Risale:26. Lem'a (Ayet-Hadis Mealleri): Revizyonlar arasındaki fark

Nurpedia.org - İman ve İslam Hakikatlerine Dair Nur Ansiklopedisi sitesinden
Değişiklik özeti yok
Değişiklik özeti yok
 
6. satır: 6. satır:
Yirmi Altıncı Lem'a'nın çoğu Ricaları Isparta'da olmak üzere 1934'te telif edilmiştir.
Yirmi Altıncı Lem'a'nın çoğu Ricaları Isparta'da olmak üzere 1934'te telif edilmiştir.


<div id="">{{Arabi|بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ}}
<div id="1">{{Arabi|بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ}}


Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla
14. satır: 14. satır:
Kâf hâ yâ ayn sâd. Bu âyetler, kulu Zekeriya'ya Rabbinin rahmetini zikirdir. Hani o Rabbine gizlice niyaz ederek demişti ki: Ey Rabbim, artık benim kemiklerim yıprandı, başım ihtiyarlıkla tutuşup saçlarım aklandı. Sana ettiğim dualarımda da, ey Rabbim, ben hiç mahrum kalmadım. (Meryem Sûresi, 19:1-4)
Kâf hâ yâ ayn sâd. Bu âyetler, kulu Zekeriya'ya Rabbinin rahmetini zikirdir. Hani o Rabbine gizlice niyaz ederek demişti ki: Ey Rabbim, artık benim kemiklerim yıprandı, başım ihtiyarlıkla tutuşup saçlarım aklandı. Sana ettiğim dualarımda da, ey Rabbim, ben hiç mahrum kalmadım. (Meryem Sûresi, 19:1-4)


<div id="">{{Arabi|اَلسَّبَبُ كَالْفَاعِلِ}}
<div id="2">{{Arabi|اَلسَّبَبُ كَالْفَاعِلِ}}


Bir şeye sebep olan, onu işleyen gibidir. "Hayrın yolunu gösteren, onu işleyen gibidir" (Feyzü'l- Kadîr, c.3, s. 537, hadîs no: 4250; Keşfü'l-Hafâ, c. 1, s. 399.)
Bir şeye sebep olan, onu işleyen gibidir. "Hayrın yolunu gösteren, onu işleyen gibidir" (Feyzü'l- Kadîr, c.3, s. 537, hadîs no: 4250; Keşfü'l-Hafâ, c. 1, s. 399.)
30. satır: 30. satır:
İman edenleri müjdele... (Bakara Sûresi, 2:25)
İman edenleri müjdele... (Bakara Sûresi, 2:25)


<div id="">{{Arabi|لَيْتَ الشَّبَابَ يَعُودُ يَوْمًا فَاُخْبِرَهُ بِمَا فَعَلَ الْمَش۪يبُ}}
<div id="3">{{Arabi|لَيْتَ الشَّبَابَ يَعُودُ يَوْمًا فَاُخْبِرَهُ بِمَا فَعَلَ الْمَش۪يبُ}}


"Keşki gençliğim bir gün dönseydi, ihtiyarlık benim başıma ne kadar hazîn haller getirdiğini ona şekva edip söyleyecektim."
"Keşki gençliğim bir gün dönseydi, ihtiyarlık benim başıma ne kadar hazîn haller getirdiğini ona şekva edip söyleyecektim."


<div id="">{{Arabi|حُبُّ الدُّنْيَا رَاْسُ كُلِّ خَط۪يئَةٍ}}
<div id="4">{{Arabi|حُبُّ الدُّنْيَا رَاْسُ كُلِّ خَط۪يئَةٍ}}


Dünya sevgisi bütün hataların başıdır. (el-Aclûnî, Keşfü'l-Hafâ, 1099; Süyûtî, ed-Dürerü'l-Müntesire, 97; İsfehânî, Hılyetü'l-Evliyâ, 6:388; el-Münâvî, Feyzü'l-Kadîr, 3:368, no: 3662)
Dünya sevgisi bütün hataların başıdır. (el-Aclûnî, Keşfü'l-Hafâ, 1099; Süyûtî, ed-Dürerü'l-Müntesire, 97; İsfehânî, Hılyetü'l-Evliyâ, 6:388; el-Münâvî, Feyzü'l-Kadîr, 3:368, no: 3662)
46. satır: 46. satır:
Allah bize yeter; O ne güzel vekildir. (Âl-i İmrân Sûresi, 3:173)
Allah bize yeter; O ne güzel vekildir. (Âl-i İmrân Sûresi, 3:173)


<div id="">{{Arabi|غَر۪يبَمْ ب۪ى كَسَمْ ضَع۪يفَمْ نَاتُوَانَمْ َالْاَمَانْ گُويَمْ عَفُوْ جُويَمْ مَدَدْ خَواهَمْ زِدَرْگَاهَتْ اِلٰه۪ى}}
<div id="5">{{Arabi|غَر۪يبَمْ ب۪ى كَسَمْ ضَع۪يفَمْ نَاتُوَانَمْ َالْاَمَانْ گُويَمْ عَفُوْ جُويَمْ مَدَدْ خَواهَمْ زِدَرْگَاهَتْ اِلٰه۪ى}}


Garibim, kimsesizim, zayıfım, güçsüzüm, imdât derim.. Affını, yardımını dilerim dergâhından, ey Allah'ım!
Garibim, kimsesizim, zayıfım, güçsüzüm, imdât derim.. Affını, yardımını dilerim dergâhından, ey Allah'ım!


