Risale:Emirdağ-2 Lahikasından Gayrı Münteşir Kısımlar

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden
23.07, 1 Şubat 2021 tarihinde Turker (mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 16906 numaralı sürüm (→‎Üstad'ın Mektupları)

Gayrı Münteşir Kısımlar Listesi

Üstad'ın ve talebelerinin matbu Emirdağ-2 Lahikasında yer almayan bazı mektupları

Üstad'ın Mektupları[değiştir]

1. Parça[değiştir]

بِاسْمِهِ‮ ‬سُبْحَانَهُ‮ ‬وَاِنْ‮ ‬مِنْ‮ ‬شَيْءٍ‮ ‬اِلاَّ‮ ‬يُسَبِّحُ‮ ‬بِحَمْدِهِ

اَلسَّلاَمُ‮ ‬عَلَيْكُمْ‮ ‬وَ‮ ‬رَحْمَةُ‮ ‬اللّهِ‮ ‬وَ‮ ‬بَرَكَاتُهُ‮ ‬دَائِمًا‮ ‬اَبَدًا‮ ‬

Aziz, sıddık, muhlis (*[1]) kardeşim ve hizmet-i imaniyede metin, muktedir arkadaşım!

Evvelen: Sizi Nurların neşrinde ve vaizlerin diliyle ders vermenizde ve benim bedelime benim borcum olan o memleketimde Nurlarla o hemşehrilerime yardım ve imdad etmekte ruh u canımla tebrik edip, bin bârekâllah derim.

Sâniyen: Hadsiz hamd ü şükrederiz ki, pek az sıkıntı ve zahmetlerle Nurların pek çok fütuhatı geniş dairelerde tezahür etti ve ediyor, hususan mekteblerde.

Sâlisen: Orada Nurlarla alâkadar yeni o kardeşlerimize çok selâm ve dua ederiz. Ve hassaten Hoca Kasım’a selâmımla dersiniz: Risale-in Nur medrese mahsulü olmasından herkesten evvel hocalar ona koşmak ve sahib çıkmak lâzım iken geri kalıyorlar. Ve mekteb muallimleri felsefeye Nur’un tokatları için tenkid etmek değil, belki kemal-i takdir ve tasdikle Nurlara sarılmaları ve sahib çıkmaları ehemmiyetli bir hâdisedir. İnşâallah hocalar dahi yakında kendi mallarına koşacaklar.

اَلْبَاقِى‮ ‬هُوَ‮ ‬الْبَاقِى

Kardeşiniz

Said Nursî

2. Parça[değiştir]

Rapor

Bediüzzaman Said Nursî ve diğer şahıslara aid teslim olunan kitab ve defterlerin içlerinde kanunen müsaderesi îcab eden muzır kitablar bulunup bulunmadığı hakkında incelenip neticesinin bir raporla bildirilmesi için Ankara Birinci Ağır Ceza Yüksek Reisliğince ehl-i vukuf seçilmemiz üzerine işbu beş çuval ve bir tahta sandık içindeki ilişik listede isimleri yazılı kitab ve mektub ve defterler teker teker okunup incelendikte:

Bunların çoğu Said Nursî’ye aid eserler olup, münderecatlarının hiçbir şahıs zikredilmeyerek yalnız Kur’an-ı Kerim ve ehadîs-i şerifeden ilham alınarak başka başka ünvanlar altında karihasına göre hazırladığı bir takım esrar-ı ilmiye ve hikemiyenin, madde âleminden temsiller getirilerek izahları yazılmış ve hal-i hazırdaki nev’-i beşeri ve bilhassa memleketimizdeki küçük ve büyük insan kitlelerini gafletten ikaz ile fikrî ve şehevanî dalaletten ve sû’-i itikad ve sû’-i ahlâk girivelerinden kurtarmağa matuf ifadelerden ve onları devletimizce dahi matlub olan güzel ahlâka sevkedebilecek yazılardan ibaret bulunmuş olduğu ve diğer şahıslara ait mektub ve saire dahi Said Nursî’nin eserlerinde okudukları noktalara ait hatırlarına gelen bazı mühim dinî ve ahlâkî mesailin kendisinden istifsarlarından ve bazıları dahi bu zâtın nâsih-i ümmet olduğundan bahisle arkadaşlarına kendisini tanıttırmalarından ibaret defterler olduğu anlaşılmış ve netice itibariyle münderecatlarında kanunî mevzuata muhalif siyasî ve idarî bir mahzur görülememiş olduğundan, bu eserlerde müsaderelerini îcab eden bir hal bulunmadığı kanaatına varılmış bulunduğuna dair işbu raporumuz Ankara Birinci Ağır Ceza Yüksek Reisliğine sunulmuştur. 23/5/956

Diyanet İşleri Reisliği Müşavere ve Dinî Eserler İnceleme heyeti a’zaları

Bilirkişi Bilirkişi Bilirkişi

Hasan Fehmi Başoğlu Hasan Hüsnü Erdem Şehid Oral

3. Parça[değiştir]

بِاسْمِهِ‮ ‬سُبْحَانَهُ

Üstadımız Said Nursî diyor ki:

Madem Isparta benim hakikî bir memleketimdir. Ben ruh u canımla bu hakikî memleketime ve insanlarına hayır kazandırmak istiyorum. Şimdi çok mühim olan o hayır da şudur:

Afyon nasılki bütün Risale-i Nur Külliyatı’nı iade etmekle âlem-i İslâm ve hattâ âlem-i insaniyette çok büyük bir hayra vesile oldu. Ve sekiz seneden beri olan hatayı hiçe indirip affettirdi. Bu mübarek Isparta da âlem-i İslâm nazarında Mısır Câmi’-ül Ezher’i ve eski Şam-ı Şerif mübarekiyetine mazhar olduğundan; elbette Risale-i Nur’u sahiblerine iade etmekle hasıl olacak çok büyük şeref noktasında Afyon’dan geri kalmayacak, belki yirmi derece yükselecektir. Isparta’nın âdil adliyesi, vatanperver demokratı ve dindar halkı bu hayr-ı azîmi memleketine kazandırmak ve Afyon’un mazhar olduğu şereften yüz derece ziyade bir şerefi kendilerine temin etmek için, bu mübarek Isparta’nın mahsulü olan Nur Risalelerinin iadesine çalışsınlar.

Hizmetinde bulunan Nur talebeleri

Haşiye: Nasılki Isparta’nın bir mebusu olan Tahsin Tola, Ankara ve Afyon’un Risale-i Nur’u iadesine yüz adam kadar faide verip bu hayr-ı azîmin yarısını Isparta’lılara kazandırdı. Gıyaseddin vilayat-ı şarkiye mebuslarının bu hayr-ı azîmde büyük bir hisse almalarına vesile oldu. Gazi Yiğit de Afyon’un o büyük hayrının yarısını Demokrat mebuslarına kazandırdı.

Üniversite Nur talebelerinin bu ilânnameyi neşretmesiyle, Risale-i Nur’un âlem-i İslâm ve Avrupa’da büyük fütuhatına vesile oldu. Ve bir İslâm devletinin maarifine ehemmiyetli bir hayır kazandırdı. S.N.

4. Parça[değiştir]

بِاسْمِهِ‮ ‬سُبْحَانَهُ

Sözler Mecmuasına aid hata-savab

sahife satır hata savab

148. sahife bize gelenlerde noksan kalmış, gelmedi.

174 6 naks nakz

178 (Hâşiye) 18 (Hâşiyenin 2. satırında) beraber nüktesiz beraber isimdeki ى hariç nüktesiz

179 7 yetiştirmemiş bindirmemiş

Hâşiye: Bu sehivde de bir sır var ki: Altmışdörtte çendan te’lif tamam olmuş, fakat yetmiş­dörde kadar bazı hâşiye, bazı nükteler ilâvesine bir nevi îma-i gaybîdir diye ihtimali var.

5. Parça[değiştir]

بِاسْمِهِ‮ ‬سُبْحَانَهُ‮ ‬اَلسَّلاَمُ‮ ‬عَلَيْكُمْ‮ ‬وَ‮ ‬رَحْمَةُ‮ ‬اللّهِ‮ ‬وَ‮ ‬بَرَكَاتُهُ‮ ‬اَبَدًا‮ ‬دَائِمًا

Aziz sıddık kardeşlerim!

Evvelâ: Sözler Mecmuasının hitam bulması ve müsaderedeki mecmuaların umumen geri alınması bizler için büyük bir bayram hükmündedir. Sizin elinize geçen o mübarek mecmuaların bir kısmının fiyatı olarak elli banknotu Bahri ile gönderdiğim gibi, şimdi bugün Nur’un bir kahramanı Seyyid Sâlih’in Urfa’ya gönderdiğim kitabların fiyatı olarak verdiği 100 lirayı dahi kardeşimiz Halıcı Halil ile gönderdim.

Sâniyen: Muallim Abdurrahman haremiyle Nurlar hesabına bu havalide Nurlara büyük hizmetlerinin bir emaresi olarak, onların mektubunu ve Seyyid Sâlih’in Nurlara temas eden birkaç mühim suallerini havi pusulayı bera-yı malûmat size gönderdim. Benim bedelime Ankara’ya giden Seyyid Sâlih’e meşveretinizi beyan edersiniz ve münasib olan cevabı verirsiniz. Size havale ediyorum. Zâten Medresetüzzehra erkânıyla üniversitenin Nurcularına herşeyimi havale etmişim. Onlar ne yapsa razıyım.

Kardeşiniz

Said Nursî

6. Parça[değiştir]

بِاسْمِهِ‮ ‬سُبْحَانَهُ

Aziz sıddık kardeşlerim!

Ben hadsiz şükrederim ki, sehivler pek azdır. Sizi ruh u canımla tebrik ederim.

Sâniyen: Barla’lı kardeşimiz Bahri bana dedi: “Matbu’ Onuncu Söz’den bir kısım nüshaları Barla’da kalmış.” Varsa siz alınız, bana gönderiniz.

Sâlisen: Ben Denizli ile pek çok alâkadarım ve oraya müştakım. Fakat şimdi ihtiyar elimde değil. Siz fedakâr Ahmedlerin mektublarına cevab veriniz.

Said Nursî

7. Parça[değiştir]

بِاسْمِهِ‮ ‬سُبْحَانَهُ

Aziz sıddık kardeşlerim!

