٰهِ

Allah'dan.

نُورٌ

Bir nur.

وَ كِتَابٌ مُب۪ينٌ

Ve apaçık bir kitap.

يَهْد۪ى بِهِ اللّٰهُ

Allah onunla doğru yola eriştirir. 85

مُب۪ينٌ

Apaçık.

بِاسْمِهِ

Allah'ın adıyla.

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ 44)

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ بِعَدَدِ عَاشِرَاتِ دَقَائِقِ شَهْرِ رَمَضَانَ

Ramazan ayının dakikalarının âşireleri adedince Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

اَيُحِبُّ اَحَدُكُمْ اَنْ يَاْكُلَ لَحْمَ اَخ۪يهِ مَيْتًا

Sizden biri, ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? (Hu-curât 12)

مَيْتًا

Ölü olduğu halde

مَيِّتًا

Ölmüş olarak..

اَوَمَنْ كَانَ مَيْتًا فَاَحْيَيْنَاهُ وَجَعَلْنَا لَهُ نُورًا يَمْش۪ى بِه۪ فِى النَّاسِ

Ölü iken îmân ile diriltip nura kavuşturduğumuz ve halk içinde o nur ile doğru yolda yürüyen kimse...midir? (En'âm 122)

مَيْتًا

Ölü olduğu halde.

اَيُحِبُّ اَحَدُكُمْ

Sizden biri hoşlanır mı?.. (Hucurât 12)

اَيُحِبُّ اَحَدُكُمْ اَنْ يَاْكُلَ لَحْمَ اَخ۪يهِ مَيْتًا

Sizden biri, ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? (Hu-curât 12)

مَيْتًا

Ölü olduğu halde.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ 44)

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ بِعَدَدِ حُرُوفِ رَسَٓائِلِ النُّورِ الْمَقْرُوئَةِ وَالْمَكْتُوبَةِ

Okunan ve yazılan Risale-i Nur harfleri adedince Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.

ف۪يهِ نَظَرٌ

Buna bir bakmak lâzım, bu konuyu tedkik etmek lâzım!

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ 44)

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ اَبَدًا دَائِمًا

Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi; sonsuza kadar sürekli üzerinize olsun.

لَا يَعْلَمُ الْغَيْبَ الَّا اللّٰهُ

Gaybı Allah'tan başkası bilemez.

وَ الْكَاظِم۪ينَ الْغَيْظَ وَ الْعَاف۪ينَ عَنِ النَّاسِ

Öfkelerini yutanlar ve insanların kusurlarını affedenler... (Âl-i İmrân 134)

يَسْتَحِبُّونَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا عَلَى الْاٰخِرَةِ

Onlar dünya hayatını seve seve âhirete tercih ederler. (İbrahim 3)

هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبّ۪ى

Bu Rabbimin bir ihsânıdır.

سَبْعَ الْمَثَانِى

"Tekrarlanan yedi" mânâsında Fatiha Sûresinin adıdır.

وِلْدَانٌ مُخَلَّدُونَ

Ebediyen yaşlanmayacak çocuklar. (Vâkıa 17; İnsan 19)

تُقَادُ سِرَاجُ النُّورِ سِرًّا بَيَانَةً

Nur kandili, (Risale-i Nur) gizliden gizliye yanıp yayılır.

تُقَادُ سِرَاجُ السُّرْجِ سِرًّا تَنَوَّرَتْ

Sirâcü's-Sürc (Kandiller Kandili), gizliden gizliye yanıp aydınlanır.

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبّ۪ى

Allah'a hamd olsun. Bu Rabbimin ihsânıdır.

لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا هُدًى وَشِفَٓاءٌ

Îmân edenler için bir hidayet rehberi ve bir şifâdır. (Fussilet 44)

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

وَ الْعَصْرِ ٭ اِنَّ الْاِنْسَانَ لَف۪ى خُسْرٍ

Yemin olsun Asra. İnsan muhakkak hüsrandadır. (Asr 1-2)

اِلَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَ عَمِلُوا الصَّالِحَاتِ

Ancak îmân eden ve güzel işler yapanlar müstesnâ. (Asr 3)

اِلَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا

Ancak îmân edenler...