<div id="">{{Arabi|وَ لَوْلَا الشُّيُوخُ الرُّكَّعُ لَصُبَّ عَلَيْكُمُ الْبَلَٓاءُ صَبًّا}}
<div id="6">{{Arabi|وَ لَوْلَا الشُّيُوخُ الرُّكَّعُ لَصُبَّ عَلَيْكُمُ الْبَلَٓاءُ صَبًّا}}


Beli bükülmüş ihtiyarlarınız olmasaydı, belalar sel gibi üzerinize dökülecekti...
Beli bükülmüş ihtiyarlarınız olmasaydı, belalar sel gibi üzerinize dökülecekti...
56. satır: 56. satır:
(Haşiye): Hadîsin tamamı:
(Haşiye): Hadîsin tamamı:


<div id="">{{Arabi|وَلَوْلَا الْبَهَٓائِمُ الرُّتَّعُ وَالصُّبْيَانُ الرُّضَّعُ}}
<div id="7">{{Arabi|وَلَوْلَا الْبَهَٓائِمُ الرُّتَّعُ وَالصُّبْيَانُ الرُّضَّعُ}}


ilâ âhir... -ev kema kal-
ilâ âhir... -ev kema kal-
66. satır: 66. satır:
Onlardan biri veya her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına erişecek olursa, onlara sakın 'Öf' bile deme, onları azarlama; onlara güzel söz söyle. Onlara merhamet ve tevazu kanadını ger ve de ki: 'Ey Rabbim, nasıl onlar beni küçükken besleyip büyüttülerse, Sen de onlara öylece merhamet buyur.' (İsrâ Sûresi, 17:23-24)
Onlardan biri veya her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına erişecek olursa, onlara sakın 'Öf' bile deme, onları azarlama; onlara güzel söz söyle. Onlara merhamet ve tevazu kanadını ger ve de ki: 'Ey Rabbim, nasıl onlar beni küçükken besleyip büyüttülerse, Sen de onlara öylece merhamet buyur.' (İsrâ Sûresi, 17:23-24)


<div id="">{{Arabi|كُنْ فَيَكُونْ}}
<div id="8">{{Arabi|كُنْ فَيَكُونْ}}


"Ol!" der, (o şey de) hemen oluverir.
"Ol!" der, (o şey de) hemen oluverir.
72. satır: 72. satır:
<div id="">{{Arabi|اِنَّ الَّذ۪ينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ لَنْ يَخْلُقُوا ذُبَابًا وَلَوِ اجْتَمَعُوا لَهُ}}
<div id="">{{Arabi|اِنَّ الَّذ۪ينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ لَنْ يَخْلُقُوا ذُبَابًا وَلَوِ اجْتَمَعُوا لَهُ}}


Yani Allah'tan başka bütün çağırdığınız ve ibadet ettiğiniz şeyler toplansalar, bir sineği halkedemezler.
Yani Allah'tan başka bütün çağırdığınız ve ibadet ettiğiniz şeyler toplansalar, bir sineği halkedemezler. (Hacc 73)


<div id="">{{Arabi|مَا خَلْقُكُمْ وَلَا بَعْثُكُمْ اِلَّا كَنَفْسٍ وَاحِدَةٍ}}
<div id="">{{Arabi|مَا خَلْقُكُمْ وَلَا بَعْثُكُمْ اِلَّا كَنَفْسٍ وَاحِدَةٍ}}
82. satır: 82. satır:
Ondan başka ilâh yoktur. (Bakara Sûresi 163; Al-i İmrân Sûresi: 2)
Ondan başka ilâh yoktur. (Bakara Sûresi 163; Al-i İmrân Sûresi: 2)


<div id="">{{Arabi|اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلٰى كُلِّ حَالِ}}
<div id="9">{{Arabi|اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلٰى كُلِّ حَالِ}}


Her türlü hâl için Allah'a hamd olsun
Her türlü hâl için Allah'a hamd olsun
88. satır: 88. satır:
<div id="">{{Arabi|كُلُّ شَيْءٍ هَالِكٌ اِلَّا وَجْهَهُ لَهُ الْحُكْمُ وَاِلَيْهِ تُرْجَعُونَ}}
<div id="">{{Arabi|كُلُّ شَيْءٍ هَالِكٌ اِلَّا وَجْهَهُ لَهُ الْحُكْمُ وَاِلَيْهِ تُرْجَعُونَ}}