Mecmualara girmeyen Mektubatı dahi makine ile teksir etmek, erkânların münasib gördüğü kısımlar teksir kâğıdında Hüsrev’in pek kıymetdar tashihiyle yazılması bugün hatırıma geldi. Birden aynı zamanda Nur efesi Hacı Sami geldi. Sami mektubumdur.

Said Nursî

8. Parça[değiştir]

بِاسْمِهِ‮ ‬سُبْحَانَهُ‮ ‬اَلسَّلاَمُ‮ ‬عَلَيْكُمْ‮ ‬وَ‮ ‬رَحْمَةُ‮ ‬اللّهِ‮ ‬وَ‮ ‬بَرَكَاتُهُ

Aziz sıddık kardeşlerim!

Evvelâ: Veladet-i Fahr-i Âlem’in kâinatı tenvir gecesini ve onunla âlem-i İslâmın manevî büyük bir bayramının bir fecri hükmünde olarak sizleri bütün ruh-u canımızla tebrik ediyoruz.

Sâniyen: Hacı Sami’nin size haber verdiği Mektubat teksir edilsin. Yalnız Mektubat’tan başka risalelerde teksir olunan parçalar yazılmasın. Hem Yirmidokuzuncu Mektub’un tevafukata dair kısmı herkese faidesi olmadığından şimdilik yazılmasın. Yirmisekizinci Mektub’un yine tevafukata dair kısmı dâhil yazılmasın. Küçük mektublardan Onuncu Mektub Sözler Mecmuasına girdiğinden yazılmasın. Ve Onbirinci Mektub’un İkinci Mes’elesi Barla Yaylası ile başlayan kısım o da Sözler Mecmuasına girdiği için yazılmasın. Yirminci Mektub’un baştaki sahifesi yazıldıktan sonra Birinci Makam tâ ikinci Makam’a kadar Asâ-yı Musa’ya girdiği için yazılmasın. Daha münasib gördüğünüz tarzda yaparsınız. Bazı cümleler veya fıkraları da çıkarabilirsiniz veya ilâve edebilirsiniz.

Sâlisen: Bana gönderdiğiniz İnebolu’nun çıkardığı Tarihçe-i Hayat ile keza göndereceğiniz İnebolu’nun çıkarmakta olduğu Cevşen-ül Kebir fiyatlarına mukabil yüz banknot gönderiyorum.

Râbian: Samsun tarafında İnebolu gibi sadakat ve gayretle Nurlara çalışmakta bulunan kardeşlerimizin meb’uslara yazdıkları mektubuyla Küçük İbrahim’in mektubunun bera-yı malûmat suretlerini de gönderiyorum. Aynılarını da Ankara’ya Sungur ve arkadaşlarına gönderdik.

Said Nursî

9. Parça[değiştir]

بِاسْمِهِ‮ ‬سُبْحَانَهُ

Aziz kardeşlerimiz!

Avukatımız Temyiz’e bir istida yazmış. Afyon’daki kitablarımızın tamamını müsadere eden kararname ile bana gönderdi. Ben de istida ve kararnameyi Ankara’daki Nurculara bu hülâsa ile bera-yı malûmat gönderdim. Bu hülâsa da size gönderildi.

Said Nursî

Reis Tevfik Önen, Aza Kâzım Kaynak, Aza Dursun İlhan, Aza Vedat Mengi, Savcı Büker, Kâtib Alaaddin, Kâtib Fevzi Yaman, Kâtib Lütfü Kaynak

Bunlar bu defaki müsadere kararıyla kahr duasına müstehak oldular.

Said Nursî

10. Parça[değiştir]

بِاسْمِهِ‮ ‬سُبْحَانَهُ‮ ‬اَلسَّلاَمُ‮ ‬عَلَيْكُمْ‮ ‬وَ‮ ‬رَحْمَةُ‮ ‬اللّهِ‮ ‬وَ‮ ‬بَرَكَاتُهُ

Aziz sıddık kardeşlerim!

Mektubat’ın tevafuka dair kısmı şimdilik yazılmasın demiştim. Bugünlerde Mektubat’a aid fihristeyi tashih ettim ki, Onbeşinci Lem’a namını almış. Baktım ki, tevafuka dair güzel noktalarını tamamıyla yazmış. eğer büyük ruhlu Küçük Ali kardeşimizin teksir kâğıdına yazdığı Lem’alarda o fihriste tamamıyla yazılmışsa o kâfidir. Yoksa tevafuka dair yalnız Rumuzat-ı Semaniye ve tevafukata dair fihristesi yazılsın. Ben tashihten sonra size göndereceğim. Bera-yı malûmat Tarsus’taki Abdülmecid’in mektubu ile, İstanbul dârülfünunu Nurcularının Ankara Nurcularına yazdığı mektubu ve benim de ve Hayri ve Osman’ın da Ankara’daki Nurcu kardeşlerimize ehemmiyetsiz bir evhamdan bir kardeşimizin telaşına dair bir mektubumuz gönderildi.

اَلْبَاقِى‮ ‬هُوَ‮ ‬الْبَاقِى

Said Nursî

11. Parça[değiştir]

بِاسْمِهِ‮ ‬سُبْحَانَهُ‮ ‬وَاِنْ‮ ‬مِنْ‮ ‬شَيْءٍ‮ ‬اِلاَّ‮ ‬يُسَبِّحُ‮ ‬بِحَمْدِهِ

اَلسَّلاَمُ‮ ‬عَلَيْكُمْ‮ ‬وَ‮ ‬رَحْمَةُ‮ ‬اللّهِ‮ ‬وَ‮ ‬بَرَكَاتُهُ‮ ‬اَبَدًا‮ ‬دَائِمًا

Evvelâ: Yedinizde bulunmayan Mektubat’ı tashih ederek gönderiyorum. Mektubat’a mahsus fihristenin bir kısmı içinde var. Eğer Küçük Ali Onbeşinci Lem’ada Mektubat fihristesini yazmamış ise yazarsınız. Eğer münasib görürseniz o yazmış ise de, umum kısmı Mektubat’a aid parçayı Mektubat içinde tekrar yazarsınız. Ben fihristeyi Yirmialtıncı Mektub’a kadar tashih ettim.

Sâniyen: Matbu’ Hizb-ü Ekber-i Nuriye’nin 29. sahifesinden 35. sahifeye kadar Arabîsinin mükemmel tercümesi müstakillen yazılmış. Hattâ ben nüshalarıma elyazısı ile o nüshaları ilâve etmişim. O Türkçe tercümesini haber gönderdim ki yeni huruf ile tab’edilen Gençlik Rehberi’nin arkasına ilhak edilsin. Hem münasib görürseniz eski huruflu mevcud olan Rehberlerin arkasına ilâve etmek için 100 kadar eski harfle teksir edilsin. Eğer sizde Münacat Türkçe tercümesi yoksa göndereceğiz. Hasan Hüseyin de canlı mektubumuzdur. Umuma binler selâm.

اَلْبَاقِى‮ ‬هُوَ‮ ‬الْبَاقِى

Kardeşiniz

Said Nursî

12. Parça[değiştir]

بِاسْمِهِ‮ ‬سُبْحَانَهُ‮ ‬وَاِنْ‮ ‬مِنْ‮ ‬شَيْءٍ‮ ‬اِلاَّ‮ ‬يُسَبِّحُ‮ ‬بِحَمْدِهِ

اَلسَّلاَمُ‮ ‬عَلَيْكُمْ‮ ‬وَ‮ ‬رَحْمَةُ‮ ‬اللّهِ‮ ‬وَ‮ ‬بَرَكَاتُهُ

Aziz sıddık ve mübarek kardeşlerim!

Evvelâ: Yirmidokuzuncu Mektub’daki Kur’an kelimesine dair âyetlerle Resul kelimesine aid yüzelliden fazla âyetleri ben kendime hizb-ül Kur’anın âhirinde vird etmişim. Fakat bazı âyetler noksan yazılmış. Ben burada hâfızlara verdim. Hem o hâfızlar Kur’an ve Resul kelimesine aid âyetlerin tamamını yazdılar. Hem ben de Hizb-ül Kur’anın âhirinde okudukça gayet kuvvetli ve şirin gördüm.

Sâniyen: Mısır’daki Câmi-ül Ezher’in büyük bir müderrisi Ali Rıza isminde bir zât hususi bir adamı benim yanıma göndermiş. Pek çok selâm ve alâkadarlık göstermiş ve demiş ki: Said Nursî’nin eserleri benim yanımda var. Onun talebeleri de burada yani medresemizde var. İnşâallah Medresetüzzehra’nın üstadı olan Câmi-ül Ezher’de bir küçük Medrese-i Zehra da teşekkül edecek. Ben de o mübarek müderrisi, İstanbul’da Fetva Emini ve Nurlara çok tarafdar olan merhum Ali Rıza Efendi ile ve bizim ve Risale-i Nur’un beraetine Denizli’de sebebiyet veren Ali Rıza ile beraber her sabah manevi kazançlarımı defter-i a’mallerine geçmesi için rahmet-i İlahiyeden niyaz etmeğe karar verdim.

Sâlisen: Hüsrev’in imzasıyla Reis-i Cumhur’a Hüsrev’in haberi olmadan çekilen telgrafın bir zararı yok. Veya meczub bir dostun veya kurnaz bir adamın bir fuzuliliğidir, ehemmiyetsizdir.

Râbian: İstanbul’dan haber aldım ki; Rehberler bütün ciltlenmiş, Münacatın da tab’ı tamam olmuş O beşyüz Münacat, Rehber’in beşyüz nüshasının arkasına konulacak. Hakikaten Münacat gayet basit ve kolay olduğu halde, gayet kuvvetli ve her okuyana faidesi kat’î var. Ben eskiden beri onun Arabîsini vird olarak okuyordum. Şimdi Türkçesini de Arabî gibi okudukça hiçbir usanç vermeden zevkli görüyorum. Demek تَفَكُّرُ‮ ‬سَاعَةٍ onda var. Tam bu zamanda da intişarı ehl-i imana umum kardeşlerime ve hemşirelerime hususan mübarek ihtiyarlar ve masum evlâdlara dua ediyorum, onların dualarını isterim.

اَلْبَاقِى‮ ‬هُوَ‮ ‬الْبَاقِى

Kardeşiniz

Said Nursî

13. Parça[değiştir]

بِاسْمِهِ‮ ‬سُبْحَانَهُ

Aziz sıddık kardeşlerim!