اَلصَّالِحَاتِ

Sâlih ameller, hayırlı işler.

اِلَّا

Ancak, müstesna olanlar.

صِرَاطَ الَّذ۪ينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ

Kendilerine nimet ve ihsanda bulunduğun peygamberlerinin ve onlara tâbi olan sâlih kullarının yolu. (Fâtiha 7)

لَا تَزَالُ طَائِفَةٌ مِنْ اُمَّت۪ى ظَاهِر۪ينَ عَلَى الْحَقِّ حَتّٰى يَاْتِىَ اللّٰهُ بِاَمْرِه۪

Ümmetimden bir taife Allah'ın emri gelinceye kadar [yani kıyâmetin kopmasına kadar] galibâne hak üzerinde devam edecektir. (Buhari, İ'tisam: 10; Müslim, İman: 247, İmâre: 170, 173, 174; Ebu Davud, Fiten: 1; Tirmizî, Fiten: 27, 51; İbn-i Mâce, Mukaddime: 1, Fiten: 9; Müsned 34,269, 278, 279; el-Hâkim, el-Müstedrek 449-450, 550)

اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ

Ancak îmân eden ve güzel işler yapanlar müstesnâ. (Asr 3)

وَتَوَاصَوْا بِالْحَقِّ وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ

Birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler. (Asr 3)

بِالصَّبْرِّ

Sabırla.

اِنَّ الْاِنْسَانَ لَظَلُومٌ

İnsan şüphesiz ki çok zâlimdir. (İbrahim 34)

وَ لَا تَرْكَنُٓوا اِلَى الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا فَتَمَسَّكُمُ النَّارُ

Zulmedenlere en küçük bir meyil göstermeyin; yoksa ateş size de dokunur. (Hûd 113)

الَذِينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ

Kendilerine nimet verdiklerinin... (Fâtiha 7)

لَا تَزَالُ طَٓائِفَةٌ مِنْ اُمَّت۪ى

Ümmetimden bir taife Allah'ın emri gelinceye kadar (yani kıyâmetin kopmasına kadar) hak üzerinde galip olacaktır. (Buhari, İ'tisam: 10; Müslim, İman: 247, İmâre: 170, 173, 174; Ebû Dâvud, Fiten: 1; Tirmizî, Fiten: 27, 51; İbni Mâce, Mukaddime: 1, Fiten: 9; Müsned 34,269, 278, 279; el-Hâkim, el-Müstedrek 449-450, 550)

اِلَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا

İman edenler müstesna. (Asr 3)

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ 44)

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ

Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ 44)

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ بِعَدَدِ حُرُوفِ مَاكَتَبْتُمْ وَطَبَعْتُمْ

Yazdığınız ve bastığınız harfler adedince Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.

عَسٰٓى اَنْ تَكْرَهُوا شَيْئًا وَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْ

Belki sevmediğiniz şey hakkınızda daha hayırlıdır. (Bakara 216)

اِنَّا اَعْطَّيْنَا

Muhakkak Biz verdik.

اِنَّا اَعْطَّيْنَا

Muhakkak Biz verdik.

فَاِنَّكَ مَحْرُوسٌ بِعَيْنِ الْعِنَايَةِ

Muhakkak ki Sen inayet gözüyle gözetilip korunmaktasın.

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ 44)

اَلَمْ تَرَ كَيْفَ

Görmedin mi nasıl..?

تَرْمِيهِمْ بِحِجَارَةٍ

Onlara taşlar atıyorlardı. (Fil 4)

اَلَمْ يَجْعَلْ كَيْدَهمْ فِى تَضْلِيلٍ

Onların tuzaklarını boşa çıkarmadı mı? (Fil 2)

فِى تَضْلِيلٍ

Boşa çıkarmak. (Fil 2)

اَلَمْ تَرَ كَيْفَ فَعَلَ رَبُّكَ بِاَصْحَابِ الْفِيلِ

Rabbinin fil sahiplerine ne yaptığını görmedin mi? (Fil 1)

تَرْمِيهِمْ بِحِجَارَةٍ

Onlara taşlar atıyorlar, taşlıyorlar.