Herşey helâk olup gidicidir -O'nun yüzü (Yani, Allah'ın zâtı ve herşeyin Allah'a bakan yüzü) müstesnâ. Hüküm Ona aittir; siz de Ona döndürüleceksiniz. (Kasas Sûresi, 28:88)
Her şey helâk olup gidicidir -O'nun yüzü (Yani, Allah'ın zâtı ve her şeyin Allah'a bakan yüzü) müstesnâ. Hüküm Ona aittir; siz de Ona döndürüleceksiniz. (Kasas Sûresi, 28:88)


<div id="">{{Arabi|فَاِنْ تَوَلَّوْا فَقُلْ حَسْبِىَ اللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظ۪يمِ}}
<div id="">{{Arabi|فَاِنْ تَوَلَّوْا فَقُلْ حَسْبِىَ اللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظ۪يمِ}}
94. satır: 94. satır:
Eğer senden yüz çevirecek olurlarsa de ki: Allah bana yeter. Ondan başka ibadete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Ben Ona tevekkül ettim. Yüce Arşın Rabbi de Odur. (Tevbe Sûresi, 9:129)
Eğer senden yüz çevirecek olurlarsa de ki: Allah bana yeter. Ondan başka ibadete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Ben Ona tevekkül ettim. Yüce Arşın Rabbi de Odur. (Tevbe Sûresi, 9:129)


<div id="">{{Arabi|كُلُّ شَيْءٍ هَالِكٌ اِلَّا وَجْهَهُ}}
<div id="10">{{Arabi|كُلُّ شَيْءٍ هَالِكٌ اِلَّا وَجْهَهُ}}


Herşey helâk olup gidicidir
Herşey helâk olup gidicidir


-O'nun yüzü (Yani, Allah'ın zâtı ve herşeyin Allah'a bakan yüzü) müstesnâ. (Kasas Sûresi, 28:88)
-O'nun yüzü (Yani, Allah'ın zâtı ve her şeyin Allah'a bakan yüzü) müstesnâ. (Kasas Sûresi, 28:88)


<div id="">{{Arabi|يَا بَاقِى أَنْتَ الْبَاقِى}}
<div id="11">{{Arabi|يَا بَاقِى أَنْتَ الْبَاقِى}}


Bâkî kalan ancak sensin, ey Bâkî.
Bâkî kalan ancak sensin, ey Bâkî.


<div id="">{{Arabi|لَوْلَا مُفَارَقَةُ الْاَحْبَابِ مَا وَجَدَتْ لَهَا الْمَنَايَا اِلٰٓى اَرْوَاحِنَا سُبُلًا}}
<div id="12">{{Arabi|لَوْلَا مُفَارَقَةُ الْاَحْبَابِ مَا وَجَدَتْ لَهَا الْمَنَايَا اِلٰٓى اَرْوَاحِنَا سُبُلًا}}


"Eğer dostlardan müfarakat olmasaydı, ölüm ruhlarımıza yol bulamazdı ki gelsin alsın."
"Eğer dostlardan müfarakat olmasaydı, ölüm ruhlarımıza yol bulamazdı ki gelsin alsın."


<div id="">{{Arabi|لِدُوا لِلْمَوْتِ وَابْنُوا لِلْخَرَابِ}}
<div id="13">{{Arabi|لِدُوا لِلْمَوْتِ وَابْنُوا لِلْخَرَابِ}}


"Ölmek için tevellüd edip dünyaya gelirsiniz, harab olmak için binalar yapıyorsunuz." (Keşfü'l-Hafa, 2:140, hadis no: 2041; Feyzü'l-Kadîr, 5:483, no: 8053; Mecmeu'z-Zevaid, 1:94.)
"Ölmek için tevellüd edip dünyaya gelirsiniz, harab olmak için binalar yapıyorsunuz." (Keşfü'l-Hafa, 2:140, hadis no: 2041; Feyzü'l-Kadîr, 5:483, no: 8053; Mecmeu'z-Zevaid, 1:94.)
114. satır: 114. satır:
<div id="">{{Arabi|سَبَّحَ لِلّٰهِ مَا فِى السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ ٭ لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَ الْاَرْضِ يُحْي۪ى وَ يُم۪يتُ وَ هُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ}}
<div id="">{{Arabi|سَبَّحَ لِلّٰهِ مَا فِى السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ ٭ لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَ الْاَرْضِ يُحْي۪ى وَ يُم۪يتُ وَ هُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ}}


Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ı tesbih eder. Onun kudreti herşeye galiptir ve hikmeti herşeyi kuşatır. Göklerin ve yerin mülkü Ona aittir. Hayatı da, ölümü de O verir. Onun kudreti herşeye yeter. (Hadid Sûresi, 57:1-2)
Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ı tesbih eder. Onun kudreti her şeye galiptir ve hikmeti her şeyi kuşatır. Göklerin ve yerin mülkü Ona aittir. Hayatı da, ölümü de O verir. Onun kudreti her şeye yeter. (Hadid Sûresi, 57:1-2)