Evvelâ: Mübareklerin Medresetüzzehra namına bu defa bana getirdikleri Nur hediyeleri içinde merhum şehid Hâfız Ali’nin mahsus nüshasını, İşarat-ül İ’caz tefsirinde Hâfız Ali’nin tevafukat-ı harfiyesine dair çok güzel tevafukatlı işaret etmiş o tefsiri benim çok hoşuma geldi ve herşeyi bıraktım onu mütalaaya başladım. Gördüm ki: İşarat-ül İ’caz umum Risale-i Nur’un bir fihristesi, bir listesi ve o Nur bahçesinin bir fidanlığı ve sırr-ı i’caz-ı Kur’anın bir menbaı olduğunu gördüm. Gayet ince ve derin olduğu için şimdiye kadar âlimler pek azını anlamışlardı. Fakat kimin eline geçmiş ise fevkalâde takdir etmiş ve emsalsiz demiş. Hattâ Dârülhikmet’te merhum şâir Mehmed Âkif demiş ki: En büyük âlim odur ki, bu tefsiri anlasın; değil ki emsalini yapabilsin. Hakikaten ben de merhum Mehmed Âkif gibi derim. Dehşetli eski harb içinde avcı hattında bazan da at üzerinde îcazdaki i’cazın en ince münasebatını görmek, onlarla tam meşgul olmak ve koca dehşetli harbin tehlikesi onu müşevveş etmemek ve incimad derecesindeki soğuk içinde avcı hattında o incecik i’caz münasebetlerini herşeyden daha ehemmiyetli görmek, Eski Said’in hakikaten hizmet-i Kur’aniyede hârika bir fedakârlığıdır. Hattâ Yeni Said’in 30 sene bu acib zamanda gazeteleri okumamasını ve 10 sene İkinci harbi bilmemesini, sormamasını ve i’dam niyetiyle hapisliğinde Kur’an esrarını yazmaktan vazgeçmemesini ve bütün tehlikeleri hiçe saymasını; o Eski Said’in ilmî ve manevî fedakârlığını, Yeni Said’in bu otuz senedeki fedakârlığından daha hârika gördüm.

Sâniyen: Bu İşarat-ül İ’caz bir defa daha aynı tarzda ve kerametli kıt’ada tab’ etmek ve Arabistan, Pakistan gibi yerlere gitmek münasib görüldü. Fakat Eski Said’in îcazda i’cazı beyan ettiği ve en ince münasib belâgatı beyanı içinde gayet ince ve kısa îcazlı cümleleri bir derece izah veya Türkçe tercüme etmek lâzım geliyor. Eski kuvvet ve iktidarım kalmadığı için yalnız kendi başıma yapamıyacağım. İnşâallah yakın bir zamanda Arabî bilen Nur kahramanlarından üç-dört talebe eski zamandaki Said’in talebeleri gibi yanıma gelip eski medresede gibi bir ders verip onlar da o ders içinde kısmen tercüme kısmen izah suretinde yazılmasını rahmet ve tevfik-i İlahîden niyaz ediyoruz. Arabîsini İstanbul tab’ edecek ve yazacağımız tercüme ve izahı Medresetüzzehra erkânları yazacaklar inşâallah.

Sâlisen: İzmir’de Mehmed Yayla ve Abdurrahman Bey’in makine ile hizmet-i Nuriye etmek niyetlerine yüz bârekâllah diye ruh-u canımızla onları tebrik ediyoruz. Onların ne yolda hareket edeceklerini de Medresetüzzehra erkânlarına havale ediyoruz. Bir de Kastamonu havalisi kahramanlarından Ahmed Kureyşî’nin ve leffen size görderdiğimiz mektubunda eski meb’us oğlu Demokrat meb’usu ikisi de Nur’un has talebeleri içinde kabul edildiklerini Ahmed Kureyşî’ye benim bedelime yazarsınız.

Binler dua ve umuma selâm.

اَلْبَاقِى‮ ‬هُوَ‮ ‬الْبَاقِى

Kardeşiniz

Said Nursî

14. Parça[değiştir]

بِاسْمِهِ‮ ‬سُبْحَانَهُ

Eskiden gönderilmişken şimdi tekrar zamanıdır. Münasib görür bu mealde Tarsus mes’elesini karşılamak için bir şey yazılsın. İtalya’da Papa’nın Zülfikar’ı alıp çok takdir ettiklerine dair melfuf mektubu da gönderiyoruz.

Said Nursî

15. Parça[değiştir]

بِاسْمِهِ‮ ‬سُبْحَانَهُ‮ ‬وَاِنْ‮ ‬مِنْ‮ ‬شَيْءٍ‮ ‬اِلاَّ‮ ‬يُسَبِّحُ‮ ‬بِحَمْدِهِ

اَلسَّلاَمُ‮ ‬عَلَيْكُمْ‮ ‬وَ‮ ‬رَحْمَةُ‮ ‬اللّهِ‮ ‬وَ‮ ‬بَرَكَاتُهُ‮ ‬اَبَدًا‮ ‬دَائِمًا

Aziz sıddık kardeşlerim!

Evvelâ: Hiç merak etmeyiniz. Bu yeni taarruzda hiçbir halt edemiyecekler. Belki şimdiye kadar olduğu gibi عَسَى‮ ‬اَنْ‮ ‬تَكْرَهُوا‮ ‬شَيْئًا‮ ‬وَهُوَ‮ ‬خَيْرٌ‮ ‬لَكُمْ sırrına mazhar olacağını, yüzden birisi Nurları göremeyen resmî memurlarda görmeğe, vazife itibariyle dikkat etmeğe mecbur olmalarıdır. Zâten Nur’un fevkalâde parlaması, Pakistan ve Mısır’a gitmesi elbette dinsizler tarafından bir taarruza maruz olmak ihtimali kavi idi. Lillahilhamd pek hafif geçiyor.

Meselâ: Bana karşı burada pek hainane ve damarlarıma dokunduracak bir tarzda, birden sermaye-i hayatım has nüshaları müsadere etmek niyeti ile buraya geldiler. Bu ise Başvekil’e ve Dâhiliye ve Maarif Vekillerine ve din lehinde olanlara komünist ve masonlar hesabına bir taarruz manasında görünüyor. Onun için onlar bizim müdafaamıza ihtiyaç bırakmıyacaklar inşâallah.

Sâniyen: Hiç ömrümde tahattur edemediğim ve benim arkadaşlarım dahi diyorlar ki: Biz ömrümüzde görmedik ki, zîhayatların umumî bayramı olan nevruz günü ve gecesi en şiddetli zemherir günleri gibi sabahtan akşama kadar kar yağması, birkaç gün yağmurla şiddetli gelmesi aynı zamanda hem İstanbul’da hem burada hem Tarsus’ta Risale-i Nur’a taarruz tevafuk etmesi, mükerrer tecrübelere binaen buradaki Nurcuların kanaatleri geliyor ki, zelzeleler gibi bu hârika vaziyet dahi küre-i havanın da bir hiddetidir ve taarruza bir itirazıdır.

Sâlisen: Hoca Sabri’nin burada üç ders İşarat-ül İ’caz’dan okuması, inşâallah üç ay kadar kıymeti, ehemmiyeti var. Ve üç saat karakoldaki sıkıntısı beni üç gün belki üç ay sıkıntıdan kurtarmağa vesile oldu. Eğer onu Halıcı Sabri zannedip onunla uğraşmasa idiler, benim menzilimi basacak idiler. Çok müteessir olacaktım. Onun için bu hali medar-ı teessür değil, bilakis medar-ı şükürdür. Onun medrese tayini bıraktığı bulgurunu gömleğiyle beraber teberrük olarak ona gönderiyoruz. Küçücük medrese-i Nuriyesinde aynı medrese tayini gibi âfiyetle yesin.

Râbian: Mason komünistler hesabına eski müfritlerin namına bu defa bana karşı taarruzları birden tevakkuf etti. İnşâallah sondur. Çünki buraya o iş için gelenler, birden geri gittiler. Umum kardeşlerime ve hemşirelerimize selâm ve dualarını istiyoruz.

اَلْبَاقِى‮ ‬هُوَ‮ ‬الْبَاقِى

Hasta kardeşiniz

Said Nursî

Hâşiye: Medar-ı şükrandır ki, ben gayet hiddetli iken, en has buradaki kardeşlerimin üçünü şiddetle itab ederken, birden Cevşen-ül Kebir nüshaları geldi. Hem benim hiddetimi feraha ve sürura çevirdi ve dinsizlerin hücumunu da manen bir derece kırdı. Cevşen’de sahife 132’de ikinci satırdan sonra melfuf pusuladaki oniki satır noksandır. Bir kâğıda yazılıp ilâve ediniz. Sahife 112’nin altıncı satırının âhirinde (لا‮ ‬يغيب) olacak, (لا) noksan kalmış.

16. Parça[değiştir]

بِاسْمِهِ‮ ‬سُبْحَانَهُ‮ ‬وَاِنْ‮ ‬مِنْ‮ ‬شَيْءٍ‮ ‬اِلاَّ‮ ‬يُسَبِّحُ‮ ‬بِحَمْدِهِ

اَلسَّلاَمُ‮ ‬عَلَيْكُمْ‮ ‬وَ‮ ‬رَحْمَةُ‮ ‬اللّهِ‮ ‬وَ‮ ‬بَرَكَاتُهُ‮ ‬اَبَدًا‮ ‬دَائِمًا

Evvelâ: Bütün ruh-u canımızla Leyle-i Kadir sırrıyla seksen sene ibadetkârane bir ömr-ü bâkiyi kazandıran Ramazan-ı Şerifinizi tebrik eder ve rahmet-i İlahiyeden niyaz ederek herbir gecesi Nurcular hakkında bin geceden daha hayırlı olmasını dergâh-ı İlahîden rica ediyoruz.

Sâniyen: Bir aydır Hüsrev’in tafsilatlı mektubunu almadığımızdan bir parça merak ettim. (Haşiye-1[2]) İnşâallah şimdiye kadar olduğu gibi daima hârika bir muvaffakiyetle Medresetüzzehra’nın vazifesini görecek ve görüyor. Çok cihetlerde hâriç ve dâhilde çekirdekleri sünbüller veriyor.

Sâlisen: Ankara’da küçük Nur medresesi talebelerinin bir ehemmiyetli mektubunu da leffen gönderiyoruz.