فِى تَضْلِيلٍ

Boşa çıkarmak. (Fil 2)

اَصْحَابِ الدُّنْيَا

Ehl-i dünya, sadece dünyayı düşünenler..

اَلَمْ تَرَ كَيْفَ فَعَلَ رَبُّكَ بِاَصْحَابِ الْفِيلِ

Rabbinin fil sahiplerine ne yaptığını görmedin mi? (Fil 1)

اَصْحَابِ الْفِيلِ

Fil ashabı, fil sahipleri.

الْفِيلِ

Fil.

الدُّنْيَا

Dünya.

تَفَكُّرُ سَاعَةٍ خَيْرٌ مِنْ عِبَادَةِ سَنَةٍ

Bir saat tefekkür, bir sene nafile ibadetten daha hayırlıdır. (el-Aclûnî, Keşfü'l-Hafâ 310; Gazâlî, İhyâu Ulûmi'd-Dîn 409 (Kitâbu't-Tefekkür); el-Heysemî, Mecmau'z-Zevâid,1:78)

لِلَاوْقَاتِ

Vakitler için.

فِى صَحِيفَةِ حَسَنَاتِنَا وَ فِى صَحِيفَةِ

Bizim sevaplarımızın sahifesinde ve ... sahifesinde...

وَ اَمْثَالِهِ

Onun gibileri, onun benzerlerini.

وَ اَمْثَالِهِمْ

Ve onların benzerlerini, onlar gibileri.

تَفَكُّرُ سَاعَةٍ

Bir saat tefekkür, bir sene nafile ibadetten daha hayırlıdır. (el-Aclûnî, Keşfü'l-Hafâ 310; Gazâlî, İhyâu Ulûmi'd-Dîn 409. (Kitâbu't-Tefekkür); el-Heysemî, Mecmeu'z-Zevâid 78)

اَللّٰهُ نُورُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ

Allah göklerin ve yerin nurudur. (Nûr 35)

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ 44)

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ

Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.

فَاِنَّكَ مَحْرُوسٌ بِعَيْنِ الْعِنَايَةِ

Muhakkak ki sen inayet gözüyle gözetilip korunmaktasın.

وَاِذَا مَرُّوا بِاللَّغْوِ مَرُّوا كِرَامًا

Boş sözlerle, çirkin davranışlarla karşılaştıkları zaman, izzet ve şereflerini muhâfaza ederek oradan geçip giderler. (Furkan 72)

س۪يرُوا عَلٰى سَيْرِ اَضْعَفِكُمْ

En zayıflarınızın yürüyüşüne göre hareket ediniz. (el-Aclûnî, Keşfü'l-Hafâ 464, hadis no: 1518)

اِذَا جَٓاءَ نَصْرُ اللّٰهِ

Allah'ın yardımı, nusreti geldiği zaman..

اِنَّا اَعْطَّيْنَا

Muhakkak Biz verdik.

اِنَّٓا اَنْزَلْنَا

Muhakkak Biz indirdik.

اَللّٰهُ نُورُ السَّمٰوَاتِ

Allah göklerin nurudur. (Nûr 35)

تَغْرُبُ ‌ـ﴿الشَّمْسُ‌ـ﴾ ف۪ى عَيْنٍ حَمِئَةٍ

Güneşin hararetli ve çamurlu bir çeşme suyunda gurub ettiğini (gördü.) (Kehf 86)

بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ

Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ 44)

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ

Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.

اَللّٰهُ نُورُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ

Allah göklerin ve yeryüzünün nurudur. (Nûr 35)

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلٰى كُلِّ حَالٍ سِوَى الْكُفْرِ وَ الضَّلَالِ

Küfür ve dalâlet haricinde her türlü hal için Allah'a hamd olsun.

اَجِرْنَا اِرْحَمْنَا وَغْفِرْلَنَا

Bizi koru, bize merhamet et, bizi bağışla.

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla.

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلٰى نَعْمَٓائِه۪

Allah'ın bol bol nimet vermesinden dolayı Ona sonsuz hamd olsun.

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلٰى كُلِّ حَالٍ

Küfür ve dalâlet haricinde her türlü hal için Allah'a hamd olsun.

سِرًّا تَنَوَّرَتْ

Gizli olarak parlar, nurlanır aydınlanır.





















.