<div id="">{{Arabi|اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلٰى نُورِ الْا۪يمَانِ الْمُصَوِّرِ مَا يُتَوَهَّمُ اَجَانِبَ اَعْدَٓاءً اَمْوَاتًا مُوَحِّش۪ينَ اَيْتَامًا بَاك۪ينَ ؛ اَوِدَّٓاءَ اِخْوَانًا اَحْيَٓاءً مُونِس۪ينَ مُرَخَّص۪ينَ مَسْرُور۪ينَ ذَاكِر۪ينَ مُسَبِّح۪ينَ}}
<div id="14">{{Arabi|اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلٰى نُورِ الْا۪يمَانِ الْمُصَوِّرِ مَا يُتَوَهَّمُ اَجَانِبَ اَعْدَٓاءً اَمْوَاتًا مُوَحِّش۪ينَ اَيْتَامًا بَاك۪ينَ ؛ اَوِدَّٓاءَ اِخْوَانًا اَحْيَٓاءً مُونِس۪ينَ مُرَخَّص۪ينَ مَسْرُور۪ينَ ذَاكِر۪ينَ مُسَبِّح۪ينَ}}


"O şiddetli haletin tesirinden gelen gaflet ile, kâinatın mevcudatı bir kısmı düşman ve ecnebi bir kısmı müdhiş cenazeler, diğer kısmı ise, kimsesizlikten ağlayan yetimler suretinde; gafil nefsime tevehhüm ile gösterilen bu korkunç levhayı, nur-u iman ile aynelyakîn gördüm ki: O ecnebi, düşman görünenler birer dost kardeştirler. Ve o müdhiş cenazeler ise; kısmen hayatdar ve ünsiyetkâr ve kısmen vazifeden terhis edilenlerdir. Ve o ağlayan yetimlerin vaveylâları ise zikir ve tesbihin zemzemeleri olduğunu nur-u iman ile gördüğümden, o hadsiz nimetlerin menbaı olan imanı bana veren Hâlık-ı Zülcelal'e hadsiz hamdediyorum. Ve bu dünyada, bu dünya kadar büyük hususî dünyamdaki bütün mevcudatı, hamd ve tesbihat-ı İlahiyede tasavvur ve niyetim ile istimal etmek bir hakkım olduğu nokta-i nazarından, bütün o mevcudatın her birisinin ve umumunun lisan-ı halleriyle beraber
"O şiddetli haletin tesirinden gelen gaflet ile, kâinatın mevcudatı bir kısmı düşman ve ecnebi bir kısmı müdhiş cenazeler, diğer kısmı ise, kimsesizlikten ağlayan yetimler suretinde; gafil nefsime tevehhüm ile gösterilen bu korkunç levhayı, nur-u iman ile aynelyakîn gördüm ki: O ecnebi, düşman görünenler birer dost kardeştirler. Ve o müdhiş cenazeler ise; kısmen hayatdar ve ünsiyetkâr ve kısmen vazifeden terhis edilenlerdir. Ve o ağlayan yetimlerin vaveylâları ise zikir ve tesbihin zemzemeleri olduğunu nur-u iman ile gördüğümden, o hadsiz nimetlerin menbaı olan imanı bana veren Hâlık-ı Zülcelal'e hadsiz hamdediyorum. Ve bu dünyada, bu dünya kadar büyük hususî dünyamdaki bütün mevcudatı, hamd ve tesbihat-ı İlahiyede tasavvur ve niyetim ile istimal etmek bir hakkım olduğu nokta-i nazarından, bütün o mevcudatın her birisinin ve umumunun lisan-ı halleriyle beraber


<div id="">{{Arabi|اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلَى نُورِ الْاِيمَانِ}}
<div id="15">{{Arabi|اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلَى نُورِ الْاِيمَانِ}}


deriz."
deriz."
126. satır: 126. satır:
İman nurunu nasib eden Allah'a hamdolsun
İman nurunu nasib eden Allah'a hamdolsun


<div id="">{{Arabi|اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلٰى نُورِ الْا۪يمَانِ الْمُصَوِّرِ للِدَّارَيْنِ مَمْلُوؤَتَيْنِ مِنَ النِّعْمَةِ وَ الرَّحْمَةِ لِكُلِّ مُؤْمِنٍ حَقًّا يَسْتَف۪يدُ مِنْهُمَا بِحَوَاسِّهِ الْكَث۪يرَةِ الْمُنْكَشِفَةِ بِاِذْنِ خَالِقِهِ}}
<div id="16">{{Arabi|اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلٰى نُورِ الْا۪يمَانِ الْمُصَوِّرِ للِدَّارَيْنِ مَمْلُوؤَتَيْنِ مِنَ النِّعْمَةِ وَ الرَّحْمَةِ لِكُلِّ مُؤْمِنٍ حَقًّا يَسْتَف۪يدُ مِنْهُمَا بِحَوَاسِّهِ الْكَث۪يرَةِ الْمُنْكَشِفَةِ بِاِذْنِ خَالِقِهِ}}