اَلْبَاقِى‮ ‬هُوَ‮ ‬الْبَاقِى

Kardeşiniz

Said Nursî

Haşiye-2: Sıhhıye memuru Hayri kardeşimiz, size yakın olan Dinar’a yine sıhhiye memuru vazifesiyle naklen tayin edilmiştir.

17. Parça[değiştir]

بِاسْمِهِ‮ ‬سُبْحَانَهُ

Demokratlar içerisinde meb’us Gazi ve Gazi gibi dindarlar ve Isparta’da Rüşdü ve akrabası ve Emirdağı’nda Mehmed Çalışkan ve Hamza gibi demokratların hatırı için yalnız bir saat dünyaya baktım.

Said Nursî

Aziz kardeşlerim!

(Bu yazıyı Üstadımız yazdırdılar.)

İngilizlerin bizi Atlantik Paktı’na almadıklarına müteessir olmuştuk. Bilakis Üstadımızın bize beyan ettiği bu hakikatlar karşısında alınmadığımıza ruh-u canımızla memnun olduk.

Mehmed, Hamza

İngiltere’nin İslâmiyet’e karşı düşmanlığı

Ellibeş sene önce İngiltere’nin Hindistan Müstemleke Nâzırı matbuatta intişar eden bir makalesinde, müslümanların elinde Kur’an bulundukça İngiltere’nin İslâmlara tamamıyla hâkim olamıyacağını, tam hâkimiyetin tesisi için Kur’anın sukut ettirilmesi îcab ettiğini yazmak suretiyle, hükûmetinin İslâmiyet hakkındaki gizli siyasetini açığa koymuştu. İngiltere hükûmeti, İslâmlar hakkında iki türlü hatt-ı hareket takib etmektedir:

Birisi: O zamanın İslâmların önderliğini yapan Türklere karşı olup, Türkiye’de gizli bir ifsad komitesi kurarak, Türkleri İslâmiyet’ten uzaklaştırmağa ve Kur’anı Türkiye’de sukut ettirmeğe çalışmakta idiler.

Diğeri de: Türkiye’den başka memleketlerdeki müslümanlara tatbik edilen siyaset idi ki, bu siyasete göre de din hususunda müslümanlara geniş müsamaha gösteriyorlar ve onları okşuyorlardı. Türkiye’deki faaliyetlerinden, Türkleri İslâmiyet’ten uzaklaştırmak ve bu gayede muvaffak oldukları takdirde Türkleri diğer müslümanların gözünden düşürerek Türklerin önderliğini bertaraf etmek amacını güdüyorlardı. Lozan Muahedesi’nde İngilizler, İslâmiyet ve Kur’an aleyhine olan siyasetlerine devam ederek, o zamanki Türk hükûmetiyle İslâmiyeti Türkiye’den kaldırmak esasında anlaşmaya varmışlardı. Eski İngiliz Başvekili Loid Corc ölünceye kadar bu siyaseti izhar etmiştir. Lozan Anlaşması’na göre o zamanın hükûmeti İngilizlere İslâmiyeti peşkeş çekmişler, Türkiye’den İslâmiyeti otuz sene zarfında kaldıracaklarını tahmin ederek ona göre teşkilatlar vücuda getirerek çalışmaya başlamışlardı. Otuz sene geçince, bu müddetin kâfi gelmediğini görerek tekrar otuz sene daha çalışmak îcab ettiğini o zamanın başvekili Meclis’te açıklamıştı. Şimdiki Demokratların bazı dindarları, eski İttihad-ı İslâm ve İttihad-ı Muhammedî gayesini tahakkuk ettirmek için çalışanlarla birlikte idiler.

Demokratların eski hükûmet gibi dini ve şeair-i İslâmiyeyi İngilizlere rüşvet vermemeğe kalkmamaları îcab eder. Zira artık buna lüzum kalmamıştır. İngilizler son resmî beyanatlarında, Türklerin Asya’lı ve müslüman bulunmalarından dolayı onlarla işbirliği yapılamıyacağını açıklamışlardır. Halen Ehl-i Salib fikrini devam ettirdiklerine, bu aşikâr bir delildir. İngilizler de zâten İkinci Cihan Harbi’nden sonra Amerika’nın gölgesinde kalarak, talî derecede bir devlet olmuştur. Bu yüzden kendilerine fazla ehemmiyet verip, dostluğunu temin için dini rüşvet vermeğe ve onlara yaranmağa çalışmanın lüzumu kalmamıştır. İngiliz’in kendisi de bugün Amerika’nın yardımına muhtaç bir haldedir. Demokratlar 400 milyon müslümanın nefretini kazanmış olan İngilizlerin dostluğu yerine; bilakis müslümanları intibaha getirip onlarla kardeşlik ittifakı yaparak, onların eskiden olduğu gibi önderliğini yapmağa çalışmalıdırlar. Elbette bu daha çok hayırlıdır. Bu hayırlı nokta-i istinadı kazanmak için ezan-ı Muhammedî gibi dinin diğer şeairini de yerine getirmek, yeni hükûmetin en büyük vazifesi olmalıdır. Yeni hükûmet İngiliz dostluğundan ziyade, Amerika’nın dostluğuna ehemmiyet vermelidir. Çünki Amerika ve Amerikan halkının âlem-i İslâmla dost olmaları daima menfaatları îcabıdır. Ve İngilizler gibi İslâmiyet aleyhine bir siyasetleri yoktur.

İşte ben ellibeş seneden beri İngilizlerin bu gizli çalışan Kur’an düşmanlarına karşı, Risale-i Nur’u ikameye çalıştım. Cenab-ı Hakk’a yüzbin şükür olsun ki, Risale-i Nur onların bu sinsi siyasetine karşı geldi ve onları mağlub etti. Eski İttihad-ı İslâm ve İttihad-ı Muhammedî’nin arkadaşı olan demokratların bazı dindarları, herşeyden önce elmas bir kılınç gibi, Kur’anî hakikatlar olan Risale-i Nur’u ellerinde tutarak âlem-i İslâmın kardeşliğini kazanmaya ve aynı zamanda İngilizlerin son beyanatlarıyla bize karşı takib ettikleri siyaset ellibeş sene önceki siyasetin aynı olduğu anlaşıldığına nazaran, içimizde bulundurdukları ifsad komitelerini yok etmeğe çalışmalıdırlar. (Haşiye)

Haşiye: Otuzbeş seneden beri “Eûzü billahi mineşşeytani vessiyaseti” diyen ve siyasetle hiç alâkadar olmayan Bediüzzaman, yalnız bugün 20/6/1951’de bir saat için dünya ile meşgul olmuş ve bu hakikatleri yazdırmıştır.

Hamza, Mehmed, Nuri

18. Parça[değiştir]

بِاسْمِهِ‮ ‬سُبْحَانَهُ‮ ‬وَاِنْ‮ ‬مِنْ‮ ‬شَيْءٍ‮ ‬اِلاَّ‮ ‬يُسَبِّحُ‮ ‬بِحَمْدِهِ

اَلسَّلاَمُ‮ ‬عَلَيْكُمْ‮ ‬وَ‮ ‬رَحْمَةُ‮ ‬اللّهِ‮ ‬وَ‮ ‬بَرَكَاتُهُ‮ ‬اَبَدًا‮ ‬دَائِمًا

Aziz sıddık kardeşlerim!

Evvelâ: Bütün ruh-u canımızla leyle-i kadrinizi tebrik ediyoruz. Cenab-ı Hak sizler ve bizler hakkında o mübarek gecesini bin ay kadar hayırlı eylesin. Seksen sene bir ömr-ü bâki Nurculara temin eylesin, âmîn.

Sâniyen: Mu’cizatlı Kur’anımızı fotoğrafla gayet güzel yirmibin nüsha tab’ etmek için Abdülmuhsin’i buradan gönderdik. Buradan bir-iki adamı dahi o mes’ele için gönderdik. İstanbul’daki Hacı Nazif gibi dostlar bu mes’eleye çalışacaklar. Masarıf-ı tab’iyesi için sadaka ve hediye kabul etmiyoruz. Yalnız bir nevi abone gibi yani ödünç alıp bilâhere iade etmek şartıyla, bazı Nur merkezlerinde kendi ihtiyarlarıyla bir iki üç adam tedarik edebilir. Emirdağı’nda beş arkadaş 1500 banknot hazırladılar. Hüsrev’in gönderdiği 1000 banknot burada duruyor. Ben de nafakama ait ve sattığım bazı kitablarımın fiyatı olarak 500 banknotu Abdülmuhsin ile İstanbul’a gönderdim. Eğer tam mükemmel olarak İstanbul’da muvaffak olamazsak, Mısır’a gönderip Câmi-ül Ezher’deki Nurcular onu hem daha güzel ve daha mükemmel fotoğrafla tab’ etmeğe çalışacaklar.

Bu hârika ve herkesin nazarını celbeden Mu’cizatlı Kur’an intişarıyla hem hatt-ı Kur’aniyeye, hem Kur’anı iştiyakla okumasına büyük bir hizmet olacak. Baştaki Kur’an tarifine dair iki sahife, hem Türkçe hem Arabça basılacak, sonra Kur’anın başına bırakılacak.

Sâlisen: Eskiden kaybolan Yirmidördüncü Cüz’ün yerine yazılan cüz yaldızlı olmamasından ve öteki cüzlere yetişmemesinden eğer sizde yaldızlı yazılmış Yirmidördüncü Cüz varsa buraya gönderiniz. Yoksa bu cüz’ü göndereceğiz ki, güzelce ve hem daha ziyade yaldızlı yapınız ki, arkadaşlarından geri kalmasın.

Umum kardeşlerime, hemşirelerime selâm ve dua ve Ramazan-ı mübareklerinin tam makbuliyetini rahmet-i İlahiyeden niyaz ederiz ve dualarını da rica ederiz.

Hasta kardeşiniz

Said Nursî

19. Parça[değiştir]

بِاسْمِهِ‮ ‬سُبْحَانَهُ

Umuma selâm. Tekrar Sadık ile Kur’anımızı burada toplanan para ile İstanbul’a gönderiyoruz. Hem yanımdaki kitablarımı da şimdilik muvakkaten Eskişehir’e, sonradan sizinle meşveretten sonra da ya Antalya ya Mersin ya Urfa’ya göndermek niyetindeyiz. Mektubat’ın 99. sahifesinin 2. satırının âhirinde “Rabbanî” sehivdir, savabı “Ribaî”dir. Bundan başka pek az ve manaya zarar vermeyen küçücük sehivleri işaret etmedim. Mektubat mâşâallah çok güzel ve sıhhatli basılmış.