"Dünya ve âhireti nimet ve rahmetle doldurmuş bir surette, hakikî mü'minlerin nur-u iman ve İslâmiyetle inkişaf ve inbisat etmiş bütün hassalarının elleriyle o iki muazzam sofradan istifadeyi temin eden ve gösteren nur-u iman nimetinin mukabiline, o imanı bana veren Hâlıkıma, bütün zerrat-ı vücudumla dünya ve âhiret dolusu hamd ve şükür, elimden gelse yaparım."
"Dünya ve âhireti nimet ve rahmetle doldurmuş bir surette, hakikî mü'minlerin nur-u iman ve İslâmiyetle inkişaf ve inbisat etmiş bütün hassalarının elleriyle o iki muazzam sofradan istifadeyi temin eden ve gösteren nur-u iman nimetinin mukabiline, o imanı bana veren Hâlıkıma, bütün zerrat-ı vücudumla dünya ve âhiret dolusu hamd ve şükür, elimden gelse yaparım."


<div id="">{{Arabi|خَيْرُ شَبَابِكُمْ مَنْ تَشَبَّهَ بِكُهُولِكُمْ وَشَرُّ كُهُولِكُمْ مَنْ تَشَبَّهَ بِشَبَابِكُمْ}}
<div id="17">{{Arabi|خَيْرُ شَبَابِكُمْ مَنْ تَشَبَّهَ بِكُهُولِكُمْ وَشَرُّ كُهُولِكُمْ مَنْ تَشَبَّهَ بِشَبَابِكُمْ}}


"Gençlerinizin en iyisi, temkinde ve sefahetlerden çekilmekte ihtiyarlara benzeyenlerdir. Ve ihtiyarlarınızın en fenası, sefahette ve başını gaflete sokmakta gençlere benzeyenlerdir." (Kenzü'l-Ummal, 15:776, hadis no: 43058; Ali Mâverdî, Edebü'd-Dünya ve'd-Din, s. 27; İmam-ı Gazalî, İhya-i Ulûmi'd-Din, 1:142; Feyzü'l-Kadîr, 3:487)
"Gençlerinizin en iyisi, temkinde ve sefahetlerden çekilmekte ihtiyarlara benzeyenlerdir. Ve ihtiyarlarınızın en fenası, sefahette ve başını gaflete sokmakta gençlere benzeyenlerdir." (Kenzü'l-Ummal, 15:776, hadis no: 43058; Ali Mâverdî, Edebü'd-Dünya ve'd-Din, s. 27; İmam-ı Gazalî, İhya-i Ulûmi'd-Din, 1:142; Feyzü'l-Kadîr, 3:487)
142. satır: 142. satır:
Allah bize yeter; O ne güzel vekildir. (Âl-i İmrân Sûresi, 3:173)
Allah bize yeter; O ne güzel vekildir. (Âl-i İmrân Sûresi, 3:173)


<div id="">{{Arabi|كَافْ ، نُونْ}}
<div id="18">{{Arabi|كَافْ ، نُونْ}}


İkisinin birleşimiyle كنْ oluyor ki, Cenab-ı Hak "ol" dediği anda oluyor.
İkisinin birleşimiyle كنْ oluyor ki, Cenab-ı Hak "ol" dediği anda oluyor.


<div id="">{{Arabi|حَسْبُنَا}}
<div id="19">{{Arabi|حَسْبُنَا}}


Vekilimiz, dayanağımız bize yeter.
Vekilimiz, dayanağımız bize yeter.


<div id="">{{Arabi|نَا}}
<div id="20">{{Arabi|نَا}}


Biz, bizim.
Biz, bizim.
174. satır: 174. satır:
Bakarsınız, sizin hoşlanmadığınız birşey, hakkınızda hayırlı olur. (Bakara Sûresi, 2:216)
Bakarsınız, sizin hoşlanmadığınız birşey, hakkınızda hayırlı olur. (Bakara Sûresi, 2:216)


<div id="">{{Arabi|اَلْخَيْرُ فِى مَا اخْتَارَهُ اللّٰهُ}}
<div id="21">{{Arabi|اَلْخَيْرُ فِى مَا اخْتَارَهُ اللّٰهُ}}


Hayır, Allah'ın ihtiyar etmiş olduğu şeydedir.
Hayır, Allah'ın ihtiyar etmiş olduğu şeydedir.