Said

20. Parça[değiştir]

Aziz, sıddık Medreset-üz Zehra erkânları ve Kur’an-ı Mu’ciz-ül Beyan’ın kâtibi Altunbaşlı Hüsrev kardeşim!

Sâbık mektubu şimdi de neşredebilirsiniz. Münasib görürseniz Mektubat mecmuasının âhirinde de ilhak edersiniz. Hem şimdi buradaki hizmette bulunan kardeşlerime El-Hutbet-üş Şamiye namındaki Arabî ve matbu’ risaleyi onlara bir parça okuyorum. Onlar da tercümesine çalışıyorlar. Çok da mühim hakikatları var. Âdeta bu zamandaki insanlara ders veriyor. Tercümesi de kolaydır. Ben rahatsız olduğumdan siz orada tercüme edin. Bu mektubla beraber neşredersiniz. Bu zamanın yaralarına inşâallah bir deva olur.

Sâniyen: İstanbul’a gönderdiğimiz Kur’anımızı fotoğrafla yaldızla tab’ etmek için altmış bin lira lüzumu var demişler. Onun için şimdilik o azîm mes’eleyi iki-üç ay te’hir etmeğe lüzum oldu. Belki de bunda bir mühim hikmet var ki, te’hir edilmiş. Daha tam zamanı gelmedi ve tefsiri olan Risale-i Nur’un tamamını, o cevher-i arşî ve âlî için gayet muvafık bir zaman ve zemin lâzımdır ki, bir parça te’hir etti. Belki de Câmi-ül Ezher Medreset-üz Zehra ile teşrik-i mesaî edip Mısır’da parlak bir tarzda fotoğrafla basılmasını bekliyor. Kur’anın tab’ı için İstanbul’da toplanan parayı muhafaza edilmesi için size göndereceğiz.

Sizin gönderdiğiniz Delâil-ün Nur ve Hülâsalar geldi. Hem Mektubat’ın 128. sahifesine kadar aldık. Size de Hüccet-üz Zehra’nın Birinci Makamının mumlu kâğıda yazılmışını gönderdik. Sungur veya Ceylan hangisi lüzumu varsa yardımınıza gelebilirler. Yüz mâşâallah, bin bârekâllah, Mektubat hem sıhhatli hem güzel çıkıyor. Mumlu kâğıdı da bir gelen olursa gönderebileceğiz. Burada biz tashihine bakamadık, lüzum varsa siz bakarsınız.

Said Nursî

21. Parça[değiştir]

بِاسْمِهِ‮ ‬سُبْحَانَهُ‮ ‬وَاِنْ‮ ‬مِنْ‮ ‬شَيْءٍ‮ ‬اِلاَّ‮ ‬يُسَبِّحُ‮ ‬بِحَمْدِهِ

اَلسَّلاَمُ‮ ‬عَلَيْكُمْ‮ ‬وَ‮ ‬رَحْمَةُ‮ ‬اللّهِ‮ ‬وَ‮ ‬بَرَكَاتُهُ‮ ‬اَبَدًا‮ ‬دَائِمًا

Aziz sıddık kardeşlerim!

Evvelâ: Seksen küsur sene bir ömr-ü bâki kazandıran ve hayratın sevabını yüzlere, binlere çıkaran şuhur-u selâsenizi ruh-u canımızla tebrik ediyoruz.

Sâniyen: Nur’un kahraman talebelerinin müdafaatlarının mecmuası çok güzel olmakla beraber Nur’un kahramanının kalemi yine bir kerametini göstermiş ki, tamamında zararlı bir yanlış yapmayarak yalnız son sahifenin beşinci satırında Hata-Savab Cedveli kelimesinde “savab” yerinde “sevab” yazmış. Latif ve zarif, zararsız bir yanlış yapmış, yani “hata-sevab” olmuş.

Sâlisen: Bugün Yirmiikinci Mektub’u tashih ettim. Birinci Mebhası mü’minler içinde adavetin ne kadar zararlı olduğunu hüccetlerle isbat ettiğinden şimdiki çok esbabın iktiza ettiği adavet hastalığına tam bir ilâç buldum. Yirmi sene evvel bir münzevi, cemaat-ı İslâmiyeye ziyade şefkatinden bu hakikatı görmüş, o zaman yazmış idi. Şimdi dünya halini bilemiyorum. Fakat tahminen dâhil ve hâriç ihtilaftan, adavetten istifade eden vatan ve millet düşmanları, dehşetli ve geniş bir adaveti aşıladıklarından, bu Birinci Mebhas mümkün olsa her vilayetin resmî adamları neşrine izin verip ahaliye okutturulması vatan ve millet namına elzemdir. Eğer siz münasib görseniz orada vali ve emniyet müdürüne bir suretini gösterirsiniz. Yirmi sene evvel bir adam millete acıyarak bu parçayı yazmış, dört-beş mahkeme onu görüp değil itiraz, beğenmiş bir nasihattır. Müsaade ederseniz biz bunu teksir edeceğiz dersiniz. İçinde münasib görmediğiniz kelimeleri tadil edebilirsiniz. Meselâ âhirzamanda gelecek Süfyan ve Deccal yerine eşhas-ı müdhişe yazabilirsiniz. Umum kardeşlerime ve hemşirelerime binler selâm.

اَلْبَاقِى‮ ‬هُوَ‮ ‬الْبَاقِى

Kardeşiniz

Said Nursî

22. Parça[değiştir]

بِاسْمِهِ‮ ‬سُبْحَانَهُ‮ ‬وَاِنْ‮ ‬مِنْ‮ ‬شَيْءٍ‮ ‬اِلاَّ‮ ‬يُسَبِّحُ‮ ‬بِحَمْدِهِ

اَلسَّلاَمُ‮ ‬عَلَيْكُمْ‮ ‬وَ‮ ‬رَحْمَةُ‮ ‬اللّهِ‮ ‬وَ‮ ‬بَرَكَاتُهُ‮ ‬اَبَدًا‮ ‬دَائِمًا

Aziz sıddık kardeşlerim!

Evvelâ: Cenab-ı Hakk’a hadsiz şükür olsun ki Risale-i Nur’un neşrinde Medresetüzzehra erkânlarının sarsılmaz, geri çekilmez himmetleri, gayretleri ceridelerle intişarına ihtiyaç bırakmamış. İntişardaki ihlası, ceridelerdeki münafî-i ihlas olan cereyanlara âlet olmaktan muhafaza etmiş. Hattâ en ziyade Nurlara tarafdar olan Sebilürreşad’ın hakkımızda neşriyatına tarafdar olamazdım. Ve hatırını kırmamak için onu teşebbüslerini zahir reddedemedim fakat kalben razı değildim. Medresetüzzehra’nın ihtiyac-ı hakiki derecesinde neşriyat-ı hâlisanesi, ceridelere ihtiyaç bırakmamış.

Sâniyen: İstanbul Üniversitesinin küçük Saidlerinin Eski Said ve Yeni Said’in tarihçe-i hayatından yazdıkları ve Sebilürreşad’ın neşrine teşebbüs ettiği ve size gönderdiğimiz risaleciğini gayet az tashih ettim. Onu mükemmel bir surette hem tashih hem tadil hem tekmil etmek size aittir. Onu tadilinizden sonra Birinci Zeyl olan talebe müdafaatının bir zeyli veya bir lâhikası diye teksir etseniz, Risale-i Nur aleyhine çalışanları bir derece susturabilir diye hem Ankara hem İstanbul Üniversitesindeki talebeler karar vermişler, haber aldım.

Sâlisen: Eşref Edib’in benim hakkımda bir nevi müdafaa nevinde neşri için benden izin istediği ve evvelce size gönderdiğim ve siz de münasib görüp Zübeyr’e gönderdiğiniz ve “Parlak Makale” namını verdiğiniz parçayı da bu yeni zeylin âhirinde neşrini münasib görseniz teksir edilsin. Ve başında “Sebilürreşad bunu neşretmek için Said’den izin istemiş. O da bize havale etmiş. Biz de bu surette neşrini münasib gördük.” yazınız.

Râbian: Bunda bana göndereceğiniz Birinci Zeyl’i Afyon’dan gönderdiğim parayı onun fiyatını saymak istiyorsunuz. Halbuki ben size çok borçluyum. O eski nüshaların bir kısım fiyatı imiş. Şimdi parası verilmiş diye yazmanız, Nur kahramanının bir nevi kerameti telakki ettiğimden, ileride fiyatını vermek üzere kabul ediyorum. Çünki bugünlerde hem hane kirasını hem zeylin fiyatın vermeğe halim müsaid değildi. Bin bârekâllah dedirtti.

Umum kardeşlerimizin ve hemşirelerimizin geçen Leyle-i Regaiblerini ve gelecek Leyle-i Mi’raclarını ruh-u canımızla tebrik ve benim için şimdiden Isparta’dan bir hane hazırlamanız, beni fevkalâde minnetdar eyledi.

اَلْبَاقِى‮ ‬هُوَ‮ ‬الْبَاقِى

Kardeşiniz

Said Nursî

Hâşiye: Mehmed Ali ile hem üniversitenin genç Saidlerinin risaleciğini hem Eşref Edib’in makalesini gönderdik. Fakat Eşref Edib’in makalesinin âhirinde bir kısmını çizdim. Üniversite talebelerinin nüshasını tam tashih edemedim. Hususan imlâ yanlışları. Siz benim bedelime tashih edersiniz.

Said Nursî

23. Parça[değiştir]

بِاسْمِهِ‮ ‬سُبْحَانَهُ‮ ‬وَاِنْ‮ ‬مِنْ‮ ‬شَيْءٍ‮ ‬اِلاَّ‮ ‬يُسَبِّحُ‮ ‬بِحَمْدِهِ

اَلسَّلاَمُ‮ ‬عَلَيْكُمْ‮ ‬وَ‮ ‬رَحْمَةُ‮ ‬اللّهِ‮ ‬وَ‮ ‬بَرَكَاتُهُ‮ ‬اَبَدًا‮ ‬دَائِمًا

Aziz sıddık kardeşlerim!

Evvelâ: Mahkememizin yine kırk gün te’hir etmesinde üç faide var. Mûcib-i merak değil, mûcib-i teşekkürdür.

Birincisi: Maddeten ve manen hissedildi ki, Afyon adliyesi de Denizli gibi Nurlardan istifadeye perde altında başlamasıdır.

İkincisi: Risale-i Nur’un hârika kuvvetini mahkeme anlamış ki, böyle bahanelerle bir-iki günlük işi kırk güne atıyor ki, Adliye Vekili ve Başvekil Meclis-i Meb’usan’da “Nur’un faaliyetine karşı gelemiyoruz” demeleri ve Afyon Adliyesi de aynı hârika kuvveti bilmiş ki, serbestiyetine mani’ olmak için böyle te’hir etmiş ve ediyor.

Üçüncüsü: Bu te’hir gösteriyor ki, üç senede hakiki olarak medar-ı mes’uliyet bir şey bulamıyorlar. Yoksa habbeyi kubbe yaptıkları halde böyle nazik zamanlarda çok medar-ı mes’uliyet bahaneler gösterecektiler. Demek Risale-i Nur tam galebe etmiş.

Sâniyen: Nur’un hizmetinde çok ehemmiyetli vazifeleri gören Şamlı Hâfız Tevfik ve Safranbolu’lu Mustafa Osman’ın mektubları beni cidden ağlattırdı. Ben Barla’yı ve Tevfik gibi kardeşlerimi unutamıyorum. Hayalen çok vakitlerde kendimi orada tahayyül ediyorum. Âhir hayatımı da o mübarek yerde geçirmek isterdim ve bazı vakitte Senirkent’te oturmak arzu ederdim. Fakat şimdilik ihtiyar elimde değil. Isparta ve civarı benim için taşı toprağı ile mübarektir. Isparta’nın Medresetüzzehra’sı ise, umum Anadolu üniversitesi ve âlem-i İslâmın dârülfünunu olacağını kuvvetle ümid ediyoruz. Onun için ben kabrimi o havalide istiyorum.

Mustafa Osman’ın Bitlis’li Abdürrezzak ve Van’lı Çaycı Emin ile muhaberesi ve Nur’dan hediyesi beni çok memnun eylemiş. Zâten Mustafa Osman’da Safranbolu Isparta’sında bir Hüsrev olduğunu biliyorum.

Sâlisen: Eski hizmetkârım Tenekeci Nakkaş Küçük Mehmed’in şoförle gönderdiği mektubu beni çok memnun etti. Mâşâallah eski zamanda gördüğüm Tenekeci Mehmed’i bu mektub vasıtasıyla eski gördüğüm gibi cidden ferahlandım. Onun hayatta ve ne halde olduğunu bilemiyordum. Fakat şimdi kırk gün sonra yine mahkeme burada olduğu için ta bayrama kadar burada kalmak lüzum var.

Râbian: Kardeşimiz Âtıf’ın Pakistan gibi yeni İslâm devletlerine Delâil ve Hülâsat-ül Hülâsa’yı göndermek ve başında Arabî bir fıkrada benim bulunmak niyetini Hüsrev’e yazıyor. Evet Âtıf’ın bu fikriyle bunları büyük Nur mecmualarıyla beraber Medresetüzzehra’nın erkânı münasib gördüğü tarzda göndermeleri münasibdir. Erkânlar benim bedelime Arabî fıkrayı yazarlar.

Hâmisen: Hakiki fedakâr Zübeyr, en lüzumlu ve hizmete şiddet-i ihtiyacım zamanında buraya imdadıma geldi. Yoksa Isparta’dan o sistemde birisini isteyecektim. Çünki Halil askere gitmek üzeredir. Umum kardeşlerime ve hemşirelerime selâm ve dua ve dualarını isteriz.

اَلْبَاقِى‮ ‬هُوَ‮ ‬الْبَاقِى

Kardeşiniz

Said Nursî

24. Parça[değiştir]

Ziyaret etmek ve görüşmek isteyenler bu mektubu görsün, görüşmediğimden gücenmesin.

بِاسْمِهِ‮ ‬سُبْحَانَهُ

Şimdilik görüşmediğimin altı sebebi var:

Birincisi: Mahkemelere gitmemek için doktorlar rapor vermişler ki, bunun (yani Said’in) insanlarla görüşmeğe tahammülü yoktur. Raporu tekzib etmemek için şimdilik sabretmek lâzım.

İkincisi: Yirmiyedi senedir ehl-i siyaset beni tazyik ediyor. Bir bahaneleri de, “İnsanları başına topluyor” diyorlar. Ben de bu yeni mübarek Eskişehir’e geldim. Resmî adamları o eski asılsız vehme ve bahaneye düşürtmemek için şimdilik zaruretsiz görüşmüyorum.

Üçüncüsü: Yirmisekiz senedir mütemadiyen tarassud ve tecessüs ile halkları benden ürkütmek, hattâ hapislerimde tecrid-i mutlakta bıraktıkları için, insanlarla görüşmekten bana sıkıntı geldi.

Dördüncüsü: Otuzbeş senedir “Eûzü billahi mineşşeytani vessiyase” diye hayat-ı içtimaiyeye hususan hayat-ı siyasiyeye mümkün olduğu kadar karışmamak, bakmamak bir düstur-u hayatım olduğundan, insanlarla dünyevî sohbetlerden sıkılıyorum. Yalnız imana ve hakikata ait bir sohbet-i ilmiye edebilirdim. Yoksa bana sıkıntı veriyor.

Beşincisi: Benimle gürüşenler benim haddimden ziyade hüsn-ü zan etse bana ağır geliyor. Cenab-ı Hakk’a şükür, kendimi beğenmiyorum, benim şahsımı beğenenleri de beğenmiyorum. Çünki beni ya tasannua ya riyaya sevk etmek için, kuvvetimden fazla manevî bir yük yüklüyorlar.

Altıncısı: Müteaddid defa zehirlendiğim için hususan bu son zehir pek ziyade sinirlerime, asabıma tesir etmiş. Az bir şey ile müteessir oluyorum. Gayet ihlas ve samimiyet ve uhrevî bir niyetle yahut zarurî bir hizmet için olmazsa ruhum istiskal ediyor. Onun için benimle görüşmek isteyen kardeşlerim sıkılmasınlar, gücenmesinler. Şimdilik görüşmediğime bedel, Risale-i Nur’la görüşsünler. Benim has talebelerim ki, onlara birer genç Said namını vermişim, benim bedelime onlar görüşsünler.

Said Nursî

25. Parça[değiştir]

بِاسْمِهِ‮ ‬سُبْحَانَهُ‮ ‬وَاِنْ‮ ‬مِنْ‮ ‬شَيْءٍ‮ ‬اِلاَّ‮ ‬يُسَبِّحُ‮ ‬بِحَمْدِهِ

اَلسَّلاَمُ‮ ‬عَلَيْكُمْ‮ ‬وَ‮ ‬رَحْمَةُ‮ ‬اللّهِ‮ ‬وَ‮ ‬بَرَكَاتُهُ‮ ‬اَبَدًا‮ ‬دَائِمًا

Evvelen: Kardeşimiz Kahraman Rüşdü’nün gönderdiği mektub ile gazeteyi bana okudular. Dünkü gün aynı gazeteyi görmüş gibi hiddet ediyordum. Fakat Demokrat bütün kuvvetiyle beni müdafaa etmek lâzımgelirken, acaba Demokrat dindarları da aldanmışlar ki, beni ve Risale-i Nur’u himaye etmiyorlar. Ve aleyhime dönmek ihtimali var mı ki diye bu akşam telaş ettim. Fakat birden bu sabah mektubunuzu aldığım vakit o telaşım gitti ve anladım ki: Demokratlar anlamışlar ki, onların büyük bir kuvveti Nurcular olduğundan, Demokrat kongresinde milletvekili beni müdafaa etmiş. O Halk partilerinin müfrit kısmından o gazeteci iki acib yalan ve iftirası, bu noktayı yazmaya beni mecbur etti ki;

Birisi: Ciltlerle kitabları inkılab aleyhindedir diye demesi gösteriyor ki, o hakaik-ı imaniye ve Kur’aniyenin haricinde sırf bir dinsizlik manasını inkılaba vermiş, inkılabı öyle kabul ediyor. Bu müslüman millete bu iftirayı eden, belasını bulacak.

İkinci iftirası, diyor ki: “Said Nursî Kürd milliyetini din namına Anadolu evlâdlarına neşrediyor.” Acaba bu bedbaht, İslâmiyet milliyetini Kürd milliyeti demekle divanece mana veriyor. Ellibeş seneden beri “Irkçılık firengî bir hastalıktır ki, firenkler İslâmiyet’i parçalamak için içlerine sokmuşlar” deyip ellibeş seneden beri “Milliyetimiz yalnız İslâmiyettir” der. Bütün eserlerinde bu esası takib etmiş gitmiş bir adam hakkında böyle bir isnad, yirmi derece bir iftiradır. Kürdlük isnadıyla ilişenlere karşı, Hücumat-üs Sitte’nin bir desisesinde ve Yirmialtıncı Mektub’un bir kısmında kat’î cevabı var olmakla beraber, ellibeş seneden beri hattâ Mart hâdisesinde ırkçıların kulüpleri açıldığı zaman, onların umumuna “Milliyetimiz İslâmiyettir. Bütün biz kardeşiz. Irkçılıkla tefrika vermeyiniz. Türk milliyeti, İslâmiyet milliyeti içinde mezcolmuştur. Türk milliyeti, İslâmiyet milliyetidir.” diye o dehşetli hâdiselerde belayı onda birisine indiren ve bütün memleketini, akrabalarını ve aşiretlerini bırakıp sırf Türk milleti evlâdına hakikat-ı imaniyeyi ders veren ve yirmisekiz sene işkencelerle azabı çektirdikleri halde o hizmet-i imaniyeden vazgeçmeyen bir adama bu ırkçılığı isnad etmek, yüz derece bir haksızlık ve insafsızlıktır.

Hem medeniyet nikâhı içinde şer’î nikâh da yapılsın demesini, aile hayatı aleyhinde sayması; o gazetecinin bu dinin kıymetini takdir etmediğini ve din aleyhinde olduğunu îma ediyor.

اَلْبَاقِى‮ ‬هُوَ‮ ‬الْبَاقِى

Kardeşiniz

Said Nursî

Haşiye: Üstadımız hem çok rahatsız, hastalığı şiddetli ve kendisi hiddetli, acele bir surette söyledi. Biz de kaleme aldık. Ve dedi: Medresetüzzehra erkânları ne karar verseler ben kabul ederim. Bana sormağa lüzum yok, dedi. Daha tashihe vakit bulmadan postaya verildi. Siz imlâsını ve yanlışını tashih edersiniz.