15.44, 4 Mayıs 2021 itibarı ile sayfanın şu anki hâli

Önceki Kısım: Yirmi Beşinci Lem'a Ayet-Hadis MealleriLem'alar Ayet-Hadis MealleriYirmi Yedinci Lem'a Ayet-Hadis Mealleri: Sonraki Kısım

Yirmialtıncı Lem'a[değiştir]

Yirmi Altıncı Lem'a'nın çoğu Ricaları Isparta'da olmak üzere 1934'te telif edilmiştir.

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

كٓهٰيٰعٓصٓ ٭ ذِكْرُ رَحْمَتِ رَبِّكَ عَبْدَهُ زَكَرِيَّا ٭ اِذْ نَادٰى رَبَّهُ نِدَٓاءً خَفِيًّا ٭ قَالَ رَبِّ اِنّ۪ى وَهَنَ الْعَظْمُ مِنّ۪ى وَاشْتَعَلَ الرَّاْسُ شَيْبًا وَلَمْ اَكُنْ بِدُعَٓائِكَ رَبِّ شَقِيًّا

Kâf hâ yâ ayn sâd. Bu âyetler, kulu Zekeriya'ya Rabbinin rahmetini zikirdir. Hani o Rabbine gizlice niyaz ederek demişti ki: Ey Rabbim, artık benim kemiklerim yıprandı, başım ihtiyarlıkla tutuşup saçlarım aklandı. Sana ettiğim dualarımda da, ey Rabbim, ben hiç mahrum kalmadım. (Meryem Sûresi, 19:1-4)

اَلسَّبَبُ كَالْفَاعِلِ

Bir şeye sebep olan, onu işleyen gibidir. "Hayrın yolunu gösteren, onu işleyen gibidir" (Feyzü'l- Kadîr, c.3, s. 537, hadîs no: 4250; Keşfü'l-Hafâ, c. 1, s. 399.)

كُنْ فَيَكُونْ

"Ol!" der, (o şey de) hemen oluverir.

كُلُّ نَفْسٍ ذَٓائِقَةُ الْمَوْتِ

Her nefis ölümü tadıcıdır. (Âl-i İmrân Sûresi, 3:185)

وَ بَشِّرِ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا

İman edenleri müjdele... (Bakara Sûresi, 2:25)

لَيْتَ الشَّبَابَ يَعُودُ يَوْمًا فَاُخْبِرَهُ بِمَا فَعَلَ الْمَش۪يبُ

"Keşki gençliğim bir gün dönseydi, ihtiyarlık benim başıma ne kadar hazîn haller getirdiğini ona şekva edip söyleyecektim."

حُبُّ الدُّنْيَا رَاْسُ كُلِّ خَط۪يئَةٍ

Dünya sevgisi bütün hataların başıdır. (el-Aclûnî, Keşfü'l-Hafâ, 1099; Süyûtî, ed-Dürerü'l-Müntesire, 97; İsfehânî, Hılyetü'l-Evliyâ, 6:388; el-Münâvî, Feyzü'l-Kadîr, 3:368, no: 3662)

يَوْمًا يَجْعَلُ الْوِلْدَانَ ش۪يبًا

Çocukları ihtiyarlatan bir gün... (Müzzemmil Sûresi, 73:17)

حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ

Allah bize yeter; O ne güzel vekildir. (Âl-i İmrân Sûresi, 3:173)

غَر۪يبَمْ ب۪ى كَسَمْ ضَع۪يفَمْ نَاتُوَانَمْ َالْاَمَانْ گُويَمْ عَفُوْ جُويَمْ مَدَدْ خَواهَمْ زِدَرْگَاهَتْ اِلٰه۪ى

Garibim, kimsesizim, zayıfım, güçsüzüm, imdât derim.. Affını, yardımını dilerim dergâhından, ey Allah'ım!

وَ لَوْلَا الشُّيُوخُ الرُّكَّعُ لَصُبَّ عَلَيْكُمُ الْبَلَٓاءُ صَبًّا

Beli bükülmüş ihtiyarlarınız olmasaydı, belalar sel gibi üzerinize dökülecekti...

(Haşiye): Hadîsin tamamı:

وَلَوْلَا الْبَهَٓائِمُ الرُّتَّعُ وَالصُّبْيَانُ الرُّضَّعُ

ilâ âhir... -ev kema kal-

ve eğer otlayan hayvanlar ve süt emen bebekler olmasaydı..." (el-Aclûnî, Keşfü'l-Hafâ, 2:163; el-Münâvî, Feyzü'l-Kadîr, 5:344, no: 7523; el-Beyhakî, es-Sünenü'l-Kübrâ, 3:345.)