Halil, Mustafa

26. Parça[değiştir]

بِاسْمِهِ‮ ‬سُبْحَانَهُ‮ ‬وَاِنْ‮ ‬مِنْ‮ ‬شَيْءٍ‮ ‬اِلاَّ‮ ‬يُسَبِّحُ‮ ‬بِحَمْدِهِ

اَلسَّلاَمُ‮ ‬عَلَيْكُمْ‮ ‬وَ‮ ‬رَحْمَةُ‮ ‬اللّهِ‮ ‬وَ‮ ‬بَرَكَاتُهُ‮ ‬اَبَدًا‮ ‬دَائِمًا

Nur’un Kahramanı Hüsrev Kardeşim!

Evvelâ: Size müjde. Afyon mahkemesi (Müddeiumumî müstesna) müttefikan bütün Risale-i Nur’un beraetine karar vermişler. On güne kadar kararnamenin suretini de bize verecekler. Müddeiumumî temyiz ettiği için resmen onbeş gün kadar te’hir etmiş. Onbeş güne kadar tam netice verecekler. Demokratların mühim bir kısmı Risale-i Nur lehinde olduğuna bazı emareler görüyorum. İnşâallah yakında lâkayd kısımları da Nurları iltizam etmeğe manevî mecburî bir ihtiyaç hissedecekler.

Sâniyen: Hüccetüzzehra’nın Arabî kısmını size gönderiyorum.

Sâlisen: Yirmidokuzuncu Mektub’un tevafukata dair iki nükteciğini bugün gördüm. Bera-yı malûmat size de gönderiyorum.

Sual: En büyük hakaik-ı Kur’aniye ve imaniye ile meşgul olduğun halde, neden onu muvakkaten bırakıp en ziyade uzak olan Kur’an’daki huruf-u hecaiyenin adedlerinden ve sırlarından bahsediyorsun?

Elcevab: Çünki o meş’um zamanda, Kur’anın bir temel taşı olan hurufuna şiddetli hücum ediliyordu. Ve o mübarek, kudsî ve herbiri ondan yüze ve bine kadar sevabı bulunan o harflerin tebdiline çalışıyorlardı.

İkinci Nükte: Huruf-u Kur’aniyenin tahrif ve tebdiline ve Kur’an hattının latin hattına değiştirilmesine mukabil, Risale-i Nur hakikatlarıyla o dehşetli hatayı reddettiği aynı zamanda, Kur’anın harflerindeki lemaat-ı i’caziyeyi göstermekle o belaya karşı müdafaa etmek hissi, tevafukat hakkında Said’in pek çok israfat ve tafsilâta girmesini teşvik eden sebeb ise, Kur’an’la ve kıraatiyle meşguliyet bir ehemmiyetli ibadet olduğuna ve her harfin hiç olmazsa on sevabı olduğu gibi, harfleriyle bu nevi’ iştigal dahi gayet şirin ve tatlı bir ilmî ve fiilî kıraat ve ibadet olduğuna Said’in kanaatıdır. Umuma selâm.

اَلْبَاقِى‮ ‬هُوَ‮ ‬الْبَاقِى

Duanıza muhtaç

hasta kardeşiniz

Said Nursî

27. Parça[değiştir]

بِاسْمِهِ‮ ‬سُبْحَانَهُ‮ ‬اَلسَّلاَمُ‮ ‬عَلَيْكُمْ‮ ‬وَ‮ ‬رَحْمَةُ‮ ‬اللّهِ‮ ‬وَ‮ ‬بَرَكَاتُهُ

Aziz, sıddık kardeşlerim!

Evvelâ: Isparta’daki fırtına ve zayiatı ta’ziye ediyorum. Böyle musibetlerde zayi olan mallar sadaka hükmüne geçerek bir mal-i bâki olması bana teselli verdi. Cenab-ı Hak o mübarek memleketi âfâttan muhafaza eylesin, âmîn.

Sâniyen: Abdülmuhsin buraya geldi. Eskiden teksir ettiğiniz Hüccetüzzehra’nın birinci kısmının لاَ‮ ‬اِلهَ‮ ‬اِلاَّ‮ ‬اللّهُ‮ ‬وَحْدَهُ‮ ‬لاَ‮ ‬شَرِيكَ‮ ‬لَهُ‮... ‬الخ yirmi sahifelik kısmı ve ondan sonra Yirminci Mektub’un İkinci Makamı’nda müjdeler hariç yalnız mukaddimesi dâhil olarak, isbat kısmında Birinci Kelime’den tâ Onuncu Kelime’ye kadar ve ondan sonra yine Hüccetüzzehra’nın Üçüncü Kısmı olan اَشْهَدُ‮ ‬اَنَّ‮ ‬مُحَمَّدًا‮ ‬رَسُولُ‮ ‬اللّهِ hakikatına şehadet eden yirmidört sahife kadar yazılacak. Sonra da Küçük Ali’nin Risale-i Nur’un çok tahşidatı hakkındaki sualine dair cevabı da içinde bulunan mektub, hem bu defa Abdülmuhsin’in beraber aldığı tebdiline dair bir parça başta yazılacak. Hem yanında götürdüğü o parçanın bir suretini size gönderecek.

Sâlisen: O küçük mecmuacık iman hakikatında ehemmiyeti olduğu gibi, bazı yerlerde gece konferanslarında iştiyakla okunmuş ve bazı meb’uslar da iştirak etmişler. Nurlar yalnız vücud ve vahdeti mutlak bir surette isbat etmek değil, belki tevhidin bütün meratibini ve hakaik-ı imaniyeyi aynelyakîn derecesine getiren bir tarzda, bütün kemalât-ı insaniyenin en yükseği olan hakikî marifetullahı kazandıran ve hakaik-ı imaniyenin inkişafını temin eden ve dehşetli rahneleri tamir ederek ve umumî daire-i İslâmiyeti muhafaza için küfr-ü mutlaka karşı bir sedd-i âhenin yapmasıyla hem hâlis ve tefekkürî ve ilmî bir ibadet, hem iman, hem huzur ve marifet-i İlahiye ve sıfat ve esma-i İlahiyenin hazinelerini açan miftahlar destgâhıdır.

Râbian: Eğer vaktiniz ve vaziyetiniz müsaid ise, bu mübarek mecmuacık en evvel Nur kahramanı Hüsrev’in mübarek yazısı ile olsun. Eğer sizin şimdi Arabî teksir meşguliyetiniz fazla ise, kendiniz Ahmed Nazif Çelebi’ye havale edip onlara bir cihette yardım edersiniz.

Duanıza çok muhtaç kardeşiniz

Said Nursî

28. Parça[değiştir]

بِاسْمِهِ‮ ‬سُبْحَانَهُ‮ ‬وَاِنْ‮ ‬مِنْ‮ ‬شَيْءٍ‮ ‬اِلاَّ‮ ‬يُسَبِّحُ‮ ‬بِحَمْدِهِ

اَلسَّلاَمُ‮ ‬عَلَيْكُمْ‮ ‬وَ‮ ‬رَحْمَةُ‮ ‬اللّهِ‮ ‬وَ‮ ‬بَرَكَاتُهُ‮ ‬اَبَدًا‮ ‬دَائِمًا

Aziz, sıddık kardeşlerim!

Medreset-üz Zehra erkânlarını “her cihetle benim vârislerim olduklarından” benim bedelime umum Nur kardeşlerime bana gelen tebriklerine mukabil bayramlarını tebrik etmeleri için tevkil ediyorum. Hem onları yani Medreset-üz Zehra erkânlarını hem onlar vasıtasıyla bütün Nurcuları bilmukabele tebrik ederim. Ben hastayım, onlar bana dua etsinler. Ben de onlara dua ederim.

Hasta kardeşiniz

Said Nursî

(Haşiye): Muhterem Ağabeyimiz,

Üstadımıza muhtelif yerlerden tebrikler geliyor. Üstadımız “Ben hastayım, cevab veremem. Hüsrev’e bu mealde bir şey yazarsınız.” dedi. Hürmet ve selâmlarımızla arzederiz.

Çok kusurlu âciz kardeşleriniz

Abdülmuhsin, Mustafa Acet, Mehmed Çalışkan

29. Parça[değiştir]

بِاسْمِهِ‮ ‬سُبْحَانَهُ

Aziz, sıddık kardeşlerim!

Ben de bütün ruh u canımla, seksen sene bir bâki ömrü kazandıran Ramazan ve içindeki Leyle-i Kadrinizi, pek az ve muvakkat (yüzler masumlar bedeline) bir zahmetle pek çok sevab ve bâki ve saadetli feyizler, faziletler kazanmanızı tebrik ederim.

Said Nursî

30. Parça[değiştir]

بِاسْمِهِ‮ ‬سُبْحَانَهُ

Ceylan!

Bu mektub kimin bilemedim. Ziya aynen Zübeyr gibi etsin. Hayatını Nurlara, iman hizmetine fedakârane verecek bir mahiyette bilirim. Dünya ile hususan kadınlarla evlenmek, alâkadar olup bağlanmaz zannederim. Salahaddin, Nur’un bir kahramanı iken tezevvücü onu dünyaya esir eyledi. Ona ve Nurlara çok zarar oldu. Eğer Ziya’nın dünya ile ve evlenmek ile alâkadar olmağa niyeti kat’î varsa, Nur’un erkânlarıyla meşveret etmek ona lâzımdır. Ben bu mes’elede fikir beyan edemem. Ziya gibi bir Nur kahramanı dünya ile zincirlerle bağlanması, hizmet-i Nuriye fetva vermesiyle olur.

Said Nursî

31. Parça[değiştir]

بِاسْمِهِ‮ ‬سُبْحَانَهُ‮ ‬وَاِنْ‮ ‬مِنْ‮ ‬شَيْءٍ‮ ‬اِلاَّ‮ ‬يُسَبِّحُ‮ ‬بِحَمْدِهِ

Aziz, sıddık, fedakâr kardeşlerim ve hakikî vârislerim genç Said’ler!

Ben sizleri benim yerimde Nurlara tam sahib ve muhafız ve nâşir bildiğimden, bu hayattan çıkmak bana ağır gelmiyor. Genç Said’lerin hayatları yeter. Hem her biri inşâallah Nur’un birer kahramanı olup Nur’un her bir mecmuasını birer üstad yaparak, bu bîçare Said’e ihtiyaç bırakmayacak diye teselli buluyorum ve hadsiz şükrediyorum.