اِمَّا يَبْلُغَنَّ عِنْدَكَ الْكِبَرَ اَحَدُهُمَٓا اَوْ كِلَاهُمَا فَلَا تَقُلْ لَهُمَٓا اُفٍّ وَلَا تَنْهَرْهُمَا وَقُلْ لَهُمَا قَوْلًا كَر۪يمًا ٭ وَاخْفِضْ لَهُمَا جَنَاحَ الذُّلِّ مِنَ الرَّحْمَةِ وَقُلْ رَبِّ ارْحَمْهُمَا كَمَا رَبَّيَان۪ى صَغ۪يرًا

Onlardan biri veya her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına erişecek olursa, onlara sakın 'Öf' bile deme, onları azarlama; onlara güzel söz söyle. Onlara merhamet ve tevazu kanadını ger ve de ki: 'Ey Rabbim, nasıl onlar beni küçükken besleyip büyüttülerse, Sen de onlara öylece merhamet buyur.' (İsrâ Sûresi, 17:23-24)

كُنْ فَيَكُونْ

"Ol!" der, (o şey de) hemen oluverir.

اِنَّ الَّذ۪ينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ لَنْ يَخْلُقُوا ذُبَابًا وَلَوِ اجْتَمَعُوا لَهُ

Yani Allah'tan başka bütün çağırdığınız ve ibadet ettiğiniz şeyler toplansalar, bir sineği halkedemezler. (Hacc 73)

مَا خَلْقُكُمْ وَلَا بَعْثُكُمْ اِلَّا كَنَفْسٍ وَاحِدَةٍ

Sizin yaratılmanız da, diriltilmeniz de, tek bir kişinin yaratılıp diriltilmesi gibidir. (Lokman Sûresi, 31:28)

لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ

Ondan başka ilâh yoktur. (Bakara Sûresi 163; Al-i İmrân Sûresi: 2)

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلٰى كُلِّ حَالِ

Her türlü hâl için Allah'a hamd olsun

كُلُّ شَيْءٍ هَالِكٌ اِلَّا وَجْهَهُ لَهُ الْحُكْمُ وَاِلَيْهِ تُرْجَعُونَ

Her şey helâk olup gidicidir -O'nun yüzü (Yani, Allah'ın zâtı ve her şeyin Allah'a bakan yüzü) müstesnâ. Hüküm Ona aittir; siz de Ona döndürüleceksiniz. (Kasas Sûresi, 28:88)

فَاِنْ تَوَلَّوْا فَقُلْ حَسْبِىَ اللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظ۪يمِ

Eğer senden yüz çevirecek olurlarsa de ki: Allah bana yeter. Ondan başka ibadete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Ben Ona tevekkül ettim. Yüce Arşın Rabbi de Odur. (Tevbe Sûresi, 9:129)

كُلُّ شَيْءٍ هَالِكٌ اِلَّا وَجْهَهُ

Herşey helâk olup gidicidir

-O'nun yüzü (Yani, Allah'ın zâtı ve her şeyin Allah'a bakan yüzü) müstesnâ. (Kasas Sûresi, 28:88)

يَا بَاقِى أَنْتَ الْبَاقِى

Bâkî kalan ancak sensin, ey Bâkî.

لَوْلَا مُفَارَقَةُ الْاَحْبَابِ مَا وَجَدَتْ لَهَا الْمَنَايَا اِلٰٓى اَرْوَاحِنَا سُبُلًا

"Eğer dostlardan müfarakat olmasaydı, ölüm ruhlarımıza yol bulamazdı ki gelsin alsın."

لِدُوا لِلْمَوْتِ وَابْنُوا لِلْخَرَابِ

"Ölmek için tevellüd edip dünyaya gelirsiniz, harab olmak için binalar yapıyorsunuz." (Keşfü'l-Hafa, 2:140, hadis no: 2041; Feyzü'l-Kadîr, 5:483, no: 8053; Mecmeu'z-Zevaid, 1:94.)

سَبَّحَ لِلّٰهِ مَا فِى السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ ٭ لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَ الْاَرْضِ يُحْي۪ى وَ يُم۪يتُ وَ هُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ

Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ı tesbih eder. Onun kudreti her şeye galiptir ve hikmeti her şeyi kuşatır. Göklerin ve yerin mülkü Ona aittir. Hayatı da, ölümü de O verir. Onun kudreti her şeye yeter. (Hadid Sûresi, 57:1-2)

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلٰى نُورِ الْا۪يمَانِ الْمُصَوِّرِ مَا يُتَوَهَّمُ اَجَانِبَ اَعْدَٓاءً اَمْوَاتًا مُوَحِّش۪ينَ اَيْتَامًا بَاك۪ينَ ؛ اَوِدَّٓاءَ اِخْوَانًا اَحْيَٓاءً مُونِس۪ينَ مُرَخَّص۪ينَ مَسْرُور۪ينَ ذَاكِر۪ينَ مُسَبِّح۪ينَ