اَلْبَاقِى‮ ‬هُوَ‮ ‬الْبَاقِى

Duanıza muhtaç,

hasta kardeşiniz

Said Nursî

Abdülmuhsin benim size hayatdar mektubumdur. Onu umumunuza bedel kabul ettim.

32. Parça[değiştir]

(Bediüzzaman Said Nursî’nin hastalığı dolayısıyla verilen raporun suretidir.)

Doktor Tahir Barçın

Diploma No: 1221/4689

Emirdağı’nın Çilli Mahallesinde mukim Bediüzzaman Said Nursî’nin 25/4/1958 günü evinde yapılan muayenesinde:

Hastanın yatakta yatar vaziyette bulunduğu, kaşektik denecek derecede zayıf, kansız ve mecalsiz olduğu, sesinin çıkmadığı, konuşmasının işitilip anlaşılmasına imkân bulunmadığı, ayağa kalkacak durumda olmadığı, umumî bir düşkünlük hali görülmekle şimdilik bir hafta yatakta tedavisi îcab ettiğine dair rapor verildi.

25/4/1958

Pul İmza

33. Parça[değiştir]

بِاسْمِهِ‮ ‬سُبْحَانَهُ‮ ‬اَلسَّلاَمُ‮ ‬عَلَيْكُمْ‮ ‬وَ‮ ‬رَحْمَةُ‮ ‬اللّهِ‮ ‬وَ‮ ‬بَرَكَاتُهُ‮ ‬اَبَدًا‮ ‬دَائِمًا

Aziz, sıddık kardeşlerim!

Şimdi muhtelif garazkâr çok cereyanlar perde altında kendilerine tarafdar bulmak ve muarızlarını çürütmek için her çeşit desiseleri istimal ettiklerinden, Nur dairesindeki kardeşlerimize bir hakikatı beyan etmek lâzım geliyor. Tâ ki kudsî hizmet-i Nuriye ve imaniyeye bir zarar gelmesin.

Birincisi: Risale-i Nur’a girenin birinci vazifesi, tam sadakat ve tam sebat etmektir. Yoksa hem kendine zarar, hem binler hakikî mü’minler olan Nurculara yardım lâzım gelirken fütur verir.

İkincisi: Yirmibirinci Lem’a-yı İhlas’ta isbat ve tafsil edildiği gibi; Nur şakirdleri birbirlerini tenkid etmemek ve itiraz etmemek, kusuru varsa da lütufkâr bir tarzda hatıra getirmek ve mümkün olduğu kadar birbirine tam tesanüd ve ittifak ve kusura bakmamak.. değil evhamla, şübhelerle ittiham etmek, belki gözü ile de kabahatını görse ve kendine karşı da adavetini bulsa, yine onun aleyhine itiraz etmemek, yalnız bir nev’ meşveretle birbirini kusurdan muhafazaya çalışmak gerektir. Yoksa perde altında fırsat bekleyen münafıklar ve siyasî dinsizler ve bid’akâr cereyanlar az bir gevşeklik mabeyninizde bulsa, parmaklarını sokabilirler. Sizin tesanüdünüzü kırıp, ehemmiyetli zarar verebilirler. Çünki en büyük kuvvetimiz tesanüd ve sebat ve sadakattır. Bu âhirde Alevîlik ve Vehhabîlik cereyanları da birbiriyle çarpıştırılmış.

Elhasıl: Nurcu bir şakird, iki vazife-i içtimaîsi var:

Birincisi: İhlas. Hiçbir dünyevî menfaatı hizmetinde niyet etmemek. İstemeden menfaat gelse, Allah’a şükreder. Hem sadakat ve tam sebat etmek gerektir.

İkincisi: Tam tesanüd ve kardeşlerini tenkid etmemek, kuvve-i maneviyelerini kırmamak ve hiçbir vecihle rekabet etmemek ve kusuru varsa örtmektir.

Said Nursî

34. Parça[değiştir]

Aziz Kardeşlerime beyan ediyorum ki:

Ben İstanbul'a ve İstanbul'daki dostlarıma pek ziyade müştaktım. Her vakit ruhen temenni ediyordum ki; İstanbul'a gelip bu mübarek şehirdeki sadık dostlarımı ve ahbablarımı göreyim. Fakat maatteessüf otuz senedenberi tecrid ve inzivada bulunduğum için, insanlarla görüşmeye zaruret olmadıkça tahammülüm kalmadığından, za'fiyetten, ihtiyarlıktan ve hasta bulunmuş olmaktan dolayı fazla konuşamıyorum.

Buna mukabil kat'iyyen size haber veriyorum ki: Risale-i Nurun her bir kitabı bir Said'dir. Hangi kitaba baksanız, siz benimle karşı karşıya görüşmekten on defa ziyade hem faydalanır, hem hakiki surette benimle görüşmüş olursunuz.

Ben şuna karar vermiştim ki: Allah için benimle görüşmek isteyenleri, görüşemediklerine bedel, her sabah okuduklarıma, dualarıma hissedar ediyorum ve inşaallah etmekte devam edeceğim.

Said Nursî

35. Parça[değiştir]

بِاسْمِهِ‮ ‬سُبْحَانَهُ

اَلسَّلاَمُ‮ ‬عَلَيْكُمْ‮ ‬وَ‮ ‬رَحْمَةُ‮ ‬اللّهِ‮ ‬وَ‮ ‬بَرَكَاتُهُ

Hakiki bir vatanım olan mübarek Isparta'ya misafir geldiğimden, siz kardeşlerimiz beş defadır haddimden pek çok ziyade şefkatkârane iltifatınıza karşı ruh-u canımla teşekkür ediyorum. Fakat bu tezahür yeter. Çünkü hem mesleğime, hem tarz-ı hayatıma, hem burada bir miktar istirahat etmeme zarar gelmek ihtimali var. Onun için umumunuzu duama dahil ediyorum. Siz de bana dua edersiniz. Ben sizlere hakiki akraba ve kardeşlerim nazarıyla bakıyorum. Sizler de öyle göstermişsiniz... Daha istikbal etmeyin, hoş geldin vakti kalmadı.

Kardeşiniz

Hasta

Said Nursî

Talebelerinin Mektupları[değiştir]

1. Parça[değiştir]

2. Parça[değiştir]

3. Parça[değiştir]

4. Parça[değiştir]

5. Parça[değiştir]

6. Parça[değiştir]

7. Parça[değiştir]

8. Parça[değiştir]

9. Parça[değiştir]

10. Parça[değiştir]

11. Parça[değiştir]

12. Parça[değiştir]

13. Parça[değiştir]

14. Parça[değiştir]

15. Parça[değiştir]

16. Parça[değiştir]

17. Parça[değiştir]

18. Parça[değiştir]

19. Parça[değiştir]

20. Parça[değiştir]

21. Parça[değiştir]

22. Parça[değiştir]

23. Parça[değiştir]

24. Parça[değiştir]

25. Parça[değiştir]

26. Parça[değiştir]

27. Parça[değiştir]

28. Parça[değiştir]

29. Parça[değiştir]

30. Parça[değiştir]

31. Parça[değiştir]

32. Parça[değiştir]

33. Parça[değiştir]

34. Parça[değiştir]

35. Parça[değiştir]

36. Parça[değiştir]

37. Parça[değiştir]

38. Parça[değiştir]

39. Parça[değiştir]

40. Parça[değiştir]

41. Parça[değiştir]

42. Parça[değiştir]

43. Parça[değiştir]

44. Parça[değiştir]

45. Parça[değiştir]

46. Parça[değiştir]

47. Parça[değiştir]

48. Parça[değiştir]

49. Parça[değiştir]

50. Parça[değiştir]

51. Parça[değiştir]

52. Parça[değiştir]

53. Parça[değiştir]

54. Parça[değiştir]

55. Parça[değiştir]

56. Parça[değiştir]

57. Parça[değiştir]

58. Parça[değiştir]

59. Parça[değiştir]

60. Parça[değiştir]

61. Parça[değiştir]

62. Parça[değiştir]

63. Parça[değiştir]

64. Parça[değiştir]

65. Parça[değiştir]

66. Parça[değiştir]

67. Parça[değiştir]

68. Parça[değiştir]

69. Parça[değiştir]

70. Parça[değiştir]

71. Parça[değiştir]

72. Parça[değiştir]

73. Parça[değiştir]

74. Parça[değiştir]

75. Parça[değiştir]

76. Parça[değiştir]

77. Parça[değiştir]

78. Parça[değiştir]

79. Parça[değiştir]

80. Parça[değiştir]

81. Parça[değiştir]

82. Parça[değiştir]

83. Parça[değiştir]

84. Parça[değiştir]

85. Parça[değiştir]

86. Parça[değiştir]

87. Parça[değiştir]

88. Parça[değiştir]

89. Parça[değiştir]

90. Parça[değiştir]

91. Parça[değiştir]

92. Parça[değiştir]

93. Parça[değiştir]

94. Parça[değiştir]

95. Parça[değiştir]

96. Parça[değiştir]

97. Parça[değiştir]

98. Parça[değiştir]

99. Parça[değiştir]

101. Parça[değiştir]

102. Parça[değiştir]

103. Parça[değiştir]

104. Parça[değiştir]

105. Parça[değiştir]

106. Parça[değiştir]

107. Parça[değiştir]

108. Parça[değiştir]

109. Parça[değiştir]

110. Parça[değiştir]

111. Parça[değiştir]

112. Parça[değiştir]

113. Parça[değiştir]

114. Parça[değiştir]

115. Parça[değiştir]

116. Parça[değiştir]

117. Parça[değiştir]

118. Parça[değiştir]

119. Parça[değiştir]

120. Parça[değiştir]

121. Parça[değiştir]

122. Parça[değiştir]

123. Parça[değiştir]

124. Parça[değiştir]

125. Parça[değiştir]

126. Parça[değiştir]

127. Parça[değiştir]

128. Parça[değiştir]

129. Parça[değiştir]

130. Parça[değiştir]

131. Parça[değiştir]

  1. Gavs’ın (K.S.) Hulusi’ye “Muhlis” namını vermesi tam yerindedir.
  2. Üstadımıza yazılan mufassal mektubumuzu Nurcu kardeşlerimizle takdim etmiştik. Her nasılsa o mektub zayi’ edilmiş, Üstadımızın eline varmamış. Hüsrev