"O şiddetli haletin tesirinden gelen gaflet ile, kâinatın mevcudatı bir kısmı düşman ve ecnebi bir kısmı müdhiş cenazeler, diğer kısmı ise, kimsesizlikten ağlayan yetimler suretinde; gafil nefsime tevehhüm ile gösterilen bu korkunç levhayı, nur-u iman ile aynelyakîn gördüm ki: O ecnebi, düşman görünenler birer dost kardeştirler. Ve o müdhiş cenazeler ise; kısmen hayatdar ve ünsiyetkâr ve kısmen vazifeden terhis edilenlerdir. Ve o ağlayan yetimlerin vaveylâları ise zikir ve tesbihin zemzemeleri olduğunu nur-u iman ile gördüğümden, o hadsiz nimetlerin menbaı olan imanı bana veren Hâlık-ı Zülcelal'e hadsiz hamdediyorum. Ve bu dünyada, bu dünya kadar büyük hususî dünyamdaki bütün mevcudatı, hamd ve tesbihat-ı İlahiyede tasavvur ve niyetim ile istimal etmek bir hakkım olduğu nokta-i nazarından, bütün o mevcudatın her birisinin ve umumunun lisan-ı halleriyle beraber

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلَى نُورِ الْاِيمَانِ

deriz."

İman nurunu nasib eden Allah'a hamdolsun

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلٰى نُورِ الْا۪يمَانِ الْمُصَوِّرِ للِدَّارَيْنِ مَمْلُوؤَتَيْنِ مِنَ النِّعْمَةِ وَ الرَّحْمَةِ لِكُلِّ مُؤْمِنٍ حَقًّا يَسْتَف۪يدُ مِنْهُمَا بِحَوَاسِّهِ الْكَث۪يرَةِ الْمُنْكَشِفَةِ بِاِذْنِ خَالِقِهِ

"Dünya ve âhireti nimet ve rahmetle doldurmuş bir surette, hakikî mü'minlerin nur-u iman ve İslâmiyetle inkişaf ve inbisat etmiş bütün hassalarının elleriyle o iki muazzam sofradan istifadeyi temin eden ve gösteren nur-u iman nimetinin mukabiline, o imanı bana veren Hâlıkıma, bütün zerrat-ı vücudumla dünya ve âhiret dolusu hamd ve şükür, elimden gelse yaparım."

خَيْرُ شَبَابِكُمْ مَنْ تَشَبَّهَ بِكُهُولِكُمْ وَشَرُّ كُهُولِكُمْ مَنْ تَشَبَّهَ بِشَبَابِكُمْ

"Gençlerinizin en iyisi, temkinde ve sefahetlerden çekilmekte ihtiyarlara benzeyenlerdir. Ve ihtiyarlarınızın en fenası, sefahette ve başını gaflete sokmakta gençlere benzeyenlerdir." (Kenzü'l-Ummal, 15:776, hadis no: 43058; Ali Mâverdî, Edebü'd-Dünya ve'd-Din, s. 27; İmam-ı Gazalî, İhya-i Ulûmi'd-Din, 1:142; Feyzü'l-Kadîr, 3:487)

حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ

Allah bize yeter; O ne güzel vekildir. (Âl-i İmrân Sûresi, 3:173)

حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ

Allah bize yeter; O ne güzel vekildir. (Âl-i İmrân Sûresi, 3:173)

كَافْ ، نُونْ

İkisinin birleşimiyle كنْ oluyor ki, Cenab-ı Hak "ol" dediği anda oluyor.

حَسْبُنَا

Vekilimiz, dayanağımız bize yeter.

نَا

Biz, bizim.

حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ

Allah bize yeter; O ne güzel vekildir. (Âl-i İmrân Sûresi, 3:173)

حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ

Allah bize yeter; O ne güzel vekildir. (Âl-i İmrân Sûresi, 3:173)

اَللّٰهُ نُورُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ

Allah göklerin ve yerin nurudur. (Nûr Sûresi, 24:35)

وَالْكَاظِم۪ينَ الْغَيْظَ وَالْعَاف۪ينَ عَنِ النَّاسِ

Öfkelerini yutanlar ve insanları affedenler... (Âl-i İmrân Sûresi, 3:134)

عَسٰٓى اَنْ تَكْرَهُوا شَيْئًا وَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْ

Bakarsınız, sizin hoşlanmadığınız birşey, hakkınızda hayırlı olur. (Bakara Sûresi, 2:216)

اَلْخَيْرُ فِى مَا اخْتَارَهُ اللّٰهُ

Hayır, Allah'ın ihtiyar etmiş olduğu şeydedir.

عَسٰٓى اَنْ تَكْرَهُوا شَيْئًا وَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْ

Bakarsınız, sizin hoşlanmadığınız birşey, hakkınızda hayırlı olur. (Bakara Sûresi, 2:216)

Yirmialtıncı Lem'anın Zeyli

Yirmibirinci Mektub olup, Mektubat Mecmuasına idhal edildiğinden buraya dercedilmedi.

































Önceki Kısım: Yirmi Beşinci Lem'a Ayet-Hadis MealleriLem'alar Ayet-Hadis MealleriYirmi Yedinci Lem'a Ayet-Hadis Mealleri: Sonraki Kısım